Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/374 E. 2021/1044 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2018/374 Esas – 2021/1044
T.C.
SAMSUN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/374
KARAR NO : 2021/1044

HAKİM : …
KATİP …

DAVACI : …
VEKİLİ : …
DAVALI : …
VEKİLİ : …
DAVALI : …
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :…
KARAR TARİHİ :…
KARARIN YAZ. TARİH :…
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ:
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesini özetle; taraflar arasında yapılan protokol gereği… tarihinde ihalesi yapılan … binası yapım işini davalılar … Limited Şirketi ve … ortak girişim firmaları sorumluluğunda kaldığı takdirde işi davacı … Limited Şirketi firmasına alt yüklenici olarak verileceği ve sözleşmeden doğan cayma durumunda maddi ve manevi zararların firmalara ödeneceği şeklinde anlaşıldığını, bu anlaşmaya rağmen davalı orta girişim firmasının ısrarlara rağmen alt yükleniciliği vermediğini, bu nedenle davacının ekonomik zarara uğradığını, buna müteakiben ortak girişim firmasının yapım işini üstendiğini, … tarihinde sözleşme imzalayarak … tarihinde işe başladığını, ancak davacı firmaya sözleşmede açıkça belirtilmesine rağmen alt yükleniciliği vermediğini beyan ederek, belirsiz alacak niteliğindeki davanın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini ve yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının davasının ve iddialarının haksız, hukuka ve gerçeği aykırı olduğunu, davacının sahte belge düzenlediğini, dosyaya sunulan belge ile davalıların elinde bulunduğu belgenin farklı olduğunu, belgenin davacı şirketin yetkilisi olmayan dava dışı … tarafından yetkisiz bir şekilde imzalandığını, belgenin bu haliyle geçerliliğinin olmadığını, davalı …’un dava konusu belgenin hiçbir yerinde imzasının bulunmadığını, Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı tarafından binaların yapılacağı yerin zemin etüdünde yerin tehlikeli olduğunu tespit ettiğinden davalı şirketten işe başlamamasını istediğini, işe başlama sürecinin gecikmeli ve sorunlu olduğunu, davacı şirket ile alt yüklenicilik işinin detaylarının görüşülmek istenildiğinde davacıya ulaşamadıklarını ve davacı şirket tarafından alt yüklenicilik hususunda herhangi bir talepte bulunmadıklarını beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER:
Dava dilekçesi ekinde, taraflar arasındaki sözleşme, işe başlama ve yer teslim tutanağının sunulduğu görülmüştür.
Davalılar vekilinin … havale tarihli cevap dilekçesi sunulduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekili tarafından… havale tarihli cevaba cevap dilekçesinin sunulduğu anlaşılmıştır.
Davalılar vekilinin … havale tarihli dilekçesi ile davacının cevaba cevap dilekçesine karşı düplik dilekçesini sunduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin … havale tarihli dilekçesi ile …’a ait yetki belgesini sunduğu anlaşılmıştır.
Davalılar vekilinin … tarihli dilekçesi ile davalıya ait imza örneklerinin bulunduğu yerlerin bildirildiği anlaşılmıştır.
… Bankası’na yazılan yazıya … havale tarihli dilekçe ile cevap verildiği ve içeriğinde …’a ait imza ve evrak aslının posta yoluyla gönderildiğinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Samsun İlçe Seçim Kurulu’na yazılan yazıya 13/03/2019 tarihinde cevap verildiği ve …’a ait imza asıllarının bulunduğu evrakların gönderildiği anlaşılmıştır.
Samsun Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığına yazılan yazıya 18/03/2019 tarihinde cevap verildiği ve ekinde imza asıllarının bulunduğu evrakların gönderildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce dosyanın imza incelemesi için İstanbul ATK Fizik İhtisas Dairesine gönderildiği ve Fizik İhtisas Dairesinin … tarihli ön raporu ile bazı belgelerin aslının olmaması sebebiyle iade edildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce …’ın imza ve yazı örneklerinin 02/05/2019 tarihli tutanak ile imza altına alındığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce dosyanın tekrar İstanbul ATK Fizik İhsisas Dairesini gönderildiği ve Fizik İhtisas Dairesinin …tarihli raporunu ibraz ettiği anlaşılmıştır.
Davacı vekili tarafından Fizik İhtisas raporuna karşı 25/09/2020 tarihli beyan ve itirazlarını havi dilekçesinin sunulduğu anlaşılmıştır.
Davalılar vekilinin protokol aslının mahkememize kasasında olduğunu bildirdiğine dair 28/10/2020 tarihli dilekçesini sunduğu anlaşılmıştır.
Davalılar vekilinin 01/07/2021 havale tarihli dilekçesini sunduğu ve ekinde sözleşme ve teknik şartnamelerin asıllarının sunulduğu anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında düzenlenen protokole aykırılıktan kaynaklanan alacak davasıdır.
Tüm dosya kapsamından; taraflar arasında akdedilen protokol gereği, … tarihli … Binası Yapım İşi ihalesinin davalıya kalması halinde işin alt yüklenici olarak davacıya verilmesine ilişkin anlaşma sağlandığı, davalıların söz konusu ihaleyi almasına rağmen işi davacıya vermediği, bu nedenle davacının ekonomik olarak kayıp yaşadığını iddia ettiği, söz konusu ekonomik kaybın telafisi için eldeki davayı açtığı anlaşılmıştır.
Davalılar vekilince süresi içerisinde sunulan cevap dilekçesinde, davacının sunmuş olduğu protokolün alt kısmında yer alan “Not” bölümündeki imzanın müvekkiline veya şirket yetkilisine ait olmadığı iddia edilmiş, bu çerçevede alınan … tarihli ATK raporunda özetle; protokolün esas içerik kısmında yer alan “… Ltd. Şti” ismi altındaki imzanın … eli ürünü olduğu, protokolün altındaki “Not” kısmında yer alan “… Müh …” imzasının … eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir. Her ne kadar protokolün alt kısmında yer alan “… Müh …” altındaki imza şirket yetkilisine ait değil ise de protokolün içerik kısmındaki imzanın davalı şirket yetkilisi …’a ait olması karşısında protokolün geçerli olduğu ve davalı yanın söz konusu protokol çerçevesinde sorumluluk altına girdiğinin kabulü gerekmiştir.
Yine davacı şirket yetkililerinin dava dışı … ve … olması, dava dışı …’ın yetkisiz temsilci olması nedeni ile geçerli olamayacağını iddia etmiş ise de; TBK’nun 46. maddesi gereğince icazet verilmesi halinde işlem geçerli olacağından iş bu itiraza itibar edilmemiştir.
Davalılar vekilince süresi içerisinde sunulan cevap dilekçesinde; sunulan protokolün Yönetmelik uyarınca alt işverenlik sözleşmesi olarak kabul edilemeyeceği ileri sürülmüş olup, eldeki davada öncelikle sunulan protokolün niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir.
Diğer yandan davalının cevap dilekçesinde bahsettiği Alt İşverenlik Yönetmeliği 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında asıl işveren-alt işveren ilişkisini düzenlemekte olup, eldeki davaya uygulanma imkanı bulunmamaktadır.
Kural olarak yüklenicinin alt yüklenici ile imzaladığı sözleşme eser sözleşmesi niteliğinde olup, bu sözleşmede asıl sözleşmenin yüklenicisi iş sahibi durumunda, bir kısım işleri yapan ise yüklenici durumunda olacaktır (Öztürk/Gözütok, Usul ve Esaslarıyla Eser Sözleşmesi Uygulaması, 3. Bası, s.82). Şu halde yüklenici ile alt yüklenici arasında imzalanacak olan sözleşme kapsamında eser sözleşmesinin geçerlilik şartlarının değerlendirilmesi gerekmektedir. TBK’nın 12. maddesi uyarınca sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle bağlı değildir. Eser sözleşmeleri de geçerliliği şekle bağlı olmayan sözleşmelerden olmakla sözlü, yazılı veya resmi şekilde akdedilebilirler. TBK m. 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi; yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Eser sözleşmesi, “iş sahibi” ile “yüklenici” arasında yapılan bir anlaşma uyarınca ve önceden kararlaştırılan belli bir bedel karşılığında, iş sahibinin denetimi ve gözetimi olmaksızın “bağımsız” bir çalışmayla bir nesnenin yapımı veya bakımı-onarımı ya da üstlenilen bir işin yerine getirilmesidir. Eser sözleşmesinin varlığının da HMK’nın 200 ve devamı maddelerine göre ispatlanması gerekir. Eser sözleşmesinde sözleşmenin ehliyet, anlaşma gibi genel şartları dışında ayrıca eser ve bedel şartları da yer almaktadır. Ancak anlaşırken bedel kararlaştırılmamış olunması sözleşmenin kurulmasına etki etmez. TBK’nun 481.maddesinde “Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir.” hükmü düzenlenmiştir. Bu durumda sözleşme bedelin tam veya kesin olarak kararlaştırılmadığı hallerde sözleşme bedeli bu hükmün sonucu olarak mahalli piyasa rayicine göre belirlenecektir.
Bununla birlikte sözleşme ilişkilerinde, sözleşme ilişkisinden bağımsız olarak, her iki tarafın da sözleşme öncesi dönemde, sözleşme görüşmeleri sırasında ve hatta sözleşmeden sonra bile birbirlerine güven ve dürüstlük kuralı çerçevesinde davranma yükümlülükleri bulunmaktadır. Sözleşme öncesi dönemde, taraflar arasındaki güven ilişkisinden kaynaklanan bu sorumluluğa öğretide “culpa in contrahendo” sorumluluk denilmektedir. Bu sorumluluk kapsamında, taraflar, birbirlerinin ifa dışındaki çıkarlarını koruyup gözetmeleri de dürüstlük kuralının bir gereğidir. Sözleşme ilişkisinin hiç kurulmamış olması veya sözleşmenin geçersiz olması bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz.
Bu nedenle, satıcı alıcının uğradığı zararı culpa in contrahendo esasına göre tazmin yükümlülüğü altına girecektir (Ümit Gezder :Türk/İsviçre Hukukunda Culpa İn Contrahendo Sorumluluğu, İstanbul, 2009, s.161,162). Buradaki zarar kural olarak bir sözleşmesel zarardır. Culpa in contrahendo sorumluluğunda esas olarak tazmin menfi zarar hesabına göre yapılacaktır.
Yine edimin objektif olarak imkansız olduğunu bilmesine rağmen karşı tarafa bunu söylemeyip sözleşme yapan kimse, bu davranışı yüzünden karşı tarafın uğradığı zararı tazminle yükümlü tutulabilecektir (Oğuzman/Öz : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 2020, C:I, s.94, p:295). Dolayısıyla sözleşme yapılırken taraflardan biri imkânsızlığı biliyor veya bilmesi gerekiyorsa ve buna rağmen diğer tarafı bundan haberdar etmemişse, karşı tarafın uğradığı menfi zararı karşılamakla yükümlüdür (Eren : s. 298; Akman/Burcuoğlu/Altop : s. 903).
Eldeki davada davalılar vekilince idare ile yapılan sözleşmenin 15. maddesinin 2. fıkrası ile Yapım İşleri Genel Şartnamesinin 21. maddesinin 3. fıkrası gereği işin yüklenicilere yaptırılamayacağının düzenlendiği, bu nedenle işin tamamının davacıya verilmesinin mümkün olmadığın ileri sürmesi ve ihale şartnamelerinin ihaleye giriş sırasında biliniyor olmasına rağmen davaya konu protokolün imzalandığı, bu çerçevede davalı yanın yukarıda değinilen sebeplerle sorumlu olması gerektiği değerlendirilmiştir.
Tüm bu açıklamalar akabinde davacı yanın ileri sürmüş olduğu işin alınamaması nedeni ile uğranılan ekonomik zararın nitelendirilmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Dava dilekçesinde açıkça imzalanan protokol çerçevesinde en az %15 kar marjı beklentisi bulunduğu ve davacı zararının bundan kaynaklandığı ileri sürülmüştür. Davacının talep etmiş olduğu kar kaybı müspet zarar kapsamında olup, geçerli bir sözleşmenin varlığını gerektirmektedir. Sözleşmenin geçersizliği nedeni ile davacının menfi zararını talep edebileceği, davacının ihale nedeni ile kar kaybı ve çalışma yapılmamasından doğan ekonomik zararının menfi zarar kapsamında bulunmadığı, başkaca zarara uğradığına ilişkin somut delil sunulmadığı anlaşılmış, bu nedenle davanın reddine karar verilmiştir (Bkz: Yargıtay 11. HD, 02/05/2016 tarih, 2015/9959 Esas, 2016/4930 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 11 HD, 2013/8668 Esas, 2014/15289 Karar sayılı ilamı).
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL karar ilam harcından peşin alınan 35,90 TL ‘nin mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesince hesaplanan 1.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
5-Davalılar tarafından yapılan 0,21 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
6-Kararın talep halinde Yazı İşleri Müdürü tarafından taraflara tebliğine,
7-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde, müracaat etmeleri halinde kalemde, müracaat etmemeleri halinde dosyaya hesap numarası bildirmiş ise hesaba aktarmak sureti ile, hesap numarası da bildirilmemiş ise masrafı gider avansından karşılanmak sureti ile PTT vasıtasıyla adreste ödemeli olarak taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Samsun Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usülen anlatıldı….

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır.