Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/222 E. 2020/837 K. 28.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2018/222 Esas – 2020/837
/// TÜRK MİLLETİ ADINA ///

T.C.
SAMSUN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/222 Esas
KARAR NO : 2020/837

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : … –
VEKİLİ :
DAVALI : 1- … A.Ş. –
VEKİLİ :
DAVALI : 2- … Gaziosmanpaşa Mah. Şahinbey Sokak Sk. No:26 İç Kapı No:4 Canik / SAMSUN

DAVA : Tazminat (Trafik Kazası Sebebiyle Oluşan Değer Kaybından Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/03/2018
KARAR TARİHİ : 28/12/2020
GEREKÇELİ KARAR TARİHİ : 25/01/2021

Mahkememizde görülen Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili DAVA dilekçesi ile özetle: Davalı sigorta şirketine ZMMS ile sigortalı … plakalı aracın, davacıya ait … plakalı araca çarpması şeklinde gerçekleşen 08.01.2018 tarihli trafik kazası sebebiyle davacıya ait araçta değer kaybı oluştuğunu, maddi hasarın yanında değer kaybı zararının da karşılanması gerektiğini, davadan önce davalıya müracaat edilmiş ve 23.01.2018 tarihinde 4.861,45-TL ödenmiş ise de yapılan ödemenin yetersiz olduğunu beyanla, şimdilik 500-TL’nin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili CEVAP dilekçesi ile özetle: Davalının yerleşim yerinin Sarıyer/İstanbul olmasına davanın İstanbul mahkemelerinde açılması gerektiğini, … plakalı aracın davalıya 09.09.2017-2018 tarihleri arasında ZMMS ile sigortalandığını ancak sorumluluğun gerçek zarar miktarı ve sigortalının kusuru ile sınırlı olduğunu, sigorta şirketince ödeme yapılmak suretiyle sorumluluğun sona erdiğini, aksinin kabulü halinde dahi zararın rapor alınarak belirlenmesi gerektiğini beyanla, davanın külliyen reddini dilemiştir.
Hasar ve servis dosyaları ile davacıya ait aracın tramer kaydı celp edilerek dosya arasına alınmıştır.
Mahkememizce alınan 15.01.2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle: Kazanın … plakalı araç sürücüsünün %75 ve davacının %25 kusuru ile gerçekleştiği ve davacıya ait araçta ZMMS Genel Şartları ekindeki esaslara göre 5.380,50-TL değer kaybı oluştuğu mütala edilmiştir.
Mahkememizce alınan 08.05.2019 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle: Aracın kaza tarihindeki kazasız 2.el piyasa değerinin 115.000-TL olduğu ve kaza sebebiyle %10 oranında değer kaybettiği, buna göre oluşan değer kaybının 11.500-TL olduğu mütala edilmiştir.
Mahkememizce alınan 14.02.2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle: Kazanın … plakalı araç sürücüsünün %80 ve davacının %20 kusuru ile gerçekleştiği mütala edilmiştir.
Bilirkişi raporları taraflara usulünce tebliğ edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklı değer kaybı zararının tahsiline ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesi ile, 08.01.2018 tarihli trafik kazası sebebiyle davacıya ait araçta oluşan değer kaybı zararının tazminini talep etmiş, davalı sigorta şirketi vekili ise davanın reddini dilemiştir. Davalı …, davaya cevap vermemiş, duruşmalara katılarak davanın reddini dilemiştir.
2918 s. KTK’nun “Maddi ve Manevi Tazminat” başlıklı 90. maddesi, “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 6098 sayılı TBK’nun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklinde olup maddede italik olarak yazılı kısımların Anayasa Mahkemesi’nin 09.10.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2019/40 Esas ve 2020/40 sayılı kararı ile Anayasaya aykırı olduklarını karar verilmiştir. Buna göre ve kararın gerekçesinde belirtildiği üzere, tazminat sorumluluğunun ve kapsamının belirlenmesine ilişkin genel esaslara aykırı olan Genel Şartlar’ın uygulanması mümkün değildir.
Trafik kazalarından kaynaklı değer kayıplarına ilişkin tazminatın kapsamının ne olduğu konusunda genel hükümlerde bir açıklık yoktur. Bu konuda, Yargıtay’ın müstakar hale gelmiş içtihatları bulunmakta olup, yüksek yargı kararlarında değer kaybı, aracın trafik kazası sonucu hasarlanıp onarılmasından sonraki değeri ile hiç hasarlanmamış haldeki değeri arasındaki fark olarak tanımlanmış ve araçtaki değer kaybı belirlenirken, aracın markası, yaşı, modeli ve hasar gördüğü kısımları dikkate alınarak aracın kaza tarihinden önceki 2. el satış değerinin tespiti ile aracın tamir edildikten sonra ikinci el satış değerinin tespiti ve arasındaki farkın göz önüne alınması gerektiği yerleşik hale gelmiştir.
01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ve yürürlük tarihinden sonra akdedilen sözleşmelere uygulanacağı öngörülen Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın “kapsama giren teminat türleri” başlıklı A.5 bölümünde “değer kaybı”, maddi zararlar teminatı içerisinde düzenlenmiş, sigortalının sorumlu olduğu araç kazalarında değer kaybının, ilgili branşta ruhsat sahibi sigorta eksperleri tarafından tespit edileceğine ve değer kaybının tespitinin bu Genel Şart ekinde yer alan esaslara göre yapılacağına işaret edilmiş, değer kaybının ne şekilde hesaplanacağı Genel Şartlar Ek-1’de açıkça ifade edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda işaret edilen iptal kararına kadar gerek ilk derece ve gerekse istinaf istinaf mahkemeleri değer kaybının ne şekilde hesaplanacağının poliçe tarihine göre belirlenmesi ve zararın 01.06.2015 tarihinden önce düzenlenen poliçeler için “objektif değer kaybı” esasına, sonrasında düzenlenen poliçeler için ise Genel Şartlar’a göre tayin edilmesi gerektiği yönünde kararlar vermiş ve görülmüştür ki Genel Şartlar ekindeki esaslara göre belirlenen tazminat tutarı zarara uğrayanın gerçek zararının çok altında tespit edilmiş, zarara uğrayanın gerçek zararı karşılanamamıştır. Buna göre, Genel Şartlar ekindeki esaslara göre hesaplanan tazminat tutarı, genel hükümlere göre tayin edilecek objektif değer kaybı esasına göre belirlenen tutarın çok altındadır ve Genel Şartlar’daki bu yöne ilişkin düzenlemelerin tam tazmin ilkesi ile örtüşmeyip genel hükümlere aykırı olduğundan uygulanması mümkün değildir.
Bu sebeplerle, Genel Şartlar ekindeki esasların somut olayda uygulanamayacağı ve değer kaybının objektif değer kaybı esasına göre belirlenmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Hal böyle olunca, davacıya ait aracın kaza tarihindeki 2. el piyasa değeri ile kazadan sonraki piyasa değeri arasındaki farkın (11.500-TL) davacının gerçek zararı olduğu kabul edilmiştir. Bununla birlikte, davacıya davadan önce 23.01.2018 tarihinde 4.861,45-TL ödeme yapıldığı ve yapılan ödemenin karar tarihine kadar faizinin 1.300,44-TL olduğu görülmüş, kazadaki kusur oranı %20 olarak kabul edilen davacıya ödenmesi gerekli bakiye tutarın 3.038,11-TL olduğu anlaşılmıştır.
Bununla birlikte davacı ile davalı asilin tahkikat aşamasında sulh oldukları görülmüş, sulh sebebiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulmuştur. Davacının, dava tarihi itibariyle haklı olduğu değerlendirilmiş, vekalet ücreti dahil yargılama giderleri davalılara tahmil edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 54,40-TL karar ve ilam harcından peşin harcın mahsubu ile bakiye 18,50-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan toplam 1.366,90-TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı davayı vekil marifetiyle takip ettiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenen 500-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
5-Gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine re’sen iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı asilin yüzüne karşı, davalı sigorta şirketi vekilinin yokluğunda, 6100 sayılı HMK m. 341/2 gereğince KESİN olmak üzere karar verildi, anlatıldı. 28/12/2020

Katip

Hakim

5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu’nun 5’inci maddesi kapsamında e-imza ile imzalanmıştır.