Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/213 E. 2019/108 K. 05.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2018/213 Esas – 2019/108
T.C.
SAMSUN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/213 Esas
KARAR NO : 2019/108

HAKİM :
KATİP :
DAVACI : … …. –
VEKİLİ :
DAVALI : … A.Ş. –
VEKİLİ :
DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/03/2018
KARAR TARİHİ : 05/02/2019
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 15/02/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İddia ve savunmaların özeti;
Davacı vekili 22/03/2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; Rekabet Kurulu’nun Türkiyde faaliyet gösteren on iki bankanın mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetleri alanında anlaşma veya uyumlu eylem içerisinde bulunmak suretiyle 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un (RKHK) 4. Maddesini ihlal edip etmediğinin 4. Maddesini ihlal edip etmediğinin tespiti amacı ile yürütülen soruşturma sonucunda vermiş olduğu 08.03.2013 tarih ve 13-13/198-100 sayılı nihai karar ile aralarında davalı bankanında olduğu on iki bankanın mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetleri alanında RKHK’un 4. Maddesini ihlal ettiklerine karar verildiğini, müvekkil davalı bankanın Samsun Çiftlik Şubesinden 08.07.2008 ve 03.08.2011 tarihlerinde iki kredi kullanıldığını, kredilerin toplam tutarının 320.000 TL kredi kullanıldığını,iş bu davada ihal döneminde müvekkilin satın almış olduu krediyi kullamış olması sebebiyle söz konusu ihlal nedeniyle serbest rekabet ortamında ödeyeceğinden daha yüksek faiz ödemek zorunda kalarak zarara uğradığını, Rekabet Hukukunda özel hukuk yaptırımları ve tazminat sorumluluğu olduğunu, davalının eyleminin hukaka aykırı olduğu, rekabetin kısıtlanması nedeniyle maddi zarar oluştuğunu, davalının hukuka aykırı eyleminin zarara sebebiyet verdiğini, hukuka aykırı eylemi zarara sebebiyet verdiğini, hukuka aykırı eylem ile zarar arasında illiyet bağı olduğunu, davalının hukuka aykırı eylemde bulunması kusur şartını oluşturduğunu, fazlaya ilişkin hak ve alacaklarımız ve dava açma hakkı saklı kalmak kaydıyla Rekabet Kurulu kararına konu ihlal olmasaydı müvekkilin daha az ödeyeceği kredi faiz oranının ve Rekabet Kurulunun 08.03.2013 tarih ve 13-13/198-100 sayılı nihai kararı ile idari para cezasına konu olan ve aralarında davalının da bulunduğu kartel nedeniyle müvekkile uygulanan yüksek faiz oranı nedeniyle oluşan tahmini 7.000 TL zararın gerçek miktarının hesaplanması ve RKHK (nın 58. Maddesi uyarınca belirlenen bu zararın üç katı tutarındaki alacağın zarar tarihi olan 08.07.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tazmini ile yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalıya yükletilmesine dair karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili 26/04/2018 tarihli cevap dilekçesinde özetle;davacının hukuki yararı bulunmadığını, zamanaşımı itirazları bulunduğunu, zamanaşımı süresinin dolması sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davayı dayanak alınan Rekabet Kurulu Kararı hakkında taraflarınca Ankara 2.İdare Mahkemesinin 2014/136 E. Sayısına kayden ikame edilen iptal davasının halen Danıştay karar düzeltme aşamasında olup kesinleşmediğini, bu nedenle söz konusu iptal davasının sonucunun bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, müvekkili davalı bankanın pasif husumet ehliyeti bulunmadığını, müvekkili banka açısından davanın husumet yokluğundan reddinin gerektiğini, maddi tazminat talebinin hukuki şartlarının gerçekleşmediğini, iş bu davanın uğranılan zarar nedeniyle değil acaba zarara uğramış olabilirmiyim gerekçesiyle, diğer bir ifade ile varsayıma dayalı olarak açıldığını, dolayısıyla esasen dava şartının gerçekleşmediğini, davacı şirketin söz konusu kredilerden dolayı bankalarına halen borçlu olduğunu, Rekabet Kurulunun davaya mesnet tuttuğu kararında müvekkil banka hakkında, kredi ve kredi kartı işlemlerine ilişkin olarak bir tespiti, suç isnadı söz konusu olmadığından anılan karardan bahisle müvekkil bankadan tazminat talep etmesinin mümkün olmadığından davanın reddinin gerektiğini, öncelikle davanın husumet itirazları doğrultusunda reddine, husumet itirazı kabul edilmediği takdirde davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, usule ilişkin itirazlarının kabul edilmemesi halinde Rekabet Kurulu kararına karşı İdari Yargıda açılan iptal davasının bekletici mesele yapılmasına ve nihayetinde davanın esasa ilişkin savunmaları doğrultusunda reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi:
Davacı vekili dava dilekçesi ekinde davacı … ….ye ait kredi müşteri hesap ekstresi örneği ibraz etmiş, davalı vekili cevap dilekçesi ekinde Genel Kredi Sözleşmesi, 2007-2011 tarihleri arası Banka Genel Mektupları, emsal mahkeme kararları ve bilirkişi raporlarını ibraz etmiştir.
Davalı Halkbank A.Ş’den davacıya ait kredi bilgileri, kredi hareketleri/kredi kullanımını gösteren mevduat hesap hareketleri celp edilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’ndan davacının TCMB Risk Sentrizasyon kayıtlarının, davacının kredi kullandığı 2008-2011 arasındaki dönem önesinde ve dönemde TCMB gecilek faiz oranları, 1 haftalık repo faiz oranları, geç likidite faiz oranları celp edilmiştir.
Rekabet Kurumu’ndan 08.03.2013 tarih ve 13-13/198-100 sayılı kararı celp edilmiştir.
Bankacı bilirkişi Burcu Alpdoğan’dan rapor alınmış, 12/11/2018 havale tarihli raporda; Rekabet Kurulu raporu ve kurulun beyanı doğrultusunda, dava konusu kredi kapsam içinde olmakla birlikte, raporda bankaların anlaşmalı olarak yüksek faiz oranı belirledikleri tespit edilen kredilerin tüketici kredisi olduğu, ticari kredileri kapsamadığı, dava konusu kredilerin 08.08.2008 ve 03.08.2018 tarihinde kullanıldığı ve kurul raporunda belirtilen (21.08.2007/22.09.2011) ihlal tarihlerinin içinde olduğunun tespit edildiğini, yine Danıştay 13.Dairesinin kararında da davalının ihlalde bulunduğu ürünlerin bireysel ürenler olduğu ticari krediler ile ilgili bir ihlal tespiti bulunmadığı, davacının kullandığı kredinin ticari kredi olması sebebi ile davacı şirketin zarara uğradığına yönelik bulguya rastlanılmadığı, dava konusu kredilerin niteliği ticari kredi olup, davacının iş bu ticari krediler yönünden de herhangi bir zararının söz konusu olmadığı kanaatine varıldığının bildirdiği görülmüş, rapor taraflara tebliğ edilmiştir.
Dava, rekabet ihlali iddiasıyla açılan tazminat talebine ilişkindir.
Tüm dosya kapsamından, davacının davalı bankanın Çiftlik şubesinin 08.07.2008 ve 03.08.2011 tarihinde davaya konu yapılan kredileri kullanıldığı, Rekabet Kurumu’nun 08/03/2013 tarih ve 13-13/198-100 sayılı nihai kararı ile idari para cezasına konu olan ve aralarında davalınında bulunduğu kartel nedeniyle müvekkiline uygulanan yüksek faiz oranı nedeniyle oluşan 7.000 TL zararın gerçek miktarının hesaplanması ve RKHK’nın 58. Maddesi uyarınca belirlenen bu zararın üç katı tutarındaki alacağın zarar tarihi olan 08.07.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ettiği anlaşılmaktadır.
Mahkememizce Rekabet Kurumu’nun 08/03/2013 tarihli kararı, Danıştay 13. Daire’sinin 2015/3038 Esas 2015/4613 kararı, davacı banka tarafından Rekabet Kurumu aleyhine açılan Ankara 2. İdare Mahkemesi’nin 2014/136 Esas 2014/1396 sayılı kararı, taraflar arasında akdedilen kredi sözleşme örnekleri ihlal tarihindeki diğer bankaların faiz oranlarına ilişkin ve Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası yazı cevabı ve diğer tüm deliller celp edilmiş, bankacı bilirkişiden 12/11/2018 havale tarihli rapor alınmıştır.
Davanın dayanağını oluşturun Rekabet Kurumu’nun 08/03/2013 tarihli kararı incelendiğinde; aralarında davalı bankanında yer aldığı 12 bankanın 21/08/2007 – 22/09/2011 tarihleri arasında mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetlerine yönelik fiyat tespit etmek amacıyla uzlaşma tesis ettikleri ve uzlaşma kapsamında gerçekleştirdikleri anlaşma veya uyumlu eylem içerisinde bulunmak suretiyle 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 4. maddesini ihlal ettikleri, bu sebeple aynı yasanın 16. maddesine istinaden kararda geçen 12 bankaya idari para cezası verildiği anlaşılmaktadır. Davalı banka anılan karar lehine İdari Yargı’da dava açmış, Ankara 2. İdare Mahkemesi’nin 2014/136 Esas 2014/1396 Karar sayılı ilamıyla dava reddedilmiş, temyiz üzerine Danıştay 13. HD’nin 2015/3038 Esas 2015/4613 Karar sayılı ilamıyla kararın onandığı ancak bu karara karşıda karar düzeltme yoluna gidildiği, bu konuda henüz karar verilmediği, dolayısıyla İdari Yargı yönünden kesinleşmiş bir kararın bulunmadığı görülmektedir.
Mahkememizce öncelikle davacının kullandığı kredilerin tarihleri ve niteliği itibari ile Rekabet Kurumu’nun 08/03/2013 tarihli kararı kapsamında olup olmadığının tespiti yönünde banka kayıtları da incelenerek bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Bankacı bilirkişi Burcu Akdoğan tarafından düzenlenen 12/11/2018 havale tarihli raporda da açıklandığı ve dava dilekçesi ile davacı banka tarafından gönderilen kredi sözleşmelerinden de anlaşılacağı üzere davacının davalı bankadan Rekabet Kurumu’nun ihlal tespitinde bulunduğu tarih aralığında ticari kredi kullanıldığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar Rekabet Kurumu’nun 08/03/2013 tarihli kararının sonuç kısmında kredi türü yönünden bir ayrım yapılmadan 12 bankayla ilgili rekabetin ihlal edildiği sonucuna varıldığı belirtilmiş ise de bilirkişi raporunda da izah edildiği üzere kararın içeriğinden davalı bankayla sınırlı olmak üzere yapılan incelemede ticari kredilerle ilgili olarak yapılan herhangi bir fiyat artışının tespitinin bulunmadığı “J.2.18 belge 18,24 ve 28” başlıklı tespit haricinde fiyatlara dair bir bilginin bulunmadığı, bu başlıkta da FTP oranlarının söz konusu bankalar tarafından paylaşıldığı fakat bu oranların piyasa kanallarında da ulaşılabilir olması sebebiyle fiyat tespiti uzlaşması kapsamında değerlendirilmediğinden bahsedildiği anlaşılmakla bu şekilde davalı banka yönünden ticari kredilerle ilgili rekabetin ihlaline yönelik bir tespitin bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Mahkememizce alınan bilirkişi raporuna davacı vekili itiraz etmiş ise de itirazın somut bir gerekçesinin bulunmadığı mahkememizce yeni rapor alınması yoluna gidilmemiş, bu şekilde sabit olmayan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava konusu ile ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi bulunmamaktadır. Ancak eylem niteliği itibari ile haksız fiil olduğundan haksız fiilin tabi olduğu zamanaşımı süresine tabi olmalıdır. Buna göre tazminat davasının, dava tarihine göre TBK’nun 72. maddesi gereği zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve herhalde 10 yıl içinde açılması gerekmektedir. 10 yıllık zamanaşımı süresinin haksız fiilin sona erdiği tarihten itibaren yani 22/09/2011 tarihinden itibaren, iki yıllık sürenin ise Rekabet Kurumu’nun kararının kesinleşmesi tarihinden itibaren başlaması gerekmektedir. Rekabet Kurumu’nun kararı henüz kesinleşmediğinden, dava tarihi nazara alındığında 2 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerinin dolmadığı tespit edilmiştir.
Her ne kadar İdari Yargı sürecinin kesinleşmediğinden bekletici mesele yapılması talep edilmiş ise de kararımızın gerekçesi nazara alındığında bekletici mesele yapılması gerekmemiş, bu şekilde davalı tarafın usule ilişkin itirazları yerinde görülmemiş, aşağıdaki gibi hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1.Davanın REDDİNE,
2.Alınması gerekli 44,40 TL harcın peşin alınan 119,55 TL harcın mahsubu ile bakiye 75,15 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı tarafından yapılan 6,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine.
5.Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına.
6.Kararın talep halinde Yazı İşleri Müdürü tarafından taraflara tebliğine.
7.Kullanılmayan gider avansın karar kesinleştiğinde davacı ve davalı tarafa iadesine.
Dair, karar taraf vekillerinin yüzünde tebliğden itibaren iki hafta içinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça anlatıldı, usulen tefhim edildi. 05/02/2019

Katip
¸e-imza

Hakim
¸e-imza