Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1003 E. 2019/190 K. 26.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2018/1003 Esas – 2019/190
T.C.
SAMSUN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/1003
KARAR NO : 2019/190

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALI : …
VEKİLİ :
DAVA : Alacak (eser sözleşmesine dayanan)
DAVA TARİHİ : 28/12/2018
KARAR TARİHİ : 26/02/2019
KAR. YAZIM TARİHİ : 26/02/2019
Mahkememizde görülmekte olan eser sözleşmesine dayanan alacak davasının yapılan incelemesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İddia ve savunmaların özeti;
Davacı vekili 27/12/2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı ile müvekkili arasında 28/12/2012 ve 13/03/2014 tarihli sözleşmeler akdedildiğini, sözleşmeler uyarınca müvekkilinin el ile yumuşak küskülük kazılması, C20 hazır beton yapılması, Q8-Q12 betonu yapılması ve çeşitli demir işleri yapılması işlerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, yine sözleşmenin 28.maddesi ilave iş olarak uyarınca totem ve iki ayaklı bilgi levhalarının altyapı imalatları yapıldıktan sonra montajının yapılmasının istendiğini, yapılacak bu işin külfetli ve maliyetli işler olduğunu, yapılan imalat bedellerinin ödenmemesi nedeniyle müvekkilinin acze düştüğünü ve borçlarını ödeyemez hale geldiğini, bunun üzerine davalı tarafa Samsun 6. Noterliğinin 16618 yevmiye numaralı 07/10/2015 tarihli ihtarnamenin keşide edildiğini ancak yinede bir ödemenin yapılmadığını, bu nedenlerle 2012/163148 ihale kayıt numaralı iş için toplam 642.810,00 TL ve 2013/158448 ihale kayıt numaralı iş için 10.000,00 TL’nin 07/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili 22/01/2019 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; öncelikle zaman aşımı itirazında bulunduklarını, ilgili ihaleye ilişkin olarak hakediş raporları düzenlendiğini ve davacı şirket tarafından herhangi bir itiraz olmaksızın ya da itiraz şerhi konulmaksızın onaylandığını, müvekkili idarenin düzenlemiş olduğu ihalelerde iş artışı be imalat değişikliği alınacak olur kapsamında yeni birim fiyat belirlenerek yapılabileceğinii, belirlenecek yeni fiyatın sözleşme birim fiyatının %20’sinden çok olamayacağını, müvekkili tarafından davacıya doğan tüm alacaklarını ödediğini ve kayıt altına alındığını, bu nedenlerle haksız davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Davacı vekili 04/02/2019 havale tarihli cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalının zamanaşımı itirazının yerinde olmadığını, eldeki davanın birebir aynı mahiyetteki 2012/163148 ihale kayıt numaralı 2013/158448 ihale kayıt numaralı sözleşmelere istinaden yapılan ilave ilere ilişkin ödeme yapılması talebiyle ikame edildiğini, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

Dava, eser sözleşmesine dayanan alacak davasıdır.
Tüm dosya kapsamından; davalı ile müvekkili arasında 28/12/2012 ve 13/03/2014 tarihli eser sözleşmelerinin akdedildiği, işbu sözleşmenin 28.maddesi uyarıncada bir kısım ilave işlerin yapılmasının kararlaştırıldığı, davalının 2012/163148 ihale kayıt numaralı iş için toplam 642.810,00 TL ve 2013/158448 ihale kayıt numaralı iş için 10.000,00 TL’nin ödenmediğinden bahisle işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Ticari davalar TTK’nun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre her iki tarafından ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın TMK rehin karşılığında ödünç verme işiyle uğraşanlar hakkındaki 962 ila 969.maddelerinde, 6098 sayılı TBK’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmenin birleşmesi ve şekil değişmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, rehin sözleşmesine dair 487 ila 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ila 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ile 545, ticari mümessiller ticari vekiller ve diğer tacir yardımcılarına ilişkin öngörülmüş bulunan 547 ila 554, havale hakkındaki 555 ila 560, saklama sözleşmesini düzenleyen 561 ila 580.maddelerinde; geçici mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi yahut açılan davanın maddede sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmesiyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunundan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz.
Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
HMK 138.maddesi ”Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir.” hükmünü içermektedir.
Somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanmakta olup, davacı taraf ilave iş bedeli talep etmektedir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında uyuşmazlık TTK 4.maddesinde düzenlenmediğinden mutlak ticari dava olarak kabul edilemez. Davanın nispi ticari dava olarak kabul edilebilmesi için ise her iki tarafın tacir olması gerekmektedir. Oysa davalı Büyükşehir Belediyesi tacir sıfatına sahip değildir. Bu nedenlerle işbu davada mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin genel mahkemeler olan Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmaktadır.
6100 Sayılı HMK ‘nun 138.maddesine göre dava şartları ve ilk itirazlar ön incelemede karara bağlanması gerekir. Ön inceleme ise dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesinden sonra yapılır (HMK 137/1, 139/1 ilk cümle). Buna göre usule ilişkin bir kararın verilebilmesi için dava dilekçesinin davalıya tebliği, cevap süresinin beklenmesi, süresi içerisinde cevap verilmesi halinde davacıya tebliği, onun cevap verme süresinin beklenmesi, davacı cevaba cevap verdiğinde bununda davalı tarafa tebliği ile ikinci cevap süresinin beklenmesi gerekmektedir. Ön inceleme duruşması yapılmaksızın dosya üzerinden karar verilebilmesi için davanın ön inceleme aşamasına getirilmiş olması gerekmekte olup, HMK’nun 137.maddesinde ön incelemenin karşılıklı verilmesinden sonra yapılacağının açıkça ön görülmüş olması karşısında (Samsun BAM 1.Hukuk Dairesinin 2018/1146-1150 Esas Karar sayılı ilamı), işbu davada dilekçeler aşaması tamamlandığından, ön inceleme duruşması yapılmaksızın karar verilmesi mümkündür.
Yukarıda açıklandığı üzere davanın niteliğine göre mutlak ticari dava olmadığı, davalı Büyükşehir Belediyesinin de tacir olmaması sebebiyle işbu davada mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin genel mahkemeler olan Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu ve dilekçeler aşaması tamamlanarak dosya ön inceleme aşamasına hazır hale getirilmiş olması sebebiyle ön inceleme duruşması yapılmadan dosya üzerinden karar verilmesi de mümkün olduğundan usul ekonomiside gözetilerek dosya üzerinden mahkememizin görevsizliği sebebiyle davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ sebebiyle HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereği davanın USULDEN REDDİNE,
2-HMK 20. madde gereği karar kesinleştiğinde ve iki haftalık yasal sürede talep halinde dosyanın görevli Samsun Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, aksi takdirde davanın açılmamış sayılacağının ihtarına,
3-Yargılama gideri ve harç açısından HMK’nun 20 ve 331. maddeleri nazara alınarak süresinde başvurulması halinde görevli mahkemece nazara alınmasına, süresinde başvurulmaz ise, talep halinde mahkememizce karara bağlanmasına.
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda mahkememiz gerekçeli kararının taraflara tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 26/02/2019

Başkan

Üye

Üye

Katip