Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/759 E. 2021/1099 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/706 Esas – 2021/1110
T.C.
SAMSUN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/706 Esas
KARAR NO : 2021/1110

HAKİM : …
KATİP :…

MAHKEMEMİZİN İŞ BU DOSYASININ TARAFLARI

DAVACI : …
VEKİLİ : …
DAVALI : …
VEKİLİ : …
DAVALI : …
DAVA : …
DAVA TARİHİ : …

MAHKEMEMİZİN BİRLEŞEN 2013/285 ESAS-2013/257 KARAR SAYILI
DOSYASININ TARAFLARI

DAVACI : …
VEKİLİ : …
DAVALI : …
DAVA : ..
DAVA TARİHİ : …

KARAR TARİHİ : …
KARARIN YAZ. TARİH : …
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ:
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesini özetle; Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; … tarihinde Samsun’da meydana gelen kuvvetli yağış ve sel neticesinde müvekkili sigortaya yangın sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan … Spor Ürünleri San.ve Tic. A.Ş.nin … ilçesindeki … Alışveriş Merkezindeki mağazasında büyük bir hasar meydana geldiğini, … Sigorta Ekspertiz Hizmetleri A.Ş tarafından düzenlenen 11/07/2012 tarihli ekpertiz raporuna göre iş yerinde 180.050,64 TL hasar meydana geldiğini, hasarın rücuen ödenmesi talep ettiklerini, ancak davalının sorumluluğun kendisinde olmadığından ödemekten imtia ettiğini, aynı olayla ilgili Samsun 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin … D.İş sayılı dosyasına sunulan bilirkişi heyet raporu ile davalı şirket ile birlikte …, Samsun … Belediyesi ve … Belediyesinin kusurlu ve hatalı bulunduğunu, savcılık soruşturmasında da iş bu kurumların kusurlu ve sorumlu olduğunun tespit edildiğini belirterek, davalı firmanın meydana gelen hasardan sorulmu olması nedeniyle, 180.050,64 TL nin ödeme tarihi olan 10/08/2012 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı vekilinin mahkememize vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle, iş bu davanın müvekkili şirkete karşı açılması mümkün olmadığını, müvekkilinin dava konusu taşınmazın ve … Alışveriş Merkezinin maliki olmadığını, müvekkilinin … AVM’nin işletmecisi konumunda olduğunu, bu nedenle müvekkili meydana gelen zararlarla ilgisi ve sorumluluğunun mevcut olmadığını, davacı tarafından sunulan Samsun 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin … D.İş sayılı dosyasında anılan bilirkişi raporunda ilgili belediyeler ve proje sahiplerinin hatalı olduğu ve yine projeyi uygulayan … kurumunun hatalı olduğunu belirtildiğini, … AVM’nin işletmecisi konumunda bulunan müvekkil şirketin … AVM’nin inşaası, dere ıslahı ve dere üzerine yapı yapılmasının izin vereni konumunda olmaması nedeniyle iş bu davada yapılan taleplerden herhangi bir şekilde sorumlu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER:
Dava dilekçesi ekinde, dosya detay EPİS kaydı ile ödemeye ilişkin EPİS EFT dökümü ve yazışmalar, işyerim paket sigorta poliçesi, ekspertiz raporu, tutanaklar, faturalar ve hesap dökümleri, hasarlı işyerine ait renkli fotoğraflar, Samsun 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin … D.iş sayılı dosyasından aldırılan raporlar, Samsun CBS’nin … soruşturma sayılı dosyasından aldırılan raporlar, yapı ruhsatlarına dair belediyelerin cevabi yazılarını ibraz etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesi ekinde Samsun Valiliğinin 11/07/2012 tarihli yazı örneği, Samsun – … İlçesi İncirli Deresi Derivasyon Projesi sureti, davalı … ile … arasında akdedilmiş kira sözleşmesi örneği, ilgili belediyelere ilişkin yazışmalar, taşınmazın imar durumunu gösterir belge, yapı ruhsatları, tapu kayıtları ve yapı kullanımına ait izin belgelerini sunmuştur.
Mahkememizin 2013/6 Esas 2013/294 Karar sayılı kararı ile Mahkememizin görevsizliğine karar verildiği, davacı vekilinin 17/06/2013 havale tarihli temyiz dilekçesi sunduğu, Yargıtay 17 Hukuk Dairesinin 2013/14824 esas 2013/14984 Karar sayılı 04/11/2013 tarihli ilamı ile mahkememiz kararının bozulmasına karar verildiği, dosyanın Mahkememizin 2014/65 esas sırasına kaydının yapıldığı anlaşıldı.
İhbar olunan Saski vekili cevap dilekçesi ile ekinde tapu kayıtları ve bir kısım yazışmaların bir suretini sunmuştur.
Davacı vekili tarafından 08/12/2014 havale tarihli beyan dilekçesi sunulmuştur.
Davalılar vekili tarafından davanın …’ne ihbarı talepli dilekçe sunulmuştur.
İhbar olunan … Belediye Başkanlığı vekili tarafından bilirkişi raporuna karşı itirazlarını içerir 08/04/2014 tarihli dilekçe sunulmuştur.
Davalılar … ve … vekili bilirkişi raporuna karşı beyanlarını içerir 14/04/2014 havale tarihli dilekçe sunmuştur.
Davalılar vekili davanın ihbarı talepli 09/04/2014 havale tarihli dilekçe sunmuştur.
Feri Müdahil … Belediyesi vekili ihbara karşı beyanlarını içerir 28/4/2014 havale tarihli dilekçe sunmuştur.
Feri Müdahil … Belediyesi vekili 29/04/2014 tarihli beyan dilekçesi sunmuştur.
Mahkememizin 2014/587 esas sayılı dosyasından aldırılan 05/03/2015 havale tarihli rapor dosya arasına alınmıştır.
Mali Müşavir bilirkişi ve hukukçu bilirkişiden 12/05/2015 tarihli rapor aldırılmıştır.
İhbar olunan … Belediyesi vekili rapora karşı itirazlarını içerir 01/06/2015 tarihli dilekçe sunmuştur.
Davalılar vekili bilirkişi raporlarına karşı beyanlarını içerir 03/06/2015 tarihli dilekçe sunmuştur.
İhbar olunan Saski vekili 13/05/2015 tarihli bilirkişi raporuna karşı itirazlarını içerir 08/06/2015 havale tarihli dilekçe sunmuştur.
Davacı vekili bilirkişi raporuna karşı beyanlarını içerir 15/06/2015 havale tarihli dilekçe sunmuştur.
Mahkememizin 2014/65 esas 2015/567 Karar sayılı 18/06/2015 tarihli kararı ile davanın kabulüne dair karar verildiği, davalı … Turizm … A.Ş vekili 31/07/2015 havale tarihli temyiz dilekçesi sunduğu, feri müdahil Büyük Şehir Belediyesi vekili temyize ilişkin beyanlarını içerir 04/08/2015 havale tarihli beyan dilekçesi sunduğu, davalı … … A.Ş vekili temyize ilişkin 16/08/2016 havale tarihli beyan dilekçesi sunduğu, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2018/6214 Esas 2019/12313 Karar sayılı 23/12/2019 tarihli kararı ile mahkememiz kararının bozulmasına karar verildiği, dosyanın Mahkememizin iş bu esas sırasına kaydını yapıldığı anlaşılmıştır.
Davacı vekili 12/02/2020 tarihli dilekçe ile ekinde Samsun 1 İdare Mahkemesinin 2017/761 Esas 2018/1652 Karar ve 2/11/2018 tarihli kararı, Danıştay 8. Dairesinin 2019/754 esas 2020/3108 Karar sayılı 06/07/2020 tarihli onama ilamı ile kesinleşme şerhinin bir sureti sunulmuştur.
Davalı … vekili 22/12/2021 tarihli beyan dilekçesi sunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, rücuen tazminat talebine ilişkindir.
Dosya kapsamından 52948588 nolu ”İşyerim Paket Sigorta Poliçesi” ile 14/05/2012-14/05/2013 tarihleri arasında sigortalanan ve … tarihlerinde meydana gelen sel baskını sonucu hasarlanan sigortalı işyerinin hasarının davacı sigorta şirketi tarafından ödendiği ve iş bu dava ile öncelikle TTK’nun 1472 maddesi gereği halefiyet esasına dayalı olarak, olmadığı taktirde TBK’nun 183 vd. maddesinde düzenlenen alacağın temliki hükümlerine göre ödenen bedelin rücuen tahsilinin talep edildiği anlaşılmaktadır. Buna göre öncelikle TTK’nun 1472. maddesindeki rücu koşullarının oluşup oluşmadığı ve bu arada somut olay bakımından işyeri sigorta poliçesinin geçerli olup olmadığı irdelenmeli, bu irdeleme sonucunda sözleşmenin ve dolayısıyla poliçenin geçerli olmadığı saptanır ise rücu talebinin “alacağın temliki” hükümlerine göre kabul edilebilir olup olmadığına bakılmalıdır.
6102 sayılı TTK’nun “Halefiyet” başlıklı 1472/1. maddesine göre, “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.”
Sigortacının kanuni halefiyetinden söz edilebilmesi için; a-geçerli bir sigorta sözleşmesinin olması, b-sigortacının bu sigorta sözleşmesine dayalı tazminat ödemesi ve c-ödeme yaptığı sigortalının zarar verene karşı bir talep ve dava hakkının bulunması gerekir. Bu üç şartın birlikte gerçekleşmesi durumunda, sigortacının halefiyeti kanun gereği kendiliğinden doğar.
Geçerli bir sigorta sözleşmesinin bulunması, sigortacının sigorta tazminatı ödeme borcunun hukuki sebebini teşkil etmektedir. Dolayısıyla sigorta tazminatı ödemesinin geçersiz ve yürürlükte olmayan bir sigorta sözleşmesine dayalı olarak yapılmış olması durumunda sigortacının kanuni halefiyetinden söz edilemez. Böyle bir durumda, sigortacının yapmış olduğu ödemeye ilişkin olarak zarar sorumlusuna talep yöneltebilmesinin yegâne yolu, 6098 sayılı TBK’nun 183 vd. hükümlerine göre alacak ve dava hakkını devralmış olmasıdır.
3572 sayılı İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun 5. maddesinin 2. fıkrasında; ilgililerin, işyeri açma ve çalışma ruhsatı adlı belgeye dayanarak işyeri açabileceği belirtilmiş, İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik’in 6. maddesinde de, yetkili idareden usulüne uygun işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan açılan işyerlerinin yetkili idarelerce kapatılacağı düzenlenmiştir.
6102 sayılı TTK’nun “Geçerli olmayan sigorta” başlıklı 1404. maddesinde, sigorta ettirenin ya da sigortalının, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı bir fiilinden doğabilecek bir zararını teminat altına almak amacıyla sigorta yapılamayacağı; 1452. maddesinde ise, 1404 ve 1408. madde hükümleriyle 1429. maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı sözleşmelerin geçersiz olduğu düzenlenmiştir.
İşbu davada davacı sigorta şirketince düzenlenen işyeri sigorta poliçesinin 14/05/2012-2013 tarihli olduğu ve rizikonun 03-… tarihinde gerçekleştiği, riziko tarihi itibariyle işyeri açma ve çalıştırma ruhsatının bulunmadığı, bu hususun Samsun 1.İdare Mahkemesinin 2017/761 Esas, 2018/1652 Karar sayılı ilamı ile de tespit edildiği sabit olup, davacının işyeri açma ve çalıştırma ruhsatı olmayan bir işyeri hakkında poliçe düzenlemek suretiyle yasanın yukarıda işaret edilen emredici hükümlerine aykırı davrandığı, sigorta sözleşmesinin 6102 sayılı TTK’nun 1404. maddesi delaletiyle 1452. maddesi gereğince geçersiz olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, davacı sigorta şirketi geçersiz bir sözleşmeye göre ödeme yapmış olup, kanuni halefiyete göre ikame ettiği işbu davada zarar sorumlularından ödediği tutarın rücuen tazminini talep etmektedir. Sigorta sözleşmesinin açıklanan sebeplerle geçerli olmadığı sonucuna varıldığına göre, kanuni halefiyetin ilk şartı olan “ortada geçerli bir sözleşme bulunması” koşulu gerçekleşmemiştir ve davacı sigorta şirketinin davalılardan 6102 sayılı TTK’nun 1472. maddesi kapsamında tazminat talep etmesi mümkün değildir.
Davacının, “alacağın temliki” hükümlerine göre rücu isteminde bulunup bulunamayacağına gelince; sigortacının kanuni halefiyeti, kanuni temlik niteliğinde olduğundan, alacağın devrine ilişkin TBK’da yer alan düzenlemeler, niteliğine aykırı düşmedikçe sigortacının kanuni halefiyeti bakımından da uygulanır. Bunun yanı sıra, sigortacının kanuni halefiyetine ilişkin şartların mevcut olmadığı bir durumda, sigortacının TBK’da düzenlenen alacağın temliki hükümlerine dayalı olarak sigortalının zarar sorumlusuna karşı alacak hakkını devralması da mümkündür. Nitekim uygulamada sigorta şirketleri, kanuni halefiyet şartlarının oluşmaması ihtimaline karşı, ödeme yaptıktan sonra sigortalıya “Temlikname” adı altında bir belge imzalatmakta ve bu suretle sigortalının zarar sorumlusuna karşı alacak hakkını devralmaktadır. Geçerli bir sigorta sözleşmesine dayanmaksızın ya da sigorta teminatı kapsamında olmayan bir rizikoya ilişkin olarak sigortalıya ödeme yapılmış olması durumunda sigortacının sigortalıya ait alacak hakkını devralarak zarar sorumlusuna rücu etmesi mümkündür. Aynı şekilde, geçerli bir sigorta sözleşmesi olmakla birlikte mevcut sigorta tazminatında yanılgıya düşülerek bir “hatır ödemesi” yapılması durumunda da sigortalının 6098 sayılı TBK’nun 183 vd. maddeleri uyarınca alacak ve dava hakkını sigortacıya devredebileceği kabul edilmektedir. Bu şekilde, sigortacı kanuni halefiyetinden bağımsız olarak, alacağın temliki hükümleri uyarınca ödemiş olduğu tazminat tutarını zarar sorumlusundan talep edebilmektedir.
Yeri gelmişken sigortacının kanuni halefiyetinin yanında alacağın aynı zamanda temlik edilmiş olduğu durumlarda, sigortacının kanuni halefiyetine ilişkin hükümler uyarınca dava açmış olmasına rağmen hakimin alacağın temliki hükümlerine göre karar verip veremeyeceğine ayrıca değinmek gerekir. Öğretide çoğunluğun da kabul ettiği üzere, davanın maddi vakıaların imkan tanıdığı kanun hükümlerinden yalnızca birine dayanılarak ikame edilmesi halinde, hakim, tarafın dayanmadığı kanun hükmü uyarınca da karar verebilecektir; meğerki davacı davasını taleplerden yalnızca birine hasretmiş olsun. Böyle bir durumda, hukuku re’sen uygulamakla yükümlü hakim, gerekliliği konusunda öğretide aksi görüşler olsa da ıslaha dahi gerek olmaksızın, alacağın temliki hükümlerine göre karar verebilecektir. Nitekim, Yargıtay’ın, sigortacının alacağı devraldığı hallerde, davanın kanuni halefiyet ile ilgili sınırlamalara bağlı kalınmaksızın ele alınması, gerekmesi durumunda alacağın temliki hükümlerine göre yargılama yapılması gerektiği yönünde müstakar uygulamaları mevcuttur (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2014/1024 Esas 2014/8041 Karar sayılı ilamı).
Davaya konu olaya ilişkin İdareler aleyhinde açılan tam yargı davalarında verilen kararları inceleyen Danıştay 8. Dairesi, sigortalı işyerinin riziko tarihi itibariyle işyeri açma ve çalıştırma ruhsatının bulunmamasını sözleşmenin geçersizliği şeklinde bir sonuca bağlamış ve işyeri açma ve çalıştırma ruhsatı olmayan yer hakkında poliçe düzenleyen sigorta şirketinin ağır kusurlu olduğunu kabul edip, sigorta şirketinin ağır kusurunun İdarelerin hizmet kusurları ile zarar arasındaki illiyeti kestiğini içtihat etmiştir. Ancak eldeki davada, bu şekilde değerlendirme yapılması, yani sigorta şirketinin ruhsatı olmayan bir işyeri hakkında poliçe düzenlemiş olması sebebiyle ağır kusurlu kabul edilip onun bu ağır kusurunun davalılar ile zarar arasındaki illiyeti kestiğinin kabul edilmesi mümkün değildir; zira tam yargı davalarındaki hizmet kusuru ve illiyet bağının içeriği, TBK’nun haksız fiile ilişkin 49 vd. maddelerinde unsurların içeriğinden farklı olup, eldeki davada davacının tazminat isteminin dayanağı mahkememizin değerlendirmesi ve kabulüne göre, alacağın temliki ve 6098 sayılı TBK’daki haksız fiile ilişkin hükümlerdir.
Tazminat talebinin kanuni dayanağı “alacağın temliki” hükümleri olduğuna göre, uyuşmazlığın alacağı temlik eden … Spor Ürünleri San. Ve Tic. A.Ş. ile davalılar arasındaki hukuki ilişkiye bakılarak çözüme kavuşturulması gereklidir. … Spor Ürünleri San. Ve Tic. A.Ş. ile davalılar arasında ise TBK’nun 69. maddesindeki yapı eseri malikinin sorumluluğu kapsamında bir ilişki bulunmaktadır. Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğu, yapı eserinin yapımındaki bozukluğa veya bakımındaki eksikliğe dayanmakta olup, sorumluluğun doğmasında, yapılıştaki bozukluk – bakım eksikliği ayrımının bir önemi yoktur. Zira, malikin sorumlu olması için bakım eksikliği veya yapılıştaki bozukluktan herhangi birinin varlığı yeterli görülmektedir. Her iki olasılıkta da yalnızca malikin sorumluluğu söz konusu olmaktadır. Bina veya yapı eseri malikinin sorumlu tutulabilmesi için; yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden zararın doğması, yapım bozukluğu veya bakım eksikliği ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir. Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğu bakımından bulunması zorunlu unsur olan illiyet bağı yönünden ise, bu bağın kesilmesine yol açacak sebeplerin somut olayda gerçekleşmemiş olması gereklidir. İlliyet bağını kesen sebepler ise; mücbir sebep, zarar görenin ya da üçüncü kişinin ağır kusurudur. Zarar, aradaki illiyet bağını kesecek derecede bir mücbir sebepten, zarar görenin ya da üçüncü bir kişinin kusurundan doğmuş ise yapı malikinin sorumluluğu söz konusu olmaz (Yargıtay HGK’nun 2017/3-439 Esas ve 2017/1463 Karar sayılı ilamı).
Mahkememizce Yargıtay 17. HD’nin 23/12/2019 tarihli bozma ilamı uygun görülerek, bozma doğrultusunda aynı olaya ilişkin idari yargıda açılan dava dosyası tespit edilerek sonucu beklenmiş, Samsun 1. İdare Mahkemesi’nin 2017/761 Esas 2018/1652 Karar sayılı ilamı ve kesinleşme şerhi dosya içerisine alınmıştır.
Mahkememizce gerek bozmadan önce ve gerekse bozmadan sonra alınan bilirkişi raporlarında, AVM’nin maliki … İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.nin olayın meydana gelmesinde kusurlu olduğu, ayrıca Samsun … Belediye Başkanlığı, … Belediye Başkanlığı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve Karayolları Genel Müdürlüğü’nün de olayda ihmallerinin bulunduğu mütala edilmiş olup, birden çok kişinin birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanacağından tarafların olayın meydana gelmesinde ne oranda kusurlu olduklarının bir önemi yoktur. Nitekim bozmadan önceki kararda da AVM’yi işleten … şirketi ile AVM’nin maliki … şirketinin birlikte sorumluluklarına hükmedilmiş, davalı … şirketinin birlikte sorumluluğa ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmeyip reddedilmiştir.
Alacağı temlik eden … Spor Ürünleri San. Ve Tic. A.Ş.ye ait işyerinin olay tarihi itibariyle işyeri açma ve çalıştırma ruhsatının bulunmuyor oluşunun müterafik kusur kabul edilip edilmeyeceğinin de ayrıca değerlendirilmesi gerekir. Davada, işyeri sahibinin zararın artmasına etkili bir davranışının bulunduğu yönünde bir iddia ileri sürülüp ispat edilmiş değildir. Salt işyeri açma ve çalıştırma ruhsatının bulunmuyor oluşunun, gerçekleşen olay karşısında kusura veya zararın doğmasına / artmasına bir etkisi yoktur. Nitekim, rücuen tazminat talepli benzer … 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülen 2019/192 Esas 2020/156 Karar sayılı dava dosyasında, sigortalı işyerine ait işyeri açma ve çalıştırma ruhsatının bulunmaması müterafik kusur olarak görülmemiş, KASKİ vekili 18/03/2020 tarihli temyiz dilekçesinde Danıştay 8. Dairesi’nin işyeri açma ve çalıştırma ruhsatı olmayan işyerleri hakkında poliçe düzenleyen sigorta şirketlerinin ağır kusurlu olduğu ve bu durumun idarelerin hizmet kusuru ile zarar arasındaki illiyeti keseceği yönündeki içtihatlarına dikkat çekip müterafik kusur itirazında bulunmuş ise de temyiz itirazlarının tamamı Yargıtay 17.HD.nin 16/03/2021 tarih ve 2334/2753 sayılı kararı ile reddedilmiştir. Ayrıca, aynı sel olayında davalı …’e ait olup … tarafından işletilen AVM’deki başka bir işyerinde oluşan hasarın rücuen tazmini talebi ile açılan Mahkememizin 2014/593 Esas sayılı dosyasında müterafik kusur indirimi yapılmadan sonuca gidilip karar verilmiş ve davanın tam kabulüne ilişkin karar Yargıtay 11. HD.nin 25/12/2017 tarih ve 13649/7564 sayılı kararı ile onanmıştır.
Buna göre, müterafik kusur indirimi yapılması için gerekli şartlar oluşmamıştır ve temlik edene ait işyerinde oluşan zararın, bozmadan önceki bilirkişi raporu ile belirlenen 180.050,64-TL’nin, ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte temlik alan sigorta şirketine ödenmesi gerekmektedir.
Elde, asıl ve birleşen dava şeklinde iki ayrı dava var ve bu sebeple her bir dava yönünden ayrı hüküm kurulması gerekiyor ise de, bozmadan önceki kararda asıl ve birleşen davanın davalıları yönünden tek bir hüküm kurulduğu ve yargılama giderlerinin de bu şekilde değerlendirildiği, tarafların bu yöne ilişkin temyizlerinin olmadığı görülmüş, hal böyle olunca asıl ve birleşen dava yönünden bozmadan önce olduğu gibi tek bir başlık altında hüküm kurulmuş ve vekalet ücreti dahil yargılama giderleri de bu şekilde hüküm altına alınmıştır. Birleşen davanın davalısı … şirketi önceki kararı temyiz etmemiş olup, kararın onun yönünden kesinleşmiş olduğu görülmekle onun hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulması gerektiği düşünülebilir ise de, bozmadan önceki kararda her iki davanın davalıları hakkında müteselsil sorumluluk şeklinde hüküm kurulmuş ve Yargıtay’ca … şirketi hakkındaki kararın onanmasına şeklinde bir karar verilmemiş olduğundan, bu kez de her iki davanın davalıları hakkında birlikte hüküm kurulmuştur. Davacı yararına takdir edilen vekalet ücreti karar tarihindeki tarifeye göre belirlenmiş, ancak … şirketi hakkındaki dava kesinleştiğinden vekalet ücretine ilişkin sorumluluğu önceki kararda hüküm altına alınan vekalet ücreti miktarı ile sınırlı tutulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
Mahkememizin esas dava dosyası ile birleşen 2013/285 Esas sayılı dava dosyası bakımından;
1-Davanın KABULÜ ile 180.050,64- TL’nin ödeme tarihinden (10/08/2012) itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılar … Turizm ve Yönetim Hizm. Tic. A.Ş. ile … İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 12.299,26 TL karar ilam harcından, iş bu dosyada ve birleşen dosyada alınan toplam 6.149,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.149,56 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına.
3- Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesince hesaplanan 21.053,54- TL vekalet ücretinin (davalı … İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.nin 16.203,04-TL ile sorumlu olması kaydıyla) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
4- Davacı tarafça yapılan (başlangıçta ödenen harç toplamı 6.149,70 TL, tebligat ve posta gideri 557,50 TL ve bilirkişi ücreti 1.000,00 TL olmak üzere) toplam 7.707,20 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine.
5-Avansın kullanılmayan kısmının HMK’nun 333.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yazı işleri müdürü tarafından davacı tarafa iadesine.
Dair, davacı vekilinin ve davalı … vekilinin, feri müdahiller … Belediyesi ve … Belediyesi vekillerinin yüzüne karşı davalı … ve ihbar olunan … vekilinin yokluğunda mahkememiz gerekçeli kararının taraflara tebliği tarihinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/12/2021

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır.