Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2023/867 E. 2023/1997 K. 04.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/867
KARAR NO : 2023/1997

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/01/2023
NUMARASI : 2022/366 Esas – 2023/35 Karar

DAVACI : … (T.C. NO: …) – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : ALTERNATİFBANK ANONİM ŞİRKETİ – …
VEKİLİ : Av. … – …

DAVA TÜRÜ : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/03/2022

KARAR TARİHİ : 04/12/2023
KR. YAZIM TARİHİ : 11/12/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; dava dışı Çeliktaş İnşaat Taahhüt Ticaret Sanayi Limited Şirketi ile davalı Alternatifbank Anonim Şirketinin Adapazarı Şubesi arasında akdedilen kredi sözleşmesinde davacının ipotek veren sıfatıyla yer aldığını, ipotek verilen … ili …ilçesi … Mahallesinde kain … ada … parsel sayılı taşınmazın kredi borcunun teminatı olduğunu, Çeliktaş İnşaat Taahhüt Ticaret Sanayi Limited Şirketi’nin kredi borcunu ödeyememesi üzerine davalı banka İstanbul Anadolu 1. İcra Müdürlüğünde 2016/23824 E. Numaralı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlattığını, davacının taşınmazın satışını engellemek için icra tehdidi altında davalı banka ile protokol imzaladığını ve dava konusu taşınmazın Banka tarafından alacaklarına mahsuben en geç 28.07.2017 tarihine kadar toplam 1.993.497,14 TL bedel ile devralınması yoluyla tasfiyesi ve söz konusu taşınmazda Banka tarafından devralındığı tarihten itibaren devir bedeline tapu devir tarihinden itibaren ilk 12 ay için faizsiz tapu devir tarihinden itibaren 12-24 ay arasındaki süre için işleyecek yıllık %15 faiz ile kredi borçlusu veya onun göstereceği 3. kişiye toplam devir tarihinden itibaren 24 ay süreyle vefa hakkı tesis edilmesi hususunda anlaşıldığını, davalı bankanın davacının icra tehdidi altındaki zor durumundan yararlanarak dava konusu taşınmazı değerinin çok altında bir meblağ ile devraldığını, bunun TBK 28 maddesinde düzenlenen aşırı yararlanma teşkil ettiğini, davalı bankanın bütün şartların gerçekleşmesine karşılık davacının vefa hakkını kullanmasına da engel olduğunu ve taşınmazı dava dışı Tia Fener Satoğlu İnşaat Asansör Otomotiv İthalat İhracat İmalat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne devrettiğini, belirtilen anlaşmanın lex commissoria yasağı nedeniyle geçersiz olduğunu, Türk Medeni Kanunu’nun 873. Maddesine göre rehinli alacaklının borç ödenmediği takdirde, rehin konusu malvarlığı değerini temellük etmesinin mümkün olmadığını, davalı bankanın işleminin lex commissoria yasağını dolanmaya yönelik kanuna karşı hile olduğunu, taşınmazın 2014 yılı itibariyle rayiç değeri 1.750.000 TL olarak belirlenmesine rağmen davalı bankanın taşınmazı alacağa karşılık 24.07.2017 tarihinde 1.993.497,14 TL’ye devraldığını, taşınmazın (taşınmazdan %45 oranında düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılacağı nazara alınarak) 30.09.2021 tarihi itibariyle rayiç değerinin 2.515.000 TL olarak belirlendiğini ve banka tarafından 23.12.2021 tarihi itibariyle 2.500.000 TL’den satılığa çıkarıldığını, davalı bankanın aşırı yararlanması sebebiyle davacının tapu kaydının iptalini veya bedel farkını talep etme hususunda seçimlik hakkının bulunduğunu, dava konusu taşınmazın gerçek değeri ile devralınan bedeli arasındaki farkın davacıya ödenmesine karar verilmesi gerektiğini belirterek dava konusu taşınmazın dava tarihi itibariyle rayiç değerinin tespit edilmesi ve devir bedeli ile arasındaki farkın davacıya ödenmesini , terditli olarak dava konusu taşınmazın 24.07.2017 protokol tarihi itibariyle rayiç değeri ile devir bedeli arasındaki farkın protokol tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davacıya ödenmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; TBK’nın 28. maddesinde düzenlenen gabin iddiasına dayanan davanın 1 yıllık hak düşürücü sürede açılmadığını, davacı … adına kayıtlı … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Pafta, … Parselde bulunan taşınmazın kaydına müvekkil banka lehine dava dışı şirketin kredi borcu sebebiyle 3.000.000.-TL bedelli ipotek tesis edildiğini, kredi borcunun ödenmemesi sebebiyle davacı aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığını, yapılan müzakereler sonucu davacı ile 24.07.2017 tarihli protokol akdedildiğini, bu sözleşmeye göre İstanbul Anadolu 1.İcra Müdürlüğünün 2016/23824 E. Sayılı dosyası üzerinden başlatılan icra dosyasından yaptırılan kapak hesabına göre 14.07.2017 tarihi itibarı ile 2.379.587,06.-TL Nakit, 31.680.-TL gayrinakit borçları bulunduğunu şartsız, kesin ve gayrikabili rücu olarak kabul ve ikrar edilerek borcun en geç 28.07.2017 tarihine kadar ödenmesi koşulu ile indirimli olarak (nakit ve gayrinakit alacak ve vekalet ücreti dahil, icra harç ve masrafları, tapu masrafları ile sair masraflar hariç) 1.993.497,14.-TL ödenerek tasfiyesi ve taşınmazda davacı lehine vefa hakkı tesisi ve ayrıca sözleşme yürürlükte kaldığı sürece taşınmazın bedelsiz olarak ve kiracılık sıfatı tanınmaksızın davacının kullanımına bırakılması hususunda anlaşıldığını, bu çerçevede taşınmazın 27.07.2017 tarihinde davacı tarafından 1.993.497,14.-TL bedel ile bankaya borçlu Çeliktaş İnşaat’ın kredi borcuna mahsup edilmek üzere vefa hakkı ile birlikte devredildiğini, bu işlemlerde SPK lisanslı uzmanlar tarafından hazırlanan ekspertiz değerlerinin dikkate alındığını, gabin bulunmadığını, Davacının herhangi bir zararı söz konusu olmayıp aksine taşınmazı kullanmaya devam ederek fayda sağladığını, protokolde belirtilen süre içerisinde protokol ile kararlaştırılan bedel bankaya ödenmediğinden vefa süresi dolduktan sonra bankanın maliki olduğu taşınmazı 3. Bir şahsa devrettiğini, somut olayda Lex Comissoria yasağından bahsetmenin mümkün olmadığını zira belirtilen sözleşmenin borcun muaccel olmasından sonra yapıldığını, bankanın kredinin teminatını oluşturan varlıkları alacaklarına mahsuben devir alabileceği yönünde mevzuatta düzenlemelerin bulunduğunu belirterek davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” … Davanın KISMEN KABULÜNE; 5.608.434,08 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine … ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava aşırı yararlanma (gabin) iddiasına dayalı olarak açılmış olup 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılmış olduğundan usulden reddi gerektiğini; davanın süresinde açılmamış olması, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin sıhhatine ilişkin bir itiraz bulunmaması, borcun muaccel olduğunun sabit olması hususları göz önünde bulundurularak hukuka aykırı mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini beyan ile; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının zararının, dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değeri ile devir bedeli arasındaki fark kadar olduğunu; davanın 12.12.2022 tarihli bedel artırım dilekçesi doğrultusunda tam kabulle sonuçlandırılması gerekirken kısmen kabul kararı verilmesi hatalı olduğunu beyan ile; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; işbu dava, aşırı yararlanma hukuki sebebine dayalı olarak değerlendirilecekse dahi dava açma süresi geçmemiş olup davalının bu yöndeki itirazının reddi gerektiğini beyan ile; davalı tarafın istinaf istemlerinin reddine, karar verilmesini, talep ederiz.
DELİLLER: Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/01/2023 Tarih – 2022/366 Esas – 2023/35 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
DAVA; tazminat istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş karara karşı davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava dilekçesinde hangi hususların yer alacağı 6100 sayılı Kanun’un 119 uncu maddesinde ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir. Buna göre dava dilekçesinde; mahkemenin adını, dava konusu ve mal varlığı haklarına ilişkin davalarda dava konusunun değeri, iddianın dayanağı olan tüm vakıaların sıra numarası altında açık özetleri ve iddia edilen her bir vakıanın hangi delille ispat edileceği ve dayanılan hukuki sebeplerin (maddi vakıaları) açıklanması zorunludur. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise; birinci fıkrada az önce açıklanan (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre vereceği, bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde davanın açılmamış sayılacağı düzenlenmiştir. Öte yandan davalı da, dava dilekçesinin tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde cevap dilekçesini sunmalı (6100 sayılı Kanun, HMK md. 127/1); yine cevap dilekçesinde, savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini, her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğini göstermeli ve taleplerini belirtmelidir (6100 sayılı Kanun, HMK md. 129). Dava ve cevap dilekçelerinin kapsamına ilişkin ilkelerin tamamlayıcısı niteliğinde olan 136/2 nci maddesi gereğince; davacının cevaba cevap, davalının da ikinci cevap dilekçesi hakkında, dava ve cevap dilekçelerine ilişkin hükümler, niteliğine aykırı düşmediği sürece kıyasen uygulanacaktır. Davalının süresi içerisinde cevap dilekçesi vermemesi sonucunda davacının da artık 136/1 inci maddesine göre cevaba cevap dilekçesi veremeyeceğinin tâbi bulunması karşısında, davalının hiç cevap dilekçesi vermemiş olması hâlinde hâkim, 136 ve devamı maddelerine göre dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasının tamamlanması nedeniyle ön inceleme aşamasına geçecek ve kanundan kaynaklı istisnai hâller dışında görülmekte olan davaya ilişkin taraflar açısından iddia ve savunmayı değiştirme veya genişletme yasağı başlamış olacaktır. Nitekim benzer ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 05.10.2021 tarihli ve 2017/2-2649 Esas, 2021/1148 Karar; 13.02.2020 tarihli ve 2017/2-1288 Esas, 2020/143 Karar ile 30.09.2020 tarihli ve 2017/2-2716 Esas, 2020/705 Karar sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
6100 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesi uyarınca; hâkim Türk hukukunu resen uygular. 04.06.1958 tarihli ve 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı gibi; bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak da hâkimin görevidir. Diğer bir deyişle; bir davada maddi olayı anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak hâkime aittir (HMK, m 33). Anılan yasal düzenlemeye göre davayı aydınlatma görevinin mahkeme hâkimine ait olması karşısında uyuşmazlığın çözümüne dair hukuki nitelendirmeyi de yine hâkim yapacaktır. Bu nedenle maddi vakıayı etkilememek kaydıyla salt hukuki sebebin değiştirilmesi de bu yasak kapsamında değerlendirilemez. Az yukarıda da vurgulandığı üzere davanın dayanağını oluşturan maddi vakıaları olayları bildirmek davacıya, bildirilen bu olaylara bağlı kalmak suretiyle hukuki nitelendirmeyi yapmak ve uygulanacak en uygun kanun hükmünü ve kuralı tespit ederek uyuşmazlığı çözüme kavuşturmak hâkime aittir. Bunun yanında birbiriyle bağdaştıkları ve dava şartları elverdiği takdirde, birden fazla dava sebebine ait olayın bir dava içerisinde gösterilmesini yasaklayan bir kanun hükmü de bulunmamaktadır. Bu durumda hâkim bildirilen bu dava sebeplerini aynı dava içerisinde en uygun sıralama ile araştırma ve inceleme konusu yapabilir. Ne var ki, bu dava sebeplerinden birinin varlığı durumunda ötekinin bulunması olanaksızsa, bunların bir dava içerisinde bildirilmeleri iddianın inandırıcılığı ve davanın ciddiyeti ile bağdaşmaz. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.04.1999 tarihli ve 1990/152 Esas, 1990/236 Karar sayılı; 17.03.1999 tarihli ve 1999/1-159 Esas, 1999/147 Karar sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

Dosyanın incelemesinde; davacının dava dilekçesinde maddi vakıaları sayarak “.. davalı bankanın davacının icra tehdidi altındaki zor durumundan yararlanarak dava konusu taşınmazı değerinin çok altında bir meblağ ile devraldığını, bunun TBK 28 maddesinde düzenlenen aşırı yararlanma teşkil ettiğini…” belirterek gabin hukuki nedenine dayandığı, yine “…ve taşınmazı dava dışı Tia Fener Satoğlu İnşaat Asansör Otomotiv İthalat İhracat İmalat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne devrettiğini, belirtilen anlaşmanın lex commissoria yasağı nedeniyle geçersiz olduğunu, Türk Medeni Kanunu’nun 873. Maddesine göre rehinli alacaklının borç ödenmediği takdirde, rehin konusu malvarlığı değerini temellük etmesinin mümkün olmadığını, davalı bankanın işleminin lex commissoria yasağını dolanmaya yönelik kanuna karşı hile olduğunu…” belirterek TMK.nun 873. maddesi hükmüne dayandığı, mahkemece hukuki niteleme yapılarak TMK.nun 873. maddesi hükmünün nazara alınması suretiyle karar verildiği anlaşılmaktadır.
Sözleşmenin gabin (aşırı yararlanma) nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki oransızlığın, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir. Dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmaya, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak zayıfı güçlüye ezdirmemek için hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 28. maddesi ile aynen; “Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.” düzenlemesi mevcuttur.
Diğer taraftan, aşırı yararlanmadan (gabinden) söz edilebilmesi, objektif unsur olan edimler arasındaki aşırı oransızlık yanında, bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik (hafiflik) hallerinin bulunması, diğer yanın ise yararlanmak, sömürmek kastını taşıması biçiminde iki sübjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır. Gabinin varlığı zarar görene (sömürülene), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme hakkı ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteme hakkı verir. Gabin davasında öncelikle edimler arasındaki, aşırı oransızlık üzerinde durulmalı, objektif unsur ispatlandığı takdirde zarar gördüğünü iddia edenin kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü psikolojik yapısı gibi maddi, manevi yönler yani sübjektif unsur derinliğine araştırılıp incelenmelidir.
4721 sayılı TMK.nun 873/2. maddesi hükmüne göre borcun ödenmemesi halinde rehinli taşınmazın mülkiyetinin alacaklıya geçeceğine dair sözleşme hükümlerine değer verilemeyeceği ve geçersiz olduğu belirtilmiştir.
Somut olayda; davacının TBK’nın 28. maddesinde düzenlenen gabin hukuksal nedenine de dayandığı, buna ilişkin maddi vakıalar ileri sürüldüğü, Mahkemece ise hukuki değerlendirmenin TMK’nın 873. maddesine göre yapıldığı, gabin hukuksal nedenine yönelik araştırma ve değerlendirme yapılmadığı, davacının dayandığı her iki hukuksal neden ve terditli talepleri yönünden taşınmazın protokol ve devir tarihleri itibarıyla değerinin usulüne uygun tespitinin gerektiği, bu kapsamda taşınmazın niteliği tespit edilerek kamulaştırma kanunu hükümleri kıyasen uygulanarak somut verilere dayalı olarak taşınmaz değerinin tespitinin gerektiği, icra dosyasının celbedilip protokol gereği işlem yapılıp yapılmadığının, takibin devam edip etmediğinin belirlenmesinin gerektiği, tüm deliller toplandıktan sonra da davacının dayandığı maddi vakıalar dikkate alınarak bu hususlarda değerlendirme yapılması gerekmekte iken, eksik inceleme ve değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Gerekçeli karar başlığında; davalı vekilinin adresinin yazılmaması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı ise de, bu eksiklik mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden eleştirilmekle yetinilmiştir.
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; taraf vekillerinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulüne, diğer istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Tarafların; İlk derece mahkemesinin kararına ilişkin İstinaf Başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince ESASTAN KABULÜNE,
a-Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/01/2023 Tarih – 2022/366 Esas – 2023/35 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
b-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf Karar Harçlarının, talepleri halinde ve ilk derece mahkemesince istinaf edenlere iadesine,
3-İstinaf edenler tarafından yapılan İstinaf başvuru giderlerinin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından değerlendirilmesine,
4-Kararın, 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İİK’nın 36-(5) maddesi gereğince İstanbul 20. İcra Müdürlüğü 2023/9457 Esas sayılı dosyasına sunulan teminatın (nakit/teminat mektubu) yatırana iadesine,
7-İİK’nın 36-(5) maddesi gereğince Ankara 11. İcra Müdürlüğü 2023/2917 Esas sayılı dosyasına sunulan teminatın (nakit/teminat mektubu) yatırana iadesine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362-(1)-g) maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.04/12/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Katip …
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*