Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2023/2011 E. 2023/1823 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :2023/2011
KARAR NO :2023/1823

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :15/08/2023 tarihli ara karar
NUMARASI :2023/402 Esas
İHTİYATİ TEDBİR
TALEP EDEN/
DAVACI :… (T.C. NO:…) – …
VEKİLİ :Av. … – …
KARŞI TARAF/
DAVALI :… – …

DAVA :Ticari Şirket
TALEP :İhtiyati Tedbir
DAVA TARİHİ :15/08/2023
KARAR TARİHİ :09/11/2023
KR. YAZIM TARİHİ :09/11/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Livera elektrik müh. A.ş.nin her biri 2.000,00 TL değerinde toplam 6.200.000,00 TL’ye tekabül eden, 3100 adet pay ile %40 ortak konumunda olduğunu, müvekkili şirkette münferiden yetkili olduğu, … ise davalı şirkette %60 hisse ile münferiden yetkili ortak konumunda olduğunu, … tarafından müvekkilinin imzası taklit edilerek genel kurul kararı alındığını ve ilgili kararın noter onaylı nüshası İş bankasına verilerek müvekkilinin ortaklığı bulunmayan ve …’un sahip olduğu Livera Met. İnş. A.ş.ye 30.000.000,00 TL tutarında müvekkilin müteselsil kefil olması sağlandığını belirterek Livera elektrik müh. A.ş. Ortaklığının feshine, duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüm olarak müvekkilinin davalı şirket pay sahipliğinden yine davalı şirketçe paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin ödenmesi suretiyle iktisap edilmesi, mukabilinde çıkarılmasına, mali ve hukuki menfaatlerin korunması amacıyla dava süresince denetim kayyımı atanmasına, şirketin hak ve borçlarının dondurulmasına, müvekkilinin rızası haricinde şirkete kredi verilmemesine dair tedbir müzekkeresi yazılmasına, şirketteki mal kaçırma durumları dikkate alınarak şirketin merkezinde bildirilecek şantiyelerde keşif yapılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “…Davacı vekilinin kayyım atanması taleplerinin REDDİNE, …, … ve … plakalı araçlar üzerinde TEDBİR KONULMASINA, UYAP üzerinden tedbir kararının araçlar üzerine işlenmesine, Davacı vekilinin şirketin hak ve borçlarının dondurulması talebinin REDDİNE, Davacı vekilinin keşif talebinin yargılama aşamasında değerlendirilmesine,…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; düzenlenmiş sahte evraklar ihtimalinin göz önüne alınarak, davacı tarafından bankalara kredi çatı sözleşmesinden çıkıldığına dair ihtarname çekildiğini, …’un nafaka ödemeleri gibi şahsi harcamalarında şirketin nakitlerini kullandığını, anılan imza ve faturalardaki sahtecilik faaliyetleri birçok vergisel ve cezai müeyyideye tabi olduğunu davacının yaptırım tehdidi altında olduğunu, Livera’nın olağan genel kurul toplantıları yapılmayarak davacının kar payından yoksun bırakıldığını, Halihazırda davacı tarafından yapılan toplantı, bilgi ve belge taleplerine riayet edilmediğini, Livera’dan, davacının bilgi ve onayı dışında Ataman Global Yapı Nakliye San. ve Tic. Ltd. Şti. ve sair firmalar ile hiçbir ticari işlemi olmamasına rağmen karşı tarafın piyasada kullanabilmesi adına hatır çekleri yazıldığını, davalı şirket hissedarları arasında ciddi uyuşmazlık bulunduğu, aralarındaki güvenin zedelendiğini, …’ un davanın devamı süresince temsil ve ilzam yetkisini tek başına kullanmasının davacı açısından önemli zararlara sebebiyet verebileceğinin açık olduğunu, azınlık payı sahibi davacının tasfîye payının korunması için gereken önlemlerin alınması yolunda …’ un mal varlığını azaltması, şirketi borçlandırması, hak edişleri gerek nakit olarak gerekse örtülü olarak ticaret adına altında kendi dava dışı şirketleri tasarrufuna bırakmasına, mal edinmesine yönelik tüm işlemlerinin kayyım denetimine tabi tutulması gerektiğini, …’ un anılan sahte imza ile kredi çekme ve sahte fatura keşide etme faaliyetlerinin davacıda hukuki ve cezai sorumluluk doğurmaması adına şirketin hak ve borçlarının dondurulmasına, çalışıldığı tespit olunacak bankalara davacının rızası harici kredi verilmemesine dair tedbir müzekkeresi yazılmasına karar verilmesini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle ihtiyati tedbir isteyen tarafın, hakkın kötüye kullanılması suretiyle iş bu davayı açtığını, davacı tarafın talep ettiği ihtiyati tedbirlerle diğer şirket ortağına baskı uygulamak istediği ve bu suretle davalı şirkete zarar verdiğini, bu sebeple davacının iddia ve taleplerinin TMK 2’ye göre değerlendirilerek reddedilmesi gerektiğini, davacı tarafın dilekçesindeki iddialarının somut hiçbir dayanağının bulunmadığını, Gerek HMK 389/1. maddesi gerekse Yargıtay yerleşik içtihatları göre ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için hakkın elde edilmesinde önemli ölçüde zorlaşması, tamamen imkansız hale gelmesi, gecikme sebebiyle ciddi bir zararın doğabileceği endişesi, şartlarının bulunması halinde alacağa göre tedbir kararı verilebileceğini, şartları oluşmayan durumlarda ihtiyati tedbir kararı verilmemesi gerektiğini, tedbir isteyen tarafın HMK 390/3″Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” uyarınca yükümlülüklerini yerine getirmediğinin anlaşıldığını, davacı tarafın kayyım talebinin nedeninin şirketin piyasa değerini düşürmek ve şirketin iş akışında aksamalara neden olmak olduğunu, bu sebeple davacı iddia ve itirazlarının reddiısı gerektiğini, davacı tarafın haksız kazanım sağlamak için haksız rekabet ettiğinden iddia ve taleplerinin tümünün haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek; haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/08/2023 tarihli ara karar, 2023/402 Esas sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, TTK 531 maddesi uyarınca şirketin feshi ve dava dışı şirkete denetim kayyımı atanması istemlerine ilişkindir.
Yargılama sırasında davalı şirkete kayyım atanması için ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebi üzerine ilk derece mahkemesinin 15/08/2023 tarihli ara kararı ile kayyım atanması talebinin reddine karar verilmiş, karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince kamu düzeni yönünden ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Anonim Şirketler TTK’nun 365. maddesi uyarınca yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunurlar. Somut olayda şirkette organ boşluğu olduğu iddiası bulunmamaktadır. Anonim şirketlerde yönetim kurulunun yönetim yetkisinin mahkemelerce kaldırılacağına veya sınırlandırılacağına ilişkin yasal düzenleme yoktur.
Şirketlere kayyım (denetim, … veya yönetim) atanmasına dair 6102 sayılı TTK’da açık bir hüküm bulunmamaktadır. 6102 sayılı TTK’nın 1. maddesinde; TTK’nın 4721 sayılı TMK’nın ayrılmaz bir parçası olduğu hüküm altına alınmakla 4721 sayılı TMK’nın 426. vd. maddelerinin uygun düştüğü ölçüde şirketler için de kıyasen uygulanması gerekir. Nitekim Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemelerince de, şirkette organ boşluğu, şirket ortakların hak ve menfaatlerinin korunması gibi nedenlerle şirketlere yönetim, denetim ve … kayyımı atanacağı benimsenmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 389-(2) maddesi; “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.”.
6100 sayılı HMK’nın 390. maddesi; “tedbir talep eden taraf dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” hükmünü içermektedir.
Geçici hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri; ispat ölçüsü noktasındadır. Geçici hukuki koruma yargılamasında; yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez. Yaklaşık ispat durumunda ise; hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa aksinin mümkün olduğunu göz ardı etmez. Bu sebepledir ki, genelde geçici hukuki korumalara karar verilirken, haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür.
Bu bağlamda, davacının ileri sürdüğü nedenlere yönelik olarak tarafların iddia ve savunmaları, dosya kapsamındaki mevcut delil durumu gözetildiğinde; talebe konu tedbir istemleri (kayyım atanması) yönünden gerekli olan yaklaşık ispat olgusunun bu aşamada gerçekleşmemesi, davacının haklı sebep olgularına yönelik iddialarının varlığı ve kapsamının yargılamayı gerektirmesi, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 28/06/2021 tarihli 10358 sayısına göre dava tarihi itibarıyla ve halen davacının davalı şirketin temsile yetkili yönetim kurulu üyesi olması dikkate alındığında kayyım atanmasına ilişkin şartların oluşmadığı, ilk derece mahkemesince verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı, davacının istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı değerlendirilmiştir.
Karar başlığında; davacının T.C. Kimlik numarası ile vekilinin adresinin yazılmaması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı ise de, bu eksiklik mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden eleştirilmekle yetinilmiştir.
Açıklanan nedenlerle; dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde; usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak; talep eden davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden; istinaf başvurusunun esastan reddine, karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353-(1)-b)-1) maddesi uyarınca; İhtiyati tedbir talep eden Davacının İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken harç peşin alındığından, yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcının hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yolu için yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf eden davacıya iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
8-Dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.
09/11/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Katip …
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*