Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2023/137 E. 2023/631 K. 14.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/137
KARAR NO : 2023/631

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :11/10/2022
NUMARASI :2022/14 Esas – 2022/738 Karar

DAVACI : … (T.C.No: …) -…
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALI :… – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVA :Menfi Tespit
DAVA TARİHİ :08/01/2010

KARAR TARİHİ :14/04/2023
KR. YAZIM TARİHİ :08/05/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı firma arasında uzun yıllara dayanan ticari bir ilişki bulunduğunu, davacının alüminyum ticareti yaptığını, davalının da alüminyumların üretimi işini yapıyor olması sebebiyle davalı firmanın 11.11.2009 tarihli teklif formundaki rakamın davacı tarafından kabul edilmesi üzerine davacının Gebze’ye giderek 12.448,02-TL’lik siparişle ilgili olarak Yapı Kredi Bankası Duaçınarı Şubesi’nin … nolu hesabından 98908497 numaralı 15.01.2010 keşide tarihli, keşidecisi Selba Alüminyum-…. olan, 10.000,00-TL’lik çeki tahsilat makbuzu ile davalı şirkete teslim ederek sipariş verilen malların teslim edileceği konusunda anlaşmanın sağlandığını, 12.11.2009 tarihli teklif formu ile sipariş edilen malların davacıya teslim edilmemesi nedeniyle davalı şirketin elindeki çekin bedelsiz kaldığını, çekin tahsil edilmesi halinde davacının mağdur olacağını ileri sürerek davacıya ait Yapı Kredi Bankası Duaçınarı Şubesi’nin … nolu hesabından verilen 15.01.2010 keşide tarihli 10.000,00-TL bedelli çekin bedelsiz kalması nedeniyle anılan çekten dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile çekin davacıya iadesine, ayrıca bu çekin davalıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesine, dava konusu çek nedeniyle davacının icra takibine uğraması aşikar olduğundan davalının %40 oranından az olmamak üzere tazminat ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı firmanın Gebze-Kocaeli adresinde faaliyette bulunuyor olması sebebiyle davada yetkili mahkemenin Gebze Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, bu nedenle de öncelikle esasa girmeden yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, davacının borçlu olmadığı yönündeki iddiasının da doğru olmadığını, davacı ile davalı firma arasında uzun yıllara dayalı olan ticari bir ilişkinin söz konusu olduğunu, davaya konu edilen çekin davalı firma tarafından cari hesap borcuna mahsuben tahsil edildiğini, davacının 5-6 seneye dayanan ticari ilişkilerinde sürekli mal almakla birlikte borcunu aksatarak ödediğini, davalı firmanın iyi niyetle davacıyı idare etmek zorunda kaldığını, tüm bunlara rağmen davacının davalı firmayı kötü niyetli olarak itham etmesinin doğru olmadığını, asıl davacının kötü niyetli olduğunu, davacının cari hesaptan kaynaklanan borcunu da ödemediğini ileri sürerek öncelikle yetkisizlik kararı verilmesini, davanın esasına girilmesi halinde, davanın reddi ile davacının %40 oranından aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın REDDİNE …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 12.11.2009 tarihli teklif formu ile sipariş edilen malların davacıya teslim edilmemesi nedeniyle davalı şirketin elindeki çekin bedelsiz kaldığını, çekin tahsil edilmesi halinde davacının mağdur olacağını, dava konusu çeke karşılık malların teslim edilmediğini, çekin teslim edilmeyen bu malların karşılığında verildiğini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili tarafından istinaf başvurusuna karşı cevap dilekçesi verilmemiştir.
DELİLLER:Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/10/2022 tarih, 2022/14 Esas – 2022/738 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, bedelsiz kaldığı iddia edilen çek nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile dava konusu çekin davacıya iadesi istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince; “… Dava, bedelsiz kaldığı iddia edilen çek nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile dava konusu çekin davacıya iadesi istemine ilişkindir.
Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/10/2010 tarih ve 2010/17 Esas, 2010/462 sayılı yetkisizlik kararı ile dosya mahkememize gönderilmiş ve davanın esasına girilerek dava görülmüştür.
Yapı Kredi Bankası Duaçınarı Şubesine yazılan müzekkereye verilen cevapta … nolu hesaptan keşide edilen 15.01.2010 keşide tarihli 10.000,00.-TL bedelli 5898497 numaralı çekin bankalarına takas aracılığı ile TEB tarafından ibraz edildiği ve çek bedelinin ödendiği bildirilmiştir.
İncelenen tüm dosya kapsamı, dava ve cevap dilekçeleri, banka yazıları birlikte değerlendirildiğinde; davacının dava dilekçesinde dava konusu çekin teslim edilmeyen mallar nedeni ile karşılıksız kaldığını iddia ettiği, buna karşılık davalı şirketin imzasını içeren, üzerinde dava konusu çekin bilgileri olan ve “C/H mahsuben” açıklamalı 23/11/2009 tarihli tahsilat makbuzunu delil olarak gösterdiği görülmüş, davalı savunmaları da davacının cari hesap bakiyesine karşılık çekin tahsil edildiği savunması da bu yazılı delillerle örtüştüğü anlaşılmıştır. Davalı, borca (cari hesap) karşılık tahsil amacı ile verildiği sunulan tüm delillerden anlaşılan dava konusu kambiyo vasfına sahip çeke karşılık malların teslim edilmediği, çekin teslim edilmeyen bu malların karşılığında verildiği iddiasını da yazılı ve kesin delillerle ispatlayamadığı anlaşılmış ve sübut bulmayan davanın reddine karar vermek gerekmiştir…” şeklindeki gerekçeyle, davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.

Kamu düzeni yönünden yapılan incelemede,
Açılan dava, HMK’nın 316/1. maddesine göre basit yargılama usulüne tabidir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 316-322 maddeleri arasında basit yargılama usulü düzenlenmiştir. Ön inceleme ve tahkikat başlıklı 320/2.maddesinde; “Daha önce karar verilemeyen hâllerde mahkeme, ilk duruşmada dava şartları ve ilk itirazlarla hak düşürücü süre ve zamanaşımı hakkında tarafları dinler; daha sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder. Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder. Tarafların sulh olup olmadıkları, sulh olmadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanağa yazılır; tutanağın altı hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.”, Hüküm başlıklı 321.maddesinde; “Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez.” hükmü yer almaktadır.
Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir..
Somut dosyada;davacı vekili 10.05.2022 tarihli ön inceleme duruşmasına gerekçelendirmek suretiyle mazeret dilekçesi gönderdiği ve mahkemece de mazeretin kabulüne karar veriliği halde, duruşma davacı vekilinin talebi doğrultusunda bir defaya mahsus olmak üzere başka bir güne ertelenmek suretiyle, usulüne uygun bir ön inceleme duruşması yapılarak, tahkikata esas olacak şekilde tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespit edilmediği, sulhe veya arabuluculuğa teşvik edilmedikleri, anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğunun tutanağa yazılarak taraflarca imzalanmadığı anlaşılmakla;ön inceleme duruşması usulüne uygun yapılmadan, davanın esası hakkında karar verilmesi 6100 sayılı HMK’nın 320. maddesinde yer alan emredici nitelikteki düzenlemeye aykırıdır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/2-433 E. 2016/63 K., 2014/18-431 E. 2014/426 K.)
Benzer şekilde, davacı vekili 11.10 2022 tarihli duruşmaya da,gerekçeli mazeret dilekçesi sunup, katılmadığı halde, yerel mahkemece, dosyada basit yargılama usulü uygulandığı,dava karar aşamasında olduğu ve kısa sürede karar verilmesi zorunluluğu bulunduğu gerekçesiyle, davacı vekilinin mazeretinin reddine karar verildiği ve davacı tarafın davaya ilişkin son beyanı sorulmaksızın, yokluğunda hükmün tefhim edildiği görülmüş olup, 6100 sayılı HMK ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, davacı vekilinin hukuki dinlenilme ve adil yargılanma hakkını etkileyecek şekilde yargılamaya devamla hükmün verilmesi itibarıyla karar yasaya ve usule aykırıdır.
Kabule göre de,
Bilindiği üzere; ispat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu, ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira, davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
-İspat hukuku yönünden geçerli kurallar:
6100 sayılı HMK m.189/3; “Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususlar başka delillerle ispat olunamaz.” hükmünü amirdir.
Aynı Kanun’un m.200/I – II “senetle ispat zorunluluğu ” “senetle ispat gereken hallerde karşı tarafın açık muvafakati ile tanık dinlenebileceği” hususları düzenlenmektedir.
Yine aynı Kanun’un m.201; “Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler … liradan az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz. “denilmektedir;
Belirtilen mevzuat hükümlerinden anlaşılacağı üzere, usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def’i (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, m. 201’deki meblağdan az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, senede karşı senetle ispat zorunluluğuna ilişkin kuralın istisnaları da m. 203’de belirtilmiştir.
Davada ispat yükü kural olarak davacıya düşmektedir.Şayet ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların yazılı delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, yazılı delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
Somut olayda ise davacı taraf; davaya konu Yapı Kredi Bankası Duaçınarı Şubesinin … nolu hesabından 98908497 numaralı 15.01.2010 keşide tarihli, keşidecisi Selba Alüminyum-… olan, 10.000,00.-TL lik çekin, tahsilat makbuzu ile davalı şirkete teslim ederek, sipariş verilen malların teslim edileceği konusunda anlaşmanın sağlandığını ancak; sipariş edilen malların müvekkiline teslim edilmemesi nedeniyle davalı şirketin elindeki çekin bedelsiz kaldığını ileri sürmüş, davalı taraf ise,davaya konu edilen çekin müvekkili firma tarafından cari hesap borcuna mahsuben tahsil edildiğini, davacının cari hesaptan kaynaklanan borcunu da ödemediğini savunmuş, yerel mahkemece,dava konusu çekin bilgileri olan ve “C/H mahsuben” açıklamalı 23/11/2009 tarihli tahsilat makbuzunu delil olarak gösterdiği, davalı savunmalarının da, davacının cari hesap bakiyesine karşılık çekin tahsil edildiği savunması da bu yazılı delillerle örtüştüğü, çekin teslim edilmeyen bu malların karşılığında verildiği iddiasını da yazılı ve kesin delillerle ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş ise de, davacının dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayandığı dikkate alınarak mahkemece öncelikle davacıya yemin teklif hakkı hatırlatılarak sonucuna göre değerlendirilme yapılıp karar verilmesi gerekirken yemin delili hiç değerlendirilmeden, yemin teklif hakkı hatırlatılmadan karar verilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece, gerekçeli karar başlığında; davacının T.C. kimlik numarasının ve adresinin yazılmamış olması, 6100 sayılı HMK’nın 297/1-b maddesine aykırı olmakla birlikte sonuca etkili olmadığından, kaldırma nedeni yapılmamış ve bu hususa eleştiri getirilmekle yetinilmiştir.
Açıklanan nedenlerle, Mahkemece öncelikle 6100 sayılı HMK’nın 320. maddesinde yer alan emredici nitelikteki düzenlemeye uygun olarak ön inceleme duruşması yapılması, tahkikatın ön inceleme tutanağı esas alınarak yürütülmesi,HMK’nın 321.maddesi uyarınca tahkikatın tamamlanmasından sonra tarafların son beyanları alınarak davanın esasına ilişkin hüküm kurulması ayrıca, davacıya yemin teklif hakkı hatırlatılıp sonuca göre inceleme yapılarak karar verilmesi gerektiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzeni yönünden kabulü ile, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere; kararın 6100 sayılı HMK madde 353/1-a.4-6 maddeleri gereğince kaldırılmasına, dosyanın mahal mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Kamu düzeni nedeniyle Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/10/2022 tarih, 2022/14 Esas ve 2022/738 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
4-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi.14/04/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*