Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/905 E. 2023/851 K. 26.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/905
KARAR NO : 2023/851

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :14/01/2022
NUMARASI :2021/185 Esas – 2022/34 Karar

DAVACI :… (T.C.No: …) – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALILAR :1-… (T.C.No: …) – …
VEKİLİ :Av. … – …
:2-… (T.C.No: …) – …
:3-… – … – …
DAVA :Menfi Tespit
DAVA TARİHİ :11/04/2021

KARAR TARİHİ :26/05/2023
KR. YAZIM TARİHİ :09/06/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının ailesi ile birlikte köyde çiftçilik ve araçlarıyla da nakliye işleri yapan çiftçi ve esnaf bir kişi olduğunu, Vefa Dayı Yeğen Gıda Nakliye İnş. ve Ticaret Ltd. Şti.’ye 1.500.000-TL civarında mal yaptıklarını ve karşılığında çekler alındığını ancak bu firmanın sahipleri kötü niyetli olarak davacı gibi birçok mal temin eden esnafı mağdur ederek şirketlerini kapatıp, Ankara Hali’nde Sefa 47 ismiyle yeni bir şirket açtığını ve bu şirket üzerinden ticaretlerine devam ettiğini, ancak davacıya ve piyasaya verdikleri çeklerini ödemediklerini, icra takibine konu edilen çeklerin bunlardan iki tanesi olduğunu, alacaklı görünen …’a bu kişileri bulup görüşmesi ve çekleri hal esnafları arasında adet olduğu üzere hatır, gönül ve selam ile ödemelerini sağlamak için verdiğini, ancak davacının çekleri verirken her iki çekin de ciro imzasını taşımadığını ve çeklerin ibraz günleri geçtikten çok uzunca bir aradan sonra alacaklı görünen …’a verildiğini ve kendisinin sürekli olarak davacıya bu kişileri bulduğunu, araya birilerini koyduğunu, itibarlarını engellediğini, bunu hazırlık yaptıklarını ve ödeyeceklerini söyleyerek oyaladığını, davacının 04.02.2021 günü hiçbir şeyden haberi yokken arabasının bağlandığını ve böylece davaya konu icra dosyası açıldığından ve kendisinin bu dosyada borçlu gösterildiğinden haberdar olduğunu, müvekkilinin mernis adresini taşıdığını, gerçekte oturmadığı bir adres mernis adresi olarak görüldüğünü, alacaklı …’ın bu durumu bildiğini, davacının imzasını taklit ederek sahte imzalar attığını, davacının eline hiçbir tebligat geçmeden dosyanın ilerlemesini ve hacizler konulmasını sağladığını ve takibi kesinleştirerek icra dosyası oluşturduğunu, davacıya karşı sahte imza ile sahte ciro oluşturup haksız yere icra takibi yaptığı gibi asıl amacının bu icra dosyasını cüzi paralarla, gerçekte bedelini almadan diğer davalı Yaman 41 AŞ isimli şirkete temlik ettiğini, davacının araçlarına bağlama yazdırdığını, davacının aracı bağlandığında çeklerin sahte olarak imzalandığını öğrendiğini, Kocaeli 8. İcra Dairesi’nin 2020/6713 Esas sayılı dosyasının iptaline, haksız olarak icra takibi başlatan davalı aleyhine ve davacı lehine %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, takdiren teminatsız olarak icra dosyasının tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının dava konusu olan alacaklara ilişkin icra dosyasını temlik almasının sebebi …’ın borçları sebebiyle eşine ait taşınmazın icra yoluyla satılması olduğunu, çekler üzerinde yer alan imza sahteliği ve sair iddiaları kabul anlamına gelmemekle birlikte bu iddialar bir an için doğru dahi kabul edilse davalının bu fiillerle bir bağı bulunmadığının bulunmadığını, uzlaşı için tek yolun davalının müvekkiline icra dosyasındaki alacağını ödenmesi olduğunu, davacının diğer davalı …’a alamadığı alacaklarını alabilmesi için çekleri kendisine teslim ettiğini iddia ettiğini, bu iddiaya göre çeklerin “selam ve hatır” ile tahsil edileceğini, dava konusu icra takibinin 31.01.2020 tarihinde başlatıldığını ve borçluların her ikisine de ödeme emri gönderildiğini, takibin kesinleşmesi üzerine yapılan sorgulama neticesinde 11.03.2020 tarihinde davacının araç ve taşınmazlarına haciz işlendiğini, dava tarihinin ise 11.04.2021 olduğunu, davacının bu süreçler içerisinde hiçbir şeyden haberi olmadığını iddia ettiğini, davacı-borçluya ait taşınmazlara 16.11.2020 tarihinde kıymet takdiri yapılmak için gidildiğini ve taşınmazlar üzerinde keşif yapıldığını, davacı borçlunun takipten haberdar ve borçlu olduğunun bilincinde olduğunu, arabuluculuk görüşmelerinde diğer davalı …’tan alınan bilgiye göre; … çeklerin davacı tarafından bizzat kendisi önünde imzalandığını ve davacıdan alacaklı olması sebebiyle çeklerin kendisine geçtiğini …’ın uzun zaman boyunca ödeme yapacağı bahanesiyle kendisini oyaladığını icra takibinden sonra da kendisinin yanına gelerek süre istediğini ve bu konuda birçok tanığı olduğunu belirttiğini, …’ın, Yaman 41’e dava konusu alacakları için noter nezdinde temlik ettiğini ve karşılığında Yaman 41’in otomotiv galerisinden kızı …’a … plakalı Mercedes S320 CDI 4 MATIC marka aracı Gölcük 1.Noterliği’nin 28.07.2020 tarih ve 04481 yevmiye numaralı satış sözleşmesi ile satın aldığını, Yaman 41’in icra dosyasında borçlu …’ın araç ve taşınmazları olduğunu tespit ettiğini, ancak icra satışının uzun ve masraflı olacağı, başka alacaklıların da olması sebebiyle gelecek paranın bölüşülme ihtimali gibi gerekçelerle icra dosyasından gelecek para ve aracın değeri arasında orantı kurarak … ile anlaştığını, müvekkilinin bahse konu hukuki ilişkilerle bir bağı olmadığını, müvekkilinin borçlu olduğu birçok icra dosyası bulunduğu iddiasının da gerçeği yansıtmadığını, iddia edildiği gibi bir durum bulunsaydı dava konusu icra dosyasını kendi adına temlik almayacağını, faiz hususunda ise her ne kadar senet kambiyo vasfını yitirmiş olsa da faiz başlangıç tarihi senet üzerindeki vadeye göre belirleneceğini, muayyen yani tarafların kendi aralarında belirlediği vade söz konusu olması TBK 117/2 uyarınca karşı tarafın temerrüde düşürülmesi için herhangi bir bildirime gerek olmaması sebebiyle faiz başlangıç tarihinin çek üzerindeki vade tarihi olması hukuka uygun olmadığını, davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine, davacının haksız ve hukuka aykırı davasının reddi ile takibin devamına, takibin durdurulmasına karar verilmesi sebebiyle davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın KABULÜ ile,
Davacının Kocaeli 8 icra Müdürlüğü’nün 2020/6713 sayılı dosyasından borçlu olmadığının tespitine,
Kötüniyet tazminat talebinin reddine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemeleri olduğunu, davalı …’in alacağı ivazlı olarak temlik aldığını, ivazlı temlik yapıldıktan sonra davacı tarafından açılan menfi tespit davasında diğer davalı … tarafından tabiri caizse alacağın varlığı için kılını dahi kıpırdatmayarak davalının zarara uğramasına gayret edildiğini, davalının alacağının muteber olduğunu ve hukuken korunması gerektiğini, davalının davanın açılmasına sebebiyet vermemesine rağmen yanılgılı olarak aleyhine yargılama giderlerine hükmedildiğini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; dosyada temel borç ilişkisine gidildiğinden alacağı ispat yükü davalılarda iken dosyayı son ve hatta arabuluculuk aşamasında temlik alan …’in temel borç ilişkisini araştırmadan dosyayı temlik aldığını iddia etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu ilişkiyi bu aşamada diğer davalıların ispat etmesine gerektiğine ilişkin beyanlarının hukuk karşısında itibarsız olduğunu, ispat yükü davalılarda olduğundan ve bu ispat yükü yargılama aşamasında yerine getirilmediğinden verilen karar hukuka uygun olduğunu belirterek; haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/01/2022 tarih, 2021/185 Esas – 2022/34 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; menfi tespit istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde; “…icra takibine konu çeklerden birinin süresi içine bankaya ibraz edilmediği, diğerinin ise TTK 726/1 maddesi uyarınca ibraz müdettininin bitiminden 6 ay geçmekle çekin hamili olan icra takibini başlatan …’ın kambiyo hukukundan kaynaklanan haklarını yitirdiğ ,bu sebeple çeklerin yazılı delil başlangıcı olarak kabul edildiği, çeke dayalı müracaat hakkı düşmüş olan hamilin alacağına kavuşabilmesi için önünde iki seçenek bulunduğu,hamilin, ya aralarındaki temel ilişkiye dayanarak çeki kendisine ciro eden lehdara başvurup süresinde ibraz edilmeyen çeke yazılı delil başlangıcı olarak dayanıp, alacağını her türlü delil ile kanıtlayabileceği, ya da sebepsiz iktisap hukuksal nedenine dayanarak keşideciye başvurabileceği, (Yargıtay 19 HD nin E:2014/5077 K: 2014/8857 sayılı ilamı) davalı … ile davacı arasında temel ilişki bulunduğundan alacaklı olduğunu ispat külfeti davalı … de olup alacaklı olduğunu ispatlayamadığı, diğer davalıların icra takip dosyasında alacağı davalı …’ten temlik aldığı anlaşılmakla davacının icra dosyasından borçlu olmadığına karar verilmiş, kötüniyet tazminat şartları oluşmadığından bu talebin reddine karar verilmiş…” şeklindeki gerekçeyle davacının Kocaeli 8 İcra Dairesi’nin 2020/6713 sayılı dosyasından borçlu olmadığının tespitine, kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Çek, 6102 sayılı TTK’da tanımlanmamıştır. Çeke ait hükümler göz önüne tutularak çek şöyle tarif edilebilir: Çek, kanunun öngördüğü belirli şekil şartlarına bağlı, soyut ve kayıtsız şartsız bir bedelin ödenmesi konusunda sadece bankalar üzerine düzenlenebilen, kıymetli evraktan sayılan özel bir havaledir (Tuna, Ergun/ Göç Gürbüz, Diğdem: Ticaret Hukuku Prensipleri Kıymetli Evrak, Ankara 2018, s.268).
Türk Hukuk Lûgatında çek; 6102 sayılı TTK’nın 780. maddesi esas alınarak, senet metninde “çek” sözcüğünün ve eğer senet Türkçe’den başka bir dilde yazılmış ise o dilde “çek” karşılığı kullanılan sözcüğü, kayıtsız ve şartsız belirli bir bedelin ödenmesi için havaleyi, ödenecek kişinin ve “muhatabın” ticaret unvanını, ödeme yerini, düzenleme tarihinin ve yerini, düzenleyen imzasını içeren; ödeme aracı niteliğinde emre yazılı senettir şeklinde tanımlanmıştır.
Bu havalenin yazılı şekilde yapılması, belli şekil şartlarını içermesi ve kayıtsız şartsız bir ödeme yetkisi biçiminde olması gerekir. Diğer kambiyo senetlerinde olduğu gibi çekte de sıkı sıkıya şekle bağlılık esası geçerlidir. Zorunlu unsurlardan birinin bile eksikliği çekin bu niteliğini ortadan kaldırır. Çekin zorunlu unsurları, mülga 6762 sayılı eTTK’nın 692-693. maddelerinde gösterilmiştir (6102 sayılı TTK m.780, 781).
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Elden çıkan çek” başlıklı 792. maddesi (eTTK’nın 704. maddesi) ise; “(1) Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790 ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür” hükmünü içermektedir.
Gerek doktrinde ve gerekse uygulamada “imzanın sahte olması”, “senet metninde sahtekarlık (tahrifat) yapılmış olması”, “borçlunun borçlanma ehliyetinin bulunmaması”, “senette zorunlu şekil koşullarının bulunmaması”, “imza sahibinin temsil yetkisinin bulunmaması”, “senedin zamanaşımına uğramış bulunması” vb. defiler senedin hükümsüzlüğüne yönelik olup, her hamile (iyiniyetli olsa dahi) karşı ileri sürülebilen mutlak def’i olarak kabul edilmektedir.
Bu nedenledir ki, borçlunun hamil/alacaklıya karşı senet metninde sahtekarlık (tahrifat) iddiası mutlak def’idir. (Hukuk Genel Kurulunun 04.03.2015 gün ve 2013/19-1746 E., 2015/896 K.).
Çekin emre yazılı olarak düzenlenmiş ve ilk cironun da davacı lehtar tarafından yapılmamış olması halinde çekin ciro silsilesinde kopukluk bulunduğunun kabulü ile sonucuna göre bir karar verilmelidir. YHGK’nın 2017/19-2738 Esas – 2021/1513 Karar – 30.11.2021 tarihli kararında vurgulandığı üzere; ciro zincirindeki kopukluktan önceki lehtara ve keşideciye son yetkili hamil görünenin başvurma hakkı bulunmamaktadır.
Diğer yandan,6100 sayılı HMK’nın 211. maddesinde imza incelemesinin yapılma usulü;
“Bir belgenin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda, bu hususta karşı tarafın açıklamaları da dikkate alınarak, aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak öncelikle karar verilir:
a) Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse, huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle elde ettiği belge ve diğer delilleri değerlendirir. Hâkim, sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle, senedin sahteliği hakkında bir karar verir. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf, belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde, inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir.
b) (a) bendi hükmüne göre yaptığı incelemeye rağmen, hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa, bilirkişi incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir.” biçiminde düzenlenmiştir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2018/1236 Esas, 2019/12073 Karar sayılı kararında da;”…Özetlemek gerekir ise, imza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa, daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise, borçlunun duruşmada alınan medari tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır.” denilmiştir.

Somut uyuşmazlıkta istinafa başvuran davacı ön inceleme duruşmasında söz alarak;”… benim taraflara borcum yoktur, Refik bana Ankara’da avukatlarım adamlarım var dedi, ben 7.000-TL Refik’in hanımın hesabına yatırdım, ben dava konusu çekleri bankaya koyduğum için çeklerde cirom vardı, çekin sahibinin isteği üzerine çeki bankadan çektim, benim vergi dairem Altınovada’dır..” şeklinde beyanda bulunmuş diğer yandan, lehtar cirantası imzasının sahte olduğunu, çek bedeli lehtara ödendiğinden çeklerden sorumlu olmadığını ileri sürmüş olmakla iddiasını ispatla yükümlüdür.
O halde Mahkemece, öncelikle davacıya ön inceleme duruşmasındaki beyanı tekrar sorulup,bahsini ettiği cironun mahiyeti(cironun kime yapıldığı) sorulduktan sonra, HMK’nın 211. maddesi gereği çek tanzim tarihinden öncesine ait davacının imzasının bulunduğu mukayese belgelerinin toplanarak, çekteki imzanın davacının eli ürünü olup olmadığı konusunda uzman bilirkişi kurulundan veya ATK Fizik İhtisas Dairesi’nden rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile soruşturma dosyasında alınan rapor benimsenerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Davacının iddialarının gerçekliğinin araştırılması gerekir. Araştırma neticesinde oluşacak sonuca göre elde edilecek kanaat ile karar verilmelidir.
Saptanan ve hukuksal duruma göre; dayanılan belgelere, delillere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, ispat kuralları çerçevesinde taleple bağlı kalınarak yargılama ve değerlendirme yapılması gerekmekle, ilk derece Mahkemesi tarafından uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde delillerin toplanmadığı ve değerlendirilmediği belirlenerek, tarafların ispata yönelik tüm delilleri toplanıp yargılama yapılarak oluşacak tam kanaat gereği sonuca varılıp karar verilmesi gerekirken, davacının imza inkarı konusunda çekin düzenlendiği tarihe yakın tarihlerde davacı tarafından resmi (seçim, nüfus, muhtarlık, emniyet, noter, tapu, adli, …vb.) veya özel (banka, … vb.) merciler huzurunda atılmış kıyasa elverişli ıslak imza örnekleri celp edilmeksizin, çek üzerindeki keşideci ıslak imzası ile dosyaya kazandırılacak kıyaslama imzaları mukayese edilmeksizin neticeten teknik inceleme yaptırılmaksızın sadece bir kıyasa elverişli belge ile tek bir grafolog tarafından düzenlenen raporun esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiş olması yerinde bulunmamıştır.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, kararın kaldırılmasını gerektiği anlaşıldığından davalı … vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece Mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince kaldırılarak, dosyanın yeniden görülmesi için kararı veren ilk derece Mahkemesine gönderilmesine, kaldırma sebebine göre sair istinaf nedenlerinin incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıda ki hüküm kurulmuştur.
Mahkemece, gerekçeli karar başlığında; taraf vekillerinin adreslerinin yazılmamış olması, 6100 sayılı HMK’nın 297/1-b maddesine aykırı olmakla birlikte sonuca etkili olmadığından, kaldırma nedeni yapılmamış ve bu hususa eleştiri getirilmekle yetinilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı …’in ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince; yukarıda açılanan hususlara ilişkin olmak üzere ESASTAN KABULÜNE,
2-Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/01/2022 tarih, 2021/185 Esas ve 2022/34 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kaldırma sebebine göre sair istinaf nedenlerinin incelenmesine şimdilik yer olmadığına
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Davalılar hakkında düzenlenen 31/03/2022 tarihli ve 16.416,15-TL bedelli harç tahsil müzekkeresinin iptaline, mahkemesince işlem yapılmaksızın geri istenilmesine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi.26/05/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*