Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/853 E. 2023/860 K. 26.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/853
KARAR NO : 2023/860

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :24/02/2022
NUMARASI :2020/431 Esas – 2022/102 Karar

DAVACI :… (T.C.No: …) – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALI :… -… – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVA :Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :21/10/2020

KARAR TARİHİ :26/05/2023
KR. YAZIM TARİHİ :12/06/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Kocaeli’de bulunan Masalköy Macera Park isimli iş yerinin sahibi olduğunu, turizm hizmeti verdiğini, iş yerinde ATV-UTV cinsi araçlarla safari turu ve aktiviteler yaptığını, bu kapsamda davacının dava dilekçesinde ekinde sunulan fatura örnekleri gereğince UTV araçları 09/12/2017 tarihinde satın aldığını, zaman içerisinde araçların garanti sürelerinin bittiğini, araçlara hali hazırda yedek parçalar bulunmadığı ve tamir edilmedikleri için kullanılamaz hale geldiğini, araçların tedarikçisi ve yetkili satıcısının Uğur Motorlu Araçlar A.Ş. olduğunu, tamir için Şişman Motorsiklet Bisiklet…Ltd. Şti.’ne 02/03/2020 tarihinde dilekçe gönderildiğini, Şişman Motor’un davalı şirketin yetkili servislerinden biri olduğunu, şifahen alınan bilgiye göre davalı şirketin yedek parçanın bulunmadığını Şişman Motor’a ilettiğinin öğrenildiğini, bunun üzerine davalı şirkete ihtarname gönderildiğini, davalı şirketin gönderilen ihtarnameye cevap vermediğini, söz konusu araçların kullanım ömrünün 10 sene olduğunu, davalı firmanın üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediğini ve bu sorumluluktan kaçtığını, davacının 4 adet aracının iş yapamaz hale geldiğini, bu durum sonrasında davacının maddi zararının ortaya çıktığını, davalı tarafın ayıplı hizmeti neticesinde davacının bu durumu kaldırabilecek gücünün kalmadığını, tüm bu nedenlerle; dava dilekçesi ekinde fatura örnekleri sunulan KYMCO UXV 500İ UTV marka 2016 model kırmızı renkli dört adet aracın öncelikle emsalleri ile değişimine, eğer bu talep kabul edilmezse araçların piyasa rayiçlerinin hesaplanarak tutarının davalıya başvuru tarihinden itibaren başlayacak ticari temerrüt faizi ile birlikte ödenmesine ve araçların iadesine, davacının uğradığı kazanç kaybının hesaplanarak davalıya başvuru tarihinden itibaren başlayacak ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu ürünlerin 09/12/2017 tarihinde satın alınmış olduğunu, zamanaşımına uğradığını davanın usulden reddinin gerektiğini, ürünler ile ilgili herhangi bir ayıp olduğunu kabul etmemekle birlikte ihbarların süresinde yapılıp yapılmadığının ispatının sağlanması gerektiğini, aksi halde davanın reddinin gerektiğini, kaldı ki bir an için ihbarın süresinde yapıldığı kabul edilse dahi zamanaşımı süresinde davanın açılmadığını, şikayete konu ürünlerin tam, eksiksiz ve hasarsız olarak imal edilmiş olduğunu, bütün kalite kontrollerinden geçirildiğini, üretime dair her türlü özen ve bakım yükümlülüğünün taraflarınca yerine getirildiğini, davacı taraf her ne kadar dava dilekçesinde cihazın yedek parça temininin yapılmadığını iddia etmiş ise de şase numarası üzerinden yapılan sorgulamada cihazın servise hiç gelmediğinin açık şekilde görüldüğünü, dolayısı ile ürünlerin yetkili serviste hiç incelenmediğini, ürünlerin hangi parçalara ihtiyacının olduğunun kontrol edilmediğini, dava konusu araçların periyodik bakımlarının mevcut olduğunu, davacı tarafın periyodik bakımlarda motoru servise getirmek zorunda olduğunu, getirmediği zaman sorumluluğun kendisinde olduğunu, davacı tarafın 3 yıldır araçları hiç bakıma getirmediğini, kullanıcı kusurundan kaynaklanan ve söz konusu arıza sebebi ile aracın ayıplı olduğuna ilişkin iddiaların taraflarınca kabul edilmediğini, tüm bu nedenlerle; davalı şirket aleyhine haksız ve hukuki mesnetten yoksun olarak ikame edilen iş bu davanın öncelikle esasa girilmeden usulden reddine, usulden reddedilmemesi durumunda esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın REDDİNE …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporuna göre davalının açıkça kusurlu sayıldığını, bilirkişi raporlarında davalı tarafın yedek parça bulundurmaktan ötürü sorumlu olduğunun bildirildiğini, kullanım ve bakım el kitabında malın kullanım ömrünün 10 yıl olduğunun açıkça yer aldığını, davalı tarafın dava konusu araçları satabilmesi için Garanti Belgesi Yönetmeliği’ne göre garanti belgesi düzenlemek zorunda olduğu gibi aynı zamanda Satış Sonrası Hizmetler Yönetmeliği’ne göre de yetkili servis istasyonları ve yedek parça bulundurmak zorunda olduğunu, aksi halde ticaret yapabilmesinin mümkün olmadığını, bir ithalatçı yedek parça bulundurma zorunluluğu olmasına rağmen malın kullanım ömrü süresi içerisinde yedek parça bulundurmadıysa bundan doğan zarardan da tüketici/tacir sıfatına bakılmaksızın sorumlu tutulması gerektiğini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin de belirtmiş olduğu üzere tarafların ürünün ayıplı olmadığı konusunda ortak kanaatleri bulunmakta olup işbu davanın konusunu satış sonrası hizmetlerin oluşturduğunu, her iki tarafın da tacir olduğu 09.12.2017 tarihinde satın alınan 4 adet UTV’nin davalının satıcısı değil ithalatçısı konumunda olduğunu, davacının beyanlarını kabul etmemek ile beraber sürekli olarak davalıya yedek parça temini için ihtarda bulunduklarını beyan etseler de tacir olan karşı taraf Türk Ticaret Kanunu’na uygun bir bildirim yapmadığını, garanti belgesi ve satış sonrası hizmetler tamamıyla birbirinden bağımsız olduğunu, dolayısı ile tarafların aralarında bir garanti yükümlülüğü olduğu bir an için kabul edilse dahi satış sonrası hizmetler ile ilgili herhangi bir sözleşme akdedilmemiş olması sebebi ile davalının bir yükümlülüğü olmadığını, bir an için davacı tacirin davalıya yapmış olduğu ihtar niteliği taşımayan bildirinin hukuka uygun olduğunu ve garanti süresi bitmiş ürününe ilişkin ithalatçı olarak sorumluluklarının devam ettiği varsayılsa dahi KYMCO markasının distribütörünün davalı şirket olmadığını, davalı şirketin artık ilgili markanın distribütörlüğünü yapmamakta olup garanti süresi bitmiş ürünlere ilişkin bakım ve onarımların KYMCO’nun yeni distribütörüne yöneltilmesi gerektiğini, yerel mahkemenin kararının aksine davacının iddia ettiği gibi bir an için satış sonrası hizmetler yönetmeliğinin işbu davaya uygulanma ihtimalinin olduğu düşünülse dahi davacının tacir yönetmeliğe uygun hareket etmediğini belirterek; haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/02/2022 tarih, 2020/431 Esas – 2022/102 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; ticari satım sonrası distribütör(tek satıcı) ve satıcı bayiinin servis hizmeti vermemesi sebebiyle doğan zararın tazmine yönelik tazminat istemine ilişkindir.

İlk derece mahkemesince toplanan deliller ve yapılan yargılama sonunda;”… Somut olayda davacının kendisine ait Masalköy Macera Park isimli iş yerinde kullanılmak üzere fatura örnekleri sunulan KYMCO UXV 500İ UTV marka 2016 model krımızı renkli dört adet aracı Kartepe Atv isimli işletmeden 09/12/2017 tarihinde satın aldığı, araçların garanti sürelerinin bittiği, araçlara yedek parçalar bulunmadığı ve tamir edilmedikleri için kullanılamaz hale geldikleri anlaşılmış, araçların tedarikçisi ve yetkili satıcısı olan Uğur Motorlu Araçlar A.Ş.’den yedek parça bulundurmaması nedeniyle uğranan zarara karşılık olmak üzere öncelikle emsalleri ile değişimi, bu talep kabul edilmezse araçların piyasa rayiçlerinin hesaplanarak tutarının davalıya başvuru tarihinden itibaren başlayacak ticari temerrüt faizi ile birlikte ödenmesi ve araçların iadesi, davacının uğradığı kazanç kaybının hesaplanarak başvuru tarihinden itibaren başlayacak ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsili talep edilmiştir.
6098 sayılı TBK’nın 219. maddesinde ayıbın genel olarak tanımı yapılmıştır. Buna göre: “(1)Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. (2)Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” Söz konusu düzenleme satıcı ile alıcı anlaşmasına konu ürünün satım esnasında ayıplı olması durumunu işaret etmekte olup somut olayda satıma konu ürünün ayıplı olmadığı, davalının satıcı değil ithalatçı olduğu tarafların kabulündedir. Dolayısıyla ayıba karşı tekeffül hükümleri uygulanamayacağından dava dilekçesindeki sonuç ve istemlerden ürünlerin emsalleri ile değişimi ve bu talep kabul edilmezse araçların piyasa rayiçlerinin hesaplanarak tutarının davalıya başvuru tarihinden itibaren başlayacak ticari temerrüt faizi ile birlikte ödenmesi ile araçların iadesi talepleri talep edilemeyecektir. Nitekim ayıba karşı tekeffülün uygulanmadığı vakıada alacaklının seçimlik haklarından söz edilemez. Davacının garanti süresi içerisinde değişim veya onarım talebi de bulunmamaktadır. Bu durumda davacının talebinin yalnızca yedek parça temininin sağlanmaması nedeniyle satış sonrası hizmetin alınamamasından kaynaklı olarak ortaya çıkan zarara ilişkin olduğu anlaşılmalıdır.
Ayıba karşı tekeffül hükümlerinin somut olayda uygulanmayacak olması davalının zamanaşımı itirazı ile ihbar sürelerinde itiraz yapılmadığına yönelik itirazlarını da etkilemektedir. Gerek bilirkişiler tarafından gerekse taraf beyanlarından anlaşılacağı üzere yanılgılı olarak Satış Sonrası Hizmetler Yönetmeliği’nin uygulama alanı bulacağı değerlendirilmiştir. Oysa yukarıda alıntılanan yüksek yargı kararlarından da anlaşılacağı üzere tüketici konumunda bulunmayan davacının 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 58. ve 84. maddelerine dayanılarak hazırlanan yönetmelikten faydalanması mümkün değildir. Taraflar tacirdir. İlgili yönetmeliğin usul hukukuna ilişkin olmaması nedeniyle kıyas yoluyla dahi tatbiki mümkün değildir. Dolayısıyla genel hükümlere göre değerlendirme yapılırsa zamanaşımı süresi 10 yıl olarak uygulanacak ve ihbar aranmayacaktır. Bu nedenle zamanaşımı defi ve hak düşürücü süre itirazı mahkememizce kabul görmemiştir.
Yukarıda belirtilen yüksek yargı kararlarına göre taraflar arasında Satış Sonrası Hizmetler Yönetmeliği uygulanmayacağından ve TBK ile TTK uygulanacağından taraflar arasındaki sözleşme yargılamanın istikametini belirleyecektir. Dosyaya sunulan herhangi bir yazılı sözleşme olmadığından, davalı ithalatçının yahut dava dışı satıcının davacıya karşı satılanın tesliminden sonra ortaya çıkacak arızaları gidermek için yedek parça bulunduracağını ayrıca taahhüt ettiği iddia ve ispat edilmediğinden davanın ispatlanamadığı tespit edilmiş, hatalı uygulama ve değerlendirmeye dayanan bilirkişi raporlarına itibar edilmeksizin davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.” şeklindeki gerekçeyle davanın reddine reddine karar verilmiş karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 219. maddesine göre; bir maldaki ayıp, satıcının zikir ve vaat ettiği vasıflarda veya niteliği gereği malda bulunması gereken lüzumlu vasıflarda eksiklik olmasıdır. Satıcı lüzumlu vasıflarda eksiklik şeklinde ortaya çıkan ayıptan bunun varlığını bilmese dahi sorumludur. TBK’da tanımını bulan ayıba karşı tekeffül, satılan şeyin satıcının zikrettiği vasıfları taşımamasından veya bu şeyin değerini sözleşme gereğince ondan beklenen yararları azaltan veya kaldıran eksiklikler bulunmasından satıcının sorumlu olmasıdır. Mezkur kanunun 227. maddesinde, satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hallerde alıcının; satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme, satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme, aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme veya imkan varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme seçimlik haklarından birini seçebileceği ve alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkının saklı olduğu hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda; davaya konu UTV araçlarının 09/12/2017 tarihinde satın alındığı, araçların garanti sürelerinin bittiği, garanti süresi dolduktan sonra araçların arızalandığı, 02/03/2020 tarihinde tamir için dava dışı yetkili servis Şişman Motorsiklet Bisiklet…Ltd. Şti.’ye dilekçe verildiği, yetkili serviste yedek parça bulunmadığından araçların tamirinin gerçekleşmediği, davacı tarafından bu kez davalı distribütör şirkete gönderilen ihtarnamede; araçların çalışması için gereken yedek parça listesi ile, Satış Sonrası Hizmetler Yönetmeliği uyarınca 20 iş günü içerisinde yedek parça temini ve bakım onarımın yapılmasının talep edildiği, ihtarnamenin 26.06.2020 tarihinde davalıya tebliğ edildiği, davacı tarafça, araçların; yedek parçalar bulunmadığı için tamir edilmediklerinden kullanılamaz hale geldiğinin ileri sürüldüğü, bununla birlikte, araçlar arızalanıp, yetkili servise başvurulduğu 02/03/2020’ye kadar kadar sorunsuz şekilde kullanıldıkları, bu tarih itibariyle garanti süresinin dolmuş olduğu, mahkemece makine mühendisi ve SMMM bilirkişisinden kök ve ek raporlarda özetle; araçların garanti süresi boyunca servise gitmediğinin, bu sürede problemsiz çalıştığının, Kocaeli Şoförler ve Otomobil Esnaf Odasından dosyaya gönderilen yazıya göre,1 saatlik UTV aracı kiralama ücretinin 2020 yılı için 125-150-TL olduğunu, buna göre ortalama saat ücretinin 137,50-TL’nin hesaplamada esas alındığının, günlük 8 saatlik çalışma süresinde müşteri durumu ve ara durumlar dikkate alındığında, araçların bir günde ortalama 5 saat çalışma yapabileceğinin, bakım onarım süresinin 45 gün olduğu dikkate alındığında,4 adet UTV aracı yönünden kazanç kaybının 123.750,00-TL olacağının, buna göre davalı şirkete gönderilen ihbarnamenin tebliğ tarihi olan 26.06.2020 tarihinden, 21.10.2020 dava tarihine kadar 123.750,00-TL kazanç kaybı üzerinden 3.966,78-TL avans faizinin hesaplanacağının, davacının defter kayıtlarına göre araçlar için 4.830,52-TL amortisman ayrıldığının, bu tutar düşüldüğünde, kazanç kaybının 118.919,48-TL olacağının, davalının garanti süresi boyunca yetkili serviste bakım-onarımın yapılmamış olması nedeniyle sorumluluğunun bulunmadığının, bununla birlikte garanti süresi sonrası yedek parça temininden sorumlu olduğunun bildirildiği, kazanç kaybının günlük bedelinin yapılan piyasa araştırması neticesinde belirlendiği, sonuç olarak hükme esas alınan bilirkişi raporunun somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, denetime elverişli, hüküm kurmaya yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olduğu görülmüştür.
Davacı vekili değer artırım dilekçesi ile; davanın kabulüne, müvekkilinin fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile kazanç kaybı alacağının 123.750,00-TL olarak belirlenmesine ve davalıdan işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Distribütörlük sözleşmesi(Tek satıcılık sözleşmesi) yapımcı ile distribütör arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen çerçeve niteliğinde sürekli öyle bir sözleşmedir ki, bununla yapımcı mamullerinin tamamını veya bir kısmını belirli bir coğrafi bölgede (inhisari olarak) satmak üzere distribütöre göndermeyi, buna karşılık distribütör de sözleşme konusu malları kendi adına ve kendi hesabına satarak bu malların sürümünü arttırmak için faaliyette bulunmak yükümlülüğünü üstlenir (Hasan İşgüzar, Tek Satıcılık Sözleşmesi, Ankara, 1989, s.14).HGK 2022/9-106, 2023/69 E/K sayılı karar).
“….Üretici ile tek satıcılık sözleşmesi yapan satıcı, üçüncü kişilerle yaptığı muameleleri kendi adına yapar. Bu durum yapımcıya, üreticiye herhangi bir yük altına girmeksizin mallarını pazarlama ve tüketiciye ulaştırma imkânı tanır. Bunun sonucu olarak da tek satıcı üreticiyi temsil etmez, yapımcı karşısında hukuki bağımsızlığı vardır. Ancak uygulamada genellikle tek satıcılar piyasaya yapımcının markası ile girdiklerinden, müşteri çevresi tarafından, kısmen yapımcının temsilcisi olarak bilinmekte ve satış faaliyetlerini yapımcı adına yürüttüğü sanılmaktadır.. Hatta bu nedenle bu sözleşmenin münhasır (ya da tek) temsilcilik sözleşmesi olarak isimlendirildiği de görülmektedir.
Üretici ile tek satıcı, sözleşme serbestîsi gereği sözleşmeye başka yükümlülükler de koyabilirler. Buna göre tek satıcı, sözleşmede belirlenen koşullara uygun bir satış sonrası servis kurmayı ve burada tamir, bakım için gerekli aletlerle yedek parça bulundurmayı üstlenebilir. Yapacağı reklâm ve tanıtım faaliyetlerinin kapsamı ve nitelikleri bir yükümlülük olarak sözleşmeye koyulabilir. Belirli aralıklarla yapımcıya rapor, bilgi vermeyi üstlenebilir.
Tek satıcı genellikle yapımcının mallarından başka bir mal satmamayı ve tekel bölgesi dışından müşteri aramamayı da yüklenir. Taraflar arasındaki sözleşmeye göre ya da sözleşmede olmasa bile taraflar arasındaki güven ilişkisi gereği, üretici tek satıcıya satacağı mal ile ilgili gerekli bilgi ve belgeleri vermelidir. Yapımcı, sözleşme ile, satıcının satışlarının artması ve kaliteli hizmet sunması için, tek satıcıya reklam ve tanıtım malzemesi göndermeyi, tek satıcının elemanlarını ücretli ya da ücretsiz eğitmeyi, onları bilgilendirmeyi de kabul edebilir.
Belirli süreli tek satıcılık sözleşmesinde sözleşme, sürenin dolması ile sona erer. Sözleşme belirsiz süreli ise, olağan fesih bildirimi ile veya haklı bir nedenin ortaya çıkması ile sona erdirilebilir. Mesela üreticinin, satıcıya sebepsiz olarak mal göndermemesi, onun bölgesinde başka satıcıya da mal göndermesi satıcı taraf için haklı nedenle tek satıcılık sözleşmesinin feshi nedenidir. Bunun gibi satıcı tarafın üreticiye belirlenen süre veya sayıda mal siparişi vermemiş olması sattığı mallarla ilgili müşteri hizmetlerini yerine getirmemesi üreticiye sözleşmeyi fesih hakkı verir.
Üretici (yapımcı) ile satıcı arasındaki tek satıcılık sözleşmesi hangi nedenle sona ermiş olursa olsun sona erme tarihine kadar satıcı ile tüketici arasında yapılan münferit satım sözleşmeleri bu sona ermeden etkilenmez.
Sözleşmede aksi belirtilmemişse tarafl arın, yani yapımcının ya da tek satıcının ölümü, iflası veya fiil ehliyetini kaybetmesi tek satıcılık sözleşmesini sona erdirir.(Tek Satıcılık Sözleşmelerinin Rekabet Kanunu Çerçevesinde Değerlendirilmesi ve Muafiyete Aykırı Tek Satıcılık Sözleşmelerine Uygulanacak Usul Hükümleri, …, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XII, Y. 2008, Sa. 1-2).
Somut olayda davacının dava konusu KYMCO UXV 500İ UTV marka 2016 model kırmızı renkli dört adet aracın dava dışı “Kartepe ATV” isimli işletmeden 09/12/2017 tarihinde satın aldığı, araçların 2 yıllık garanti süresinin dolduğu, davalı … satıma konu malların distribütörüdür (ithalatçısı), davacı ile aralarında doğrudan bir satım ilişkisi bulunmadığı, dosya kapsamından davalının malın ekonomik ömrü boyunca ondan faydalanmayı sağlayacak şekilde satış sonrası servis kurmayı ve burada tamir, bakım için gerekli aletlerle yedek parça bulundurmayı üstlendiği, davacı tarafından satın alınan UTV marka araçların garanti süresi boyunca servise götürülmediği, garanti süresi dolduktan sonra servise başvurulana kadar sorunsuz çalıştığı dolayısıyla araçların ayıplı olmadığı, herhangi bir ayıp ihbarında da bulunulmadığı anlaşıldığından, tüketici sıfatını haiz olmayan davacının TBK’nın 227. maddesinde öngörülen seçimlik haklardan yararlanamayacaktır.
Bununla birlikte, davalı vekilinin dosyaya sunduğu 19.01.2022 tarihli beyan dilekçesi ve eklerinin incelenmesinde; davalı ile dava dışı Kwang Yang Motor Co..Ltd.Şti(KYMCO)arasındaki distribütörlük sözleşmesinin davanın açılmasından önce, 30.06.2020 tarihinde geçerli olmak üzere fesih edildiği, KYMCO’nun yeni distribütörünün DOĞAN TREND OTOMOTİV olduğu, buna göre 30.06.2020 tarihinden itibaren davacının sorumluluğu bitmiş, servis ve yedek parça temini hususu yeni distribütöre geçmiş olduğu anlaşılmakta ise de; davalının distribütörlük sözleşmesinin feshedildiği tarihe kadar, davaya konu araçları ekonomik ömrü boyunca ondan faydalanmayı sağlayacak şekilde satış sonrası servis ve burada tamir, bakım için gerekli aletlerle yedek parça bulundurma yükümlülüğü bulunduğundan, dava dışı yetkili servis Şişman Motorsiklet Bisiklet…Ltd. Şti.’ye başvuru tarihi 02.03.2020’den, distribütörlük sözleşmesinin feshedildiği 30.06.2020 tarihine kadar işletilemeyen araçlar yönünden davacının 120 gün üzerinden 330.000,00-TL kazanç kaybı talep edebileceği göz önüne alınmaksızın, yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru görülmemiştir.
Ne var ki hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davaya konu 4 adet UTV aracı yönünden 45 günlük tamir süresi dikkate alınarak, kök raporda 123.750,00-TL kazanç kaybı hesaplanmış, davalının itirazı üzerine aldırılan ek raporda ise; 4.830,52-TL amortisman payı düşülmek suretiyle kazanç kaybının 118.919,48-TL olarak hesaplandığı, davacı tarafça davacı vekilinin 29.04.2021 tarihli değer artırım dilekçesi ile; 123.750,00-TL kazanç kaybının işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ettiğinin, davacı vekilinin ek rapora ise itirazda bulunmayıp, kabul beyanının bulunduğunun, bilirkişi raporlarında her ne kadar kazanç kaybına işleyecek faiz yönünden davalıya gönderilen ihtarnamenin tebliğ tarihi esas alınmış ise de, söz konusu ihtarnamede, araçların bakım-onarımının talep edildiği, kazanç kaybının talep edilmediğinin anlaşılmasına göre, faizin dava tarihinden itibaren işletilmesi gerektiğinin kabulüyle, davacının bedel arttırım dilekçesindeki talebiyle bağlı kalınarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden yargılamaya ihtiyaç duyulmadığından, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına ve davanın kısmen kabulüne-kısmen reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜNE, Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/02/2022 tarih, 2020/431 Esas – 2022/102 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince, KALDIRILMASINA,
YENİDEN YARGILAMA YAPILMASI GEREKMEDİĞİNDEN AŞAĞIDAKİ ŞEKİLDE HÜKÜM KURULMASINA,
a)Islah olunan davanın KISMEN KABUL-KISMEN REDDİNE;
-118.919,48-TL kazanç kaybının dava tarihinden işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 4.830,52-TL yönünden davanın REDDİNE,
-Fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına,
b)Alınması gerekli 8.123,39-TL karar ve ilam harcının, peşin yatırılan 54,40-TL peşin harç ile 2.104,81-TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 10.282,60-TL harçtan mahsubu ile artan 2159,21-TL’nin talep halinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,
c)Davacının yaptığı toplam 1.006,6-TL yargılama gideri ve 54,40-TL peşin harç ile 2.104,81-TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 3.042,23-TL yargılama giderinden kabul ve ret oranına göre hesaplanan (%96,10 Kabul) 2.923,48-TL’lik kısmının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmının davacı üzerinde bırakılmasına,
d)Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
e)Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca hesaplanan 18.837,92-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
f)Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca hesaplanan 4.830,52-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
g)Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
h)6325 sayılı HUAK 18/A-13,14. maddesi gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden Kocaeli Arabuluculuk Bürosu 2020/959 numaralı dosyasında ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk ücreti, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması halinde haksız çıkacak taraftan tahsil olunacağı düzenlendiğinden kabul ve ret oranına göre hesaplanan (%96,10 Kabul) 1.268,47-TL’sinin davalıdan, 51,53-TL’sinin ise davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
2-İstinaf incelemesi yönünden harç ve yargılama masrafları;
a)Davacının yatırmış olduğu istinaf karar harcının talebi halinde ilk derece mahkemesince kendisine iadesine,
b)Davacı tarafından yapılan İstinaf Kanun Yoluna Başvurma harcı 220,70-TL ve posta gideri 98,10-TL olmak üzere toplam 318,80-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
c)İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
d)Davacı tarafça yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının mahkemesince davacı tarafa iadesine,
e)Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
İlişkin; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın 362. maddesi gereğince; miktar itibari ile KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.26/05/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır


Üye …
¸e-imzalıdır


Üye …
¸e-imzalıdır


Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*