Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/849 E. 2023/862 K. 26.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/849
KARAR NO : 2023/862

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :13/12/2021
NUMARASI :2019/1157 Esas – 2021/1022 Karar

DAVACI :… (T.C.No: …) – …
MİRASÇILARI :1-… (T.C.No:…) – …
:2-… (T.C.No: …) – …
:3-… (T.C.No:…) – …
:4-… (T.C.No:…) – …
:5-… (T.C.No: …) – …
:6-… (T.C.No: …) – …
:7-… (T.C.No:…) – …
:8-… (T.C.No:…) – …
:9-… (T.C.No:…) – …
:10-… (T.C.No:…) – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALI :… – … – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVA :Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :11/12/2019

KARAR TARİHİ :26/05/2023
KR. YAZIM TARİHİ :09/06/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı …’ın … (Hazaloğlu Hipermarket) adresinde Bakkal/Şarküteri işletmeciliği yaptığını, davacı adına olan iş yeri; Marketim Paket Sigortası isimli ve Y-I 39491915-0-0 sayılı sigorta poliçesi Davacı ve davalı şirket arasında 24.11.2018 ve 24.11.2019 tarihleri arasında 365 gün süre ile tanzim edildiğini, sigorta konusu teminatların tamamı ilgili poliçede kalem kalem sayılmış olmakla Emtea Hırsızlık 400.00,00-TL, Demirbaş Hırsızlık 70.000,00-TL, Elektronik Cihaz 17.000,00-TL ve Kasa Hırsızlık 10.000,00-TL bedelli olmak üzere davalı … tarafından teminat altına alındığını, (sigortalandığını) davacı ve davalı şirket tarafından sigortalı olan iş yerinde 04.12.2018 tarihinde hırsızlık vakıası meydana geldiğini, yaşanan hırsızlık olayı için aynı gün Dilovası Polis Merkezi’ne başvuru yapılarak şikâyetçi olunduğunu ve Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/26161 soruşturma dosya numarası (aynı savcılığın 2018/28330 soruşturma dosyası ile birleşen dosya) ile hâlihazırda soruşturma aşamasında olduğunu, ilgili hırsızlık olayı vakit kaybedilmeksizin davalı … şirketine de bildirildiğini, yapılan ekspertiz incelemesi doğrultusunda 117.750,00-TL (sigara perakende satış değeri tutarı üzerinden hesap yapıldığını) tutarında sigaralar ile ” 500 TL Bedelli Canon Marka Renkli Yazıcının, 2.000,00 TI Bedelli Asus Marka Dokunmatik Ekranı Olan Dizüstü Bilgisayarının, 500 TI Bedelli Ps4200 Marka Barkod Okuyucusunun, 1.500,00 TL Bedelli Panasonic Marka M3 Mobile El Terminalinin Ve 3.500 TL Bedelli Kamera Kayıt Cihazının” hırsızlık neticesinde çalındığı tespit edildiğini, davacı Dilovası polis merkezinden aranarak çalınan sigaralardan yalnızca 29.393,00-TL tutarlı sigaraların bulunduğunu öğrendiğini ve işbu sigaraları karakoldan geri aldığını, ayrıca belirtilmesi gerekir ki; davalı şirket yaşanan olaydan yaklaşık 2 – 2,5 ay sonra davacıya telefon ile ulaşarak hırsızlık neticesinde çalınan sigaraların bir kısmının bulunarak geri alındığını, şirketlerinden herhangi bir maddi talepte bulunmaması gerektiği, bilgisini davacıya ilettiğini ve davacının da zararının daha fazla olduğunu, zararının tamamını tanzim edilen sigorta poliçesine ithaf en giderilmesi gerektiğini, belirtmişse de davalı … davacı ile arasında olan sözleşmesini son günü gelmeden (24.11.2019) tek taraflı olarak haksız ve kötü niyetli bir şekilde sigorta sözleşmesini feshederek davacının mağduriyetini daha çok arttırdığını, davacının zararının giderilmesi için davalı şirkete 15207965 sayılı dosya numarası ile başvuru yapmışsa da, davalı şirket 16.04.2019 tarihinde davacının zararı karşılama talebini reddettiğini, işbu ret cevabı üzerine, ticari uyuşmazlık olan dava konusu işlemden önce zorunlu arabuluculuk başvurusunda bulunulmuşsa da davalı şirket ile arabuluculuk müzakereleri neticesinde herhangi bir anlaşma sağlanamadığını, davalı … ile müvekkili arasında tanzim edilen poliçe hükümlerine göre, davalı … davacının zararını gidermekle yükümlü olduğundan dolayı işbu sebeple de huzurdaki davayı ikame etme zorunluluğu hâsıl olduğunu, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı tarafından yasal süresi içerisinde cevap dilekçesi sunulmadığı anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın KABULÜNE,
121.349,15.-TL tazminat alacağının 16/04/2019 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ifade tutanaklarından anlaşılacağı üzere, sigortalı ile şüphelinin hırsızlık fiilini birlikte gerçekleştirdiğinin beyan edildiğini, talebin teminat dışı olduğunu, yerel mahkeme tarafından ceza soruşturmalarının kesinleşip kesinleşmediği irdelenmeden karar verildiğini, yine davacının kusurunun da araştırılmadığını, bulunan emtia bedellerinin tenzil edilmediğini, zamanaşımı def’inin dikkate alınmadığını belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafa tanınan kanuni süreler içerisinde cevap dilekçesi bildirmediği dosyadan anlaşılmakta olup, davalı tarafın süresinde bildirmediği iddialarına itibar edilmemesini ve davalı tarafın dosyaya sunmuş olduğu delillerin kabul edilmemesini talep ettiğini, yerel mahkeme dosyasına konu hırsızlık şeklinde gerçekleşen haksız fiile yönelik ceza davasına konu haksız fiilin yaşanmasında davacılardan …’ın herhangi bir şekilde kusuru bulunmadığını, ilgili ceza davası dosyası inceleneceği zaman ceza davasına yönelik hazırlanan iddianamenin ekinde davacılardan Mehmet Hazal’ın hırsızlık suçunun işlenmesinde herhangi bir bağlantısının olmamasından bahisle KYOK kararı verildiğinin anlaşılacağını, bilirkişinin usulüne uygun bir şekilde tanzim etmiş olduğu 25.03.2021 tarihli raporu yerel mahkemece yürütülen tahkikatın gidişatı için son derece hukuka uygun ve yeterli olduğunu, bilirkişinin raporu uyarınca da kusurunun bulunmadığı anlaşılmakla birlikte yerel mahkemece de işbu durum kabul edilerek davacının davasının kabul edildiğini belirterek; haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/12/2021 tarih, 2019/1157 Esas – 2021/1022 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; sigorta sözleşmesinden kaynaklı tazminat istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince toplanan deliller ve yapılan yargılama sonunda: “…Dava, sigorta sözleşmesinden kaynaklı alacak isteminden ibarettir.
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin iş yerinin marketim paket sigortası ile davalı şirket tarafından 24/11/2018-24/11/2019 tarihleri arasında sigortalandığını, 04/12/2018 tarihinde sigortalı iş yerinde hırsızlık vakıasının meydana geldiğini, olay hakkında Gebze CBS’nin 2018/26161 soruşturma sayılı dosyasının mevcut olduğunu, sigorta şirketine bildirim yapıldığını, ekspertiz incelemesi sonucu 117.750,00.-TL sigara, 500,00.-TL bedelli yazıcı, 2.000,00.-TL bedelli dizüstü bilgisayar , 500,00.-TL bedelli barkod okuyucusu, 1.500,00.-TL bedelli mobil el terminali, ve 3.500,00.-TL bedelli kamera kayıt cihazının çalındığının tespit edildiğini, çalınan sigaralardan yalnızca 29.393,00.-TL tutarındaki sigaranın karakoldan iade alındığını, davalı … şirketinin sözleşmeyi tek taraflı ve haksız olarak feshettiğini, bu nedenle açılan davanın kabulünü talep etmiştir.
Davalı vekili beyan dilekçesinde, Mahkememizin öncelikle yetkisine itiraz etmiş olup, yapılan inceleme ve soruşturma aşamasındaki ifade ve tutanaklara göre sigortalı ile şüphelinin hırsızlık fiilini birlikte gerçekleştirdiği beyan edildiğinden ceza dosyası akıbetinin beklenmesi gerektiğini, sigortalının çalınan kıymetleri geri aldığı, herhangi bir şeyin çalınmaması üzerine müracaatının olmadığı bilgisi anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı tarafın yetki itirazı, süresi içerisinde verilmiş bir cevap dilekçesi ile öne sürülmediğinden ve ayrıca dava konusu haksız fiil Mahkememizin yargı çevresi içerisinde gerçekleşmiş bulunduğundan Mahkememizin davaya bakmaya yetkili olduğu hususu da gözetilerek reddedilmiştir.
Dava dilekçesi ekinde sunulan Y-139491915-0-0 poliçe numaralı Marketim Paket Sigorta Poliçesi incelendiğinde, davacının dava konusu hırsızlığın gerçekleştirildiği adresteki marketinin, 24/11/2018-24/11/2019 tarihleri arasında sigortalandığı ve hırsızlığın meydana geldiği tarihin sigorta poliçe kapsamında olduğu, poliçenin “emtea” “demişbaş” “kasa” hırsızlılarını kapsadığı anlaşılmıştır.
Dava dilekçesi ekinde sunulan Ak Sigorta A.Ş.’nin 16/04/2019 tarihli yazı cevabından, davacının sigorta başvurusunun reddedildiği anlaşılmaktadır.
Gebze CBS’nin 2018/26161 soruşturma sayılı dosyası incelendiğinde; davacı hakkındaki soruşturma için 05/10/2020 tarihli karar ile, “Şüpheliler … ile …’in gerçekleştirdiği hırsızlık eylemini müşteki-şüpheli Mehmet’in isteğiyle sigortadan para almak amacıyla gerçekleştirdiklerine dair şüpheli …’in soyut beyanından başka delil bulunamadığı ve …, … ve …’in üzerine atılı sigorta bedelini almak maksadıyla dolandırıcılığa teşebbüs suçuna ilişkin olarak kamu davası açmaya yeterli delil elde edilemediği,
Müşteki-şüpheli …’in şüpheli …’in kendisine iftira attığını iddia ettiği, ancak iftira suçunun oluşabilmesi için kişinin işlemediğini bildiği halde bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat ederek yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunmasının gerektiği, somut olayda müşteki-şüpheli …’in üzerine atılı suçu işlemediğinin kesin olarak tespit edilemediği, dolayısıyla şüpheli …’in üzerine atılı iftira suçunun unsurları itibariyle oluşmadığı anlaşılmakla;
TCK. 73 ve CMK 172. Maddeleri gereğince:
Belirtilen olay hakkında KOVUŞTURMA YAPILMASINA YER OLMADIĞINA,” dair ek KYOK kararı verilmiş olduğu, yine 05/10/2020 tarihli iddianame ile davacının yaşanan olay nedeniyle müşteki sıfatının bulunduğu anlaşılmıştır.
Soruşturma dosyasında toplanan deliller dikkate alındığında, davacı hakkındaki takipsizlik kararının kamu davası açmaya yeterli delil elde edilememesi nedeniyle verildiği anlaşıldığından, olayın meydana gelmesinde davacının kusurunun bulunup bulunmadığının tespiti için olay yeri incelemeleri alanında uzman bilirkişi marifetiyle keşfen inceleme yapılmış olup, 25/03/2021 tarihli bilirkişi raporuna göre, yapılan incelemeler neticesinde davacının kiracı olarak bulunduğu market ile apartman giriş kısmının birbirinden ayrı kısımlar olduğunu, iki kısmın birbirinden duvar ile ayrılmış olduğunu, apartman çerisinden markete geçişi sağlayan kapı veya pencere bulunmadığı tespit edildiğini, bina giriş kapısının davacının kiracı olarak bulunduğu marketten ayrı bir yerde bulunması, bina kapısının davacı tarafından kullanılan kapı olmaması nedeniyle, takdiri mahkemenizin olmakla birlikte binaya ait kapının ve apartman içerisinde bulunan merdiven altındaki odanın muhafaza altında tutulmasından davacının sorumlu tutulamayacağı kanaatine varıldığını, davacı …’ın, çalındığını iddia ettiği sigaraları sakladıklarını beyan ettiği yerin market içerisinde ofis kısmındaki dolap içerisi olduğunu, davacının sigaraların saklandığı yer olarak gösterdiği yerin, markete alışveriş maksadıyla gelen müşteriler tarafından kullanılmayan ve herkesin göremeyeceği bir konumda olduğunu ve takdiri mahkemenizin olmakla birlikte bu hali ile davacının sigaraları muhafaza altında tutmak için azami gayreti gösterdiği kanaati bildirilmiş, keşif mahallinde dinlenilen davacı tanıklarından …, “Marketin de dahil olduğu binanın sahibi benim. Olay gününün sabahı marketin yanındaki kendi iş yerime geldiğimde binada hırsızlık olduğunu bana bildirdiler. Bunun üzerine sahibi olduğum binayı incelemeye başladım. Binaya girişteki demir olan ana kapının levye ile zorlanarak kilidinin kırılmış olduğunu, kilit kısmının yamultularak kapının açıldığını ve su sayaçlarından bir tanesinin çalınmış olduğunu fark ettim. Dış kapı anahtarla açılmış gibi değildi, kilit kısmında zorlama izleri mevcuttu. Daha sonra içerideki tahta kapının açılıp duvarın delinerek markete girilmiş olduğunu anladım. Davacının sigortadan para alma gibi bir amacının olduğu konusunda daha önce hiç duyumum olmadı. Davacı benim 14 yıllık kiracımdır. Bir kirasının dahi ödemesini aksatmadı. Sigortadan para almaya ihtiyacı yoktur, maddi durumu gayet iyidir. Sigortadan para almak için hırsızlık yaptıracak niyette bir insan değildir. …’ü kişilik olarak tanımıyorum. Bir kaç kez markete girip çıktığını görmüştüm. Simasına aşinayım.” şeklinde, …,”Davacının uzaktan akrabası olup, aynı zamanda marketin iki yan apartmanındaki binada oturuyorum. Akşamları markette davacı …’e yardımcı olmak için gelip çalışıyorum. Markette yanında duruyorum. Dava konusu olayın meydana gelmesinden önceki son 10-15 günde bizim düğünümüz de olacağından akşamları daha çok gelip çalıştım. …’ü vefat eden abimin de arkadaşı olması nedeniyle tanıyorum. Daha önce markete girip çıktığını bilmiyorum. Ben şahit olmadım. Belki benim çalıştığım vakitlerin dışında girip çıkmıştır. Ancak olayın meydana geldiği günden geriye doğru son bir hafta içinde sürekli olarak davacı ….’in yanına markete gelip gidiyordu. Ofis bölümünün içinde olan lavaboya girip çıkıyordu ve “Affedersiniz hasta olmuşum.” diyerek sürekli lavaboya gidiyordu. Zaten delinen duvar da bu ofis bölümünün içerisindedir. Market içerisinde müşteriye bakayım diyerek geziniyordu ve beni …’in yanından göndermeye çalışıyordu. Meğer bu esnada hırsızlık yapacağı yer için keşif yapıyormuş.” şeklinde imzası tahtında beyanda bulunmuşlar ve bilirkişinin raporu ile tanık beyanları ve Mahkememizin keşif mahallindeki gözlemi birlikte değerlendirilerek rapor denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunarak hükme esas alınmış, davacı taraf defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılmak üzere mali müşavir(hesap) bilirkişi görevlendirilmiş olup, davacının dava konusu ettiği zarar kalemlerinin tespiti istenilmiş ve bilirkişinin 09/08/2021 tarihli raporuna göre, dava konusu olay nedeni ile davacının zararının 121.349,15 TL olarak tespit edildiği kanaati bildirilmiş, davalı … vekilinin sigorta hukuku konusunda uzman bilirkişiden rapor alınması talebinin, poliçe incelenerek dava konusu edilen zarar kalemlerinin poliçe teminatı kapsamında olduğu Mahkememizce değerlendirildiğinden reddine karar verilerek hesap bilirkişisinin raporu denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunarak davacı vekilinin davayı ıslah dilekçesi doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacının ceza dosyasında müşteki sıfatının bulunması, davalı … şirketinin ödeme yapmama nedeninin davacının olaya iştirakinin söz konusu olabileceği nedenine dayalı olması, bu konudaki soruşturmada ise davacı hakkında takipsizlik kararı verilmiş olduğu dikkate alınarak ceza davasının sonucunun beklenmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Kabul edilen alacağa, davalı … şirketinin davacının başvurusunu reddettiği tarih olan 16/04/2019 tarihi temerrüt tarihi kabul edilerek bu tarihten itibaren ticari avans faizi işletilmesi gerekmiştir…” şeklindeki gerekçeyle davanın kabulüne, 121.349,15-TL tazminat alacağının 16/04/2019 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Kamu düzeni yönünden yapılan incelemede;
Bilindiği üzere; savunma hakkı, Anayasanın hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” düzenlemesi ile açıkça hüküm altına alınmıştır.
İddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27. maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır.
Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın “açıklama ve ispat hakkı”nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.
Hakkaniyete uygun bir yargılamanın gerçekleşmesini sağlayacak en önemli ilke ise silahların eşitliği ilkesidir. AİHM’nin 6. maddesinin 1. bendinin ilk cümlesinde yer alan silahların eşitliği ilkesi, yine AİHM’ye göre mahkeme önünde sahip olunan hak ve vecibeler bakımından taraflar arasında tam bir eşitliğin bulunması ve bu dengenin bütün yargılama boyunca korunmasıdır. Başka bir deyişle, silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarından birini diğeri karşısında avantajsız bir duruma düşürmeyecek şekilde her iki tarafın deliller de dâhil olmak üzere iddia ve savunmasını ortaya koymak için makul bir olanağa sahip olması, tarafların denge içinde olması demektir.
Söz konusu ilke tarafların usulüne uygun olarak mahkemenin önüne gelmelerini sağlayan tebligat işlemi açısından önemlidir. Çünkü ancak hukuka uygun bir usulde gerçekleşen tebligat üzerine durumdan haberdar olan taraflar iddia ve savunmalarını eşit şekilde yapabileceklerdir.
Savunma hakkının yeterince kullanılamadığı bir yargılamanın doğru sonuçlar vermesi beklenemez. Adil yargılamayı gerçekleştirmeye yönelik her hukuk kuralı savunma hakkının varlığına işaret edecektir. Hak arama özgürlüğü ve bunun somut unsurlarından biri olan savunmanın yapılabilmesinin ilk koşulu ise tebligattır. Bir yargılama sırasında taraflar, yargılama hakkındaki ilk bilgilere ve bunun sonucunda iddia ve savunma yapabilme haklarına ancak usulüne uygun tebligat ile kavuşabilecek ve bu şekilde savunma yapılabilecektir. Bunun tersi olarak geçerli ve usulüne uygun bir tebligat olmaksızın yargılama yapılması ise, savunma hakkının, dolayısıyla en temel insan haklarından birinin ihlali anlamına gelecektir (Mehmet Ruşen Gültekin, Adil Yargılanma Hakkının Gerçekleşmesini Sağlayan Araçlardan Milletlerarası Tebligat ve İstinabe, (Doktora Tezi), Ankara 2006, s. 17 vd.).(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28/02/2018 tarihli 2017/21-1721 E. 2018/345 K. sayılı ilamı)
Konu ile ilgili Yargıtay 22. H.D. de 23/12/2019 tarih 2017/26517 E. 2019/24098 K. sayılı ilamında; “…Anayasa’nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde belirtilen hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Kamu düzeni ile ilgili olan bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Yargılamanın hukuka uygun ve sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunmanın özgürce ileri sürülebilmesi ve delillerin eksiksiz olarak toplanıp tartışılabilmesi, öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilmeleri ile olanaklıdır. Hasımsız davalar hariç olmak üzere, dava dilekçesi ile duruşma gün ve saati karşı tarafa tebliğ edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan davaya bakılamaz ve yargılama yapılamaz…” şeklinde hüküm vermiştir.
Diğer yönden; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 316-322 maddeleri arasında basit yargılama usulü düzenlenmiştir. Ön inceleme ve tahkikat başlıklı 320/2.maddesinde; “Daha önce karar verilemeyen hâllerde mahkeme, ilk duruşmada dava şartları ve ilk itirazlarla hak düşürücü süre ve zamanaşımı hakkında tarafları dinler; daha sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder. Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder. Tarafların sulh olup olmadıkları, sulh olmadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanağa yazılır; tutanağın altı hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.”, hüküm başlıklı 321.maddesinde ise; “Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez.” hükmü yer almaktadır.
Somut dosyada; ilk derece mahkemesince 20/12/2019 tarihli tensip zaptıyla, HMK’nın 316. vd. maddeleri gereğince ön incelemenin duruşmalı yapılmasına, ön inceleme duruşma tarihinin ve tensip zaptının (davacılar vekiline HMK’nın 139, 147/2 ve 150. maddesi gereğince, davalıya HMK’nın 139. ve 147/2. maddesi gereğince) çıkartılacak davetiye ile taraflara bildirilmesine, ve ön inceleme duruşmasının 08/04/2020 günü saat 10:05’a bırakılmasına tensiben karar verildiği, Covid-19 salgını nedeniyle 07/04/2020 tarihli, “Duruşmanın Ertelenmesine Yönelik Tutanak ” ile, duruşmanın 05/10/2020 gününe bırakılmasına,yeni duruşma gününün taraflara/vekillerine tebliğine karar verildiği, bununla birlikte erteleme tutanağı ve yeni ön inceleme duruşma gününün HMK’nın 139. maddesinde ön görülen usule uygun şekilde davalıya tebliğ edilmediği, ön inceleme duruşmasının davalının yokluğunda yapıldığı, usulüne uygun bir ön inceleme duruşması yapılarak tahkikata esas olacak şekilde tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespit edilmediği, sulhe veya arabuluculuğa teşvik edilmedikleri, anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğunun tutanağa yazılarak taraflarca imzalanmadığı anlaşılmakla; davalının savunma hakkının kısıtlandığı açıktır. Davalı tarafça istinaf sebebi olarak ileri sürülmemiş ise de Anayasa ile koruma altına alınan bu hakkın ihlali, kamu düzenine ilişkin olup re’sen nazara alınması gerekmektedir.
Dolayısıyla,
ön inceleme duruşması usulüne uygun yapılmadan, davanın esası hakkında karar verilmesi 6100 sayılı HMK’nın 320. maddesinde yer alan emredici nitelikteki düzenlemeye aykırıdır.
Davalının istinaf itirazlarının incelenmesinde;
Diğer yönden, kural olarak 6098 sayılı TBK’nın 74. maddesi gereğince ceza mahkemesince verilen kararlar hukuk hakimi bakımından bağlayıcı değildir. Ancak, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir, ceza mahkemesince fiilin hukuka aykırılığına yönelik kesinleşen maddi olgular hukuk hakimi bakımından da bağlayıcı olup, taraflar yönünden de kesin delil niteliği taşımaktadır. (Yargıtay HGK’nın 17/09/2008 Tarih, 2008/4/564 Esas, 2008/536 Karar).
Somut olayda davaya konu hırsızlık olayı ile ilgili olarak, Gebze 11. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2020/950 Esas sayılı dosyasında sanık … hakkında,”Bina İçinde Muhafaza Altına Alınmış Olan Eşya Hakkında Hırsızlık, Görevi Yaptırmamak İçin Direnme, İşyeri Dokunulmazlığını İhlal Etme, Mala Zarar Verme” suçundan kamu davası açılmış olup, dosya akıbeti ve varsa ceza kararının kesinleşip kesinleşmediği anlaşılmamaktadır.
Mahkemece, gerekçeli karar başlığında; davacı vekillerinin adresinin yazılmamış olması, 6100 sayılı HMK’nın 297/1-b maddesine aykırı olmakla birlikte sonuca etkili olmadığından, kaldırma nedeni yapılmamış ve bu hususa eleştiri getirilmekle yetinilmiştir.
Bu durumda ilk derece mahkemesi tarafından ceza dosyası getirtilip, ceza dava dosyasının sonucu beklenerek, ceza mahkemesi tarafından kabul edilen maddi olgular ve eldeki davaya etkisi dikkate alınmak suretiyle yapılacak değerlendirme sonucuna göre bir karar verilmek üzere dosyanın HMK’nın 353/1-a.4-6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalının ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.4-6 maddesi gereğince; yukarıda açılanan hususlara ilişkin olmak üzere ESASTAN KABULÜNE,
2-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/12/2021 tarih, 2019/1157 Esas ve 2021/1022 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-İİK’nın 36/5 maddesi gereğince davalı vekilince Gebze İcra Dairesinin 2022/4220 Esas sayılı dosyasına sunulan teminatın davacı/lıya iadesine,
9-Davalı hakkında düzenlenen 15/04/2022 tarihli ve 7.537,01-TL bedelli harç tahsil müzekkeresinin iptaline, mahkemesince işlem yapılmaksızın geri istenilmesine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi.26/05/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*