Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/738 E. 2022/611 K. 21.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/738 – 2022/611
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/738
KARAR NO : 2022/611

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/12/2021
NUMARASI : 2021/395 Esas – 2021/150 Karar

DAVACI : ANADOLUBANK A.Ş. – Atakent Mah 243 Sok. No: 6/14C/25 Küçükçekrpece/İSTANBUL
VEKİLİ : Av. ……
DAVALI : GÜZELGÜN TELEKOMÜNİKASYON VE GAYRİMENKUL ANONİM ŞİRKETİ – Semerciler Mah. Saraçlar Sok. Nur İşhanı Apt. No:16/101 Adapazarı/SAKARYA
VEKİLİ : Av. ……

DAVA TÜRÜ : Çekişmeli Alacak ( İİK’nın 308-(b)
DAVA TARİHİ : 02/02/2021

KARAR TARİHİ : 21/03/2022
KR. YAZIM TARİHİ : 21/03/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davacı Anadolubank A.Ş. ile Güzelgün Telekomünikasyon ve Gayrimenkul A. Ş. arasında Genel Kredi Sözleşmesinin imzalanmış olduğunu ve borçlu şirkete kredi kullandırılmış olduğunu, iş bu Genel Kredi Sözleşmesi uyarınca alacak ipotek ile teminat altına alınmış olup, davalının taşınmazı üzerine davacı banka lehine ipotek konulmuş olduğunun, borçlu şirket ve müşterek ve müteselsil kefil Genel Kredi Sözleşmesi’nden doğan borçlarını yerine getirmediğinden hem borçlu şirket hem de dava dışı borçlu kefil adına Üsküdar 16. Noterliği’nin 03/10/2018 Tarih ve 49799 yevmiye numaralı ihtarnamesinin gönderilmiş olduğunun, ihtar olunan tebliğe rağmen borçlu şirketin ve dava dışı kefilinin ihtarnamede yer alan talepleri yerine getirmemiş olduklarını, davacı bankanını alacağı ipotek ile teminat altına alındığı için İstanbul 10. İcra Müdürlüğü’nün 2019/60 Esas sayılı dosya ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibinin 04/01/2019 tarihinde başlatılmış olduğunun, davalı şirketin 25/10/2018 tarihinde Sakarya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/416 Esas sayılı dosyası üzerinden konkordato talebinde bulunmuş olduğunu, davacı bankanın da müdahil olduğunun, yapılan konkordato yargılaması neticesinde davalı borçlu şirket lehine 25/10/2018 tarihinde (3) aylık geçici mühlet verilmiş olmakla nihayetinde 25/03/2019 tarihinde ise (1) yıllık kesin mühlet verilmiş olduğunu, bunun üzerine yasal süresi içerisinde 15/04/20219 tarihinde, konkordato alacak komiserlerine verilen dilekçe ile konkordato kesin mühleti olan 25/03/2019 tarihi itibari 614.752,26-TL nakit ve 16.000,00-TL gayri nakit olmak üzere toplam 630.752,26-TL alacaklarının kaydının yapılmış olduğunun, fakat müvekkil bankanın alacağı rehinli alacaklılar listesinde 424.007,81-TL olarak kabul edilmiş olduğunun, borçlunun davacı banka alacağına itirazının dayanaksız olduğunu, davacı bankanın alacak tutarının eksik kabul edilmiş olmakla birlikte gayre nakit alacak miktarına ise hiç yer verilmemiş olduğunu, sonuç olarak 206.744,45-TL alacaklarının reddedilmiş olduğunun, davacı bankanın bugün itibariyle hesapladığı toplam alacağının 1.368.364,50-TL olduğunun, tüm bu nedenlerle, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla reddedilen alacaklarının şimdilik 206.744,45-TL’lik kısmının faizi ile davalı borçludan tahsilini, davacı bankanın alacağının konkordato nisabına dahil edilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davanın aşağıda arz edeceğimiz sebeplerden ötürü reddine karar verilmesini talep ettiklerinin, Komiser tarafından hazırlanan rapor üzerine alacaklıların alacak ayıt taleplerinin bazıları nisaba dahil edilmiş, bazıları kısmen veya tamamen çekişmeli hale gelmiş olduğunun, bu hesaplamaların ve kararların İİK’na uygun olarak yapıldığının, davalının, davacı bankadan KGF teminatlı kredi, taşınmaz ipoteği karşılığı rotatif kredi gibi krediler kullanmış olduğunun, bu sebeple dava dilekçesi ekinde yer alan ipotek resmi senedinden de görülebileceği gibi İstanbul İli, …….. Numaralı bağımsız bölüm üzerine 3. Derecede 1.000.000 TL bedelli ipotek tesis edilmiş olduğunu, daha sonra konkordato dosyasında ilgili taşınmazlar için kıymet takdirleri yaptırılmış ve alacaklının taşınmazın rayiç değerleriyle teminat altına alınabilen tutarındaki alacağı rehinli alacak olarak kabul edilmiş, kaydi olarak ipotek/rehin tesis edilmiş olmakla birlikte rayiç değerin üstünde kalan kısma tekabül eden alacağın adi alacak olarak kabul edilmiş olduğunu, hesaplamalar ve rehinli alacak tespitine dair detayların konkordato dosyasında bulunan komiser raporlarında yer aldığının, yapılan hesaplamalar ve tasniflerin tamamen İİK’na uygun olduğunun, dolayısıyla davacının davasının yerinde olmadığının, davanın reddine karar verilmesinin gerekmekte olduğunun, tüm bu nedenlerle; davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” …
1-Davanın Mahkememizin yetkisizliği nedeniyle 6100 Sayılı HMK’nun 114/1-ç, 115/2 gereği davanın USULDEN REDDİNE,
2-Dosyanın karar kesinleştiğinde kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içerisinde başvurulması için dosyanın yetkili İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine … ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının yerleşim yerinin Sakarya ili sınırları içerisinde bulunması sebebiyle yetkili mahkeme ise Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu; ilk derece mahkemesi tarafından vekalet ücretine hükmedilmediğini beyan ile; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalı borçlu şirketin istinaf başvurusu davacı bankanın alacağının tahsilini engellemek amacı taşımakta olup gerekçeleri de asılsız olduğunu; şöyle ki; Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/12/2021 tarih ve 2021/395 E. 2021/150 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere 2004 sayılı İİK’nın m. 285. uyarınca konkordato talebi için yetkili ve görevli mahkemenin iflasa tabi olan borçlu için 154. maddenin birinci veya ikinci fıkralarında yazılı yerdeki, iflasa tabi olmayan borçlu için yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesi olduğunu; İİK’nın m. 154. ise iflas davaları için yetki sözleşmesinin yapılamayacağı, iflas davalarının mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılacağı hüküm altına alındığını; henüz dava açıldığında üç gündür “………..” adresine taşınmış olan davalı borçlu şirketinin muamele merkezinin Kartal/ İstanbul olduğu açık olduğunu beyan ile; davalı tarafın istinaf istemlerinin reddine, karar verilmesini, talep ederiz.

DELİLLER: Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/12/2021 Tarih – 2021/395 Esas – 2021/150 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
DAVA; 2004 sayılı İİK’nın 308-(b) maddesi gereğince açılan çekişmeli alacak istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince; ” …Mahkememizin yetkisizliği nedeniyle 6100 Sayılı HMK’nun 114/1-ç, 115/2 gereği davanın USULDEN REDDİNE,2-Dosyanın kararı kesinleştiğinde kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içerisinde başvurulması için dosyanın yetkili İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine … ” karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince kamu düzeni yönünden ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Dosya kapsamı delillere göre; Davalı Güzelgün Telekomünikasyon ve Gayrimenkul A.Ş ve dava dışı kefiller … ve … tarafından Sakarya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 2018/416 Esas sayılı dosyasından konkordato talep edildiği, İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 18/12/2020 tarihli ve 2018/416 Esas – 2020/626 Kararla;
” …1- Konkordato talebinin Güzelgün Telekomünikasyon ve Gayrimenkul A.Ş. yönünden kabulü ile Sakarya Ticaret Sicil Müdürlüğüne kayıtlı Güzelgün Telekomünikasyon ve Gayrimenkul A.Ş.’nin konkordato projesinin alacaklılar yönünden İİK 305 ve 306. maddeleri gereğince tasdikine,
2-Talep eden şirket’in İ.İ.K 302. Mad. Uyarınca alacaklılar yönünden konkordato projesi kapsamındaki adi borçlarından 39.538.310,69 TL’nin %50’sinin ilk taksit ödemesinin 31/01/2023 tarihinden başlanmak üzere takip eden her ayın sonunda bir olmak üzere 96 ayda ( 8 yılda ) taksitler halinde ödenmesine,
Rehinli borçlarından 5.067.825,07 TL’nin ilk taksidi 31/01/2021 den başlamak üzere takip eden her ayın sonunda bir olmak üzere 72 ayda taksitler halinde ödenmesine,
İmtiyazlı boçlarından 2.988.841,78 TL’nin (güncel borç tutarı 6.685.430,03 TL) ilk taksidi 31/01/2021 den başlamak üzere takip eden her ayın sonunda bir olmak üzere 36 ayda taksitler halinde ödenmesine,
15.000 TL altındaki borçların 2021 yılında (2021 yılının 4.8.ve12. Aylarında) 3 eşit taksit halinde ödenmesine,
3-İ.İ.K 307/1 mad. Gereğince rehinli alacaklara rehinli olan malların (taşınır ve taşınmazların) muhafazası ve satışının işbu karar tarihinden (18.12.2020) itibaren 6 ay süre ile (18.06.2021 tarihine kadar) ertelenmesine, şirket hakkında verilen diğer tüm tedbirlerin karar ile birlikte kaldırılmasına,
4-Alacağı itiraza uğramış alacaklıların İ.İ.K 308/b mad. Uyarınca tasdik kararının ilanından itibaren 1 ay içerisinde dava açabileceklerinin ihtarına…” karar verildiği, ilk derece mahkemesi kararının istinaf edilmesi üzerine Daire’mizin 18/05/2021tarihli ve 2021/639 Esas-2021/862 Karar sayılı kararıyla; davacı şirketin muamele merkezinin İstanbul/Kartal’da olması sebebiyle ilk derece mahkeme kararının; dava tarihi itibariyle muamele merkezinin İstanbul ili olduğu anlaşılmakla, kamu düzenine ilişkin kesin yetki şartının gerçekleşmediği, bu nedenle davanın şirket yönünden yetkisiz mahkemede açılması nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 114-(1)-ç ve 115-(2) maddeleri uyarınca kesin yetki yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, kararın kesinleşmesinden sonra ve talep halinde dosyanın yetkili İstanbul Anadolu Adliyesi Ticaret Mahkemelerine gönderilmesine karar verildiği, Daire’mizin kararından sonra şirket hakkındaki konkordato davasının İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/418 E. Sayılı dosyasında görülmeye devam ettiği, Sakarya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 18/12/2020 tarihli ve 2018/416 Esas – 2020/626 Karar sayılı konkordatonun tasdiki kararından sonra ise 02/02/2021 tarihinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

1-Kamu düzeni yönünden yapılan incelemeye göre;
Eldeki dava öncelikle Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde (Asliye Ticaret mahkemesi Sıfatıyla) açılmış, 10/09/2021 tarih ve 2021/43 Esas-2021/434 Karar sayılı kararla, 01/09/2021 tarihi itibarıyla Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin faaliyete başladığı gerekçesiyle dosyanın görevli ve yetkili Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.
Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin istinaf incelemesine konu 05/12/2021 tarih, 2021/395 Esas- 2021/150 Karar sayılı kararı ile ise mahkemenin yetkisizliği nedeniyle 6100 Sayılı HMK’nun 114/1-ç, 115/2 gereği davanın usulden reddine, dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı çevresi Sakarya ilinin mülki sınırları olarak belirlenmiş ve iş bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiştir.
Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı öncesinde asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların Asliye Ticaret Mahkemesi’ne devredilip devredilmeyeceği (Görevsizlik kararı verilip verilmeyeceği) veya aynı mahkemede görülmeye devam edilip edilmeyeceği sorununun öncelikle çözümlenmesi gerekmektedir.
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulu’nun 23.12.2021 tarihli ve 2021/15 Esas sayılı başvurusunda; Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/1672 E. -2021/1483 K. sayılı dosyası ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 2021/1939 E. – 2021/1732 K. sayılı dosyasından verilen kesin nitelikteki kararlar arasında, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı sonrası asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilip, devredilmeyeceği hakkında görüş farklılıkları nedeniyle uyuşmazlık bulunduğu bildirilip, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un “Başkanlar Kurulunun Görevleri” başlıklı 35/1-3 maddesi kapsamında uyuşmazlıkların giderilmesinin talep edilmesi üzerine; Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 21/02/2022 tarih, 2022/1073 Esas ve 2022/2686 Karar sayılı İçtihadında;
” Genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir. Bilindiği üzere, ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama yoktur. Genel mahkemelerin bakacakları davalar, belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer. Buna karşılık özel mahkemeler, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Diğer bir ifadeyle, özel mahkemeler özel kanunlarla kurulmuş olup özel kanunlarda belirtilen davaları yürütür.
Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup, HMK’nın 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır. HMK’nın 115. maddesine göre ise dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. Diğer taraftan görevsiz mahkeme davanın esası hakkında karar veremez. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukukî ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukukî niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir. Görev nedeniyle dava dilekçesinin reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “asliye hukuk mahkemelerinin görevi” başlıklı 2. maddesi; “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” hükümlerini içermektedir.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5. maddesinin 1. fıkrası; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” hükmünü, 5. maddesinin 3. fıkrası ise; “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” hükümlerini içermektedir.
Görüldüğü üzere, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanuni hakim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkanı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir.
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O halde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır. Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.04.2019 tarihli ve 2017/11-10 E., 2019/401 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir.
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile yeni kurulan (Alanya, Aydın, Balıkesir, Diyarbakır, Manisa, Muğla, Sakarya ve Tekirdağ) asliye ticaret mahkemeleri ile mevcut bulunan (Adana, Ankara, Ankara Batı, Antalya, Bakırköy, Bursa, Denizli, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Gebze, İskenderun, İstanbul, İstanbul Anadolu, İzmir, Karşıyaka, Kayseri, Kocaeli, Konya, Mersin, Samsun, Şanlıurfa ve Trabzon) asliye ticaret mahkemelerinin yargı çevreleri belirlenmiştir. Ancak halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O halde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmadığından, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı sonrası asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilerek, asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğine ilişkin kararı yerinde değildir…” denilmek suretiyle uyuşmazlık giderilmiştir.
Yukarıda anılan Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 21/02/2022 tarih, 2022/1073 Esas ve 2022/2686 Karar sayılı İçtihadı da dikkate alınarak somut olayda; eldeki davanın ticari bir dava olduğu,Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı çevresinin Sakarya ilinin mülki sınırları olarak belirlendiği, aynı karara göre Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/09/2021 tarihinden itibaren faaliyete geçtiği, eldeki davanın Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin faaliyete geçtiği 01/09/2021 tarihinden önce 02/02/2021 tarihinde Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde (Asliye Ticaret mahkemesi Sıfatıyla) açıldığı, dolayısıyla derdest dosya hakkında gönderme kararı veya görevsizlik kararı verilmesinin doğru olmadığı gibi, görevli olmayan Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından istinafa konu kararın verilmesinin de doğru olmadığı, davaya bakma görevinin Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne (Asliye Ticaret mahkemesi Sıfatıyla) ait olduğu değerlendirilmiştir.
2-Kabule göre ise;
İİK’nın 285. maddesi yollaması ile İİK’nın 154. maddesi uyarınca; konkordato taleplerinde yetkili ve görevli mahkeme, borçlunun muamale merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesi olup bu yetki kuralı, kamu düzenine ilişkin ve kesindir. Konkordato talebinde bulunan şirketin ticaret siciline kayıtlı olduğu yer, muamele merkezi yönünden karine teşkil ederse de, ticaret sicilinde kayıtlı yerden başka bir yerin muamele merkezi olduğu kanıtlanırsa davanın da bu yer ticaret mahkemesinde açılması gerekir. Muamele merkezinden kasıt, borçlunun ticarethanesinin olduğu yer olmayıp; borçlunun, ticaret yaptığı kişilere yönelik olarak işlerini takip ettiği yerdir. Gerçek veya tüzel kişi tacir birden fazla yerde ticari faaliyetlerde bulunuyor; ancak, bu işletmelerden birinde yoğun şekilde ticari faaliyetler yürütüyor ve tüm ticari işletmesini buradan idare ediyor ise muamele merkezi, ticari faaliyetlerin idare edildiği yer olarak vasıflandırılmaktadır (Baki Kuru (1988), İflâs ve Konkordato Hukuku (İflâs ve Konkordato), Alfa Basım ve Dağıtım, Ankara, s. 53; Güneysu-Güngör, s. 129.)
İflası istenen kişinin ticaret siciline kayıtlı olduğu yer, muamele merkezi yönünden karine teşkil ederse de, ticaret sicilinde kayıtlı yerden başka bir yerin muamele merkezi olduğu kanıtlanırsa iflas davasının bu yer ticaret mahkemesinde açılması gerekir (Yargıtay HGK’nın 2012/19-643 Esas, 2013/256 Karar sayılı kararı). Aynı kural konkordato davaları için de geçerli bulunmaktadır.
İİK’nın 285. maddesi yollaması ile İİK’nın 154. maddesi uyarınca; konkordato taleplerinde yetkili ve görevli mahkeme, borçlunun muamale merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesi olup bu yetki kuralı, kamu düzenine ilişkin ve kesin olmakla birlikte, eldeki davada olduğu gibi İİK’nın 308-(b) maddesi gereğince açılan çekişmeli alacak davalarında yetkinin kesin olup olmadığı, diğer deyişle İİK’nın 285. maddesi yollaması ile İİK’nın 154. maddesinde düzenlenen yetki kuralının bu tür davalarda da uygulanıp uygulanmayacağı üzerinde durulması gerekmektedir.
İİK’nın 308-(b) maddesinde; Alacakları itiraza uğramış olan alacaklılar, tasdik kararının ilanı tarihinden itibaren bir ay içinde dava açabilirler. Tasdik kararını veren mahkeme, konkordato projesi uyarınca çekişmeli alacaklara isabet eden payın, kararın kesinleşmesine kadar borçlu tarafından, mahkemece belirlenen bir bankaya yatırılmasına karar verebilir. Süresi içinde dava açmamış olan alacaklılar, bu paydan ödeme yapılmasını talep edemezler; bu durumda yatırılan pay borçluya iade edilir” hükmü düzenlenmiştir.
İİK’nın 308-(b) maddesi gereğince açılan çekişmeli alacak davası hasımlı bir dava olup, bu davanın borçlu da hasım (davalı) gösterilerek ayrı bir dava olarak genel hükümlere göre açılıp görülmesi, tarafların ileri sürdükleri deliller toplanarak karar verilmesi gerekmektedir. (Davanın açılacağı mahkemenin yetki veya görevi hakkında bir açıklık olmadığından, bu dava genel hükümlere göre açılacaktır. Ancak taraflar arasında söz konusu alacak hakkında yetki yada tahkim sözleşmesi varsa mahkeme buna göre belirlenir. Kuru, El Kitabı, s.1500-1501; SK SchKG- Hunkeler/Wohl, Art,315,N.7. Prof.Dr. Hakan Pekcanıtez- Prof.Dr. Güray Erdönmez, 7101 Sayılı Kanun Çerçevesinde Konkordato, XIII- Çekişmeli Alacaklar Hakkında Dava, s,153).
İİK’nın 308-(b) maddesi gereğince açılan çekişmeli alacak davasında görevli mahkeme genel hükümlere göre belirlenir.( Ankara BAM 13. HD. 11/10/201 tarih, 2021/617 Esas-2021/ 577 Karar, İzmir Bam 20.HD. 08/09/2020 tarih, 2020/444 Esas- 2020/277 Karar).
Yukarıda yapılan açıklamalar, alıntılanan ilmi görüşler ve yargı kararları hep birlikte değerlendirildiğinde; İİK’nın 308-(b) maddesi gereğince açılan çekişmeli alacak davasının konkordato davasından ayrı, genel hükümlere göre açılıp görülen bir dava olduğu, bu tür davalarda mahkemenin görev ve yetkisinin de genel hükümlere göre belirleneceği, yine bu tür davaların İİK.’nun 285. maddesi yollaması ile İİK’nın 154. maddesinde düzenlenen kesin yetki kuralına tabi olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 5. maddesinde “Mahkemelerin yetkisi, diğer kanunlarda yer alan yetkiye ilişkin hükümler saklı kalmak üzere, bu Kanundaki hükümlere tabidir.” denilerek genel kural düzenleme altına alınmış olup, aynı Kanun’un 6. maddesi ile de “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir,..” genel yetki kuralı düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun, kesin olmayan yetki itirazının, ilk itiraz (HMK. m.116/1-a) olduğunu; ilk itirazların bir ön sorun gibi incelenmesi ve karara bağlanması gerektiğini (HMK. m.117/3) düzenlemiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun19/4. maddesine göre de yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir. Hakim doğrudan (re’sen) yetkisizlik kararı veremez.
Somut olayda; davacı tarafından İİK’nın 308-(b) maddesi gereğince çekişmeli alacak davası açıldığı, İİK’nın 308-(b) maddesinde yetkili mahkeme hakkında açık bir düzenlemenin bulunmadığı, çekişmeli alacak davasının konkordato davasından ayrı, genel hükümlere göre açılıp görülen bir dava olduğu, bu tür davalarda mahkemenin görev ve yetkisinin de genel hükümlere göre belirleneceği, İİK’nın 308-(b) maddesine göre açılan davanın İİK’nın 285. maddesi yollaması ile İİK’nın 154 maddesinde düzenlenen kesin yetki kuralına tabi olmadığı, taraflar arasında yetki yada tahkim sözleşmesi bulunmadığı, davalı vekilinin cevap dilekçesinde yetki ilk itirazı ileri sürmediği , kesin olmayan yetki (ilk itiraz) söz konusu olduğunda mahkemece yetkili olup olmadığının re’sen değerlendirilip yetkisizlik kararı verilemeyeceği, konkordato davası kapsamında yapılan yetki (kesin yetki) değerlendirmesinin eldeki dava açısından bağlayıcı olmadığı, mevcut durumda Sakarya Mahkeme’lerinin İİK’nın 308-(b) maddesi gereğince açılan çekişmeli alacak davasını görmekle yetkili olduğu, yetkili ve görevli mahkemece tarafların savunma ve delilleri ile konkordato davasının bulunduğu aşama dikkate alınarak gerekli yargılama ve hukuki değerlendirmenin yapılması gerektiği, Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin davanın kesin yetki kurallarına tabi olduğu şeklindeki kabulünün de doğru olmadığı, değerlendirilmiştir.
3-Gerekçeli karar başlığında; davacı ile davalı ve vekilinin adreslerinin yazılmaması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı ise de, bu eksiklik mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden eleştirilmekle yetinilmiştir.
Açıklanan gerekçelerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda (1) nolu bentte açıklanan kamu düzenine ilişkin ve (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle kabulüne, dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir hususta bulunmadığından; dairemizce davanın esası hakkında HMK’nın 353-(1)-b)-2) madde gereğince hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalının ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜNE, Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/12/2021 Tarih – 2021/395 Esas – 2021/150 Karar sayılı kararının HMK’nın 353-(b)-2) maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
YENİDEN YARGILAMA YAPILMASI GEREKMEDİĞİNDEN AŞAĞIDAKİ ŞEKİLDE HÜKÜM KURULMASINA,
a-Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’ne açılan davanın dava şartı (görev) yokluğu nedeniyle HMK’nın 114-(1)-c) ve 115-(2) maddeler gereğince USULDEN REDDİNE,
Dairemiz kararı kesin nitelikte olduğundan, HMK’nın 20. maddesi uyarınca bu kararının tebliğ tarihinden itibaren (2) haftalık kesin süre içinde ve talep halinde dosyanın yetkili ve görevli Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesine (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) gönderilmesine, aksi halde ilk derece mahkekmesince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
b-6100 sayılı HMK’nın 331-(2) maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi hâlinde, yargılama giderlerine o mahkemece hükmedilmesine,
c-6100 sayılı HMK’nın 331-(2) maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise, talep halinde mahkemece verilecek ek kararla dosya üzerinden bu durumun tespiti ile yargılama giderleri ve vekalet ücreti hususunda karar verilmesine,
2-İstinaf incelemesi yönünden harç ve yargılama masrafları;
a-İstinaf Kanun Yoluna Başvuru harcının hazineye irad kaydına,
b-İstinaf Karar Harcının talep halinde ilk derece mahkemesince davalıya iadesine,
c-Davalı tarafından yapılan 162,10-TL İstinaf Kanun yolu masrafının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
d-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
e-Davalının yatırdığı istinaf gider avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince davalıya iadesine,
f-Kararın, 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/03/2022

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*