Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/736 E. 2022/1285 K. 13.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :2022/736
KARAR NO :2022/1285

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :…
ÜYE :…
ÜYE :…
KATİP :…

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :09/12/2021
NUMARASI :2021/48 Esas – 2021/158 Karar

DAVACI :AYGÜN İNŞAAT- TAAHHÜT- HAFRİYAT- NAKLİYAT VE TİC. SAN. LTD. ŞTİ.
VEKİLİ :Av. …
DAVALI :ADA DOĞUKARADENİZ İNŞAAT MALZEMELERİ NAKLİYE TAAHHÜT HAFRİYAT OTOMOTİV SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.
VEKİLİ :Av. ….

DAVA :Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :04/08/2020
KARAR TARİHİ :13/06/2022
KR. YAZIM TARİHİ :22/06/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davalı ile davacının 29/12/2015 tarihinde ticari ilişki içerisine girdiklerini ve 130.000,00 TL karşılığında 108.334 kg muhtelif inşaat demiri alım-satımı hususunda anlaştıklarını, bu anlaşma uyarınca davacının tüm satış bedelini 29.12.2015 tarihinde davalının Akbank hesabına ödeyeceğine davalının ise 108.334 kg muhtelif inşaat demirine kendi depolarında stoklayacağını ve davacının talebi halinde davacıya göndereceğine, bu sebeple davacı tarafından 29.12.2015 tarihinde 108.334 kg demirin satış bedeli olan 130.000,00 TL’nin davalının Akbank hesabına “demir alımı” açıklamasıyla yatırıldığını, davalı şirket tarafından da “emtianın karşı tarafa sevki daha sonra yapılacaktır.” açıklamasıyla 0037413 numaralı fatura düzenlendiğini, anlaşma doğrultusunda bedeli ödenen ve davalı şirket depolarında bulunan 108.334 kg muhtelif inşaat demirinin 6.260 kg’ın 06.02.2016 tarihinde ve 1.311,50 kg 28.04.2016 tarihinde olmak üzere toplamda 7.571,50 kg inşaat demirinin davacıya tesliminin sağlandığını, ancak kalan 100.762,50 kg muhtelif inşaat demirinin davacının tüm taleplerine rağmen teslim edilmediğini, davacı tarafından davalı şirketten satın alınan 108.334 kg muhtelif inşaat demirinin 100.762,50 kg nin davacıya teslim edilmemesi sebebiyle öncelikle davacı tarafından bedeli ödenen 100.762,50 kg demirin aynen ifası ve gecikmeden doğan tazminatın hesaplanarak tarafına ödenmesini, bu talebinin mümkün olmaması halinde ise 100.762,50 kg muhtelif inşaat demirinin dava tarihi itibariyle değerinin tespit edilerek bedelin belirlenmesinden sonra arttırılmak üzere fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000,00 TL’nin temerrüt tarih olan 10.01.2020 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte tahsiline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin menfur darbe girişiminden sonra TMSF tarafından kayyım atanan şirketlerden olduğunu şirketin TMSF tarafından kayyım atandıktan sonra tüm faaliyetlerinin TMSF’nin belirlediği kayyım heyeti tarafından yürütüldüğünü kayyım heyetinin davacı şirketi ile ilgili alacak taleplerini titizlikle incelediğini şüpheli gördüğü taleplerine cevap verdiğini, davalı şirkete TMSF tarafından 20.10.2016/268 sayılı kararıyla müdürler kurulu atandığını söz konusu kurul atandıktan sonra şirket depolarında detaylı inceleme yapıldığını yapılan incelemelerde şirket depolarında davacı tarafın iddia ettiği şekilde muhtelif inşaat demiri bulunmadığının tespit edildiğini, davacının dava dilekçesinde yer alan “malzeme sipariş bilgi formu”nun her zaman geriye dönük olarak tanzim edilebilecek bir evrak olduğunu, yine söz konusu evrak üzerindeki “Demirin tüm faturası kesilmiş olup, malzeme depomuzda stoklanmıştır.” şeklindeki şerhin de kimin tarafından yazıldığının sabit olmadığını, davacının iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğu dikkate alınarak davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; “… Açılan davanın KABULÜ ile, 389.991,18-TL’nin temerrüt tarihi olan 10.01.2020 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine … ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafından dava dilekçesi ekinde sunulan ve üzerinde sipariş formu yazan belgenin aslının dosyaya ibraz edilmediğini, davalı şirketin kayıtları incelendiğinde; belirtilen tarihlerde söz konusu ticari ilişkinin gerçekleştiği ve satış bedelinin şirket hesaplarına geçtiğinin gözüktüğü, söz konusu ticari işlemin davacı tarafın şirket kayıtlarında da bulunduğu dosyaya ibraz edilen 28.04.2021 tarihli Bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, söz konusu işlemin her iki şirketin kayıtlarında bulunmasının, ticari işleme konu demirlerin teslim edildiğini gösterdiğini, yerel mahkemece ispat yükünün kimde olduğu noktasında hataya düşüldüğünü, davacının açılmış olan davada kötü niyetli olarak hareket ettiğini, davalı şirketin Sakarya 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 09.09.2016 tarih ve 2016/3456 D.iş sayılı kararı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilmiş olduğunu, Fonun şirkete kayyım olarak atandığını, 690 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 73/6. maddesinde kayyımlık görevi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yürütülen şirketlerin, açtıkları davalarda harçtan muaf olduğunun belirtildiğini, TMSF ‘ye devredilen firmalardan olan davalı firma da harçtan muaf olup bu hususta işlem yapılması gerektiğini, belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; şirket kayıtlarında teslime ilişkin bir verinin bulunmadığı davalı şirket tarafından da kabul edildiğini, bu durumda dava konusu bedeli ödenmiş demirin teslim edilmediğinin son derece açık olduğunu, ayrıca malın teslim edildiği, teslim makbuzu, sevk irsaliyesi, irsaliyeli fatura ile ispat edilebileceğini, ancak bunlardan herhangi birinin mevcut olmaması da söz konusu malların teslim edilmediğini gösterdiğini, taraflar arasındaki işlem tarihi ile şirketin TMSF’ye devredilerek müdürler kurulunun atanma tarihi arasında 11 aylık sürenin mevcut olduğunun, bu 11 aylık süre içerisinde müdürler kurulunca davalı şirketin deposunda bir inceleme olmadığı ve tüm ürünlerin davalının tasarrufunda olduğunun açıkça anlaşıldığının, dolayısıyla bu hususun malın teslim edildiğinin göstergesi olduğu yönündeki iddialar maddi gerçeğe aykırı olmakla birlikte hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, davalı tarafın istinaf başvurusunun yalnızca yargılamayı uzatmak ve neticede davacının alacağına kavuşmasını engellemek amacıyla yapıldığının sabit olduğunu, davalı tarafın iddialarını ispat edemedikleri gerçeği karşısında mahkemenin gerekçesinde belirtilen sebeplerle davayı reddetmesinin hem yasa hem de hukuk kurallarına , hem de yerleşik Yargıtay içtihatları ve istinaf mahkemesi kararlarına da uygun olduğunu, beyan ederek davalı tarafın istinaf istemlerinin reddine, karar verilmesini, talep ederiz.
DELİLLER: Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/12/2021 Tarih – 2021/48 Esas – 2021/158 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davacı şirket tarafından davalı şirketten satın alınan 108.334 kg muhtelif inşaat demirinin 100.762,50 kg’nın teslim edilmemesi sebebiyle, 100.762,50 kg demirin aynen ifasına ve gecikmeden doğan tazminat miktarının hesap edilerek davacıya ödenmesine, bunun mümkün olmaması halinde teslim edilmeyen inşaat demirlerinin dava tarihi itibariyle değerinin tespit edilerek bedelinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, davanın kabulüne karar verilmiş karara karşı, davalı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Kamu düzeni yönünden yapılan inceleme de;
Eldeki dava öncelikle Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Asliye Ticaret mahkemesi Sıfatıyla) açılmış, 06/09/2021 tarih ve 2020/242 Esas – 2021/377 Karar sayılı kararla, 01/09/2021 tarihi itibarıyla Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin faaliyete başladığı gerekçesiyle dosyanın görevli ve yetkili Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.
Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin istinaf incelemesine konu 09/12/2021 Tarih – 2021/48 Esas – 2021/158 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı çevresi Sakarya ilinin mülki sınırları olarak belirlenmiş ve iş bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiştir.
Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun, 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı öncesinde asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların Asliye Ticaret Mahkemesi’ne devredilip devredilmeyeceği (Görevsizlik kararı verilip verilmeyeceği) veya aynı mahkemede görülmeye devam edilip edilmeyeceği sorununun öncelikle çözümlenmesi gerekmektedir.
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulu’nun 23/12/2021 tarihli ve 2021/15 Esas sayılı başvurusunda; Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/1672 E. -2021/1483 K. sayılı dosyası ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 2021/1939 E. – 2021/1732 K. sayılı dosyasından verilen kesin nitelikteki kararlar arasında, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı sonrası asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilip, devredilmeyeceği hakkında görüş farklılıkları nedeniyle uyuşmazlık bulunduğu bildirilip, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un “Başkanlar Kurulunun Görevleri” başlıklı 35/1-3 maddesi kapsamında uyuşmazlıkların giderilmesinin talep edilmesi üzerine; Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21/02/2022 tarih, 2022/1073 Esas ve 2022/2686 Karar sayılı İçtihadında;
“Genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir. Bilindiği üzere, ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama yoktur. Genel mahkemelerin bakacakları davalar, belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer. Buna karşılık özel mahkemeler, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Diğer bir ifadeyle, özel mahkemeler özel kanunlarla kurulmuş olup özel kanunlarda belirtilen davaları yürütür.
Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup, HMK’nın 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır. HMK’nın 115. maddesine göre ise dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. Diğer taraftan görevsiz mahkeme davanın esası hakkında karar veremez. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukukî ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukukî niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir. Görev nedeniyle dava dilekçesinin reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “asliye hukuk mahkemelerinin görevi” başlıklı 2. maddesi; “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” hükümlerini içermektedir.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5. maddesinin 1. fıkrası; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” hükmünü, 5. maddesinin 3. fıkrası ise; “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” hükümlerini içermektedir.
Görüldüğü üzere, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanuni hakim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkanı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir.
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O halde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır. Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.04.2019 tarihli ve 2017/11-10 E., 2019/401 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir.
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile yeni kurulan (Alanya, Aydın, Balıkesir, Diyarbakır, Manisa, Muğla, Sakarya ve Tekirdağ) asliye ticaret mahkemeleri ile mevcut bulunan (Adana, Ankara, Ankara Batı, Antalya, Bakırköy, Bursa, Denizli, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Gebze, İskenderun, İstanbul, İstanbul Anadolu, İzmir, Karşıyaka, Kayseri, Kocaeli, Konya, Mersin, Samsun, Şanlıurfa ve Trabzon) asliye ticaret mahkemelerinin yargı çevreleri belirlenmiştir. Ancak halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O halde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmadığından, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı sonrası asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilerek, asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğine ilişkin kararı yerinde değildir…” denilmek suretiyle uyuşmazlık giderilmiştir.
Yukarıda anılan Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21/02/2022 tarih, 2022/1073 Esas ve 2022/2686 Karar sayılı İçtihadı da dikkate alınarak somut olayda; eldeki davanın ticari bir dava olduğu, Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı çevresinin Sakarya ilinin mülki sınırları olarak belirlendiği, aynı karara göre Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin (Asliye Ticaret mahkemesi Sıfatıyla) 01/09/2021 tarihinden itibaren faaliyete geçtiği, eldeki davanın Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin faaliyete geçtiği 01/09/2021 tarihinden önce 04/08/2020 tarihinde Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açıldığı, dava ile ilgili yargılama yapma ve karar verme görevinin “Doğal Hakim” ilkesi gereğince davanın ilk açıldığı Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne (Asliye Ticaret mahkemesi Sıfatıyla) ait olduğu, dolayısıyla derdest dosya hakkında gönderme kararı veya görevsizlik kararı verilmesinin doğru olmadığı gibi, aynı nedenlerle Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olmadığı dosyada davanın görev dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken esas hakkında karar verilmesi de doğru değildir.
Gerekçeli karar başlığında; davacının ve davalı vekilinin adresinin yazılmaması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı ise de, bu eksiklik mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden eleştirilmekle yetinilmiştir.
Açıklanan bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurularının açıklanan kamu düzenine ilişkin nedenlerle kabulüne, diğer istinaf istemlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, kararın HMK’nın 355. maddesi uyarınca kamu düzeni gereği kaldırılmasına, dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir hususta bulunmadığından; dairemizce göreve dair HMK’nın 353-(1)-a)-3) madde gereğince hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere ;
1-Davalının istinaf başvurusunun kamu düzenine ilişkin nedenlerle ESASTAN KABULÜNE, Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/12/2021 Tarih – 2021/48 Esas – 2021/158 Karar sayılı kararının HMK.’nun 355 ve 353-(1)-b)-2) maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
YENİDEN YARGILAMA YAPILMASI GEREKMEDİĞİNDEN AŞAĞIDAKİ ŞEKİLDE HÜKÜM KURULMASINA,
a)Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen eldeki davanın dava şartı (görev) yokluğu nedeniyle HMK’nın 114-(1)-c) ve 115-(2) maddeler gereğince USULDEN REDDİNE,
Dairemiz kararı kesin nitelikte olduğundan, HMK’nın 20. maddesi uyarınca bu kararının tebliğ tarihinden itibaren (2) haftalık kesin süre içinde ve talep halinde dosyanın yetkili ve görevli Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (Asliye Ticaret mahkemesi Sıfatıyla) gönderilmesine, aksi halde ilk derece mahkemesince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
b)6100 sayılı HMK’nın 331-(2) maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi hâlinde, yargılama giderlerine o mahkemece hükmedilmesine,
c)6100 sayılı HMK’nın 331-(2) maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise, talep halinde mahkemece verilecek ek kararla dosya üzerinden bu durumun tespiti ile yargılama giderleri ve vekalet ücreti hususunda karar verilmesine,
2-İstinaf incelemesi yönünden harç ve yargılama masrafları;
a)İstinaf edenin yatırmış olduğu istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
b)İstinaf eden tarafından yapılan masrafların ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte değerlendirilmesine,
c)İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
d)İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının mahkemesince istinaf edene iadesine,
e)Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
İlişkin; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın 362-1-c maddesi gereğince; KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.13/06/2022


Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Katip …
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*