Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/650 E. 2023/544 K. 31.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/650
KARAR NO : 2023/544

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/12/2021
NUMARASI : 2020/723 Esas – 2021/1027 Karar

DAVACI : … – …- …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : AS FORKLİFT İŞ VE İSTİF MAKİNALARI SANAYİ VE TİC. LTD. ŞTİ. – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/11/2020
KARAR TARİHİ : 31/03/2023
KR. YAZIM TARİHİ : 28/04/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … ile borçlu AS Forklift İş ve İstif Makinaları Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi arasında ticari bir ilişki olduğunu, müvekkilinin, borçlu şirkete yaklaşık 4-5 yıldır muhtelif forklift makina parçaları imalatı ve teslimi işini yaptığını ancak son dönemlerde borçlu tarafından müvekkiline imalatı ve teslimi yapılan bu işlere ilişkin ödemeler yapılmadığını, fatura alacaklarının ödenmemesi üzerine toplam 24.440,94-TL alacaklarının tahsili için 12.10.2020 tarihinde, Gebze İcra Müdürlüğü’nün 2020/32612 Esas sayılı dosyası ile ilamsız takibe geçildiğini, ancak davalı (borçlu) 20.10.2020 tarihinde icra takibi ile talep olunan borcun tamamına ve fer’ilerine itiraz ederek kendilerinin müvekkiline herhangi bir borcu bulunmadığı beyanı ile takibi durdurduğunu, bunun üzerine taraflarınca 20.10.2020 tarihinde ticari davalarda dava şartı arabuluculuk başvurusu yapıldığını, arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği tarihin 06.11.2020 olduğunu, taraflar arasında yapılan arabuluculuk görüşmeleri sonucunda “Anlaşamama” ile sonuçlandığını, itiraz edilen icra takibi, borçluya kesilen muhtelif forklift makina parçaları imalatı ve teslimi işine ait faturalara ve cari hesaba dayanmakta olup bu alacak ticari defter ve kayıtlarda sabit olduğunu, davalı (borçlu) kötüniyetli olarak icra takibine itiraz ettiğini, takibe konu alacak likit ve belli olduğunu, borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmesi mümkün nitelikte olduğunu, müvekkilinin ticari defter, faturalar ve banka hesap kayıtları üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde davalarının haklılığının ortaya çıkacağını, yukarıda açıklanan sebeplerle itirazın iptali ile ayrıca açıklanan nedenlerle takip konusu alacağın %40’ı oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın Kabulüne, Davalı borçlunun Gebze 4. İcra Müdürlüğü’ nün 2020/32612 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptaline ve takibin devamına, Davalı borçlu itirazında haksız ve kötüniyetli olduğundan takip konusu asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; öncelikle davacı yanın açmış olduğu davada usulüne uygun tebligat yapılmamış olup savunma hakları ellerinden alındığını (dilekçe ekinde emsal kararları sunduklarını) ayrıca yapılan usulü eksiklikler kabul anlamına gelmemekle kadıyla; bilirkişi tarafından oluşturulan rapor incelendiğinde, söz konusu incelemenin davacı şirket kayıtları üzerinden tek taraflı olarak yapıldığını, davalı şirkete yapılan usulsüz tebligat sonucunda kendisinin delil sunamadığı ve mahkeme tarafından delil ve ticari defterleri incelenmesi ve mahkemeye sunması için ihtarat yapılmadığını, söz konusu ticari alacaktan kaynaklı itirazın iptali davası olup bu davalarda yürütülen yargılama usullerine göre tek taraflı ticari defter ve kayıtların incelenerek karar verilmesi hukuk usulü ve yargılama kaidelerine aykırı olduğunu, davalı şirket kayıtlarının dosyaya ibrazı elzem olup yerel mahkeme tarafından bizzat değerlendirilmesinin gerekliliğini beyan ederek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafın istinaf dilekçesinde sunmuş olduğu gerekçeler yasa ve usule aykırı olup … hakkında icra takibi yapılmış olan borçlu vekili aracılığı ile takibe itiraz etmiş olsa da takip aşamasında yetkilendirilmiş olan vekilin alacaklının açtığı yeni bir dava niteliği taşıyan itirazın iptali davasında da yetkili bulunup bulunmadığı davanın açılması sırasında belli olmadığından, dava dilekçesinin davalı asile tebliği gerektiğini, davalının sunmuş olduğu emsal kararlar eski tarihli olup Yargıtay’ın günümüzdeki içtihatlarına aykırı olduğunu, içtihat değişikliğine gidildiği ve itiraz vekille yapılmış olsa dahi İtirazın İptali Davasının genel hükümler çerçevesinde görülen yeni bir dava olması sebebiyle dava dilekçesinin davalı asile tebliğ edilmesi gerektiği anlaşılacağını (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 25.11.2021 tarih ve 2020/608E. 2021/1443K.), ayrıca davalı tarafa ticari defter ve kayıtlarının sunulması için 12/03/2021 tarihli celsenin 3 nolu ara kararı ile süre verilmiş ve buna ilişkin tebliğ 21/03/2021 tarihinde davalı şirkete yapıldığını, davalı tarafın ihtarata rağmen defter ve kayıtlarını sunmamış olması sebebiyle bilirkişi raporunun davacı müvekkile ait defter ve kayıtlar üzerinden oluşturulmasının hukuka uygunluğunu beyan ederek, davalının istinaf taleplerinin reddi ile yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmesi talep etmiştir.
DELİLLER:Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/12/2021 tarih, 2020/723 Esas – 2021/1027 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; icra takibine yapılan itirazın iptali istemine yöneliktir.
İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde davacı ile borçlu AS Forklift İş ve İstif Makinaları Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi arasında ticari ilişki olduğu, davacının, borçlu şirkete yaklaşık 4-5 yıldır muhtelif forklift makina parçaları imalatı ve teslimi işini yaptığı; ancak davacı tarafından davalıya imalatı ve teslimi yapılan bu işlere ilişkin ödemelerin yapılmadığı, bunun üzerine davacı tarafından Gebze İcra Müdürlüğü’nün 2020/32612 Esas sayılı dosyası üzerinden davalı aleyhine icra takibi başlatıldığı, başlatılan takibe davalının itiraz etmesi üzerine duran takibin devamı için eldeki davanın açıldığı, ilk derece mahkemesince açılan davanın kabulüne karar verildiği, verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya arasına alınan Gebze İcra Müdürlüğü’nün 2020/32612 Esas sayılı takip dosyasının incelemesinde; davacı alacaklı tarafın, davalı borçlu aleyhine 24.440,94-TL alacak üzerinden ilamsız icra takibi yaptığı, ödeme emrinin davalı borçluya tebliği üzerine davalı vekilinin süresinde borca ve ferilerine itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Dosya arasına alınan 17.05.2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacının, davalıya makine parçaları imalatı yaptığı ve karşılığında 2020 yılında 7 ay boyunca 7 adet icra ve dava dosyasında fotokopi olarak görülen asie gibidir yapılmamış (asılları görülen) satış faturası düzenlediğinin görüldüğü, faturalar karşılığında 2020 yılında Ocak ayından Aralık ayına kadar herhangi bir tahsilat yapılmadığı, buna dair yasal defter kayıtlarında herhangi bir kayda rastlanmadığı, taraflarına rapor sunmak için verilen sürelerin maksimum süre olduğu, davalının da yasal defterleri ibraz edemediğinden ve yer bildirimi yapamadığından incelenemediği, yasal defterlerin de henüz incelemeye hazır olmadığının bildirildiği daha sonra tarafından talep edilmesi halinde davalının da defterlerinin incelenerek ek rapor düzenlenebileceği, davacının yasal defterlerine göre icra ve dava tarihi itibarı ile davalıdan 7 adet fatura karşılığı 27.969,54 TL.- alacaklı olduğunun tespit edildiği, davacının davalı aleyhine Gebze 4.İcra Müdürlüğü’nün 2020/32612 Esas sayılı dosyasında 12.10.2020 tarihinde 6 adet (2020/01 ay hariç) satış/hizmet faturasına dayalı olarak 23.013,54TL.- asıl alacak, 1.427,40 TL.- işlemiş avans faizi ile toplam 24.440,94 TL.- üzerinden ilamsız icra takibi başlattığı ancak temerrüde ilişkin dosyada bir evraka rastlanmadığı, davalının yasal defterlerinin de borç/alacak yönünden birbirini teyit etmesi halinde taleple bağlılık ilkesi gözetilerek tespit edilen 23.013,54 TL.- likit alacağa %20 icra inkar tazminatı uygulanabileceğine dair görüş bildirildiği görülmüştür.
Eldeki davada, tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, icra dosyası, dosyada alınan bilirkişi raporu hep birlikte değerlendirildiğinde; davacının davasının kabulüne, davalı borçlu itirazında haksız ve kötü niyetli olduğundan hükmedilen asıl alacağın % 20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine şeklinde karar verilmişse de verilen kararın usul ve yasaya uygun, isabetli bir karar olmadığı anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 190/1 maddesine göre ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
6102 sayılı TTK’nın 64/2. maddesine göre; tacir, işletmesiyle ilgili olarak gönderilmiş bulunan her türlü belgenin, fotokopi, karbonlu kopya, mikrofiş, bilgisayar kaydı veya benzer şekildeki bir kopyasını, yazılı, görsel veya elektronik ortamda saklamakla yükümlüdür. Madde gerekçesinde tacirin bu yükümlülüğü belgeleme ve kaydın belgeye (evrak-ı müsbiteye) dayanması (belge yoksa kayıt da yoktur) ilkesine dayandırılmıştır.
Ticari defter ve kayıtların usulüne uygun tutulmuş olmasının yanında defterlerde yer alan kayıtların dayanağının da usulüne uygun olması gerekir. Bu kapsamda davacının usulüne uygun tutulan ticari defterlerinde kayıtlı olan faturanın dayanağının da usulüne uygun olduğunun ispatlanması gerekir. Fatura düzenlenmesi ve dayanağı kanıtlanamayan bu faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olması ve faturaya itiraz edilmemiş olması tek başına akdi ilişkinin kanıtı olamaz (Yargıtay HGK’nın 19/09/2018, E. 2017/19-915, K. 2018/1338 tarih ve sayılı ilâmı). Davada ispat külfeti fatura nedeniyle alacaklı olduğunu iddia eden davacının üzerinde olup, davacının faturalara konu malları davalıya teslim ettiğini usulüne uygun delillerle ispatlaması gerekir (Yargıtay 19. HD’nin 22/02/2016, E. 2015/13357, K. 2016/2695 tarih ve sayılı ilâmı). Aynı şekilde akdi ilişkinin inkar edildiği hallerde, fatura düzenlenmesi ve tebliğ edilen bu faturaya süresinde itiraz edilmemesinin tek başına alacağın varlığını göstermez (Yargıtay 19. HD’nin 06/01/2014, E. 2013/17289, K. 2014/619 tarih ve sayılı ilâmı).
6100 sayılı HMK’nun 222. maddesinde ise ticari defterlerin ibrazı ve delil olması hususları ise;
“MADDE 222 – (1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.(1)
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Anılan maddeye göre ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmaları, açılış ve kapanış onaylarının yaptırılması ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamaları gerekmekte olup bu şartlara uygun biçimde tutulmuş defter kayıtlarının, sahiplerinin lehine delil olarak değerlendirilmesi ise diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması şartlarına bağlıdır. Ayrıca söz konusu maddenin son fıkrası uyarınca, davadaki taraflardan birinin diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtmesine rağmen karşı tarafın defterlerini ibrazdan kaçınması halinde ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.
Konuya ilişkin Yargıtay 23. Hukuk Dairesi de, 27/04/2015 tarihli ve 2014/4862 E. 2015/2901 K. sayılı ilamında;
..”Davacı vekili, müvekkilince davalının borcu sebebiyle 19/11/2009 keşide tarihli ve 10.000,00-TL bedelli fatura düzenlendiğini, söz konusu faturanın teslim edildiğini ve kesinleştiğini, bu faturaların teslimli fatura olduğunu, tarafların muhasebe evraklarına işlendiğini, bu faturalarla ilgili olarak icra takibi yapıldığını ancak davalının itirazı nedeniyle takibin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile icra inkâr tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini ve %40 kötüniyet tazminatının tahsilini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, takibe dayanak belgelerin fatura olduğu, faturanın tek başına alacağın varlığını ispat için yeterli olmadığı, alacak miktarı dikkate alınarak davacının davasını ispat edecek kesin delilleri dosyaya sunamadığı, davacının defterlerinin açılış tasdikinin yapıldığı, kapanış tasdiklerinin ise yapılmadığı, HMK’nın 222. maddesinde “Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.” hükmüne yer verildiği, bu hali ile davacının defterlerinin delil olarak kabulünün mümkün olmadığı ve davacının kötüniyetli olarak takip yaptığına ilişkin bir delilin dosya kapsamında olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28/03/2012 tarih ve 2011/11-862 Esas, 2012/51 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; 6100 sayılı HMK’nın 219. (1086 sayılı HUMK’nın 326.) maddesine göre her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları (belgeleri) mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari defterlerine de dayandığı, diğer anlatımla, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da, uyuşmazlığa 6100 sayılı HMK’nın 222/5. (6762 sayılı TTK’nın 83/2.) maddesindeki özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar, HMK’nın m. 220 (HUMK’nın 330.) maddesindeki genel düzenlemelere tabidir. HMK’nın 220. (HUMK’nın 332.) maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye ilişkin açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki; HMK’nın 220. (HUMK’nın 332.) maddesindeki bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Diğer anlatımla, belirtilen bu durumda ticari defterler de, HMK m. 220. madde (HUMK’nın 330 ve sonraki maddeleri) anlamında “vesika” niteliğindedir. Öte yandan, ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 82.) maddesindeki hüküm, “I Kati delil” şeklindeki kenar başlığı ile birlikte değerlendirildiğinde ve aynı Kanun’un 1474. maddesi uyarınca kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde; ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin (maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla), kesin delil niteliğinde bulunduğunu öngörmektedir. 6762 sayılı TTK’nın 69. vd. (6102 sayılı TTK’nın 64.) maddeleri uyarınca da defterlerini yöntemince tasdik ettirmeyen tacirin bu gibi defterleri lehine delil olamaz. Ancak kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı, sahibi ve halefleri aleyhinde delil sayılır. (HMK. m. 222/4, 6762 sayılı TTK’nın 84,85)
Öte yandan, YİBBGK’nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK md. 23/2). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 23. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge, belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkanı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan yasanın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın münderecatından söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK.m.230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı taktirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) Faturanın karşı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğü faturayı gönderen tarafta olup, faturayı gönderenin bu hususu kanıtlaması halinde, bu kez, TTK’nın 23/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise, karşı tarafa aittir. TTK’nın 23/2. maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını HMK’nın 222. maddesi (TTK’nın 84. ve 85. maddeleri) uyarınca ispatlamış olur.
Faturaların tebliğ edildiğinin ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraza uğramadığının tespiti halinde, fatura içeriklerini taraflar arasındaki hukuki ilişkiye uygun olduğunun davacı tarafça kanıtlanmış olduğunun kabulü gerekli olup; bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının kanıt yükünün bu kez davalıya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin davacı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da iade edildiğinin davalı tarafça kanıtlanması halinde davalı tarafça davacının hizmet vermediği savunulduğuna göre, faturaya konu hizmetin verildiğinin davacı tarafça kanıtlanması; davalının faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın davalı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı davalının (faturayı defterine kaydetmemek ve sözleşme ilişkisini inkâr etmek suretiyle), kabul etmemesi halinde hizmetin verildiğini davacının kanıtlaması gerekeceği gözetilmelidir.
Somut olayda mahkemece, davalının ticari defter ve kayıtları incelenmeksizin ve takip dayanağı faturanın davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı araştırılmaksızın davacının ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Bu durumda mahkemece, taraf vekillerince her iki tarafın ticari defterlerine delil olarak dayanıldığı hususu gözetilerek, davalı vekiline müvekkilinin ticari defterlerini mahkemeye ibraz etmesi, ticari defterlerin ibraz edilmemesi halinde HUMK’nın 332 (HMK’nın m.220) ve 6762 sayılı TTK’nın 83. (HMK’nın m.222/5) maddeleri uyarınca işlem yapılacağı hususu hatırlatılmak suretiyle kesin süre verilip davacı tarafa da faturanın davalıya tebliği ile ilgili varsa delil ve belgeleri sunmak üzere süre verilmesi, ardından uzman bilirkişiden davalı defterleri ve yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye ve yanılgılı gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA…” şeklinde hüküm vermiştir.
Somut olayda ise, davacı münhasıran davalının ticari defterlerine dayandığından bahsetmek mümkün değildir. HMK’nın 222/5 maddesinde “Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa ibrazı talep eden taraf iddiasın ispat etmiş sayılır” hükmünün uygulanması koşullarının bulunmadığı değerlendirilmiştir. Bununla birlikte dosyada yapılan inceleme de eksiktir;
Yerel mahkemece her ne kadar, 12/03/2021 tarihli ön inceleme duruşmasının 3 nolu ara kararında; “Davalıya ticari defterlerini sunmak veya ticari defterlerin bulunduğu adresi bildirmek üzere iki hafta kesin mehil verilmesine, aksi takdirde ticari defterlere delil olarak dayanmaktan vazgeçmiş sayılarak dosyadaki mevcut delil durumuna göre karar verileceğinin ihtarına (ihtaratın tebligat ile yapılmasına)” şeklinde karar verilmiş ise de; ara kararda davalının hangi kayıt ve ticari defterlerini ibraz edeceği açıkça belirtilmediği gibi, davalı tarafa 6100 sayılı HMK’nın m. 220/3 ve m. 222/3 hükümleri gereğince ticari defterlerini mahkemeye sunmak üzere usulüne ve yapılacak işin niteliğine uygun bir kesin süre verilmesinin yanı sıra, verilen kesin sürede davalı tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yada buna ilişkin kabul edilebilir bir mazeret sunmaması durumunda davacı tarafın defterlerindeki içeriğin kabul edilebileceğinin de açıkça ihtar edilmesi ayrıca; davalı tarafça ticari defterlerin sunulması durumunda, bağlı olduğu vergi dairesi başkanlığından dava konusu faturalara ilişkin BA formu beyan edilip edilmediğinin sorulması, ile akabinde dosyaya rapor sunan bilirkişiden dosyaya kazandırılan belgelere göre inceleme yapılarak, taraf ve yargı denetimine elverişli ek rapor alınması gerekmekte olup usulüne uygun ihtar yapılmaksızın, eksik inceleme üzerinden hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Gerekçeli karar başlığında; davalı şirket ile davacı ve davalı vekillerinin adreslerinin yazılmaması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı ise de, bu eksiklik mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden eleştirilmekle yetinilmiştir.
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulüne, diğer istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalının ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince; yukarıda açılanan hususlara ilişkin olmak üzere ESASTAN KABULÜNE,
2-GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 14/12/2021 tarih, 2020/723 Esas ve 2021/1027 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi. 31/03/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*