Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/65 E. 2022/2308 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/65
KARAR NO : 2022/2308

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/09/2021
NUMARASI : 2020/144 Esas – 2021/541 Karar

DAVACI : … (T.C. NO: …) – …
VEKİLİ : Av. … – …

DAVALILAR : 1-… (T.C. NO: …) – …
2-… (T.C. NO: …) – …
3-… – (eski unvan: …) – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVA TÜRÜ : Adi Ortaklık Payı Alacağı
DAVA TARİHİ : 03/03/2020
KARAR TARİHİ : 29/12/2022
KR. YAZIM TARİHİ : 17/01/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davacının, davalı şahıslar ile kardeş olduklarını, davacının kardeşleri ile birlikte adi ortaklık şekline hareket ederek kat karşılığı inşaat ve dekorasyon işleri yaptığını ve davacının koymuş olduğu sermaye ve emeğinin karşılığı davalılar tarafından ödenmediğini, davacının davalılar ile birlikte 2005 yılı ile Aralık 2015 yılları arasında kat karşılığı dekorasyon ve inşaat işleri yaptığını, bunlara dair SGK kayıtlarının mevcut olduğunu, 2015 yılında davacının, davalılar ile işlerini ayırdığını, davacının adi ortaklık payının ödeneceği konusunda davalılar tarafından dava tarihine kadar oyalandığını, davacının adi ortaklıktan ve devamında kurulan Basra şirketi üzerinden hak ediş ve payını ödemediklerini, davacının yaklaşık 10 yıl davalılar ile birlikte emeğinin bulunduğunu ve bu emeğinin karşılığı kişisel ve ailevi çekişmeler nedeniyle kötü niyetli olarak ödenmediğini, davacının kardeşleri arasında yürütülen adi ortaklığın ortağı olduğunu, şirket üzerindeki hak ediş, hisse, kâr payı ve her nevi alacağının da ödenmediğini, ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığından ortaya konulan sermaye ortakların hepsine ait olduğunu, yargıtay kararlarından da anlaşılacağı üzere adi ortaklık sözleşmesinin, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşme olduğunu, bu itibarla davacının önce emeği ile katıldığı ortaklık daha sonra edinilen mal varlığının tek el üzerinden çoğaltılması ile devam edildiğini beyan ederek; 2007 yılı ile 2015 yılı Aralık ayı içerisinde müşterek yürütülen inşaat ve diğer ticari iş kazanç ve ortaklıkla ile ilgili olarak; gerek adi ortaklık halinde gerekse Basra şirketi üzerinden (Salazer) yürütülen inşaat ve ticari faaliyetler nedeni ile her türlü ortaklık payı, kar payı, müvekkilinin emek ve sermayesi ile yapmış olduğu çalışmalar ve ortaklığından doğan her nevi alacak için şimdilik 1.000 TL asıl alacağın ortaklığın bitirildiği 15.12.2015 tarihinden itibaren ticari avans faizi iledavalılardan tespiti ve tahsiline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekilinin sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının tüm iddialarının zamanaşımına uğradığını, davacının … ve …’in kardeşi olduğunu, ancak hiçbir zaman birlikte adi ortaklık şeklinde hareket etmediklerini, davacının davalılar ile birlikte kat karşılığı dekorasyon ve inşaat işleri yaptığı hususlarının doğru olmadığını, davacının inşaat işçisi olup dönem dönem davalıların yanında yevmiye usulü ile çalıştığını, beden işçisi olduğunu, çalıştığı günlerin parasının kendisine ödendiğini, davacının inşaat işçisi olarak dahi davalılar nezdinde verim alınabilecek ve çalıştırılabilecek bir işçi olmadığını, davalıların doğu kültürünün de etkisi ile kardeşlerine iyilik yapma çabasında olduklarını, adi ortaklık ilişkisinin ispatı için yazılı sözleşmenin zorunlu olduğunu beyan ederek davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” … Davanın REDDİNE … ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme ilk davacı vekilinin talebine yönelik itirazları karşılar mahiyette inceleme yapmadığını ve itiraza uğramış bilirkişi raporuna değer vererek dosyayı karara çıkardığını; usule aykırı tutulmuş ticari defterlerin delil olarak kullanılması hukuka aykırı olduğunu; dosya sadece ticari defterler üzerinden karar çıkarıldığını beyan ile; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalılar tarafça, istinaf dilekçesine karşı cevap dilekçesi verilmemiştir.
DELİLLER: Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/09/2021 Tarih – 2020/144 Esas – 2021/541 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
DAVA; adi ortaklığın tespiti ve hisse alacağı isteminden ibarettir.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davacı, davalılarla kardeş olduğunu, 2005 yılından 2015 yılına kadar davalılarla adi ortaklık ilişkisi içerisinde inşaat işi yaptıklarını, adi ortaklıktan 15/12/2015 tarihinde ayrıldığını ancak adi ortaklığın fesih ve tasfiyesinin yapılmayıp, tasfiye payının kendisine ödenmediğini belirterek eldeki davayı açtığı, davalıların davacı ile birlikte adi ortaklık kurmadıklarını, davacının kendi yanlarında işçi olarak çalıştığını, bu nedenle bir alacağının olmadığını belirterek davanın reddini istediği, ilk derece mahkemesince deliller toplanıp taraf tanıkları dinlendikten sonra taraflar arasında adi ortaklık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, adi ortaklık olup olmadığı ve var ise davacının tasfiye payı alacağı olup olmadığı noktasındadır.
Yargıtay 3. HD., 25/01/2022 tarih, 2021/4866 E., 2022/412 K. Sayılı ilamında; “Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir ( TBK. 620/1 md. ).
Adi ortaklık sözleşmelerinde “şekil serbestisi” ilkesi uygulanmakta olup, ortaklık ilişkisinin sözlü olarak da kurulabilmesi mümkündür. Adi ortaklık sözleşmesinde şekil, ispat açısından önem arz etmektedir.
İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir (HMK m.190/1). Taraflar arasında ortaklık ilişkisinin varlığına dair ihtilaf çıktığında, ispat yükü, ortaklık ilişkisinin varlığını iddia edene düşer.
Adi ortaklık ilişkisi, TBK’nın 620 inci maddesinde de tanımlandığı gibi sözleşme temeline dayanmakta olup, aynı zamanda bir hukuki işlemdir. Bu nedenle, parasal sınırın üzerindeki ortaklık ilişkisinin varlığının ispatında, kural olarak, senetle ispat zorunluluğu geçerlidir.
Bununla birlikte, senetle ispatı gereken bir hukuki işlem hakkında delil başlangıcı varsa o hukuki işlem tanık dinlenerek de ispatlanabilir (HMK m.202/1)” şeklindeki açıklamalar ile adi ortaklığın ispat şeklini açıklamıştır.
Eldeki uyuşmazlıkta davacı, adi ortaklığa ilişkin yazılı bir sözleşme sunamamıştır. İlk derece mahkemesi, taraf tanıklarını dinlemiş ve davacının dayandığı diğer delilleri toplamıştır. Davacının dayandığı kayıt ve belgelerde, taraflar arasında adi ortaklık kurulduğuna dair bir delil olmadığı, özellikle SGK kayıtlarında davacının, davalının işçisi olarak çalıştığı görülmüştür. Tanık beyanlarının incelenmesinde ise, davacının yine davalıların işçisi olarak çalıştığı anlaşılmıştır. Bir kısım tanık beyanlarında davacının, inşaatların sıva işlerinde kendi ekibi ile çalıştığı ve kendi işçi ekibine emir ve talimat verdiği belirtilmiştir. Davacı bu beyanları adi ortaklığın delili saymış ise de esasen davacının bu çalışma şekli adi ortak olarak değil ancak usta başı, formen gibi bir konumda çalıştığını göstermektedir. Bu belirlemelere ve SGK, banka kayıtları ve diğer delillere göre davacının adi ortaklığı ispat edemediği anlaşılmış olmakla, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön olmadığı anlaşılmıştır.
Gerekçeli karar başlığında; taraf vekillerinin adreslerinin yazılmaması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı ise de, bu eksiklik mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden eleştirilmekle yetinilmiştir.
Açıklanan nedenlerle; dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde; usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak; davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden; istinaf başvurusunun esastan reddine, karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353-(1)-b)-1) maddesi uyarınca; Davacının İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-Bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
3-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcının hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların, istinaf eden davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf eden davacıya iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin kararın temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemiz tarafından yerine getirilmesine,
İlişkin; Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içerisinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne TEMYİZ yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.29/12/2022


Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Katip …
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*