Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/503 E. 2023/328 K. 06.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/503
KARAR NO : 2023/328

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :23/11/2021
NUMARASI :2020/508 Esas – 2021/935 Karar

DAVACI : … – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALI :ALFOR PLASTİK SAN. VE TİC. A.Ş. – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVA :Alacak
DAVA TARİHİ :03/09/2020

KARAR TARİHİ :06/03/2023
KR. YAZIM TARİHİ :20/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin konkordato talep ettiği Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/780 Esas ve 2020/302 Karar sayılı dosyası üzerinden halen yargılaması devam etmekte olan konkordato sürecine ilişkin sayın mahkeme 25.06.2020 tarihinde konkordato projesinin tasdikine yönelik hüküm kurulduğunu, ancak alacak bildirimi ile kabulünü talep ettikleri somut delilleri ile sabit olan alacaklarının borçlunun itirazına uğradığını, çekişmeli alacak niteliği kazandığını, mahkeme kararı ise 03.07.2020 tarihinde ilan edildiğini, ilan tarihinden itibaren 1 aylık yasal süre içerisinde içerisinde zorunlu arabuluculuğa başvurulduğunu, anlaşamama neticesinde dava ikame etme zarureti hasıl olduğunu, davacı bankanın davalının konkordato komiserliğine yaptırdığı alacak kaydına nihai raporda yer verilmediğini ve belirli olmayan bir kısmı yahut tümü reddedildiğini, borçlu şirketin 29.01.2020 itibarı ile kredi sözleşmesinden kaynaklanan 35.045,08-TL, üye iş yeri aidatları ve kayıp POS bedelinden kaynaklanan 50,00-TL ve çek riskinden kaynaklanan 16.120,00-TL olmak üzere davacı bankanın toplamda 51.215,08-TL riskinin bulunduğunu, İİK’nın m. 299 gereğince taraflarınca bildirilen işbu alacakların kaydı talep edildiğini, bildirdiği alacakların tümünün itiraza uğradığını ve nihai raporda yer verilmediğini, davacı banka alacaklarının delilleri ile sabit olmasına rağmen raporda yer verilmediğini, bu şekilde oluşturulan rapor hukuka aykırı olduğunu, bu rapora istinaden verilen konkordato projesinin tasdiki ve İİK’nın 288 maddesi uyarınca ilanı kararı yine hukuka aykırılık teşkil ettiğini, işbu nihai rapor ve rapora istinaden 25.06.2020 tarihinde verilen karar, konkordato komiseri tarafından reddedilen alacaklarının çekişmeli nitelik kazanmasına sebebiyet verdiğini ve İİK’nın 308/b maddesi uyarınca yasal süresi içerisinde alacak davası açtıklarını, tasdik edilen konkordato projesinde reddedilen alacakların ne kadar olduğuna ilişkin bir açıklık bulunmadığını, tasdik edilen konkordato projesinde ve gerekçeli mahkeme kararında alacaklarının ne kadarlık kısmının reddedildiği ve tarafımıza hangi miktar için dava açmak için süre verildiği açıkça belirtilmediğini, dava konusu iddialarındaki haklılığının davacı bankanın defter ve kayıtları üzerinde yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkacağını, fazlaya, konkordatoya alacak kaydı yapılmayan alacaklarımıza ilişkin hak ve alacaklarımız ile faize ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla, duruşma günü beklenilmeksizin; konkordato tasdik kararının verildiği tarih olan 25/06/2020 tarihinden 6 ay ödemesiz ilk ödemenin 25/12/2020 tarihinde yapılması kaydıyla borç tutarının 24 ayda ve eşit taksitler halinde ödenmesine karar verilen alacaklar ile beraber, işbu davaya konu alacaklarının da bankada bloke edilmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davanın kabulü ile alacak bildirimi ile kaydını talep ettikleri alacak miktarının belirli olmayan şekilde kısmen yahut tamamen reddedilmiş ve nihai rapora işlenmemiş olması dolayısıyla, alacak bildirimleri ve tasdik edilen konkordato projesi dikkate alınarak, işbu davaya konu ettiği çekişmeli alacaklarının da tespiti ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın ileri sürmüş olduğu hususların tamamen soyut iddialardan ibaret olduğunu, mahkemece atanan konkordato komiserinin, davacı tarafın alacağı olup olmadığı hususunu doğru bir şekilde tespit ettiğini, davacının aşkın talepleri haksız ve dayanaksız olduğundan reddi gerektiğini, mahkeme huzurunda alınan komiser beyanları ile mahkemece, davacı şirketin proje kapsamındaki tüm borçlarının, konkordato tasdik kararının verildiği tarihten itibaren, 6 ay ödemesiz, ilk ödeme 25/12/2020 tarihinde yapılmak üzere 24 ayda ve eşit taksitler halinde ödenmesine karar verildiğini, konkordato komiseri tarafından İİK’nın 288. madde doğrultusunda yapılan ilanlar neticesinde alacaklılara alacaklarını bildirmesi için süre verildiğini ve devamında alacaklılar toplantısı yapıldığını, yapılan alacaklılar toplantısı neticesinde İcra İflas Kanunu’nun 302. maddesinde aranan çoğunluk sağlanmış ve projeye uygun olarak ödeme yapılması çoğunluk tarafından kabul gördüğünü, dolayısıyla alacağını usul ve yasaya uygun olarak süresi içerisinde bildiren ve toplantıya katılım sağlayan veya katılım sağlayamasa dahi iltihak süresi içerisinde oy kullanan alacaklıların çıkarını koruma görevi üstlenip hak kaybı yaşanmaması adına borçlunun işlemlerini denetleyen konkordato komiserinin, usule ve yasaya uygun bir alacak başvurusu söz konusu olması durumunda, alacağını hukuki dayanağı ile temellendirerek başvuran alacaklının, başvurusunu haksız ve hukuka aykırı olarak reddettiği iddiasını tamamen soyut bir iddiadan ibaret olduğunu, tüm bu sebeplerle konkordato sürecinin başarıya ulaşmasında en etkili organ olan konkordato komiserinin alacak kaydı talebini kabul etmediği iddiası ile ikame edilen huzurdaki davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın HMK’nın 114/2. Ve 115/2. maddeleri gereğince usulden reddine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı banka tarafından süresi içerisinde dava şartı arabuluculuk başvurusunun yapıldığını, bir aylık sürenin son gününün tatil gününe denk gelmesi nedeniyle 26/02/2018 tarihinde yani süresi içerisinde arabulucuya başvurulduğu, arabuluculuk son tutanağının 06/03/2018 günü düzenlendiği, eldeki davanın da aynı gün dolayısıyla yasal süre içerisinde açıldığının anlaşıldığını, 04/08/2020 tarihinde taraflarınca başvurulan dava şartı arabuluculuk sürecinin 03/09/2020 tarihinde anlaşamama ile neticelendiği ve süresi zarfında alacak davasının ikame edildiği, ilk derece mahkemesinin usulden ret gerekçesinin hatalı olduğunu, yargılamanın esasına girilerek davanın kabulü yönünde hüküm kurulması gerektiğini, taleplerine istinaden dosyanın başkaca bir bilirkişiye tevdisi gerekmekteyken ilk derece mahkemesinin usulden ret kararı vermesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili tarafından istinaf başvurusuna karşı cevap dilekçesi verilmemiştir.
DELİLLER: Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/11/2021 tarih, 2020/508 Esas – 2021/935 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, İİK’nın 308/b maddesi uyarınca çekişmeli alacağın konkordato projesine eklenmesi istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince toplanan deliller ve yapılan yargılama sonunda;”… Açılan dava ile 2004 sayılı İİK.’nın 308/b maddesi gereğince açılan çekişmeli alacak talep edilmektedir.
2004 sayılı İİK’nın 308/b maddesi, “Alacakları itiraza uğramış olan alacaklılar, tasdik kararının ilanı tarihinden itibaren bir ay içinde dava açabilirler.
Tasdik kararını veren mahkeme, konkordato projesi uyarınca çekişmeli alacaklara isabet eden payın, kararın kesinleşmesine kadar borçlu tarafından, mahkemece belirlenen bir bankaya yatırılmasına karar verebilir. Süresi içinde dava açmamış olan alacaklılar, bu paydan ödeme yapılmasını talep edemezler; bu durumda yatırılan pay borçluya iade edilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
İİK’nın 308/b maddesine göre çekişmeli alacak için açılması gereken davanın, konkordato tasdik ilanının yayınlanmasından itibaren bir ay içinde dava açılması gerekmekte olup, bu süre yasadan kaynaklanan hak düşürücü süre mahiyetindedir.
Basın İlan Kurumu tarafından gönderilen yazıdan, konkordato tasdik ilanının 03/07/2020 tarihinde yayınlandığı anlaşılmaktadır. Davacının bir aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra 04/08/2020 tarihinde arabuluculuka başvurduğu ve 03/09/2020 tarihinde dava açtığı anlaşılmakla, 6100 sayılı HMK’nun 114/2. ve 115/2. maddeleri gereğince davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur …” şeklindeki gerekçeyle, davanın HMK’nın 114/2 ve 115/2 maddeleri gereğince usulden reddine, karar verilmiş karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davalı borçlunun Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/780 esas sayılı dosyası ile konkordato talep ettiği, ilk derece mahkemesince konkordatonun tasdikine karar verildiği, davacının konkordato yargılaması sırasında çekişmeli hale gelen alacağının tespit edilerek konkordato projesine eklenmesi talepli eldeki davayı açtığı, ilk derece mahkemesince bir aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığından davanın usulden reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.
Öncelikle çekişmeli alacak davalarının zorunlu arabuluculuğa (TTK m. 5/A) tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmiştir.
7155 sayılı Yasa’nın 20’nci maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesi ticari davalarda dava şartı olarak zorunlu arabuluculuğu öngörmüştür.
Anılan maddenin 1 numaralı fıkrası şu şekildedir:
“Bu Kanunun 4’üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır”.
Bilindiği gibi, dava şartları mahkemece bir davanın esasına girilebilmesi için varlığı ya da yokluğu zorunlu şartlardır. Dava şartları taraflarca ileri sürülmese dahi hakim tarafından re’sen dikkate alınır. Dava şartı tamamlanmıyor ya da tamamlanamıyor ise mahkemece davanın reddine karar verilir (HMK m.115).
Bu bakımdan dava şartlarının yanlış uygulanması bir dava engeli ve mahkemeye erişim hakkı ile bu kapsamda adil yargılanma hakkına saldırı sayılır (AİHS m.6).
Özel dava şartlarının bu niteliği gereği dar biçimde yorumlanmaları gerekir.
Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesi zorunlu arabuluculuk dava şartını “…konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri…” ile sınırlı tutmuştur.
İİK’nın 302. maddesinde rehinle temin edilmiş olan alacakların 298. madde uyarınca takdir edilen kıymet sonucunda teminatsız kaldıkları kısım için hesaba katılacakları, çekişmeli veya geciktirici koşula bağlı yahut belirli olmayan bir vadeye tabi alacakları hesaba katılıp katılmamasına ve ne oranda katılacağına mahkemenin karar vereceği, bu iddialar hakkında ileride mahkemece verilecek hükümlerin saklı olduğu düzenlenmiştir.
İİK’nın 308/b maddesinde; “Alacakları itiraza uğramış olan alacaklılar, tasdik kararının ilan tarihinden itibaren bir ay içinde dava açabilirler. Tasdik kararını veren mahkeme, konkordato projesi uyarınca çekişmeli alacaklara isabet eden payın, kararın kesinleşmesine kadar borçlu tarafından, mahkemece belirlenen bir bankaya yatırılmasına karar verebilir. Süresi içinde dava açmamış olan alacaklılar, bu paydan ödeme yapılmasını talep edemezler, bu durumda yatırılan pay borçluya iade edilir.” şeklindedir.
İİK’nın 308/c maddesinde; “Konkordatonun, tasdik kararının kesinleşmesiyle bağlayıcı hâle geleceği de kararlaştırılabilir; bu takdirde mühletin etkileri, kanunda öngörülen istisnalar saklı kalmak kaydıyla konkordatonun bağlayıcı hâle geldiği tarihe kadar devam eder. Bağlayıcı hâle gelen konkordato, konkordato talebinden önce veya komiserin izni olmaksızın mühlet içinde doğan bütün alacaklar için mecburidir.” hükmü düzenlenmiştir.
Konkordato sürecinde bir alacağı çekişmeli hale getirme yetkisi borçluya aittir. Borçlunun bilançosunda kayıtlı olmayan veya bilançoda bildirilenden farklı miktarda kaydolunması talep edilen bir alacak bildirimi alan komiser, alacağı kaydetmeden önce borçlunun bu alacaklar hakkındaki görüşlerini alır. Komiser, dosya kapsamında bildirilen alacakları kaydetmek ve denetlemekle görevlidir. Borçlunun kabul ettiği alacak kaydı talebi doğrudan konkordato nisabına dahil olacak ve bu konuda komiserin denetim dışında müdahalesi olamayacaktır. Borçlunun itirazına uğrayan alacaklar ise çekişmeli hale gelecektir. Çekişmeli hale gelen alacak ile ilgili konkordato komiseri konkordato tasdik talebini inceleyen mahkemeye çekişmeli alacak ile ilgili dayanak belgeleri, borçlu itirazını içeren sebepleri ve delilleri sunmalı, mahkeme çekişmeli alacaklara ilişkin incelemesini basit yargılama usulüne göre ve yaklaşık ispat ölçütünün gerçekleşmesi halinde çekişmeli alacağın nisaba dahil edilmesine karar verecektir.
İİK’nın 308/b-1 maddesi uyarınca açılan bu dava alacaklının konkordatodaki payını belirleyecek olup, mahkemece genel hükümlere göre çözülecek olan uyuşmazlık ile ilgili kabul kararı verilmesi halinde konkordatonun yürürlükte bulunduğu sürece alacağın konkordato koşullarına göre tahsili sonucu ortaya çıkacaktır.
Konuya ilişkin Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/03/2022 tarihli ve 2021/4402 Esas 2022/1359 Karar sayılı ilamında da; “… Eldeki uyuşmazlık, İcra ve İflas Kanunu’nun 308/b. Maddesinde düzenlenen ve anılan maddede “alacakları itiraza uğramış” kavramı ile ifade edilen konkordato talep eden borçlunun alacağa itiraz etmesi sonucu “çekişmeli alacak” haline gelen alacaklarla ilgili alacaklının yasada belirtildiği üzere tasdik kararının ilanı tarihinden itibaren bir ay içinde açması gereken alacak davasının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/A. Maddesi kapsamında dava açılmadan önce zorunlu arabuluculuğa tabi olup olmadığı ve dava şartı olan zorunlu arabuluculuğun dava açıldıktan sonra Hukuk Muhakemeleri Kanununun 115/2. maddesi kapsamında mahkemece davacıya arabulucuya başvurmak için süre verilmesi suretiyle giderilip giderilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
İcra ve İflas Kanunu’nun 301. maddesine göre, konkordato projesinin hazırlanıp alacakların bildirilmesi ve tahkikinden sonra, komiser tarafından yapılacak ilanda yer alan alacaklının bir başka deyişle, konkordato projesine alacağı kaydedilen alacaklının alacağına borçlunun itiraz etmesi halinde bu alacak “çekişmeli alacak” vasfını kazanır.
İcra ve İflas Kanunu’nun 302/IV. bendi gereği mahkeme, çekişmeli alacağın hesaba katılıp katılmamasına ve ne oranda katılacağına yaklaşık ispat ölçüsünde ve gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırarak karar verecektir. Bu şekilde inceleme yapan mahkemenin vereceği karar, maddi hukuk bakımından sonuç doğurmaz.
Çekişmeli alacağın oylamaya katılmasına ve katılacağı orana karar veren mahkeme, İİK’nın 308/b-II. bendi gereği tasdik kararında konkordato projesi uyarınca çekişmeli alacaklara isabet eden payın kararın kesinleşmesine kadar borçlu tarafından mahkemece belirlenen bir bankaya yatırılmasına karar verebileceği gibi çekişmeli alacağın oylamaya hiç katılmamasına da karar verebilir. Ancak ne yönde karar verilirse verilsin bu karar bağlayıcı olmayıp tasdik kararının ilanından itibaren İİK’nın 308/b-I. bendi gereği alacağı itiraza uğrayan alacaklı tasdik kararından itibaren bir ay içinde dava açmak zorundadır.
Külli bir tasfiye prosedürü olan konkordato, hem bu özelliği hem de tasdik halinde İİK’nın 308/c maddesi gereğinde konkordatoya katılsın katılmasın kural olarak konkordato talebinden önce veya komiserin izni olmaksızın mühlet içinde doğan tüm alacaklar için mecburi olduğundan, 3.kişilerin de haklarını etkileyecek nitelikte kamusal bir karaktere sahiptir. Bu nedenle, hakimin tasdik koşulları bakımından resen inceleme ve araştırma yapması gerektiği gibi sürecin başarıya ulaşması bakımından yasada kısa ve kesin süreler öngörülmüştür.
Arabuluculuk, tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin yardımı ile bir araya gelen tarafların kendi iradelerine tabi başka bir deyişle üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri hukuki uyuşmazlıkları birlikte müzakere ederek çözümü kendi menfaatlerine göre sağladıkları yine alternatif bir uyuşmazlık çözümü yöntemidir. Arabuluculukta yapılan anlaşma taraflar arasında sonuç doğurur. Nitekim; Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-1. maddesi uyarınca arabuluculuk faaliyeti sonunda varılan anlaşmanın kapsamı taraflarca belirlenir. Anlaşma belgesi düzenlenmesi halinde bu belge taraflar ve arabulucu tarafından imzalanır. Taraflar arabuluculuk faaliyeti sonunda bir anlaşmaya varırsa bu anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesini talep edebilirler ve bu şerhi içeren anlaşma ilam niteliğinde belge sayılarak ilamların icrasına ilişkin genel hükümlere göre yerine getirilir.
Çekişmeli alacaklar hakkındaki açılacak dava, görevli ve yetkili mahkeme ile yargılama usulleri ve ispat hukuku kuralları bakımından genel hükümlere tabi olacaktır. Örneğin çekişmeli alacak olacak kira sözleşmesi ise kaynaklı uyuşmazlık Sulh Hukuk Mahkemesi’nde işçilik alacaklarına ilişkin uyuşmazlık İş Mahkemesinde, ticari olmayan bir alacağa dayalı uyuşmazlık ise Asliye Hukuk Mahkemesi’nde, ticari nitelikte bir alacak ise Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülecektir. Kanun koyucu burada her uyuşmazlığın uzman mahkemelerde görülmesine ilişkin genel ilkeden ayrılmamıştır. Genel hükümlere tabi olma sadece bu konularda söz konusudur. Buna karşılık, aşağıda anlatılacağı üzere alacağın tahsili genel hükümlere tabi değildir.
Yukarıda değinildiği üzere tasdik edilen konkordato genel olarak bütün alacaklılar için mecburi ve bağlayıcı olduğundan çekişmeli alacağın mukadderatı da konkordato hükümlerine tabiidir. Bir başka deyişle çekişmeli alacak hakkında karar veren mahkeme, konkordato projesini göz önünde bulundurarak alacağın tasdik edilen vade, tenzilat ve diğer ödeme koşullarına göre tahsil edilmesi yönünde hüküm kuracaktır. Aksi halde hem ödemeler dengesi bozulur hem de alacaklılar arasında eşitsizlik yaratılmış olur. Bu nedenle, çekişmeli alacak davası ile konkordato prosedürü arasında sıkı bir ilişki olması ve korunan menfaat nedeniyle de doktrinde de zorunlu arabuculuğa tabi olmadığı sonucuna varılmıştır. (ERMENEK, İbrahim/Azaklı Arslan, Betül “İcra ve İflas Hukuku Açısından Ticari Davalarda Arabulucuya Başvuru Zorunluluğu”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı:148,2020, s:152.)
Konkordato davasında hem davanın kabulü hem de davanın reddi alacaklıları etkileyecektir. Davanın kabulü halinde projede öngörülen ödemeler yönünden etki doğuracağı gibi reddi halinde ise dava açan çekişmeli alacaklılara ödenmek üzere bir miktar paranın bankaya bloke edilmesine karar verildiği hallerde bu para masaya iade edilecektir. Tarafların çekişmeli alacağın miktarı ve ödenmesi konusunda arabulucuda serbestçe anlaşmaları alacaklılar arasında eşitliği bozduğu gibi konkordato tasdik projesinden farklı ödeme koşulları kabul edilmesi de yasal düzenleme ile kabul edilen konkordatonun tüm alacaklılar için mecburi olduğu ilkesine aykırı olacaktır. Çekişmeli alacakların bu yönü itibariyle de zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığı görüşü ileri sürülmüştür. (YAZICI, Çiğdem “Adi Konkordatoda Çekişmeli Alacaklar Hakkında Dava”, Bankacılar Dergisi, Sayı: 116, 2021, s:13)
Çekişmeli alacak hakkında hiç kaynak ayrılmamış veya konkordato mahkemesince yaklaşık ispat ölçüsünde yapılan incelemede daha az bir alacak belirlenerek kaynak ayrılmışsa çekişmeli alacaklıları ile borçlunun arabuluculuk sürecinde daha yüksek bir miktarda alacak belirlemeleri veya farklı koşullarda anlaşmaları konkordato hükümlerinin bütün alacaklılar için bağlayıcı ve zorunlu olması kuralını ihlal edeceğinden ve alacaklılar arasında eşitliği bozacağından kabul edilemez. Aksi takdirde, diğer alacaklılar bakımından İİK 308/f hükmü gereği konkordatonun feshi hakkı doğar. Dolayısıyla, böyle bir anlaşmanın sadece taraflarını bağlaması ve tarafları arasında sonuç doğurması gerekirken tüm alacaklıları etkileyecek sonuçlar doğurur.
Bununla birlikte, yine çekişmeli alacaklının arabulucuya başvuru için süre verilmeden davanın usulden reddi kararı verilmesinin yasaya aykırı olduğu hususuna gelince; 6235 Sayılı HUAK’nın 18/A-2. Bendine göre, “Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın, davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” hükmüne aykırıdır. Bu hüküm uyarınca “herhangi bir işlem yapılmadan” tabirinden kasıt arabulucuya başvuru için taraflara süre verilmeyeceği, başka hiçbir usulü işlem yapılmadan davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğidir. Bu nedenle, yasanın çok açık hükmü karşısında zorunlu arabuluculukta arabulucuya başvuruya ilişkin dava şartı davadan önce gerçekleştirilmek zorunda olup HMK’nın 115/2.maddesi kapsamında tamamlanabilir bir dava şartı olarak görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, İİK’nın 308/b. maddesinde düzenlenen çekişmeli alacaklarla ilgili davanın açılmasından önce arabuluculuğa başvurulması zorunluluğu konkordato hukukunun kamusal karakteri, tüm alacaklıları ilgilendirmesi, tarafların iradeleri ile kendi aralarında yapacakları anlaşmanın konkordato alacaklıları arasında eşitsizlik yaratacak nitelikte olması, konkordatoda ödemeler dengesini bozacak olması nedeniyle yasal düzenlemelere uygun görülmemiş, kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir …” denilmiştir.
Verilen bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında eldeki dava bir alacak ya da tazminat davası olmayıp İİK’nın 308/b-1 maddesi uyarınca açılan çekişmeli alacağın tespiti ve konkordato projesine dahil edilmesi istemine ilişkin olup, davacı vekili, davalı borçlunun itirazı nedeniyle çekişmeli hale gelen alacak ile ilgili İİK’nın 308/b-1 maddesi uyarınca çekişmeli alacağın varlığı ile tutarının tespiti ve konkordato projesine dahil edilmesine karar verilmesini talep etmiş, tespit edilen alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesi yönünde bir talepte bulunmamıştır. Bu durumda, mahkemece taleple bağlı kalınarak karar verileceği tartışmasız olup, tahsil yönünde hüküm kurulmayacaktır.
Bu dava ile çekişmeli alacağın konkordato projesi kapsamına dahil olup olmayacağı hususu belirlenecektir. Davanın kabul edilmesi belirli bir para alacağının tahsilini değil sadece konkordato projesine dahil edilmesi sonucunu doğuracaktır.
Nitekim dava bir aylık hak düşürücü süreye tabi tutulmuş olup, bu haliyle davanın alacaklı ile borçlu arasında geçen gerçek anlamda bir eda davası olmadığından, dava sonunda verilen hükmün yalnız konkordato talep eden borçlunun konkordato projesine katılıp katılmayacağı veya ne miktarda katılacağını belirlemeye yönelik olacağından davanın bu niteliğine göre alacak davasından farklı olarak maktu harç ile açılmıştır. Bu dava, niteliğine göre de maktu harca tabidir.
Ayrıca konkordato talep eden davalı şirketin itirazı ile davacının çekişmeli hale gelen alacağı ile ilgili olarak arabuluculuk sürecinin işletilmesi halinde borçlunun konkordato sürecinde itiraz ettiği alacak ile ilgili arabuluculuk sürecinin anlaşma ile sonuçlanma olasılığı bulunmadığı gibi bu süreçte alacağın varlığını kabul etmesi de çelişkili sonucun ortaya çıkmasına sebep olabilecektir.
Açıklanan nedenlerle çekişmeli alacağın tespiti ve konkordato projesine dahil edilmesine yönelik dava konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerinden olmayıp zorunlu arabuluculuk dava şartına tabi değildir.
Diğer yandan, İİK’nın 308/b maddesinde; “Alacakları itiraza uğramış alacaklılar, tasdik kararının ilanından itibaren bir ay içinde dava açabilirler.
Tasdik kararını veren mahkeme, konkordato projesi uyarınca çekişmeli alacaklara isabet eden payın, kararın kesinleşmesine kadar borçlu tarafından mahkemece belirlenen bir bankaya yatırılmasına karar verebilir. Süresi içinde dava açmamış alacaklılar, bu paydan ödeme yapılmasını talep edemezler, bu durumda yatırılan pay borçluya iade edilir.”hükmünü haizdir.
Konkordatonun tasdikinin ilanından başlayarak bir ay içinde çekişmeli alacaklar hakkında alacağın esasına ilişkin dava açmayanlar maddi hukuk yönünden alacak hakkını kaybetmezler. Bu kategoriye giren alacaklılar konkordatoya hiç kayıt yaptırmamış süjelerin hukuki statüsüne tabi olurlar ve dava açtıklarında kendilerine bir nevi ihtiyati tedbir olarak ve teminat olarak bir pay ayrılıp bankada bloke edilmez. Mahkemece bu davanın sonucunda verilecek davanın kabulüne dair ilamın tasdik edilen konkordato ödeme projesi dahilinde infazı zorunludur (Altay/Eskiocak -Konkordato sahife :268).
Konkordatonun tasdikine karar veren veren mahkeme, çekişmeli alacaklar olarak kabul edilen alacaklıların haklı olup olmadığına karar veremez. Mahkeme konkordato sürecinde yalnızca çekişmeli alacakların konkordatoya dahil olup olmayacakları, olacaklarsa hangi oranda konkordatoya dahil olacaklarına karar vereceği, konkordatoya dahil olmasına veya olmamasına ilişkin kararı maddi hukuk bakımından kesin hüküm teşkil etmez. Nitekim İİK 302.f.6’da çekişmeli alacaklar bakımından ileride mahkemenin vereceği hükümlerin saklı olduğu tasrih edilmiştir. Konkordatoya tabi olmak isteyen alacaklının çekişmeli alacağı hakkında konkordatoyu inceleyecek olan mahkemenin vereceği karar sadece konkordato nisabına dahil olmak bakımından sonuç doğuracaktır. Mahkemece alacağın varlığını ve miktarını yaklaşık ispat derecesi ile tespit ederek, esasa etkisi olmayan bir kararla tesis edecektir. Alacağı borçlunun itirazına uğrayan alacaklı, alacağın tabii olduğu zamanaşımı süresi içinde davasını her zaman açabilir (Prof. Dr. Selçuk Öztek – Yeni Konkordato Hukuku Sh: 408).
Hal böyle olunca, konkordato adi nitelikteki bütün alacakları kapsamına alacağından, konkordatoya kayıt yaptırılmaması alacağın ortadan kalkmasını gerektirmez. Ne var ki konkordatoya kayıt yaptırmayan ya da süresinden sonra kayıt yaptıran alacaklı bu alacak borçlu tarafından kabul edilmediği takdirde, genel hükümlere göre alacağını mahkeme ilamı ile belirlemek zorundadır. Konkordatoya süresinde kayıt yaptırmamanın müeyyidesi konkordato nisap ve oylamasına dahil olmamak ve verilecek teminattan yararlanamamaktır. Bir aylık süre içinde dava açılmamasının müeyyidesi de aynıdır. Davacı tarafından borçlunun itirazına uğrayan çekişmeli alacak niteliğindeki davanın bir aylık süre içinde açılmamış olması halinde alacaklının hakkı sükut etmediğinden davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine sebep olmayacaktır. Başka bir ifadeyle davanın İİK’nın 308/b maddesi uyarınca bir aylık süre içinde açılmamış olması genel hükümlere göre açılan bu davanın görülmesine engel teşkil etmeyecektir.
Mahkemece, gerekçeli karar başlığında; tarafların ve vekillerinin adreslerinin yazılmamış olması ise, 6100 sayılı HMK’nın 297/1-b maddesine aykırı olmakla birlikte sonuca etkili olmadığından, kaldırma nedeni yapılmamış ve bu hususa eleştiri getirilmekle yetinilmiştir.
Açıklanan nedenlerle; istinaf nedeni yerinde görülen davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasın davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince; yukarıda açılanan hususlara ilişkin olmak üzere ESASTAN KABULÜNE,
2-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/11/2021 tarih, 2020/508 Esas ve 2021/935 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-İİK’nın 36/5 maddesi gereğince davacı vekilince Gebze İcra Dairesi’nin 2022/237 Esas sayılı dosyasına sunulan teminatın davacıya iadesine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi.06/03/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*