Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/499 E. 2022/1901 K. 31.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/499 – 2022/1901
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/499
KARAR NO : 2022/1901

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :…
ÜYE :….
ÜYE :…
KATİP :..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :01/12/2021
NUMARASI :2019/294 Esas – 2021/705 Karar

DAVACI :EMİRHAN ALÜMİNYUM PLASTİK BOYA VE İZOLASYON SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ –
VEKİLİ :Av. …
MÜDAHİLLER :1-1-ALTERNATİFBANK A.Ş.
VEKİLİ :Av. …
:2-DENİZBANK A.Ş. –
VEKİLİ :Av….
:3-QNB FİNANSBANK A.Ş.
VEKİLİ :Av…..
:4-ING BANK A.Ş. …
VEKİLİ :Av…..
:5-T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI
VEKİLİ :Av…..
:6-TÜRKİYE İŞ BANKASI A.Ş.
VEKİLİ :Av…..
:7-YAPI VE KREDİ BANKASI A.Ş.
VEKİLİ :Av…..
:8-….

:9-….
:10-…
:11-….
DAVA :İflas (İİK’nun178-179)
DAVA TARİHİ :21/06/2019

KARAR TARİHİ :31/10/2022
KR. YAZIM TARİHİ :31/10/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin, tamamı ödenmiş 2.000.000,00-TL sermayeye sahip ve DYO boyalarının Kocaeli bayiliğini yapmakta iken 2017 sonlarından itibaren inşaat sektöründe yaşanan durgunluk sebebiyle iş hacmi küçülmesi ve bazı bataklar yaşaması nedeniyle ekonomik zorluğa girdiğini, banka faizlerinin artmasının davacıyı zorlamaya başladığını, davacı şirketin mevcut aktifleri, elinde çek veya senet gibi ihtiyati hacze yarayarak evrakı bulunan alacaklılara haczedilerek paraya çevrilebileceği ve bu ihtimalde bazı alacaklıların alacaklarını tam olarak tahsil edecekleri halde bazı alacaklıların ise hiç tahsil edememesi gibi bir durum olaşacağını beyan ederek davacının iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın reddine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; alınan bilirkişi raporları ile acz halinin tespit edildiğini, davacı şirket aleyhine onlarca sayıda haciz işlemi yapıldığını ve davacı şirketin ticari faaliyetinin sona verdiği hususunda herhangi bir ihtilaf bulunmadığını, gerekçede adı geçen ödemelerin neler olduğu ve kime ne zaman yapıldığına ilişkin yerel mahkemeye beyanda bulunulmuş olup, yerel mahkemenin buna ilişkin beyanları irdelemediğini ve hiç beyanda bulunulmamış gibi gerekçe hazırlayarak ret kararı verildiğini, söz konusu bedelin iş avansı veya sair ad altında ödenmiş olması veya olmaması halinin iflasa nasıl etki edeceğinin irdelenmediğini, yani 3.260.325-TL’nin davacı şirket pasifinde değil de aktifinde yer alması ihtimaline göre iflas talebinin veya aczin ne hal alacağı hesap edilmeden yerel mahkemenin ret kararı vermesinin hatalı uygulama olduğunu, gerekçeye konu olan ödemenin mevcut olmadığına ilişkin ispatlanmış bir iddia da bulunmadığını belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Müdahil QNB Finansbank A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; iflas kararı verilebilmesinin temel şartı olan acz halinde ve borca batık olma hususunun her türlü şüpheden uzak ve ari bir şekilde ispat edilememiş olup davanın reddi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek; davalının haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Müdahil ING Bank A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı borçlunun istinaf sebepleri yersiz olduğunu, 2004 sayılı Yasa’nın 178. maddesinden anlaşılacağı üzere kendisi için doğrudan iflas talebinde bulunan borçlunun hiç bir tereddüte yer vermeyecek bir şekilde aczini ve borca batık olduğunu ispat etmek zorunda olduğunu, bu hususun borçlunun doğrudan kendisinin iflasını istemesinini en temel şartı olduğunu, huzurdaki dosyada bu husus ispatlanamamış olup, neticede ilk derece mahkemesince hukuka uygun karar verildiğini belirterek; istinaf başvurusunun reddine, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 01/12/2021 tarih, 2019/294 Esas – 2021/705 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, borçlunun kendisinin talep ettiği doğrudan doğruya iflas istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamına göre; davacı vekili davacı şirketin, tamamı ödenmiş 2.000.000,00-TL sermayeye sahip ve DYO boyalarının Kocaeli bayiliğini yapmakta iken 2017 sonlarından itibaren inşaat sektöründe yaşanan durgunluk sebebiyle iş hacmi küçülmesi ve bazı bataklar yaşaması nedeniyle ekonomik zorluğa girdiğini, banka faizlerinin artmasının davacıyı zorlamaya başladığını, davacı şirketin mevcut aktifleri, elinde çek veya senet gibi ihtiyati hacze yarayarak evrakı bulunan alacaklılara haczedilerek paraya çevrilebileceği ve bu ihtimalde bazı alacaklıların alacaklarını tam olarak tahsil edecekleri halde bazı alacaklıların ise hiç tahsil edememesi gibi bir durum olaşacağını beyan ederek davacının iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, mahkeme tarafından gerekli ilanlar yapılıp bankalar ve resmi kurumlarla yazışma yapıldıktan sonra SMMM, Gayrimenkul Değerleme, Makine Mühendisi ve İflas konusunda uzman bilirkişi heyetinden 22/09/2020 tarihli rapor alındıktan sonra davacı şirketin acz halinde olduğu ve borca batık olduğunun sübuta ermediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı şirket vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
2004 sayılı İİK nın 178-179 ve 6102 sayılı TTK’nın 376. maddelerinde sermaye şirketlerinin herhangi bir icra veya iflas takibine maruz kalmadan temsilcileri tarafından borca batık durumda oldukları mahkemeye yapılacak bir başvuru ile iflasını isteyebilecekleri düzenlenmiştir.
İİK’nın 178/1.f maddesinde iflasa tabi bir borçlu, aciz halinde bulunduğunu bildirerek yetkili ticaret mahkemesinden iflasını isteyebilir. ” Aciz halinden maksat, borçlunun muaccel borçlarını ödeme imkanından yoksun bulunması ve bu durumun süreklilik taşımasıdır.” ( …, Konkordato ve İflas, 2. Baskı, Ankara 2019, S. 739) Bu durumda iflasına karar verilmesini talep eden borçlu, iflas talebine mal beyanını ekler, bu mal beyanında bütün aktif ve pasifi ile alacaklarının isim ve adreslerini gösterir. Borçlu, mal beyanını mahkemeye ibraz etmedikçe ve aciz halinde olduğunu kanıtlamadıkça hakkında iflas kararı verilmez.
İİK’nın 178. ve 179. maddesi uyarınca iflasa karar verilebilmesi için şirketin borca batık durumda olması gerekir. Aciz hali borçlunun ödeme araçlarından yoksunluğu nedeniyle, derhal ödemesi gereken para borçlarını ödemek konusundaki iktidarsızlığıdır, borca batıklıkta ise, borçlunun malvarlığındaki aktif değerler toplamının, pasif değerler toplamını karşılayamaması durumudur. Borçlunun aciz hali ne kadar ağır olursa olsun (İİK’nın 178/III deki durum olmadıkça) kendi iflasını isteyen borçlu aciz halinde bulunduğunu ispat etmek zorundadır.
İflas başvurusunun, hukuka aykırı, hileli ya da alacaklıları zarara uğratmak kastıyla yapılmaması, müdahillerin varsa bu konudaki iddialarının da üzerinde durulması gerekir.
“Dava, İİK.’nın 178. ve 179. madde hükümlerine dayalı doğrudan iflas istemine ilişkindir. TTK’nın 324. ve İİK’nın 179. maddeleri uyarınca borca batık hale gelen şirket bunu mahkemeye bildirmek ve iflasını istemek zorundadır. İİK’nın 181. maddesinin aynı Kanun’un 160. maddesine yaptığı yollama nedeniyle, İİK’nın 178. ve 179. madde hükümleri uyarınca doğrudan iflas talebinde bulunan şirket temsilcisi ya da müdürü, ilk alacaklılar toplantısına kadar gerekli masraflar ile iflas kararının kanun yolları için gerekli tebliğ masraflarını avans olarak mahkeme veznesine yatırmalıdır.

İİK’nın 178. ve 179. maddesi uyarınca iflasa karar verilebilmesi için şirketin borca batık durumda olması gerekir.Aciz hali borçlunun ödeme araçlarından yoksunluğu nedeniyle, derhal ödemesi gereken para borçlarını ödemek konusundaki yeterli ekonomik imkana sahip olmamasıdır. Borca batıklık ise, borçlunun malvarlığındaki aktif değerler toplamının, pasif değerler toplamını karşılayamaması durumudur. Borçlunun aciz hali ne kadar ağır olursa olsun (İİK’nın 178/III deki durum olmadıkça) kendi iflâsını isteyen borçlu, aciz halinde bulunduğunu ispat etmek zorundadır. İflas talebi üzerine mahkemece bilirkişi incelemesi yapılarak iflas talebinin yerinde olup olmadığı belirlenir. Borca batıklığın tespiti için TTK’nın 324. maddesi uyarınca bir borca batıklık bilançosu hazırlanmalıdır.
Somut olayda mahkemece, davacı şirketin borca batık durumda olup olmadığı konusunda yeterli inceleme yapılmamıştır. TTK’nın 556. madde yollaması ile uygulanması gereken TTK’nın 324. maddesine göre borca batıklık bilançosunda aktiflerin rayiç değerden bilançoya geçirilerek borca batıklık bilançonun çıkarılması gerekir. Böyle bir talep üzerine mahkemece, bu şirketin öncelikle borca batık durumda olup olmadığı rayiç değerlere göre tespit edilmelidir. Bunun için borçlu şirket tarafından mahkemeye ibraz edilen bilanço üzerinde mahallinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, rayiç değerler ve yapılan araştırma ve inceleme sonucu elde edilen gerçekçi verilere göre bilirkişilerce yeniden oluşturulacak şirket bilançosu (borca batıklık bilançosu) da dikkate alınıp bir sonuca gidilmelidir. Borca batıklık, TTK’nın 324. maddesinde gösterilen şekilde varlıkların rayiç değerine ve İİK’nın 178/1. madde ve fıkrasında belirtilen alacaklılar listesinde gösterilenler ile gerçek anlamda tespit edilebilecek diğer borçların tutarına göre belirlenmelidir. Borca batıklıktan kurtulma ise tüm borçların ödenmesi anlamına gelmeyip, aktifin pasiften fazla olmasını ifade eder.
Bir sermaye şirketinin borca batıklık bildiriminde bulunarak iflasını istemesi halinde, bu durumun mahkemece re’sen tespiti gerekir. Bu tespitin yapılmasında, davacının sunduğu delillere ek olarak, mahkemece gerekli görülen diğer delillerin toplanması, bu kapsamda ilgisi görülen kamu kurumlarından alınacak bilgiler, yapılacak keşif ve mahkemece atanacak bilirkişilerce düzenlenecek raporlar da değerlendirilmelidir. Borca batıklığın tespitinde sadece davacının kayıtlarına değil, varlıklarının rayiç değerlerine de özellikle bakılmalı, bu noktada, konusunda uzman bilirkişilerin görüşüne başvurulmalıdır. Dava teorisindeki genel ilkenin bir istisnası olarak, borca batıklık sadece dava tarihi itibariyle değil, yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak belirlenmelidir. Açıklanan durum karşısında davacı şirketin mevcut kayıtları; mahkemece ulaşılabilecek tapu, trafik, banka, vergi daireleri, sanayi ve ticaret odaları, ticaret sicil kayıtları gibi hakkında bilgi alınabilecek belgeler ve müdahillerin sunacakları bilgi ve belgeler, varlık kalemlerinin rayiç değerlerine ilişkin uzman (teknik) bilirkişi görüşleri ve somut olay bakımından özellik arz edebilecek diğer veriler toplandıktan sonra, konusunda uzman bir bilirkişi heyetinden alınacak teknik, detaylı ve denetime elverişli rapor sonucuna göre borca batıklığın yukarıda gösterilen ilkeler çerçevesinde tespiti ile varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.” (Yargıtay 23.HD 2013/7876 Esas-2013/1680 Karar).
İİK’nın 178. ve 179. madde hükümlerine dayalı doğrudan iflas istemine ilişkin davalarda borca batıklığın ne şekilde tespit edilmesi gerektiği yukarıda anılan Yargıtay İçtihadında ayrıntılarıyla açıklanmıştır.
Somut olayda; ilk derece mahkemesince aldırılan bilirkişi rapor içeriğinden davacı şirketin güncel borç bilgilerinin denetlenemediği, müdahiller tarafından bildirilen alacakların güncel durumunun yer almadığı, örneğin davacı şirketin mizanında Finansbank alacağı 1.913.790,47-TL olarak yer almakta ise de müdahale talebinde alacak miktarının 3.983.056,94-TL olarak ileri sürüldüğü, yine örneğin davacı şirketin mizanında Alternatifbank alacağı görünmemekle birlikte dosyaya sunulan dilekçede kefaletten kaynaklanan ve Kocaeli 8. İcra Dairesi’nin 2019/112951 Esas sayılı icra takibine konu 1.915.055,67-TL alacak bildirildiği, müdahiller Yapı ve Kredi Bankası ve Denizbank vekillerince Kocaeli 8. İcra Dairesi’nin 2019/106489 ve 110796 Esas sayılı takip dosyalarının bildirildiği, müdahil Denizbank vekilince davacı şirketin taşınmazlarını kaçırdığı, tek taşınmazı ile kendini borca batık göstermeye çalıştığını iddia ederek tasarrufun iptaline ilişkin dosyaların araştırılmasını istediği, yine dairemizde istinaf incelemesi yapılan 2022/496 Esas sayılı dosya kapsamına göre (Furkan Yapı malzemeleri Ltd.Şti.) DYO vekillerince eş olan her iki şirket yetkilileri hakkında Kocaeli CBS 2019/20255 Sor. sayılı dosyasında şikayette bulunulduğu, her iki şirket yetkilisince mal kaçırıldığı, şirketlerin içinin boşaltıldığının iddia edildiği, 8 milyon TL’nin üzerinde 630 ton malın bilinmeyen bir yere kaçırıp sakladıklarının bu malların 2019 yılı Nisan-Haziran aylarında şirketlere sevk edildiğinin belirtildiği, kaçırıldığı iddia edilen malların yeri belirtilerek el konulmasının talep edildiği, yine tasarrufun iptali davaları bulunduğunun ileri sürüldüğü, dosya kapsamına göre soruşturmanın derdest olduğu, eldeki davayı etkileyecek deliller içermesinin kuvvetle muhtemel olduğu, hem aktifi hem de pasifi etkileyebilecek iddialar ileri sürüldüğü, icra dosyalarının, Kocaeli CBS 2019/20255 Sor. sayılı dosyasının ve iddia edilen tasarrufun iptaline ilişkin dosyaların tespit ve celbi, tapu müdürlüklerinden davacı şirketin devrini yaptığı taşınmazlar olup olmadığının sorulması ve tüm deliller toplandıktan sonra davacı şirketin borca batıklığına ilişkin bilançosunun bilirkişi raporuyla tespit edilmesi gerekirken, eksik delil ve incelemeye, denetlenmeye elverişli olmayan bilirkişi raporuna dayalı karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yukarıdaki açıklamalara göre somut olayda yapılması gereken iş; davacı şirketin mevcut kayıtları; mahkemece ulaşılabilecek tapu, trafik, banka, vergi daireleri, sanayi ve ticaret odaları, ticaret sicil kayıtları gibi hakkında bilgi alınabilecek belgeler ve müdahillerin sunacakları bilgi ve belgeler, varlık kalemlerinin karar tarihine yakın rayiç değerlerine ilişkin uzman (teknik) bilirkişi görüşleri, bildirilen icra dosyalarındaki güncel borç miktarları , Kocaeli CBS 2019/20255 Sor. sayılı dosyası, kaçırıldığı iddia edilen malların akıbetinin tespiti, yeniden celbedilecek taşınmaz devri yapılıp yapılmadığına ilişkin tapu kayıtları, ileri sürülen tasarrufun iptali davaları ve somut olay bakımından özellik arz edebilecek diğer veriler toplandıktan sonra, konusunda uzman bir bilirkişi heyetinden alınacak teknik, detaylı ve denetime elverişli rapor sonucuna göre borca batıklığın yukarıda gösterilen ilkeler çerçevesinde tespiti, iflas başvurusunun, hukuka aykırı, hileli ya da alacaklıları zarara uğratmak kastıyla yapılıp yapılmadığının, dava teorisindeki genel ilkenin bir istisnası olarak, borca batıklığın sadece dava tarihi itibariyle değil, yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak belirlenmesi gerektiği değerlendirilerek, varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
Diğer yandan; TTK’nın 376/3. maddesindeki düzenlemeye göre şirket yönetim kurulunca şirketin iflasının istenmesi yönünde bir karar alınması gerekmektedir. Yine TBK’nun 504. Maddesi gereğince iflas davası açılabilmesi için vekilin vekaletnamesinde özel yetki bulunması gerekmektedir. Dosya kapsamına göre; davacı şirket genel kurulunun 31/07/2019 tarihli kararı ile konkordato yoluna başvurulmasına karar verildiği, eldeki doğrudan iflas davasının ise anılan genel kurul kararından önce 21/06/2019 tarihli olduğu, eldeki davadan önce veya süreç içinde davacı şirketin iflasının istenmesi yönünde bir karara rastlanılmadığı anlaşılmaktadır. Davacı şirket yetkili organınca şirketin iflasının istenmesi yönünde alınmış bir karar bulunup bulunmadığı araştırılmadan, davacı şirket genel kurulunun 31/07/2019 tarihli kararı ile konkordato yoluna başvurulmasına karar verildiği göz önüne alındığında aynı zamanda bir konkordato başvurusu olup olmadığı da araştırılarak, böyle bir dava var ise eldeki davaya etkisinin ne olacağının değerlendirilmeksizin bu yönleriyle de eksik inceleme ile hüküm tesisi isabetli olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesince kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince; yukarıda açılanan hususlara ilişkin olmak üzere ESASTAN KABULÜNE,
2-Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/12/2021 tarih, 2019/294 Esas ve 2021/705 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,

5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359/3 maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi.31/10/2022

….
Başkan ….
¸e-imzalıdır
….
Üye ….
¸e-imzalıdır
….
Üye ….
¸e-imzalıdır

Katip….
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*