Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/452 E. 2023/312 K. 06.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/452
KARAR NO : 2023/312

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :29/09/2021
NUMARASI :2021/190 Esas – 2021/502 Karar

DAVACI : … (T.C.No: …) – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALI : … (T.C. NO: …) – …
DAVA :Menfi Tespit
DAVA TARİHİ :12/06/2017

KARAR TARİHİ :06/03/2023
KR. YAZIM TARİHİ :20/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından davacı aleyhine Kocaeli 4. İcra Dairesi’nin 2017/2790 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, icra takibine konu edilen senetten dolayı davacının davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacının arkadaşı vasıtası ile tanıdığı davalı …’dan paraya ihtiyacı olduğu için kendi dairesinin üzerine 58.000,00-TL bedelli olarak ipotek tanzim etmek kaydıyla 58.000,00-TL borç aldığını ve evinin üzerine ipotek tesis ettiğini, davacının söz konusu ipoteği kaldırana dek davalıya 35.000,00-TL tutarında ödeme yaptığını, daha sonra davacının davalıdan almış olduğu 58.000,00-TL’yi ödediğini ve dairesinin üzerindeki ipotek şerhini kaldırmak istediğini, bunun üzerine davalının davacıya vermiş olduğu borç ve davacının evi üzerindeki ipoteği kaldırmak için kendince faizlendirerek 30.000,00-TL’lik farklı bir senet daha vermesini davacıdan talep ettiğini, davacının da evinin üzerindeki ipoteği kaldırmak için mecburen 30.000,00-TL’lik senedi verdiğini ve daire üzerindeki ipoteği kaldırdığını ancak davalı davacıdan almış olduğu borç senedi “şu an üstümde yok” diyerek vermediğini, daha sonra davacıdan tenkit ederek 150.000,00-TL daha para talep ettiğini, bunun üzerine davacının davalı hakkında Körfez C. Başsavcılığının 2017/898 soruşturma numaralı dosyası ile suç duyurusunda bulunduğunu, davalının davacıdan aldığı borç senedi kendi veya başka tanıdıklarına doldurtarak 425.000,00-TL asıl alacak miktarı ile Kocaeli 4. İcra Dairesi’nin 2017/2790 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davacının tefecilik suçunu işlediğini, davacının davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, 58.000,00-TL olan borcunu ödediğini, bunun yanında 35.000,00-TL nakit ve 30.000,00-TL senet olmak üzere toplam 65.000,00-TL’lik mantığa aykırı bir faiz hesaplaması ile davacıdan tahsil edildiğini, senet metnindeki yazı ve imzaların davacıya ait olmadığını, sadece imzanın davacıya ait olduğunu, bunun boş olarak doldurulmak sureti ile davalıya verildiğini, bu nedenle icra işlemlerinin dava sonuna kadar tedbir kararı ile durdurulmasına ayrıca icra takibine konu senetten dolayı davacının davalıya borcu olmadığının tespitine ve Kocaeli 4. İcra Müdürlüğünün 2017/2790 Esas sayılı takibin iptaline ayrıca %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının asılsız olduğunu, davacının satmak istediği bir dairesine müşteri olduğunu, bu evi 425.000,00-TL’ye almak konusunda anlaştıklarını, ilk etapta 58.000,00-TL nakit para verdiğini, ayrıca bu ev üzerine ipotek koyduklarını, daha sonra evin borcunun tamamen davacıya ödediğini, davacının da kendisine 15/06/2016 tarihli senedi imzalayarak verdiğini, ancak evin tapularının satışını vermediğini ve ev parası olarak ödenen 425.000,00-TL yi de iade etmediğini, ipoteği kaldırmam halinde bankadan kredi çekmek sureti ile ödeyeceğini belirttiğini, bunun üzerine ipoteği kaldırdığını buna rağmen parasını ödemediğini, bu arada evin üzerine başka bir ipotek koydurduğunu, davacı evin parasını ödemediğinden söz konusu takip konusu senedi icraya koyduğunu, davacının iddialarının tamamen asılsız olduğunu, bu nedenle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince;”… Davanın kabulü ile, Davacının Kocaeli 4. İcra Müdürlüğünün 2017/2790 Esas sayılı icra dosyasına konu olan 15/06/2016 tarihli 425.000,00 TL bedelli senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine, Kötü niyet tazminatı şartları oluşmadığından talebin reddine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacıya ödemiş olduğu daire karşılığı paranın tarafına iade edilmemesi dolayısıyla kendisinden olan alacağına karşılık imzalanıp tanzim edilen bonodan kaynaklı alacağının teminat senedi olarak kabulünün mümkün olmadığını, davacının fiilen ve hukuken kendisine senetteki miktar kadar borcunun bulunduğunu, bu hususun teminat olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, aksi durumda her verilen paranın karşılığı alınan bononun teminat olarak kabulü gerekecektir ki bu durumda hiçbir senedin tahsilinin mümkün olmayacağını, davacının tanık olarak gösterdiği …’ın yanında çalışan kişi olduğunu, onunla menfaat birliği içerisinde olduğunu, diğer tanık …’ın ise kendisinin evi almasına aracı olan kişi olduğunu, olayları bildiğini belirttiğini davacı tanıklarının dinlenilmelerine karar verilmesi gerektiğini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı cevap dilekçesinde özetle; tapu üzerindeki ipotek şerhinin davalının kendi rızası ile kaldırdığını ancak senedi geri davacıya iade etmediğini, taraflar arasında herhangi bir satış sözleşmesi olmadığı gibi satış vaadi sözleşmesinin de bulunmadığını, ispat yükünün senette yazılı bedel kaydından ayrılarak alacağın varlığının ve temel ilişkinin bonodan farklı olduğunu ileri sürmüş olan yani bonodaki kaydı değiştiren talil eden lehtar alacaklının üzerinde olduğunu, davalı tarafın cevap dilekçesinde dosyada davacının tanıklarının dinlenmesine muvafakat ettiğini ve bu tanıkların dinlenmesi gerektiğini ifade etmişse de senede ilişkin ispat kaidelerinde yazılı delille ispat yükünün mevcut olduğunu, davalının uzun zamandan beri görülen iş bu dosyada davalının haksız ve kötü niyetli olarak davayı uzatma çabalarından dolayı maddi ve manevi mağduriyet yaşadığını, davalının kendi beyanları arasında çelişkiler bulunduğu ve beyanlarının tamamıyla kurgudan ibaret olduğunun açıkça görüldüğünü belirterek; haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/09/2021 tarih, 2021/190 Esas – 2021/502 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, menfi tespit istemine yöneliktir.
İlk derece mahkemesince verilen davanın reddine dair 27/11/2018 tarihli ve 2017/621 Esas – 2018/729 Karar sayılı karar davacının istinaf başvurusu üzerine Dairemizin 2019/341 E. 2019/389 K. Sayılı ilamı ile,”…. Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hüküm vermek için yeterli değildir. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.
1-Dava konusu senette ihdas nedeni olarak “nakden” kaydı bulunmaktadır. Davalı cevap dilekçesinde senedi ödediği satış bedeline karşılık güvence olarak aldığını beyan ettiğine göre, davalının bu beyanları nazara alınarak senedin ihdas nedeninin davalı tarafından tâlil edilip edilmediğinin değerlendirilmesi ve ispat yükünün buna göre tayin ve tesbiti gerekirken bu hususta bir değerlendirme yapılmaması hatalı olmuştur.
2-Taraflardan beyanlarda geçen taşınmaz tapu bilgileri sorulup tesbit edildikten sonra, ipotek konulan taşınmazların tapu kayıtları, ipotek tesis ve terkin belgeleri dosyaya celp edilip incelenmesi ile, davalı tarafından senedin asıl ilişkinin teminatı olarak verildiği iddia edildiğinden davalı lehine konulan ipoteğin davalı alacaklı tarafından kaldırılmasının dava konusu senet ile ilgisinin tesbit edilmesi gerekirken bu hususlarında araştırılmaması isabetli olmamıştır.
3-Ayrıca, Körfez C. Başsavcılığı’nın dava konusu senede ilişkin 2017/898 soruştuma sayılı dosyasının aslının getirtilerek incelenmemesi ve Kocaeli 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2018/48 esas sayılı dosyasının da bir bütün halinde onaylı bir örneğinin dosya içerisine alınarak incelemeye sunulmaması da isabetli değildir …” şeklindeki gerekçeyle, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a.6 maddesi gereğince kaldırılmıştır.
Yerel mahkemece kaldırma ilamı sonrasında toplanan deliller ve yapılan yargılama sonunda; “… Tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde; Kocaeli 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2018/48E 2020/28K sayılı ilamının 18/02/2020 tarihinde kesinleştiği, ceza mahkemesinin gerekçesinde ”…. sanık ile katılan … arasında olay öncesinde bir borç alışverişi olduğu, sanığın bu alışverişten dolayı alacaklı olduğunu iddia ettiği, müştekinin parasını ödemediğini iddia ederek ilk olarak 2017 yılı içinde müştekinin işyerine gittiği, parasını talep ettiği, devamında “şerefsiz seni vururum, bu parayı senden söke söke alırım” şeklinde sözler söyleyerek oradan ayrıldığı, bundan birkaç gün sonra tekrar müştekinin işyerine gittiği, bu kez de müştekinin çalışanlarına hitaben “bu dükkanda patronunuz barınamayacak, bu dükkan benim, bir kamyon adamı yığarım” şeklinde sözler söylediği, iddia, savunma, mağdur ve tanık anlatımları ve tüm dosya kapsamından anlaşılmış, sanığın bu şekilde hukuki ilişkiden kaynaklanan alacağını tahsil amacıyla müştekiye karşı tehdit ve hakaret suçunu işlediği sonucuna varılmıştır. ’’belirtilerek sanık hakkında hagb uygulanmasına karar verildiği, tapu sicil müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabında davalı lehine konulan 58.000,00TL lik ipoteğin 20.01.2017 tarihinde kaldırıldığı, davalı , davacıdan daire aldığını ,karşılığında 425.000,00TL verdiğini, davacının da kendisine dava konusu edilen senedi verdiğini,evin tapularının satışını vermediğini ve ev parası olarak ödenen 425.000,00TL yi de iade etmediğini belirtmekle , dosya içerisinde bulunan diğer beyanlar birlikte değerlendirildiğinde, senette ihdas nedeni olarak “ nakden” kaydı bulunmasına karşın ,davalı tarafın gayrımenkulün karşılığı olarak 425.000,00TL yi davacıya verdiği, gayrımenkulün davacı tarafından devredilmemesi sebebi ile icraya konulduğu belirtmekle senedi ödediği satış bedeline karşılık güvence olarak aldığın ve senedin teminat senedi olarak davalıya verildiği mahkememizce kabul edilmiş (Yargıtay HGK nun E:2013/13-357 ,K:59 sayılı ilamı ) bu sebeple( davacı, taraflar arasında satış sözleşmesi bulunmadığını belirtmekle)senede yönelik ispat yükünün senedi “talil” eden davalı tarafta olduğu davalı senedin kendisine teminat için verildiğini yazılı delille ispat edemediği, ipoteğin de senedin vade tarihinden sonra kaldırıldığı görülmekle davanın reddine karar verilmiş ,kötüniyet tazminat şartları oluşmadığından davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur …” şeklindeki gerekçeyle, davanın kabulü ile, Davacının Kocaeli 4. İcra Dairesi’nin 2017/2790 Esas sayılı icra dosyasına konu olan 15/06/2016 tarihli 425.000,00-TL bedelli senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine, kötü niyet tazminatı şartları oluşmadığından talebin reddine karar verilmiş, karara karşı davalı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, 6100 sayılı HMK’nın 297/2. fıkra gereğince hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait bir söz tekrar edilmeksizin taraflardan her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur. Diğer taraftan, İİK’nın 260/2 ve 3 sayılı bentlerine göre de “haczin ne gibi belgelere müsteniden ve ne miktar alacak için konulduğu” ve “haciz konulmasının sebebi” ihtiyati haciz kararının muhtevasında yer verilmesi gereken yasal unsurlar olarak gösterilmiştir.
Anayasa’nın 141. maddesinin amir hükmü gereğince tüm mahkeme kararların gerekçeli olması gerekir. Bu nedenlerle; mahkeme kararları tarafların iddia ve savunmalarının özetini, tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri mutlaka kapsamalıdır. Gerekçe, doyurucu olmalı, kararın neden, nasıl, hangi hukuki gerekçeyle ve hangi deliller değerlendirilmek suretiyle verildiği hususlarını içermelidir.Tarafların o dava ve talep yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı ya da haksız olduğunu anlayıp değerlendirilebilmeleri ve istinaf dairesinin hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçenin bulunması 6100 sayılı HMK 2004 sayılı İİK ve Anayasa’da gösterilen düzenleme karşısında zorunludur.
Gerekçeli karar 6100 sayılı HMK’nun 26. maddesinde öngörülen taleple bağlılık 27. maddesinde öngörülen hukuki dinlenilme, Anayasa’nın 36. ve AİHS sözleşmesinin 6. maddesinde öngörülen adil yargılanma hakkıyla doğrudan ilgili ve kamu düzenine ilişkindir. Kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olması halinde yasaya uygun biçimde gerekçe içerir ve denetlenebilir bir hüküm olduğundan söz edilemez. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunması halinde istinaf incelemesi yapılabilecek usulüne uygun bir karar bulunmadığı için delillerin hiç değerlendirilmemiş olduğunun kabulü gerekir.
Somut olayda; yerel mahkemece tefhim edilen kısa kararda,davanın kabulüne karar verildiği halde, gerekçeli kararın gerekçe kısmında, “… senede yönelik ispat yükünün senedi “talil” eden davalı tarafta olduğu davalı senedin kendisine teminat için verildiğini yazılı delille ispat edemediği, ipoteğin de senedin vade tarihinden sonra kaldırıldığı görülmekle davanın reddine karar verilmiş ,kötüniyet tazminat şartları oluşmadığından davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” denilerek, hüküm fıkrasında gerekçe ile çelişki oluşturacak şekilde; “Davanın KABULÜ ile,
Davacının Kocaeli 4. İcra Müdürlüğünün 2017/2790 Esas sayılı icra dosyasına konu olan 15/06/2016 tarihli 425.000,00 TL bedelli senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine,Kötü niyet tazminatı şartları oluşmadığından talebin reddine …” şeklinde hüküm kurulduğu görülmüştür.
İnfaza elverişli olacak ve tereddüte yol açmayacak biçimde verilmiş bir hüküm bulunmadığı gibi, gerekçe ile hüküm arasında çelişki içeren karar üzerinden istinaf itirazlarının denetimi yapılamaz. İstinaf incelemesi yapılabilmesi için delillerin değerlendirildiğini gösterir biçimde usulüne uygun gerekçeli kararın bulunması zorunludur. 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesinde yer verilen Hukuki Dinlenilme, Anayasanın 36. ve AİHS’nin 6. maddesinde hüküm altına alınan Adil Yargılanma Haklarına aykırılık teşkil edeceğinden 6100 sayılı HMK’nun 30. maddesinde belirtilen Usul Ekonomisi İlkesi gözetilerek veya üstü kapalı buna dayanılarak Adil Yargılanma ve Hukuki Dinlenilme Hakkı bertaraf edilemez. Bu husular kamu düzenine ilişkin olduğundan HMK 355. Maddesi uyarınca resen dikkate alınması gerekmiştir.
Bilindiği üzere; 7251 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK’nın 353/1. fıkra a-6 ıncı bendinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması (gerekçeli kararda çelişki olduğundan) ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş” olması halinde kararın esasının incelenmeden kararın kaldırılmasına karar verileceği hüküm altına alınmıştır.
Mahkemece, gerekçeli karar başlığında; davalı vekilinin adresinin yazılmamış olması, 6100 sayılı HMK’nın 297/1-b maddesine aykırı olmakla birlikte sonuca etkili olmadığından, kaldırma nedeni yapılmamış ve bu hususa eleştiri getirilmekle yetinilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya içeriğine göre; gerekçeli karar içinde çelişki olacak şekilde karar verilmiş olması nedeniyle istinaf başvurusunun kabulüne, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının esası incelenmeden kaldırılmasına, delil değerlendirmesi içeren gerekçeli bir karar verilmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, diğer istinaf nedenlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalının ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince; yukarıda açılanan hususlara ilişkin olmak üzere ESASTAN KABULÜNE,
2-Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/09/2021 tarih, 2021/190 Esas ve 2021/502 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi.06/03/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*