Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/428 E. 2023/170 K. 13.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/428
KARAR NO : 2023/170

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/11/2021
NUMARASI : 2019/358 Esas – 2021/883 Karar

ASIL DAVA
DAVACI :TENKA KİMYEVİ MADDELER TİC. A.Ş. – …
VEKİLİ :Av. … – Av. … – …
DAVALI :AKSOY PLASTİK SAN. VE TİC. A.Ş. – …
VEKİLİ :Av. … – Av. … – …
DAVA :İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :10/06/2019

BİRLEŞEN DAVA :İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/1029 E. – 2021/2 K.
DAVACI :AKSOY PLASTİK SAN. VE TİC. A.Ş.- …
VEKİLİ :Av. … – Av. … – …
DAVALI :TENKA KİMYEVİ MADDELER TİC. A.Ş. – …
VEKİLİ :Av. …İ -Av. …- …
DAVA :Tazminat
DAVA TARİHİ :17/12/2019

KARAR TARİHİ :13/02/2023
KR. YAZIM TARİHİ :10/03/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı-birleşen davalı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, Alp – Chemicals S.A. markası altında, uluslararası ve ulusal bazda, kimya ve plastik sanayi için hammadde ve katkı malzemeleri satışı, plastik sanayi için makine ve ekipmanların satışı işleriyle iştigal eden ve aynı alanda faaliyet gösteren uluslararası birçok şirketi Türkiye pazarında temsil eden bir şirket olduğunu, davalı şirketin de, müvekkil şirketin ticari ilişki kurduğu şirketlerden biri olup müvekkili şirketten 2018 yılı Eylül ayında, denenmek üzere Emery tarafından üretilmekte olan “Loxlol A4” kodlu antifog katkı malzemesine ilişkin I kg numunenin, kendilerine gönderilmesi talebinde bulunduğunu, bunun üzerine, müvekkili şirket tarafından, davalı şirketin istediği miktarda numunenin, tüm teknik dokümanları (tds, msds, Reasch, FCM) ile birlikte davalı şirkete teslim edildiğini, ilgili kimyevi maddenin davalı şirketin teknik bölümünde laboratuvar ölçeninde denenmesi ve performansında bir sorun görülmemesi üzerine davalı şirket tarafından müvekkili şirkete 05/10/2018 tarihinde, Loxlol A4 testlerinin olumlu sonuçlandığı bildirilerek, 1.400 kg ürün talebinde bulunulduğunu ve kendileri tarafından üretilen başka bir madde ve/veya maddeler ile karıştırılarak, yeni bileşimin üretimine geçildiğini, üretimde de bir sorunla karşılaşılmaması üzerine, maddenin müvekkil şirketten tedarikine devam edilerek, kendi ürettikleri bileşene yönelik farklı firmalardan gelen siparişleri ürettiğini ve sevk ettiğini, açıklanan süreç kapsamında, müvekkil şirket tarafından davalı şirkete 05/10/2018 tarihli 36.694,55-TL bedelli, 02/11/2018 tarihli 5.466,87-TL bedelli, 27/11/2018 tarihli, 2.571,80-TL bedelli, 13/12/2018 tarihli 4.525 TL bedelli faturaların keşide edildiğini, ayrıca, aynı faturalara ilişkin olarak 14/11/2018 tarihinde KDV hariç 31.097,08-TL tutarlı BS mutabakat mektubu, 06/12/2018 tarihinde KDV hariç 6.812,43-TL tutarlı BS mutabakat mektubu ve 03/01/2019 tarihinde KDV dâhil 49.258,52-TL tutarlı mutabakat mektubunun da, müvekkil şirket tarafından davalı şirkete gönderilmiş olup, işbu mutabakat mektuplarının altına davalı şirket tarafından “mutabıkız” şerhi düşüldüğünü, davalı şirket tarafından, dava konusu borcun ödenmemesi üzerine, taraflarınca 08/03/2019 tarihinde Gebze 4. İcra Dairesi’nin 2019/7304 E. sayılı dosyasında ilamsız icra takibi başlatılmış olup, ödeme emrinin davalı şirkete 15/03/2019 tarihinde tebliğ edildiğini, davalı şirket tarafından aynı gün, 15/03/2019 tarihinde, hiç bir gerekçe gösterilmeksizin kötüniyetli bir şekilde borca itiraz edilmesi üzerine, takibin durdurulduğunu, taraflar arasında; BA-BS mutabakat formları ve mutabakat mektubu imzalanmış olup müvekkili şirketin alacağının davalı şirket tarafından da kabul edildiğini, bu belgelerin, davalı şirketin borçlu olduğunu bildiğini, bu durumu ticari defterlerine işlediğini ancak kötüniyetli bir şekilde borcunu ödemekten imtina ettiğini açık bir şekilde tevsik ettiğini, davalı şirket adına kayıtlı malvarlığının tedbiren ihtiyati haczine karar verilmesini talep ettiklerini, müvekkili şirketin alacağının faturalara dayalı olup, likit olduğunu, taraflar arasında imzalanan mutabakat mektuplarının da alacağın likit olduğunu açık bir şekilde gösterdiğini, bu nedenle, davalı şirketin aleyhine başlatılan icra takibine haksız bir şekilde itiraz dermeyan ederek, borcunu ödemekten kaçınması nedeniyle, aleyhine asıl alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin alacağını tahsil edebilmesini sağlamak amacıyla, davalı şirket ile gerçekleşen iyi niyetli görüşmeler ve sonrasında başvurulan mecburi arabuluculuk sürecinden de sonuç alınamadığını, tüm bu sebeplerle, davanın kabulüne, itirazın iptaline ve takibin aynen devamına, dava konusu alacak likit olduğundan davalı şirketin takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı-birleşen davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin; Rusya (2ton) ve İran (7ton) menşeili şirketlerden almış olduğu siparişleri imal etmek amacıyla davacı şirketten ilk etapta test amacıyla numune aldığını, daha sonra işbu numuneye ait hammaddelerin müvekkili şirkete teslim edildiğini, alınan siparişlerin imal edildikten ve müşterilere teslim edildikten sonra, mamullerin ayıplı olduğunun bildirildiğini, ayıplı mal iadesi yapan şirketlerin taraflarına gönderdiği bildirim e-maillerinin dosyaya sunulacağını, işbu hususun bildiriminden hemen sonra davacı şirkete “kusurlu mal tazmin bedeli” açıklamalı 222.097,56-TL bedelli fatura kesildiğini, söz konusu hammadde tedarikinden önce davacı şirket vasıtası ile üretici Emery Oleochemicals firmasının teknik yetkilisi ile görüşüldüğünü, kendisine istenilen hammaddenin kullanım yeri ve şekli, sera filmleri için antifog katkı olduğu bildirildiğini, şirket tarafından A4 kodlu ürün tavsiye edildiğini, söz konusu üretici firmanın dünya çapında bilinen köklü bir üretici olduğunu, bu sebeple verdikleri tavsiyeden bir şüphe duyulmadığını, yine de tavsiye edilen üründen numune alınarak müvekkili işletmede laboratuvar şartlarında denendiğini ve bu aşamada herhangi bir sorun ortaya çıkmadığını, bunun üzerine seri üretim için alım yapıldığını ve müvekkiline ait formüle göre diğer yardımcı katkılar ile karıştırılarak ürün hazırlandığını ve üç müşteriye gönderildiğini, yeni kullanılan hammaddenin tedarikçisi tarafından bu uygulama için tavsiye edilmiş olmasına rağmen yeterli ısı dayanımına sahip olmadığı ve müşteri proses şartlarında kısmen buharlaşarak müşterinin ürettiği sera filminde gözeneklere yol açtığının görüldüğünü, müşteri filminin, bu haliyle kullanılamaz hale geldiğini, (Tedarikçinin ürünün sera filmlerinde kullanılmaya uygun olduğunu belirttiği e-posta çıktısı sunulacağını, e-postada görünen Alpchemicals firmasının Tenka ile grup şirketi olduğunu), yapılan testler sonucunda ürünün normal proses sıcaklıklarında belli bir sürenin üzerinde maruz kaldığında, problemin ortaya çıktığının tespit edildiğini, bu amaç ile üniversiteye ısı altında ağırlık kaybı testine gönderildiğini ve olağandışı ağırlık kaybı tespit edildiğini, işbu testin; yukarıdaki iddialarını teyid ettiğini, müvekkilinin; Rusya, Lübnan ve İran’daki üç müşterisine toplam 9,000 kg mal, satış değeri 30,290 € olarak gönderildiğini ve şikayet üzerine mal bedellerinin iade edildiğini, ayrıca Rusya için 656,000 Ruble (9,000 €) ve İran için de 20,000 € müşteri hasarı tespit edildiğini, müvekkil şirketin toplam maddi hasarının 59,290 € olduğunu, Tenka firması aracılığı ile üretici Emery Oleochemicals firmasından temin edilen A4 kodlu hammaddenin; Emery Oleochemicals teknik yetkilisinin, müvekkili şirketin tüm beyanlarına rağmen ürünlerinde hata olmadığını iddia ettiğini, Tenka firması ile yapılan görüşmelerde hasar rakamı hakkında kendilerine bilgi verildiğini ve müvekkili şirkete sattıkları malın bedelini karşılamalarının talep edildiğini, firmanın, aracı olduğunu belirterek bu teklifi kabul etmediğini, müvekkili hakkında takip başlatılmadan evvel, zararın giderileceğine yönelik beyanda bulunmalarına rağmen buna ilişkin kesilen faturanın davacı tarafından ödenmediğini, hammaddenin; davacı şirket tarafından önerilmiş olduğu prosese uygun olmaması sebebiyle müvekkili şirketin, önemli maddi ve manevi kayba uğradığını, bu hammadde ile üretilen ve İran, Rusya ve Lübnan’daki müşterilere gönderilen ürünlerin müşteriler tarafından kullanıldığında ürünlerinin bozulduğuna ilişkin geri bildirimlerin olduğunu, ürünler ihrac edildiği ve sezonluk üretimde kullanıldığı için ürünler ile ilgili şikayetlerin müvekkili şirkete Ocak ayı sonuna doğru ulaştığını, şikayetlerden ve üründeki gizli ayıptan müvekkili şirketin henüz haberdar olmadığından bu arada muhasebe servisi tarafından Tenka firması ile cari hesap mutabakatı yapıldığını, davacının; bu sırada müvekkili şirket ile mutabakat formlarının ve mutabakat mektuplarının imzalandığı beyanının haksız bir iddia olduğunu, imal edilen ürünler sezonluk ürün olduğu için İran, Rusya ve Lübnan’dan yapılan geri bildirimlerin geç yapıldığını, davacı taraftan satın alınan hammaddelerden ürün elde edildikten sonra Rusya, İran ve Libya’daki müşterilere gönderildiğini, söz konusu müşterilerden gelen bildirimden sonra süresi içerisinde davacı şirkete satın alınan hammaddenin ayıplı olduğunun gerekli usullerle bildirildiğini, davacıdan satın alınan maldaki mevcut ayıbın gizli olup; gözle görülebilecek yahut muayene sonucu tespit edilebilecek bir ayıp olmadığını, ancak mamulün kullanımı ile ortaya çıkabilecek türden bir ayıp olduğunu, işbu gizli ayıbın öğrenilmesinden sonra, taraflarınca davacı şirkete derhal ayıp ihbarında bulunulduğunu, ayıplı mal tazmin faturası kesildiğini, dinlenecek tanıkları ile de bu hususun ispat edileceğini, gerek kusurlu ürünleri gerekse müşterilerin ilk üretime başladığı anda problem görülüp üretimin durdurulmasına kadar geçen sürede üretilen filmlerin maddi olarak telafi edilmek zorunda kalındığını, ayrıca müşterilerin, bu olaydan sonra müvekkili şirketten artık bu ürünü almak istemediklerini beyan ettiklerini ve müvekkili şirketin itibar kaybına uğradığını, müvekkili şirketin aslında uyuşmazlığa konu olayda mağdur olan taraf olduğunu, usûle ve hukuka aykırı olarak verilmiş ve itirazın iptali davalarında emsali bulunmayan ihtiyati haciz kararının ivedilikle kaldırılması gerektiğini, ihtiyati haciz kararlarının uygulamada, kıymetli evraklara ilişkin alacaklar ile bankaların alacaklarının icra takibi ile güvence altına alınması için verildiğini, müvekkili tarafından icra takip alacağına ilişkin yapılmış itirazın gerekçesinin; davacı tarafından müvekkili şirkete yapılan ayıplı mal satışından ibaret olduğunu, satın alınan malların ayıplı olduğunun, davacı şirkete bildirildiğini, sonrasında davacı yana bu mallar iade edilerek; “Kusurlu Mal Tazmin Bedeli” açıklamalı fatura kesildiğini, yapılacak yargılama sonrasında müvekkiline ayıplı mal satıldığının tespiti ve itirazın kabulüne ilişkin karar verildiği durumunda, ihtiyati haciz kararı sonrasında ortaya çıkacak olan zararın Mahkemece telafi edilemeyeceğini, tüm bu sebeplerle müvekkili şirketin malvarlıklarına konulan tüm hacizlerin kaldırılmasına, davacının haksız ve mesnetsiz davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı-birleşen davacı vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile davalı şirket arasında satım sözleşmesinden kaynaklanan bir borç ilişkisinin mevcut olduğunu, davacı şirketin davalı şirketten belli bir bedel karşılığında A4 kodlu hammadde satın aldığını, akabinde alınan hammaddelerin ayıplı çıkması sonucunda davacı şirket maddi ve manevi olarak zarara uğradığını, bu zararları tazmin etmek amacıyla davalı şirkete kusurlu mal tazmin bedeli açıklamalı 222.097,56 TL bedelli fatura kestiğini, davacı şirketin uğradığı zararların davalı şirketçe karşılanmadığını, bu nedenle davacı tarafa bu davayı ikame etme zorunluluğunun hasıl olduğunu, somut olayda ticari satım sözleşmesinin olduğunu, olayda tarafların ikisi de tacir sıfatına haiz olduğunu, bu sebeple bir satış sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlık meydana geldiği için ticari taşınır satışı sözleşmelerinde alıcının ayıptan doğan seçimlik hakları inceleme konusu olmasının gerektiğini, somut olayda gizli ayıbın olduğunu, somut olayda davacı şirket Rusya(2 ton) ve İran (7 ton) menşeli şirketlerden almış olduğu siparişleri imal etmek amacıyla davalı şirketten ilk etapta test amacıyla numune aldığını, daha sonra bu numuneye ait hammaddelerin davacı şirkete teslim edildiğini, alınan siparişlerin imal edildikten ve müşterilere teslim edildikten sonra, hammaddenin davalı şirket tarafından önerilmiş olduğu prosese uygun olmaması nedeniyle davacı şirketin önemli maddi ve manevi kayba uğradığını, söz konusu üretici firmanın dünya çapında bilinen köklü bir üretici olduğunu, bu sebeple verdikleri tavsiyeden bir şüphe duyulmadığını, yine de tavsiye edilen üründen numune alınarak davacı işletmede laboratuvar şartlarında denendiğini, bu aşamada herhangi bir sorun ortaya çıkmadığını, yeni kullanılan hammaddenin tedarikçisi tarafından bu uygulama için tavsiye edilmiş olmasına rağmen yeterli ısı dayanımına sahip olmadığı ve müşteri proses şartlarında kısmen buharlaşarak müşterinin ürettiği sera filminde gözeneklere yol açtığının görüldüğünü, yapılan testler sonucunda ürünün normal proses sıcaklıklarında belli bir sürenin üzerinde maruz kaldığında, problemin ortaya çıktığının tespit edildiğini, bu amaç ile üniversiteye ısı altında ağırlık kaybı testine gönderildiğini ve olağan dışı ağırlık kaybının tespit edildiğini, bu tesin gizli ayıp iddiasını teyid ettiğini, davalı şirkete satın alınan hammaddenin ayıplı olduğunun gerekli usullerle bildirildiğini, gizli ayıplar bakımından ise; TTK m.23/1 -c gönderilmesi ile TBK madde 223 hükmünün uygulanacağını, öğretide hakim olan görüşün; tacirler arasındaki bildirim külfetinin şekle tabi olmadığı yönünde olduğunu, ayıp ihbarı, hukuki işlem olmayıp, hukuki işlem benzeri olduğunu, sözlü yapılan ayıp ihbarlarının, tanıklarla kanıtlanması mümkün olduğundan tanıkların mahkemece dinlenmesi gerektiğini, Mülga Borçlar Kanunu döneminde istikrar kazanan içtihatlar ile ihbarın şekle bağlı olmadığı, bu nedenle sözlü de yapılabileceği, tanık dahil her türlü delile ispatın mümkün olduğunun kabul edildiğini, ayıplı mal teslim alan davacı şirketin sözleşmeden dönme hakkını kullandığını, davacı şirketin uğradığı dolaylı zararlardan davalı şirketin kusuru oranında sorumlu olduğunu, mahkemenin aksi kanaatte olması durumunda BK 112’yi göz önüne alınması gerektiğini, irade sakatlığı durumunun göz önüne alınmasının gerektiğini, somut olayda davacı şirket söz konusu ürünleri alırken davalı şirket tarafından hataya düşürülmüş olduğunu, aldığı ürünün içeriği hususunda aldatıldığını, aldatma sonucu yaptığı sözleşme nedeniyle zarara uğrayan davacı şirketin BK 39/2 hükmü uyarınca karşı taraflar zararlarını tazmin etme zorunluluğunun hasıl olduğunu, bu nedenle kesinlikle kabul anlamına gelmemek kaydıyla eğer mahkeme aksi kanaatte ise davacı şirketin uğradığı irade sakatlığı sonucu doğan tazminat hakkını göz önüne alması gerektiğini, uzman bilirkişiler tarafından hesaplandığında artırılmak üzere, (tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda artırılmak üzere) ayıplı malın teslimi nedeniyle oluşan şimdilik 20.000,00 TL maddi tazminatı satış tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı-birleşen davalı vekili birleşen davaya vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket tarafından, basit yargılama usulünde delil sunma kurallarına riayet edilmemesi sebebiyle, davacı şirket dava dilekçesinde daha sonra sunulacağı belirtilen delillere dayanmaktan vazgeçilmiş sayıldığını, huzurdaki davanın, Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/358 Esas sayılı dosyasında birleştirilmesini talep ettiklerini, davalı şirket tarafından temin edilen kimyevi madde, ayıplı olmadığını, davacı şirket tarafından ayıba karşı tekeffül sorumluluğuna ilişkin külfetlerin yerine getirilmediğini, davanın reddine, huzurdaki davanın Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/358 Esas sayılı dosyasıyla birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… A-Asıl dava yönünden;
1-Davanın Kabulüne, Davalı borçlunun Gebze 4. İcra Müdürlüğü’nün 2019/7304 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın 49.258,52.-TL asıl alacak üzerinden iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına,
2-Davalı borçlu itirazında haksız olduğundan takip konusu kabul edilen asıl alacağın %20’si oranında olan 9.851,70.-TL icra inkar tazminatına mahkum edilmesine…
B-İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/1029 ESAS, 2021/2 Karar sayılı birleşen dava yönünden;
1-Davanın reddine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı, davalı-birleşen davacı vekili ile katılma yoluyla davacı-birleşen davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı-birleşen davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; satım sözleşmesine konu mallarda gizli ayıp bulunduğunu, müvekkil şirket tarafından usulüne uygun olarak ayıp bildirimde bulunulduğunu, mutabakat mektubunun müvekkile gelen şikayetler öncesinde imzalandığını, faturalara ilişkin “mutabıkız şerhi” gizli ayıpların ortaya çıkmasından önce düşüldüğünü, davacı-karşı davalı şirketin müvekkile ayıplı ürünlerin değiştirileceğini bildirdiğini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı-birleşen davalı vekili katılma yoluyla istinaf ve cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirket tarafından temin edilen kimyevi maddenin ayıplı olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte dava konusu ürün ayıplı olsa bile davalının ayıp ihbar külfetlerini yerine getirmediğinden ayıba karşı tekeffül hükümlerinden yararlanamayacağını, davalı şirketin ürettiği ürünün kendi müşterisinde sorun çıkardığının müvekkil şirkete bildirildiği tarihin 15/12/2018 olmasına rağmen, tarafların 08/01/2019’da hesap mutabakatı yaptığını, Yerel Mahkeme tarafından, bilirkişi raporunda malın gizli ayıplı olduğu belirtilmesine rağmen, taraflar arasındaki mail yazışmalarından, malda iddia edilen ayıbın, gizli ayıp olmadığının kolaylıkla anlaşılabildiğine de, kararın gerekçe kısmında yer verilebileceğini, yerel mahkeme kararının gerekçesi bu şekilde bırakılması durumunda, malın ayıplı olup olmadığı sonuca etkili olmasa ve bahsi geçen eksik ve taraflı teknik olarak nitelendirilebilmekten son derece uzak bilirkişi raporunun hükme esas alınıp alınmadığı anlaşılamasa da, müvekkil şirketin ticari itibarını zedeleyebilecek nitelikte olduğunu, malın davacı/karşı davalı şirkete satışının üstünden dört (4) sene geçtiğini, bu saatten sonra da mal üzerinde herhangi bir test gerçekleştirilebilmesinin dahi mümkün olmadığını, yerel mahkemenin kararında, bilirkişi raporu hükme esas alınmış gibi bir ifade kullanılarak, “bilirkişi raporuna göre gizli ayıplı olduğu tespit edilmiş ise de” ibaresine yer verildiğinden, karara karşı gerekçe yönünden istinaf kanun yoluna başvurma zarureti hasıl olduğunu, bu doğrultuda yerel mahkemece verilen gerekçeli kararda ürünün ayıplı olup olmadığı değerlendirmesinde bulunulmamış ise de gerçekleştirilecek istinaf incelemesinde işbu hususa açıklık getirilerek “ürünün gizli ayıplı olmadığının taraflar arasındaki mail yazışmalarında; Davalı Şirket tarafından ürünün müşterileri tarafından kendilerine gönderildikten sonra kendi laboratuvarlarında gerçekleştirilen test sonucunda da tespit edildiğini belirtmesi nedeniyle anlaşıldığına” açık bir şekilde yer verilerek bu doğrultuda hüküm kurulmasını talep etme zarureti hasıl olduğunu belirterek; katılma yoluyla istinaf başvurusunun kabulüne, davalı-birleşen davacı vekilinin haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/11/2021 tarih, 2019/358 Esas – 2021/883 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Asıl dava; davacı tarafından davalıya satılan ürünlerin ayıplı olup olmadığı, ayıp yok ise satım sözleşmesi nedeniyle düzenlenen faturaların ödenmemesi sebebiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı;
Birleşen dava; satım konusu ürünlerin ayıplı olduğu iddiasıyla uğranılan zararlarının tazmini istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davalı-birleşen davacı vekili ile katılma yoluyla davacı birleşen-davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; Davacı-birleşen davalının, Alp – Chemicals S.A. markası altında uluslararası ve ulusal bazda kimya ve plastik sanayi için hammadde ve katkı malzemeleri satışı, plastik sanayi için makine ve ekipmanların satışı işleriyle iştigal eden ve aynı alanda faaliyet gösteren uluslararası birçok şirketi Türkiye pazarında temsil eden bir şirket olduğu, davalı- karşı davacının da, davacı-karşı davalının ticari ilişki kurduğu şirketlerden biri olup 2018 yılı Eylül ayında, denenmek üzere Emery tarafından üretilmekte olan “Loxlol A4” kodlu antifog katkı malzemesine ilişkin I kg numune niteliğinde ürün talebinde bulunduğu, bunun üzerine davalıya talep doğrultusunda istediği miktarda numunenin tüm teknik dokümanları (tds, msds, Reasch, FCM) ile birlikte davalı şirkete teslim edildiği ilgili kimyevi maddenin davalı şirketin teknik bölümünde laboratuvar ölçeninde denenmesi ve performansında bir sorun görülmemesi üzerine davalı-karşı davacı tarafından Loxlol A4 testlerinin olumlu sonuçlandığı bildirilerek, 1.400 kg ürün talebinde bulunulduğu ve kendileri tarafından üretilen başka bir madde ve/veya maddeler ile karıştırılarak yeni bileşimin üretimine geçildiği, üretimde de bir sorunla karşılaşılmaması üzerine maddenin tedarikine devam edilerek, kendi ürettikleri bileşene yönelik farklı firmalardan gelen siparişleri ürettiği ve sevk ettiği, açıklanan süreç kapsamında, müvekkil şirket tarafından davalı şirkete 05/10/2018 tarihli 36.694,55-TL bedelli, 02/11/2018 tarihli 5.466,87-TL bedelli, 27/11/2018 tarihli, 2.571,80-TL bedelli, 13/12/2018 tarihli 4.525 TL bedelli faturaların keşide edildiği belirtilerek, belirtilen fatura bedelleri karşılığı olan alacaklar için başlatılan icra takibine davalı karşı davacı tarafından yapılan itirazın hükümden düşürülerek takibin kaldığı yerden devamı için eldeki davanın açıldığı,davalı- karşı davacı tarafından da karşı dava açılarak teslim alınan ürünlerin ayıplı olduğunun ve tazminat talep ettiklerini bildirir dava açtıkları, ilk derece mahkemesince asıl davanın kabulüne, karşı davanın ise reddine karar verildiği, verilen karara karşı her iki taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya arasına alınan Gebze 4. İcra Müdürlüğü’nün 2019/7304 sayılı icra dosyasının incelemesinde; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 49.258,52.-TL asıl alacak üzerinden ilamsız icra takibi yapıldığı, ödeme emrinin borçluya tebliğinin üzerine borçlu vekilinin süresinde borca ve takibin tüm fer’ilerine itiraz etmesi üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği, itirazın iptali davasının yasal süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Dosya arasına alınan 02/11/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacının satışını yaptığı Loxiol A4 antifog buğulanmayı önleyici katkı maddesinin ayıplı olduğu, davalının bu katkıyla ürettiği sera filmi malzemesini sattığı müşterilerinin üretimleri sırasında hatalı ürün oluşması nedeniyle müşterilerinin zarara uğradığını ve zararlarının tazminini talep ettiği, davacının davalıya satışını yaptığı 1900 Kg Loxiol A4 katkısı için 08.01.2019 tarihli taraflar arasındaki hesap ekstresi mutabakatına göre KDV dahil 49.258,52 TL davalıdan alacaklı olduğu, davaya konu Loxiol A4 katkı maddesinin; müşteri şikayetinden sonra davalı Aksoy Plastik ve katkı üreticisi Emeryoleo tarafından; MFI (Erime Akış İndeksi) testinin yapıldığı ve katkıyla üretilen malzemenin viskozitesinin düşük olduğu ve 200°C operasyon sıcaklığında hatalı ürün oluşmasına neden olduğu, davalının Loxiol A4 katkı maddesi numunesini laboratuvarında ön inceleme yaparak kontrol ettiği ve bu (ön inceleme) koşullarında bir hata tespit edilmediği, bu incelemeden sonra üretici Emery firmasının da tavsiyesiyle katkı maddesini satın aldığı, müşteri şikayetinden sonra Loxiol A4 katkı maddesinin; davalı Aksoy Plastik ve katkı üreticisi Emery firması tarafindan TGA Kütle Kaybı ölçüm testleri yaptığı (İstanbul Üniversitesi’nde ve Emeryoleo’da yapılan TGA test grafikleri değerlendirme bölümünde ineeknip değerlendirilmiştir), her iki testte de katkı maddesinde 200°C Kütle Kaybı meydana geldiği (İ.Ü.’de %0,5, Emeryoleo %1,5 oranında kütle kaybı olduğu) tespiti raporlandığı, davacının satışını yaptığı LoxioI A4 katkı maddesinin yüksek sıcaklıklarda sera filmi üretimi için kullanılan PE malzeme üretimine (kütle kaybı nedeniyle) uygun olmayıp ayıplı olduğu, ayıbın olağan ön kontroller ile tespit edilemeyeceği için gizli ayıp olduğu, davalının davacıdan satın aldığı hammaddenin üretimde kullandığı diğer hammaddelerin birbiriyle etkileşiminin olmadığı katkı maddeleriyle ilgili dosyaya sunulan “teknik veri” ve “güvenlik bilgi formu’ içeriklerinden anlaşıldığı, dava konusu katkı maddesiyle ilgili yapılan testlerde bu katkı maddesinde üretim koşullarında sorun olduğu, keşif sırasında alınan 2 kavanoz numunenin viskozite ve kütle kaybı testi yapılması düşünüldüğü ancak bu özelliklerin tespiti için MFI ve TGA testlerinin davalı ve üretici Emeryoleo tarafindan yaptırıldığı, dosyaya sunulan test sonuçları incelendiğinde yeni test yaptırılmasına gerek olmadığı, zira dava konusu katkı maddesiyle ilgili bu yönde yapılan testler ile ulaşılan sonuçların dava dosyasına sunulmuş olduğu ve gerekli tespitlerin yapıldığı yönünde görüş bildirildiği görülmüştür.
Dosya arasına alınan 02/07/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı yana ait incelenen 2018-2019 yılı ticari defteri ile yapılan tespit, inceleme ve değerlendirmeler neticesinde; dava konusunun; taraflar arasında bulunan ticari ilişkiden kaynaklı davacının 49.258,56 TL tutarlı fatura alacağının tahsili amacıyla yürüttüğü takibe yapılan itirazın iptali talebinden ibaret olduğu, davacının 2018-2019 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, davacının ticari defterlerine göre; davacının takibe konu ettiği faturaların ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, işbu faturadan dolayı davacının takip tarihi itibariyle davalı yandan 49.258,56 TL alacaklı olduğu, davalı tarafın incelemeye katılmadığı, ticari defter ve kayıtları ibraz etmediğinden davalı taraf ticari defter kayıtları üzerinden bir tespitin yapılamadığı, tüm bu hususlar dikkate alındığında davacının icra takip tarihi itibariyle davalıdan kaydi olarak asıl alacak olarak 49.258,56 TL tutarında alacaklı olduğu yönünde görüş bildirildiği görülmüştür.
18/10/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; tüm dosya kapsamından ve davalının 2018/2019 yılı sahibi lehine delil kudretine haiz yasal defterlerinin yapılan inceleme, tespit ve değerlendirmeler sonucunda; davacının, Gebze 4. İcra Müdürlüğü 2019/7304 E sayılı icra dosyasıyla davalı aleyhine 2018 yılından kalan 4 adet faturaya dayalı KDV dahil toplam 49.258,52 TL.- tutarında asıl alacak üzerinden 08.03.2019 tarihinde icra takibi başlattığı, davalının, yasal defterlerine göre davaya ve icraya konu edilen davacı tarafından davalı adına düzenlenen 4 adet KDV dahil 49.258,52 TL.-lik faturaların defterlerde kayıtlı olduğu, davalının, davacı tarafa düzenlediği 29.03.2019 tarih ve AKS2019000000635 no’lu 188.218,27 TL+ %18 KDV 33.879,29 TL.- toplam 222.097,56 TL.- tutarlı iade faturasının yasal defterde kayıtlı olduğu, BS beyannamesi ile beyan edildiği, bu faturanın 03.04.2019 tarihinde noter aracılığı ile davalıya geri iade edildiğinden faturanın davacı tarafından da BA beyannamesi ile beyan edildiği ancak bir sonraki ay muhasebe defter kayıtlardan çıkarıldığından borç/alacağı etkilemediği, davalının sahibi lehine delil kudretine ait incelenen yasal defterlerine göre icraya ve davaya konu edilen faturalarına göre davacıya 49.258,52 TL.- borcu olduğu yönünde görüş bildirildiği görülmüştür.
6102 sayılı TTK.’nun 23/1-c maddesi hükmüne göre ticari satışlarda; “malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, 6098 sayılı TBK’nın 223. maddesinin 2. fıkrası uygulanır.”
6098 Sayılı TBK’nın 223. maddesinin 2. fıkrasında ise; “Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirme ile ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması halinde bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa hemen satıcıya bildirilmelidir. Bildirilmezse, satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır” hükmüne yer verilmiştir.
İhbar ise aynı kanunun 18-(3) maddesi uyarınca, noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemiyle yapılmalıdır.
Somut uyuşmazlıkta, ilk derece mahkemesince; “… tarafların ticari defterleri bilirkişi marifetiyle incelettirilmiş olup defterler HMK’nun 222.maddesinde belirtilen usule uygun olarak tutulduğundan tarafların lehine delil olacaktır. Davalı-birleşen davacı tarafın ticari defterinde alacağa konu edilen faturaların kaydedilmiş olması nedeniyle, faturalarda yer alan ürünlerin usulüne uygun olarak davalı-birleşen davacıya teslim edildiği kesin delil ile ispatlamış olup, davalı-birleşen davacı kesin delilin aksini ispata yarayan bir belge sunamamıştır. Tarafların ticari defterlerinin 49.258,52.-TL alacak-borç tutarı yönünden birbirini teyit ettiği belirlenmiştir. 08/01/2019 tarihli mutabakat mektubunda, davacı-birleşen davalının, davalı-birleşen davacıdan 31/12/2018 tarihi itibariyle 49.258,52.-TL alacaklı olduğunun, davalı-birleşen davacı şirket tarafından imzalanmak suretiyle kabul edildiği görülmüştür. Davalı-birleşen davacının, fatura içeriği malların ayıplı olduğunu, ayıbın ise malları kendi müşterilerine sattıktan sonra müşterilerinin geri bildirimi üzerine öğrendiğini ve süresinde ayıp ihbarında bulunduğunu ileri sürdüğü görülmektedir. 6098 sayılı TBK.’nun 223-(1) maddesine göre, alıcı devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkan bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Taraflar tacir olduğuna göre bu bildirim yukarıda açıklandığı üzere, 6102 sayılı TTK.’nun 18-(3) maddesindeki usul ile yapılmalıdır. Davalının ayıp bildirimini ihtarname ile yaptığına dair bir delili yoktur. Ayıp bildirimine delil olarak kendi müşterileri, davacı-birleşen davalı ve dava dışı üretici ile yapıldığı anlaşılan bir kısım elektronik posta yazışmalarını sunmuştur. Posta yazışmalarının incelenmesinde davalı-birleşen davacı tarafından ilk olarak 15/12/2018 tarihinde problemli ürünler hakkında dava dışı üretici ile davacı-birleşen davalı şirkete bildirimde bulunulduğu, A4 derecesi için kaynama noktası ve ısıtmada kilo kaybı verilerinin paylaşılmasının istendiği, 2019 yılı içerisinde davalı- birleşen davacıya, müşterilerinden şikayet mektupları gönderildiği görülmüştür. Davacı-birleşen davalı tarafından davalı-birleşen davacıya satılan ürünlerin Mahkememizce alınan 02/11/2020 tarihli bilirkişi raporuna göre gizli ayıplı olduğu tespit edilmiş ise de, davalı-birleşen davacının bu ayıptan 2018 yılı Aralık ayında haberdar olduğu, bu tarihten sonra taraflar arasındaki mutabakat mektubunun davalı-birleşen davacı tarafça 08/01/2019 tarihinde imzalandığı anlaşılmakla, bu tarih itibariyle borcunun 49.258,52.-TL olduğunu kabul ettiği, dolayısıyla satılanın ayıpla birlikte kabul edilmiş sayıldığı sonuç ve kanaatine varılmıştır. (Benzer mahiyette Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nin 02/03/2021 tarih, 2018/894 E., 2021/309 K. sayılı ilamı). Tüm bu nedenler ile; davacı-birleşen davalı/satıcı takibe konu faturalardaki ürünleri teslim ettiğini ispat etmiş olup, davalı-birleşen davacı tarafça düşük kalitede mal tesliminin yapıldığı konusunda davacı-birleşen davalıya 15/12/2018 tarihinde bildirim yapılmışsa da bu tarihten sonra davalı-birleşen davacı kayıtlarına göre 31/12/2018 tarihi itibariyle hesap mutabakatı sağlandığı ve kendi ticari defter kayıtlarına göre 49.258,52.-TL borçlu olduğunun kayıtlı olduğu anlaşılmakla tarafların ticari defterlerinin incelenmesi sonucu hazırlanan bilirkişi raporlarında belirlenen bedel üzerinden asıl davanın kabulüne, davalı-birleşen davacı taraf itirazında haksız bulunduğundan ve alacak da faturaya dayalı olup likit olduğundan (davalı tarafından hesaplanabilir) kabul edilen asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, birleşen dava yönünden ise; satıcının ayıptan sorumluluğunun doğabilmesi için, satılan şeyin ayıplı olması, bu ayıbın alıcı tarafından bilinmemesi, alıcının ayıbı kabul etmemiş olması ve ayıbın, hasarın alıcıya geçmesinden önce mevcut olması gerektiği, davalı-birleşen davacı, satımı ve teslimi yapılan ürünlerdeki ayıbı öğrendiği ve bu konuda davacı-birleşen davalıya bildirim yaptığı tarihten sonra yine davacı-birleşen davalı tarafla hesap mutabakatı yapmış olmakla, satılanı ayıpla birlikte kabul edilmiş sayıldığından ayıplı mal nedeniyle tazminat talep edemeyeceği…” gerekçeleriyle asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, hukuki değerlendirme ve varılan sonucun yerleşik Yargıtay İçtihatlarına ve Daire’mizin uygulamalarına da uygun olduğu, bilirkişi raporunun taraf ve yargı denetimine elverişli olduğu, mahkeme gerekçesinin dosya kapsamı delillere uygun, yerinde ve yeterli olduğu, asıl dosya davacısının mal teslimini ve alacaklı olduğunu ispatladığı, taraflar arasındaki hesap mutabakatı karşısında birleşen dosya davacısının malı ayıpla birlikte kabul etmiş sayılacağı değerlendirildiğinden tarafların istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, tarafların istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca; davalı-birleşen davacı vekili ile katılma yoluyla davacı birleşen-davalı vekilinin istinaf başvurusunun AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı-birleşen davacının istinafı yönünden;
a-Asıl dava yönünden; karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 3.364,85 TL İstinaf Karar Harcından, istinafa gelirken peşin alınan 842,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 2.522,85 TL istinaf karar harcının davalı-birleşen davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
b-Birleşen dava yönünden; bakiye 120,60 TL harcın davalı-birleşen davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
3-Davacı-birleşen davalının istinafı yönünden;
a-Birleşen dava yönünden; bakiye 99,20 TL harcın davacı-birleşen davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
4-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harçlarının hazineye gelir kaydına,
5-İstinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların, istinaf eden taraflar üzerinde bırakılmasına,
6-İstinaf edenler tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf edenlere iadesine,
7-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-6100 sayılı HMK’nın’nın 359-(3) maddesi uyarınca temyizi kabil kararın Dairemizce taraflara tebliğine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda; asıl dava yönünden 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-b)-1) ve 362-(1)-a) maddesi gereğince KESİN,
Birleşen dava yönünden 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içerisinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne TEMYİZ yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 13/02/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*