Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/399 E. 2023/195 K. 13.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/399
KARAR NO : 2023/195

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :26/11/2021
NUMARASI :2020/543 Esas – 2021/686 Karar

DAVACI :DUY TAŞ HAFRİYAT NAKLİYAT İNŞAAT TURİZM SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALI :TÜRKİYE GARANTİ BANKASI ANONİM ŞİRKETİ – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVA :Alacak
DAVA TARİHİ :17/11/2020

KARAR TARİHİ :13/02/2023
KR. YAZIM TARİHİ :06/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, davalı banka nezdinde kredi kullandığını, krediyi erken kapattığını, erken kapatma ile ilgili olarak 65.695,24-TL komisyon, 3.284,76-TL BSMV olmak üzere toplam 68.980,00-TL ödeme yaptığını, genel işlem koşullarıyla ilgili hükümler, sundukları hizmetleri kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütmekte olan kişi ve kuruluşların hazırladıkları sözleşmelere de, niteliklerine bakılmaksızın uygulandığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin erken ödemeye ilişkin komisyon alacağın ilişkin düzenleme genel işlem koşulları çerçevesinde kabul edilmeyeceğini, davacıdan haksız tahsil edilen komisyon bedellerinin iadesinin gerektiğini beyan ederek davanın kabulü ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacıya haksız tahsil edilen 25.000,00-TL bedelin hak edildiği tarihten itibaren işleyecek faizi ile birlikte iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında imzalanan sözleşme kapsamında davacıya, 30/10/2018 tarihinde, 750.000,00-TL tutarlı, 24 ay vadeli kredi kullandırıldığını, davacının 18/01/2019 tarihinde hesabına müvekkili banka nezdinde gecikmede bulunan tüm ürünlerini kapatacak şekilde 1.238.400,00-TL para transferi gerçekleştirdiğini ve kredisini kapatmak istediğini, talebi uygun olarak şekilde müvekkili banka tarafından dava konusu kredi, erken kapama maliyeti alınmak suretiyle kapatıldığını, davacı ile davalı banka arasında yetki sözleşmesi imzalandığını, yetkili mahkemenin İstanbul mahkemeleri olduğunu, davacı ile davalı banka arasında mutabakat sağlanmak suretiyle kredi kapatıldığını, söz konusu mutabakatın erken kapama ücretini de kapsadığını, erken kapama maliyetinin davacıya yansıtılması mevcut yasal düzenlemelere, bankacılık ve ticari teamüllere uygun olduğunu, davacı tarafından imzalanan genel kredi sözleşmesinin 11. maddesinde erken kapama ücreti açıkça belirtildiğini, tahsil edilen erken kapama tutarının sözleşmeye ve hukuka uygun olmasının yanı sıra makul olduğunu beyan ederek yetki itirazları doğrultusunda davanın usulden reddine, haksız ve hukuka aykırı davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın kabulü ile; 25.000,00-TL’nin 21/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece tamamen hatalı eksik bilirkişi raporuna göre karar vermiş olduğunu, eksik hatalı bilirkişi raporuna itirazlarını yerel mahkemece dikkate alınmamış olduğunu, dosya eksiklikler hususunda Ek Rapora veya yeni bir bilirkişiye gönderilmeden hüküm kurulmuş olduğunu, yerel mahkemece bilirkişi raporunda oranların hesaplanmadığı dikkate almadığı gibi BSMV hesabının yapılmadığını da dikkate almamış olduğunu belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin yetkisiz olduğu bir konuda karar vermiş olduğunu, yetki itirazlarının kabul görmemesinin hatalı olup öncelikle kararın usul yönünden kaldırılmasını, yerel mahkeme bilgisine arz edilmiş olmasına karşın yetki itirazlarının değerlendirilmeksizin karar verilmiş olduğunu, yerel mahkemenin bu şekilde hareket ederek, yetkisiz olduğu bir konuda karar vermiş olduğunu, yetki itirazlarının değerlendirilerek, yerel mahkeme kararının usul yönünden kaldırılmasına, yetkisizlik kararı ile dosyanın yetkili ve görevli İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesine karar verilmesini, dava konusu olayda davalı banka’nın erken kapama ücreti tahsilinde hukuka aykırılık bulunmadığının ortada olduğunu,
davalı bankanın dava konusu kredinin erken kapanması nedeni ile, davacıdan faiz kaybının sadece bir kısmını tahsil etmiş olduğunu, davacının söz konusu ödemeyi herhangi bir ihtirazi kayıt olmaksızın yapmış olduğunu,
hükme alınan bilirkişi raporunda ve dolayısıyla yerel mahkeme kararında fahiş hataların bulunmakta olduğunu, genel geçer oran bildirilen müzekkere cevaplarının dikkate alınmaması gerektiğini, aritmetik ortalama ile sonuca gidilmemesi gerektiğini,
diğer bankalara yeniden yazılacak müzekkere cevaplarında dava konusu kredi özelliklerinin dikkate alınarak hesaplama yapılmasının istenmesi yargıtay kararlarının da gereği olduğunu,
yargıtay hukuk genel kurulunun 20.02.2020 tarihli kararındaki “ilkeler” doğrultusunda inceleme yapılması gerektiğini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
DELİLLER: Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/11/2021 tarih, 2020/543 Esas – 2021/686 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalı banka tarafından tahsil edilen erken kapama komisyonunun fazla olduğu iddiasına dayalı istirdat istemine ilişkindir.

İlk derece mahkemesince toplanan deliller ve yapılan yargılama sonunda,”… Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20/02/2020 tarih ve 2017/11-410 Esas 2020/189 Karar sayılı içtihatında;
“… 44. 6762 sayılı TTK’nin 20/2. (6102 sayılı TTK’nin 18/2.) maddesi gereğince her tacirin ticaretine ait faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümü aslında objektif bir özen ölçüsü getirmekte ve tacirin ticari işletmesiyle ilgili faaliyetlerinde, kendi yetenek ve imkânlarına göre ondan beklenebilecek özeni değil, aynı ticaret dalında faaliyet gösteren tedbirli, öngörülü bir tacirden beklenen özeni göstermesinin gerekli olduğu kabul edilmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.05.2003 tarihli ve 2003/13-332 E. 2003/340 K. sayılı kararı). Bu bağlamda davacıya yüklenmesi gereken basiretli işadamı gibi hareket etme yükümlülüğü, taraflar arasındaki sözleşmedeki belirsizlik karşısında, bilinmesi mümkün olmayan bir hususa karşı önlem alınmasını gerektirecek şekilde aşırı bir yoruma tabi tutulmamasını gerektirmektedir.
Bu durumda taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinin yoğun güven ilişkine dayandığı ve davacıya kredi limiti dâhilinde kredi kullandırılacağına dair güven oluşturulduğu, her ne kadar davalı bankanın davacının erken kapama talebini kabul etme yükümlülüğü bulunmamakta ise de davalı bu hakkını kullanırken dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uymak zorunda olduğu, erken kapama ücretinin belirlenmesinde de davalı bankanın bankacılık uygulamalarını gözeterek dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uygun davranması gerektiği kabul edilmelidir.
O hâlde, kredinin erken kapatılmasının her iki tarafın da menfaatine olduğu, tarafların serbestçe erken kapama ücretini belirleyebilecekleri, ancak bunun sınırının dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı olduğu, tüketici kredisi niteliğindeki konut finansmanı kredilerinin erken kapatılması hâlinde dahi erken kapama ücreti alınmasının mümkün olduğu gözetilerek diğer bankaların dava konusu krediler ile aynı özellikteki (kullanım tarihi, vade tarihi, taksit ödeme aralığı, miktarı, erken kapama tarihi) kredilerin erken kapatılması hâlinde alacakları erken kapama ücreti tespit edilerek, her iki tarafın menfaatleri de dikkate alınıp TMK’nin 2. maddesi çerçevesinde yukarıda bahsedilen hususlar da gözetilerek erken kapama ücretinin belirlenmesi gerekmektedir.
Bu itibarla mahkemece, davalı bankanın genel kredi sözleşmesi gereğince erken kapama ücreti alabileceğinin kabulü ile davacı tarafça alınan ücretin fahiş olduğu ileri sürüldüğünden, davacıdan tahsil edilen erken kapama ücretinin dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uygun olarak tespit edilmesi için davalı bankanın davacıdan tahsil ettiği erken kapama ücreti oranı ile diğer bankaların aynı miktar, aynı tür ve aynı vadeli kredilerin erken kapatılması hâlinde uyguladıkları erken kapama ücreti oranları da gözetilerek ve tarafların kredinin erken kapatılması ile elde ettikleri menfaatler de dikkate alınarak, davalı bankanın aldığı erken kapama ücretinin bankacılık uygulamalarına ve özellikle TMK’nin 2. maddesine uygun olup olmadığının değerlendirilmesi suretiyle karar verilmesi gerekmektedir.”, denilmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre, bankanın erken ödeme nedeniyle komisyon talep edebileceği belirtilmiş ise de, bunun hangi oranda alınacağı ve hesap şekline dair bir düzenlemeye sözleşmede yer verilmemiştir. Bu itibarla Yargıtay hukuk Genel Kurulunun yukarıda belirtilen içtihadı gereğince davacıdan tahsil edilen erken kapama ücretinin dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uygun olarak tespit edilmesi için davalı bankanın davacıdan tahsil ettiği erken kapama ücreti oranı ile diğer bankaların aynı miktar, aynı tür ve aynı vadeli kredilerin erken kapatılması hâlinde uyguladıkları erken kapama ücreti oranları da gözetilerek ve tarafların kredinin erken kapatılması ile elde ettikleri menfaatler de dikkate alınarak, davalı bankanın aldığı erken kapama ücretinin bankacılık uygulamalarına ve özellikle TMK’nin 2. maddesine uygun olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. (Emsal mahiyette Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 12/12/2016 tarih 2016/8817 Esas 2016/15663 Karar sayılı kararı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 28/03/2014 tarih 2013/17044 Esas 2014/6077 Karar sayılı içtihatı).
Tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde; bankacılık alanında uzman bilirkişi tarafından düzenlenen raporda da açıklandığı üzere taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinde erken kapama komisyonuna ilişkin düzenleme yapılmadığı, herhangi bir oran belirtilmediği anlaşıldığından emsal banka uygulamalarının celp edildiği, emsal 13 bankanın uygulamaları ortalamasının %5 olduğu, davalı bankanın ise davacıdan tahsil ettiği erken kapama komisyonunun %9,2772 olduğu, bu hale göre davalı bankanın almış olduğu erken kapama komisyonun emsal bankaların komisyon ortalamasının çok üzerinde olduğu, tahsil edilen komisyonun hak ve nefaset kuralları ile sözleşme, TMK’nın 2.maddesi ile bankacılık mevzuatı ve Merkez Bankası Tebliğlerine uygun olmadığı anlaşıldığından davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.” şeklindeki gerekçeyle davanın kabulü ile; 25.000,00-TL’nin 21/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Kamu düzeni yönünden yapılan incelemede;
1-Bilindiği üzere,6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde “Hukuki dinlenilme hakkı” düzenlenmiştir. Buna göre, davanın taraflarının yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere bu hak Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. İddia ve savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Hakim tarafları dinlemeden veya açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. (YHGK.’nun 2009/52 Esas, 2009/105 Karar sayılı kararı)
HMK’nın 297/1-c bendine göre mahkemelerin gerekçeli kararlarında, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi ile sabit görülen vakıalar ile bunlardan çıkarılan sonuçlar ve hukuki sebeplerin bulunması gerekir. Bunun için de tarafların duruşmaya davet edilip, dinlenmeleri gerekir.
Eldeki dava, HMK’nın 316/1. maddesine göre basit yargılama usulüne tabidir. 6100 sayılı HMK’nun “Ön İnceleme ve Tahkikat” başlıklı 320.maddesinde göre;
”(1) Mahkeme, mümkün olan hâllerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir.
(2) Daha önce karar verilemeyen hâllerde mahkeme, ilk duruşmada dava şartları ve ilk itirazlarla hak düşürücü süre ve zamanaşımı hakkında tarafları dinler; daha sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder. Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulhe teşvik eder. Tarafların sulh olup olmadıkları, sulh olmadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanağa yazılır; tutanağın altı hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.
(3) Mahkeme, tarafların dinlenmesi, delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemlerinin yapılmasını yukarıdaki fıkrada belirtilen duruşma hariç, iki duruşmada tamamlar. Duruşmalar arasındaki süre bir aydan daha uzun olamaz. İşin niteliği gereği bilirkişi incelemesinin uzaması, istinabe yoluyla tahkikat işlemlerinin yürütülmesi gibi zorunlu hâllerde, hâkim gerekçesini belirterek bir aydan sonrası için de duruşma günü belirleyebilir ve ikiden fazla duruşma yapabilir.” düzenlemesi ile basit yargılama usulünde öninceleme ve tahkikat aşamasının ne şekilde yapılması gerektiği belirtilmiştir.
Kural olarak hakim tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hüküm veremez (HMK md.27). Yasanın bu hükmü yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve davanın sonuçlandırılabilmesi için konulmuştur. Bu nedenle, taraf teşkilinin sağlanması ve davalının savunma hakkını kullanması kamu düzeni ile ilgili olmakla mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekir.
Her ne kadar HMK’nın 320/1. maddesinde, taraflar duruşmaya davet edilmeden dosya üzerinden karar vereceği belirtilmiş ise de; bunun ancak ön inceleme aşamasında ve mümkün olan hallerde olduğu belirtilerek uygulama alanı dar bir çerçeve ile belirlenmiştir.
Basit yargılama usulünde de, dilekçeler teatisi, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hüküm aşamaları mevcuttur. Ancak bunlar yazılı yargılama usulünde olduğu gibi kesin şekilde birbirinden ayrılmamıştır.
Basit yargılama usulünde ön inceleme aşaması kabul edilmiş ve ön incelemede yapılacak işlemlerin basit yargılamada da gözetilmesi ve yargılamanın ön incelemedeki tespitler çerçevesinde yürütülmesi esası benimsenmiştir. Basit yargılamada ön incelemenin usulü HMK’nın 320. maddesinde gösterilmiştir. (Bknz. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2016/6209 Esas, 2016/9963 Karar sayılı ilamı)
Verilen bilgiler ışığında incelenen dosyaya bakıldığında; Mahkemece ön inceleme duruşması için davalıya tebliğ edilen tebligat mazbatası incelendiğinde “belirlenen gün ve saatte yapılaacak ön inceleme duruşmasında hazır bulunmamanız ve HMK 139 maddesi hükmü dikkate alınarak,madde hükmünde belirtilenlerin yerine getirilmesi ihtar olunur” denildiği ancak, ön incelemede yargılamaya devam edilmesine karar verilmesi halinde ön incelemenin sonunda tahkikat aşamasına geçileceğine şeklinde şerh olmadığı, HMK 147/2 maddesindeki meşruhatın mevcut olmadığı, davalı tarafın belirlenen ön inceleme duruşmasına katılmadığı mazerette bildirmediği anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklandığı üzere davalıya ön inceleme duruşma günü meşruhatlı şekilde usulüne uygun olarak tebliğ edilmemiş olup davalının yokluğunda ön inceleme duruşması yapılması, ayrıca davalının yetki itirazı hakkında da inceleme yapılarak bir karar verilmeden, adil yargılanma ve hukuki dinlenilme ilkelerine aykırı şekilde aynı oturumda tahkikat aşamasına geçilmesi doğru bulunmamıştır.
Diğer yandan, 06/12/2018 tarihli ve 01.01.2019 tarihinde yürürlük tarihli 7155 Sayılı Kanun’un 20. maddesiyle TTK’ya eklenen 5/A maddesi uyarınca, “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’ nun 18/A maddesi ” İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Davacı vekilince açılan alacak davasında, dava tarihinin 26.09.2019 olduğu, davacının dava tarihinden sonra arabulucuya başvurarak tarihli anlaşmalık tutanağını 15/01/2021 tarihinde dosyaya ibraz ettiği anlaşılmakla çözümlenmesi gereken sorun arabulculuk dava şartının sonra tamamlanabilir dava şartı olup olmadığına ilişkidir.
Davanın ticari nitelikteki alacak davası olduğu ticari nitelikteki alacak davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmasının zorunlu olduğu (Yargıtay 23.HD’sinin 2020/1943-4052 EK sayılı ilamı benzer mahiyettedir), arabuluculuğun dava tarihinde yerine getirilmesi dava şartı olup, sonradan tamamlanabilir ve giderilebilir şartlardan değildir (Yargıtay 22.HD’sinin 2019/6709-16629 EK sayılı kararı benzer mahiyettedir.).
Konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak davaları hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulması gerektiği, davanın ticari dava olduğu halde bu yön incelenip,6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi uyarınca,varsa davacının arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılmadığına ilişkin işbu son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiyenin davacıya gönderilmesi, şayet gönderilecek ihtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği gözetilerek yargılamaya devam edilerek, davanın esası hakkında karar verilmek üzere HMK’nın 353/1-a.6 ve 355. maddeleri gereğince kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine gönderilmesine,sair istinaf itirazlarının ise bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalının ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 ve 355. maddeleri gereğince; yukarıda açılanan hususlara ilişkin olmak üzere ESASTAN KABULÜNE,
2-Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/11/2021 tarih, 2020/543 Esas ve 2021/686 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,sair istinaf itirazlarının ise bu aşamada incelenmesine yer olmadığına
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-İİK’nın 36/5 maddesi gereğince davalı vekilince Kocaeli İcra Dairesinin 2021/161934 Esas sayılı dosyasına sunulan teminatın davalıya iadesine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi.13/02/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*