Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/370 E. 2022/1284 K. 13.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/370 – 2022/1284
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :2022/370
KARAR NO :2022/1284

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :…
ÜYE :…
ÜYE :…
KATİP :…

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :21/10/2021
NUMARASI :2021/445 Esas – 2021/59 Karar

DAVACI :BST PLANLAMA İNŞAAT KONTROLLÜK A.Ş. …
VEKİLİ :Av. …
DAVALI :SERDİVAN BELEDİYE BAŞKANLIĞI …
VEKİLİ :Av. …

DAVA :Banka Teminat Mektubunun Hükümsüzlüğünün Tespiti
DAVA TARİHİ :08/07/2021
KARAR TARİHİ :13/06/2022
KR. YAZIM TARİHİ :22/06/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davacının talebi üzerine, Serdivan Belediye Başkanlığı’na sunulmak üzere Müflis Asya Katılım Bankası A.Ş. (Erenköy Şubesi) tarafından 30/04/2004 tarihli ve 052030 Seri Numaralı ve 6.046.985.520-TL bedelli kesin ve süresiz teminat mektubunun düzenlenmiş olduğunu, mektubun muhatabının Serdivan Belediye Başkanlığından bahse konu talimat mektubunun iadesinin talep edilmiş, davalı Belediye tarafından verilen 24/12/2020 tarihli cevabı yazıda “Belediyemiz Mali Hizmetler Müdürlüğü bahse konu teminat mektubunun kayıtlarında mevcut olmadığını belirtmiştir.” şeklinde beyanda bulunulmuş olduğunun, davacının şirketin muhasebe evraklarında da teminat mektubunun aslı bulunamadığı gibi kayıtlarda da ilgili teminat mektubunun akıbetine ilişkin herhangi bir bilgi yer almamakta olduğunu, muhatap Serdivan Belediyesi ve davacı elinde bulunmayan teminat mektubunun ne şekilde kaybolduğunun bilinmemekte olduğunu, bu haliyle, muhatabının elinde bulunmayan teminat mektubunun hükümsüz kaldığının kabulünün gerekmekte olduğunu, teminat mektubuna konu edilen iş tamamlandığından ve riskin gerçekleşme ihtimali ortadan kalktığından mektubun bu haliyle de hükümsüz kalmış olduğunu, kayıp olan ve hükümsüz kalan teminat mektubu nedeniyle müvekkilinin yaklaşık 17 yıldır Müflis Asya Katılım Bankası A.Ş.’ye komisyon ödemekte ve ilgili teminat mektubu nedeniyle banka lehine taşınmaz ipoteğinin bulunmamakta olduğunu, bu nedenle davacının zarara uğramakta, mağduriyeti devam etmekte olduğunu, tüm bu nedenlerle; muhatabı davalı Serdivan Belediye Başkanlığı olan Müflis Asya Katılım Bankası A.Ş. tarafından düzenlenen 30/04/2004 tarihli, 052030 Seni numaralı ve 6.046.985.520-TL (eski para birimiyle) bedelli teminat mektubunun hükümsüzlüğünün tespitine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı yanın 21/12/2020 tarihinde Serdivan Belediye Başkanlığı Mali Hizmetler Müdürlüğü’ne dilekçe ile başvurmuş olup 30/04/2004 tarih ve 052030 seri numaralı 6.046,99-TL’lik teminat mektubunun bedelinin taraflarına teslim edilmesini talep etmiş olduklarını, Serdivan Belediye Başkanlığı Mali Hizmetler Müdürlüğünce yapılana arşiv araştırması sonucu anılan 30/04/2004 tarih ve 052030 seri numaralı 6.046,99-TL tutarında teminat mektubunun belediyelerinde bulunmadığının tespit edilmiş olduğunu, iş bu tespitini B-St Planlama İnş. Kont. A.Ş.’ye 24/12/2020 tarihli Serdivan Belediye Başkanlığı Mali Hizmetler Müdürlüğü yazısı ile bildirilmiş olduğunu, anlatılan hususlara ilişkin belgelerin dilekçe ekinde sunulmuş olduğunu, açıklanan sebeplerle davalı kurum uhdesinde bulunmayan teminat mektubunun hükümsüzlüğünün tespiti için davalı kurumun davalı olarak gösterilmesine itiraz ettiklerini, teminat mektubunun hükümsüzlüğünün tespiti için Garantör Banka’nın davalı olması kanaatinde olduklarını, davalı kurumun anılan teminat mektubu ile ilişkisi olmadığından, husumet yokluğu nedeni ile davanın reddini talep etmekte olduklarını, tüm bu açıklanan sebeplerle Serdivan Belediye Başkanlığı’nın yapmış olduğu iş ve eylemlerin yasal mevzuata uygun olduğunu, anılan teminat mektubunun davalı kurumda bulunmaması, davalı kurumun anılan teminat mektubu ile herhangi bir iş ve eylem yapmaması hususları dikkate alınarak davanın reddini talep etme zaruriyetinin hasıl olduğunu, tüm bu nedenlerle, haksız ve mesnetsiz açılan davanın usul ve esastan reddini karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;”… Açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine … ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; muhatap Serdivan Belediyesi ve davacının elinde bulunmayan teminat mektubunun ne şekilde kaybolduğu bilinmediğinin, bu haliyle, muhatabının elinde bulunmayan teminat mektubunun hükümsüz kaldığının kabulünün gerektiğini, banka teminat mektuplarının hükümsüzlüğüne ilişkin taleplerin, teminat mektubunu düzenleyen bankaya yöneltilmesine yasal olanak bulunmadığını, zira, teminat mektubu muhatabının alacağını garanti altına alma amacı taşıdığından, muhatabın bilgisi ve rızası olmaksızın düzenleyen bankaya husumet yöneltilerek iptal edilmesinin mantıkla da uyuşmadığını, banka teminat mektubunun iptali yahut hükümsüzlüğüne ilişkin taleplerin, mektubun muhatabına yöneltildiğini, banka teminat mektuplarının hükümsüzlüğünün tespitinin ancak mektubun muhatabına karşı açılacak bir davayla mümkün olduğunun, bu nedenle davalı idareye açılan davada husumetin doğru tarafa yönlendirilmiş olduğunu, yerel mahkemenin aksi yöndeki kararının usul ve yasaya aykırı düştüğünü, beyanı ile; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalının söz konusu dava da husumetinin bulunmadığının, davacı her ne kadar davalı idareye kesin teminat mektubu sunduğunu belirtmiş olsa da bu teminat mektubunun hükümsüzlüğü için idareye husumet yöneltilmesine hukuki olanak bulunmadığını, zira dava konusu kesin teminat mektubunun bir garanti sözleşmesi niteliğinde olduğunu, davacı yanın, istinaf dilekçesinde yerel mahkeme kararında verilen husumet yokluğunun aksini ispat eden herhangi bir bilgi veya belge sunamadığını belirterek davacı tarafın istinaf istemlerinin reddine, karar verilmesini, talep ederiz.
DELİLLER: Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/10/2021 Tarih – 2021/445 Esas – 2021/59 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; kaybolan teminat mektubunun hükümsüzlüğünün tespiti istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş karara karşı, davacı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Kamu düzeni yönünden yapılan inceleme de;
Eldeki dava öncelikle Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Asliye Ticaret mahkemesi Sıfatıyla) açılmış, 14/09/2021 tarih ve 2021/247 Esas – 2021/464 Karar sayılı ek kararla, 01/09/2021 tarihi itibarıyla Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin faaliyete başladığı gerekçesiyle dosyanın görevli ve yetkili Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.
Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin istinaf incelemesine konu 21/10/2021 Tarih – 2021/445 Esas – 2021/59 Karar sayılı kararı ile davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı çevresi Sakarya ilinin mülki sınırları olarak belirlenmiş ve iş bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiştir.
Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun, 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı öncesinde asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların Asliye Ticaret Mahkemesi’ne devredilip devredilmeyeceği (Görevsizlik kararı verilip verilmeyeceği) veya aynı mahkemede görülmeye devam edilip edilmeyeceği sorununun öncelikle çözümlenmesi gerekmektedir.
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulu’nun 23/12/2021 tarihli ve 2021/15 Esas sayılı başvurusunda; Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/1672 E. -2021/1483 K. sayılı dosyası ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 2021/1939 E. – 2021/1732 K. sayılı dosyasından verilen kesin nitelikteki kararlar arasında, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı sonrası asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilip, devredilmeyeceği hakkında görüş farklılıkları nedeniyle uyuşmazlık bulunduğu bildirilip, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un “Başkanlar Kurulunun Görevleri” başlıklı 35/1-3 maddesi kapsamında uyuşmazlıkların giderilmesinin talep edilmesi üzerine; Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21/02/2022 tarih, 2022/1073 Esas ve 2022/2686 Karar sayılı İçtihadında;
“Genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir. Bilindiği üzere, ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama yoktur. Genel mahkemelerin bakacakları davalar, belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer. Buna karşılık özel mahkemeler, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Diğer bir ifadeyle, özel mahkemeler özel kanunlarla kurulmuş olup özel kanunlarda belirtilen davaları yürütür.
Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup, HMK’nın 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır. HMK’nın 115. maddesine göre ise dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. Diğer taraftan görevsiz mahkeme davanın esası hakkında karar veremez. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukukî ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukukî niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir. Görev nedeniyle dava dilekçesinin reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “asliye hukuk mahkemelerinin görevi” başlıklı 2. maddesi; “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” hükümlerini içermektedir.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5. maddesinin 1. fıkrası; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” hükmünü, 5. maddesinin 3. fıkrası ise; “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” hükümlerini içermektedir.
Görüldüğü üzere, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanuni hakim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkanı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir.
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O halde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır. Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.04.2019 tarihli ve 2017/11-10 E., 2019/401 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir.
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile yeni kurulan (Alanya, Aydın, Balıkesir, Diyarbakır, Manisa, Muğla, Sakarya ve Tekirdağ) asliye ticaret mahkemeleri ile mevcut bulunan (Adana, Ankara, Ankara Batı, Antalya, Bakırköy, Bursa, Denizli, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Gebze, İskenderun, İstanbul, İstanbul Anadolu, İzmir, Karşıyaka, Kayseri, Kocaeli, Konya, Mersin, Samsun, Şanlıurfa ve Trabzon) asliye ticaret mahkemelerinin yargı çevreleri belirlenmiştir. Ancak halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O halde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmadığından, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı sonrası asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilerek, asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğine ilişkin kararı yerinde değildir…” denilmek suretiyle uyuşmazlık giderilmiştir.
Yukarıda anılan Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21/02/2022 tarih, 2022/1073 Esas ve 2022/2686 Karar sayılı İçtihadı da dikkate alınarak somut olayda; Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı çevresinin Sakarya ilinin mülki sınırları olarak belirlendiği, aynı karara göre Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin 01/09/2021 tarihinden itibaren faaliyete geçtiği, eldeki davanın Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin faaliyete geçtiği 01/09/2021 tarihinden önce 08/07/2021 tarihinde Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açıldığı, dava ile ilgili her halukarda yargılama yapma ve karar verme görevinin “Doğal Hakim” ilkesi gereğince davanın ilk açıldığı Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne ait olduğu, davanın niteliği ve tarafların sıfatına göre davanın ticari bir dava olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılarak doğru sıfatla yargılama yapılıp karar verilmesi görevinin Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne ait olduğu, dolayısıyla derdest dosya hakkında gönderme kararı veya görevsizlik kararı verilmesinin doğru olmadığı gibi, aynı nedenlerle Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olmadığı dosyada davanın görev dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi de doğru değildir.
Açıklanan bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurularının açıklanan kamu düzenine ilişkin nedenlerle kabulüne, diğer istinaf istemlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, kararın HMK’nın 355. maddesi uyarınca kamu düzeni gereği kaldırılmasına, dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir hususta bulunmadığından; dairemizce göreve dair HMK’nın 353-(1)-a)-3) madde gereğince hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere ;
1-Davacının istinaf başvurusunun kamu düzenine ilişkin nedenlerle ESASTAN KABULÜNE, Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/10/2021 Tarih – 2021/445 Esas – 2021/59 Karar sayılı kararının HMK.’nun 355 ve 353-(1)-b)-2) maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
YENİDEN YARGILAMA YAPILMASI GEREKMEDİĞİNDEN AŞAĞIDAKİ ŞEKİLDE HÜKÜM KURULMASINA,
a)Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen eldeki davanın dava şartı (görev) yokluğu nedeniyle HMK’nın 114-(1)-c) ve 115-(2) maddeler gereğince USULDEN REDDİNE,
Dairemiz kararı kesin nitelikte olduğundan, HMK’nın 20. maddesi uyarınca bu kararının tebliğ tarihinden itibaren (2) haftalık kesin süre içinde ve talep halinde dosyanın yetkili ve görevli Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, aksi halde ilk derece mahkemesince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
b)6100 sayılı HMK’nın 331-(2) maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi hâlinde, yargılama giderlerine o mahkemece hükmedilmesine,
c)6100 sayılı HMK’nın 331-(2) maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise, talep halinde mahkemece verilecek ek kararla dosya üzerinden bu durumun tespiti ile yargılama giderleri ve vekalet ücreti hususunda karar verilmesine,
2-İstinaf incelemesi yönünden harç ve yargılama masrafları;
a)İstinaf edenin yatırmış olduğu istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
b)İstinaf eden tarafından yapılan masrafların ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte değerlendirilmesine,
c)İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
d)İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının mahkemesince istinaf edene iadesine,
e)Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
İlişkin; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın 362-1-c maddesi gereğince; KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.13/06/2022


Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Katip …
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*