Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/349 E. 2023/196 K. 13.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/349
KARAR NO : 2023/196

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :24/11/2021
NUMARASI :2020/736 Esas – 2021/941 Karar

DAVACI :… – …
VEKİLİ :Av. … – …

DAVALI :… – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVA :İtirazın İptali
DAVA TARİHİ :17/11/2020

KARAR TARİHİ :13/02/2023
KR. YAZIM TARİHİ :02/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, rulman vs. ticari malzeme satışı yapan bir şirket olduğunu, davalının, davacıdan değişik tarihlerde malzeme alışı yaptığını, davalı borçlunun, malzeme alışından 49.288,92-TL bakiye borcunu ödemediğini, müvekkili şirketin alacağını tahsil etmek amacıyla Gebze 4. İcra Müdürlüğü 2020/32634 Esas sayılı dosyasında icra takibi yapıldığını, davalı borçlunun yapılan icra takibine haksız ve kötü niyetli olarak borca, faize ve ferilerine itiraz ettiğini, davalının borcun esasına ilişkin itirazlarının yersiz olduğunu, davalının davacı şirketten malzeme satın aldığını, davacı şirketin de alınan mallara ilişkin irsaliye ve faturaları düzenleyip davalı tarafa teslim ettiğini, davacının, davalıdan mal satışından bakiye 49.288,92-TL ana para alacağı bulunduğunu, davalının yapmış olduğu itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu, itirazın iptaline esas zorunlu olarak Gebze Arabuluculuk Bürosuna 2020/109571 arabuluculuk numarası ile başvuru yapıldığını ve yapılan görüşmede anlaşamama tutanağı tanzim edildiğini, tüm bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere; haksız ve kötü niyetli itirazın iptaline; %20 İcra inkar tazminatına, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın Gebze İcra Dairesi nezdinde başlatmış olduğu icra takibine dayanak olarak cari alacak gösterildiğini fakat davacı yanca ne icra takibine ne de işbu dava dosyası içerisine alacağı ispatlar herhangi bir belge sunulmadığını, davalının davacı yana herhangi bir borcu bulunmadığını, takibin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacı dava dilekçesine alacağını ispata yarar herhangi bir delil, belge veya bilgi eklememiş olup ispat yükü kendisinde olmasına rağmen herhangi bir girişimde bulunmadığını, davalının, davacıya hiçbir borcu bulunmadığını, salt cari alacak olduğu iddiasıyla takibe girişilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının sadece cari alacağını değil bu alacağa ilişkin verilen mal ve hizmetin teslimini de ispatla mükellef olduğunu, faturanın, hukuki sonuçları olan önemli bir belge olduğunu, ancak Yargıtay kararlarında da belirtildiği gibi, salt faturanın bildirilmesinin alacak hakkı doğurmayacağını, hukuki açıdan fatura kesilmiş olmasına rağmen, gerçekte mal teslimi yapılmamış veya hizmet tamamlanmamış ise faturanın delil olabilme niteliğinden yararlanabilmenin mümkün olmadığı gibi, alıcının KDV hariç, fatura bedeli kadar borçlandığını söylemenin de mümkün olmadığını, faturayı düzenleyen kimsenin bu ilişkinin varlığını ve malın teslimi veya hizmetin tamamlandığını kanıtlaması gerektiğini, salt faturanın tebliğ edilmiş olması ve 8 günlük süre içerisinde itiraz edilmemiş olmasının malın teslimine veya hizmetin görüldüğüne kanıt olamayacağını, nitekim davacı tarafça ibraz edilen malın teslim edildiğine dair hiçbir somut delil bulunmadığını, kesinlikle borcu kabul anlamına gelmemekle birlikte bir alacağın olduğu kabul edilse dahi icra inkar tazminatı şartları oluşmadığından bu talebin reddi gerektiğini, davalı şirketin davacı tarafa hiçbir borcu olmadığı gibi asıl olarak davalı şirketin davacıdan alacaklı olduğunu, dolayısıyla davalının borca itiraz etmekte tamamen haklı olduğunu, davalı şirketin davacı tarafa hiçbir borcu olmadığı gibi davacı tarafça talep edilen alacağın likit olmadığını, davacı tarafça teslimi yapılmayan mallara ilişkin kesilen faturaların icra takibine konu edildiğini, davacının net alacak miktarı Mahkemece yapılacak araştırma ve inceleme neticesinde belirlenebilecek nitelikte olup ödeme emrinin tebliğ edildiği tarih itibariyle müvekkili şirket tarafından hesaplanabilmesinin mümkün olmadığını, tüm bu nedenlerle davacının haksız, hukuka aykırı ve mesnetsiz davasının ve icra inkar tazminatı dahil diğer tüm taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın kabulüne, davalı borçlunun Gebze İcra Müdürlüğü’nün 2020/32634 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın 49.288,92-TL asıl alacak üzerinden iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına, Davalı borçlu itirazında haksız olduğundan takip konusu kabul edilen asıl alacağın %20’si oranında olan 9.857,78-TL icra inkar tazminatına mahkum edilmesine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; takip talebinde fatura alacağı belirtilmiş olmasına rağmen dava cari hesap alacağı için ikame edilmiş olduğunu, davanın reddi gerekirken davanın kabulünün hatalı bir karar olup davanın reddi veya kararın kaldırılması gerektiğini, taraflarınca yemin deliline dayanılmış olup mahkeme tarafından bu hakkın kullanılmasına izin verilmemiş olduğu ve yemin teklif etme taleplerinin reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının mal teslimine yönelik ispat yükünü yerine getirmemiş olduğunu,
davacının dava konusu alacağının kaynağı ve faiz talep edemeyeceği bile tam belli olmadan alacağın belirlenebilir olduğu söylenemeyeceğinden icra inkar tazminatı talebinin de reddinin gerektiğini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının, rulman vs. ticari malzeme satışı yapan bir şirket olduğunu, davalıdan değişik tarihlerde malzeme alışı yapmış olduğunu, davalı borçlu, malzeme alışından 49.288,92-TL bakiye borcunu ödememiş olduğunu, davacı şirket alacağını tahsil etmek amacıyla Gebze 4. İcra Müdürlüğü 2020/32634 Esas sayılı dosyası icra takibi yapılmış olduğunu, davalı borçlu yapılan icra takibine haksız ve kötü niyetli olarak borca, faize ve ferilerine itiraz etmiş olduğunu, yerel mahkemece ticari defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırmış ve davalarının kabulüne karar vermiş olduğunu, davalının istinaf taleplerinin yersiz ve hukuka aykırı olduğunu, davalı, davacıdan faturalarda belirtilen malları teslim almış fakat ödeme aşamasında kötü niyetli olarak mallarının alınmamış olduğu yönünde haksız ve kötü niyetli itirazlarda bulunmakta olduğunu belirterek; haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/11/2021 tarih, 2020/736 Esas – 2021/941 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; satım sözleşmesi nedeni ile düzenlenen faturalardan doğan cari hesap alacağı için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince toplanan deliller ve yapılan yargılama sonunda,”… Satım ilişkisinde satıcı malın teslim edildiğini ispatla, alıcı da teslim edilen ürünün bedelini ödediğini ispatla yükümlüdür.
Davacı/satıcı icra takibine konu ettiği faturalardaki ürünlerin davalıya teslim edildiğini iddia ettiğinden ve alıcı teslim edilen ürünlerin bedelini ödemekle yükümlü olduğundan öncelikle davacı satıcı mal teslim ettiğini ispatlamak zorundadır.
HMK’nun 219, 220 ve 222. Maddeleri birlikte değerlendirildiğinde ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir.
Tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir.
Tarafların ticari defterleri bilirkişi marifetiyle incelenmiş olup defterler HMK’nun 222.maddesinde belirtilen usule uygun olarak tutulduğundan tarafların lehine delil olacaktır. Davalı tarafın ticari defterinde alacağa konu edilen faturaların kaydedilmiş olması nedeniyle, faturalarda yer alan ürünlerin usulüne uygun üretilerek davalıya teslim edildiği kesin delil ile ispatlamış olup, davalı kesin delilin aksini ispata yarayan bir belge sunamamıştır.
Tüm bu nedenlerle; HMK’nun 222 ve 220/3. maddeleri ile davacı ve davalı tarafın sunmuş olduğu ticari defterler, defterlerin usulüne uygun tutulmuş olması, dava konusu edilen faturaların davalı tarafından ticari defterlerine işlenmiş olması, davalı tarafça davacı tarafından düzenlenen faturaların bildiriminin vergi dairesine yapılmış olması birlikte değerlendirildiğinde, sunulan deliller davacı tarafın lehine delil olarak kabul edilerek takibe konu faturalardaki ürünlerin davacı tarafından davalıya teslim edildiği sabit olup, TBK’nın 207/2. maddesi uyarınca taraflar arasında edimlerin aynı anda ifa edilmeyeceğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı gibi böyle bir adetin olduğu da savunulmadığına göre, davalı alıcı teslim aldığı ürünlerin bedelini ödediğini ispatla mükellef olduğundan, ancak bakiye borç için herhangi bir ödeme savunmasında bulunulmadığı ve ödeme belgesi sunulmadığı, her ne kadar davalı vekili tarafından Mahkememizin 24/11/2021 tarihli celsesinde tahkikat bitirildikten sonra karşı tarafa yemin teklif etmek istenmişse de cevap dilekçesi ile faturaya konu ürünlerin teslim edilmediği bildirildiğinden ancak davalının ticari defterine kayıtlı faturaların hangi iş sebebiyle düzenlenmiş olduğunu bilebilecek durumda olması gerektiğinden ayrıca ödeme savunmasında da bulunulmadığından Mahkememizce yemin teklif etme hakkının hatırlatılmadığı, talimat mahkemesi aracılığı ile ve Mahkememizce alınan, ayrıntılı, açıklamalı ve denetlenebilir olmakla Mahkememizce hükme esas alınan 09/06/2021 ve 06/07/2021 tarihli bilirkişi raporlarında davacı şirketin 49.288,92.-TL alacağı olduğu tespiti yapılmış olup, davacı vekilinin 26/02/2021 tarihli beyan dilekçesinden; işlemiş faize yönelik itirazın iptaline yönelik taleplerinin bulunmadığı, itirazın iptali talep edilen kısmın yalnızca asıl alacak olduğu anlaşılmakla talep ile bağlı kalınarak takip dosyasındaki asıl alacak miktarı üzerinden davanın kabulüne, davalı taraf itirazında haksız bulunduğundan ve alacak da faturaya dayalı olup likit olduğundan (davalı tarafından hesaplanabilir) kabul edilen asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmiştir.
HUAK Yönetmeliği’nin 26/2 maddesine göre arabuluculuk ücreti yargılama gideri kapsamında belirtildiğinden, 6325 sayılı Kanun 18/A-14. bendinin 2. yarı cümlesi ve ilgili yönetmeliğin 26/2. maddesi hükmü uyarınca arabuluculuk ücretinin 6183 sayılı Kanuna göre haksız çıkan taraftan tahsilinin gerektiği, ileride arabuluculuk ücretinin hak sahibi tarafından tahsil edileceğinin kesin olduğu, bu hususun kamu düzenine ilişkin bulunduğu, 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin taraflarca ödendiğine ilişkin herhangi bir makbuz dosyada mevcut olmadığından, 6183 sayılı Kanuna ve davanın kabul edilmesi nedeniyle davalıdan tahsili için Hazineye müzekkere yazılmasına karar verilmiştir.” şeklindeki gerekçeyle, davanın kabulüne, davalı borçlunun Gebze İcra Müdürlüğü’nün 2020/32634 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın 49.288,92.-TL asıl alacak üzerinden iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına, Davalı borçlu itirazında haksız olduğundan takip konusu kabul edilen asıl alacağın %20’si oranında olan 9.857,78.-TL icra inkar tazminatına mahkum edilmesine,davanın kabulüne karar verilmiş karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, cari hesaba dayalı icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere,itirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
i) İlamsız takip yapılmış olması,
ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
iii) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.
Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve 2017/19-824 E., 2019/885 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
Dava yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; HMK’nın 190. maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.
Bu açıklamalar göstermektedir ki, itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır.
Diğer yandan, ticari defterlerin sahibi yararına delil olması bir takım şartların gerçekleşmesine bağlıdır. Bu şartların tümü gerçekleşmedikçe ticari defterler sahibi yararına delil olma niteliğini ve dolayısıyla hükme esas olma gücünü kazanamazlar. Ticari defterler yasaya uygun surette tutulmamış, süresinde açılış ve kapanış tasdikleri yapılmamış ve defterlere kaydedilen hususların dayanağı belgeler yoksa ve defterler birbirini teyit etmiyorsa defter kayıtları sahibi lehine değil aleyhine delil olur. (Yargıtay 23.Hukuk Dairesi’nin 2017/1910 Esas, 2020/3326 Karar sayılı kararı) Somut olayda tarafların ticari defterleri yasaya uygun surette tutulmuş, süresinde açılış ve kapanış tasdikleri yapılmış olup, taraf defterleri birbiriyle uyumludur.
Taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu her iki tarafın ticari defter kayıtları ile sabittir. Açıklanan nedenle davalı vekilinin taraflar arasında akdi ilişkinin bulunmadığı yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.
Davalı vekili alacağa ilişkin malların teslim edilmediği yönünde istinaf itirazında bulunmuş ise de; ilk derece mahkemesi kararına dayanak alınan 07/07/2021 tarihli bilirkişi raporunda görüldüğü üzere; taraf defterleri birbiriyle uyumlu olup, davalı taraf cari hesaba konu faturaları defterlerine işlediği ve bu hususun davalı ve davacı tarafın vergi dairesine yaptığı Ba-Bs form bildirimlerini doğruladığı, mal veya hizmet alımının ticari defterlere işlenmiş olması teslim olgusuna karine olup, malların teslim edilmediğini bunu iddia eden tarafın ispatlaması gerekir. Tüm dosya kapsamında davalı tarafın soyut iddiaları dışında malın teslim edilmediğine dair bir kanıt sunulmamıştır.
İlk derece mahkemesi kararının gerekçesinde de belirtildiği üzere davalı taraf ödeme savunmasında bulunmadığından,davalıya yemine dayanma hakkının hatırlatılmamış olması isabetli görülmüş ve davalının bu yöne ilişkin istinaf itirazlarına da itibar edilmemiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, ilk derece mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön olmamasına, karara dayanak alınan bilirkişi raporu ile icra takip miktarının birbiriyle uyumlu olması, alacağın likit olması ve icra inkar tazminatı şartlarının oluşması hususları birlikte değerlendirildiğinde davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca; davalının istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 3.366,92-TL istinaf karar harcından, istinafa gelirken peşin alınan 842,00-TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 2.524,92-TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302/5 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
4-İstinaf eden tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
8-Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 362. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.13/02/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır


Üye …
¸e-imzalıdır


Üye …
¸e-imzalıdır


Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*