Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/289 E. 2023/56 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/289
KARAR NO : 2023/56

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/09/2021
NUMARASI : 2019/188 Esas – 2021/726 Karar

DAVACI : … (T.C. NO: …) – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … – …

VEKİLİ : Av. … – …
DAVA TÜRÜ : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ : 02/04/2019
KARAR TARİHİ : 19/01/2023
KR. YAZIM TARİHİ : 21/02/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’nin 31/07/1997 tarihinde kardeşleri … ve … ile birlikte Hacı Osmanoğulları Su Ürünleri Unlu Mamülleri İnşaat Turizm San. Tic. Ltd. Şti’nin … Köyü … adresinde kurduklarını, ortakların şirket kuruluşu esnasında ortaklık paylarını …’e 134 pay … …’e 133 pay, …’e 133 pay şeklinde belirlediklerini, şirket kurulduktan sonra ilk 5 yıl davacının, davacı şirketi temsil ve ilzama yetkili kılındığını, daha sonra diğer ortakların şirketi temsil ve ilzama yetkili kılındığında, davacının, davacı şirketin iş ve işleyişiyle ilgili bilgileri alamadığını, kar dağıtımının kanuna aykırı olarak yapılmadığını, şirket bilançolarının gösterilmediğini, davacının ortağı olduğu şirketin, ana sözleşmesinde yazılı hükümlere uymadığının tespit edildiğini, diğer ortaklara defalarca başvuru yapmasına rağmen bu durumun değişmediğini, diğer iki ortağın birlikte hareket ederek davacıyı devre dışı bıraktığını ve davacıya bilgi vermeden şirketin amacına aykırı ve şirketi zarar uğratacak iş ve işlemler yaptığını, bu durumun hala aynı şekilde devam ettiğini, davacının eşi … ile davalılar ve aileleri arasında yaşanan tartışma ve kavga olaylarının adliyeye yansıdığını, tarafların birbirlerinden şikâyetçi olduklarını, bu olaylarla ilgili davaların Gebze 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/980 Esas sayılı dosyası ve Gebze 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/698 Esas sayılı dava dosyalarında görüldüğünü, diğer ortakların davranışlarından kaynaklı şirketin kuruluş gayesinin gerçekleşmesinden uzaklaşıldığını ve şirketin süreçte iyi yönetilmeyip zarara uğratıldığını, batma noktasına geldiğini, davacının tekrar şirkete ait ticari işletmede şahsi emeği ile çalışıp, borçlarının büyük bir kısmını ödediğini, şirketi iflastan kurtardığını, ancak bir süre sonra tekrar aynı sorunların baş gösterdiğini, davacının dışlandığını ve şirket müdürü olan diğer ortakların davacıyı şirket işlerine karıştırmadıklarını, bu nedenlerle davacı …’nin TK. m. 638. vd. uyarınca haklı sebeplerle şirketin ortaklığından ayrılmasına karar verilmesini talep ettiklerini; şirketin faaliyet alanının öncelikle ‘unlu mamulleri’ olup bu amacı sağlamak için şirket tarafından fırın kurulduğunu ve işletildiğini, fırında kullanılmak üzere demirbaş malzemeler satın alındığını, bu malzemelerin halen kullanıldığını, şirketin faaliyetlerini devam ettirebilmesi için şirket adına … plakalı aracın satın alındığını, ayrıca fırının olduğu binanın arsasının Gebze Tapu Müdürlüğü … Köyü … Mevkii … pafta … parselde kayıtlı (1.560 m2) 25.12.1998 tarihinde şirket adına satın alındığını, şirket adına alınan arsa üzerine şirket tarafından bina yapılıp şu anda fırın olarak kullanılan işyeri ve üzerinde iki adet dairenin de şirkete ait/şirket adına kayıtlı olduğunu, tüm bu nedenlerle TTK’nın m. 638 gereğince davacının haklı sebeplerle şirket ortaklığından çıkarılmasına, çıkma payının gerçek değerinin ve ödenmeyen kar paylarının tespiti ile davalı şirketten tahsiline ve davacıya ödenmesine karar verilmesini, süreçte şirketin malvarlığının net olarak tespiti için diğer ortaklara başvurulduğunu ancak bilgi verilmediğini, yargılama süresince davacının hak kaybı yaşamaması ve telafisi güç zararlar doğmaması, şirket malvarlığının kaçırılması, muvazaalı olarak eksiltilmesinin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınmasını ve ihtiyati tedbir kararı , karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; şirket tarafından alınan araçları da alarak 3 yıl önce (2016 tarihinde) Mersin’e yerleşmesi ve market işletmeye başlaması nedeniyle, davalı şirketi zarara uğratmış olması gerçeğinin üzerini örterek, zaten bugün itibariyle zararda olan davalı şirketin ekonomik yönden zorda bıraktığını, davacının şirketin temsil ve ilzama yetkili olmasına rağmen, şirket işleyişi ile ilgili sürece diğer ortakların katılmaması veya engel olunması iddiasını ortaya koyarken, hangi konularda ve hangi tarihlerde ne gibi engellemelerle karşılaştığını, bu gibi aksaklıkları nasıl aşmaya çalıştığını ortaya koyamadığını, şirketi temsil ve ilzama yetkili olarak şirket çıkarlarını korumak için süreci tıkadığını iddia ettiği diğer ortakları toplantılara davet edip etmediği, şirket genel kurulunu toplantıya davet edip etmediğini ortaya koyamadığını, zaten davacının bu yönde bir girişiminin de hiç olmadığını, şirketin kuruluşundan bu güne yayınlanan ticaret sicil gazetelerinin hepsinden gündem temsil ve ilzam ile ilgili olduğunu, davacının temsil ve ilzama yetkili olmasına rağmen, şirketi temsil görevlerini yerine getirmeyerek şirketin yönetimini ve işleyişini tıkadığını, bu nedenle de diğer ortaklar tarafından kendisine noterden keşide edilen ihtarname ile genel kurula davet edildiğini, fakat davacının toplantılara katılmadığını, şirket işleyişini tıkayarak şirketi zarara uğrattığını, davacının 9-10 yıl önce şirket yetkilisi olarak hareketle, şirketi Belediyeden aldığı nakliye işlerine soktuğunu, şirketin o dönemde bu aldığı nakliye ihalesinden kar elde edeceği yerde zarara uğradığını, şirketin zararını diğer ortakların ceplerinden karşıladıklarını, davacının yetkili olduğu 8-9 yıl öncesinde şirketin vergi borçları, SGK borçları ve un tedarikçisi şirketlere olan borçları ödememesi nedeniyle davalı şirketin 560.000 TL borç batağına sürüklendiğini, bu borçların yapılandırmasının diğer ortaklar tarafından yapıldığını, halen de şirketin bu borçları ödemeye devam ettiğini, bu borç batağına saplanıldığı tarihlerde şirkete kendi cebinden ve annesinden aldığı paralarla 70.000,00 TL diğer ortak … nin katkı sunduğunu, davacının iddia ettiğinin aksine, şirketin bulunduğu yerdeki taşınmaz arsa olarak şirket tarafından değil, tarafların babası … tarafından satın alındığını ve yine babanın verdiği para ve 100.000 ton kavak ağacının satılmasından elde edilen para ile bina yapıldığını, bu taşınmazın şirketin değil ortakların babasına ait olduğunu, dolayısıyla bu taşınmazların değerlerinin baba …’a ödenecek borç olarak durduğunu, ticaret sicil gazeteleri celb edildiğinde görüleceği üzere davacı tarafın 2016 yılına kadar şirketi temsil ve ilzama yetkili olup, şirket ana sözleşmesi gereğince dağıtalacak kar varsa dağıtma işini ve pey akçesi ayırma yükümlülüklerini kendisinin yerine getirmediğini, bu nedenle davacının kendi yönetiminde iken yapması gereken görevleri, yapmadıkları iddiası ile diğer ortakları suçlamasının hukuken kabul edilemez ve hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, davacının şirket müdürü olarak yükümlülüklerini yerine getirmeyip, şirketin zarar etmesine ve zarara uğramasına neden olmuş olmakla, hiç kimsenin kendi kusurlu davranışlarıyla sebebiyet verdiği olumsuzluklara dayanarak dava açamayacağı evrensel hukuk kaidesi gereğince de davacının davasının reddi gerektiğini, davacının 2016 yılında ortada hiçbir somut ve haklı sebep yokken şirket tarafından satın alınan fakat davacı adına ruhsatlanan 3 adet aracı da alarak …’e yerleştiğini ve orada marketçilik yaptığını, şirket ortağı olduğu halde hiçbir şekilde şirket yararına çalışmayan davacı ortağın, şirkete ait araçları satarak kendisine sermaye yaptığını, davacı yanın şirket ortakları arasında anlaşmazlık yaşandığına ilişkin belge olarak ileri sürdüğü iki adet ceza davası dosyası incelendiğinde görüleceği üzere, bu davaların şirket ortakları ile ilgisinin bulunmadığının görüleceğini, davacı tarafından talep edilen tedbir kararının haksız ve hukuka aykırı olup tamamen müvekkili şirketin ticari itibarını zedelemeye matuf bir talep olduğunu, davacının yöneticilik görevini kanuna ve hukuka uygun yapmayarak şirketi içine düşürdüğü borçluluk durumları nedeniyle üzerlerinde zaten haciz ve tedbirler bulunduğunu, davacının tek taraflı kararı ile şirketi nakliye işlerine sokması nedeniyle şirketin uğradığı zararlar ile diğer ortaklara da zarar verdiğini ve yüklü borçları olan şirketin olumsuz bilançosu oluşması nedeniyle hiçbir zaman dağıtımı yapılacak herhangi bir kar da söz konusu olmadığını beyanla; davacının tüm taleplerinin ve davasının reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” … 1-Davacı tarafından davalı şirket aleyhine açılan davanın KABULÜNE, davacının, davalı … ortaklığından çıkmasına İZİN VERİLMESİNE,
2-Davacı … için hesaplanan 181.108,39.-TL çıkma payı alacağının kararın kesinleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’nden tahsili ile davacıya ödenmesine … ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin muhdesatlar konusundaki itiraz ve taleplerini dikkate almadığını; muhdesat aidiyeti davası açmak için izin ve yetki verilmesi gerekirken yerel mahkemece izin verilmemiş, böylece davacının iddiasını ispatlama ve savunma hakkı kısıtlandığın; bu nedenle de kararın ortadan kaldırılması gerektiğini; yerel mahkemece davanın taraflarından hiç birinin talebi ve iddiası yokken davalı şirketin hissedar olduğu taşınmaz üzerindeki bina ve diğer muhdesatlarla ilgili tüm hissedarların hak sahibi olduğunun zımnen kabul edilerek karar verilmesi hukuka aykırı olduğunu beyan ile; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme, dosyaya sunulan bilirkişi raporlarına itirazlarının ve delil toplanması taleplerinin değerlendirmeden hüküm tesis ettiğini; davalının, bilirkişinin kendilerinden geriye dönük 2 yıllık ticari defterleri talep ettiğini, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 2 yıllık ticari defterlerde davacının yolsuzluğunun sadece bir kısmının ortaya çıkacağını, geriye dönük 15 yıllık ticari defterlerin incelenmesi halinde gerçek durumun ortaya çıkacağını, ayrıca eş ve çocukları üzerine olan malvarlığının tespiti halinde şirketin gelirlerinin davalının eş ve çocukları üzerine aktarıldığının ortaya çıkacağını beyan etmiş ve incelenmesini talep ettiğini; fakat bu talep mahkemece dikkate alınmadığını beyan ile; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalı vekilinin, 15 yıllık ticari defterlerin incelenmediği konusundaki itirazları da haksız ve hukuka aykırı olup, davalı taraf ve/veya şirket ortakları daha önce böyle bir iddiada bulunmadığını, delil listesinde bu hususa açıkça dayanmadığını beyan ile; davalı tarafın istinaf istemlerinin reddine, karar verilmesini, talep ederiz.
DELİLLER: Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/09/2021 Tarih – 2019/188 Esas – 2021/726 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

DAVA; haklı nedenle limited şirket ortaklığından çıkmaya izin verilmesi ve ayrılma akçesi ile kâr payı alacağının tahsiline karar verilmesi istemlerine ilişkindir.

İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davacının davalı şirkette 134 pay ile ortak olduğu, diğer ortakların kardeşleri … ve … olduğu, ortaklar arasında anlaşmazlık ve güvensizlik bulunduğu gerekçesiyle şirket ortaklığından çıkmaya izin verilmesi, ayrılma akçesi ve kar payı alacağının tahsilini talep ettiği, davalının davacının iddialarının somut olmadığı, davacının 2016 yılında …’e taşındığı ve şirketle ilgilenmediği, şirketi yönettiği dönemde şirketi zarara uğrattığı gerekçesiyle davanın reddini istediği, ilk derece mahkemesince deliller toplanıp tanık dinlendikten sonra bilirkişilerden 21/12/2020 ve 16/03/2021 tarihli kök ve ek raporu alındığı, ek rapor doğrultusunda davanın kısmen kabulüne, çıkmaya izin verilmesine, 181.108,39 TL ayrılma akçesinin kararın kesinleşmesinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verildiği, karara karşı taraf vekillerinin istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık, ortaklıktan çıkma için haklı neden olup olmadığı, davacının ortaklıktan çıkmasına izin verilir ise ayrılma akçesinin ne kadar olması gerektiği noktasındadır.
Limited şirketlerde ortağın şahsi haklarından biri de 6102 sayılı TTK’nın 638. maddesinde düzenlenen, ortağın ortaklıktan çıkma hakkıdır. Çıkma hakkı, ortağın özgür iradesi ile ortaklıktan çıkma istemini içerir. Çıkma hakkını kullanarak ortaklıktan ayrılan ortağın, ortaklığa ait bütün hak ve mükellefiyetleri sona ererek şirketle arasındaki bütün ilişkisi kesilmiş olacaktır. Limited şirketlerde ortakların tek yanlı iradeleriyle şirketten ayrılmaları kural olarak mümkün değildir. Bunun için ortağın çıkma iradesinin bir hukuki temele dayanması gereklidir. Bu temel 6102 sayılı TTK’nın 638. maddesi gereğince ya esas sözleşmesel ya da kanuni olabilir. Başka bir deyişle bu temel, ya şirket sözleşmesinin ortağa şirketten tek yanlı irade ile çıkma hakkı veren bir hükmü ya da kanunun ortaklara belirli koşullarda çıkma hakkı tanıyan düzenlemesidir. 6102 sayılı TTK’nın 638-(1) maddesi “şirket sözleşmesi ortaklara şirketten çıkma hakkı verilebileceği gibi bu hakkın kullanılması belirli şartlara da tabi tutulabilir” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre, limited şirket sözleşmesi ile ortaklara şirketten çıkma hakkının tanınması veya bu hakkın kullanılmasının belirli şartlara bağlanması mümkündür. Ayrıca bu hakkın kullanılması için sözleşme özgürlüğü kapsamı içinde bazı şartların varlığı da gerekli kılınabilir. Şirket sözleşmesi ile ortaklara tanınan çıkma hakkı, hukuki açıdan onlara tanınmış bozucu yenilik doğuran bir haktır. Ortak bu hakkını kullanıp çıkma iradesini ortaklığa ulaştırdığında çıkma gerçekleşir, ayrıca bu beyanın şirket tarafından kabulüne gerek yoktur. Limited şirkette ortaklara şirketten çıkma hakkı tanıyan bir diğer durum ise 6102 sayılı TTK’nın 638-(2) maddesinde yer alan “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir” şeklindeki düzenlemedir. Buna göre ortak, haklı bir sebebin varlığı hâlinde, diğer ortakların rıza ve muvafakatlerine lüzum olmaksızın şirketten çıkmasına müsaade edilmesini mahkemeden talep edebilmekte ve mahkeme kararı ile şirketten çıkabilmektedir. Böylece ortaklar, esas sözleşmede şirketten çıkma hususu düzenlenmiş olsun ya da olmasın şirketten çıkmalarını haklı gösterecek bir sebebin varlığı hâlinde her zaman bu hakkı kullanabileceklerdir.
Ayrılma akçesi, 6102 sayılı TTK’nın 641. maddesinde “Ortak şirketten ayrıldığı takdirde, esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesini istem hakkını haizdir.” şeklinde düzenlemiştir.
Ayrılma akçesinin hesaplanmasında rayiç değer yöntemi ve gelecek dönem nakit giriş ve çıkışlarının regrasyonu yöntemi (nakit akımları yöntemi) olmak üzere (2) yöntem kullanılmaktadır. Nakit akımları yöntemi daha çok borsada kayıtlı şirketler yönünden ilerideki (5) yıllık ekonomik tahminlere dayanarak şirket değerinin belirlenmesi yöntemi olup, gelişmekte olan ekonomilerde kullanılması doğru sonuçlar vermemektedir. Bu nedenle, dava konusu şirket gibi küçük şirketlerin değerinin belirlenmesinde rayiç değer yöntemi tercih edilmektedir. Rayiç değer yöntemine göre, ayrılma akçesi hesaplandığında, belirlenen rayiç değerin karar tarihine en yakın tarihteki değer olması gerekmektedir. Yargıtay uygulamaları da bu yöndedir (“Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre ortaklıktan çıkarılmasına karar verilen ortağın payının, karar tarihine en yakın tarihteki şirket aktifi rayiç değerinin belirlenerek hesaplanması gerekir.” Yargıtay 11. HD., 11/10/2018 tarih, 2016/12350 E., 2018/6242 K.).
Eldeki uyuşmazlıkta; davacının, ayrılma akçesinin belirlenmesinde dikkate alınmak üzere, şirkete ait … ilçesi, … köyü, … parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan şirkete ait fırın, depo ile şirket ortaklarının fiili kullanımında olan bağımsız bölümlerin şirket tarafından yaptırıldığı gerekçesiyle Gebze 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2021/178 esas sayılı dava dosyasında … tarafından açılan ortaklığın giderilmesi davasının bekletici mesele yapılması, bu arada muhtesatın aidiyeti davası açılması için yetki verilmesi talebinde bulunduğu, taleplerin ilk derece mahkemesince reddedildiği, davalının şirket değeri belirlenirken fırının yapım maliyetinin dikkate alınmasının hatalı olduğu ve raporlar arasında çelişki bulunduğu yönünde bilirkişi raporlarına itiraz ettiği, ilk derece mahkemesince itirazların reddedildiği, ayrıca davalının davacının şirket müdürü olduğu dönemde şirkete zarar verip vermediğinin araştırılması ve şirketin (15) yıllık defterlerinin incelenmesi talebinin reddedildiği görülmektedir.
Bu belirlemelere göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın şirketin rayiç değerinin belirlenmesi aşamasında şirketin hissedarı olduğu taşınmaz üzerindeki muhtesatın aidiyeti davası açılması gerekip gerekmediği ve ortaklığın giderilmesi davasının sonucunun beklenip beklenmeyeceği, fırın maliyetinin taşınmaz değerine eklenip eklenmeyeceği ve raporlar arasında çelişkiler olup olmadığı, davacının şirket müdürü olduğu dönem yönünden tüm şirket defterlerinin incelenip incelenmeyeceği noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Yukarıda belirtildiği üzere; ayrılma akçesi esas sermaye payının gerçek değerine göre belirlenecektir ve bu belirleme yöntemi rayiç değerler yöntemidir. Rayiç değer yönteminde belirlenecek değer karar tarihine en yakın tarihteki değerdir. Haliyle, şirketin rayiç değeri karar tarihine en yakın tarihteki mevcut akif ve pasifine göre belirlenecek olup eksi tairihlerdeki kar ve zararı dikkate alınamayacaktır. Bu nedenler, şirket defterlerinin yeniden incelenmesi talebi yerinde değil ise de davalı vekilinin fırın maliyetinin taşınmaz değerine eklenmesine ilişkin istinaf isteminin yerinde olduğu ve bu yönden gerekirse yeniden bilirkişi raporu alınarak şirket değerinin yeniden belirlenmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Diğer yandan; şirketin hisse sahibi olduğu … İli, … İlçesi … Mahallesi … ada … parsel (eski … parsel) sayılı taşınmaz üzerinde bulunan fırın ve binanın davalı şirkete ait olduğu ve bu nedenle ortaklığın giderilmesi davasında muhtesatın aidiyeti davası açılması gerektiği yönündeki davacı talebinin ilk derece mahkemesince reddinin yerinde olmadığı, zira muhtesatın şirkete ait olması halinde aktiflerinin artacağı ve şirketin rayiç değerine etki edeceği anlaşılmaktadır. Diğer yandan, davacının muhtesatın aidiyeti davası açmak için ilk derece mahkemesinden yetki ve izin almasına da gerek bulunmamaktadır. Ancak, davacının bu yöndeki talebi karşısında ilk derece mahkemesince yetki ve izin değilse de uygun bir süre verilerek sonucunun beklenmemesi doğru olmamıştır.
İlk derece mahkemesince, ayrılma akçesinin belirlenmesinde yukarıda açıklanan eksiklikler giderilmeden karar verildiğinden taraf vekillerinin ayrılma akçesine yönelik istinaf istemlerinin kabulü ile kararın kaldırılması gerekmiştir.
Bu durumda ilk derece mahkemesince yapılması gereken iş; … İli, … İlçesi … Mahallesi … ada … parsel (eski … parsel) sayılı taşınmaz üzerinde bulunan fırın ve bina için muhtesatın aidiyeti davası açılıp açılmadığının araştırılması, açıldıysa sonucunun beklenmesi, açılmadı ise davacıya dava açmak üzere uygun bir süre verilmesi, muhtesatın aidiyeti davasının sonucunun beklenmesi ve en son aşamada tarafların önceki bilirkişi raporlarına itirazları da dikkate alınarak bilirkişi heyetinden rayiç değerler bilançosuna göre karar tarihine en yakın tarihteki ayrılma akçesin belirleyen taraf ve mahkeme denetimine elverişli gerekçeli rapor alıması ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi olmalıdır.
Açıklanan nedenlerle; tarafların istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesince kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Tarafların; İlk derece mahkemesinin kararına ilişkin İstinaf Başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince ESASTAN KABULÜNE,

a-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/09/2021 Tarih – 2019/188 Esas – 2021/726 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
b-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf Karar Harçlarının, talepleri halinde ve ilk derece mahkemesince istinaf edenlere iadesine,
3-İstinaf edenler tarafından yapılan İstinaf başvuru giderlerinin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından değerlendirilmesine,
4-Kararın, 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362-(1)-g) maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.19/01/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Katip …
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*