Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/284 E. 2023/52 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/284
KARAR NO : 2023/52

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/03/2021
NUMARASI : 2019/462 Esas – 2021/260 Karar

DAVACI : YİĞİT METAL KAROSER ALÜMİNYUM MAMÜLLERİ PLASTİK VE OTOMOTİV EKİPMANLARI SANAYİ TİCARET LTD. ŞTİ. – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av…. – …

DAVA TÜRÜ : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/07/2019
KARAR TARİHİ : 19/01/2023
KR. YAZIM TARİHİ : 21/02/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından 14.05.2019 tarihinde Gebze 4. İcra Müdürlüğünün 2019/34548 sayılı dosyası üzerinden davacı şirket aleyhine icra takibi başlatıldığını, icra takibine dayanak olarak Garanti Bankası İsmetpaşa /Gebze şubesinin İBAN … numaralı hesabı üzerinden keşide edilen 0254750 çek numaralı, 30.04.2019 keşide tarihli 60.000-TL’lik çek ve aynı hesap üzerinden keşide edilen 0254739 numaralı 31.04.2019 keşide tarihli 32.000,00-TL’lik çeklerin gösterildiğini, icra takibine konu edilen çeklerden 60.000,00-TL meblağlı çek ile ilgili olarak 30.04.2019 tarihinde Albarakatürk Bankası vasıtasıyla çek numarası yazılarak 42.000,00-TL ödeme yapıldığını, 32.000,00-TL meblağlı çek ile ilgili olarak da yine aynı banka üzerinden 30.04.2019 tarihinde 8.000,00-TL ödeme yapıldığını, mezkur çekler nedeniyle davacı tarafından keşide/ibraz tarihi olan 30.04.2019 tarihinde toplamda 50.000,00-TL ödendiğini, bunun yanında çekin keşide edildiği banka tarafından da iki çek için zorunlu karşılık olan 4.060,00-TL’nin muhatap banka tarafından ödendiğini, davacı şirket tarafından keşide edilen iki çekin bedelinin toplam 92.000,00-TL olduğunu, bu miktarın 54.060,00-TL’sinin ödenmiş olmasına rağmen davacı tarafın sanki hiç ödeme yapılmamış gibi takibe konu çeklerin tamamı üzerinden davacı hakkında ihtiyati haciz kararı aldığını, icra takibine konu ettiğini, fazladan faiz yürüttüğünü, çek tazminat vs istediğini, takibe başladıktan sonra da davacının çalıştığı, kredi ilişkisi içerisinde olduğu bankalara haciz ihbarnameleri göndermek suretiyle davacının ticari açıdan telafisi imkansız zararlara uğramasına sebebiyet verdiğini, bunun yanında davacı şirketin tüm araçlarına da haciz uyguladığını, takip başladıktan sonra davacı şirket tarafından ayrıca 45.000,00-TL’nin icra dosyasına ödendiğini, mezkur icra takibi nedeniyle davacının, davalı tarafa 37.940,00-TL borcu kalmasına rağmen davalı tarafın 97.868.66-TL üzerinden icra takibi başlattığını, davalı tarafın haksız ve kötüniyetli olarak icra takibi başlattığını ve davacıyı mağdur ettiğini, takibe konu çeklerin 2/3 kısmından daha fazlasını keşide/ibraz tarihinde tahsil etmesine rağmen bu miktarı takipte bildirmediğini ve kambiyo hukukunun kısa süreye tabi şikayet süresinde karar çıkmayacağından hareketle davacı şirketin kredili çalıştığı bankalarda dahil birçok bankaya haciz ihbarnameleri gönderdiğini, takip haksız bir şekilde yüksek miktardan açıldığı için davacının iş yerinde fazladan hacizler yapıldığını, tüm bu nedenlerle fazlaya dair her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla; müvekkili şirketin mezkur takip nedeniyle davalı tarafa 50.000,00-TL asıl alacak ve bu alacağın fer’ilerinden dolayı (%10 çek tazminatı, faiz,vekalet ücreti, komisyon,vs ) borçlu olmadığının tespitine, fazladan talep edilen alacakla ilgili takibinin durdurulmasına ve bu miktar üzerinden takibin iptaline, davacı şirketin daha fazla mağdur olmaması açısından 50.000,00-TL asıl alacak ve bu alacağın fer’ileri için (%10 çek tazminatı, faiz ve komisyon) takibin durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davalı taraf haksız ve kötüniyetli olarak mükerrer tahsilat yapmaya çalıştığı için %20’den aşağı olmamak üzere haksız istem kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça ileri sürülen iddiaların haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, belirtilen ödemelerin davacının müvekkili ile arasında vaki olan cari ticari ilişkiden doğan borçlarına mahsup edildiğini, davacı şirket tarafından keşide edilen 60.000,00 TL bedelli çek davalıya verildiği sırada davacı tarafın müvekkiline olan borcunun 142.002,75 TL olduğunu, her iki çekin davalıya verildikten sonra dahi davacı şirketin davalı şirkete borçlanmaya devam ettiğini ve hali hazırda davalı şirketin davacı şirketten yüklü miktarda alacağı bulunduğunu, tüm bu ticari ilişki kapsamında dava konusu çekler vasıtası ile yapılacak ödemelerin davacı şirketin borcunu kapatmadığı gibi havale yolu ile yapılan ödemelerin de borcun tamamını kapatmadığını, çeklerin karşılığı olarak yapıldığı iddia edilen ödemelerin bu nedenlerle cari hesapta mevcut olan borçtan mahsup edildiğini, taraflar arasındaki ticari ilişkinin gereği olarak havale yahut başka şekilde yapılan ödemelerin cari hesapta yer alan borçlara mahsuben kabul edildiğini, çekin kambiyo vasfının bir gereği olarak vadesinde muhatap bankaya ibraz edilerek tahsil edilmesi gerektiğini, davalı tarafından ticari hayatın teamülleri ve kambiyo hukukunun gereği olarak haricen yapılan ödemelerin cari hesap ilişkisindeki alacaktan mahsup edildiğini, çeklerin ise bankaya ibraz edildiğini, kaldı ki davacı şirket tarafından söz konusu ödemelerin dava konusu çeklere istinaden yapıldığına dair davalı şirkete hiç bir bilgi verilmediğini, çek bedellerinden daha düşük miktarda olan havalelerin davalı tarafından bu şekilde değerlendirilmiş olmasının son derece olağan olduğunu, zira bilindiği gibi kambiyo senetlerinin bütün olarak ödenmesi asıl kural iken kısmi ödemenin istisnai bir durum olduğunu, bu sebeple davalının bu ödemeleri kısmi çek ödemesi olarak değerlendirmesinin kendisinden beklenemeyeceğini, çekten kaynaklanan alacağın çek dışında ve çekten bağımsız değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, ayrıca kambiyo senedine bağlanan bir borcun kambiyo senediyle ödenmesinin esas kural olduğunu, davacı taraf çekten kaynaklanan borcun bir kısmını ödediğini iddia etmişse de bu ödemesi karşılığında müvekkili şirketten çek ödemesine dair ne bir makbuz ne de çek asıllarını almadığını, çek ve diğer kıymetli evrakların ödenmesi karşısında kıymetli evrakın keşideci/borçlusuna iade edilmesi gerektiğini, bu gerekliliğin kambiyo senedinin bütün olarak ödenmesi prensibinin bir sonucu olduğunu, olması gerekenin; ödemenin tamamen yapılarak çek borcunun kapatılması ve buna karşılık çek ve makbuzların davacıya iadesi olduğunu, davacı tarafça bu şartların hiç birine riayet edilmeksizin yapılan ödemenin cari hesap ilişkisinden mahsup edilmesi ve çekten kaynaklanan takibe devam edilmesinin hem hukuka hem de hakkaniyete uygun olduğunu, tüm bu hususların davacı tarafça görmezden gelindiğini, davalının alacağını tahsil etmek maksadıyla başlatmış olduğu takip ve yapılan işlemlerin kötü niyetle itham edildiğini, taraflarınca yapılan işlemlerin tamamen alacağın tahsili amacına yönelik olduğunu, davacı tarafın ticari itibarını hedef alan hiç bir işlemleri olmadığını, ancak borcunu vadesinde ödemeyen şirketlerin ticari hayattaki ve kurumlar nedindeki itibarının sarsılmasının kaçınılmaz olup bu durumun taraflarınca başlatılan takibe dayandırılmasının doğru olmadığını, borcunu vadesinde ödemeyen davacı tarafın kusuruna dayanarak haksız menfaat elde etme çabası içinde olduğunu, icra takibinden sonra ikame edilen menfi tespit davalarında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğini, davacı tarafın diğer tüm iddia ve talepleri gibi bu taleplerinin de hukuka aykırı olduğunu, tedbir talebinin ivedilikle reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı taraf her ne kadar kötü niyet tazminatı talep etmişse de maddi ve hukuki olay ve olguların değerlendirilmesi halinde taraflarınca yapılan işlemlerin hukuka uygun olduğu, alacağın tahsili dışında bir amacın bulunmadığının açıkça görüleceğini, bu nedenle yasal şartları oluşmayan tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, tüm bu nedenlerle; davacı tarafın hukuka aykırı, haksız ve mesnetsiz davasının reddine, davacının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine,, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” … 1-Davanın KISMEN KABULÜNE, Gebze 4. İcra Müdürlüğü’nün 2019/34548 Esas sayılı dosyasında takibe konu edilen çeklerden muhatabı Garanti Bankası İsmet Paşa Cd. Şubesi olan, 0254750 çek seri numaralı, keşidecisi Yiğit Metal Karoser Alüminyum Mamülleri Plastik ve Otomotiv Ekipmanları Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, lehdarı … olan, 30/04/2019 keşide tarihli 60.000,00.-TL bedelli çek yönünden 50.000,00.-TL asıl alacak, 5.000,00.-TL çek tazminatı, 150,00.-TL komisyon alacağı, 92,91.-TL işlemiş faiz miktarları yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Kabul edilen alacağın %20’si olan 11.048,58.-TL kötüniyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Reddedilen kısım yönünden davalı tarafın icra inkar tazminat talebinin reddine … ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu karar kambiyo hukukunun temel prensiplerine aykırı olduğunu; ilk derece mahkemesinin dayandığı kanun hükmü de davacının usule aykırı işlemine olanak sağlamadığını; bu hali ile ilk derece mahkemesinin kanun hükmünü yanlış yorumladığı açık olduğunu; 32.000,00 TL’lik çeke istinaden ödenen herhangi bir tutar bulunmadığını; Bu nedenle davanın bu çek yönünden reddi gerekmekte iken Yerel Mahkeme tarafından bu husus göz ardı edildiğini; Yargılama giderleri ve vekalet ücreti hesaplamaları yapılırken bu hususun göz önünde tutulmaması hakkaniyete aykırı olduğunu beyan ile; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili katılma yolu ile istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi düzenlemiş olduğu raporuna davacı şirketin mezkur davaya konu icra takibi nedeniyle bir borcunun olmadığını tespit etmiş olup, haklılıklarının açıkça ortaya çıktığını; sayın mahkemece dava sırasında borç ödendiğinden davaya istirdat davası olarak devam edilmesi ve karar verilmesi gerektiğini beyan ile; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından her ne kadar istirdat talebinde bulunulmuşsa da, ilk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılamanın gerek dilekçeler aşamasında, gerek duruşmalarda veya ödemenin yapılmasından sonra bu yönde herhangi bir talepte bulunulmadığını; mahkemeden talep edilmeyen bir alacak kalemi ile ilgili ilk derece mahkemesinin karar vermesi mümkün olmadığını beyan ile; davacı tarafın istinaf istemlerinin reddine, karar verilmesini, talep ederiz.
DELİLLER: Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/03/2021 Tarih – 2019/462 Esas – 2021/260 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
DAVA; menfi tespit istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davalı alacaklının T. Garanti Bankası A.Ş. İsmetpaşa Gebze Şubesi’nden verilme, 30/04/2019 keşide tarihli, 0254750 seri nolu 60.000,00 TL bedelli çek ile aynı banka ve aynı hesap üzerinden verilen 31/04/2019 keşide tarihli 0254739 seri numaralı 32.000,00 TL bedelli çekten kaynaklanan bakiye alacağının tahsili için Gebze 4. İcra Dairesi’nin 2019/34548 sayılı kambiyo senetlerine mahsus ödeme emri ile icra takibi başlattığı, davacının eldeki dava ile 30/04/2019 tarihinde 42.000,00 TL ve 8.000,00 TL olmak üzere toplam 50.000,00 TL ödeme yaptığını, muhatap bankanın çekler için 4.060,00 TL çek yaprak bedeli ödediğini, ödemeler sonrasında her iki çekten 37.940,00 TL borcu kalmasına rağmen davacının toplam 97.868,66 TL üzerinden icra takibi yaptığını, takip sonrasında da 45.000,00 TL ödeme yaptığını belirterek 50.000,00 TL asıl alacak, 5.000,00 TL %10 çek tazminatı, 150,00 TL %0,3 komisyon ve 140,94 TL işlemiş faiz alacağı yönünden borçlu olmadığının tespitini istediği, davalının davacıdan çek dışında cari hesap alacağı da olduğunu, davacının banka havalesi ile ödediği 50.000,00 TL’nin cari hesap borcundan düşüldüğünü, çekler nedeniyle alacağın devam ettiğini belirterek davanın reddini istediği, ilk derece mahkemesince davacının ödemeleri yaparken açıkça çek borcuna mahsuben ödeme yaptığını havale dekontuna yazdırdığı, davalının ödemeleri çekincesiz kabul ettiği, 6098 sayılı TBK’nın 101 ve 102. Maddeleri uyarınca ödemelerin çek borcundan mahsup edilmesi gerektiğini belirterek davanın kısmen kabulü ile davacının 50.000,00 TL asıl alacak, 5.000,00 TL çek tazminatı, 150,00 TL komisyon ve 92,91 TL işlemiş faiz alacağı yönünden davalıya borçlu olmadığının tespitine ve kabul edilen miktar üzerinden %20 kötüniyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verildiği, karara karşı taraf vekillerinin istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık takip dayanağı olarak ileri sürülen çekler nedeniyle davacının borçlu olup olmadığı noktasındadır.
Menfi tespit davasında kural olarak; hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır. Takip kambiyo senedine dayandığı zaman, ispat yükü yer değiştirir ve ispat yükü davacı/borçluda olur. Eldeki dava, kambiyo senedi olan çekten kaynaklanmaktadır. Bu durumda ispat yükü davacı borçludadır.
Davacı takip konusu çek bedellerini ödediğini ileri sürmektedir. Davalı, taraflar arasında birden fazla borç ilişkisi olduğunu ve ödemelerin cari hesap borcundan mahsup edildiğini savunmaktadır. İlk derece mahkemesince bilirkişilerden alınan 02/03/2020 ve 13/01/2021 tarihli bilirkişi raporlarının incelenmesinde taraflar arasında açık hesap şeklinde işleyen ticari ilişki olduğu, çeklerin bu ilişki kapsamında verildiği anlaşılmış, raporlarda takipten sonra yapılan ödemelerle birlikte davacının borcunun kalmadığı belirlenmiştir. Bu durumda, davacının ödemelerinin çekten kaynaklanan borca mı yoksa açık hesaptan kaynaklanan borca mı mahsup edilmesi gerektiğinin belirlenmesi gerekmektedir. Yine eldeki davanın, menfi tespit davası olması nedeniyle icra takibi ile sıkı sıkıya bağlı olup, eldeki davaya konu icra takibi nedeniyle davacının borçlu olup olmadığının anılan hükümler ile (m.101 vd.)ve icra takibi ile birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
6098 sayılı TBK’nın 101. maddesine göre; “Birden çok borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu borçlardan hangisini ödemek istediğini alacaklıya bildirebilir.
Borçlu bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme, kendisi tarafından derhal itiraz edilmiş olmadıkça, alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış sayılır.”
Aynı Kanun’un 102. maddesine göre de; “Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur.
Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır.”.
Dosyadaki delillere göre; Albaraka Türk A.Ş. Bankası üzerinden yapılan havalelerde 8.000,00-TL ve 42.000,00 TL’lik ödemelerin açıkça 0254750 serin nolu 60.000,00 TL bedelli çek için yapıldığının belirtilmesi karşısında 6098 sayılı TBK’nın 101. Maddesi uyarınca ödemelerin bu çek için yapıldığının kabulü gerekir. Bu durumda davalı alacaklının bu çek nedeniyle icra takibinden önce 7.970,00 TL asıl alacak, 797,00 TL %10 çek tazminatı, 59,61 TL işlemiş faiz ve 23,91 TL %0,3 komisyon alacağı olmasına rağmen bu çekten kaynaklanan tüm bedelin takibe konu olması doğru olmadığından ilk derece mahkemesince 92,91 TL faiz alacağı dışında davanın kabul edilmesi doğru olduğu gibi faiz yönünden davalının açık istinafı bulunmadığından davalının bu yöndeki tüm istinaf istemlerinin reddi gerekmiştir.
Davacının istinafının incelenmesinde ise; davalının 0254750 seri nolu çek nedeniyle takip tarihi itibariyle 7.970,00 TL asıl alacak, 797,00 TL %10 çek tazminatı, 59,61 TL işlemiş faiz ve 23,91 TL %0,3 komisyon alacağı olmak üzere toplam 8.850,52 TL ve 0254739 seri nolu çek yönünden 29.970,00 TL asıl alacak, 48,03 TL işlemiş faiz, 2.997,00 TL %10 çek tazminatı, 89,91 TL komisyon alacağı ile 123,90 TL ihtiyati haciz masrafı ve 606,00 TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere 42.685,36 TL alacağı bulunduğu, davacı tarafından icra veznesine ödenen 45.000,00 TL’den icra harç ve giderleri düşüldükten sonra davalıya 40.005,00 TL ödeme yapıldığı, yapılan bu ödemenin mahsubu sonrasında 25/08/2019 tarihli reddiyat tarihi itibariyle davalının davacıdan en az 2.680,36 TL alacaklı olduğu, bu nedenle istirdadına karar verilecek fazla bir ödemenin bulunmadığı anlaşıldığından davacının istinaf istemlerinin reddi gerekmiştir.
Kötüniyet tazminatı yönünden açık istinaf bulunmadığından inceleme yapılmamıştır.
Açıklanan nedenlerle; dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde; usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak; taraf vekillerinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden; istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353-(1)-b)-1) maddesi uyarınca; Tarafların İSTİNAF BAŞVURULARININ AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE,
2-Bakiye 120,60 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 3.773,64 TL İstinaf Karar Harcından, istinafa gelirken peşin alınan 944,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 2.829,34 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
4-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harçlarının hazineye gelir kaydına,
5-İstinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların, istinaf eden taraflar üzerinde bırakılmasına,
6-İstinaf edenler tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf edenlere iadesine,
7-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
9-Dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.19/01/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Katip …
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*