Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/283 E. 2023/51 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/283
KARAR NO : 2023/51

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/09/2021
NUMARASI : 2020/625 Esas – 2021/662 Karar

DAVACI : TÜRKİYE İŞ BANKASI ANONİM ŞİRKETİ – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : ÇEL-MER ÇELİK ENDÜSTRİSİ ANONİM ŞİRKETİ – …
VEKİLİ : Av. … – …

DAVA : Adi Konkordatodan Kaynaklanan Çekişmeli Alacak (İİK 308/b)
DAVA TARİHİ : 15/10/2020
KARAR TARİHİ : 19/01/2023
KR. YAZIM TARİHİ : 23/01/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davalı hakkında mahkememizin 2018/1059 E sayılı dosyası ile konkordato davası açıldığını ve davadan verilen 03.09.2020 tarihli karar ile firmanın adi alacaklılar yönünden konkordatosunun tasdik edildiğini, tasdik kararının 17.09.2020 tarihinde ilan edildiğini, konkordato komiserleri tarafından alacaklıların alacaklarını bildirmeye dair yapılan ilan neticesinde süresinde davacı banka tarafından ilgili komiserliğe davacı bankanın alacağı dayanak belgeleriyle birlikte bildirildiğini, 10.07.2020 tarihinde davacı bankaya tebliğ edilen konkordato komiser ihbarnamesi ile, davalı/borçlu firma tarafından 5.421.549,69 TL’si alacaklarının kabul edildiğini, 22.165.178,18 TL tutarındaki alacaklarının ise kabul edilmediğinin bildirildiğini, kabul edilen alacaklarının tamamının da rehinli alacak olarak kaydedildiğini, konkordato komiserliği tarafından reddedilen 22.165.178,18 TL alacakları nedeniyle mahkemeye çekişmeli alacak için başvurma gereği hasıl olduğunu, 05.02.2019 tarihi itibariyle davalının kendi kredi borçlarından olan alacak tutarlarının toplamda 23.642.805,34-TL olduğunu, bu bakiyenin 517.325,00-TL’sinin Meri Kredi alacağı, 23.138.020,34-TL’si TOAH Kredi alacağı olduğunu, 05.02.2019 tarihi itibariyle davalının, Erçelik Haddecilik Ltd. Şti. firmasına kefaletinden kaynaklı alacak tutarlarının da toplamda 53.272,15-TL olduğunu, bu bakiyenin 33.440,00-TL’si Meri Kredi alacağı, 19.832,15-TL’si TOAH Kredi alacağı olduğunu, 05.02.2019 tarihi itibariyle toplamda 23.696.077,49 TL alacakları olduğunu ama alacaklarının rehinle teminat altına alınmış olduğunu ve rehin/ipotek bilgilerinde de belgelendirilerek İİK 294. Maddesi uyarınca alacak kayıt tarihine kadar bankaları alacaklarına faiz işletildiği beyan edilerek 26.11.2019 tarihli bankaları alacaklarının kaydı talep edildiğini, borçlu firmanın kendi borçlarından kaynaklı olarak 26.11.2019 alacak kayıt tarihi itibariyle 27.013.550,60 TL nakdi, ve 517.325,00 TL gayri nakdi çek ve teminat mektubu riski olmak üzere (fazlaya dair hakkımız saklı kalmak kaydı ile) toplamda 27.530.875,60 TL, borçlu Çel-Mer Çelik firmasının Erçelik Haddecilik Ltd. Şti. firmasına kefaletinden kaynaklı 22.412,27 TL nakdi ve 33.440,00 TL gayri nakdi çek riski olmak üzere (fazlaya dair hakkımız saklı kalmak kaydı ile) toplamda 55.852,27 TL de kefalet alacaklarının bulunmakta olduğunu alacak kayıt tarihi olan 26.11.2019 tarihi itibariyle 27.530.875,60 TL + 55.852,27-TL olmak üzere toplamda 27.586.727,87 TL alacakları olduğunu tüm belgeleriyle birlikte konkordato komserliğine sunulduğunu, alacak kayıt dilekçelerinde ve ekinde alacaklarının rüçhanlı alacak olduğunun açıkça belirtildiğini, bankaları alacaklarını borçlu firmanın maliki olduğu … plakalı Renault Trafic Passenger 8+1 Minübüs ve … plakalı Mıtsubıshı Canter FE 859 E Kamyonla güvence altına aldığını, söz konusu araçların bugünkü güncel kasko değerinin toplamının 232.500 TL olduğunu, ayrıca rehin alacağının paraya çevrilmesini teminen Gebze İcra Müdürlüğü’nün 2018/38685 E. sayılı dosyasından menkul rehninin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığını, satış işlemlerinin konkordato tedbirleri sebebiyle durduğunu, bankalarının alacakları borçlu firmanın maliki olduğu Kocaeli İli Gebze İlçesi Şekerpınar Köyü 418 Ada 19 Parselde kayıtlı Fabrika Arsası ve Makine Teçhizatının bankalarına 1. dereceden 6.000.000 TL, 2. dereceden 2.000.000 USD tutarında ipotekle güvence altına alındığını, ipoteğin limit ipoteği olup toplamda 6.000.000 TL + 15.880.000 TL(14.10.2020 Merkez Bankası USD Efektif Satış Kuru 1 USD =7,94 TL dir. 2.000.000 USD karşılığı) =21.880.000 TL olduğunu, ayrıca ipotekli alacaklarının paraya çevrilmesini teminen Gebze İcra Müdürlüğü’nün 2020/15223 E. (Kapatılan Gebze 1.İcra Müdürlüğü’nün 2015/7983 E.) sayılı dosyasından ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığını, satış işlemlerinin konkordato tedbirleri sebebiyle durduğunu, konkordato davası kapsamında yapılacak incelemeler neticesinde de anlaşılacağı üzere, müvekkili bankanın alacağının büyük kısmının rehinle temin edilmiş bir alacak olup, yasa hükümleri çerçevesinde bu alacaklar açısından faiz işlemeye devam edeceğini, alacak kaydı yaptırılan toplam alacaklarının 27.586.727,87 TL olup, rehin bedelleri hesaplandığında toplamda 22.112.500 TL (21.880.000 TL ipotek bedeli + 232.500 TL araç kasko bedeli) alacaklarının rehinle teminat altında olduğu, 5.474.227,87 TL alacaklarının rehini aştığı için adi alacak olarak değerlendirilmesi gerektiğini bu nedenle çekişmeli hale gelen 22.165.178,18 TL tutarındaki alacaklarının yapılacak yargılamada İİK 302 ve 298. maddeleri uyarınca ne kadarının rehinli, ne kadarının da adi alacak olduğunun tespiti gerekeceğini, adi alacak tespitinin davalı firmanın konkordato tasdik sürecini doğrudan etkileyeceğini, söz konusu alacaklarının mahkemece yaptırılacak bir bilirkişi incelemesi neticesinde de ortaya çıkabileceğini, mahkememizin 2018/1059 E. Sayılı dosyasında mevcut konkordato komserliği tarafından yaptırılan 24.03.2020 tarihli bilirkişi raporunda 31.12.2019 tarihi itibariyle bankaları alacağının 18.622.105,98 TL olarak tespit edildiğini, Konkordato komserliğinin kendi yaptırdığı bilirkişi raporunu bile dikkate almadığını, çekişmeli hale gelen bankaları alacaklarıyla ilgili olarak mahkememizin 2018/1059 E. Sayılı dosyasına süresinde beyanda bulunularak, İİK md 302 uyarınca reddedilmiş 22.165.178,18 TL alacakları açısından red kararının kaldırılarak söz konusu alacaklarının da kabulüne karar verilmesini; mahkemeye ve konkordato komserliğine sunmuş oldukları belgeler ile müvekkili banka nezdindeki alacağa ilişkin tüm banka kayıtları ve hesap ekstreleri dikkate alınarak gerekli görülmesi halinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak 27.586.727,87 TL toplam alacaklarının gözetilerek alacaklılar toplantısında rüçhanlı ve adi alacaklı olarak kullanılacak oy miktarının belirlenmesine ve oy kullanılmasına izin verilmesi yönünde talepte bulunulduysa da bu hususta mahkemece bir karar verilmediğini beyanla, davalı tarafından mahkemeniz nezdinde açılan konkordato davası kapsamında verilen tasdik kararı kapsamında çekişmeli hale dönüştüğü tespit edilen 22.165.178,18 TL’sı alacakları açısından öncelikle İİK. md. 308/b-2 kapsamında söz konusu konkordato kararı kesinleşinceye kadar mahkememizce belirlenen bir hesaba depo edilerek nemalandırılmasını; çekişmeli hale dönen alacaklarının kabulüne karar verilerek, ne kadarının rehinli ne kadarının adi alacak kapsamında olduğunun tespitiyle, söz konusu alacaklarının tasdik edilen proje kapsamında değerlendirmeye alınmasına, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından, davalının Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1059 E. sayılı dosyasından yürütülmekte olan konkordato dosyasına 26/11/2019 tarihinde 27.586.727,87 TL alacak kaydı yapılması için başvuruda bulunulduğunu; ancak konkordato komiserliğince bu alacağın 5.421.549,69 TL’sinin kabul edildiğini, tacir olan taraflar arasında bir miktar paranın ödenmesi konusunda görülen davaların ticari dava niteliğinde ve zorunlu arabuluculuk kapsamında olduğunu, davacının, zorunluğu arabuluculuğa gitmeksizin doğrudan dava yoluna başvurduğunu beyanla davacının talebinin öncelikle usulden reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” … Davanın 6100 sayılı HMK’nın 114/2 ve 115/2. maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE … ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; harca esas değer üzerinden nispi vekalet ücreti hesaplaması yapılması gerekirken maktu vekalet ücreti hesaplanması usul ve yasaya aykırı olduğunu; Buna ek olarak dosyadaki bilirkişi raporu doğrultusunda davanın esastan reddi gerekirken usulden reddi yerinde olmadığını beyan ile; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf ve cevap dilekçesinde özetle; bilirkişi incelemesi dahi yapılmadan salt davalı yanın kabul etmediği bir alacak açısından kayıt kabul mantığı ile açılan bir dava da arabuluculuk faaliyeti ile anlaşma sağlanmaya çalışılması da hayatın olağan akışına aykırı olacağını; davalı salt eylemleri neticesinde davanın açılmasına sebebiyet vermiş iken, sonucu belli olan bir uzlaşma görüşmesinin zorunlu olarak yapılması gerektiğine hükmedilmesini hiçbir hukuk düzeni korumaması gerektiğini; karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan AAÜT 7/2 maddesine göre hükmedilecek nisbi vekalet ücreti tarifenin 2. kısmının 2. bölümünde yazılı miktarı geçemeyeceğinden mahkemece bu miktarı geçecek şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun olduğunu beyan ile; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davalı tarafın istinaf isteminin reddine, karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; İİK’nın md. 308-(b) uyarınca açılan çekişmeli alacak davalarında ticari arabulucuk dava şartının uygulanacağının yargı kararları ile de kabul edildiği sabit olduğundan, davacı bankanın arabulucuk dava şartını sağlamadan açmış olduğu davasının usulden reddedilmesinde hiçbir hata bulunmadığını beyan ile; davacı tarafın istinaf istemlerinin reddine, karar verilmesini, talep ederiz.
DELİLLER: Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/09/2021 Tarih – 2020/625 Esas – 2021/662 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
DAVA; İİK’nın 308-(b) maddesi uyarınca çekişmeli alacağın konkordato projesine eklenmesi istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davalı borçlunun Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1059 esas sayılı dosyası ile konkordato talep ettiği, ilk derece mahkemesince konkordatonun tasdikine karar verildiği, davacının konkordato yargılaması sırasında çekişmeli hale gelen alacağının tespit edilerek konkordato projesine eklenmesi talepli eldeki davayı açtığı, ilk derece mahkemesince dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmasının dava şartı olduğu ve başvuru dava şartı yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verildiği, karara karşı taraf vekillerinin istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.
Eldeki uyuşmazlık, davacının konkordato davasında bildirdiği ve çekişmeli hale geldiğini belirttiği alacağın İİK’nın 308-(b) maddesi uyarınca konkordato projesine eklenip eklenmeyeceğine ilişkindir.

İlk derece mahkemesince davanın zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine gelmemesi nedeni ile davanın reddine karar verildiği görülmekle çekişmeli alacak davalarının zorunlu arabuluculuğa (TTK m. 5/A) tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmiştir.
7155 sayılı Yasanın 20’nci maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesi ticari davalarda dava şartı olarak zorunlu arabuluculuğu öngörmüştür.
Anılan maddenin 1 numaralı fıkrası şu şekildedir:
“Bu Kanunun 4’üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır”.
Bilindiği gibi, dava şartları mahkemece bir davanın esasına girilebilmesi için varlığı ya da yokluğu zorunlu şartlardır. Dava şartları taraflarca ileri sürülmese dahi hakim tarafından re’sen dikkate alınır. Dava şartı tamamlanmıyor ya da tamamlanamıyor ise mahkemece davanın reddine karar verilir (HMK m.115).
Bu bakımdan dava şartlarının yanlış uygulanması bir dava engeli ve mahkemeye erişim hakkı ile bu kapsamda adil yargılanma hakkına saldırı sayılır (AİHS m.6).
Özel dava şartlarının bu niteliği gereği dar biçimde yorumlanmaları gerekir.
Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesi zorunlu arabuluculuk dava şartını “…konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri…” ile sınırlı tutmuştur.
İİK’nın 302. maddesinde rehinle temin edilmiş olan alacakların 298. madde uyarınca takdir edilen kıymet sonucunda teminatsız kaldıkları kısım için hesaba katılacakları, çekişmeli veya geciktirici koşula bağlı yahut belirli olmayan bir vadeye tabi alacakları hesaba katılıp katılmamasına ve ne oranda katılacağına mahkemenin karar vereceği, bu iddialar hakkında ileride mahkemece verilecek hükümlerin saklı olduğu düzenlenmiştir.
İİK’nın 308-(b) maddesinde; “Alacakları itiraza uğramış olan alacaklılar, tasdik kararının ilan tarihinden itibaren bir ay içinde dava açabilirler. Tasdik kararını veren mahkeme, konkordato projesi uyarınca çekişmeli alacaklara isabet eden payın, kararın kesinleşmesine kadar borçlu tarafından, mahkemece belirlenen bir bankaya yatırılmasına karar verebilir. Süresi içinde dava açmamış olan alacaklılar, bu paydan ödeme yapılmasını talep edemezler, bu durumda yatırılan pay borçluya iade edilir.” şeklindedir.
İİK’nın 308-(c) maddesinde; “Konkordatonun, tasdik kararının kesinleşmesiyle bağlayıcı hâle geleceği de kararlaştırılabilir; bu takdirde mühletin etkileri, kanunda öngörülen istisnalar saklı kalmak kaydıyla konkordatonun bağlayıcı hâle geldiği tarihe kadar devam eder. Bağlayıcı hâle gelen konkordato, konkordato talebinden önce veya komiserin izni olmaksızın mühlet içinde doğan bütün alacaklar için mecburidir.” hükmü düzenlenmiştir.
Konkordato sürecinde bir alacağı çekişmeli hale getirme yetkisi borçluya aittir. Borçlunun bilançosunda kayıtlı olmayan veya bilançoda bildirilenden farklı miktarda kaydolunması talep edilen bir alacak bildirimi alan komiser, alacağı kaydetmeden önce borçlunun bu alacaklar hakkındaki görüşlerini alır. Komiser, dosya kapsamında bildirilen alacakları kaydetmek ve denetlemekle görevlidir. Borçlunun kabul ettiği alacak kaydı talebi doğrudan konkordato nisabına dahil olacak ve bu konuda komiserin denetim dışında müdahalesi olamayacaktır. Borçlunun itirazına uğrayan alacaklar ise çekişmeli hale gelecektir. Çekişmeli hale gelen alacak ile ilgili konkordato komiseri konkordato tasdik talebini inceleyen mahkemeye çekişmeli alacak ile ilgili dayanak belgeleri, borçlu itirazını içeren sebepleri ve delilleri sunmalı, mahkeme çekişmeli alacaklara ilişkin incelemesini basit yargılama usulüne göre ve yaklaşık ispat ölçütünün gerçekleşmesi halinde çekişmeli alacağın nisaba dahil edilmesine karar verecektir.
İİK’nın 308-(b)-1) maddesi uyarınca açılan bu dava alacaklının konkordatodaki payını belirleyecek olup, mahkemece genel hükümlere göre çözülecek olan uyuşmazlık ile ilgili kabul kararı verilmesi halinde konkordatonun yürürlükte bulunduğu sürece alacağın konkordato koşullarına göre tahsili sonucu ortaya çıkacaktır.
Konuya ilişkin Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/03/2022 tarihli ve 2021/4402 Esas 2022/1359 Karar sayılı ilamında da; “….. Eldeki uyuşmazlık, İcra ve İflas Kanunu’nun 308/b. Maddesinde düzenlenen ve anılan maddede “alacakları itiraza uğramış” kavramı ile ifade edilen konkordato talep eden borçlunun alacağa itiraz etmesi sonucu “çekişmeli alacak” haline gelen alacaklarla ilgili alacaklının yasada belirtildiği üzere tasdik kararının ilanı tarihinden itibaren bir ay içinde açması gereken alacak davasının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/A. Maddesi kapsamında dava açılmadan önce zorunlu arabuluculuğa tabi olup olmadığı ve dava şartı olan zorunlu arabuluculuğun dava açıldıktan sonra Hukuk Muhakemeleri Kanununun 115/2. maddesi kapsamında mahkemece davacıya arabulucuya başvurmak için süre verilmesi suretiyle giderilip giderilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
İcra ve İflas Kanunu’nun 301. maddesine göre, konkordato projesinin hazırlanıp alacakların bildirilmesi ve tahkikinden sonra, komiser tarafından yapılacak ilanda yer alan alacaklının bir başka deyişle, konkordato projesine alacağı kaydedilen alacaklının alacağına borçlunun itiraz etmesi halinde bu alacak “çekişmeli alacak” vasfını kazanır.
İcra ve İflas Kanunu’nun 302/IV. bendi gereği mahkeme, çekişmeli alacağın hesaba katılıp katılmamasına ve ne oranda katılacağına yaklaşık ispat ölçüsünde ve gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırarak karar verecektir. Bu şekilde inceleme yapan mahkemenin vereceği karar, maddi hukuk bakımından sonuç doğurmaz.
Çekişmeli alacağın oylamaya katılmasına ve katılacağı orana karar veren mahkeme, İİK’nın 308/b-II. bendi gereği tasdik kararında konkordato projesi uyarınca çekişmeli alacaklara isabet eden payın kararın kesinleşmesine kadar borçlu tarafından mahkemece belirlenen bir bankaya yatırılmasına karar verebileceği gibi çekişmeli alacağın oylamaya hiç katılmamasına da karar verebilir. Ancak ne yönde karar verilirse verilsin bu karar bağlayıcı olmayıp tasdik kararının ilanından itibaren İİK’nın 308/b-I. bendi gereği alacağı itiraza uğrayan alacaklı tasdik kararından itibaren bir ay içinde dava açmak zorundadır.
Külli bir tasfiye prosedürü olan konkordato, hem bu özelliği hem de tasdik halinde İİK’nın 308/c maddesi gereğinde konkordatoya katılsın katılmasın kural olarak konkordato talebinden önce veya komiserin izni olmaksızın mühlet içinde doğan tüm alacaklar için mecburi olduğundan, 3.kişilerin de haklarını etkileyecek nitelikte kamusal bir karaktere sahiptir. Bu nedenle, hakimin tasdik koşulları bakımından resen inceleme ve araştırma yapması gerektiği gibi sürecin başarıya ulaşması bakımından yasada kısa ve kesin süreler öngörülmüştür.
Arabuluculuk, tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin yardımı ile bir araya gelen tarafların kendi iradelerine tabi başka bir deyişle üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri hukuki uyuşmazlıkları birlikte müzakere ederek çözümü kendi menfaatlerine göre sağladıkları yine alternatif bir uyuşmazlık çözümü yöntemidir. Arabuluculukta yapılan anlaşma taraflar arasında sonuç doğurur. Nitekim; Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-1. maddesi uyarınca arabuluculuk faaliyeti sonunda varılan anlaşmanın kapsamı taraflarca belirlenir. Anlaşma belgesi düzenlenmesi halinde bu belge taraflar ve arabulucu tarafından imzalanır. Taraflar arabuluculuk faaliyeti sonunda bir anlaşmaya varırsa bu anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesini talep edebilirler ve bu şerhi içeren anlaşma ilam niteliğinde belge sayılarak ilamların icrasına ilişkin genel hükümlere göre yerine getirilir.
Çekişmeli alacaklar hakkındaki açılacak dava, görevli ve yetkili mahkeme ile yargılama usulleri ve ispat hukuku kuralları bakımından genel hükümlere tabi olacaktır. Örneğin çekişmeli alacak olacak kira sözleşmesi ise kaynaklı uyuşmazlık Sulh Hukuk Mahkemesi’nde işçilik alacaklarına ilişkin uyuşmazlık İş Mahkemesinde, ticari olmayan bir alacağa dayalı uyuşmazlık ise Asliye Hukuk Mahkemesi’nde, ticari nitelikte bir alacak ise Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülecektir. Kanun koyucu burada her uyuşmazlığın uzman mahkemelerde görülmesine ilişkin genel ilkeden ayrılmamıştır. Genel hükümlere tabi olma sadece bu konularda söz konusudur. Buna karşılık, aşağıda anlatılacağı üzere alacağın tahsili genel hükümlere tabi değildir.
Yukarıda değinildiği üzere tasdik edilen konkordato genel olarak bütün alacaklılar için mecburi ve bağlayıcı olduğundan çekişmeli alacağın mukadderatı da konkordato hükümlerine tabiidir. Bir başka deyişle çekişmeli alacak hakkında karar veren mahkeme, konkordato projesini göz önünde bulundurarak alacağın tasdik edilen vade, tenzilat ve diğer ödeme koşullarına göre tahsil edilmesi yönünde hüküm kuracaktır. Aksi halde hem ödemeler dengesi bozulur hem de alacaklılar arasında eşitsizlik yaratılmış olur. Bu nedenle, çekişmeli alacak davası ile konkordato prosedürü arasında sıkı bir ilişki olması ve korunan menfaat nedeniyle de doktrinde de zorunlu arabuculuğa tabi olmadığı sonucuna varılmıştır. (ERMENEK, İbrahim/Azaklı Arslan, Betül “İcra ve İflas Hukuku Açısından Ticari Davalarda Arabulucuya Başvuru Zorunluluğu”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı:148,2020, s:152.)
Konkordato davasında hem davanın kabulü hem de davanın reddi alacaklıları etkileyecektir. Davanın kabulü halinde projede öngörülen ödemeler yönünden etki doğuracağı gibi reddi halinde ise dava açan çekişmeli alacaklılara ödenmek üzere bir miktar paranın bankaya bloke edilmesine karar verildiği hallerde bu para masaya iade edilecektir. Tarafların çekişmeli alacağın miktarı ve ödenmesi konusunda arabulucuda serbestçe anlaşmaları alacaklılar arasında eşitliği bozduğu gibi konkordato tasdik projesinden farklı ödeme koşulları kabul edilmesi de yasal düzenleme ile kabul edilen konkordatonun tüm alacaklılar için mecburi olduğu ilkesine aykırı olacaktır. Çekişmeli alacakların bu yönü itibariyle de zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığı görüşü ileri sürülmüştür. (YAZICI, Çiğdem “Adi Konkordatoda Çekişmeli Alacaklar Hakkında Dava”, Bankacılar Dergisi, Sayı: 116, 2021, s:13)
Çekişmeli alacak hakkında hiç kaynak ayrılmamış veya konkordato mahkemesince yaklaşık ispat ölçüsünde yapılan incelemede daha az bir alacak belirlenerek kaynak ayrılmışsa çekişmeli alacaklıları ile borçlunun arabuluculuk sürecinde daha yüksek bir miktarda alacak belirlemeleri veya farklı koşullarda anlaşmaları konkordato hükümlerinin bütün alacaklılar için bağlayıcı ve zorunlu olması kuralını ihlal edeceğinden ve alacaklılar arasında eşitliği bozacağından kabul edilemez. Aksi takdirde, diğer alacaklılar bakımından İİK 308/f hükmü gereği konkordatonun feshi hakkı doğar. Dolayısıyla, böyle bir anlaşmanın sadece taraflarını bağlaması ve tarafları arasında sonuç doğurması gerekirken tüm alacaklıları etkileyecek sonuçlar doğurur.
Bununla birlikte, yine çekişmeli alacaklının arabulucuya başvuru için süre verilmeden davanın usulden reddi kararı verilmesinin yasaya aykırı olduğu hususuna gelince; 6235 Sayılı HUAK’nın 18/A-2. Bendine göre, “Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın, davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” hükmüne aykırıdır. Bu hüküm uyarınca “herhangi bir işlem yapılmadan” tabirinden kasıt arabulucuya başvuru için taraflara süre verilmeyeceği, başka hiçbir usulü işlem yapılmadan davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğidir. Bu nedenle, yasanın çok açık hükmü karşısında zorunlu arabuluculukta arabulucuya başvuruya ilişkin dava şartı davadan önce gerçekleştirilmek zorunda olup HMK’nın 115/2.maddesi kapsamında tamamlanabilir bir dava şartı olarak görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, İİK’nın 308/b. maddesinde düzenlenen çekişmeli alacaklarla ilgili davanın açılmasından önce arabuluculuğa başvurulması zorunluluğu konkordato hukukunun kamusal karakteri, tüm alacaklıları ilgilendirmesi, tarafların iradeleri ile kendi aralarında yapacakları anlaşmanın konkordato alacaklıları arasında eşitsizlik yaratacak nitelikte olması, konkordatoda ödemeler dengesini bozacak olması nedeniyle yasal düzenlemelere uygun görülmemiş, kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir…..” denilmiştir.
Verilen bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında eldeki dava bir alacak ya da tazminat davası olmayıp İİK’nın 308-(b)-1) maddesi uyarınca açılan çekişmeli alacağın tespiti ve konkordato projesine dahil edilmesi istemine ilişkin olup, davacı vekili, davalı borçlunun itirazı nedeniyle çekişmeli hale gelen alacak ile ilgili İİK’nın 308-(b)-1) maddesi uyarınca çekişmeli alacağın varlığı ile tutarının tespiti ve konkordato projesine dahil edilmesine karar verilmesini talep etmiş, tespit edilen alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesi yönünde bir talepte bulunmamıştır. Bu durumda, mahkemece taleple bağlı kalınarak karar verileceği tartışmasız olup, tahsil yönünde hüküm kurulmayacaktır.
Bu dava ile çekişmeli alacağın konkordato projesi kapsamına dahil olup olmayacağı hususu belirlenecektir. Davanın kabul edilmesi belirli bir para alacağının tahsilini değil sadece konkordato projesine dahil edilmesi sonucunu doğuracaktır.
Nitekim dava bir aylık hak düşürücü süreye tabi tutulmuş olup, bu haliyle davanın alacaklı ile borçlu arasında geçen gerçek anlamda bir eda davası olmadığından, dava sonunda verilen hükmün yalnız konkordato talep eden borçlunun konkordato projesine katılıp katılmayacağı veya ne miktarda katılacağını belirlemeye yönelik olacağından davanın bu niteliğine göre alacak davasından farklı olarak maktu harç ile açılmıştır. Bu dava, niteliğine göre de maktu harca tabidir.
Ayrıca konkordato talep eden davalı şirketin itirazı ile davacının çekişmeli hale gelen alacağı ile ilgili olarak arabuluculuk sürecinin işletilmesi halinde borçlunun konkordato sürecinde itiraz ettiği alacak ile ilgili arabuluculuk sürecinin anlaşma ile sonuçlanma olasılığı bulunmadığı gibi bu süreçte alacağın varlığını kabul etmesi de çelişkili sonucun ortaya çıkmasına sebep olabilecektir.
Açıklanan nedenlerle çekişmeli alacağın tespiti ve konkordato projesine dahil edilmesine yönelik dava konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerinden olmayıp zorunlu arabuluculuk dava şartına tabi değildir.
Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş; çekişmeli alacak davalarında arabuluculuk dava şartı bulunmadığından davanın esasına girilerek, konkordatonun fesih edilip edilmediği araştırıldıktan sonra ve davacının varsa alacağının adi alacak mı rehinli alacak mı olduğu veya ne kadarının adi, ne kadarının rehinli alacak olduğu belirlenerek, talep edilen alacağın tasdik edilen konkordato projesine eklenip eklenmeyeceği konusunda esas hakkında bir karar verilmesi olmalıdır.
Açıklanan nedenlerle; taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesince kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Tarafların; İlk derece mahkemesinin kararına ilişkin İstinaf Başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince ESASTAN KABULÜNE,
a-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/09/2021 Tarih – 2020/625 Esas – 2021/662 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
b-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf Karar Harçlarının, talepleri halinde ve ilk derece mahkemesince istinaf edenlere iadesine,
3-İstinaf edenler tarafından yapılan İstinaf başvuru giderlerinin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından değerlendirilmesine,
4-Kararın, 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362-(1)-g) maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.
19/01/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Katip …
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*