Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/271 E. 2022/303 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/271
KARAR NO : 2022/303

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/09/2021
NUMARASI : 2020/79 Esas – 2021/495 Karar

ASIL DAVA
DAVACI : PETRO YAĞ VE KİMYASALLAR SANAYİ VE TİCARET A.Ş. –
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … (T.C. NO: …)
VEKİLİ : Av. …

DAVA TÜRÜ : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 05/02/2020

BİRLEŞEN DAVA : KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 2020/80 Esas Sayılı
DAVACI : PETRO YAĞ VE KİMYASALLAR SANAYİ VE TİCARET A.Ş. –
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … (T.C. NO: …) –
VEKİLİ : Av. … –

DAVA TÜRÜ : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 05/02/2020

KARAR TARİHİ : 16/02/2022
KR. YAZIM TARİHİ : 07/03/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin ülkemiz sanayi üretiminde endüstriyel yağları sağlamak amacıyla %100 yerli sermaye ile kurulduğunu, davalı ile davacı şirketin bir çalışanı olduğunu, 08/09/2014 tarihinde davacı şirkette çalışmaya başladığını, işe başlarken 08/09/2014 tarihli Rekabet Yasağı Sözleşmesi, 24/06/2016 tarihli Gizlilik Sözleşmesi ve 08/09/2014 tarihli Belirsiz Süreli İş Sözleşmesini davalının şirkette ki konumu itibariyle erişim sağladığı bilgi ve belgeleri davalının iş akdi devam ederken ve sona ermesi halinde korumaya almak amacıyla imzaladığını, davalının, davacı şirketten adeta kaçar gibi istifa ettiğini, yaklaşık (15) gün sonra kendi şirketini kurduğunu, davalının kötü niyetli bir tutum içerisinde olduğunu, belirterek davanın kabulü ile, Kocaeli 8. İcra Müdürlüğü’nün 2019/146429 Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davalının akademik alanında buluşları olduğunu, istifa etmesinin ardından davacı şirketin sahibi …’ın davalıya yönelik tehditkar bir üslup benimsediğini, davalının hiçbir yerde çalışamayacağını söylediğini, her ne kadar davalının istifasının altında yatan sebebin rakip firmalardan birine gitmek değil, davacı şirkette ayrımcılığa maruz kalmış olmak olduğunu belirterek, davacının dava dilekçesinde ki asılsız, haksız, mesnetsiz, gerçek dışı ve hukuka aykırı iddialarına itiraz ederek, davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili birleşen dava dilekçesi ile; davalının, davacının çalışanı olduğunu, 08/09/2014 tarihinde çalışmaya başladığını, işe başlarken 08/09/2014 tarihli Rekabet Yasağı Sözleşmesi, 24/06/2016 tarihli Gizlilik Sözleşmesi ve 08/09/2014 tarihli Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi davalının şirketteki konumu itibariyle erişim sağladığı bilgi ve belgeleri, davalının iş akdi devam ederken ve sona ermesi halinde korumaya almak amacıyla imzaladığını, davalının 26/11/2018 tarihinde istifa dilekçesi sunduğunu, ihtarname göndererek ihbar süresinin bedelini ödeyeceğini bildirdiğini, bu bedeli ödeyerek davacı şirket ile olan bütün ilişkisini sonlandırdığını, davalının davacı şirkette kimyager unvanında çalıştığını, istifa ettiği tarihe kadar görevi sebebiyle davacı şirket bünyesinde bulunan ticari ve mesleki sır niteliğindeki projelerde yer aldığını, şirketten istifa ettikten sonra tamamen davacı şirket ile aynı konuda çalışan Reakim Endüstriyel Performans Katkıları Kimyevi Maddeler San. ve Tic. Ltd. Şti.’ni 10/12/2018 tarihinde kurduğunu, davalının kendi kurmuş olduğu şirket ile ilgili olarak Şap Enstitüsüne başvuruda bulunduğunu, bu aşının sahibi olduğunu artık çalışmanın kendi şirketi üzerinden devam etmesi gerektiğini anlatan dilekçeler sunduğunu, buluş sahibi olmamasına rağmen ürün üzerinde mesnetsiz hak iddia ederek kendi ismini buluş sahibi olarak kayıtlara geçtiğini, müvekkil şirkette çalışırken ki konumu nedeniyle öğrendiği pek çok bilgiyi etrafa yaymaktan beis duymadığını, davalının müvekkil şirket ile imzaladığı rekabet yasağı hükümlerini içeren Rekabet Yasağı Sözleşmesi ile 3. Taraf Gizlilik Sözleşmesi gibi birden fazla sözleşme imzaladığını, sözleşmenin şartlarında davalının 2 yıl süre ile müvekkil şirketin faaliyet alanına giren işlerde doğrudan ve dolaylı olarak faaliyette bulunamayacağını, faaliyet alanında kurulan şirketlerde ortak olamayacağını belirten şartlarını olduğunu, ancak davalının sözleşmenin ilgili maddelerini reddettiğini, davalının haksız rekabet teşkil edecek eylemlerinden dolayı müvekkil şirkete İstanbul Kadıköy 32. Noterliği’nin 08/08/2019 tarihli ve 25479 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile hem davalıya hem de kurucusu olduğu şirkete tarafa konuyla ilgili ihtar gönderildiğini, müvekkilinin daha fazla zarar görmemesi için arabuluculuğa başvurulduğunu, ancak anlaşma sağlanılamadığını, davalının Gizlilik Sözleşmesini ihlal etmiş olması nedeniyle sözleşmenin 4 numaralı maddesinden doğan 50.000,00 USD Cezai şartı ödemesi için ikame edilmiş Kocaeli 8. İcra Müdürlüğü’nün 2019/146428 sayılı icra takibine yapmış olduğu itirazın iptaline karar verilmesi gerektiğini, belirtilen cezai şartın ödenmesi için icra takibi açıldığını davalının takibe itiraz ettiğini belirterek davanın kabulüne, davalının Kocaeli 8. İcra Müdürlüğü’nün 2019/146428 Esas sayılı dosyasında yapılmış olan itirazın iptaline, takibin devamına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili birleşen davada cevap dilekçesi ile; davalının, 2014 yılında davacı şirkette çalışmaya başladığını, 2015 yılında Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü bünyesinde ki aşı adjuvantının taşıyıcısı) numunesinin laboratuvarda müvekkiline ulaştırıldığını, bu numunenin daha önceki yıllarda da davacı şirkete getirildiğini ancak davacı şirkette hiç kimse tarafından dikkate alınmadığını, söz konusu aşının numunesinin müvekkilinin davacı şirkette çalışmaya başlamadan evvel dikkatini çektiğini, konuyla ilgili müvekkilinin çalışmalar yaptığını, patent başvurusuna konu ürünün yegane buluşçusunun müvekkili olduğunu, müvekkilinin davacıya yönelik iyiniyetli tutumundan ve TAGEM projesinin yerli ve mili bir aşı geliştirme projesi olması nedeniyle, 2017/05010 sayılı patent başvurusunda yalnızca “buluşu yapan” olarak adının yer almasını yeterli gördüğünü, ürünün buluşçusunun müvekkili olmasına rağmen Türk Marka ve Patent Kurumu nezdindeki başvuruda, davacı şirketin sahibi …’ında buluşçu olarak gösterildiğini, davacı şirketin müvekkilinin kaçar gibi istifa ettiğini iddia etmiş olduğunu, müvekkilinin istifa talebinden sonra davacı şirketin sahibi …’ın müvekkile yönelik tehditkar bir üslup benimsediğini, istifa sebebinin aslında mobbing olduğunu, Ankara 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2020/8 D. İş sayılı ve 04/02/2020 tarihli kararlı dosyasında delil tespitine ilişkin keşif yapıldığını, mahkeme tarafından haklı ve makul bulunduklarını, belirterek davacının dava dilekçesindeki asılsız, haksız , mesnetsiz, gerçek dışı ve hukuka aykırı iddialarına itiraz ettiklerini, davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” … Asıl Davanın,
1-HMK nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca görev yönünden USULEN REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, görevli mahkemenin KOCAELİ NÖBETÇİ İŞ MAHKEMESİ olduğunun tespitine,
Dosyamızla Birleşen Mahkememizin 2021/80 Esas sayılı dosyasının,
1- HMK nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca görev yönünden USULEN REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, görevli mahkemenin KOCAELİ NÖBETÇİ İŞ MAHKEMESİ olduğunun tespitine .. ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı asıl ve birleşen dava davacısı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Asıl ve birleşen dava davacısı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı tarafça imzalanmış olan 24/06/2016 tarihli “taraf gizlilik sözleşmesi” ve 08/09/2014 tarihli “rekabet yasağı sözleşmesi” hizmet akdi sözleşmesinden bağımsız olarak akdedilen sözleşmeler olduğunu; her iki sözleşmede hizmet akdinin sona ermesini takiben davalının gerçekleştirdiği hukuka aykırılıklar nedeniyle uyuşmazlık konusuna sebep olduğunu; bu nedenle tarafımzca her iki sözleşmeye dayanarak ikame edilmiş olan davalar bakımından görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğunu beyan ile; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Asıl ve birleşen dava davalısı tarafça, asıl ve birleşen dava davacısı vekilinin istinaf dilekçesine karşı cevap dilekçesi verilmemiştir.
DELİLLER: Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/09/2021 Tarih – 2020/79 Esas – 2021/495 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
ASIL VE BİRLEŞEN DAVA; haksız rekabetten kaynaklanan cezai şart istemine ilişkindir.
Mahkemece, mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş, karara karşı asıl ve birleşen dava davacısı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; taraflar arasında, hizmet sözleşmesi bulunduğu, davalının hizmet sözleşmesini fesh ettikten sonra, sözleşmedeki rekabet yasağına aykırı olarak aynı iş kolunda haksız rekabet oluşturacak şekilde iş yeri kurduğu belirtilerek eldeki davanın açıldığı, ilk derece mahkemesince görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verildiği, karara karşı asıl ve birleşen dava davacısı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25.12.2013 tarihli, 2013/13-412 Esas – 2013/1708 Karar sayılı İçtihadında özetle;
“…Gerek davalı işçi ile davacı arasında imzalanan rekabet yasağı sözleşmesinin kapsamı, gerek davalının davacıya ait işyerinden sözleşmesi feshedilerek ayrılmış olması, gerekse de davacının istemi ile davanın açıklanan özelliğine göre; davalının rekabet yasağını ihlal eden davranışının açık biçimde iş akdinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin bulunduğu; bu davranışın, hizmet akdinin sona ermesinden sonra gerçekleşen rekabet yasağına aykırılığı düzenleyen, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444 ve 447 maddeleri (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 348.maddesi) kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
Bu kapsamda yer alan uyuşmazlıklara ilişkin davaların ise, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 4/1-c. (mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-3.) maddesi gereğince mutlak ticari dava niteliği taşıdığında duraksama bulunmamaktadır.
Mutlak ticari davaların görülme yeri ise, açık biçimde ticaret mahkemeleridir. ” gerekçeleriyle bu nitelikteki davalarda görevli mahkemelerin Ticaret mahkemeleri olduğu kabul edilmiş ve uygulama da bu şekilde yerleşmiştir.
– İlk derece mahkemesince, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 01/06/2021 tarihli, 2021/3076 Esas- 2021/9789 Karar sayılı içtihadına dayalı olarak davaya bakmanın İş Mahkemesi’nin görevine girdiği kabul edilerek yazılı olduğu şekilde davanın usulden reddine karar verilmiştir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin sonraki kararlarının da (örn: 30.11.2021 tarihli, 2021/10136 Esas- 2021/15962 Karar) bu yönde olduğu görülmektedir.
– İşçinin iş akdinin feshinden sonraki dönemi kapsayan rekabet yasağı nedeniyle açılan cezai şart istemine ilişkin davalarda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairelerinin Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairelerinin ise İş Mahkemelerinin görevli olduğuna dair kararlar verdiğinden bahisle Daireler arasında görevli mahkemenin tespiti hususunda oluşan görüş farkının giderilmesinin talep edilmesi üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulu 29/01/2021 tarihinde toplanarak konuyla ilgili olarak verilen kesin kararlar nedeniyle görevli mahkemenin tespitine ilişkin oluşan ve saptanan çelişkinin giderilmesi bakımından Yargıtay’ın ilgili dairesinden karar alınması için başvuruda bulunulmasına karar verilmesi üzerine;
YARGITAY 11. Hukuk Dairesi’nin 03.12.2021tarihli ve 2021/1534 Esas- 2021/6811Karar sayılı içtihadında;
“….IV. UYUŞMAZLIK
Yukarıda anılan ve birbirinden ayrışan İstanbul Bölge Adliye Hukuk Daireleri’nin kesin nitelikteki kararları gözetildiğinde, konuyla ilgili görevli mahkemenin tayini bakımından, 25/10/2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5/1-a maddesindeki “iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü uyuşmazlığın iş mahkemelerinde görüleceği” şeklindeki düzenlemenin rekabet yasağı nedeniyle açılan cezai şart istemine ilişkin davaları da kapsamına alıp almadığı, bir diğer söyleyişle konuyla ilgili uyuşmazlıklara bakmakla görevli mahkemenin tayininde 7306 sayılı Kanun ile 6102 sayılı TTK arasında bir hüküm çatışması bulunup bulunmadığı, hüküm çatışmasının varlığının kabulü halinde ise 7306 sayılı Kanun’un 5. maddesindeki düzenleme ile 6102 sayılı TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemenin ilga edilmiş sayılıp sayılamayacağı hususlarında bir değerlendirme yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.
V. UYUŞMAZLIKLA İLGİLİ YASAL DÜZENLEMELER
6102 SAYILI TTK
6102 sayılı TTK’nın 4/1-c bendi: Tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun rekabet yasağına ilişkin 444 ila 447. maddelerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır.
6102 sayılı TTK’nın 5/1.fıkrası: Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.

6098 SAYILI TBK
VII. Rekabet Yasağı
1. Koşulları
MADDE 444- Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.
Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.
2. Sınırlandırılması
MADDE 445- Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.
Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.
3. Aykırı davranışların sonuçları
MADDE 446- Rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlüdür.
Yasağa aykırı davranış bir ceza koşuluna bağlanmışsa ve sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, işçi öngörülen miktarı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulabilir; ancak, işçi bu miktarı aşan zararı gidermek zorundadır.
İşveren, ceza koşulu ve doğabilecek ek zararlarının ödenmesi dışında, sözleşmede yazılı olarak açıkça saklı tutması koşuluyla, kendisinin ihlal veya tehdit edilen menfaatlerinin önemi ile işçinin davranışı haklı gösteriyorsa, yasağa aykırı davranışa son verilmesini de isteyebilir.
4. Sona ermesi
MADDE 447- Rekabet yasağı, işverenin bu yasağın sürdürülmesinde gerçek bir yararının olmadığı belirlenmişse sona erer.
Sözleşme, haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse, rekabet yasağı sona erer.
MÜLGA 5521 SAYILI İŞ MAHKEMELERİ KANUNU
MADDE 1- İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o Kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.
7036 SAYILI İŞ MAHKEMELERİ KANUNU
Görev
MADDE 5- (1) İş Mahkemeleri;
a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,
b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,
c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara ilişkin dava ve işlere bakar.
VI. GEREKÇE
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk daireleri arasındaki uyuşmazlıkla ilgili değerlendirmelere geçilmeden önce, bir hususa daha işaret etmek gerekir ki, TTK’nın 1. maddesi bu Kanunun 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ayrılmaz bir parçası olduğunu belirtmekte olup 6098 sayılı Kanun’un 646. maddesi uyarınca TBK’nın Türk Medeni Kanunu’nun 5. kitabı ve onun tamamlayıcısı olarak addedilmesi nedeniyle TBK’da düzenlenen hükümlerin diğer kanunlarla ilişkilendirilmesine ilişkin yorum faaliyetinde, yöntemsel olarak, söz konusu üç temel kanuna yansıyan bu bütünlüğün göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Konuya bu bağlamda yaklaşıldığında; 25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun “Görev” kenar başlıklı 5. maddesi, madde gerekçesinde de açıkça belirtildiği üzere, İş Mahkemeleri’nin görev alanını 5521 sayılı Kanun hükmüne nazaran genişletmiş, 6098 sayılı TBK’da hizmet sözleşmesine tabi işçilerin, işverenleri ile “iş ilişkisi” nedeniyle sözleşme ve kanundan doğan hukuk uyuşmazlıklarını da iş mahkemelerinin görevi kapsamına almıştır.
Ancak, rekabet yasağına ilişkin TBK’nın 444 vd. maddelerinde düzenlenen hükümler, doğrudan hizmet sözleşmesinin bir unsuru olarak görülemeyeceği gibi rekabet yasağının işçi-işveren arasındaki hizmet sözleşmesinin ve buna bağlı olarak iş ilişkisinin sona ermesinden sonra hüküm ifade edecek mahiyette olması, işçinin tek taraflı bir taahhüdü suretiyle de oluşturulması mümkün bulunmakla, rekabet yasağının ihlali halinde ortaya çıkacak uyuşmazlıkların iş ilişkisinden yahut hizmet sözleşmesinden kaynaklandığı kabul edilemez.
İşçinin bizatihi hizmet sözleşmesinden ve buna bağlı olarak oluşan iş (hizmet) ilişkisinden kaynaklanan rekabet etmeme ve işverene ait sırları saklama yükümlülüğü, TBK’nın 396. maddesinde tanımlanan ve kanundan kaynaklanan işçinin özen ve sadakat borcu ile ilişkili olup TBK’nın 444. maddesinde tanımı yapılan ve taraf iradesine bağlı olarak ortaya çıkan rekabet etmeme taahhüdü (rekabet yasağı) ise, açıklanan bu karakteri nedeniyle, işçinin kanundan kaynaklanan özen ve sadakat yükümlülüğünün bir devamı yahut işçinin bu borcunun, sözleşme sona erdikten sonra da devamına olanak sağlayan bir düzenleme niteliğinde değildir. Nitekim, işçinin hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonraya ilişkin sır saklama yükümlülüğü, TBK’nın 396. maddesinin son fıkrasının ikinci cümlesinde özel olarak düzenlenmiş olup doğrudan kanundan kaynaklanan bir yükümlülük niteliğinde bulunmakla, bu yükümlülüğün, serbest iradeye dayalı rekabet etmeme taahhüdünden hukuki karakteri itibariyle ayrışmakta olduğu, kanunda birbirinden farklı nitelikteki bu iki kavrama ilişkin hükümlerin, açıklanan ayrışmaya uygun olarak farklı bölümlerde düzenlendiği gözden kaçırılmamalıdır.
Şu halde, TBK’nın 444 vd. maddelerinde düzenlenen rekabet yasağına ilişkin hükümlerin ve buna bağlı olarak bu yasağın ihlali halinde ortaya çıkacak uyuşmazlıkların, 7306 sayılı Kanun’un 5/1. maddesi kapsamında, iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlık olarak tanımlanması ve giderek İş Mahkemelerinin görevi kapsamında addedilmesi yerinde bir yaklaşım değildir. Bu çerçevede, İş Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemelerinin görev alanları bakımından bir hüküm uyuşmazlığından bahsedilemeyeceği gibi 7306 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesi ile TBK’daki rekabet yasağına ilişkin hükümlerin mutlak ticari dava olarak tanımlanmasına ilişkin TTK’nın 4. maddesi hükmünün zımnen ilga edilmiş olduğu da ileri sürülemez.
Hal böyle olmakla, kanun koyucunun, mutlak ticari dava niteliğindeki bir davayı, TTK’nın 5. maddesinde yazılı “aksine hüküm bulunmadıkça” hükmüne dayalı olarak, ihtisas alanı ve yargılama usulü tümüyle farklı bir mahkemenin görevi kapsamına alması gibi kabul edilemez nitelikteki bir yaklaşımda bulunmasının söz konusu olamayacağı kanaatine varılmakla, aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
VII. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle, TBK’nın 444-447 maddelerinden doğan rekabet yasağının ihlaline dair uyuşmazlıklara bakma görevinin TTK’nın 4/1–c maddesi gereğince aynı Kanunun 5. maddesi uyarınca Ticaret Mahkemelerine ait olacağına, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin 13 ve 43. Hukuk Daireleri ile 12 ve 14. Hukuk Daireleri arasındaki uyuşmazlığın bu şekilde giderilmesine, 03/12/2021 tarihinde 5235 sayılı Kanun’un 35/4 maddesi gereğince (gerekçe yönünden çoğunlukla) sonuç itibarıyla oybirliğiyle kesin olarak karar verildi….” gerekçeleri ile uyuşmazlığın giderilmesine ve bu tür davalarda Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğuna karar verilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından aynı nitelikteki davalarda Ticaret Mahkemelerince verilen kararların esas yönden temyiz incelemesinin yapılmaya devam ettiği (örn: 13/12/2021 tarihli 2020/7241Esas- 2021/7112 Karar) ve önceki uygulama doğrultusunda görevli mahkemenin Ticaret Mahkemesi olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalara göre; İşçinin iş akdinin feshinden sonraki dönemi kapsayan rekabet yasağı nedeniyle açılan cezai şart istemine ilişkin davalarda Yargıtay HGK’nun İçtihadı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin İçtihatlarına göre oluşan uygulamada Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu kabul edilirken, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin son İçtihatlarında İş Mahkemelerinin görevli olduğu kabul edilmektedir. Mevcut durumda “benzer olaylar” hakkında birbirine aykırı Yargıtay Kararları (Yargıtay 9. ve 11 Hukuk Dairesi Kararları) bulunmaktadır. Bu husus Yargıtay Kanunu gereğince İçtihatların Birleştirilmesi Yoluna Başvurulması nedeni olarak değerlendirilebilir bir durumdur. Daire’mizin inceleme tarihi itibarıyla bu konuda verilmiş bir İçtihadı Birleştirme kararı bulunmamaktadır. Dairemizce yapılan değerlendirmeye göre; Yargıtay HGK ve 11. HD İçtihatları doğrultusunda yerleşmiş olan ve istikrar kazanmış uygulama, aynı doğrultuda Yargıtay 11. HD’nin Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri arasındaki uyuşmazlığı çözer mahiyetteki yukarıda anılan İçtihadı, hukuk güvenliği ilkesi ve Yargıtay 9. HD’nin son İçtihatlarının bu aşamada istikrar kazanmış uygulama olarak kabul edilemeyecek olması karşısında; istikrar kazanarak uygulanageldiği üzere bu nitelikteki davalarda Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle; asıl ve birleşen dava davacısı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353-(1)-a)-3) maddesince kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl ve birleşen dava davacısının; İlk derece mahkemesinin kararına ilişkin İstinaf Başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-3) maddesi gereğince ESASTAN KABULÜNE,
a-Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/09/2021 Tarih – 2020/79 Esas – 2021/495 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
b-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf Karar Harcının, talebi halinde ve ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
3-İstinaf eden tarafından yapılan İstinaf başvuru giderlerinin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından değerlendirilmesine,
4-Kararın, 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362-(1)-g) maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.
16/02/2022


Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Katip …
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*