Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/2671 E. 2023/149 K. 13.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/2671
KARAR NO : 2023/149

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :20/10/2022 tarihli ara karar
NUMARASI :2022/511 Esas (derdest dosya)

İHTİYATİ TEDBİR
TALEP EDEN/DAVALI-
KARŞI DAVACI : …- …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVACI-
KARŞI DAVALI : … (T.C. No: …) – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVA TÜRÜ :Ticari Şirket Ortaklığından Çıkma
DAVA TARİHİ :09/05/2022
KARŞI DAVA TARİHİ :21/06/2022
TALEP :İhtiyati tedbir
KARAR TARİHİ :13/02/2023
KR. YAZIM TARİHİ :14/03/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davalı-karşı davacı vekili karşı dava dilekçesinde özetle; davacı-karşı davalı ortağın şirketten aldığı vekaletnameyi kötüye kullandığını, şirketin menfaatlerine zarar verdiğini ve diğer ortaklar ile arasında husumet bulunduğu gerekçesiyle ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesini, ayrıca davacı-karşı davalının yargılama süresi boyunca kâr payı, rüçhan hakkı, oy hakkı, bilgi alma ve inceleme hakkı gibi haklarının dondurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “…Karşı davacı şirket vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davalı-karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı-karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı/karşı davalı tarafın işbu dava boyunca müvekkil şirkete karşı husumetli olduğundan ve şirket menfaatine aykırı hareket edeceğinden ihityati tedbir talebinin kabulü gerektiğini, haklı sebeple çıkma davasına ilişkin TTK m. 638/2’de öngörülen asıl yeniliğin ihtiyati tedbir talep etme olanağının tanınması olduğunu, davacı/karşı davalı ortağın müvekkil şirketin aleyhine karşı bu kadar art niyetli davrandığına ilişkin bir çok yazılı delil sunulmasına karşın ihtiyati tedbir talebinin kabul görememesinin usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı-karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusuna karşı cevap dilekçesi verilmemiştir.
DELİLLER:Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/10/2022 tarih, 2022/511 Esas sayılı ara kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, limited şirket ortaklığından çıkma ve ayrılma akçesi ödenmesi istemine yöneliktir.
Talep, ihtiyati tedbir istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince talebin reddine karar verilmiş karara karşı davalı-karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davalı-karşı davacı tarafından karşı dava açıldığı ve ihtiyati tedbir talep edildiği, açılan karşı davada; davacı-karşı davalı ortağın şirketten aldığı vekaletnameyi kötüye kullandığı, şirketin menfaatlerine zarar verdiği ve diğer ortaklar ile arasında husumet bulunduğu gerekçesiyle ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesi için karşı davayı açtıklarını, açılan davada ayrıca, davacı-karşı davalının yargılama süresi boyunca kâr payı, rüçhan hakkı, oy hakkı, bilgi alma ve inceleme hakkı gibi haklarının dondurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesinin talep edildiği, ilk derece mahkemesince talebin reddine karar verildiği, verilen karar karşı tedbir isteyen vekilince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın “ihtiyati tedbirin şartları”na ilişkin 389-(2) maddesinde; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Aynı Kanun’un 390-(3) maddesinde ise; “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” hükmü bulunmaktadır.
Geçici hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. HMK’nın ihtiyati tedbirle ilgili 390. maddesinin gerekçesinde geçici hukuki korumalarda ispat hususu üzerinde durulmuştur. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü, hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez.
Ancak, kanun koyucu bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hakime, bu durumu belirterek, ispat olgusunu düşürme imkanı vermiştir. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Doktrinde bu yön karar verilmesi için tam ispat ölçüsü yerine yaklaşık ispat ölçüsü olarak ifade edilmektedir. Ancak, yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez.
Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir.

Tam ispatın arandığı durumlarda bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumunda ise hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu göz ardı etmez. Bu sebepledir ki, genelde geçici hukuki korumalara, özel de ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür.
Geçici hukuki korumalarda, bazen karşı tarafın dinlenmemesi, tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesine yeterli zamanın olmaması gibi sebeplerle yaklaşık ispat yeterli görülmüştür; bu çerçevede, aslında ispat ölçüsü bakımından HMK’nda bir yenilik getirilmemekle birlikte, “yaklaşık ispat” kavramı kullanılarak doktrinde kabul gören ifade tasarıya alınmış, ayrıca burada hem tam ispatın aranmadığı belirtilmiş hem de basit bir iddianın yeterli olmadığı vurgulanmak istenmiştir.
Bu bağlamda,davalı/karşı davacının ileri sürdüğü nedenlere yönelik olarak tarafların iddia ve savunmaları, dosya kapsamındaki mevcut delil durumu gözetildiğinde; talebe konu tedbir istemi yönünden gerekli olan yaklaşık ispat olgusunun bu aşamada gerçekleşmemesi, davalı/karşı davacının haklı sebep olgularına yönelik iddialarının varlığı ve kapsamının yargılamayı gerektirmesi karşısında, ilk derece mahkemesince verilen kararda isabet bulunduğu , davalı/ karşı davacının istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı değerlendirilmiştir.
Karar başlığında; ihtiyati tedbir talep eden davalı karşı davacı vekilinin adresinin yazılmaması İİK’nın 260. ve kıyasen uygulanması gereken HMK’nın 391-(2) maddesine aykırı ise de, bu eksiklik mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden eleştirilmekle yetinilmiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuran İhtiyati Tedbir Talep Eden Davalı/Karşı Davacı vekilinin dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353-(1)-b)-1) maddesi uyarınca; İhtiyati Tedbir Talep Eden Davalı/Karşı Davacının İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-Bakiye 99,20 TL harcın Davalı/Karşı Davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
3-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcının hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yolu için yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-İstinaf eden tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
8-Dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 13/02/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır


Üye …
¸e-imzalıdır


Üye …
¸e-imzalıdır


Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*