Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/2617 E. 2022/2215 K. 13.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/2617
KARAR NO : 2022/2215

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… … (…)
ÜYE :… … (…)
ÜYE :… … (…)
KATİP :… … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :27/10/2022
NUMARASI :2022/268 Esas – 2022/497 Karar

DAVACI :… (T.C.No: …) – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALILAR :1-YAPI KREDİ YATIRIM MENKUL DEĞERLER A.Ş. – …
:2-YAPI VE KREDİ BANKASI ANONİM ŞİRKETİ – …
VEKİLİ :Av. … -…
DAVA :Alacak
DAVA TARİHİ :05/04/2022

KARAR TARİHİ :13/12/2022
KR. YAZIM TARİHİ :13/12/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil … …, borsada hisse alım satım işlemi yapabilmek için davalı firmalar ile “Sermaye Piyasası İşlemleri Ortak Çerçeve Sözleşmesi” akdettiğini, sözleşmede Yapı Kredi Bankası A.Ş “Banka”; Yapı Kredi Yatırım Menkul Değerler A.Ş “aracı kurum”; müvekkil ise “müşteri” konumunda olduğunu, sözleşmeye göre bankanın görevi emir iletimine aracılık yapmak; aracı kurumun görevi ise müvekkile sermeye piyasası hizmetleri sunma olduğunu, 20.12.2021 tarihinde müvekkilin, Yapı Kredi Bankası mobil şubesinden tanesi 11,81 TL’den, 22.896 adet “Kardemir Karabük Demir Çelik Sanayi ve Ticaret A.Ş” (Kısaca KRDMD olarak anılacaktır) hissesi satın aldığını, bu satın alımın bedelinin 270.401,76 TL olduğunu, alınan bu hisselerin tümünün müvekkil tarafından davalı şirketlere herhangi bir emir – talimat verilmeden, aynı tarih saat 16:24:35’te, davalı şirketler tarafından 10,68 TL’den satıldığını, bu satışın müvekkilin bilgisi ve rızası dışında yapılmadığını, satış bedelinin ise 244.529,28 TL olduğunu, yapılan bu işlemin taraflar arasında akdedilen çerçeve sözleşmeye ve sermaye piyasası mevzuatına aykırı olduğunu, kişinin rızası olmadan, kişi tarafından herhangi bir alım – satım emri verilmeden yapılan işlemlerden doğan zararın, zararın ortaya çıkmasında kusuru olan davalılarca karşılanması gerektiğini, aynı tarihte bu satış işleminden kısa bir süre sonra, saat 17:52:37’de müvekkilin, hisselerinin satıldığından haberi olmadığı için (Bankanın hizmetindeki problemden dolayı) 12.000 adet KRDMD hissesini 11,05 TL’den sattığını, bu işlem tutarının ise 132.600,00 TL olduğunu, aslında o an itibariyle müvekkilin elinde bu hisse bulunmadığı için bu satışın, açığa satış mahiyetinde olduğunu, ertesi gün (21.12.2021 tarihinde) bu problemin farkına varan davalıların, işbu açığa satışı kapatmak adına muhtelif fiyatlardan KRDMD hissesi satın aldıklarını, 10,55 TL ila 10,70 TL arasında değişen fiyatlardaki hisseyi, art arda 9 işlem ile satın alarak açığa satışı ortadan kaldırdıklarını, bu satın alma işlemlerinin de müvekkilin bilgisi ve rızası dışında yapıldığını, davalı şirketlerin kendi kusurlarını örtmek için bahsedilen satın alma işlemleri ile açığa yapılan hisse satışını kapattığını ancak nihayetinde müvekkilin elinde hiç KRDMD hissesi kalmadığını, bu nedenlerle müvekkilin sahip olduğu hisselerin rızası dışında satılmasından dolayı uğramış olduğu zarar nedeniyle; HMK’nın 109. maddesine göre belirlenecek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000 TL maddi tazminatın, arabuluculuk son tutanağının imzalanma tarihinden (04.03.2022) itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak müvekkile ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; dosyanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davacı tarafından 03/11/2021 tarihinde imzalanan ” Yapı ve Kredi Bankası A.Ş ve Yapı Kredi Yatırım Menkul Değerler A.Ş Sermaye Piyasası işlemleri Ortak Çerçeve Sözleşmesine İlişkin Değişiklikler”in uygulanacak hukuk ve ihtilafın çözümlenmesi adlı 26. maddesinde uyuşmazlık çözümünde İstanbul Çağlayan Mahkemeleri’nin yetkili olduğunun kabul edildiğini, tüketici mahkemesince görevli mahkemenin Asliye Ticaret mahkemesi olduğuna yönelik gerekçeli kararın verilmesinin ardından davacı ticari uyuşmazlıklara ilişkin arabuluculuğa başvurmadığından davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerektiğini, davalıların müvekkili Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. yönünden husumet itirazının olduğunu, davanın kısmi alacak davası olarak açılmasında hukuki yarar bulunmadığından davanın usulde reddini talep ettiklerini, tazminat davası koşulları oluşmadığından davanın tazminat talepli açılmasının hukuken mümkün olmadığını ve davanın usulden reddinin talep edildiğini, davacının davasını somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getirmediğinin açık olduğunu, davacı tarafından ikame edilen davanın mesnetsiz ve haksız olduğunu, davacının müvekkili bankadan haksız kazanç elde etmeye çalıştığını, bankacılık ve finans sektöründe faaliyet gösteren müvekkili bankanın kendi dikkat ve özen yükümlülüğünün gereklerini fazlası ile yerine getirmiş olduğunu, kusur izafe edilmeyeceğinin tartışmadan ari olduğunu, müvekkili Yapı Kredi Yatırım Menkul Değerler A.Ş.’nin mevzuata ve sözleşmelere uygun olarak kendi dikkat ve özen yükümlülüğünün yerine getirmiş olduğundan müvekkili Yapı Kredi Yatırım Menkul Değerler A.Ş. yönünden kusur izafe edilemeyeceğinin de açık olduğunu, davacı tarafın talebinin fahiş ve fiili duruma aykırı olduğunu, tüm bu nedenlerle; iş bu usul ve yasaya aykırı davanın itirazlar doğrultusunda müvekkili şirketler yönünden usulden reddine, aksi kanaat halinde ise esas incelemesine geçilerek haksız ve hukuki dayanaktan yoksun müvekkili şirketler yönünden esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… 1-Usule uygun yetki itirazı nedeni ile HMK’nın 17. maddesi uyarınca mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE,
2-Yetkili mahkemenin İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunun tespitine,
3-Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 (iki) hafta içeresinde başvurulması halinde HMK nın 20/1 maddesi gereğince dosyanın yetkili İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilin tacir olmadığını, TÜPRAŞ’ta çalışan bir işçi olduğunu, sözleşmede yer alan ancak müvekkilin tacir olmaması nedeniyle geçersiz olan yetki şartına dayanılarak İstanbul Çağlayan Mahkemelerinin açılmış olan davada yetkili olduğu söylenemeyeceğini, yerel mahkemenin dava konusu alacağın TBK 89/1 maddesi kapsamında değerlendirilen alacaklardan olmadığına yönelik tespitinin de yanlış olduğunu, dava konusu alacağın bir para alacağı olduğunu, rıza dışı hisse satışı nedeniyle müvekkilin uğradığı maddi zararın bir para alacağı olduğunu, bu zararın mali bir karşılığı bulunmadığını, para borcunun kaynağının sözleşme, haksız fiil ya da sebepsiz zenginleşme olmasının bir önemi bulunmadığını, müvekkilin burada hisselerinin kendi rızası dışında satılması nedeniyle maddi zarara uğradığını, müvekkil dava konusu olayda alacaklı konumunda olduğundan, müvekkilin yerleşim yerindeki Asliye Ticaret Mahkemelerinin de yetkili olacağını, müvekkilin ikamet adresi Gölcük-Kocaeli sınırlarında olduğundan Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, ayrıca dava konusu çerçeve sözleşmede, sözleşme konusu borçların ifa yerine dair herhangi bir hüküm bulunmadığını, son olarak HMK’nın 14. maddesi hükmü gereğince, müvekkilin hesabının bulunduğu şubenin işlemlerinden kaynaklanan davalarda, şubenin bulunduğu yer mahkemesinin de yetkili olması gerektiğini, yerel mahkemenin yanlış tespitlerde bulunduğu ve dolayısıyla hukuka aykırı bir karar verdiğini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; işbu dava konusu uyuşmazlıkta İstanbul Çağlayan mahkemelerinin yetkili mahkemeler olduğunu hiçbir şekilde yetki sözleşmesi olmadığını kabul anlamına gelmemek kaydı ile HMK madde 6 kapsamında da hem genel yetkili mahkeme davalının yerleşim yeri mahkemesi olup hem de sözleşme kapsamında özel yetkili mahkeme sözleşmede belirlenen yer mahkemesi olduğunu, davacı tarafın istinaf dilekçesinde TBK md. 89/1 f.1 kapsamında kendilerini zarara uğrayan taraf olarak gösterdiğini ve bu sebeple HMK md. 4 kapsamında yetkili mahkemenin sözleşmenin ifa edileceği; yani para borcunun ödeme yeri olduğunu iddia ettiğini, hiç kuşkusuz bu husus hukuka aykırı olduğundan istinaf talebinin reddi gerektiğini, davacı taraf istinaf talebinde HMK md. 14 kapsamında yetkili mahkemenin şubenin bulunduğu yer mahkemesi olduğunu belirtmişse de mobil bankacılık ile gerçekleştirilen bir işlem olduğundan işbu davanın şube ile bir bağlantısı da bulunmadığını belirterek; davalının haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27/10/2022 tarih, 2022/268 Esas – 2022/497 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan tazminat istemine yöneliktir.
İlk derece mahkemesince yetkisizlik kararı verilmiş karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
-Bilindiği üzere; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 17. maddesinde “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır” düzenlemesi yer almaktadır.
Yetki sözleşmesi tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapıldığı takdirde HMK’nın 17. maddesi uyarınca geçerlidir. Yalnızca tacirler ve kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlık hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi yetkili kılabilir. Bu yeni düzenleme, 01/10/2011 tarihinden sonra açılacak davalar bakımından uygulanmakla birlikte, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 19. maddesinin 2. bendi “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.” hükmünü içermektedir.
Davacı ile davalı şirketler arasında Borsada hisse alım- satım işlemleri için ” Sermaye Piyasası İşlemleri Ortak Çerçeve Sözleşmesi” imzalandığı, sözleşmenin 26. maddesinde bu sözleşme ve eklerinden doğabilecek uyuşmazlıklar için İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunun kararlaştırıldığı görülmüştür.
Davalılar tacir olup taraflar arasındaki sözleşmenin Borsada hisse alım- satım işlemleri yapılmasına ilişkin olması ve ticari teselsül karinesi gereğince işin davacı için de ticari iş sayılmasına rağmen, dosya kapsamı delillerden davacının tacir olup olmadığı anlaşılamamaktadır. HMK’nın 17. maddesi gereğince yetki sözleşmesinin geçerli olması için davacının da tacir olması gerekmektedir.
-6100 sayılı HMK’nın genel yetkiyi düzenleyen 6. maddesinin birinci fıkrasına göre; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Aynı Kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Ayrıca BK’nın 73. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 89.) maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Dolayısıyla dava, davacının seçimine göre, hem genel ve hem de özel yetkili mahkemede açılabilir.
Bir davada, birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacı bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açarsa, o zaman seçme hakkı davalı tarafa geçer.
Somut olayda kesin yetki kuralının bulunmaması, davanın sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan tazminat davası niteliği, davanın para alacağına ilişkin olmaması, haksız fiilden kaynaklanmaması, davacının yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olmaması, seçme hakkının davalılara geçmesi, davalıların adreslerinin İstanbul olması, sözleşmenin ifa yerinin de İstanbul olması ve davalıların vekillerinin cevap dilekçesi ile süresinde ve usulüne uygun yetki itirazlarında bulunması hususları birlikte değerlendirildiğinde mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, davacının istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca; davacının istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-Alınması gereken harç peşin alındığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf eden tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
8-Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 362. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda miktarı itibariyle KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.13/12/2022

… …
Başkan …
¸e-imzalıdır
… …
Üye …
¸e-imzalıdır
… …
Üye …
¸e-imzalıdır
… …
Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*