Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/250 E. 2023/39 K. 18.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/250
KARAR NO : 2023/39

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :11/03/2021
NUMARASI :2019/376 Esas – 2021/191 Karar

DAVACI :… (T.C.No: …) – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALILAR :1-… (T.C.No: …) – …
:2-… (T.C.No:…) – …
:3-… – …
DAVA :Alacak
DAVA TARİHİ :25/12/2018

KARAR TARİHİ :18/01/2023
KR. YAZIM TARİHİ :03/02/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalılar arasında hem kardan pay verileceği, hem de ücretiyle birlikte sigorta primlerinin ödeneceği taahhüt edilerek sözleşme yapıldığını, anonim şirket sözleşmesi başlığı taşımasına rağmen gerçekte iş sözleşmesi niteliği taşıyan sözleşmenin 10. maddesinde taahhütlerin yerine getirilmemesi halinde davacı 500.000-TL cezai şart ödeneceğinin öngörüldüğünü ancak verilen taahhütlerin yerine getirilmediğini belirterek davacıya ödenmeyen ücret ve haklar ile öngörülen cezai şartın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; davacıyla aralarında alacak verecek ve ücret vermekle ilgili ne bir taahhütleri ne de yazılı bir hizmet sözleşmeleri olduğunu, kendisinin arkadaşı olması ve yanında şirket kurma, yönetim kurulu oluşturma konuları konuşulduğu için kendisi de “bir başkan lazım o da ben olurum” dediğini ve yönetime girmek istediğini, 16 Kasım 2016 yılında kurmuş oldukları Gencay Makine Müh. İnş. San ve Tic. A.Ş.’de arkadaşı olması sebebiyle kendi isteğiyle yönetim kurulu başkanı olduğunu, başkanlık süresi içinde kendisinin maddi manevi hiçbir kaybı olmadığını, kendisi hiçbir baskı altında kalmadan da süresi bitiminde kendi isteğiyle 29/11/2017 tarihinde görevinden istifa ettiğini ve birbirlerinden hiçbir taleplerinin olmadığını, arkadaşlıkları bittikten sonra kendince gurur kapris yaparak kendilerinden para istemeler, tehditler vs gibi sözler söylediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; davacıyla aralarında alacak verecek ve ücret vermekle ilgili ne bir taahhütleri ne de yazılı bir hizmet sözleşmeleri olduğunu, kendisinin arkadaşı olması ve yanında şirket kurma, yönetim kurulu oluşturma konuları konuşulduğu için kendisi de “bir başkan lazım o da ben olurum” dediğini ve yönetime girmek istediğini, 16 Kasım 2016 yılında kurmuş oldukları Gencay Makine Müh. İnş. San ve Tic. A.Ş.’de arkadaşı olması sebebiyle kendi isteğiyle yönetim kurulu başkanı olduğunu, başkanlık süresi içinde kendisinin maddi manevi hiçbir kaybı olmadığını, kendisi hiçbir baskı altında kalmadan da süresi bitiminde kendi isteğiyle 29/11/2017 tarihinde görevinden istifa ettiğini ve birbirlerinden hiçbir taleplerinin olmadığını, arkadaşlıkları bittikten sonra kendince gurur kapris yaparak kendilerinden para istemeler, tehditler vs gibi sözler söylediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın reddine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının 1 yıl anonim şirket yönetim kurulu başkanlığı görevini yürüttüğünü, davacının bu görevi yürütmenin karşılığının ödenmediği açık olduğundan ilk derece mahkemesince davacıya ücret hükmedilmemesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davacının emek ve mesaisi olmadığı için alacak doğurmadığı ve şirketin muaccel borcu olmadığından hukuki yararın yokluğu gerekçeleriyle davayı reddetmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı ile ortaklar arasında imzalanan sözleşmeye göre sözleşmeyi ihlal eden tarafın cezai şart ödemesi gerektiği hususunun gereği gibi değerlendirilmediğini, bilirkişinin kanuni yetkisinin dışına çıkarak hukuki değerlendirme ve görevini aşan inceleme yaptığını, buna rağmen bilirkişi raporunun hükme esas alındığını, yerel mahkemenin gerekçeli kararında sadece bilirkişi raporuna atıf yaparak esasında kararına yeterli gerekçe göstermediğini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
DELİLLER: Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/03/2021 tarih, 2019/376 Esas – 2021/191 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; alacak istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, davanın reddine karar verilmiş karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosyanın yapılan incelemesinde; davacı ile davalılar arasında sözleşme yapılarak , davacının yönetim kurulu başkanı seçileceği, seçildiği bu görevde hem kar payı alacağı hem de yaptığı hizmet karşılığında ücret alacağının kararlaştırdığı, ancak davalıların sözleşmeye aykırı davranarak kendisine herhangi bir ücret ödemediği belirtilerek davacıya ödenmeyen ücret ve haklar ile öngörülen cezai şartın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınması için eldeki davanın açıldığı, ilk derece mahkemesince açılan davanın reddine karar verildiği, verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
6762 sayılı TTK’nın 333. maddesi, 6102 sayılı TTK’nın 394. maddesi gereğince esas sözleşme veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı ödenebilir. Yine esas sözleşme ile veya genel kurul kararıyla yönetim kurulu üyelerine aylık ücret de verilebilir. Böylece, yönetim kurulunun yönetim ve temsile dair yetki ve görevlerini yerine getirirken emeklerine karşı ödeme ve kazandırmalarda bulunulmaktadır. (Yargıtay 11. H.D 2016/12948)
Dosya arasına alınan 30/11/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; dosyadaki veriler dava konusuna ilişkin olarak incelendiğinde, davacının davalı şirketten alacak hakkı bulunup bulunmadığı hususunun açıklanması gereğinin ortaya çıktığını, Ticaret Sicil kayıtlarının incelenmesinden; kurucu ortakları olan davalılar … ve …’in 1000’er pay sahibi olarak toplam 2000 paya karşılık 50.000-TL sermaye taahhüt ettiklerini, davalı …’nin 04.11.2016 tarihinde tescil edildiğinin 16.11.2016 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi ile ilan olunduğunu, davacı …’nun 3 yıl süre ile yönetim kurulu başkanı olarak seçildiğini, davacı …’nun 29.11.2017 tarihinde kendi isteği ile istifa etmiş olduğunu, davacının istifa talebinin 25.05.2018 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edildiğini, Yönetim Kurulu üyelerinin mali haklarının, TTK’nın 394. maddesinde düzenlendiğini ve bu hakların kanuni güvence altına alındığını, mezkur maddenin; “Yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebilir.” şeklinde olduğunu, Yönetim Kurulu üyelerine yapılacak olan ödemelerin, müktesep hak niteliğinde olmadığını, zira ödeme yapılabilmesinin şartının esas sözleşmede hüküm bulunması ya da genel kurulun bu yönde karar alması olduğunu, dava konusu şirketin esas sözleşmesinde yönetim kuruluna ücret ödemesine ilişki herhangi bir hüküm bulunmadığı gibi, bu hususta herhangi bir genel kurul kararı da olmadığının dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşıldığını, davacının davalı şirkette çalıştığına dair herhangi bir Sigorta ve Bağ -Kur kaydı olunduğuna dair herhangi bir bilgi ve belgenin dosyaya ibraz edilmediğini, davacının, yönetim kurulu üyeliğinden kaynaklı herhangi bir alacağının bulunmadığı şeklinde görüş bildirildiği görülmüştür.
Eldeki uyuşmazlıkta, ilk derece mahkemesince ; “…davacının davalı şirkette yönetici olması nedeniyle alacak hakkının bulunduğundan bahisle açmış olduğu davada, Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün kayıtlarına göre davalı …’nin 04.11.2016 tarihinde tescil edildiği, davalı gerçek kişilerin eşit paylarla şirkette kurucu ortak oldukları, esas sözleşmeye göre davacı …’nun 3 yıl süre ile yönetim kurulu başkanı olarak seçildiği, bilirkişi tespitine göre davacı …’nun 29.11.2017 tarihinde kendi isteği ile görevinden istifa etmiş olduğu görülmüştür. Yönetim Kurulu üyelerinin mali haklarının düzenlendiği TTK’nın 394. maddesine göre esas sözleşmede hüküm bulunması ya da genel kurulun bu yönde karar alması durumunda yöneticilere maddi menfaat sağlanabileceği belirtilmiş olsa da; uygulamada esas sözleşmede açıkça yöneticiye mali fayda sağlanmayacağına dair düzenleme bulunmaması yahut genel kurul kararlarında açıkça yöneticilerin mali haklarını engelleyici karar alınmadıkça yöneticilerin huzur hakkını kazanacağı kabul edilmektedir(Yargıtay 23. HD 2013/4579 E., 2013/6126 K. S. İlam). Yöneticilerin mali menfaatleri belirlenirken çalışma şekilleri ile emek ve mesailerinin de göz önünde bulundurulması gerektiği belirlenmiştir. “Huzur hakkı her toplantı için ayrı ayrı belirlenebileceği gibi aylık olarak belirli bir ücret biçiminde de tespit edilebilir. Ücretin miktarı ise şirketin mali yapısı, şirketin bu yöndeki uygulaması, yönetim kurulunun bu iş için harcadığı emek ve mesai ile orantılı olmalıdır.” (Yargıtay 11. HD. 08.01.2020 t. ve 2019/1419 E.-2020/164 K.). SGK’dan gelen cevabi yazılara göre davacının davalı şirkette sigorta girişinin bulunmadığı, alınan SMMM bilirkişi raporunda şirketin genel kurulunda yahut esas sözleşmesinde yöneticiye ödenecek bir meblağın belirlenmediğinin tespit edildiği, dosyaya sunulan delillere göre davacının davalı şirkette kağıt üstünde müdür olarak gösterildiği ancak herhangi bir şekilde emek ve mesaisinin bulunmadığı, aksi yönde delil sunulmadığı, itiraz dilekçesi ile duruşmadaki beyanlar üzerine araştırma yapılmış olsa da davalı şirketin vergi borçları nedeniyle davacının sorumlu olduğu açık olup henüz muaccel bir alacakla karşı karşıya bulunmayan şirket yönünden davacının bu iddiaları davaya konu olmadığı gibi dava tarihi itibarıyla söz konusu iddialar yönünden hukuki yararının da bulunmadığı, davacının hiç mesaisi bulunmayan davalı şirketten alacağının olmadığı, davalı şirketin bu yönde bir uygulamasının da bulunmadığı ve dolayısıyla resen bir miktarın takdirine mahal bulunmadığı, cezai şart talebinin ise davanın işçilik alacağı olarak açılmış olması saikiyle talep edildiği, davacının istifa etmiş olması nedeniyle müsbet zararlardan olan cezai şartın fesih üzerine istenemeyeceği…” gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, yapılan tahkikatın yeterli ve ilk derece mahkemesi gerekçelerinin yerinde ve davacının istinaf nedenlerini karşılar nitelikte bulunduğu, davacıya ücret ödeneceğine ilişkin esas sözleşmede bir hüküm veya buna ilişkin bir genel kurul kararı bulunduğunun ispatlanamadığı da anlaşıldığından, davacının istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, davacının istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından, istinafa gelirken peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 120,60-TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302/5 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
4-İstinaf eden tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; kararın Dairemizce taraflara tebliğine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ilamın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne TEMYİZ yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.18/01/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır
….
Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*