Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/242 E. 2023/72 K. 24.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :2022/242
KARAR NO :2023/72

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :25/11/2021
NUMARASI :2021/299 Esas – 2021/676 Karar

DAVACI : … (T.C. NO: …) – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALI :… (T.C. NO: …) – …
VEKİLİ :Av. … – …

DAVA :Menfi Tespit
DAVA TARİHİ :30/03/2021

KARAR TARİHİ :24/01/2023
KR. YAZIM TARİHİ :31/01/2023

İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından aleyhine Gölcük İcra Müdürlüğü’nün 2021/605 Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi yapıldığını, takibin dayanağının 07.11.2020 tarihli senet olduğunu, yanında ücretli işçi olarak çalıştığı Ensar İnşaat sahibi …’ nın inşaat yapıp sattığını, davacıya güvendiği için yapılan inşaatlardaki mesken ve işyerlerini satmak üzere kat karşılığı inşaat yaptığı davalı alacaklının kat irtifakı kurulan, Değirmendere Atatürk Mahallesinde yapılan inşaatta 1+1 meskenin satışı için tarafına Gölcük 1. Noterliğinde vekalet verdiğini ve satış bedelini müteahhit …’ya verilmesini istediğini, kendisinin de meskenin bedelini müteahhite verdiğini, …’nın iflas ettiğini ve borç olarak aldığı parayı davalı alacaklıya ödemediği gibi kayıplara karıştığını, nerede olduğunun bilinmediğini, davalının kendisini bulup teminat olsun diye davalının parayı …’dan alacağını beyan ederek, zorla takip konusu senedi imzalaması için satılan evin oraya gittiklerini, aracı kimsenin olmadığı yerde durdurup, senedi imzalattıklarını, senedi işleme koymayacaklarını bildirdiklerini beyanla takibin durdurulmasına, davalıya icra takibi konusu borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının, emlakçılık yapan davacıya kendisine ait taşınmazı satması için Gölcük 1. Noterliği 21/04/2016 tarih 02949 yevmiye numaralı vekaletname verdiğini, davacının bu vekaletname ile “… İli … İlçesi … Köyünde kain tapunun … Pafta, … Ada, … Parsel numarasında kayıtlı kat irtifaklı ana gayrimenkulün 1/4 arsa paylı, 2+ kat piyesi kat, 4 bölüm nolu mesken dubleks” niteliğindeki taşınmazı sattığını, bedelini davalıya ödemesi gerekirken; hiçbir ödeme yapmadığını, vekaletnameyi kötüye kullanmak suretiyle davalıyı mağdur eden davacının bu zararı gidereceğini beyan ederek davalıyı uzun süre oyaladığını, kendisine ait başka bir taşınmazı satarak ödemeyi yapacağını iddia ettiğini, buna rağmen hiçbir şekilde ödeme yapmayınca, son aşamada icra takibine konu senedi davalıya verdiğini, davacının hiçbir ödeme yapmaması üzerine söz konusu senedin icraya konulduğunu, davalı ödemenin …’ya yapılmasına ilişkin sözlü veya yazılı hiçbir talebinin bulunmadığını, davalı ile … arasında bu ödemeyi gerektirecek hiçbir alacak-verecek ilişkisi bulunmadığını, davacının …’ya ödeme yaptığına ilişkin de hiçbir belge bulunmadığını, davacının, soyut ve dayanaktan yoksun iddialarına itibar edilmesinin mümkün olmadığını, davacının söz konusu senedi davalıya verdikten sonra, üzerine kayıtlı taşınmazları derhal çocuklarına devretmek suretiyle, davalıdan mal kaçırmaya çalıştığını, Bu tasarrufların iptali için Gölcük 1. Asliye Hukuk Mah. 2021/114 E. sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılamanın devam ettiğini, davacının senedin zorla imzalatıldığını buna rağmen davalı hakkında şikayette bulunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın reddine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; gerekçeli kararda davalının vekaleti satış yapmaya yetki için verdiğinin belirtilmiş olduğunu, ancak vekaletin anlam ve sonuçlarını noterde vatandaşa açık bir biçimde dile getirilmekte olduğunu, noterde yapılan işlemlerin aleni ve açık olduğunu, bu sebeple davalının bu beyanının gerçeği yansıtmamakta olduğunu, diğer bir hususun da davacının hukuki bilgisi olmadığı için davayı açarken tanık deliline dayanmamış olduğunu, davalarını yargılamanın her aşamasında ıslah edebilme hakklarını kullanarak kararın bozulmasını ve duruşmalı olarak görülecek incelemede tanıklarının dinletme taleplerini dile getirdiğini, tanıkları davacının, davalı tarafından maruz kaldığı tehditlere bire bir şahit olduğunu belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili tarafından istinaf başvurusuna karşı cevap dilekçesi verilmemiştir.
DELİLLER: Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/11/2021 tarih, 2021/299 Esas – 2021/676 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, İİK’nın 72. maddesine istinaden icra takibinden sonra açılan menfi tespit istemine yöneliktir.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.

İlk derece mahkemesince toplanan deliller ve yapılan yargılama sonnda; “…Dava, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır.
Gölcük İcra Müdürlüğü’nün 2021/605 Esas sayılı dosyası UYAP üzerinden Mahkememiz dosyasına eklenmiş, yapılan incelemede davalı alacaklının davacı borçlu aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yolu icra takibi başlattığı, takip dayanağının …’ın borçlu …’ ın lehdar olduğu 07.11.2020 düzenleme 11.02.2021 ödeme tarihli 300.000,00 TL’lik senet olduğu görülmüştür.
Gölcük 1. Noterliği’ nin 21.04.2016 tarih 02949 numaralı düzenleme şeklinde vekaletnamesinin bir sureti celbedilmiş, vekaletnamenin incelenmesinde …’ ın … İli, … İlçesi, … Köyünde kain tapunun … pafta, … ada, … parsel numarasında kayıtlı kat irtifaklı ana gayrimenkulün 1/4 arsa paylı, 2+ Çatı piyesi kat, 4 bağımsız bölüm nolu mesken dubleks niteliğindeki gayrimenkule ilişkin …’a yetki verdiği görülmüştür.
Gölcük Tapu Müdürlüğü’nden celbedilen tapu kaydından … İli, … İlçesi, … Köyü … ada, … parsel 2+ Çatı piyesi kat, 4 bağımsız bölüm nolu taşınmazın 22.04.2021 tarihinde davadışı …’ e satılmış olduğu anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacının Gölcük İcra Müdürlüğü’nün 2021/605 Esas sayılı dosyasına konu edilen senet nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemi ile dava açtığı, davacının senet altındaki imzayı inkar etmediği, dava dilekçesi ile senedin teminat senedi olarak zorla alındığını iddia ettiği, dava dilekçesinde delillerin icra dosyası, vekaletname ve her türlü yasal kanıtlar olarak bildirildiği, senet altındaki imzaya itirazı olmayan davacının senedin teminat senedi olduğunu yazılı belge ile ispat etmesi gerektiği ancak buna yönelik delil ibraz etmediği, senedin zorla alındığı iddiasının yine davacı tarafça ispat edilmesi gerektiği, senedin zorla alındığına dair davacı tarafça soruşturma veya ceza dosyası bulunduğuna dair delil gösterilmediği, tanık deliline de dayanılmadığı, davacının 25.11.2021 tarihli celseye katılmadığı, davalı vekilinin davayı takip ettiğini beyan etmesi üzerine yargılamaya devam olunduğu, işbu davada ispat yükünün davacıda olduğu, davanın ispat edilemediği anlaşılmakla davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…” şeklindeki gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bilindiği üzere,savunma hakkı Anayasa’mızın “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” düzenlemesi ile açıkça hüküm altına alınmıştır.
İddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı HMK’nın hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27. maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır.
Anılan maddenin birinci fıkrasında; davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra, maddenin ikinci fıkrasında; bu hakkın “açıklama ve ispat hakkı”nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının, usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.
6100 sayılı HMK’nın basit yargılama usulünde ilk duruşma (ön inceleme) ve tahkikat aşamasını düzenleyen 320. maddesinde; ilk duruşma ve tahkikat duruşmasının birlikte yapılacağına dair açık bir hüküm yoktur; buna karşılık, basit yargılama usulüne tabi davalarda; ön incelemeyi (ilk duruşmayı) tamamlayan hâkim, doğrudan tahkikata geçebilir (Prof. Dr. Murat Atalı – Doç. Dr. İbrahim Ermenek – Doç. Dr. Ersin Erdoğan: Medenî Usûl Hukuku Ders Kitabı, Ankara, 2018, s: 584). Bu noktada; hâkim, davada, tahkikat aşamasına geçildiğine ilişkin açık bir karar vermelidir.
Davada, tahkikat; tarafların ilk duruşmada, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tesbit eden tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür (m.320).
Basit yargılama usulünde yapılan ilk duruşmada (ön inceleme); dava hakkında hüküm verilmeyen durumlarda, mahkeme tahkikata başlar ve tahkikat duruşması için tarafları [yokluğunda ön inceleme duruşması yapılan davalıyı savunma ve savunmasını ispat hakkı kapsamında] duruşmaya davet eder (m. 322’nin yollamasıyla m.143 vd), (Prof. Dr. Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Yetkin Yayınları 2. Baskı, Ankara 2013, s:1369). Aksi durum; davalının, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, savunmasını ileri sürme ve ispat etme hakkı tanınmadan hüküm kurulması, hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğindedir (HMK. m. 27). Davanın, basit yargılama usulüne tâbi olması; bu hakkın ihlal edilmesi suretiyle karar verilebileceği anlamına gelmez (Yargıtay 2. HD. 13/03/2013 T. 2012/14579 E., 2013/6846 K. ve Yargıtay 6. HD. 15/05/2013 T., 2013/5893 E., 2013/8616 K.).
Basit yargılama usulünde; tahkikat işlemleri, HMK’nın 320. maddesindeki bazı önemli farklılıklar hariç, kural olarak yazılı yargılama usulüne göre yapılacaktır (320. maddenin gerekçesi). Basit yargılama usulünde tahkikatın sona ermesinden sonra (HMK’nın m. 184), sözlü yargılama için ayrıca gün tayin edilmez.
Diğer yandan, hukuki dinlenilme hakkı, sadece belli bir yargılama için ya da yargılamanın belli bir aşaması için geçerli bir ilke değildir. Tüm yargılamalar için ve yargılamanın her aşamasında uyulması gereken bir ilkedir (Yargıtay HGK, E.2012/12-367, K.2012/616 T. 26/09/2012). HMK’nın 27-(2) uyarınca; Hukuki Dinlenilme Hakkının üç unsuru bulunmaktadır; bu kapsamda, Bilgilenme Hakkı uyarınca; hak sahibinin kendisi ile ilgili yargılama ve yargılamanın içeriği hakkında tam bir bilgi sahibi olması sağlanmalıdır. Bilgilenme hakkı; gerek karşı taraf gerekse yargı organlarının işlemleri ve dosya kapsamına girip yargılamayı etkileyen her şeyi kapsar. Tarafın bilgi sahibi olmadığı işlemler, belge ve bilgiler yargılamada esas alınamaz. Bilgilenmenin şekli bakımından, hukuki dinlenilme hakkına uygun davranılmalı, ilgilinin bilgilenmesi şeklen değil, gerçekten sağlanmaya çalışılmalıdır. Özellikle tebliğat ve davetiye kurallarının uygulanmasında özen gösterilmelidir. Usûlüne uygun tebliğat yapılmadan, davetiye çıkartılmadan, tefhimi mümkünse tefhim edilmeden yapılan işlemler taraflar bakımından sonuç doğurmaz (Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medenî Usûl Hukuku 10. Bası; Yetkin Yayınları, Ankara, 2011, s:269).
Yukarıdaki genel açıklamalar ve HMK’nın 33. maddesi uyarınca; Hâkim, Türk Hukukunu resen uygulayıp, aşağıdaki durumlara göre işlemler yapılarak hukuki dinlenilme hakkı/adil yargılanma hakkının korunması gerekmektedir:
A-Tarafların hazır bulunduğu ilk duruşmanın (ön inceleme) devamında; mahkemece tahkikata geçilmiş ise;
aa-Davada; ayrı bir tahkikat günü belirlenmeksizin, tahkikat işlemlerine devam edilerek tahkikatın tamamlanmasından sonra (HMK. m. 184); mahkemece, duruşmada hazır bulunan tarafların son beyanları da alınarak karar verilebileceği,
bb-Davada; ayrı bir tahkikat günü belirlenmeksizin, tahkikat işlemlerine devam edildiğinde ve ancak, tahkikat sürecinin tamamlanamaması durumunda; zorunlu olarak yeni bir tahkikat gününün belirlenmesi gerektiği; bu durumda ise, mahkemece; gelecek tahkikat duruşmasına (oturumuna), taraflardan birinin gelmeme durumuna ve gelen tarafın da davanın takibini talep etmesi olasılığına binaen hazır olan taraflara (HMK’nın m. 322’nin yollamasıyla 147-(2). maddesindeki açıklama [meşruhat] ile birlikte basit yargılamanın niteliğine uygun olarak), “işbu davanın, gelecek oturumda, tahkikata devam edileceği; bu nedenle, belli gün ve saatte geçerli bir özrünüz olmadan mahkemede hazır bulunmadığınız takdirde, duruşmalara yokluğunuzda devam edileceği ve yapılacak işlemlere itiraz edilemeyeceği ve ayrıca, [basit yargılamanın niteliğine uygun olarak] tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkemece duruşmada hazır bulunan tarafın son beyanları alınarak karar verileceği,” ihtarının da bilgilendirme hakkı kapsamında tefhim etmesi gerektiği,
cc-Davada; mahkemece, ilk duruşmanın (ön inceleme) sonra ayrı bir tahkikat günü de belirlenebilir; bu durumda, yukarıda “bb” şıkkında belirtilen şekilde işlem yapılması gerekmektedir.
B-Taraflardan birinin hazır bulunduğu ilk duruşmanın (ön inceleme) devamında; mahkemece tahkikata geçilmiş ise;
Davalı/taraflardan birinin yokluğu durumunda ise; adil yargılanma hakkı/hukuki dinlenilme hakkı kapsamında, davalının yokluğunda yapılan işlemler/süreç ile yokluğunda yapılacak işlemler/süreç ile ilgili açık bir şekilde bilgilendirilmesinin gerektiği;
Bu nedenle, yokluğunda ilk duruşma (ön inceleme) yapılan davalıya gönderilecek tahkikata başlandığını veya başlanacağını bildiren duruşma gün ve saatini de bildiren davetiyeye (Tebligat K. m. 9),(HMK’nın 27-(2) a). maddesi uyarınca) ön inceleme duruşma tutanağının suretinin eklenmesi ve ayrıca, HMK’nın m. 320/3, c.1 hükmü uyarınca, 147-(2). maddesindeki açıklama (meşruhat) ile birlikte [basit yargılamanın niteliğine uygun olarak) tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkemece duruşmada hazır bulunan tarafın son beyanları alınarak karar verileceği, ihtarının da açıkça yazılı bulunması gerekmektedir.
Basit yargılama usulünde de; kendisine m. 147/2. hükmüne göre gönderilmiş olan (meşruhatlı) davetiyeye rağmen duruşmaya gelmemiş olan taraf, daha sonraki duruşmalara, taraf sıfatıyla gelip katılabilir (Prof. Dr. Baki Kuru: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medenî Usul Hukuku Ders Kitabı, 3. Bası, Ekim-2019, Yetkin Yayınları, s:616).
Yukarıda belirtildiği gibi savunma hakkı Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alındığı gibi; 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesi hükmüne göre de; davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, başka bir anlatımla; taraflara dosya içerisindeki bilgi ve belgelere karşı savunma hakkını kullanma olanağı verilmeden hüküm kurulamaz. Aksi halde savunma hakkı kısıtlanmış olup, bu husus kamu düzenine ilişkindir.
Somut olayda; yukarıda belirtilen hükümlere riayet edilmeksizin, duruşmaya katılmayan davacının yokluğunda ön inceleme ve tahkikat duruşmaları yapılarak, yargılama sonlandırılıp karar verilmesi savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğundan; adil yargılama hakkı ve hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır. Mahkemenin bu şekildeki uygulaması esaslı bir usul hatası olup mutlak kaldırma nedenidir (benzer nitelikte Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 24/05/2012 tarih, 2012/900 – 2012/8762 sayılı ve 11. Hukuk Dairesi’nin 23/06/2014 tarih, 2014/5516 – 11892 sayılı ilamları).

Kabule göre de, İhtilaflı husus; senedin anlaşmaya aykırı doldurulup doldurulmadığı ve tehdit altında ve zorla imzalatılıp imzalatılmadığı noktalarındadır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) ispat yükü başlıklı 190. maddesinde; “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. (2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir” şeklinde düzenleme getirilmiş iken, senetle ispat zorunluluğunu düzenleyen 200. maddede;“(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. (2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. “ hükmüne yer vermiştir
Usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def’i (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, senede karşı senetle ispat zorunluluğuna ilişkin kuralın istisnaları da HMK’nın 203. maddesinde belirtilmiştir. HMK’nın 203/1-ç maddesinde hukuki işlemlerde irade bozukluğu ve aşırı yararlanma iddialarının tanıkla ispat edilebileceği düzenlenmiştir.
Kıymetli evrak ve bu bağlamda bir kambiyo senedi olarak bono, içerdiği hakkın senetten ayrı olarak ileri sürülemediği ve başkalarına da devredilemediği vasıflı ve soyut bir borç ikrarıdır (6102 s. TTK’nın m. 645 ve Öztan, F.: Kıymetli Evrak Hukuku, 2.b., Ankara 1997, s.975; Kınacıoğlu, N.: Kıymetli Evrak Hukuku, 5.b., Ankara 1999, s.247). Bononun keşidecisi bonoda gösterdiği belirli bir bedeli kayıtsız ve şartsız olarak bizzat ödemek konusunda soyut bir taahhütte bulunmaktadır. Soyutluk (mücerretlik) ise senedin içerdiği hakkın doğumuna sebep olan temel hukuki ilişkinin senet metninden anlaşılamaması anlamına gelir. Soyutluğun senede yüklediği ilk özellik, hamilin artık senette gösterilen alacağın alacaklısı olduğu konusunda, senetten başka bir delil sunmasına gerek bulunmaması; alacağını sadece bu senetle ispatlayabilmesidir (Öztan, s.173; Poroy, R./Tekinalp, Ü.: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 15.b., İstanbul 2001, s.25).
Bir hukuki işlemin ve bu kapsamda bir sözleşmenin kuruluşunda ortaya konulan iradelerin bozulmamış, bir diğer ifade ile fesada uğramamış olması gerekir. İradedeki bozulmanın, sözleşmenin diğer tarafının ya da üçüncü bir kimsenin tehdidi (korkutması) sonucu ortaya çıkması hâlinde beyan sahibi, sözleşmeyle bağlı tutulamaz(TBK m.37).
Korkutma fiili maddi bir vakıa niteliğindedir ve kanun koyucu, bu vakıanın senede bağlanmasının mümkün olmadığını öngörerek, ispat vasıtası olarak senet dışındaki delillere başvurulmasına cevaz vermiştir ( 6100 sayılı HMK’nın m. 203/ç). Bu düzenleme, özellikle yazılı sözleşmeler bakımından, senede karşı senetle ispat kuralının (HMK’nın m.201) önemli istisnalarından birisini oluşturmaktadır (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.II, 6.b., İstanbul 2001, s. 2297; Postacıoğlu, İ.E.: Şehadetle İspat Memnuiyeti ve Hudutları, İstanbul 1952, s.208 vd.; Pekcanıtez Medeni Usul Hukuku, C.II, 15.b., s.).
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında kambiyo senetleri ile bunların düzenlenmesine temel teşkil eden asıl borç ilişkisinden soyut bir borç oluşturulduğu, senedi elinde bulunduran kişinin ayrıca alt ilişkiyi ispatlamak zorunda olmadığı; kambiyo senetlerinin de korkutma suretiyle elde edilebileceği ve korkutma vakıasının da tanıkla ispatlanabileceği sonuçlarına varılmaktadır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/19-1627 Esas – 2018/1187 Karar sayılı ilamı)
Dosya kapsamından davacının, davaya konu senedin kendisinden zorla alındığını senedin geçersizliğini ileri sürerek borçlu bulunulmadığının tespitini talep ettiği, davacı vekilinin de 20.09.2021 tarihli delil dilekçesi ile, tanık listesi bildirdiği anlaşılmaktadır.

Herhangi bir yargılama sırasında kural, tarafların esasa etkili tüm delillerinin ilk derece mahkemesince toplanıp ortaya konulmasından sonra delillerin değerlendirilerek maddi vakıanın ispat edilen ve edilemeyen kısımlarının ortaya konulması ve sonuca gidilmesidir. Bu noktada ilk derece mahkemesince her bir dava ile ilgili esasa etki eden delillerin tamamının toplanması zorunludur. Delillerin toplanmasından amacın delillerin usulüne uygun olarak gereği gibi toplanmasının kastedildiği açıktır.
HMK’nın 203/1-ç maddesi gereğince hukuki işlemlerde irade bozukluğu ve aşırı yararlanma iddiaları tanık dahil her türlü delille ispatlanabilir. Davacı iddialarını ispatlayabilmek için tanık deliline dayanmıştır.
O halde mahkemece; davacının, davalı tarafça zorla senet imzalattırıldığı iddiaları ile ilgili olarak kimliklerini bildirdiği tanıkları dinlenmek ve tüm delillerin birlikte değerlendirilerek, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilerek, eksik incelemeye dayalı karar verilmesi doğru olmamıştır.
Gerekçeli karar başlığında; davalı vekilinin adresinin yazılmaması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı ise de, bu eksiklik mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden eleştirilmekle yetinilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; esasen mahkemece bir kısım deliller toplanmış ise de toplanan delillerin hüküm kurmaya elverişli olmadığı, anlaşıldığından davacının bu yönleri amaçlayan istinaf itirazları kabul edilmeli ve yukarıda yazılı sebeplerden dolayı eksikliklerin tamamlanması amacıyla diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin dosyanın 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının; İlk derece mahkemesinin kararına ilişkin İstinaf Başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince ESASTAN KABULÜNE,
a-Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/11/2021 tarih, 2021/299 Esas – 2021/676 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
b-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf Karar Harcının, talebi halinde ve ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
3-İstinaf eden tarafından yapılan İstinaf başvuru giderlerinin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından değerlendirilmesine,
4-Kararın, 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362-(1)-g) maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/01/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Katip …
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*