Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/2205 E. 2023/2153 K. 21.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/2205
KARAR NO : 2023/2153

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :16/06/2022
NUMARASI :2020/288 Esas – 2022/533 Karar

DAVACI :… (T.C.No: …) – …
VEKİLİ :Av. …- …
DAVALI : … – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVA :Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ :28/12/2017

KARAR TARİHİ :21/12/2023
KR. YAZIM TARİHİ :27/12/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Beşiktaş 11.Noterliği’nin 10.01.2012 tarih … sayı ile 03.01.2012 tarihinde kurulan FSD Yapısal Çelik İmalatları ve İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin, 19.01.2012 tarihli ve 7987 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi ile ilan edildiğini, davacı …’in ortağı olduğu FSD Yapısal Çelik İmalatları ve İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin yasaya aykırı bir şekilde şirketin tek gayrimenkulü olan fabrika binasını 2 no’lu davalı Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş.’ye tapuda 15/08/2016 tarihinde bila bedel devir ve tescil ettiğini, bu satış ile ilgili OSB den herhangi bir izin alınmadığını, OSB Kanunu ve OSB Uygulama Yönetmelik hükümleri, spekülatif maksatlı satışlara izin vermediğinden, katılımcılara satışı yapılan tapu kayıtlarına; taşınmazda üretime geçinceye kadar vefa şerhi, üretime geçtikten sonra ise “uygunluk” görüşü alınması gerekir dediği halde bu kurala da riayet edilmediğini, şirketin kuruluşundan itibaren yönetim kurulu başkanı olan ve şirketi münferit imzası ile tek başına temsil yetkisi bulunan …’nin, pay sahibi olan davacıya bilgi ve belge vermediği gibi, şirketi kötü yönettiğini, diğer yönetim kurulu üyelerinin de bu konuda ki usulsüz işlemlere imza atarak ortak olduklarını, bu konuda daha önce ikame edilen davanın İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmekte olup, bilirkişi incelemesi aşamasında olduğunu ancak bu dava devam ederken, şirketin zarara uğratılması yanında genel kurul kararı alınmadan şirketin tek aktif malı olan fabrika binası bila bedel Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş.’ye devir ve tescil edildiğini, bu satıştan ortak olduğu halde haberi olmayan davacının kendisine Türkiye Finans katılım Bankası A.Ş. tarafından keşide edilen Beyoğlu 31. Noterliği’nin 30.10.2017 tarih ve … yevmiye no’lu ihtarından sonra şirketin durumu hakkında araştırma yapma gereğini hissettiğini (bu sırada davacının diğer ortaklar tarafından şirkete alınmamakta ve kendisine keşide ettiği ihtarlara rağmen hiç bir bilgi ve belge vermemektedir) bu aşamada tapuda da inceleme yaparak 12. ayın başında fabrika binasının bila bedel satıldığını öğrendiğini, iş bu ihtarnamelerden önce de diğer ortak ve yönetim kurulu üyeleri tarafından şirkete alınmayan ve bilgi verilmeyen müvekkilinin bir çok dava ikame ettiğini, özellikle Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/265 Esas sayılı dosyasında tüm bu usulsüzlükleri belirterek şirket ortaklığından çıkma talebinde bulunduğunu ancak alınan usulsüz bilirkişi raporu ile davanın reddine karar verildiğini, mahkemenin kararının yerinde olmadığını, şirketin bugün geldiği nokta ise müvekkilinin o dava da ne kadar haklı olduğunu da ortaya koyduğunu, tüm bu süreçlerde şirket hakkında yasal hakkı olmasına rağmen hiç bir şekilde bilgi ve belge alamayan davacının ne yazık ki, kendisine tebliğinden sonra şirketin durumunu araştırmaya başladığında şirketin tüm varlığının elden çıkarıldığını, tek aktifi olan gayrimenkulün satıldığını öğrendiğini, bu araştırmaları sırasında tapu kayıtlarında da inceleme yapan müvekkilinin, ortağı olduğu şirketin tek malvarlığı olan ve Dilovası’nda bulunan gayrimenkulün 15/08/2017 tarihinde yasaya aykırı olarak yönetim kurulu tarafından yönetim kurulu kararı ile bila bedel Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş.’ye tapuda devir ve tescil edildiğini, bunun karşılığında ise şirkete herhangi bir bedel ödenmediğini ancak şirketin milyonlarca lira borçlandırıldığını tespit ettiğini, üstelik yasal olmayan bu devir işleminden hiç haberdar olmayan davacının bir de bilmediği bir şekilde tüm bu borçlardan sorumlu tutulduğuna ilişkin bir ihtarname aldığını, davalı şirketin yaptığı bu satış işleminin genel kurul kararı alınarak yapılması gerektiği halde yönetim kurulu kararı ile satış yapılmasının yasalara aykırı olup, iptali gerektiğini beyanla öncelikle şirketin aktifini azaltıcı veya pasifini artıcı işlemlerin önlenebilmesi için şirket yönetiminin dava sonuna kadar kayyıma devredilmesine, batıl olan yönetim kurulu kararının geçersizliğinin tespitine, batıl yönetim kurulu kararı ile yapılan devir ve temlik işleminin iptali ile gayrimenkulün davalı şirket FSD Yapısal Çelik İmalatları ve İnşaat Tic. A.Ş. adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; haksız, hukuki mesnetten yoksun, usule ve yasaya aykırı iş bu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davacının tamamen ıslah dilekçesi ile açtığı davanın; Genel Kurul Kararı alınmadan şirketin tüm aktiflerinin satıldığının tespiti ve Genel Kurul Kararı alınmadan yapılan satışların batıl (geçersiz) olduğunun tespiti taleplerinin ayrı ayrı REDDİNE …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunun hatalı maddi gerçeğe aykırı ve eksik olduğunu ve tüm değerlendirme ve gerekçelerinin yasaya aykırı olduğunu, iş bu kararın ve hükme esas alınan bilirkişi raporunun adeta davalı beyanlarını esas alarak düzenlendiğini, rapora yapılan haklı itirazların yerel mahkeme tarafından hiç değerlendirilmediği gibi, kanuna aykırı bir karar verildiğini, kararın gerekçesinin aksine fabrikanın leasing firmasına devri bakımından davacının imzaladığı bir yönetim kurulu kararı bulunmadığını belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yerel mahkemece verilen kararın tüm ihtimaller tartışılarak ve detaylıca izah edilerek verildiğini, kararın hukuken isabetli olduğunu belirterek; haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/06/2022 tarih, 2020/288 Esas – 2022/533 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespiti ve batıl olduğu iddia edilen yönetim kurulu kararı gereğince finansal kiralama şirketine devredilen taşınmazın tapu kaydının iptali ile davalı şirket adına tapuya kayıt ve tescili istemine ilişkindir.
Davacı vekili 09.07.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile, 6102 sayılı TTK nun 408/2-f maddesi gereğince genel kurul kararı olmadan şirketin tüm varlığının satıldığının ve bu satışların batıl(geçersiz) olduğunun tespitini talep etmek gereği doğduğunu beyanla; genel kurul kararı alınmadan şirketin tüm aktiflerinin satıldığının tespitine, genel Kurul kararı alınmadan yapılan bu satışların batıl(geçersiz) olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince toplanan deliller ve yapılan yargılama sonunda; “…Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, ticaret sicil kayıtları, tapu kayıtları, alınan bilirkişi raporu hep birlikte değerlendirildiğinde; davacının, davalı FSD Yapısal Çelik İmalatları ve İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin ortağı olduğu, davacının yönetim kurulu üyesi olduğu, … İli, … İlçesi, … Mah. … ada … nolu parselde kayıtlı 4153,67 m2 miktarlı taşınmazın davacının da katıldığı ve olumlu oy kullandığı 04/03/2014 tarih 2014/2 sayılı yönetim kurulu kararı gereğince İMES OSB’den satın alındığı, 2.480.000,00.-TL satış bedelinin 2.400.000,00.-TL kısmı için Denizbank A.Ş.’den rotatif kredi kullanıldığı, daha sonra bu kredinin finansal kiralamaya çevrildiği, bu işlem yapılırken sat ve geri kirala yöntemi ile gayrimenkulün Deniz Finansal Kiralama A.Ş.’ye devredildiği, ödeme güçlüğünden dolayı Deniz Finansal Kiralama A.Ş.’nin borcu Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş. tarafından kapatılarak gayrimenkulün tekrar şirkete döndüğü, Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş. tarafından borcun kapatılmasından sonra bu defa Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş.’ye sat ve kirala yöntemi ile devredildiği, bu işlemin gerçek anlamda satış işlemi olmadığı ve bir kredi temin yöntemi olduğu, alınan rapora göre gayrimenkulün sat ve kirala yöntemi ile devredildiği bu işlemin yapılmasının zorunlu bulunduğu, gayrimenkul ilk defa satın alındığında 2.480.000,00.-TL bedelin, 80.000,00.-TL’sinin davalı şirket tarafından ödendiği, kalan ödemelerin sürekli olarak banka kredisi ve finansal kiralama ile döndürüldüğü, fabrika binasında kullanılan menkullerin de finansal kiralama yöntemi ile alındığı, finansal kiralama ile alınan menkullerin yapılandırma kapsamında hacizli olarak devredilmesinde ve gayrimenkulün sat – geri kirala yöntemi ile borç yapılandırmasında genel kurul kararı alınmasının zorunlu bulunmadığı, genel kurul kararı alınmadan şirketin tüm aktiflerinin satıldığı ve genel kurul kararı alınmadan yapılan satışların batıl (geçersiz) olduğu iddialarının ispat edilemediği anlaşılmakla; davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” şeklindeki gerekçeyle davacının tamamen ıslah dilekçesi ile açtığı davanın; Genel Kurul Kararı alınmadan şirketin tüm aktiflerinin satıldığının tespiti ve Genel Kurul Kararı alınmadan yapılan satışların batıl (geçersiz) olduğunun tespiti taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6102 sayılı TTK’nın 365. maddesi uyarınca, şirket, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur. Kanundaki istisnalar saklıdır. Aynı Kanun’un 374. maddesi uyarınca, yönetim kurulu ve kendisine bırakılan alanda yönetim, kanun ve esas sözleşme uyarınca genel kurulun yetkisine bırakılmış olanlar dışında, şirketin işletme konusunun gerçekleştirilmesi için gerekli olan her çeşit iş ve işlemler hakkında karar almaya yetkilidir.
TTK’nın 408/2. fıkrası hükmünde ise; genel kurulun devredilemez nitelikteki yetkileri açıkça sayılmıştır. Belirtilen yetkilerden bir tanesi de TTK’nın 408/2-(f) bendinde yer alan “Önemli miktarda şirket varlığının toptan satışı”dır. TTK’nın 408/2. maddesi emredici bir hüküm olup, bu hükme aykırı işlemler TTK’nın 391. maddesinin (d) bendi uyarınca batıldır. Bu nedenle, yönetim kurulunun “diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin” kararları da batıl olacaktır.TTK’nın 408/2.f maddesiyle genel kurula verilen yetki, yönetim kurulunun ve şirket yöneticilerinin yetkisinin kanuni bir sınırını oluşturmaktadır. Yani şirketin önemli miktardaki mal varlığının satışı için yönetim kurulu, genel kuruldan bu yönde bir karar almalıdır. Aksi takdirde yetki sınırlarını aşmış olur. Sözleşme muhatabının da yönetim kurulunun yetki sınırlarını aştığını bildiği veya bilecek durumda olduğu hallerde (TTK m.371/3), yapılan devir işlemi geçersiz olur. TTK’nın 408/2.f maddesiyle yapılan düzenlemenin amacı, şirket bakımından hayati önem taşıyan mal varlığının satışı konusunu genel kurulun münhasır yetkisine almak ve şirketi korumaktır (POROY/ TEKİNALP/ ÇAMOĞLU,Ortaklıklar Hukuku I, 15. Basım, İstanbul, 2021, s.531). TTK’nın 408/2.f maddesi kapsamında genel kurulun münhasır yetkisindeki bir işlemden söz edebilmek için öncelikle ortada bir “mal varlığı” bulunmalıdır. Mal varlığı, şirketin aktifinde yer alan maddi veya maddi olmayan ve ekonomik değeri olan haklardır.
TTK’nın 408. maddesinin ikinci fıkrasının (f) bendi tahtında kullanılan “önemli miktarda malvarlığı”nın neyi ifade ettiği ve belirlenmesi hususunda TTK’da bir ölçüt getirilmemiştir. Her şirket için ne kadar malvarlığının önemli sayılacağı hususunun tespit edilmesi önem arz etmektedir.Yine somut olayda olduğu gibi bir anonim ortaklığın, pay sahibi olduğu başka bir şirketteki paylarını devretmesinin, önemli miktarda şirket varlığının toptan satışı kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususu önem arzetmektedir. Anonim ortaklıkların başka şirketlerde sahip olduğu payların da “şirket varlığı” kapsamında olduğunun kabul edilmesi gerekmekte olup, bu payların şirket varlığının önemli bir miktarını oluşturması halinde, devri için genel kurul kararı alınması gerekliliği gündeme gelecektir.
Diğer yönden, 13.12.2012 tarih ve 28496 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6361 sayılı Kanun ile Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerine İlişkin Kanunun 18. maddesinde, Finansal kiralama sözleşmesi, kiralayanın, kiracının talebi ve seçimi üzerine üçüncü bir kişiden veya bizzat kiracıdan satın aldığı veya başka suretle temin ettiği veya daha önce mülkiyetine geçirmiş bulunduğu bir malın zilyetliğini, her türlü faydayı sağlamak üzere kira bedeli karşılığında, kiracıya bırakmasını öngören sözleşme olarak tanımlanmıştır. Anılan madde hükmü ile,kiralamaya konu olan malın bizzat kiracıdan temin edilmesi imkanı getirilmiştir. Böylelikle uluslararası uygulamada yaygın bir finansman yöntemi olan “sat ve geri kirala”(sale and lease back) işleminin yapılabilmesine olanak sağlanmıştır.
Şirketlerin finansman sağlama yöntemi olarak kullandığı “sat ve geri kirala” işlemi, şirketin üzerine kayıtlı amortismana tabi malların Leasing firmasına satıldıktan sonra tekrar kiralanması işlemidir. Kiralama süresi sonunda satılan mallar tekrar kiracıya devredilmektedir. Gayrimenkul, ikinci eli değerli olabilecek makine ekipman ve iş makineleri sözleşmeye konu olabilecektir. Öncelikle belirtmek gerekir ki “sat ve geri kirala” uygulamasının en büyük avantajı iyi bir finansman yöntemi olmasıdır. Örneğin; işletme aktifinde kayıtlı gayrimenkullerin bir kısmı işletmenin ticari faaliyetinde doğrudan mal ya da hizmet üretiminde kullanılmıyor, sadece yatırım amacıyla alınmış ya da faaliyette kullanma amacıyla alınmış ancak zaman içinde söz konusu faaliyette kullanılamayıp atıl durumda kalmışsa söz konusu varlıklar bu yöntemle işletme faaliyetlerini aksatmadan paraya çevrilebilmektedir.(https://dengeakademi.com/Files/Article/1jub5635672021586544477.pdf)
Kanunun “İstisnalar Ve Vergi Nispetinin Tespiti” başlıklı 37.maddesi ise,
“Madde 37 –(1) (Değişik fıkra: 09/08/2016-6728 S.K./74. md)Finansal kiralama sözleşmeleri, bu sözleşmelerin devrine ve tadiline ilişkin kâğıtlar, finansal kiralama konusu malların teminine ilişkin kiralayan ve satıcı arasında düzenlenen sözleşmeler ile bunların teminatı amacıyla düzenlenen kâğıtlar damga vergisinden, bu kâğıtlarla ilgili yapılacak işlemler (finansal kiralama konusu gayrimenkullerin kiralayanlar tarafından devir alınmasına ilişkin tapu işlemleri hariç) harçtan müstesnadır.
(2) Satıp geri kiralama yöntemi ile yapılan kiralama sözleşmeleri kapsamında kiralanan taşınmazların sözleşme süresi sonunda kiracı adına tapuya tescili tapu harcından müstesnadır” şeklinde olup, sat ve geri kiralama (Sale & Leaseback) işlemi ile Kurumlar Vergisi istisnası, KDV istisnası, Damga Vergisi istisnası, Tapu Harcı istisnasından kira süresi sonunda satıcıya devredilmesi ön şartı ile faydalanma olanağı sağlanıştır. Sat ve Geri Kiralama (Sale & Leaseback) işlemi şirketlere vergisel yönden avantajlı bir finansman yöntemi olarak tercih edilmektedir. (https://dengeakademi. com/Files/Article/1jub5635672021586544477.pdf)
Somut olayda davalı şirketin yönetim kurulunun 18.07.2016 tarihli toplantısında, Kocaeli-Gebze VI.(İmes) Makine İhtisas Organize Sanayi Bölgesi’nde … Pafta, … Ada, … NoJlu Parselde bulunan arsasının Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş.’ne satışının gerçekleşmesi ve sat & geri kirala sistemiyle lease edilmesine ilişkin 2016/6 sayılı kararın oybirliğiyle alındığı, bu kapsamda sat geri kirala işleminin Türkiye Finans Katılım Bankası ile yapıldığı anlaşılmaktadır.
Dosyada akademisyen hukukçu ve SMMM bilirkişilerinden alınan hükme esas 09.05.2022 tarihli bilirkişi raporunda ise:
Türkiye Finans Katılım Bankasının sat geri kirala işlemi yapmadan önce gayrimenkulü ekspertiz yaptırdığı gayrimenkulün değerini 6.500,000,00-TL olarak belirlediği,Şirkete sat geri kiralama kapsamında 6.000.023,15-TL tahsilat yapıldığı, tahsilatın şirket kasasına (banka hesabına) girdiği, yapılan işlem sonucunda elde edilen kaynağın şirketin kısa vadeli borçlarının uzun vadeli borca çevrilmesinde kullanıldığı, bu durum şirketin menfaatine olduğu; yönetim kurulunun TTK 369/l maddesinde belirtildiği şekilde, görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini, dürüstlük kuralları çerçevesinde gözetmekle yükümlü oldukları, özenin, iş ve işlemlerde gösterilmesi gereken dikkati,ciddiyeti ve bilimselliği ifade ettiği, sadakat yükümlülüğünün ise, bütün iş ve işlemlerde şirketin menfaatlerinin ön planda tutulması ve şirket aleyhine sonuçlar doğurabilecek davranışlardan kaçınılması anlamına geldiği; yapılan işlem ve sonuçları incelendiği zaman, özen ve sadakat borcuna uygun davranıldığı belirtilmiştir.

Sonuç olarak işlemin “sale and lease back” sat sonra kirala geri al şeklinde münhasır kendine özgü bir finansal kiralama işlem olduğu, amacın şirketin ekonomik yapısını güçlendirmek şirkete finansman sağlamak olduğu, 6361 sayılı kanunun 18.maddesinin bu işleme izin verdiği, taşınmazın satışı suretiyle elden çıkarılması mahiyetinde olmadığı Finansal Kiralama süresi sonunda geri alma hakkı bulunan bir işlem olduğu,önemli nitelikte mal varlığının elden çıkarılması olarak kabul edilemeyeceği, sözleşmeye konu arsanın şirketin aktifinde yer alan mal varılığı niteliğinde olduğu, yerel mahkemece bilirkişi raporundaki tespitler esas alınmak suretiyle verilen kararın isabetli olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmeyerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. (Emsal: Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 28/09/2022 tarih, 2021/1437 Esas-2022/6553 Karar sayılı İçtihadı)
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca; davacının istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından, istinafa gelirken peşin alınan 80,70-TL’nin mahsubu ile kalan 189,15-TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302/5 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
4-İstinaf eden tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; kararın Dairemizce taraflara tebliğine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ilamın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne TEMYİZ yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/12/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*