Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/2128 E. 2023/2162 K. 22.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :2022/2128
KARAR NO :2023/2162

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :28/04/2022
NUMARASI :2022/195 Esas – 2022/284
Karar

DAVACI :… (T.C. NO: …) – …
VEKİLİ :Av. …- …
DAVALI :… (T.C. NO: …) – …
VEKİLİ :Av. … – …

DAVA :Menfi Tespit
DAVA TARİHİ :07/01/2019
KARAR TARİHİ :22/12/2023
KR. YAZIM TARİHİ :22/12/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının Kocaeli 8. İcra Müdürlüğü’nün 2018/76414 Esas sayılı icra takibine konu ettiği senedin davalıya 2005 yılında boş olarak verildiğini, davalıdan zaman zaman aldığı nakit borç paralar toplamı karşılığında kendisine tamamen boş imzalı senedi verdiğini, akabinde davalıya olan borçlarına karşılık Osmaneli Noterliğinde … yevmiye numaralı, 01/09/2009 tarihli araç satış sözleşmesi ile … plakalı aracını davalıya satarak tüm borçlarını kapattığını, davalıya o tarihten beri kesinlikle borcu olmadığını, davalının aracı aldıktan sonra senedi geri vermediğini, davalının bu işlemine karşılık Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığına Osmaneli Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığı ile şikayette bulunduğunu, senet üzerindeki alacaklı adı soyadı, borç tutarı, vade tarihi düzenleme tarihi, nakden yazısı ve yetkili mahkeme olarak Kocaeli yazısının kendisine ait olmadığını, senedin davalı tarafça doldurulduğunu ya da 3. bir şahsa doldurtturulmuş olabileceğini, senet üzerindeki zorunlu unsurların tarafınca doldurulmamış olması nedeniyle kanuna aykırı olduğunu, senedin kambiyo evrakı vasfı taşımadığını, davalıya olan borcunu ödediğini Osmaneli Noterliğinin 01/09/2009 tarih … yevmiye numaralı araç satış sözleşmesi ile yazılı delille ispatladığını, yetki sözleşmesinin geçerli olmadığını bu nedenle yetkiye de itiraz ettiğini beyanla Kocaeli 8. İcra Müdürlüğünün 2018/76414 Esas sayılı takip dosyasının yetkili olan Osmaneli İcra müdürlüklerine gönderilmesine, borçlu olmadığının tespitine, yargılama sonuçlanıncaya kadar takibin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, dava dilekçesi ile bahsedilen araç satış sözleşmesinin davacının davalıya olan borcuyla ilgisi olmadığını, araç satış sözleşmesi ile davacının davalıdan parça parça almış olduğu borçlardan tamamen bağımsız bir alışveriş olduğunu, davalının araç satış sözleşmesindeki bedeli davacıya ödemek suretiyle aracı satın aldığını, satış sözleşmesi içeriğinde borca karşılık mahsuplaşma benzeri bir beyan ya da emare olmadığını, davacının senet borcunun bu şekilde ödeneceğine dair yazılı bir delil sunmadığını, davacının iddialarını yazılı belge ile ispatlaması gerektiğini, ispat yükünün davacı üzerinde olduğunu, senedin illetten mücerret olduğunu, davacının davalıdan borç paralar aldığını ikrar ederek aradaki temel ilişkiyi de kabul ettiğini, senede karşı senet ile ispat kuralı gereğince söz konusu bonodan kaynaklı borcun olmadığını ispatının yine senet ile yapılması gerektiğini, tanık dinlenmesine muvafakat etmediklerini beyanla davanın reddine, dava değerinin %40′ ından az olmamak üzere davacının icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “…Davanın Reddine, İİK’nın 72/4 maddesi gereğince davalının kötü niyet tazminatı talebinin kabulü ile asıl alacağın (85.000,00-TL) %20 si oranında tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Dava, alacaklı lehine sonuçlandığından yargılama sırasında 21/01/2019 tarihli tensip tutanağı ile icra veznesindeki paranın davalı-alacaklıya ödenmemesine yönelik verilen ihtiyati tedbirin kaldırılmasına, …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin davacının senet borcunun ödendiğine dair yazılı delil sunulmadığından bahisle davanın reddine karar verdiğini bu kararın hukuka aykırı olduğunu, davalının 2009 yılı itibari ile davacıdan alacağı var ise davacıdan para karşılığı traktörün bedelini almasının hayatın olağan akışına göre mümkün olmadığını, davacının traktörü davalıya olan borcuna karşılık devrettiğinin ortada olduğunu, traktörün devri ile taraflar arasındaki borç ilişkisinin sona erdiğini, buna rağmen davacıya iade edilmeyen senet davalı tarafça kötü niyetli bir biçimde kullanıldığını, mahkemece 17/04/2020 tarihli bilirkişi raporundaki belirlemelerin göz ardı edilerek hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, “usuli müktesep hak” gereği davacının aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilemeyeceğini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili tarafından istinaf başvurusuna karşı cevap dilekçesi verilmemiştir.
DELİLLER:Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/04/2022 tarih, 2022/195 Esas – 2022/284 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava menfi tespit istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusu yapılmıştır.
İnceleme; 6100 sayılı HMK.’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosyanın incelenmesinde; davalı tarafından davacı aleyhine Kocaeli 8. İcra Müdürlüğünün 2018/76414 esas sayılı dosyası ile 05.12.2015 tanzim, 05.02.2016 vade tarihli 85.000 TL bedelli, düzenleyeni davacı, lehtarı davalı olan bono nedeniyle kambiyo senetlerine mahsus takip yoluyla takip başlatıldığı, davacının takibe konu senedi imzalayarak boş bir şekilde, zaman zaman davalıdan alınan borçlar nedeniyle davalıya verdiğini, 2009 yılında davacıya ait … plakalı aracı borçlarına karşılık davalıya devrettiğini, ancak davalının senedi iade etmediğini, senet üzerindeki yazıların davacıya ait olmadığını beyan ederek eldeki davayı açtığı, mahkemece davanın reddine karar verildiği, dairemizin 2021/621 esas 2021/2264 karar sayılı ilamı ile “…Bu hali ile taraflar arasındaki uyuşmazlığın kaynağının bono olması nedeniyle ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığın Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görülüp sonuçlandırılması ve 6100 sayılı HMK’nın 297/1-a maddesi uyarınca da kararın, Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla verildiğinin hükümde gösterilmesi gerekirken, Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla davanın görülmesi ve karara bağlanması usul ve yasaya aykırı olmuştur.” Anılan kararın kaldırıldığı, kaldırma kararı sonrası görevli mahkemece davanın reddine karar verilip, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedildiği, karara karşı davacı vekilinin istinaf yoluna başvurduğu görülmüştür.
Olaya ilişkin yasal düzenlemeler ve yargı içtihatları değerlendirilecek olursa;
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukukî ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesini isteyebilir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “ispat yükü” başlıklı 6. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü tutulmuştur. İspat yükünü düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun (HMK) 190. maddesi “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir” şeklindedir.
Her somut olaydaki maddi vakıaya göre lehine hak çıkaran taraf ve ispat yükü şekilleneceğinden, maddî hukuk kuralına ilişkin bu vakıaların doğru ve net bir şekilde belirlenerek ortaya konulması gerekmektedir. Maddede aksine düzenleme olmadıkça ibaresi eklendiğinden, kanunda ispat yükü ile ilgili özel bir düzenlemeye yer verildiğinde, ispat yükü genel kurala göre değil de kanunda belirtilen özel düzenlemeye göre belirlenecektir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (TMK m. 6). İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir. Menfi tespit davasında kural olarak, hukukî ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukukî ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Keza açılan menfi tespit davasında alacaklı (davalı) nın senedin ihdas (veriliş) nedenini değiştirmesi (tâlil etmesi) hâlinde de kanıt yükü alacaklı davalıya düşer (Çavdar, 755). Borçlu bir hukukî ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukukî ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukukî ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu, senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukukî ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukukî ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukukî ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Borçlu (davacı) menfi tespit davasına konu senedin teminat, hatır senedi olduğunu veya alacaklı (davalı) ya avans olarak verildiği iddiasıyla menfi tespit davası açabilir. Bu şekilde açılan menfi tespit davasında, kanıt yükü borçlu (davacı) dadır (Çavdar, 766). (HGK’nın 2017/(6)3-969 esas- 2021/866 karar)
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 778. maddesi yollamasıyla 680. maddesinde; “Tedavüle çıkarılırken tamamen doldurulmamış bulunan bir poliçe, aradaki anlaşmalara aykırı bir şekilde doldurulursa, bu anlaşmalara uyulmadığı iddiası, hamile karşı ileri sürülemez; meğer ki, hamil poliçeyi kötüniyetle iktisap etmiş veya iktisap sırasında kendisine ağır bir kusur isnadı mümkün bulunmuş olsun.” hükmü bulunduğu, Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere, bu hüküm uyarınca açığa senet düzenlenmesinin mümkün olduğu, senedin boş olan kısımlarının sonradan anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının yazılı delille kanıtlanması gerekir. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2017/3438 esas 2019/5216 karar)
Somut … Yukarıdaki açıklamalar ile birlikte değerlendirilirse; Dava konusu senedin 05.12.2015 tanzim, 05.02.2016 vade tarihli 85.000,00-TL bedelli, düzenleyeni davacı, lehtarı davalı olan bono olduğu, yukarıda detaylandırıldığı üzere; kambiyo senedi olan dava konusu bono nedeniyle borçlu olmadığını iddia eden davacının anılan iddiasını yazılı delillerle ispat etmesi gerekecektir.
Yine 6102 sayılı yasanın 778. maddesi yollamasıyla 680. maddesinde; “Tedavüle çıkarılırken tamamen doldurulmamış bulunan bir poliçe, aradaki anlaşmalara aykırı bir şekilde doldurulursa, bu anlaşmalara uyulmadığı iddiası, hamile karşı ileri sürülemez; meğer ki, hamil poliçeyi kötüniyetle iktisap etmiş veya iktisap sırasında kendisine ağır bir kusur isnadı mümkün bulunmuş olsun.” hükmü bulunduğu, Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere, bu hüküm uyarınca açığa senet düzenlenmesinin mümkün olduğu, senedin boş olan kısımlarının sonradan anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının yazılı delille kanıtlanması gerekir. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2017/3438 esas 2019/5216 karar)
Davacının davaya konu senedi davalıya boş olarak vererek bu şekilde tedavüle çıkarmasının 6102 sayılı yasanın 778 atfıyla 680. maddesi gereği mümkün olduğu, anılan senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasının davacı tarafından yazılı delillerle ispatlanamadığı, yine davacının senet bedeline karşılık olarak … plakalı aracı davalıya devrettiği hususunun davalı tarafından kabul edilmediği, dosyada senede karşılık olarak aracın verildiğine dair yazılı bir delil bulunmadığı, soruşturma dosyasında da davalının senede karşılık araç aldığına dair bir tespitin de yapılmadığı, davacının yemin deliline başvurmayacağına ilişkin yazılı beyanda bulunduğu, ayrıca senette yazı yaşının tespit edilmesinin sonuca etkisinin de bulunmayacağı nazara alındığında ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesi isabetlidir.
Ancak; görevsizlik kararı öncesi yargılamayı yürüten Kocaeli 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/45 esas 2020/356 karar sayılı kararında davanın reddine karar verildiği, anılan kararda davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmediği, anılan karara karşı sadece davacının istinaf yoluna başvurduğu, davalının herhangi bir istinafının bulunmadığı, dairemizin 2021/621 esas 2021/2264 karar sayılı ilamı ile anılan kararın kaldırılmasından sonra mahkemece yine davanın reddine karar verildiği, fakat bu sefer davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedildiği görülmüştür. Kötü niyet tazminatına karar verilmeyen ilk karara karşı sadece davacının istinafa geldiği, davalının bir istinaf talebinin bulunmadığı nazara alındığında, bu istem yönünden davacı lehine usulü kazanılmış hak oluştuğu (Benzer yönde Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2022/7158 esas 2023/2027 karar sayılı ilamı) gözetilmeksizin davacı hakkında kötü niyet tazminatına hükmedilmesi hatalı olmuştur. Anılan sebeplerle davacı tarafın istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına; dosyada toplanacak başka delil olmadığından 6100 sayılı yasanın 353/1-b-2 maddesi gereği yeniden hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
Gerekçeli karar başlığında; taraf vekillerinin adreslerinin yazılmaması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı ise de, bu eksiklik mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden eleştirilmekle yetinilmiştir.
Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenlerle kısmen kabulüne, yerel mahkemenin kararının kaldırılmasına, dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus da bulunmadığından; dairemizce davanın esası hakkında HMK’nın 353-(1)-b)-2) madde gereğince hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacının İSTİNAF BAŞVURUSUNUN KISMEN KABULÜNE;
1-)Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/04/2022 tarih, 2022/195 Esas – 2022/284 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, HMK’nın 353-(1)-b)-2) maddesi gereğince YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
a-Davanın reddine,
-Davalının kötü niyet talebinin reddine,
-Dava, alacaklı lehine sonuçlandığından yargılama sırasında 21/01/2019 tarihli tensip tutanağı ile icra veznesindeki paranın davalı-alacaklıya ödenmemesine yönelik verilen ihtiyati tedbirin kaldırılmasına,
b-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70-TL harçtan davacı tarafından peşin yatırılan 1.8750,00-TL nin mahsubu ile arta kalan 1.794,3‬0-TL nin kesinleştikten sonra talep halinde davacıya iadesine,
c-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 17.900,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
d-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
e-Dava açılırken peşin yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde iadesine
2-)İstinaf incelemesi yönünden harç ve yargılama masrafları;
a-İstinaf Kanun Yoluna Başvuru harcının hazineye irad kaydına,
b-İstinaf Karar Harcının talep halinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,
c-Davacı tarafından yapılan 220,70-TL İstinaf Kanun yolu masrafı ile 125,00-TL posta masrafı olmak üzere toplam 345,70-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
ç-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
d-Davacının yatırdığı istinaf gider avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince davacıya iadesine,
e-Kararın, 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.
22/12/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Katip …
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*