Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/2111 E. 2023/2096 K. 11.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/2111
KARAR NO : 2023/2096

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :08/03/2022
NUMARASI :2019/429 Esas – 2022/231
Karar

DAVACI :… – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALI :… (T.C. NO: …) – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVA :Tazminat
DAVA TARİHİ :03/07/2019
KARAR TARİHİ :11/12/2023
KR. YAZIM TARİHİ :11/12/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı, 10.09.2012 tarihinde Kimteks Kimya Tekstil Ürünleri Tic. A.Ş şirketinde Ar-Ge Uzmanı olarak olarak çalışmaya başladığını, Kimteks Kimya Tekstil Ürünleri Tic. A.Ş’nin bölünmesi neticesinde davacı Kimteks Poliüretan San ve Tic. A.Ş.’de yine Ar-Ge departmanında çalışmaya devam ettiğini ve istifa ederek ayrıldığı 14.05.2018 tarihine kadar davacı şirkette Ar-Ge yöneticisi olarak çalıştığını, davalı davacı şirkette çalıştığı pozisyonu gereğince gerek işveren tarafından kendisine verilen gerekse görevi sırasında öğrendiği birçok ticari sır ve gizli bilgelere vakıf çalıştığını, hatta büyük bir gizlilik içerisinde yürütülen hatta o proje dışında kimsenin bilmediği, son derece yüksek maliyetli olan bir takım proje bilgilerini öğrenebilecek bir pozisyonda Ar-Ge departmanının yöneticisi olarak görev aldığını, bu kapsamda da davalı müvekkili şirket ile Rekabet Yasağı Taahhütnamesi imzaladığını, bu sözleşme ile hem çalıştığı süre hem de iş sözleşmesi sona erdikten sonra gizliliği ihlal etmemeyi ve de işvereni ile rekabet etmemeyi, iş sözleşmesi sona erdikten sonra rekabet yasağı taahhütnamesinin 1.2.maddesi gereğince hangi şirketlerde hangi sürelerde hangi bölgelerde çalışmayacağını taahhüt ettiğini, davalı beyaz yaka çalışan olduğundan davacı şirketle imzaladığı Rekabet Yasağı Taahhütnamesinin hüküm ve sonuçlarını anlayabilecek durumda olduğunu, davalı iş sözleşmesi ve de Rekabet Yasağı sözleşmesi uyarınca çalıştığı sırada ve de iş sözleşmesi sona erdikten sonra dahi işveren tarafından kendisine verilen ya da kendiliğinden öğrendiği, tüm formül, üretim bilgileri, ticari, mali ve teknik belge ve bilgileri ya da çeşitli alanlarda kullanılan işverene özgü metotları, çalışma biçimine, müşteri çevrelerine, iş hacmine, hazırlanmış veya hazırlanmakta olan projeler dahil ve bunlarla sınırlı olamamak üzere işverenin hiç bir belge ve/veya belgesini, ticari sırrını açıklamayacağını, bu bilgi ve belgeleri hiç bir şekilde özel faaliyetleri veya üçüncü kişiler için, kurum ve kuruluşların yararına kullanmayacağını ve kullandırmayacağını kabul, beyan ve taahhüt ettiğini, davacı şirketin poliüretan sistemleri tasarım, üretim ile satış ve pazarlanması konusunda faaliyet göstermekte bu konuda da dünyanın bir çok ülkesine ihracat gerçekleştirdiğini, poliüretan maddesinin geliştirilmesi, farklı alanlarda kullanımının diğer rakip firmalara nazaran daha iyi hale getirilmesi için çalışmalar yapılmakta olup davalı da davacı şirkette araştırma ve geliştirme departmanında uzman ve yönetici olarak çalıştığı sırada davacı şirket tarafından geliştirilen birçok ticari formüllere de haiz çalıştığını, keza davalının daha önce çalıştığı sektörler poliüretan sektörleri olmadığından davalı davacı şirket sayesinde edindiği bilgi ve tecrübeyle bu alanda birçok bilgi ve donanım sahibi olmuş, davacı poliüretan dahil şirket bünyesinde üretimi yapılan tüm ürün, mamul ve hammaddelerin sırlarına vakıf olduğunu, bu denli önemli bilgilere sahip olan davalının bu bilgileri davacı şirket ile aynı sektörde bulunan rekabet içinde olduğu şirketlere taşımasını ve bunları o şirketlerde kullanmasını önlemek amacı ile müvekkil davalıya “Rekabet Yasağı Taahhütnamesi” imzalattığını, davalının davacı şirkete ait ticari sırlara haiz bir şekilde çalışmasının nedenlerinden biri de davacı şirketin kendisine ve de sadakatine güvendiğini, davalı iş sözleşmesi sona erdikten sonra davacı şirketin bu güvenini sarstığını, sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket ederek davacı şirketten ayrıldıktan hemen sonra Huntsman firmasında çalışmaya başladığı duyumu aldıklarını, halbuki davalının davacı şirket ile imzaladığı Rekabet Yasağı Taahhütnamesinin 1.2. Maddesinde “İş bu taahhütname konusu rekabet yasağına ilişkin bölge Marmara Bölgesi Coğrafi sınırları ile sınırlandırılmıştır. Firma bazında ise, rekabet yasağına ilişkin bölge içinde bulunan, tahdidi olmamak kaydı ile Basf Poliüretan San ve Tic. Ltd. Şti, Baalbaki Kimya Sanayi Tic. A.Ş, Tekpol Teknik Poliüretan San ve Tic. A.Ş., Dow Türkiye A.Ş., Baymel Poliüretan Kimya San Tic. Ltd. Şti, Ravago Kimya Plastik Sanayi ve Tic. A.Ş., Flokser Tekstil San ve Tic. A.Ş., Coim Spa, Derkim Tekstil Deri Kimya ve Ayakkabı San İç ve Dış Tic. Ltd. Şti, Ema Kimya Sistemleri San ve Tic. A.Ş., Kobe Poliüretan San ve Tic A.Ş ile bu firmaların devamı niteliğindeki firmalar, bu firmalar tarafından kontrol edilen, yönetilen kısmen veya tamamen hisselerine sahip olunan firmalar ile adı geçen firmalar ile birlikte/işbirliği içinde bulunan firmalar, dağıtıcılar,satıcılar ve işveren ile aramızdaki hizmet ilişkisinin sona erdiği tarih itibari ile işverenin faaliyet alanında faaliyet gösteren sair şirket/kurulu ve kurumlardır” olarak belirlenmiş davalı da iş bu maddeye uygun davranarak bu şirketler ve/veya bu şirketlerle bağlantılı olan herhangi bir şirket veya kurumda çalışmayacağını, buna uymaması halinde de cezai şart ödeyeceğini taahhüt etmiştir. Ancak belirttiğimiz üzere davalının çalışmaya başladığı Hunstman şirketi ile taahhütnamede yer alan Ema Kimya Sistemleri arasında bağ bulunduğunu, Ema Kimya ile Hunsman şirketleri arasında ortaklık bulunmadığını, yani Ema Kimya Sistemler şirketi bir nevi Hunstman şirketinin Türkiye’deki poliüretan sistemleri üretim ayağı olduğunu, davacı şirket Poliüretan kısaca PU diye adlandırılan hammaddenin üretimini gerçekleştirdiğini, üretilen bu ham maddeyi sürekli geliştirmek amacı ile de bünyesinde Ar-Ge Merkezi kurmuştur.” www.kimpur.com.tr” adresinde davacı şirket hakkında bilgi verildiğini, keza davalının davacı şirketten istifa ederek ayrıldıktan hemen sonra çalışmaya başladığı dava dışı Hunstman tarafından şirketin Türkiye’deki poliüretan üretim ayağı olarak satın alınan Ema Kimya Sistemleri A.Ş’nin “www.ema.gen.tr” internet sitesinde şirket hakkında benzer bilgi verildiğini, davalının davacı şirketten ayrıldıktan sonra çalışmaya başladığı Hunstman ve buna bağlı olarak çalıştığı Ema Kimya şirketleri ile davacı şirketin iştigal alanlarının, hedef üretim çevrelerinin ve üretim hammaddelerinin aynı olduğu açıkça görüleceğini, davalı davacı şirket bünyesinde kurulan Ar-Ge Merkezinde hem poliüretan sistemleri üzerine bilgi ve tecrübe sahip olduğunu, hem de davacı şirketin poliüretan üretimindeki tüm gizli bilgi niteliğindeki, poliüretanın daha kullanılabilir, daha kaliteli olmasını sağlayan ve davacı şirket tarafından geliştirilen formüllere haiz çalıştığını, yönetici olması nedeniyle de daha fazla ticari ve gizli bilgiye sahip olduğunu, davalının davacıdan ayrıldıktan hemen sonra davacı ile rekabet içinde olan başka bir şirkette (ki bu şirkette çalışmayacağını Rekabet Etmeme Taahhütnamesi ile de taahhüt etmiştir ) çalışmaya başlaması tamamen kötü niyetli olduğunu, davacı şirkete ait formülleri ve müvekkil şirket tarafından geliştirilen ürün ve formüllerin reçetelerini, Ar-Ge sistemlerini söz konusu şirkette kullandığının açık olduğunu, davalı iş bu eylemleri ile imzaladığı Rekabet Etmeme Taahhütnamesine aykırı davrandığını, tüm bu nedenlerle; maddi-manevi tazminat talebi dahil fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı tutulmak kaydı ile Rekabet Yasağı Taahhütnamesi uyarınca 125.400,00 TL cezai şart bedelinin işleyecek aylık %1 faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davalının ihlal niteliğindeki davranışlarının sona erdirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının, davacı şirkette yaklaşık 5 yıl 8 ay süreyle çalıştığını, doğum izin sonrası davacının iş yerine döndüğünde kendine uygun bölüm arandığını söylenip 4 hafta boyunca fiilen çalıştırılmadığını, 4 haftanın sonunda ise davacı tarafından yapılan görev değişikliği müvekkili tarafından kabul edilmediğinden, iş akdi davacı tarafından tek taraflı olarak haksız şekilde feshedildiğini, dosyaya “istifa” olarak sunulan belgenin, hukuki olarak bir istifa belgesi olmadığını, zira davacı tarafından müvekkiline ilgili aydaki maaşı ile birlikte kıdem tazminatı da ödendiğini, aşağıda ayrıntılarıyla açıklanacağı üzere müvekkile kıdem tazminatı ödendiğinden sunulan istifanın hukuken istifa olarak nitelendiremeyeceği yerleşik Yargıtay içtihatları ile sabit olup Türk Borçlar Kanunu’nun: “Sözleşme, haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse, rekabet yasağı sona erer” şeklinde düzenlenen 447 maddesinin 2 fıkrası uyarınca rekabet yasağının sonra erdiğini, kaldı ki “Rekabet Yasağı Taahhütnamesi” olarak adlandıran tek taraflı ve matbu olarak, iş yerinde tüm çalışanlara zorla imzalatmak üzere düzenlenen, içeriğinde sadece davacı lehine hükümlerin yer aldığı, bölge kapsamının çok geniş çizildiğini ve davalıya hiçbir değerlendirme hak ve imkânı tanınmayan, işi kaybetmeme korkusuyla davalı ve diğer davacı çalışanlarına zoraki olarak imzalanan sözleşmenin hukuken bir geçerliliği bulunmadığını, davacının kötü niyetli, hukuka aykırı, yasal şartları oluşmayan cezai şart talebinin reddi gerektiğinden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “…Davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 100.320,00 TL cezai şart alacağının dava tarihi olan 03/07/2019 tarihinden itibaren işleyecek aylık %1 faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı şirkete ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı taraf vekillerinin tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının iş akdi istifa ile değil davacı tarafından haksız bir şekilde feshedildiğini, zira davalıya görünürde istifa etmiş olmasına rağmen kıdem tazminatı ödendiğini, dolayısıyla her şeyden önce TBK 447/2 uyarınca uyarınca rekabet yasağının sona erdiğini, rekabet yasağının geçerli olabilmesi için işçinin iktisadi menfaatini hakkaniyete aykırı tehlikeye sokacak şekilde olması gerektiğini, zaman, yer ve işin niteliği ne göre uygun bir sınırlamaya gidilmesi gerektiğini, bu sınırlamaların ancak kişinin anayasa ile korunan çalışma özgürlüğünün elinden almaması ve iktisadi geleceğinin tehlikeye sokmaması koşuluyla geçerli olduğunu, dosyaya sunulan rekabet yasağı taahhüdünün ise son brüt maaşı 10.450,00-TL civarında olan davalının 1 sene boyunca neredeyse Türkiye çapında davacıyla benzer sektördeki şirketlerin hiçbirinde çalışmasının önüne geçildiğini, dosya kapsamında düzenlenen bilirkişi raporu kapsamında davalı …’in haksız rekabet veyahut rekabet yasağına aykırılık teşkil eden bir eyleminin bulunmadığı hususunun sabit olduğunu, davacının sınırlı bir sektörde 1999’dan beri faaliyet göstermekte iken, davalının işe başladığı dava dışı şirketin, 2018 yılında geliri 9 milyar USD’den fazla olan 1970 yılında ABD’de kurulu Huntsman firmasına bağlı olduğunu, Huntsman Poliüretan Şirketinin, 90’dan fazla ülkede 3.000’den fazla müşteriye hizmet veren poliüretan sistemlerinde dünya lideri olduğunu belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalının davacı şirket ile imzalamış olduğu gizlilik sözleşmesine ve de rekabet yasağı taahhütnamesine aykırı davrandığının mahkeme tarafından da tespit edildiğini haklılıklarının sabit olduğunu, davalının bu denli eylemleri gözetildiğinde Mahkeme hakiminin TBK 182/son maddesi hükmünce takdiri indirim oranı olarak %20 oranında tazminattan indirim yapmasının hakkaniyetsiz olduğunu, Mahkeme hakimi tarafından gerçekleştirilen takdiri indirim oranı üzerinden reddedilen kısım için vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının işten çocuğuna bakmak istediği ve artık çalışmak istemediğini belirtmesi üzerine sonlandırdığını belirttiğini davacı şirketin de davalının bugüne kadar çalışması karşılığında iyi niyetli davranarak kendisine bir takım ödemeler gerçekleştirdiğini, bunların yasanın belirttiği anlamda kıdem ve ihbar tazminatı ödemesi olmadığını, rekabet yasağı taahhütnamesinin yer ve zaman konusunda yasanın ve de Yargıtay’ın aradığı şartlara uygun olarak düzenlendiğini, davalının davacı şirket ile imzaladığı rekabet yasağı taahhütnamesinde hangi şirketlerde çalışmayacağının açık bir şekilde belirtildiğini, davalının buna rağmen söz konusu maddeyi ihlal ettiğini, davalının üstelik Yönetici olması nedeniyle de daha fazla ticari ve gizli bilgiye sahip olduğunu, davalının davacıdan ayrıldıktan hemen sonra davacı ile rekabet içinde olan başka bir şirkette çalışmaya başlamasının tamamen kötü niyetli olduğunu belirterek; haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/03/2022 tarih, 2019/429 Esas – 2022/231 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; TBK’nın 444. maddesinde belirtilen rekabet yasağına ilişkin davacı ile davalı arasındaki sözleşmede ön görülen, rekabet yasağına aykırılık nedeniyle cezai şart bedeli istemine dayanmaktadır.
İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşçinin iş/hizmet sözleşmesinin devamı süresince işverenle rekabet etmemesi sadakat borcu içinde yer alan bir yükümlülüktür. Dürüstlük kuralı gereğince bu yükümlülük bazı durumlarda sözleşmenin sona ermesinden sonra da belli bir süre devam etmelidir. Zira işçinin çalışması esnasında elde ettiği bazı bilgileri iş akdinin sona ermesinden sonra kullanması işverenin haklı menfaatlerine zarar verebilir. Buna karşılık, Anayasa’nın 48 inci maddesinde güvence altına alınan işçinin dilediği alanda “çalışma ve sözleşme özgürlüğü”, onun hayatını kazanması yanında yine Anayasa’da öngörülmüş olan maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkıyla (md. 5, 17) doğrudan ilgilidir. Dolayısıyla iş/hizmet sözleşmelerinde sözleşme sonrası rekabet yasağı kapsamında işverenin rekabet nedeniyle ortaya çıkabilecek haklı menfaati ile işçinin çalışma ve sözleşme özgürlüğünün dengelenmesi gerekmektedir. Bu nedenle TBK’da bu dengeyi sağlamaya yönelik özel düzenlemeler yapılmıştır.
Bu dengenin sağlanması amacıyla kanunda öngörülen rekabet yasağı anlaşması, hizmet sözleşmesiyle bağıtlanan işçinin sözleşmenin sona ermesi sonrasında iş sahibiyle rekabet edeceği bir işi kendi adına yapmamasını ve rakip bir işyerinde çalışmamasını, böyle bir kuruluşta ortak ve başka sıfatlarla ilgili olmayacağını öngören anlaşma olarak tanımlanabilir (Türk Hukuk Kurumu: Türk Hukuk Lûgatı C. 1, Ankara 2021 s. 926).
Türk Borçlar Kanunu’nun 444/1 inci maddesi gereğince fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.
İşçi ile işveren arasında TBK’nın 444 ve devamındaki maddelerinde işaret edilen koşullar dahilinde tesis edilecek rekabet yasağı sözleşmesi, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesine konulacak bir hükümle düzenlenebileceği gibi bu hususta ayrı bir metin ile rekabet yasağı sözleşmesinin akdedilmesi mümkündür. Her iki durumda da rekabet yasağı, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinden bağımsız olarak varlığını sürdürür. Başka bir anlatımla hizmet sözleşmesi içerisinde ayrı bir hüküm olarak rekabet yasağı kaydının mevcudiyeti hâlinde, taraflar arasındaki sözleşmede hem hizmet ilişkisinin devamı süresince geçerli olan bir hizmet sözleşmesinin, hem de hizmet ilişkisi sona erdikten sonraki döneme dair yükümlülükler içeren bir rekabet yasağı sözleşmesinin varlığı kabul edilerek tarafların her iki sözleşme ile bağlı oldukları kabul edilmelidir.
Rekabet yasağı sözleşmesine aykırı davranışların sonuçları ise TBK’nın 446 ncı maddesinde düzenlenmiş olup buna göre rekabet yasağına aykırı davranan işçi, işverenin bu sebeple uğradığı tüm zararları gidermekle yükümlüdür. Öte yandan rekabet yasağına aykırı davranış bir ceza koşuluna bağlanmış ise işçi, sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, ceza koşulu olarak öngörülen meblağı ödeyerek rekabet yasağına dair borcundan kurtulabilecektir; ancak işverenin ceza koşulu olarak belirlenen miktarı aşan zararları da işçi tarafından tazmin edilmelidir (TBK md. 446/2).6098 sayılı TBK’nın 445/2 fıkrasına göre “Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.” Bu hükümden ve konuya ilişkin diğer hükümlerden de anlaşılacağı üzere, 6098 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile 818 sayılı Kanundan farklı olarak, rekabet yasağı ile ilgili doğrudan mutlak bir geçersizliğin öngörülmediği, (Benzer yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.11.2022 tarih ve 2020/11-670 Esas, 2022/1544 Karar sayılı kararı) Anayasa ve diğer mevzuat hükümleri ile somut olgu nazara alınarak rekabet yasağının aşırı nitelikte olması halinde, yasağın kapsamı ve süresi bakımından hakime uyarlama yetkisi tanındığı anlaşılmaktadır. Hakime tanınan bu yetkinin gerek müstakil açılan bir uyarlama davasında ve gerekse de ihlal halinde açılacak bir tazminat davasında kullanılabileceği kuşkusuzdur.
Somut … yukarıdaki açıklamalar ile birlikte değerlendirilecek olursa; Davalının davacı nezdinde 10.09.2012 tarihinde “ar-ge elemanı” olarak çalışmaya başladığı, daha sonra “ar-ge yöneticisi” olarak çalışmaya devam ettiği ve en son 14.05.2018 tarihinde “ar-ge yöneticisi” olarak iş akdinin sona erdiği anlaşılmıştır.
Davalı ile davacı arasında akdedilen 29.03.2017 tarihli yazılı şekildeki “Rekabet Yasağı Sözleşmesi”nin 1.1 maddesinde rekabet yasağına ilişkin sürenin 1 yıl olarak belirlendiği, coğrafi kısıtlanmanın Marmara Bölgesi olduğunun 1.2.maddesinde kararlaştırıldığı, yine aynı maddede sayılan rakip firmalarda da çalışma yasağının Marmara Bölgesi ile sınırlı olarak getirildiği, davalının 14.05.2018 tarihinde iş yerinden istifa ederek ayrıldığının dosyaya sunulan 15.05.2018 tarihli davacıya hitaben yazdığı istifa dilekçesinden, 14.06.2018 tarihli ibraname içeriğinden, işten ayrılma mülakat formunda bulunan işten ayrılma sebebi olarak “Ayrılmam kendi isteğim ile olmadı. Şirkette yönetim olarak alınan bazı kararlar ve doğum sonrası görev tanımımla ilgili uzun bir süreçte yaşanan belirsizlikler” olarak bildirdiği, yine davacının SGK tarafından dosyaya gelen hizmet dökümündeki belgelerde işten ayrılış kodunun “03 istifa” olarak girilmesi göz önüne alındığında ve dinlenen tanıkların davalıya zorla istifa şeklinde yazılı beyanının alındığına dair beyanlarının olmaması da nazara alındığında davalının istifa yoluyla davacı firmadaki görevinden 14.05.2018 tarihinde ayrıldığı, bir yıllık rekabet yasağı döneminde 01.08.2018 tarihinde, rekabet yasağı sözleşmesindeki firmalardan olan, dosyaya sunulan 01.12.2021 tarihli rapora göre davacı ile aynı iş kolunda faaliyet gösteren Ema Kimya Sistemleri San. ve Tic. A.Ş. nezdinde çalışmaya başladığı, çalıştığı işyerinin İstanbul ilinde faaliyet gösterdiği nazara alındığında davalının rekabet sözleşmesi hükümleri ihlal ettiği yönündeki mahkeme gerekçesi isabetlidir.
Diğer yandan dosyaya sunulan 01.12.2021 tarihli rapora göre, davalı işçinin davacının iş yerinde çalıştığı dönemde, “ar-ge yöneticisi” olarak çalışması göz önüne alındığında üretim ve iş sırlarını öğrenebileceği, yine davalının pozisyonu gereği müşteri bilgilerine de erişebileceği değerlendirildiğinden davacı şirketin gizli bilgilerine sahip olarak, ekonomik alanda davacı şirketi önemli ölçüde zarar yönünde etkileyebileceği sonuç ve kanaati hasıl olmakla somut olayda davalı işçinin rekabet yasağını ihlal ettiğinden davacının cezai şart talebi yerindedir (Yargıtay 11. H.D.’nin 2015/8396 E. – 2016/3470 K. sayılı, 30.03.2016 tarihli kararı).
Yukarıda detaylandırıldığı üzere; sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı yasanın 445 ve 446.maddelerindeki hükümden ve konuya ilişkin diğer hükümlerden de anlaşılacağı üzere, 6098 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile 818 sayılı Kanundan farklı olarak, rekabet yasağı ile ilgili doğrudan mutlak bir geçersizliğin öngörülmediği, (Benzer yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.11.2022 tarih ve 2020/11-670 Esas, 2022/1544 Karar sayılı kararı) sadece Anayasa ve diğer mevzuat hükümleri ile somut olgu nazara alınarak rekabet yasağının aşırı nitelikte olması halinde, yasağın kapsamı ve süresi bakımından hakime uyarlama yetkisi tanındığı, somut olayda davalının rekabet yasağına konu edilen firmada, bir yıllık sürede ve coğrafi bölge olan Marmara Bölgesinde çalışmaya başlaması nedeniyle sözleşmenin uyarlanmasını gerektiren bir durum da bulunmadığından ayrıca davalının bu yöndeki istinaf talepleri de yerinde görülmemiştir.
Davacının cezai şart talep etme hakkı bulunmakla birlikte TBK.’nın 182/son maddesi uyarınca; hakim, fahiş bulduğu cezai şartı resen terkin edebilir. Davaya konu olayda, davalının rekabet yasağını ihlal etmesi halinde son bürüt 12 aylık maaşı cezai şart olarak kararlaştırılmıştır. Bu cezai şart karşılığında, davacı işveren herhangi bir yükümlülük üstlenmemiş olup, 12 aylık ücret tutarının fahiş olduğu kanaatine varılmakla ilk derece mahkemesinin bu yöndeki tespit ve değerlendirilmesi yerinde olmuştur.
Davacının, TBK’nın 182/2. maddesi uyarınca, tenkis edilen cezai şart tutarını önceden takdir ve tespit etmesi de mümkün değildir. Bu nedenle, sözleşme ile belirlenen cezai şartın tahsilini talep hakkına sahip davacının, açtığı dava neticesinde cezai şartın mahkemece fahiş görülerek tenkisi nedeniyle, tenkis edilen miktardan dolayı davalı yararına vekalet ücretine hükmedilemeyeceği açıktır. Diğer bir ifadeyle, hakimin takdir hakkını kullanarak TBK’nın 182/son maddesini uygulamak suretiyle yapmış olduğu indirim miktarı vekalet ücretinin hesabında dikkate alınamayacağından, reddolunan kısım üzerinden davalı lehine karşı vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hükmedilmeyerek hüküm kurulması gerekecektir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/18-421 Esas, 2009/526 Karar sayılı 18/11/2009 günlü içtihadı).
Açıklanan bu nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/(1)b-1.maddesi uyarınca esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun, HMK.353/(1)b-2 maddesi uyarınca, kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının düzeltilmesine dair karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacının İSTİNAF BAŞVURUSUNUN KISMEN KABULÜNE;
Davalının İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
1-)Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/03/2022 tarih, 2019/429 Esas – 2022/231 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, HMK’nın 353-(1)-b)-2) maddesi gereğince YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
a-Davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 100.320,00 TL cezai şart alacağının dava tarihi olan 03/07/2019 tarihinden itibaren işleyecek aylık %1 faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı şirkete ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
b-Alınması gereken 6.852,86.-TL karar ve ilam harcından, başlangıçta yatan 2.141,52.-TL peşin harcın mahsubu ile eksik kalan 4.711,34.-TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
c-Yargılama sırasında davacı tarafından yatırılan 2.141,52.-TL peşin harç ve 44,40.-TL başvurma harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
d-Yargılama sırasında davacı tarafından yatırılan ve harcanan 125,60.- TL posta ve diğer giderler ile 1.800,00.-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.925,60.-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
e-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T.13/1-2 uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesap ve takdir edilen 17.900,00.-TL vekâlet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
f-Yargılama sonucunda ve re’sen yapılacak gider olmadığı takdirde, gerekirse re’sen yapılacak gider de mahsup edilmek ve 6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince yatırılan avansın kullanılmayan kısmının yatırana iadesine,
2-)İstinaf incelemesi yönünden harç ve yargılama masrafları;
Davacı yönünden:
-İstinaf Kanun Yoluna Başvuru harcının hazineye irad kaydına,
-İstinaf Karar Harcının talep halinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,
-Davacı tarafından yapılan 220,70-TL İstinaf Kanun yolu masrafı ile 131,50-TL posta masrafı olmak üzere toplam 352,20-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Davalı yönünden:
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 6.852,86-TL İstinaf Karar Harcından, istinafa gelirken peşin alınan 1.714,00-TL’nin mahsubu ile bakiye 5.138,86 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcının hazineye gelir kaydına,
-İstinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların, istinaf eden davalı taraf üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf eden davalı tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf eden davalıya iadesine,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
6-Dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.11/12/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Katip …
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*