Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1996 E. 2023/2064 K. 11.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :2022/1996
KARAR NO :2023/2064

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :16/03/2022
NUMARASI :2021/436 Esas – 2022/140 Karar

DAVACI :… (T.C. NO: …) – …
VEKİLİ :Av. … – …

DAVALILAR :1-… (T.C. NO: …) – …
2-… – …
VEKİLİ :Av. … – …

DAVA :Tazminat
DAVA TARİHİ :16/09/2021
KARAR TARİHİ :11/12/2023
KR. YAZIM TARİHİ :11/12/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı … ile davalı … arasında Karamürsel Noterliği huzurunda 26 Temmuz 2012 tarih ve … yev. Nolu kooperatif hisse devir sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşme kapsamında davalı … S.S. 99 nolu Arstaş Tır ve Kamyon Motorlu Taşıyıcılar Tooperatifi ünvanlı kooperatifteki 270 nolu hat, hak ve hissesinin tamamını bütün aktif ve pasifi ile birlikte davacıya devredeceğini beyan ettiğini, kooperatif hisse devirlerinde izlenmesi gereken usul yöntemine göre; ilk olarak ortaklığı devreden ve devralan kişilerin irade beyanlarını açıkça belirttikleri bir belge hazırlayarak kooperatif yönetim kuruluna başvuru yapması gerekmekte olduğunu, bu başvuru sonucunda irade beyanlarını inceleyen yönetim kurulu, devir işlemlerine yönelik yönetim kurulu kararı alarak devir işlemlerini başlattığını, kooperatif Yönetim Kurulunda devir işlemlerine dair karar çıktıktan sonra ise devir işlemi, noter huzurunda devreden ve devralan kişi arasında devir sözleşmesi imzalanarak yapdığını, noter huzurunda sözleşme yapılmış ve kooperatife başvurarak yönetim kurulu kararı alındığını, bu sebeplerle yapılan devir kişiler arasında geçerli olmakla birlikte kooperatif yönünden de hüküm ifade etmekte olduğunu lakin usul gereği en son hisse devrinin pay defterine geçirilerek tamamlanması gerekirken, kooperatif pay defterine hissenin davacı adına kaydı yapılmadığını, bu sebeple de devir işlemi tamamlanamadığını, dolayısıyla davacı … hak kaybına uğramış ve maddi zarara maruz kaldığını, davacı … ile yaptığı hisse devir sözleşmesine istinaden söz konusu payın adına devri için kooperatife başvuruda bulunduğunu, yönetim kurulu tarafından verilen 26.07.2012 tarihli karar ile davacının ortaklık için gerekli şartları taşıdığı kabul edilerek payın devrinde herhangi bir sakınca görülmediğini, yönetim kurulu üyeleri ve kooperatif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumlu olduklarını, her ne kadar yönetim kurulu tarafından davacının ortaklık başvurusu reddedilmemiş olsa da, gereken titizliği gösteremediklerini, bizzat kendi kusur ve ihmalleri ile defter tutma sorumluluğuna aykırı davranmışlar ve davacının hak kaybına uğrayarak zarara girmesine yol açtıklarını, taraflar arasında yapılan hisse devir sözleşmesi borçlandırıcı işlem hükmünde olduğunu, devredenin borcu satılan hissenin mülkiyetini devralana geçirdiğini, devralanın borcu da satış bedelini devredene ödemekte olduğunu yapılan devir sözleşmesi ile hissenin mülkiyeti kendiliğinden davacı geçmemekte, mülkiyetin davacıya geçmesi için ayrıca bir tasarruf işlemi yapılmış olması gerektiğini, sözleşmeye aykırılık durumunda sorumluluğun doğabilmesi için bir arada bulunması gereken bazı şartların olduğunu, davacı ile … arasında yapılan hisse devir sözleşmesi gereği, hissenin davacı adına devri gerekmekte iken bu borç yerine getirilmemiş davacı adına hisse devri tamamlanmadığını, olayların olağan akışı göz önüne alınırsa sözleşmenin ihlalinin, genel hayat tecrübelerine göre somut olayda gerçekleşen zararı meydana getirmeye niteliği itibariyle elverişli olduğunu, sözleşmeden doğan zarara kural olarak borçlunun katlandığını, evre konu bir hakkın, sözleşmenin kurulmasından sonra sona ermesi hukuki imkansızlık olduğunu, bu sona erme, hakkın borçlunun malvarlığından çıkıp başka bir üçüncü kişinin malvarlığına geçmesi (subjektif imkânsızlık) gibi nisbî nitelikte olabildiğini, taraflar, kusurlu davranışları ile sözleşme görüşmelerinin başlamasıyla aralarında kurulmuş bulunan güven ilişkisini ihlal ettikleri taktirde, bundan doğan zarardan sorumlu olduklarını, dolayısıyla borçlu, satım konusu şeyin mülkiyetini alacaklıdan başka bir üçüncü kişiye devrettiği için meydana gelen sürekli imkânsızlıktan sözleşmede de aksine hüküm bulunmadığından sorumlu olduğunu, borçlunun sorumlu olduğu hukuki imkansızlık nedeniyle ifa edilmemesinden doğan tazminat yükümünde, TBK 146’daki “kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” hükmü gereğince on yıllık genel zamanaşımı süresi uygundığını, söz konusu zamanaşımı süresi, kural olarak aynen ifa borcunun muacceliyetinden itibaren işlemeye başladığını, fazlaya ilişkin talep ve dava hakkımız saklı kalmak kaydı ile, S.S. 99 nolu Arstaş Tır ve Kamyon Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi ünvanlı kooperatifteki 270 nolu hat, hak ve hissenin bilirkişi marifetiyle güncel değer tespiti yapılana kadar şimdilik 5.000,00 TL bedel iadesine ve dava tarihi itibariyle tespit edilecek müvekkilin kâr mahrumiyetine karşılık şimdilik 5.000,00 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesini, talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı, dava tarihi itibariyle davalı kooperatifin üyesi ve tacir olmayıp açılan dava da nitelik olarak kooperatif ile üyesi arasındaki davalardan da olmadığından huzurdaki davaya bakmaya görevli mahkeme Ticaret Mahkemeleri olmadığını, dolayısıyla ticari niteliği bulunmayan uyuşmazlığa bakmaya görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olup dava görevsiz mahkemede açılmış olduğundan görev yönünden itirazlarını sunduklarını, dava görevsiz mahkmede açılmış olduğundan davanın usulden reddini talep ettiklerini, davalı kooperatif yönünden husumet itirazında bulunduklarını, davacı, davalılardan … ile arasında yapmış olduğu hisse devri sözleşmesine istinaden tazminat talep etmekte olup işbu hisse devri sözleşmesine davalı kooperatif taraf olmadığını, davalı kooperatifin sözleşmeden doğan bir sorumluluğu da bulunmakta olduğunu, davacı taraf hisseyi devir aldıktan sonra pay defterine kaydının yapılması için usulüne uygun yazılı başvuruda bulunmadıklarını, bu nedenlerle taraflar arasında haricen yapılmış olan hisse devri sözleşmesi davalı kooperatif yönünden hüküm ifade etmediğini, davacı dava dilekçesinde noter huzurunda sözleşme yapıldığını ve kooperatife başvurularak yönetim kurulu kararı alındığını ileri sürmekteyse de bu iddia maddi gerçeğe aykırı ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının dava dilekçesi ekinde sunmuş olduğu davalı kooperatiften alınmış 26/07/2012 tarihli yazı üyeliğin kabulüne dair verilmiş bir yönetim kurulu kararı olmayıp, hisse payının satışın disse payının satışından önce ilgili üyelik payının kime ait olduğunun ve üzerinde satışa engel bir şerh/beyan olup olmadığının ortaya konulması için verilen bir yazı olduğunu, dolayısıyla işbu belgeye dayanılarak, davacının iddia ettiği gibi, yapılan devirin kooperatif yönünden hüküm ifade etmesi mümkün olmadığını, davacı dava dilekçesinde kooperatifin, üyeliği devir alan kişinin üyelik şartlarını taşıyıp taşımadığını araştırmak zorunda olduğunu ve şartları taşıdığı takdirde o kişiyi üyeliğe kabul etmesinin zorunlu olduğunu beyan ettiğini, davacı tarafından davalı kooperatife, üyelik devralındıktan sonra yazılı başvuruda bulunulmadığından davalı kooperatifin davacının üyelik şartlarını taşıyıp taşımadığını araştırma yükümlülüğü henüz doğmadığını, davacı taraf kendi üzerine düşen sorumluluğunu yerine getirmeyerek usulüne uygun yazılı başvuruda bulunmamış olduğundan davalı kooperatiften tazminat talebinde bulunması da usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira davacı kendi kusuruna dayanarak hak elde etmeye çalıştığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı kooperatife kendi kusuru nedeniyle üye olamadığından davalı kooperatiften kar mahrumiyetine ilişkin tazminat talebi de yersiz olduğunu, zaten kanunen kar mahrumiyetini talep etmediğini, bununla birlikte davalı kooperatif hisse devri sözleşmesinde taraf olmadığından hattın satış değerinden de sorumlu olmayıp davacının bu yöndeki talebi de hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, bu nedenlerle davacının davasının davalı kooperatif yönünden esastan reddini talep ettiklerini, davalının noter huzurunda davacıya hisse payını satarak ve devrederek üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmiş olduğunu ancak aracı dahi olmayan davacı yasada öngörüldüğü şekilde usulüne uygun başvuruda bulunmayarak uğradığını iddia ettiği kar mahrumiyetine kendisinin sebep olduğunu, yöneltilen hat bedeli talebinde haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı huzurdaki dava görevsiz mahkemede açmış olduğundan öncelikle davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmesini, şayet mahkemenin aksi kanaatte olması halinde davalılar yönünden davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerine yüklenilmesine karar verilmesini talep ettiler. davacı, dava tarihi itibariyle davalı kooperatifin üyesi ve tacir olmayıp açılan dava da nitelik olarak kooperatif ile üyesi arasındaki davalardan da olmadığından huzurdaki davaya bakmaya görevli mahkeme Ticaret Mahkemeleri olmadığını, dolayısıyla ticari niteliği bulunmayan uyuşmazlığa bakmaya görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olup dava görevsiz mahkemede açılmış olduğundan görev yönünden itirazlarını sunduklarını, dava görevsiz mahkmede açılmış olduğundan davanın usulden reddini talep ettiklerini, davalı kooperatif yönünden husumet itirazında bulunduklarını, davacı, davalılardan … ile arasında yapmış olduğu hisse devri sözleşmesine istinaden tazminat talep etmekte olup işbu hisse devri sözleşmesine davalı kooperatif taraf olmadığını, davalı kooperatifin sözleşmeden doğan bir sorumluluğu da bulunmakta olduğunu, davacı taraf hisseyi devir aldıktan sonra pay defterine kaydının yapılması için usulüne uygun yazılı başvuruda bulunmadıklarını, bu nedenlerle taraflar arasında haricen yapılmış olan hisse devri sözleşmesi davalı kooperatif yönünden hüküm ifade etmediğini, davacı dava dilekçesinde noter huzurunda sözleşme yapıldığını ve kooperatife başvurularak yönetim kurulu kararı alındığını ileri sürmekteyse de bu iddia maddi gerçeğe aykırı ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının dava dilekçesi ekinde sunmuş olduğu davalı kooperatiften alınmış 26/07/2012 tarihli yazı üyeliğin kabulüne dair verilmiş bir yönetim kurulu kararı olmayıp, hisse payının satışın disse payının satışından önce ilgili üyelik payının kime ait olduğunun ve üzerinde satışa engel bir şerh/beyan olup olmadığının ortaya konulması için verilen bir yazı olduğunu, dolayısıyla işbu belgeye dayanılarak, davacının iddia ettiği gibi, yapılan devirin kooperatif yönünden hüküm ifade etmesi mümkün olmadığını, davacı dava dilekçesinde kooperatifin, üyeliği devir alan kişinin üyelik şartlarını taşıyıp taşımadığını araştırmak zorunda olduğunu ve şartları taşıdığı takdirde o kişiyi üyeliğe kabul etmesinin zorunlu olduğunu beyan ettiğini, davacı tarafından davalı kooperatife, üyelik devralındıktan sonra yazılı başvuruda bulunulmadığından davalı kooperatifin davacının üyelik şartlarını taşıyıp taşımadığını araştırma yükümlülüğü henüz doğmadığını, davacı taraf kendi üzerine düşen sorumluluğunu yerine getirmeyerek usulüne uygun yazılı başvuruda bulunmamış olduğundan davalı kooperatiften tazminat talebinde bulunması da usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira davacı kendi kusuruna dayanarak hak elde etmeye çalıştığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı kooperatife kendi kusuru nedeniyle üye olamadığından davalı kooperatiften kar mahrumiyetine ilişkin tazminat talebi de yersiz olduğunu, zaten kanunen kar mahrumiyetini talep etmediğini, bununla birlikte davalı kooperatif hisse devri sözleşmesinde taraf olmadığından hattın satış değerinden de sorumlu olmayıp davacının bu yöndeki talebi de hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, bu nedenlerle davacının davasının davalı kooperatif yönünden esastan reddini talep ettiklerini, davalı noter huzurunda davacıya hisse payını satarak ve devrederek üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmiş olduğunu ancak aracı dahi olmayan davacı yasada öngörüldüğü şekilde usulüne uygun başvuruda bulunmayarak uğradığını iddia ettiği kar mahrumiyetine kendisinin sebep olduğunu, yöneltilen hat bedeli talebinde haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı huzurdaki dava görevsiz mahkemede açmış olduğundan öncelikle davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmesini, şayet mahkemenin aksi kanaatte olması halinde davalılar yönünden davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “…Davanın REDDİNE,…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı taraf dava dilekçesinde hattın güncel değeri için 5.000,00-TL ve kar mahrumiyeti için 5.000,00-TL olmak üzere 2 ayrı talepte bulunmuş olduğunu, mahkemece her iki talebin de ayrı ayrı reddedildiğini, bu nedenle reddedilen her talep yönünden de ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tek vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili katılım yolu ile istinaf dilekçesinde özetle; hisse devir sözleşmesi tarafı ve kooperatif başkanı … ile kooperatifin yönetim kurulu üyelerinin kusurlu hareketleri neticesinde davacının uğramış olduğu zararın giderilmesi gerektiğinin aşikar olduğunu, süresi içerisinde üzerine düşen her türlü sorumluluğu yerine getiren davacının, kooperatif tarafından tasarruf işleminin tamamlanmaması sebebiyle borçlanılan edimin ifa edilmemesi sonucunda uğramış olduğu zararların giderilmesini talep ettiklerini, 20 Kasım 2021 tarihli Resmi Gazete ile yayımlanarak yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 3. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:”Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.” İşbu başvuruya konu kararda da iki davalı aleyhine olarak açmış oldukları dava yerel mahkeme kararında gerekçeli olarak izah edildiği üzere ortak red sebebi dahilinde davanın reddi kararı ile sonuçlandırıldığını, her iki davalı için ayrıca red sebeplerinin belirtilmediğini, bu sebeple iki ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı bir sonuç doğuracağını, birçok Yargıtay kararında da bu hususa yer verildiğini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı kendi bilgi ve tecrübesine göre gerekli başvuruları yaptığını iddia etmekte ise dava tarihi itibariyle de davacı tarafından yapılmış herhangi bir başvurunun bulunmadığını, davacı her ne kadar kendilerin süre verilmediğini ileri sürmüşse de bahsi geçen hususun bir dava şartı olmadığını, davanın da dava şartı yokluğundan usulden reddedildiğini, kanun hükmüne uygun hareket edilmediğinden ve davacı üzerine düşen edimi yerine getirmediğinden davanın esastan reddine karar verildiğini, bu nedenle davacının iddia ettiği gibi tamamlanması için süre verilmesinin söz konusu olmadığını, tarafından yapılan istinaf başvurusunda sadece vekalet ücreti yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuş olduğunu, davacı tarafında bu hususun dışında başka sebepler öne sürerek istinaf başvurusuna konu etmesinin mümkün olmadığını, mahkemece tek vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek; haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/03/2022 tarih, 2021/436 Esas – 2022/140 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava kooperatif üyeliğinin devrinin kabul edilmemesi nedenine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusu yapılmıştır.
İnceleme; 6100 sayılı HMK.’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosyanın incelenmesinde; davacı ile davalı … arasında Karamürsel Noterliği huzurunda 26 Temmuz 2012 tarih ve … yevmiye nolu kooperatif hisse devir sözleşmesi yapıldığı, davalı kooperatifin ve yönetiminin üyeliği kaydetmesi için gerekli işlemleri yapmaması nedeniyle tazminat talebiyle eldeki davayı açtığı, mahkemece davanın, davacının kooperatife yazılı başvurusunun bulunmaması nedeniyle reddine karar verildiği, karar karşı taraf vekillerince istinaf yasa yoluna başvurulduğu görülmüştür.
1-Davacının istinaf taleplerinin değerlendirilmesinde; Kooperatiflerde ortaklık sıfatının kazanılması beş halde mümkün olabilir; ilk olarak kooperatifin kuruluşunda kurucu ortaklar kuruluşun gerçekleşmesiyle ortak sıfatını aslen kazanırlar. Daha sonraki devrede ise giriş talebinin kabulü yoluyla veya payın bir başkası tarafından devir alınmasının yönetim kurulu tarafından kabulüyle ortaklık gerçekleşir. Bir diğer ihtimal olarak ortaklığın taşınmaz mülkiyetine veya bir teşebbüsün işletilmesine bağlandığı durumlarda, taşınmazın veya işletmenin devir alınması hâlinde ortaklık sıfatı kazanılır. Son olarak ise ana sözleşmede hüküm bulunması durumunda miras ile kooperatif ortaklık hakkı kazanılır. Kooperatif ortağı olunmasında “açık kapı ilkesi” geçerlidir. Ortak olmak için yöneticilerin istekleri değil, objektif şartların gerçekleşmesi gerekli ve yeterlidir.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 14/son maddesi uyarınca; ortaklık devredilebilir. Yönetim kurulu, ortaklığı devralan kişinin ortaklık niteliklerini taşıması halinde, bu kişiyi ortaklığa kabul eder. Davalı kooperatifin ana sözleşmesinin 17. Maddesinde de; “Ortaklık, yazılı olarak Yönetim Kuruluna bildirilmek suretiyle 10 uncu maddedeki ortaklık şartlarını taşıyan kişilere devredilebilir. Yönetim Kurulu, bu şekilde ortaklığı devralan kişiyi ortaklığa kabulden kaçınamaz. Devir halinde eski ortağın kooperatife karşı tüm hak ve yükümlülükleri yeni ortağa geçer, kooperatifçe, bu devir sebebiyle taraflardan ayrıca bir ödemede bulunmaları istenemez.” şeklinde düzenleme mevcuttur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/23-859 Esas 2017/1719 Karar Sayılı ilamında; “Türk hukukunda kooperatif ortaklığının devredilmesi mümkün olmakla birlikte, ortaklık sıfatı payın devralınması ile doğrudan kazanılamaz. Devralanın giriş isteminde bulunması, yönetim kurulunun da gerekli incelemeyi yapması ve bu kişinin ortak olabilmek için gerekli şartlara sahip bulması hâlinde, anılan kişiyi kooperatife kabul etmesi, aksi hâlde talebi reddetmesi gerekir. 3476 sayılı Kanun ile getirilen değişiklik ile yönetim kuruluna “devralan kişinin ortaklık niteliklerini taşıması hâlinde” o kişiyi kabul etmesi zorunluluğunu yüklemiştir. İstemi reddedilen kişi ortaklığa kabul davası açabileceği gibi yönetim kurulundan tazminat da isteyebilir.” şeklinde karar verilmiştir.
Somut olayda; davacı tarafından davaya konu edilen ve davalı …’dan Karamürsel Noterliği huzurunda 26 Temmuz 2012 tarih ve … yev. nolu kooperatif hisse devir sözleşmesi ile devralınan 270 numaralı üyeliğin devri için davadan önce davalı kooperatife yazılı başvuru yapılmadığı, dolayısıyla davacı tarafından 1163 sayılı yasanın 14. Maddesi ile kooperatif ana sözleşmesinin 17.maddeleri gereği üzerine düşen yazılı başvuruyu yapmadığının dosyaya gelen kooperatif kayıtları ve davacı vekilinin dosyaya sunduğu yazılı beyanından anlaşılması karşısında davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
Davacı taraf 05.05.2022 tarihinde başvuru yaptığını ancak reddedildiğini beyan ederek istinaf talebinde bulunmuş ise de; anılan başvurunun ilk derece mahkemesinin kararından sonra olduğu, ilk derece mahkemesinde anılan hususun ileri sürülmediği nazara alındığında 6100 sayılı yasanın 357/1.maddesi gereği ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen hususların istinaf aşamasında da ileri sürülemeyeceğinin anlaşılması karşısında davacı vekilinin anılan istinaf talebi incelenmemiştir.
2-Davalılar vekilinin istinaf talebinin incelenmesinde; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2.maddesine göre; müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur. Mevcut olayda davalılar yönünden ve talepler yönünden ret sebebi tek olduğundan tek bir vekalet ücretine hükmedilmesi yerindedir.
Gerekçeli karar başlığında; taraf vekillerinin adresinin yazılmaması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı ise de, bu eksiklik mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden eleştirilmekle yetinilmiştir.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, tarafların istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353-(1)-b)-1) maddesi uyarınca; Tarafların İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 189,15-TL harcın taraflardan ayrı ayrı alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
3-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcının hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların, istinaf eden taraflar üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf edenler tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf edenlere iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
8-Dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.11/12/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Katip …
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*