Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1992 E. 2023/2036 K. 07.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1992
KARAR NO : 2023/2036

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/05/2022
NUMARASI : 2019/367 Esas – 2022/240 Karar

DAVACI : … (T.C. NO: …) – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : ATILIM MÜHENDİSLİK ISITMA VE SOĞUTMA İNŞ. TAAH. SAN.VE TİC. LTD. ŞTİ. – …

DAVA TÜRÜ : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 09/09/2019

KARAR TARİHİ : 07/12/2023
KR. YAZIM TARİHİ : 29/12/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davacının, davalı şirketin 200 hisse üzerinden 100 hissesinin sahibi olduğunu, şirketin diğer hissedarının … ile birlikte şirketin kaşesi üzerine alacağı münferit imza ile şirketi temsil ve ilazama yetkili ortağı olduğunu, şirket ortaklarının kendi aralarında yaptıkları iş bölümü ile imalat ve diğer teknik işlerin davacı tarafından, mali konularda diğer ortak tarafından yürütüldüğünü, yapılan işlemler, alımlar, borçlanmalar, ödemeler konusunda davacıyı bilgilendirmediğini, aşırı borçlanmalardan dolayı haciz işlemlerine maruz kaldığını, ticari faaliyetlerde kar zarar dengesinin bozulmaya, şirketin sürekli zara etmeye ve serbest piyasada iş yapamaz hale geldiğini belirterek davalı şirketin feshi ile tasfiyesine, fesih ve tasfiye işlemlerini gerçekleştirmek üzere tasfiye memuru atanmasına, şirketin feshi ve tasfiyesi nedeniyle şirketin faaliyetleri sırasında müvekkilinin uğramış olduğu zararlar hakkında dava açma haklarının saklı tutulmasına, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket yetkilisi sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin her iki ortağının da şirket kaşesi üzerine atacakları münferit imza ile şirketi temsil ve ilzama yetkili olduklarını, şirket ortaklık yapısında yapılan son değişiklik sonrasında uzun yıllardır her iki ortağın eşit miktarda hisseye sahip olacaklarını, şirketin yaşadığı ekonomik sıkıntı sonrası mülkiyetine elden çıkarmak zorunda kaldığı işyerinde uzun süre faaliyet göstermiş olduğu, her iki ortağın birlikte uzun yıllar tam zamanlı olarak aynı ofiste çalıştığı, şirket tarafından borçlanmanın düşürülmesi ve şirket faaliyetlerinin sürdürülebilmesi açısından elden çıkarılan iki adet gayrimenkulün banka kredisi ile alındığını, kredilerin ödemeleri bittiğinde ilgili gayrimenkullerin bankalarda teminaten bırakılıp ihtiyaç anlarında banka kredileri kullanıldığını, ilgili kredi limitlerinin tanımlanması aşamalarında bankacılık düzenlemeleri gereği tüm şirket ortaklarının ilgili bankalarda imzalarının bulunduğunu, imzalar atılırken tüm bilgilendirmelerin yapıldığını, ekonomik sıkıntıların ortaya çıkmaya başladığı son yıllarda davacının yaşı ve bazı sağlık sorunları olduğunu belirmek suretiyle şirketin ortaklığından ayrılmak istediğini belirttiğini, kendisine ait hisselerin tarafınca herhangi bir bedel talep etmeksizin devir alınmasını istediğini, bu talebin kabul edilmediğini, imza yenilemesi yapılmaması dolayısıyla çalışılan bir çok banka yeni kredilenmelere kapıyı kapattığını, bankalara olan ödemelerin gecikmesi ile şirketin çek karnesi alımının engellendiğini, 2018 yılı içerisinde ülke genelinde patlak veren ağır ekonomik krizde şirketin yaşadığı ekonomik sıkıntının tavan yaptığını, çek ödemelerinin gerçekleştirilemediğini, gerçekleştirilemeyen çek ödemeleri sonrası firmalara gelen stoklarda bulunan fazla malzemelerin iadesi, gerek fatura karşılığı taahhüt yapmak suretiyle ve şahsı ve aile fertlerine ait tüm imkanları seferber ederek karşılıksız çekler ve diğer borçları ile ilgili bir takım ödemeler yapılmaya şirketin faaliyetini devam ettirmeye çalıştığını, çekler üzerinde münferit imza yetkisinden doyalı cezai yaptırımlar ile ilgili sorumluluğun kendisine yıkıldığını belirterek haksız ve yasal dayanaktan yoksun olarak açılan davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” … 1-Davanın Kabulü ile;
2-Kocaeli Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasındaki kayıtlı bulunan Atılım Mühendislik Isıtma ve Soğutma Sistemleri İnşaat Taahhüt San. Ve Tic. Ltd. Şti’nin TTK’nın 636/3 maddesi hükmü uyarınca haklı sebeple FESİH VE TASFİYESİNE,
3- Tasfiye işlemlerini başlatıp sonuçlandırmak üzere SMMM … TTK’nın 643.madde hükmü yollamasıyla aynı Kanunun 536/3.maddesi uyarınca şirkete tasfiye memuru olarak ATANMASINA, bu hususta kendisine yetki VERİLMESİNE,
4-Şirketin mali durumu ve yapılacak işin niteliğine göre gerekirse artırılıp eksiltilmek kaydıyla, tasfiye süreci devam ettiği sürece tasfiye memuruna toplam 5.000,00-TL ücret TAKDİRİNE, ücretin ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça KARŞILANMASINA,
5-Şirketin feshi ve tasfiyesine ilişkin mahkememiz kararının kesinleşmesine müteakip tasfiye memurunun görevinin kendisine TEBLİĞİNE,
6-Tasfiye masrafları olarak 1.500,00-TL’nin ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça KARŞILANMASINA,
7-Keyfiyetin karar kesinleştiğinde TESCİL VE İLANINA, tescil ve ilan masraflarının ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça KARŞILANMASINA … ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı istinaf dilekçesinde özetle; dava sürecinde bazı kararlar ve bilgi istemleri haricinde davalı şirkete duruşma günleri ile ilgili tebligatların yapılmadığını; masrafların davacı tarafından ödenmesi gerektiğini; tasfiye memuru olarak atanan … ile şirket muhasebecisi arasında geçmişten gelen bir uyuşmazlık bulunduğunu; bu durumun tasfiye sürecini olumsuz etkileyeceğinden yeni bir tasfiye memuru belirlenmesi gerektiğini beyan ile; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı tarafça, istinaf dilekçesine karşı cevap dilekçesi verilmemiştir.
DELİLLER: Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/05/2022 Tarih – 2019/367 Esas – 2022/240 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
DAVA; şirketin feshi istemine ilişkindir.

İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.

Dosyanın incelemesinde; davacının, davalı şirketin ortağı olduğu, şirketin mali durumunun bozularak borca batık hale geldiğini ve piyasada iş yapamadığını belirterek şirketin feshini talep ettiği, davalının şirketin ekonomik kriz nedeniyle zor durumda olduğunu, davacının şirket yönetiminden haberdar olduğunu, gerekli bilgilerin verildiğini, şirketin ekonomik zorluğa girmesinde davacının da sorumluluğunun bulunduğunu belirterek davanın reddini istediği, ilk derece mahkemesince bilirkişi heyetinden 27/11/2020 tarihli rapor ile 26/11/2021 tarihli raporun alındığı, şirketin borca batık olduğu ve ekonomik durumunun sürdürülebilir olmadığının tespit edildiği, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne, şirketin fesih ve tasfiyesine ve SMMM …’in tasfiye memuru olarak atanmasına karar verildiği, karara karşı davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık şirketin feshi koşullarının oluşup oluşmadığı noktasındadır.
Eldeki uyuşmazlıkta ilk derece mahkemesince bilirkişilerden rapor alındıktan sonra, şirketin borca batık olduğu, davalı şirketin ekonomik durumunun sürdürülebilir olmadığı ve amacına ulaşmasının mümkün olmadığı gerekçeleri ile şirketin fesih ve tasfiyesine karar verildiği görülmüştür.
1-Kamu düzeni yönünden yapılan istinaf incelemesinde;
Davalı şirket yetkilisi istinaf dilekçesinde duruşma günü tebligatı yapılmadığını ileri sürmüştür. Tebligatların incelenmesinde; dava dilekçesinin “…” adresine davalı şirket yetkilisine yapıldığı, ön inceleme davetiyesinin aynı adreste TK m.21/1. maddeye göre, 07/09/2020 tarihli duruşma günü tebligatının aynı adreste davalı şirket yetkilisine, bilirkişi raporlarının aynı adreste davalı şirket yetkilisine yapıldığı, davalı şirkete yapılan son tebligatın bilirkişi heyetinin 26/11/2021 tarihli bilirkişi raporunun tebliği olduğu ve duruşma gününün tebliğ parçasında 19/01/2022 olarak gösterildiği, daha sonra davalıya tebligat yapılmadığı ve 11/05/2022 tarihli duruşmada davalı yetkilisinin yokluğunda şirketin fesih ve tasfiyesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Eldeki dava basit yargılama usulüne tabi olup ilk derece mahkemesince de yargılama basit yargılama usulüne göre yürütülmüştür.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 316-322 maddeleri arasında basit yargılama usulü düzenlenmiştir. Ön inceleme ve tahkikat başlıklı 320/2.maddesinde; “Daha önce karar verilemeyen hâllerde mahkeme, ilk duruşmada dava şartları ve ilk itirazlarla hak düşürücü süre ve zamanaşımı hakkında tarafları dinler; daha sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder. Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder. Tarafların sulh olup olmadıkları, sulh olmadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanağa yazılır; tutanağın altı hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.”, hüküm başlıklı 321.maddesinde ise; “Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez.” hükmü yer almaktadır.
Basit yargılama usulünde; tahkikat işlemleri, HMK’nın 320. maddesindeki bazı önemli farklılıklar hariç, kural olarak yazılı yargılama usulüne göre yapılacaktır (320. maddenin gerekçesi). Basit yargılama usulünde tahkikatın sona ermesinden sonra (HMK. m. 184), sözlü yargılama için ayrıca gün tayin edilmez.
Bu açıklamalardan sonra eldeki uyuşmazlık incelendiğinde, her ne kadar basit yargılama usulünde sözlü yargılama aşaması yoksa da, ön inceleme duruşması tutanağı ile birlikte tahkikat duruşma gününün davalıya tebliğ edilmediği ve davalıya duruşmalara katılmadığı taktirde yargılamaya devam edilip yokluğunda karar verileceğinin ihtar edilmediği, bu hali ile davalının yokluğunda karar verilmesinin 6100 sayılı HMK’nın 27. Maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkının ihlali sonucunu doğurduğu anlaşılmaktadır.
Diğer yandan; 6102 sayılı TTK’nın 636-(3) maddesine göre; “haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.” hükmü bulunmaktadır. İlk derece mahkemesince bilirkişinin 29/04/2021 tarihli raporu hükme esas alınarak şirketin devamında ekonomik yarar kalmadığı ve şirketin amacını gerçekleştirmesinin imkansız hale geldiği gerekçesi ile anılan hükümde belirtilen davacı ortağın şirketten çıkarılması veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözümün olmadığı gerekçesi ile şirketin fesih ve tasfiyesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Ancak ilk derece mahkemesince şirketin diğer ortağının ihtarlı davetiye ile duruşmaya çağrılıp şirketin devamını isteyip istemediği sorulmamıştır. Yine 27/11/2020 tarihli bilirkişi heyet raporunda davalı şirketin Eylül 2020 tarihinde 57.865,00 TL fatura düzenlediği ve şirketin faaliyetinin devam ettiğinin söylenebileceğinin belirtildiği, davalı şirketin cevap dilekçesinde de yine şirketin faaliyetine devam etmeye çalıştığına dair ifadeler bulunmaktadır. İlk derece mahkemesince 6102 sayılı TTK’nın 636-(3) maddesinin bu kapsamda da değerlendirilmesi gerekmektedir.
Açıklanan bu nedenlerle, davalı şirket yetkilisi olan diğer ortağa şirketin devamını isteyip istemediği ve duruşmaya gelmediği takdirde yargılamaya devam edilip yokluğunda karar verileceği ihtarını içeren davetiye tebliğ etmek ve şirketin mali durumu ile faaliyetinin halen devam edip etmediği dikkate alınarak davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüm bulunup bulunmadığı tartışılarak oluşacak sonuca göre bir karar vermek üzere kararın kaldırılması gerekmiştir.
2-Kaldırma nedenine göre davalının diğer istinaf istemleri incelenmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesince kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalının; İlk derece mahkemesinin kararına ilişkin İstinaf Başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince kısmen ESASTAN KABULÜNE,
a-Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/05/2022 Tarih – 2019/367 Esas – 2022/240 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
b-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf Karar Harcının, talebi halinde ve ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
3-İstinaf eden tarafından yapılan İstinaf başvuru giderlerinin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından değerlendirilmesine,
4-Kararın, 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362-(1)-g) maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.07/12/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Katip …
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*