Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/1991
KARAR NO : 2023/2025
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :29/06/2022
NUMARASI :2021/614 Esas – 2022/355 Karar
DAVACI :İZMİT ÖZEL POLİKLİNİK SAĞLIK HİZMETLERİ TİCARET ANONİM ŞİRKETİ – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALI :KLS TIBBİ LABORATUVAR TEŞHİS TANI İŞÇİ SAĞLIĞI HİZMETLERİ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVA :Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :15/12/2021
KARAR TARİHİ :07/12/2023
KR. YAZIM TARİHİ :20/12/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı KLS Tıbbi Laboratuvar Teşhis Tanı İşçi Sağlığı Hizm. Ltd. Şti arasında 31/05/2018 tarihinde biyokimya hizmet alımı sözleşmesi imzalandığını, davalı tarafın sözleşmeye uygun davranmadığını, fahiş şekilde fiyatlandırma yapıldığını, sözleşmeye aykırı olarak dışarıdan hasta alındığını, davacının muhasebe kayıtlarına girmeden tetkikler yapıldığı ve hastanenin zarara uğratıldığını, şirketin hali hazırdaki yetkilisi tarafından 08/11/2021 tarihinde devralındığını, şirket devrinden sonra şirket adına hiç alınmayan hizmetlere karşılık faturalar kesildiğinin tespit edildiğini, davalı tarafından karşılanması gereken giderlerin davacı şirkete ödenmediğini, faturaların davalı şirket tarafından gerçeği yansıtmayacak şekilde tek taraflı olarak düzenlendiğini, davacı hakkında Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/340 Esas 2021/297 Karar numaralı 28/05/2021 tarihli kararı ile konkordato projesinin tasdik talebinin kabulüne karar verildiğini, bahsi geçen faturaların icra takibine konu edilmesi halinde davacı açısından telafisi güç ve imkansız zararlar doğacağından gerekirse mahkemece uygun görülecek teminat karşılığında faturaların icra takibine ve ihtiyati hacze konu edilmemesi için tedbir kararı verilmesi gerektiğini belirterek davalı şirket tarafından müvekkili şirket adına bugüne kadar düzenlenen tüm faturaların icra takibine ve ihtiyati hacze konu edilmemesi yönünde alacağın yüzde onbeşi kadar teminat göstermek suretiyle tedbir kararı verilmesine, davanın kabulü ile davalı şirket tarafından davacı şirket adına bugüne kadar düzenlenen tüm faturalar açısından borlu olmadığının tespitine, alacağın %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatının davalıdan alınan davacı tarafa verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı ile davacı borçlu arasında akdedilen sözleşme gereğince davalı firma davacı borçlu tarafın hastanesinde laboratuvar hizmeti verildiğini, sözleşme boyunca davalı firma sözleşme ile yüklendiği edimini yerine getirdiği ve hizmet verdiğini, buna istinaden davalı borçlu adına düzenlenen faturaların her ay kesildiği, davacı borçluya tebliğ edilmiş ve davalı borçlunun ticari defterlerine işlendiğini, davalıya ait ticari kayıtların incelenmesinde söz konusu faturaların davalıya elektronik olarak tebliğ edildiğinin ortaya çıkacağını, davacı tarafın ticari defterlerinin incelenmesi sonucu davaya konu faturaların davacı tarafça defterlerine işlendiğinin ortaya çıkacağını, davacının iddia ettiği gibi fahiş şeklide herhangi bir fiyatlama yapılmadığını, aradaki sözleşmeye göre fiyatlandırma yapıldığını, faturalandırma davacı tarafın her ay davalıya gönderdiği test sayısı ve niteliğine ilişkin listeye göre yapıldığını, davacı borçlu davalı firmaya borçlu olduğunu kabul ettiğini belirterek; öncelikle tedbir kararının kaldırılmasını, davanın reddine, davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere tazminatın alınarak taraflarına ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… 1-Davanın REDDİNE,
2-İhtiyati tedbirin kaldırılmasına,
3-İhtiyati tedbir kararı uygulanmış olmakla 1.250.319,96 TL üzerinden hesaplanacak %20 oranındaki tazminatının davacıdan alınıp davalıya verilmesine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulduğunu, bilirkişi raporunda şirketin uğradığı zarar tespit edilememesine rağmen yerel mahkemenin itirazları değerlendirmediğini, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin incelenmediğini, hükmedilen %20 tazminatın haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili tarafından istinaf başvurusuna karşı cevap dilekçesi verilmemiştir.
DELİLLER:Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/06/2022 tarih, 2021/614 Esas – 2022/355 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava;faturaya dayalı borçtan dolayı menfi tespit istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince toplanan deliller ve yapılan yargılama sonunda;”…Tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde;taraflar arasında davalı firma tarafından davacı borçlunun hastanesinde laboratuvar hizmeti verilmesine ilişkin sözleşme akdedildiği, davalı tarafından düzenlenen faturaların davacının ticari defterinde yer aldığı ,sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan yasanın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın münderecatından söz edildiği, faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer aldığı, faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlı olup (VUK.m.230). dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı taktirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesinin bu hususları yazılı delil haline getirmeyeceği, faturaya itirazın, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılması gerektiği, sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olacağı, (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) TTK’nın 23/2. maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını HMK’nın 222. maddesi (TTK’nın 84. ve 85. maddeleri) uyarınca ispatlamış olacağı (Yargıtay 23 HD nin E: 2014/4862,K:2015/2901 sayılı ilamı), davacının herhangi bir iade faturası düzenlemediği , davalının sözleşmeye aykırı davrandığı ispatlanamadığından davanın reddine karar verilerek ihtiyati tedbirin kaldırılmasına, ihtiyati tedbir kararı uygulanmış olmakla 1.250.319,96 TL üzerinden hesaplanacak %20 oranındaki tazminatının davacıdan alınıp davalıya verilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklindeki gerekçeyle davanın reddine, ihtiyati tedbirin kaldırılmasına, ihtiyati tedbir kararı uygulanmış olmakla 1.250.319,96-TL üzerinden hesaplanacak %20 oranındaki tazminatının davacıdan alınıp davalıya verilmesine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla yükümlüdür.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesine göre; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklindedir.
Menfi tespit davasında da anılan Yasa hükümlerindeki ispat yüküne ilişkin kuralın uygulanması gerekir. Buna göre, menfi tespit davasında ispat yükü kural olarak alacaklı olduğunu iddia eden tarafa yani davalıya düşer. Ancak davalının alacağı senede dayanıyorsa ispat yükü yer değiştirerek senetten dolayı borçlu olmadığını iddia eden davacı tarafa düşer (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2017/3521 Esas 2019/1844 Karar sayılı ilamı).
İddia ve savunmaya dayanak gösterilen ve mahkemenin karar vermesinde etkili olacak olgulardan hangisinin kim tarafından ispat edileceği hususu ispat yükü kavramıyla ilgilidir. İspat yükünün ne şekilde dağılacağına ilişkin genel kural 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguları ispatla yükümlüdür.”
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlığını taşıyan 190. maddesinin 1. fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmış; 2. fıkrada ise, karinelerin varlığı hâlinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Buna göre;
“(1)İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
İspat yükü üzerine düşen taraf ancak ispata “elverişli” deliller ile iddiasının haklılığını kanıtlayabilir. Kanun koyucu HMK’nın 200. maddesinde belli miktarın üzerindeki uyuşmazlıklar yönünden bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukukî işlemlerin senetle ispatını zorunlu kılmış ve bu miktar dâhilinde kalan bir alacağın takdiri delillerle ispatına imkân vermemiştir. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.09.2021 tarihli ve 2017/(19)11-936 E., 2021/1090 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.
Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/4521 E. 2016/549 K. sayılı ilamı; “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/062003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Faturalar ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.)….Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)…Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir..” şeklindedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir.
Somut olayda; taraflar arasında 27.06.2018 tarihinde kurulum aşamasındaki Özel Kocaeli Hastanesinde tıbbi laboratuvar kurulması ve işletilmesine yönelik “ortak girişim” sözleşmesi imzalandığı, söz konusu sözleşme uyarınca davalı Kls Tıbbi Laboratuvar Teşhis Tanı İşçi Sağlığı Hizmetleri Ticaret Limited Şirketinin gerekli cihaz ve malzemeleri temin etmek suretiyle Hastane bünyesinde bir analiz laboratuvarı kurmayı ve 5 yıl süreyle işletmeyi üstlendiği,teknik elemanların ve laboratuvar mesul müdürü doktorunun özlük haklarının Hastane tarafından karşılanacağının kararlaştırıldığı,ücretlendirme esaslarının düzenlendiği 5. Maddesinde, KLS’nin rutin laboratuvar testlerini SUT üzerinden ücretlendireceğinin, “dış laboratuvar” olarak nitelenen testlerin ise bu kapsam dışında olacağının, dış laboratuvar test ücretlerinin, üç büyük laboratuvar fiyatlarının ortalamasının esas alınacağının ve patoloji testlerinin SUT üzerinden %15 iskonto uygulanmak suretiyle belirleneceğinin öngörüldüğü görülmüştür.
Dosyada SMMM bilirkişisinden alınan 07.06.2022 tarihli raporda tarafların 2019-2020-2021 yıllara ait ticari defterlerinin incelendiği, defterlerin elektronik ortamda tutulduğu, usulüne uygun olarak tutulduğu,muhasebe kayıtlarının taraflar arasındaki ticari ilişkiyi açıklayıcı mahiyette yapıldığı, alış faturaları ve yapılan ödemelerin davacı defterlerine detaylı şekilde kaydedildiği,dava konusu dava konusu oluşturulan faturaların da davacı ve davalı defterlerinde birebir kayıtlı olduğu, davacı defterlerinde 2021 yılı sonu itibariyle gözüken bakiyenin davalı lehine 2.314.955,31-TL, davalı defterlerinde 2021 yılı sonu itibariyle gözüken bakiyenin davalı lehine 2.314.324,28-TL olduğu tespit edilmiştir.
Bu durumda davalı tarafından davacı yana düzenlene faturaların taraflar arasındaki sözleşmeler gereğince düzenlendiği, davacı tarafın faturalara süresinde itiraz etmediği,faturaların iade edilmeksizin defterle işlendiği, tarafların kayıtlarının davalı tarafından düzenlenen birbirini teyit ettiği ve ödeme iddiasının ileri sürülmemesi karşısında mahkemece yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.
Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın somut olayın özelliklerine uygun olarak belirlendiği, yargılamanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilen usullere uygun olarak yürütüldüğü, taraflarca gösterilen hükme etki edecek delillerin usulüne uygun olarak toplandığı, tüm dosya kapsamından; karar gerekçe içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde mahkemece delillerin takdirinde ve yasa kurallarının olaya uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediği, kararda kamu düzenine aykırı herhangi bir husus bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Dosya kapsamında resen yapılan inceleme sonucu ise;6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi, 7036 sayılı Kanun’un 3. madde 14-16. fıkralarda; tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarının Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği, Adalet Bakanlığı Bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin yargılama giderlerinden sayılacağı, yine bu madde uyarınca arabuluculuk bürosu tarafından yapılması gereken zaruri giderlerin anlaşmaya varılamaması halinde ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanacağı düzenlendiği halde, Devlet bütçesinden karşılanan zorunlu arabuluculuk ücreti ile ilgili bir karar verilmemesi hatalıdır.
Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle esastan reddine, yerel mahkemenin kararının kamu düzeni nedeniyle kaldırılmasına dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir hususta bulunmadığından; dairemizce davanın esası hakkında HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere ;
1-Davacının ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle ESASTAN REDDİNE, kamu düzeni nedeniyle Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/06/2022 tarih, 2021/614 Esas ve 2022/355 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince, KALDIRILMASINA,
YENİDEN YARGILAMA YAPILMASI GEREKMEDİĞİNDEN AŞAĞIDAKİ ŞEKİLDE HÜKÜM KURULMASINA,
a)Davanın REDDİNE,
b)İhtiyati tedbirin kaldırılmasına,
c)İhtiyati tedbir kararı uygulanmış olmakla 1.250.319,96 TL üzerinden hesaplanacak %20 oranındaki tazminatının davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
ç)Alınması gerekli 80,70-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 21.352,34 TL harcın mahsubu ile artan 21.271,64-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
d)Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 76.561,21 -TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
e)Davacı tarafından yapılan masraflarının davacının üzerinde bırakılmasına,
f)HMK 120. maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından karar kesinleşene kadar yapılacak masraflar mahsup edilerek arta kalan miktar olduğu taktirde karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
g)6325 sayılı HUAK’ın 18/A-11 maddesi uyarınca, suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00-TL arabuluculuk giderinin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
2-İstinaf incelemesi yönünden harç ve yargılama masrafları;
a)İstinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından, istinafa gelirken peşin alınan 80,70-TL’nin mahsubu ile kalan 189,15-TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302/5 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
c)İstinaf eden tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
ç)İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
d)İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
3-6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; kararın Dairemizce taraflara tebliğine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ilamın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne TEMYİZ yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.07/12/2023
…
Başkan …
¸e-imzalıdır
…
Üye …
¸e-imzalıdır
…
Üye …
¸e-imzalıdır
…
Katip …
¸e-imzalıdır
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*