Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1989 E. 2023/2062 K. 11.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :2022/1989
KARAR NO :2023/2062

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :29/06/2022
NUMARASI :2021/109 Esas – 2022/352 Karar

DAVACILAR :1- … (T.C. NO: …) – …
2- … (T.C. NO: …) – …
VEKİLİ :Av. …- …
DAVALI :… – …
VEKİLİ :Av. … – …

DAVA :Menfi Tespit
DAVA TARİHİ :24/09/2017
KARAR TARİHİ :11/12/2023
KR. YAZIM TARİHİ :11/12/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı … aleyhine, Kocaeli 5. İcra Dairesinin 2016/9624 Esas nolu dosyası ile İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı İcra Takibi ve yine Kocaeli 5. İcra Dairesinin 2016/9945 Esas nolu dosyası ile ilamsız takip açıldığını işbu takip dosyalarının kesinleştiğini, dosyaya dayanak olarak sunulmuş sözleşmede çok ciddi eksiklikler ve usule aykırılıkların mevcut olduğunu, ayrıca davacının, takip dayanağı asıl kredi borç ilişkisine ipotek vermek veya kefil olmak iradesi hem olmamasına ve hem de irade beyanının usuli eksiklikleri olmasına rağmen işbu borçlandırma, kefalet ve ipotek işlemlerinin yapıldığını, davacının damadı olan … (… TC) adlı şahsın davacı …’ye yıllarca hürmet gösterdiğini, saygılı davrandığını ve davacının saygısını ve güvenini kazandığını, davacının gözünde hep saygıdeğer, dürüst ve akıllı bir insan olarak yer ettiğini, davacının çok sevdiği damadı … tarafından, işlerinin kötü gittiği ve (… ili, … ilçesi, … Mahallesi … Ada … Parselde kayıtlı arsa vasıflı taşınmaz üzerindeki üç katlı bina) evi satmaları ve kendisine bu evin parasından, eşinin de kızları olması hasebiyle miras payından mahsup edilmek üzere bir miktar para vermeleri halinde maddi durumlarını düzeltebileceğini, sonrasında yine kendilerine bu borcunu ödeyebileceğini, bunun için gerekirse kendisinin eve müşteri bulabileceğini söylediğini, bunun üzerinden çok bir zaman geçmeden, eve müşteri bulduğunu söyleyen …’ın, bunun için bankaya ve tapuya gitmemiz gerekiyor demesi üzerine 2014 yılı Ekim veya Kasım ayları olarak davacı tarafından telaffuz edilen bir tarihte, (araçla gittiği ve o mahalleri tanımadığı için) hangi ilçe olduğunu dahi bilmediği bir yerde bir banka şubesine ve sonrasında da oradan Derince Tapu Sicil Müdürlüğüne gittiklerini, davacıya buralarda bir dizi evraklara imza attırıldığını, … tarafından bu imzaların “evin müşterisi tarafından kredi kullanılacak, o nedenle gerekiyor” denildiğini, davacı …’nin bu kredi ve ipotek işlemlerinden kesinlikle haberi olmadığını ve dolayısıyla da ne yazılı ne de sözlü olarak bu işlemlere herhangi bir şekilde muvafakati olmadığını, ancak davalı bankanın Derince Tapu Sicil Müdürlüğüne yazmış olduğu bila tarih ve bila sayılı ipotek tesisi konulu yazısının son satırında “Kefalet ya da Kişisel güvence sağlayan diğer sözleşmelere ilişkin 6098 sayılı Borçlar Kanununun 581 ila 603. maddeler kapsamında belirtilen hususlar tarafımızca yerine getirilmiştir. Söz konusu hususlara ilişkin tüm hukuki sorumluluk bankamıza aittir.” denmek suretiyle bu muvafakat varmış gibi Tapu Sicil Müdürlüğüne bilgi verildiğini, üzerinden uzunca bir zaman geçmesine rağmen, evin satışı için kendisine gelinmediği için …, …’a evin satışı ile ilgili ne yaptığını sormuş ve bunun üzerine de … “evin satışına gerek kalmadı, durumları düzelttim” demiştir. …’a da çok güvenen müvekkili tarafından bu … fazlaca üstelenmediğini ve art niyet aranmadığını, aradan 2 yıl civarında bir süre geçtikten sonra müvekkili, çocuklarının çokça icra takibine düşen ve düşmeyen borçları bulunduğu için evini satmayı düşündüğünü …’a açtığını, evvelce hemen müşteri bulan … da kendisine bu konuda yardımcı olabileceğini, elinden geldiği kadarıyla bir alıcı bulabileceğini beyan ettiğini ve …’den kısa bir süre vermesini istediğini, bir süre sonra …’yi arayan …, ev için bir alıcı bulduğunu, kişinin evi alırken kredi kullanacağını, bunun için de evin malikinin (yani …) nin bankaya gelip … vermesi gerektiğini söylediğini, bunun üzerine …, …’ye, gün bildireceğini ve Banka ve Tapu işlemlerini birlikte gidip yapacaklarını söylediğini, müvekkilinin yine kendi aracıyla bir önceki seferdeki gibi alan …, müvekkili …’yi Halkbank Darıca Şubesine, Eşi … ile birlikte götürdüğünü, evin satılacağını bilen … ve …, bir dizi imzalar attırılarak sonrasında yine evlerine bırakıldıklarını ancak uzun süre ses çıkmamış olmasından dolayı …’a evin satışını sorduklarında … bu kez, “Evi almayı düşünen kişinin vazgeçtiğini, yeni müşteri bulacağını” söylemiştir. İradesi fesada uğratılan ve uygun eş rızası alınmadan kayıtlarına ipotek konan, …’ye ait … ili, … ilçesi, … Mahallesi … Ada … Parselde kayıtlı arsa vasıflı taşınmaz üzerindeki üç katlı binanın kayıtlarına işlenen ipoteğin, uygun bir eş rızası alınmaksızın belirlenen, ilk kredi sözleşmesindeki kefalet ve takip dosyasındaki sözleşmede geçen 650.000 TL müteselsil kefaletin, işbu işlemlere dayanak olarak alınan irade beyanlarının, işbu kredi, kefalet ve ipotek sözleşmelerine dayanılarak açılan Kocaeli 5. İcra Dairesinin 2016/9624 Esas sayılı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip dosyasının ve yine aynı kredi sözleşmesine dayanılarak, bahsi geçen ipotek dosyasındaki alacak ile ilişkilendirilmiş bulunan Kocaeli 5. İcra Dairesinin 2016/9945 Esas nolu İcra Takip dosyasının, iptalini ve davacının bahsi geçen kişinin kredilerinden kaynaklı olarak, asıl borçlu, kefil veya üçüncü kişi lehine ipotek veren sıfatları başta olmak üzere, sair sıfatlarla borçlu ve yükümlü olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddialarının asılsız olduğunu davalı bankanın …’ tan olan alacağına kavuşamadığından … aleyhine Kocaeli 5. İcra Müdürlüğü’nün 2016/9624 E.s ayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip başlattığını, …ipotek veren olduğundan icra emri 20/09/2016 tarihinde bizzat …’ye tebliğ edildiğini, kıymet takdir raporu da 20/10/2016 tarihinde bizzat …’ye tebliğ edildiğini hatta … tarafından kıymet takdirine itiraz edildiğini, Kocaeli 1. İcra Hukuk Mahkemesi 2016/603 Esas sayılı dosyasında davanın hala derdest olduğunu, bunun yanında taşınmazın alacağı karşılamaması durumunda davalının zarara uğramaması açısından tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla davalı Kocaeli 5. İcra Müdürlüğü’nün 2016/9945 E. Sayılı dosyası ile … ve kefili … aleyhine ilamsız takip başlatılmış olduğunu, ödeme emrinin davacıya tebliğ edildiğini ancak tarafların hiç bir itirazının olmadığını, yani davacının iddia ettiği gibi memurların eve gelmesi ile haberdar olmadıklarını, davacıların takiplerden haberdar olmadığı iddiaları tebligatlardan da anlaşılacağı üzere asılsız olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince;”…Davanın KISMEN KABULÜ ile, … ili, … ilçesi … mah. … ada … parselde kayıtlı taşınmazın 23.11.2021 tarihli harita mühendisi bilirkişisi …’nın raporunun 4.sayfasında kırmızı renkle işaretlenen bölümdeki ipoteğin fekkine, tahsil edilen 256.000,00TL nin davalıdan alınıp davacılara verilmesine, Fazlaya ilişkin talebin reddine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmaza ipotek şerhi konulması için eşin rızasının bulunduğunu ipotek bedelinin iadesine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ipoteğe konu taşınmazın arsa niteliğinde olduğu arsa üzerindeki yapının kanuna aykırı yapı olduğu için hukuken yok hükmünde olduğundan ve yıkılması gerektiğinden verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, ipotekli taşınmaz hakkında ihalenin feshi davası görülmüş olduğunu kararın kesinleştiğini, taraflarınca kabul manasına gelmemekle birlikte ipotekli taşınmazdaki bağımsız bölümlerden sadece birinin aile konutu olduğu tespit edilmiş olmasına rağmen ipoteğin fekkine ve ihale bedelinin tamamının iadesine karar verilmesinin davalı bankanın zarara uğramasına sebep olduğunu belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili tarafından istinaf başvurusuna karşı cevap dilekçesi verilmemiştir.
DELİLLER:Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/06/2022 tarih, 2021/109 Esas – 2022/352 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; menfi tespit ve ipoteğin kaldırılması istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davalının, dava dışı … ile davacı … aleyhine Kocaeli 5. İcra Müdürlüğü’nün 2016/9945 Esas sayılı ilamsız icra takip dosyasında genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacak için, Kocaeli 5. İcra Müdürlüğü’nün 2016/9624 Esas yeni Kocaeli İcra Müdürlüğünün 2019/171888 esas sayılı dosyası) sayılı takip dosyası (dava dışı borçlu … hakkında) ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlattığı, davacıların, dava dışı … ile banka çalışanlarının kendilerini ev kredisi kullanıldığı şeklinde aldattıklarını, ipoteğin aile konutuna konulduğu ve genel kredi sözleşmesindeki kefalet beyanı ile eş rızasının geçerli olmadığı gerekçesi ile eldeki dava ile ipoteğin fekki, kefaletin iptali ve menfi tespit istemlerinde bulundukları, davalının davanın reddini istediği, mahkemece davanın reddine karar verildiği, dairemizin 2020/320 esas 2021/99 karar sayılı ilamı ile; “…4721 sayılı TMK’nın 194-(1) maddesine göre; eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Mahkemece ipotek konulan taşınmazın tapuda arsa vasfında olması nedeni ile aile konutu olmadığı kabul edilmiş ve eş rızasına gerek olmadığı gerekçesiyle ipoteğin fekki yönünden de davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma yeterli değildir.
İpotek tesis edilen taşınmaz arsa vasfında ise de, belediyeden taşınmazda bulunan bina için verilmiş ruhsatların istenmesi, davacılar üzerinde aile konutu olan ev olduğunu belirtmiş olmalarına göre, mahkemece bankada ipotek tesis edilmeden önce ekspertiz görevlendirilip görevlendirilmediğinin araştırılması, varsa ekspertiz raporlarının getirtilmesi, taşınmaz başında keşif yapılarak taşınmazda ipotek tesis tarihinde ve halen tarafların aile konutu olarak kullandıkları bağımsız bölüm olup olmadığının belirlenmesi, uzman bilirkişilerden “Aile konutu” olarak kullanılan bölümün kroki ve harita üzerinde işaretlenmesinin istenmesi, aile konutu olarak kullanılan bu bölümün değerinin belirlenip, bu bölümle sınırlı olacak şekilde ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesi gerekir (Yargıtay 2. H.D. 18/11/2020 tarih, 2020/5019 E. 2020/5861 K., Yargıtay 2. H.D. 04/03/2020 tarih, 2020/1075 E. 2020/1788 K.).” gerekçesiyle anılan kararın kaldırılmasına karar verilmiş, mahkemece anılan eksiklikler giderildikten sonra ipotekli taşınmazın satılması nedeniyle davacıların aile konutunun satılması nedeniyle davalıdan 256.000,00 TL’nin tahsiline karar vermiş, karara karşı davalı vekili istinaf talebinde bulunmuştur.
Türk Medeni Kanunun 194. madde hükmü ile eşlerin fiil ehliyetine getirilen sınırlama aile konutuna şerhin konulması ya da konulmaması koşuluna bağlanmadığı gibi işlem tarafı olan üçüncü kişinin iyi niyetli olup olmamasının da herhangi bir önemi bulunmamaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 194/1. maddesine göre, “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutun devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Bu madde hükmü ile aile konutu şerhi “konulmuş olmasa da’ eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır.
Sınırlandırma aile konutu şerhi konulduğu için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Zira dava konusu taşınmaz şerh konulmasa dahi aile konutudur. Eş söyleşiyle şerh konulduğu için aile konutu olmamakta aksine aile konutu olduğu için şerh konulabilmektedir. Bu nedenle aile konutu şerhi konulduğunda, konulan şerh “kurucu” değil açıklayıcı” şerh özelliğini taşımaktadır.
Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, “emredici” niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak “belirli olan” bir işlem için verilebilir.
Türk Medeni Kanunun 193. hükmü ile eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle olan hukuki işlemlerinde özgürlük alanı tanınmış olmakla birlikte Türk Medeni Kanununun 194. madde hükmü ile eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü, “aile birliğinin korunması” amacıyla sınırlandırılmıştır. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça” aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Bu cümleden hareketle, aile konutunun maliki olan eş, aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde, aile konutunun ipotek edilmesi gibi tek başına” bir hakla sınırlandıramaz. Bu sınırlandırma “ancak diğer eşin açık rızası alınarak” yapılabilir.
Türk Medeni Kanununun 194. maddesi yetkili eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörmemiştir. Bu nedenle söz konusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak dahi verilebilir. Ancak maddenin ifadesinden de anlaşılacağı üzere, iznin “açık” olması gerekir (Mustafa Alper GÜMÜŞ, Türk medeni Kanununun Getirdiği Yeni Şerhler; Vedat Kitapçılık, İstanbul 2007, Birinci Basından İkinci Tıpkı Bası, s. 41-42).
Her ne kadar ipotek doğrudan doğruya aile konutundan faydalanma ve oturma hakkını engellemiyorsa da, hak sahibi eşin kötü niyetli ve muvazaalı işlemleri ile aile konutunun elden çıkarılma tehlikesi nedeniyle ipotek işlemine diğer eşin “açık rızası” şarttır.
Somut olayda; Dosyaya sunulan 23.11.2021 tarihli ve 30.03.2022 tarihli fen bilirkişisi raporlarında taşınmazın davacı … adına kayıtlı olduğunun bildirildiği, ancak taşınmaz üzerindeki şerhlerde tescile yönelik 03.11.2021 tarihli Kocaeli İcra Müdürlüğünün 2019/171888 sayılı yazısının olduğu görülmektedir. Yine dosyaya alınan Kocaeli İcra Müdürlüğünün 2019/171888 sayılı dosyasında bulunan evraklara göre, dava konusu taşınmaz için yapılan ihalenin feshi için açılan ihalenin feshi davasının Kocaeli 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 2020/339 esas 2021/8 karar sayılı kararı ile reddedildiği, anılan kararın istinaf ve temyiz incelemesinden geçerek 27.09.2021 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Mahkemece dava konusu taşınmazın aile konutu olduğu kabul edilerek ipoteğin kaldırılmasının gerektiği, ancak taşınmazın satışının yapılmış olması nedeniyle taşınmaz bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmişse de; ipotek tesis edilen taşınmazın, dava tarihinden önce “ipoteğin paraya çevrilmesi” yolu ile yapılan takip sonucu 23.09.2020 tarihinde cebri ihale ile satıldığı, ihalenin feshi için açılan davanın reddedilerek 27.09.2021 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Taşınmazın mülkiyeti cebri icra ile satılmakla, tapu kütüğüne tescil edilmemiş bile olsa mülkiyet ihalenin yapıldığı andan itibaren alıcıya geçmiştir (TMK. md. 705/2). Bu itibarla dava konusu taşınmaz üzerindeki ipotek, işlevini yerine getirmiş ve hukuken ortadan kalkmıştır. Varlığı karar tarihinden önce sona ermiş olan ipoteğin kaldırılmasına karar verilemez. Bu halde davanın konusu kalmamıştır. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2015/11254 esas 2015/12664 karar sayılı ilamı, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2013/20421 esas 2013/25230 karar sayılı ilamı) Bu nedenle ipoteğin kaldırılması talebi yönünden dava konusuz kaldığından bu talep yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilip dava tarihi itibariyle yargılama giderleri yönünden tarafların haklılık durumlarına göre yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekirken ipoteğin kaldırılması talebinin yanılgılı olarak değerlendirilerek menfi tespit talebi gibi değerlendirilerek taşınmaz bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesi hatalıdır.
Mahkemece kaldırma kararı doğrultusunda davalı bankadan ekspertiz raporu dosyaya alınmış, taşınmaz başında keşif yapılmıştır. Dosyaya banka tarafından sunulan 27.10.2014 tarihli ekspertiz raporunda davaya konu edilen taşınmaz üzerinde yapının bulunduğu, yine anılan binanın belediyeden gelen yapı ruhsatına göre 05.08.1994 tarihinde yapı ruhsatının alındığı görülmektedir. Yapılan keşif esnasında davacıların zemin katta ikamet ettikleri davacıların beyanından anlaşılmış, gerçekten de dosyaya alınan mernis adres kayıtlarına göre davacıların 03.04.2010 tarihinden itibaren dava konusu taşınmazda ikamet ettikleri 30.03.2022 tarihli fen bilirkişisinin raporuyla da doğrulanmıştır. Dosyaya sunulan belgelerden, davacı …’nin ipotek yönünden muvafakatının olmadığı, muvafakat belgesinin kefalet yönünden olduğu, dolayısıyla 4721 sayılı yasanın 194. maddesindeki açık rızanın mevcut olayda gerçekleşmediği de anlaşılmıştır. Bu durumda davaya konu edilen … ili … İlçesi … Mahallesi … ada … parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binanın zemin katında bulunan 110m2’lik kısmın davacıların aile konutu olduğu, ipotek tarihi itibariyle de aile konutu olduğu anlaşıldığından, binanın zemin kısmı yönünden davacıların dava tarihi itibariyle haklı oldukları anlaşıldığından ipoteğin kaldırılması talebine yönelik talep yönünden yargılama giderlerinden davalının sorumlu olduğu anlaşılarak ve dosyada toplanacak başka delil olmadığından ilk derece mahkemesinin kararının bu gerekçelerle kaldırılmasına, istinafa sadece davalının geldiği, göz önüne alınarak kazanılmış haklar göz önüne alınarak, dosyada toplanacak başka delil bulunmadığından 6100 sayılı yasanın 353/1-b-2 maddesi gereği yeniden hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenlerle kabulüne, yerel mahkemenin kararının kaldırılmasına, dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus da bulunmadığından; dairemizce davanın esası hakkında HMK’nın 353-(1)-b)-2) madde gereğince hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalının İSTİNAF BAŞVURUSUNUN KABULÜNE;
1-)Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/06/2022 tarih, 2021/109 Esas – 2022/352 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, HMK’nın 353-(1)-b)-2) maddesi gereğince YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
a-İpoteğin kaldırılması yönündeki talep yönünden davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından bu talep yönünden KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
b-Diğer talepler yönünden davanın REDDİNE,
c-Alınması gerekli 17.487,36-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 11.233,58-TL harcın mahsubu ile kalan 6.253,78-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
d-Davacılar kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 40.400,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
e-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 61.100,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
f-Davacılar tarafından yapılan ‭11.264,98‬-TL harç, 419,90 TL keşif harcı, 536,50-TL müzekkere ve tebligat gideri, 1.400,00-TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 13.621,38-TL yargılama giderinin davanın kabul edilen kısmına göre belirlenen 5.364,73-TL’nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
g-Davalı tarafından yapılan 25,00-TL müzekkere ve tebligat giderinin davanın reddedilen kısmına göre belirlenen 15,15-TL’nin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
h-HMK 120. maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından karar kesinleşene kadar yapılacak masraflar mahsup edilerek arta kalan miktar olduğu taktirde karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
2-)İstinaf incelemesi yönünden harç ve yargılama masrafları;
a-İstinaf Kanun Yoluna Başvuru harcının hazineye irad kaydına,
b-İstinaf Karar Harcının talep halinde ilk derece mahkemesince davalıya iadesine,
c-Davalı tarafından yapılan 220,70-TL İstinaf Kanun yolu masrafı ile 120,50-TL posta masrafı olmak üzere toplam 341,20-TL’nin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
ç-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
d-Davalının yatırdığı istinaf gider avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince davalıya iadesine,
e-Kararın 6100 sayılı HMK’nın’nın 359-(4) maddesi uyarınca temyizi kabil kararın Dairemizce taraflara tebliğine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içerisinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne TEMYİZ yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.
11/12/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Katip …
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*