Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1734 E. 2023/1724 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :2022/1734
KARAR NO :2023/1724

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :25/05/2022
NUMARASI :2018/576 Esas – 2022/458 Karar

DAVACI :… – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALI :EMİRSAN ENVEROĞULLARI MÜHENDİSLİK İNŞAAT PETROL ÜRÜNLERİ SANAYİ TURİZM TİCARET LTD. ŞTİ. – …
VEKİLİ :Av. …- …

DAVA :Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :17/07/2018
KARAR TARİHİ :26/10/2023
KR. YAZIM TARİHİ :26/10/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı aleyhine davalı Emirsan Enveroğulları Müh. İnş. Pot. Ürün. San. Tur. Tic, Ltd. Şti. tarafından Anadolu 23. İcra Müdürlüğü 2017724041 E. sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine yönelik takip başlatıldığını, davacının takibe konu çeke istinaden herhangi bir borcu olmadığını, davacı şirket yetkilisi davalı şirkete olan borcu karşılığında davaya konu olan çeki keşide ettiği iddia olunduğunu, fakat taraflar arasında ticari bir ilişki olmadığı gibi, davacının davalı şirkete karşı herhangi bir borcu bulunmadığını, ayrıca çek üzerindeki imza davacı şirket yetkilisi …’ye ait olmadığından bir bağlayıcılığı da olmadığını, çekteki imzanın davacı şirket yetkilisi …’ye ait olmadığının tespit edilmesi için uzman bilirkişi incelemesi yapılmasını talep ettiklerini, davacının İstanbul Anadolu 23. İera Müdürlüğü 20177240411 F. sayılı dosyasında borçlu olmadığının tespiti için huzurdaki dava ikame edildiğini, bu nedenlerle davanın kabulüne, çekin üzerindeki imzanın davacı şirket yetkilisi … olmadığının tespitine, İstanbul Anadolu 23. İcra Müdürlüğü 2017/2404 E. sayılı dosyası nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, kötü niyetli olarak icra takibi yaptığı sabit olan davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere haksız icra tazminatına hükmedilmesine talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı, davalı firma ile ticari ilişkisi olmadığını ve borcu olmadığını belirttiğini, davasının kabulünü istediğini, ancak zaten davaya konu çek kontrol edildiğinde; çekin davacı tarafından … adlı kişiye düzenlendiğini, … adlı şahıstan da ciroyla davalıya geçtiği ve davalının yetkili hamil olduğunun apaçık görüldüğünü, dolayısıyla davalı davacı ile değil, … ile arasındaki ilişki sebebiyle çeki aldığını, bu nedenle davacının, İstanbul Anadolu 7. İcra Ceza Mahkemesi’nin 2017/412 E. sayılı dosyasında sehven yazıp sonradan düzelttikleri beyanlarına dayanarak, davalı ile ticari ilişkisi olmadığı yönünde iddialarda bulunmasının hiçbir anlamı olmadığını, çünkü davacı zaten çeki davalı firmaya değil,… a verdiğini, davacının … ile aralarında olan ilişki ise davalıyı zaten bağlamadığını, davalının iyi niyetli hamil durumunda olduğunu, davalı davaya konu çeki İstanbul Anadolu 23. İcra Müdürlüğünün 2017/24041 E. sayılı dosyası ile icra takibine koyduğunu, davacı borca ve imzaya itiraz etmediğini, bu konu ile ilgili bu zamana kadar herhangi bir girişimde bulunmadığını, davalı daha sonra davacı firmanın yetkilisi … hakkında karşılıksız çek keşide etmek suçundan şikayetçi olduğunu, bu dava da halihazırda İstanbul Anadolu 7. İcra Ceza Mahkemesinin 2017/412 E. sayılı dosyası ile görüldüğünü, davacı icra cezadaki yargılamanın uzaması ve alacağı cezanın gecikmesi için kötü niyetli olarak iş bu menfi tespit davasını açtığını ve imza itirazında bulunduğunu, dolayısıyla davacının iddialarının gerçeğe aykırı olduğu ve yargılamayı uzatmaya matuf olduğu açıkça ortada olduğunu, bu nedenle de davanın reddi gerektiğini, davacı, davasını açarken çeki düzenlediği …’ı, davalı olarak göstermesi gerekirken usule aykırı dava açtığını, öte yandan davacı davasını süresinde açmadığını, hakkı zaman aşımına uğradığını, bu nedenlerle davacının davasının reddine, haksız ve kötü niyetli olan davacının takip konusu alacağın %20 sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “…Davanın REDDİNE, %20 oranında icra tazminatının davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının, davalı şirkete karşı herhangi bir borcunun bulunmadığını, yüzeysel ve eksik incelemeyle tanzim edilen bilirkişi raporunun karara esas alındığını, eksik inceleme ile karar verildiğini, aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmediğini, taraflar arasında herhangi bir ticari ilişki söz konusu değilken davacının karşı tarafa borcunun olması ve bu borcun kaynağının ne olduğunun anlaşılamadığını belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; çekteki imzanın …’nün elinin ürünü olduğunun bilirkişi raporlarıyla tespit edildiğini, davacının davalı firmaya herhangi bir borcu olmadığı yönündeki iddialarının bir anlamının bulunmadığını, bilirkişi raporlarının detaylı ve eksiksiz bir incelemeye dayanan bilimsel veri olduğunu, bilirkişi raporlarındaki verilerin birbiriyle örtüştüğünü ve tüm raporlarda imzanın şirket yetkilisi …’ye ait olduğunun belirtildiğini, aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmediği iddialarının dayanaksız ve asılsız olduğunu, davacının, davalıyla ticari ilişkisi olmadığı yönünde iddialarda bulunmasının hiçbir anlamının olmadığını, çünkü davacının zaten çeki davalı firmaya değil, … a verdiğini belirterek; haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/05/2022 tarih, 2018/576 Esas – 2022/458 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz İİK.nın 170. maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddenin üçüncü fıkrasında, icra mahkemesince imza incelemesinin aynı Kanunun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapılması gerektiğine işaret edilmiştir.
İİK.nın 68/a maddesinin dördüncü fıkrasında ise; “İmza tatbikinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309. maddesinin 2. 3. ve 4. fıkraları ve 310. 311. ve 312. maddeleri hükümleri uygulanır.” hükmü yer almaktadır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447/2.maddesinde yer alan “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.” düzenlemesi nedeniyle uygulanması gereken aynı Kanunun 211.maddesinde ise imza incelemesinin yöntemi gösterilmiş olup, buna göre hakim bilirkişi incelemesine karar verir ise önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzaları, ilgili yerlerden getirtir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir. Anılan belgelerin tamamlanması konusunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26/04/2006 gün ve 2006/12-259 E. 2006/231 sayılı kararında da açıklandığı üzere, eldeki davanın niteliği itibariyle “imzanın borçluya ait olduğunu” kanıtlama külfetinin alacaklıya ait olduğu göz ardı edilmemeli ve ispat yükünü ters çevirecek bir uygulamaya da gidilmemelidir. (Hukuk Genel Kurulu’nun 06/02/2008 gün ve 2008/12-77 E. 2008/90 sayılı kararı)
Öte yandan, her hangi bir belgedeki imza veya yazının, atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak; grafoloji ve grafometrik yöntemlerle yapılması; bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özellikleri tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Dairemizin denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması; gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır (HGK.nun 06/06/2001 tarih ve 2001/12-466 E. – 2001/483 K. sayılı kararı).
Özetlemek gerekir ise, imza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise, borçlunun duruşmada alınan medari tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır. Sıhhatli bir sonuç alınabilmesi için, inkar edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan borçluya ait imzaların celp edilip ondan sonra bilirkişi incelemesi yapılması gerekir.
6102 sayılı yasanın 687.maddesindeki düzenlemeye göre; Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.
Somut olayda; Dosyanın incelemesinde; davacının keşidecisi olduğu, lehtarı dava dışı … –… olan 12.400,00 TL bedelli Halkbank Gebze Organize Sanayi Şubesine ait 2822606 seri numaralı 30/07/2017 keşide tarihli çek nedeniyle davacı aleyhine İstanbul Anadolu İcra Müdürlüğü’nün 2017/24041 Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatıldığı, çek üzerinde bulunan imzanın davacı yetkilisine ait olmadığı ve taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığından bahisle bu nedenle İstanbul Anadolu İcra Müdürlüğü’nün 2017/24041 Esas sayılı dosyasında borçlu bulunmadıklarının tespiti amacıyla eldeki davanın açıldığı, ilk derece mahkemesince açılan davanın reddine karar verildiği, verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya arasına alınan İstanbul ATK Fizik İhtisas Dairesince tanzim edilen bilirkişi raporunda özetle; inceleme konusu çekteki keşideci imzası ile …’nün mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzanın …’nün eli ürünü olduğunun tespit edildiği görülmüştür. Yine dosyaya alınan 13.03.2022 tarihli bilirkişi heyeti raporunda da çekin keşideci imzasının davacıya ait olduğu tespit edilmiştir.
Eldeki davada ilk derece mahkemesince; davacının keşidecisi olduğu, lehtarı dava dışı … –… olan 12.400,00 TL bedelli Halkbank Gebze Organize Sanayi Şubesine ait … seri numaralı 30/07/2017 keşide tarihli çekteki imzanın davacıya ait olmadığının iddia edildiği, söz konusu çekin imza incelemesi için İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesine ve 3 kişilik teknik bilirkişi heyetine gönderildiği, her iki raporda da keşideci imzasının davacıya ait olduğunun tespit edildiği, yapılan incelemede kullanılan yöntemlerin HGK.nın 06/06/2001 tarih ve 2001/12-466 E. – 2001/483 K. sayılı kararında belirtilen yöntemlere uygun olduğu anlaşıldığından, davacının raporlara yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Yine davacı, taraflar arasında çek verilmesini gerektiren bir ticari ilişki bulunmadığını beyan etmiştir. Davacının keşideci olduğu, lehtarın dava dışı … olduğu, davalının son hamil olduğu nazara alındığında; 6102 sayılı yasanın 687.maddesi gereği davacının davalıya senet metninden anlaşılan mutlak defiler dışında şahsi defileri ileri süremeyeceği nazara alındığında mahkemece davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, davacının istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca; davacının istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından, istinafa gelirken peşin alınan 80,70-TL’nin mahsubu ile kalan 189,15-TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302/5 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
4-İstinaf eden tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
8-Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 362. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.26/10/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır


Üye …
¸e-imzalıdır


Üye …
¸e-imzalıdır


Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*