Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1728 E. 2023/1708 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1728
KARAR NO : 2023/1708

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/04/2022
NUMARASI : 2021/276 Esas – 2022/368 Karar

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … – …

DAVA TÜRÜ : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 26/10/2023
KR. YAZIM TARİHİ : 27/10/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında yapılan anlaşma ile; davalıya epoksi, izolasyon yatıtım, tamirat, tadilat gibi işlerinde kullanılabilecek ürünler verdiğini, davalıya satılan ürünlerin ilki 550 kg miktar ve 31.59 TL birim(kg) fiyatı ile satışı gerçekleştirdiğini, ikinci olarak ise özellikleri ve detayı açıkça belli olmak üzere 625 kg miktarında 34,75 TL birim (kg) fiyatı ile satışı gerçekleştirdiğini, davalı taraf 08.02.2021 tarihli iade faturası ile davacıdarı 550 kg olarak satın aktığı ürünün 300 kg miktarını 31,59 birim fiyatı ile iade faturası kestiğini, faturaya konu ürünü davacıya şirkete iade ve teslimatını yapmadığını, davatının satmadığı ürünü veya vermediği hizmet karşılığında bu husuşu faturalandırmasının alacağın varlığı açısından hukuki dayanağı bulunmadığını, davalı şirket davalının bu faturasını kabul etmediği gibi 24.02.2021 tarihli iade faturası kesilerek davalıya tebliğ ettiğini, davalının herhangi bir ödeme yapmadığını, Gebze İcra Müdürlüğünün 2021/6237 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını ve davalının itiraz ettiğini, davacının malları ayıpsız olarak davalıya teslim ettiğini, faturaya itirazın 8 gün olduğunu, beyan etmiş, taraflar arasında yapılan sözleşme uyarınca teslim edilen ve faturalandırılan ürünleri hiç bir geçerli sebep olmaksızın ve davacıya fiili olarak tesiimini bile yapmaksızın sadece faturalandırıp davacıdan talep edilmesi hukuka aykırı olduğunu. davalının kestiği faturaya, davacı iade faturası kesilmiş, alması gereken tutar talep etmiş olduğunu, davalının itirazı kötü niyetli bir itiraz olup, icrayı geri bırakmak amacıyla yapmış olduğunu, davalının ve kötü niyetli itirazı nedeniyle davacı alacağını tahsil edememiş olduğunu, takibin devamına ve %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedimesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; icra takibinin ve davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davacı ile aralarında bir alım-satım sözleşmesi bulunmadığını, davacıya bir borcunun bulunmadığını, ayrıca takibe konu malları davalırın teşlim almadığını, 24.02.2021 tarihli 9.447,00 TL lik faturayı kabul etmediklerini, davalının 08.02.2021 tarihinde düzenlediği iade faturasını 8 günlük süre geçtikten sonra iade ettiklerini, davacının kestiği iade fafurası noter marifetiyle 10.03.2021 tarihinde iade ettiklerini, davacının da 11.03.2021 tarihinde kötü niyetli olarak 11.03.2021 tarihinde takip başlattığını, davalının davacıdan gelen iade faturayı ticari defterlerine işlemediğini, BA formunda alış olarak bildirmediğini, davacı, 31.12.2020 tarihli faturasında 300 Kg’lık kısmını RAL 7032 diye ilgisiz mal gönderdiğini, gönderme tarihinin 02.01.2021 olduğunu, davalının RAL 7032 rank malı tatep etmediğini, dolayısıyla davacının haksız kötü niyetle icra takibi başlattığını, dayanın reddeilmesi gerektiğini %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” … 1-Davanın REDDİNE … ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; şirket çalışanlarından olan …’ın şirket adına ürünleri teslim ettiği ve gerek görülmesi halinde dinletilebileceği açıkça ifade edilmesine rağmen yerel mahkeme gerekli ve yeterli araştırma yapmaksızın davanın reddine karar vermesi hukuka aykırı olduğunu; davada yetkili hakim olmayan ve dava dosyasını sadece son celsede duruşma salonunda açıp sözde göz gezdirerek incelediği ve vicdani kanaat getirdiği iddiasıyla haklı davanın kabulüne karar verilmesinde eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile hukuka aykırı bir karar ortaya çıktığını beyan ile; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; karara esas bilirkişi raporunda davacının takibe konu faturadaki malları davalıya teslim ettiğine dair belge bulunamadığı tespit edildiğini; yerleşik yargıtay içtihatları gereği süresi içerisinde itiraz edilen faturada ispat külfeti alacaklıya ait olup davacı ispat külfetini yerine getiremediğini beyan ile; davacı tarafın istinaf istemlerinin reddine, karar verilmesini, talep ederiz.
DELİLLER: Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/04/2022 Tarih – 2021/276 Esas – 2022/368 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
DAVA; faturadan kaynaklanan alacak için yapılan icra takibine itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davacının, faturadan kaynaklanan alacağının tahsili için Gebze İcra Dairesi’nin 2021/6237 E. sayılı ilamsız icra takibi başlattığı, davalının ödeme emrine süresinde itiraz etmesi üzerine eldeki davayı açtığı, davalının davanın reddini istediği, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.
Kamu düzeni yönünden yapılan incelemede;
1- 6100 sayılı HMK’nın “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297/1. maddesinin (c) bendinde;
“Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri” ile aynı maddenin 2. fıkrasında “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”düzenlemesi yer almaktadır.
Buna göre bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir.
Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuki sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Hüküm kanun yoluna gönderildiğinde, istinaf mahkemesi ya da Yargıtay da, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz.
Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve kanun yolu mercilerinin hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve kanun yolu mercilerinin hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’nın 297. (Mülga HUMK’nın 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
Mahkemece izlenecek yolun, hakkaniyet ve adalet duygularının gereğine uygun olması gereklidir. Anayasanın hak arama özgürlüğünü düzenleyen 36. maddesine uygun yorumla, taraflar yönünden Adalet bir olup bittiye getirilmemeli, davaların süratle ve ekonomik yollarla çabuk bitirilmesi kuralı yanında, davada esas olan adaletin gerçeğe en uygun sağlanması amacı hiç bir zaman ihmal ve gözardı edilmemeli, adaletin şekil hukukuna tercih edilmesi üstün görülmemelidir.
Az yukarıda vurgulanan hususlar, Hukuk Genel Kurulunun 19.6.1991 gün ve E:323, K:391; 10.9.1991 gün ve E:281, K:415;25.9.1991 gün E:355, K:440;19.04.2006 gün ve E:2006/4-142, K: 229;05.12.2007 gün ve E:2007/3-981, K:936;23.01.2008 gün ve E:2008/14-29, K:4;19.03.2008 gün ve E:2008/15-278, K:254;18.06.2008 gün ve E:2008/3-462, K:432;21.10.2009 gün ve E:2009/9-397, K:453;24.02.2010 gün ve E:2010/1-86, K:108;28.04.2010 gün ve E:2010/11-195, K:238;22.06.2011 gün ve E:2011/11-344, K:436; 13.04.2016 gün ve E:2014/11-638, K:501 sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Bu genel açıklamalar ve ilkeler ışığında somut … değerlendirildiğinde, davacının davasının ne sebeple reddedildiği ilk derece mahkemesince gerekçe olarak adlandırılan kısımda yer verilmemiştir. İlk derece mahkemesinin gerekçe adı altında yer verdiği cümleler taraflarca dayanılan maddi vakıalar ile hüküm arasında hangi maddi vakıanın varlığının hangi delile dayandırılarak kabul veya reddedildiğine ilişkin açıklama içermediği, ilk derece mahkemesince bilirkişi raporu esas alınarak davanın reddedildiği ve raporun hukuka, usule, bilime ve fenne uygun olduğunun belirtildiği ancak bilirkişi raporunun sonuç kısmında iade faturalarına konu malların iadesi konusunda nakliyecinin bilgisine başvurulması gerektiğinin yazılı olduğu, mahkemenin gerekçe adı altında yazılı cümlesinin raporu dahi değerlendiremediği görülmektedir. Bu durumda mahkeme “gerekçesinin” HMK’nın aradığı anlamda ve istinaf denetimine elverişli gerekçe olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
2-Davalı tarafından ödeme emrine itiraz dilekçesinde icra dairesinin yetkisine itiraz ederek yetkili icra dairesinin İstanbul Anadolu İcra Daireleri olduğunu, cevap dilekçesinde de mahkemenin de yetkisine itiraz ederek yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Ticaret Mahkemeleri olduğunu belirttiği, ilk derece mahkemesince 13/09/2021 tarihinde yapılan ön inceleme duruşmasının 1 nolu ara kararında, icra dairesinin ve mahkemenin yetkisine yapılan itirazın deliller toplandıktan sonra değerlendirileceğine karar verilmesine rağmen yargılama sırasında yetkiye ilişkin itirazlar konusunda bir karar verilmediği anlaşılmaktadır.
İcra dairesinin yetkisi kamu düzenine ilişkin olmayıp, alacaklının yetkisiz bir icra dairesinde takip yapması halinde, icra dairesi kendiliğinden yetkisizliğini gözetemeyeceği için borçlunun itiraz yolu ile bunu ileri sürmesi gerekir. İtirazın iptali davalarında; icra dairesinin yetkisine itiraz edilmesi durumunda; İİK’nın 50. maddesi uyarınca; öncelikle, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın HMK’nın 164. maddesi hükmü uyarınca; ön sorun olarak incelenmesi gerekir. İcra Dairesi’nin bu konuda re’sen inceleme yetkisi bulunmamaktadır.
6100 sayılı HMK’nın 114-(2) maddesi uyarınca, diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklı tutulmuş olup, İİK’nın 67. maddesi uyarınca, takibin yetkili icra dairesinde yapılmış olması, itirazın iptali davasının, dava şartlarından biridir. HMK’nın 115-(2) maddesi; “Mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir ancak dava şartı noksanlığı giderilmesi mümkün ise bunun giderilmesi için kesin süre verilir. Bu süre içerisinde dava şartı noksanlığı giderilmemiş ise davayı dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddeder” düzenlemesi karşısında hem icra dairesinin, hem de mahkemenin yetkisine itiraz edildiği durumlarda mahkemece, İİK’nın 50. maddesi gözetilerek öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itiraz incelenerek karar verilmesi gerekmektedir.
İcra Dairesi’nin yetkisine yönelik itirazının incelemesi neticesi; mahkeme, icra dairesinin yetkili olduğuna karar verirse; borçlunun, icra dairesine yapmış olduğu yetki itirazı hakkında; Anayasa’nın 141/3 ve HMK’nın 27. maddesi uyarınca gerekçeli olarak icra dairesinin yetkisine vaki itirazın kaldırılmasına karar verilecektir ve bu kararını da taraflara tefhim veya tebliğ edecektir. Mahkeme yapmış olduğu inceleme neticesi; takip yapılan icra dairesinin yetkili olmadığına kanaat getirir ise, yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir takip olmadığından, dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine, karar verilecektir (YHGK. 27/11/2013 Tarih ve E:2013/13-372 Esas – K:2013/1606 sayılı kararı).
Açıklanan bu nedenlerle, icra dairesinin daha sonra da mahkemenin yetkisine itiraz konusunda bir karar verilmesi için kararın kaldırılması gerektiği anlaşılmıştır.
3-Kaldırma nedenine göre sair istinaf istemleri incelenmemiştir.
4-Gerekçeli karar başlığında; davacı vekilinin adresinin yazılmaması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı ise de, bu eksiklik mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden eleştirilmekle yetinilmiştir.
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353-(1)-a)-4) maddesince kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının; İlk derece mahkemesinin kararına ilişkin İstinaf Başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-4) maddesi gereğince ESASTAN KABULÜNE,
a-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/04/2022 Tarih – 2021/276 Esas – 2022/368 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
b-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf Karar Harcının, talebi halinde ve ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
3-İstinaf eden tarafından yapılan İstinaf başvuru giderlerinin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından değerlendirilmesine,
4-Kararın, 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362-(1)-g) maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.
26/10/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Katip …
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*