Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1727 E. 2023/1713 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :2022/1727
KARAR NO :2023/1713

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :26/05/2022

NUMARASI :2019/90 Esas – 2022/464 Karar

DAVACI :MAY AGRO TOHUMCULUK SANAYİ TİCARET ANONİM ŞİRKETİ- …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALI :HEKTAŞ TİCARET TÜRK ANONİM ŞİRKETİ – …
VEKİLİ :Av. … – …

DAVA :Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :11/11/2014
KARAR TARİHİ :26/10/2023
KR. YAZIM TARİHİ :26/10/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin tohum üretip satan ve tohum hususunda Türkiye’nin Türk sermayeli en önemli sanayi kuruluşlarından biri olduğunu, davacı şirketin piyasaya sunduğu ayçiçek tohumlarının topraktaki mantarı patojenlere karşı dirençli olması için davalı firmanın bu hususta kullanıldığını söyleyip piyasaya arz ettiği Bugle isimli ilaçtan satın aldığını ve bu ilaçla, piyasaya arz etmek için elinde bulunan 184.316 kg ayçiçek tohumundan 102.917 kg ayçiçek tohumunu davalıdan satın alınan ilaçla ilaçladığını, davacı elindeki diğer 81.399 kg ayçiçek tohumunu farklı ilaçlarla ilaçladığını ve piyasaya sunduğunu, davalı şirketten satın alınan Bugle isimli ilaçla ilaçlanan ürünlerin bir kısmının derhal satıldığını, bu satılan ürünle ilgili herhangi bir şikayetin davacıya ulaşmadığını, ancak ilaçlandıktan sonra satılmayıp depoda kalan 60.430 kg üründen 59.006 kg’nın üzerinde normal denetleme süreçlerinde yapılan stok taramasında çimleme konusunda ciddi sorunların ortaya çıktığının görüldüğünü, bunun sebebinin araştırılmaya başlandığını, Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/326 D.İş sayılı dosyası ile tohumların üzerinde bilirkişi ile gerekli tespit ve incelemelerin yapıldığını, bilirkişi raporunda tohumlar üzerinde davalı şirketten alınan tarım ilacının etkisi ile zarar oluştuğunun ve pazarlama değerinin kalmadığının tespit edildiğini, davalı şirkete tespit edilen zararın tazminine ilişkin Bursa 6. Noterliği’nin 24/09/2014 tarih ve 10979 yevmiye nolu ihtarnamesinin gönderildiğini, davalı şirketin herhangi bir ödeme yapmadığı gibi ihtarnameye de bir cevap vermediğini, davalı şirketten alınan ilaç nedeniyle tohumların bozulduğunun alınan numunelerle tespit edildiğini, bu nedenlerle 59.006 kg ayçiçek tohumunda meydana gelen üretim zararı olarak hesaplanan 492.700,10 TL, söz konusu tohumların imhası için yapılacak nakliye ve imha bedeli olarak 15.651,50 TL, tohumların satılamaması nedeniyle davacı şirketin kar kaybı nedeniyle uğranılan 10.000,00 TL olmak üzere toplam 518.351,60 TL maddi zararın fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 24/09/2014 ihtar tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle yetki itirazında bulunduklarını, davalı şirketin ticaret merkezinin Gebze olduğundan davada Gebze Asliye Hukuk (Ticaret Mahkmesi) yetkili olduğunu, esas yönden; açılan dava haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davalı şirketin Tarım Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından yapılan inceleme ve değerlendirme ile uygun bulunan spesifikasyon neticesinde verilen ruhsat kapsamında satışa sunduğu Bugle isimli ilacın ruhsat tarihi olan 11/11/2008 tarihinden itibaren yıllardır satılmakta olan bir ürün olduğunu, çeşitli ayçiçeği tohumlarında pek çok firma tarafından alımı yapılarak uygulandığını ve bugüne kadar Bugle 200 LS ilaç kaynaklı herhangi bir çimlenme şikayeti ile karşılaşılmadığını, davacının bir zararı varsa bile bu zarara sebep olduğunu iddia ettiği Bugle isimli ilacın münhasıran bu zarara sebep verdiğini ispat etmek zorunda olduğunu, zarara Bugle isimli ilacın sebep olduğu hususunda kesin bir tespit bulunmadığını, davacının zararın doğmasında kusuru olup olmadığı, ilacın dozajında ve uygulamasında hata yapıp yapmadığı, daha önce Reyna çeşidi ayçiçek tohumuna uygulama yapmadı ise küçük miktarlarda deneme uygulaması yapıp yapmadığının belirlenmesinin gerektiğini, davacının uygulama hatası varsa davacının kendi kusurundan doğan zarara katlanmak zorunda olduğunu, davacının Reyna çeşidi ayçiçek tohumu çimlenme sorunu sebebi ile zararı varsa bile bu zarara davalı şirketin Bugle 200 LS isimli ilacın sebep olmadığını, bu nedenlerle mahkemenin yetkisizliğine, haksız ve mesnetsiz olan zarar tazmini ile faiz talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “…Davanın REDDİNE,…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Profesör ünvanlı akademik kariyer sahibi bir bilirkişinin, numuneler üzerinde çalışarak özel testler sonucu aldığı veriler üzerine düzenlediği 09/09/2014 tarihli bilirkişi raporunda bilimsel tespit ve değerlendirmeler ile Bugle ilacın davacı şirkete ait tohumların çimlenmesine olumsuz etki yaparak canlılığını düşürdüğü ve tohumların tohumluk olarak pazarlama değeri kalmadığını belirtmesine rağmen ve dosya kapsamında hazırlanan 18/02/2020 tarihli bilirkişi raporuyla da bu tespit desteklenmesine rağmen Yerel Mahkeme’nin kararına dayanak tuttuğu bilirkişi raporunun söz konusu raporlardaki tespit ve değerlendirmeleri dikkate almamasına ve Yerel Mahkeme’nin de bu raporu kararına esas almasına anlam vermenin güç olduğunu, zira; 8 yıl boyunca devam eden yargılama sürecinde bilimsel tespit ve gerekçeler içeren birden fazla bilirkişi raporu bulunmasına rağmen, Yerel Mahkeme’nin hiçbir bilimsel tespit ve gerekçe içermeyen bilirkişi raporunu esas almasını kabul etmenin mümkün olmadığını, davacının davalıdan satın aldığı Bugle isimli ilacın uygulandığı davacı tohumlarında ortaya çıkan zarardan davalının açık kusurlu olduğunu bu hususun tespit dosyası ile ispatlandığını, belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; hükme esas bilirkişi raporunun bilim ve fenne, objektif ve bilimsel verilere göre düzenlendiğini, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, davacının davasını her açıdan ispatlamak zorunda olduğunu, ancak dosyadaki bilgi ve belgelere göre bilimsel olarak bu konuda tespit yapmanın mümkün olmadığını, davacının davasını ispat edemediğini davacı şirketin dilekçesinde numune üzerinde araştırma yapıldığını beyan ettiğini ancak mahkeme tarafından verilen sürede şahit numunenin dosyaya da sunulamadığını, bu açıdan numune üzerinde inceleme yapıldığı iddiasının somut bir gerçekliğe dayanmadığını, tüm bu nedenlerle açılan haksız ve mesnetsiz davanın reddi kararının yerinde olduğunu belirterek; haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/05/2022 tarih, 2019/90 Esas – 2022/464 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava satış sözleşmesinden kaynaklanan ayıp nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusu yapılmıştır.
İnceleme; 6100 sayılı HMK.’nun 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar tacir olup, uyuşmazlığın ise ticari nitelikteki satım sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle olaya 6098 sayılı Borçlar Kanunu (TBK) ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun satım sözleşmesine dair hükümlerinin (TBK m. 207 vd) esasen tacirler arasında yapılan satım sözleşmelerine de uygulanması benimsenmiştir. Bununla birlikte satım sözleşmesinde malın ayıplı olması halinde özel hükümler öngörülmüştür (TTK m. 23/1, 4). Dolayısıyla tacirler arası satım sözleşmelerine Borçlar Kanunu hükümleri ile birlikte TTK m. 23/I hükmü de uygulanacaktır.
Satım sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 207. maddesinde “satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır. Satım sözleşmesi synallagmatik, başka deyişle tam iki tarafa karşılıklı borçlar yükleyen bir sözleşmedir. Tam iki yanlı sözleşmelerde, her iki yan birbirine karşı birer asli edim ile çeşitli yan ve tali edimler yüklenirler. Eş deyişle bu sözleşmeler nitelikleri gereği yanlardan her birini zorunlu olarak alacaklı ve borçlu kılar. Yanlardan her biri karşı edimi elde etmek için borç altına girer. Satıcının malın teslimi ve mülkiyetinin alıcıya geçirilmesi yükümlülüğü yanında satılanın ayıplardan ari olmasını sağlama yükümlülüğü de bulunmaktadır.
Bilindiği üzere Türk Ticaret Kanunu 23’üncü maddesinde; “Ticari satış ve mal değişimi” düzenlenmiş, tacirler arasında yapılan ticari satışlarda esas itibariyle Türk Borçlar Kanunun ilgili hükümlerinin uygulanacağı belirtildikten sonra bu tür satışlar hakkında özel bazı hükümlere yer verilmiştir. Bu hükümlerin uygulanabilmesi için somut olayda ticari satışın mevcut olması gerekir. Ticari satış, sözleşmenin her iki tarafının da tacir olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili olan satıştır. Tacirler arası ticari satımlarda satıcının ayıplı ifadan sorumluluğu esas itibariyle Türk Borçlar Kanunu 219 ve devamı madde hükümlerine tâbidir ancak tacirler arasındaki ticari satımlardan kaynaklanan ayıplı ifa hallerinde alıcının muayene ve ihbar külfetlerinin süresi hakkında Türk Ticaret Kanunu 23/1-c madde hükmünde düzenlenmiş olan özel hüküm uygulanacaktır. Satıcının ayıplı ifasına ilişkin diğer konularda ise Türk Borçlar Kanunu 219 ve devamı hükümlerinde düzenlenen genel hükümler uygulama alanı bulacaktır. (Prof. Dr. Ömer Adil ATASOY, Av. Hanife ÖZDİL Hukuk Fakültesi Dergisi Yıl 3 Sayı 1 – Haziran 2017 (1-19) 3)
6098 sayılı TBK’nın ayıba karşı tekeffül hukuki kurumunu düzenleyen 219 ve devamı maddelerine bakmak gerekir. Buna göre “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” düzenlemesi mevcuttur.
6098 sayılı TBK 222. Maddesinde; Satıcının, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen ayıplardan sorumlu olmayacağı, satıcının, alıcının satılanı yeterince gözden geçirmekle görebileceği ayıplardan da, ancak böyle bir ayıbın bulunmadığını ayrıca üstlenmişse sorumlu olacağı düzenlenmiştir.
Ticari satış ve mal değişimi başlıklı 6102 sayılı TTK 23/1 maddesinde; Maddedeki özel hükümler saklı kalmak şartıyla, tacirler arasındaki satış ve mal değişimlerinde de Türk Borçlar Kanununun satış sözleşmesi ile mal değişim sözleşmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağı buna göre malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmesi gerektiği, Açıkça belli değilse alıcının malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde inceleyip veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlü olacağı, diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının uygulanacağı düzenlenmiştir.
6098 sayılı TBK 223/2 madde hükmü incelendiğinde; Alıcının gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal etmesi halinde, satılanı kabul etmiş sayılacağı. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hükmün uygulanmayacağı, bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmesi gerektiği; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılacağı düzenlenmiştir.
Ayıp durumunda alıcının seçimlik haklarını düzenleyen 227. maddesi incelendiğinde;
Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir:
1. Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme.
2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme.
3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme.
4. İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme.
Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.
Satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir.
Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir.
Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden dönme veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabilir. “Düzenlemesi mevcuttur.
Somut … yukarıdaki açıklamalar ile birlikte değerlendirildiğinde;
1- Davacının davalıdan satın aldığı Bugle 200 LS isimli ilacı, Reyna tipi Ayçiçek tohumlarında kullandığı, ilaçlanan 102.917 kg ayçiçeği tohumundan satılanlar dışında 60.430 kg tohumun depoda kaldığı, davacı tarafından ilaçlanan tohumların depoda beklediği esnada yapılan kontrollerde çimlenmesini olumsuz etkilediği ve bu azalma nedeniyle satılamaz hale geldiğinden bahisle zararlarının ayçiçeği üretim zararlarının, zarar gören tohumların imha masraflarının, kar kaybının tahsili için eldeki davayı açtığı, mahkemece davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
Yukarıda detaylandırıldığı üzere; satışı yapılan malın ayıplı olması halinde alıcı 6098 sayılı yasanın 227.maddesindeki seçimlik hakları kullanabileceği gibi genel hükümlere göre tazminat da talep edebilecektir. Davacının talep ettiği üretim maliyeti, imha maliyeti ve kar kaybı taleplerinin genel hükümlere göre talep edildiği anlaşılmıştır.
Davadan önce davacı tarafından Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/326 DİŞ sayılı dosyası ile Bugle 200 LS ilacı ile ilaçlandığı tespit edilen 15 adet tohum lotundan örnek numuneler alındığı, alınan numunelerin Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Fizyoloji Laboratuvarında ISTA kurallarına uygun olarak çimlenme testine alındığı, teste alınan numunelerin saf su ile sulandığı ve ortam sıcaklığının 25 derecedeki kabinde 16 saatlik fotoperiyot uygulamasına tabi tutulduğu, kabinlerin her bölgesinin homojen şekilde aydınlanabilir olmasına özen gösterildiği, bu şekilde testin 10.gün sonuna kadar devam ettiği bildirilmiştir. Davacı tarafından yapılan stok kontrollerinde 2013 yılı şubat ayında ilaçlama takip formlarında teste tabi tutulan tüm lotların ilaçlandığı, ilaçların firmanın tavsiye ettiği uygun dozda yapıldığı, ilaçlama sonrası yapılan testlerde yüksek tohum canlılığının muhafaza edildiğinin görüldüğü bildirilmiştir. İlaçlamayı takip eden 5-6 ay sonra yapılan kontrollerde 15 lottan 5’inde tohum canlılığının kabul edilebilir sınır olan %85’in altına düştüğü, yine bu testlerden 6-7 ay sonra yapılan kontrollerde ise 15 lottan 9’unda tohum canlılığının %85’in altına düştüğü, bilirkişiler tarafından yapılan testler sonunda ise 15 lottan 11’inin tohum canlılığının %85’in altına düştüğü, bunun sebebinin kuvvetle muhtemel Bugle 200 LS isimli ilaçtan kaynaklandığı rapor edilmiştir.

Yine dava dosyasında alınan 18.02.2020 tarihli rapor ve 10.02.2021 tarihli ek raporda da bu hususlar aynen vurgulanmış, ayrıca Bugle 200 LS isimli ilacın Reyna cinsi Ayçiçek tohumunda da kullanılabileceği, tohumların saklandığı deponun 4 katlı raf sistemli, duvarları izoleli, ışık görmeyen, rutubetsiz olduğu, depoculuk şartlarına uygun olduğu, tohumların çimlenmesinin azalmasında, aynı tohumların Aprin isimli ilaç ile ilaçlanmasında ve depolarda bekletilmesinde çimlenme düşüklüklerinin kabul edilebilir sınırlarda kalmasına rağmen Bugle 200 LS isimli ilaçta bu düşüşün çok fazla olduğu %44’lere kadar gerilediği bu nedenlerle çimlenmedeki düşüşün Bugle 200 LS isimli ilaçtan kaynaklandığı bildirilmiştir.
Anılan raporlara göre karar verilecek olması halinde, davacının ürün zararı ve ayıplı olduğu iddia edilen ürün hakkında nakliye ve imha bedelleri hakkında değerlendirme yapıldığı, ancak davacının kar kaybı talebi hususunda yeterli araştırma ve değerlendirme yapılmadığı gibi, raporlarda bildirilen hususların açık ayıp mı gizli ayıp mı olduğu hususlarında da bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca davalı cevap dilekçesinde bildirdiği, davacı tarafından kendisine gönderildiğini beyan ettiği tohumlar üzerinde davalı tarafından yapılan analiz sonuçlarının bulunduğunun ve cevap dilekçesi ekinde olduğunun bildirilmesine rağmen dosyada fiziken bu evrakın bulunmadığı, UYAP tan yapılan kontrolde cevap dilekçesinin taşradan gönderildiği ve sadece ilk sayfasının tarandığı, kalan kısımlarının da bulunmadığı, anılan delilin 6100 sayılı yasanın 293.maddesi kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği bu nedenle denetlenememiştir.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş; öncelikle davalının cevap dilekçesinde bildirdiği ancak fiziken dosyada bulunmayan davacının gönderdiği tohumlara ait analiz raporunun davalıdan temini ile davacının kar kaybı talebi hususundaki bildirdiği tüm delillerin toplanarak kar kaybı talebi hususunda ve yukarıda bahsedilen raporlardaki çimlenmenin azalması yönündeki tespitlerin ayıp olup olmadığı, ayıp ise gizli ayıp mı açık ayıp mı olduğu hususlarında ek rapor almak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
2-Kaldırma nedenine göre davacının diğer istinaf sebepleri bu aşamada incelenmemiştir.
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulüne, diğer istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince; yukarıda açılanan hususlara ilişkin olmak üzere ESASTAN KABULÜNE,
2-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/05/2022 tarih, 2019/90 Esas ve 2022/464 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi.26/10/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*