Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1713 E. 2023/1711 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :2022/1713
KARAR NO :2023/1711

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :26/05/2022
NUMARASI :2019/560 Esas – 2022/280 Karar

DAVACI :… (T.C. NO: …) – TESLA MÜHENDİSLİK VE OTOMASYON – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALI :DÖNEM MAKİNA İNŞAAT SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. – …
VEKİLİ :Av. … – …

DAVA :İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :30/12/2019
KARAR TARİHİ :26/10/2023
KR. YAZIM TARİHİ :26/10/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı taraf ile davacı şirket arasında sürekli olarak devam eden ticaret sonucu davacının davalı tarafın üretmiş olduğu sandviç panel hattı üretim makinelerinin otomasyon programlarını birçok kez yaptığını, yaptığı iş karşılığında kestiği faturaların sonucunu da ödemelerini aldığını, fakat son olarak huzurdaki dava ile ilgisi olmayan bir konu ile ilgili tarafların arasının bozulması sonucu, davalı tarafın borcu ödememek gayesi ile önce davacının kesmiş olduğu 31/12/2018 tarih, 294382 seri nolu faturayı iade ettiğini, sonrasında davacının gönderdiği ihtarnameye de cevap yazarak böyle bir ödemeyi yapmayacaklarını beyan ettiklerini, davacının Kocaeli 8.İcra Müdürlüğünün 2019/109219 Esas nolu dosyası üzerinden davalı borçluya ödeme emri gönderdiğini, davalı borçlunun kötü niyetli olarak bu takibe itiraz ettiğini, davalı ile davacının aralarının bozulması sonrası davacının savcılığa şikayet ettiğini, taraflar arasında husumet bulunması sebebiyle de borcunu ödememek için gerçeğe aykırı beyanlarla zaman kazanmaya çalıştığını, davacının faturaya konu işi daha önceki işler gibi 14/01/2017-16/12/2017 tarihleri arasında layıkıyla yaptığını, fakat ödemesini alamadığını, davalının haksız itirazı ile müvekkilinin maddi kayba uğradığı ve ticari itibarının da sarsıldığını, kötü niyetli olarak takibe itiraz ederek ilamsız takibin durmasına sebebiyet veren davalı tarafın zaman kazanarak mal varlığını haciz tehdidinden kaçırma tehlikesi oldukça yüksek olduğunun tartışmasız olduğunu, bu durumda davacının uğrayacağı maddi kaybın da yüksek olması karşısında öncelikle teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilerek borçlunun mal kaçırmasının önüne geçilmesini talep ettiklerini beyanla icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına ve davalının % 20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın davalı firmaya 31/12/2018 tarihli 294382 seri numaralı fatura tanzim ederek gönderdiğini, davalı firmanında iş bu belgeyi Kocaeli 6. Noterliği’nin 07/01/2019 tarihli 368 yevmiye numaralı ihtarname ile fatura miktarına ve içeriğine itiraz ederek davacı tarafa iade ettiğini, davalı firmanın davacı şahsa herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacı firma ile davalı firma arasında herhangi bir hizmet alım sözleşmesi bulunmadığını, fatura içeriğindeki hizmeti almadığı gibi faturaya konu edilen hizmetin neye göre hesaplandığının da belli olmadığını, bu açıdan değerlendirildiğinde davalının almadığı bir hizmet ile ilgili bir ödeme yapmasının beklenemeyeceğini, tüm bu nedenlerle; davanın reddine, davacının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “…Davanın KISMEN KABUL VE KISMEN REDDİNE, Davalının Kocaeli 8. İcra Müdürlüğü’nün 2019/109219 Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 41.300,00 TL asıl alacak, 4.026,75 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 45.326,75 TL üzerinden ve asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar işletilecek avans faizi ile birlikte devamına, Alacak likit olduğundan İİK 67/2. Madde uyarınca 45.326,75 TL üzerinden hesaplanacak %20 oranında icra inkar tazminatına davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine, Fazlaya yönelik talebin reddine, …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; sadece faturanın tanzim edilmiş olmasının tarafların arasında bir sözleşmenin varlığını ve/veya faturaya konu hizmetin ifa edildiğini ispata elverişli olmadığını, davacı tarafın herhangi bir sözleşme olmaksızın nasıl bir fiyatlandırma yaptığının belli olmadığını, mahkemenin bu durumu da araştırmadığını, iki tane çelişkili bilirkişi raporuna dayanarak karar verdiğini, ayrıca raporlarda bu hizmetin davacı taraf eliyle yapıldığının tespit edilemediğini, bu durumun açıkça ortada olduğunu, dava konusu faturaya davalı firma tarafından yasal süresi içerisinde itiraz edildiğini, faturayı tanzim eden taraf olarak davacının faturaya konu hizmetin yapıldığını, hizmet bedelinin faturada gösterilen bedel olduğunu ispat etmesi gerektiğini, dosya kapsamında davacının faturaya konu işi yaptığına ilişkin bir delilin bulunmadığını, bu sebeple bilirkişi heyetinin bu kanaate nasıl vardığını taraflarınca anlaşılamadıklarını, Yargıtay içtihatlarından da anlaşılacağı üzere faturanın varlığının faturaya konu hizmetin yapıldığına ilişkin karine teşkil etmediğini, dava konusu fatura tarihinde de tanığın davalı firma çalışanı olduğunu, bahse konu otomasyon işleminin tanıkları tarafından gerçekleştirildiğinden ilk derece mahkemesinin gerekçesinin hukuka aykırı ve hatalı olduğunu, davacı tarafın otel kayıtlarının yalnızca bir konaklamanın varlığını ispata elverişli olduğunu, otelde konaklama yapılmasının o tarihte davalı firmaya bir hizmet verildiğini ispata elverişli olmadığını, bu kapsamda ilk derece mahkemesince kesin delil bulunmamasına rağmen afaki ve yoruma dayalı, itiraza açık ve denetime elverişsiz sözde deliller üzerinden hukuka aykırı hüküm tesis edildiğini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; dosyada, tarafların ticari defterleri, banka kayıtları, bilirkişi raporları, tanık ifadeleri, ticaret sicil kayıtları, tarafların birbirlerine göndermiş olduğu ihtarnameler, otel kayıtları ve birçok delilin daha bulunduğunu ve bunların, davacının alacağa konu işi yaptığı, yapılan işin süresi ve bedeli, işin tam olarak teslim edilip edilmediği gibi bir çok hususu da ispat ettiğini, davalı tarafın kötü niyetli olduğunu, borcu ödememek ve zaman kazanmak için faturaya ve icra takibine itiraz ettiğini, davacının sadece otelde konaklamadığını, otelde davalı şirketin makine hizmeti verdiği İsopol San. Tic. Ltd. Şti. unvanlı firmanın misafiri olarak konakladığını, dosyada, davacı ile davalı arasında akdi ilişki olup olmadığı 20/11/2020 tarihli bilirkişi raporuyla, verilen hizmetin eksiksiz olarak verilip verilmediği 03/05/2021 tarihli bilirkişi raporuyla, yapılan işin bedelinin kesilen faturadaki bedel kadar olup olmadığı 17/09/2021 tarihli bilirkişi raporuyla ispatlandığını belirterek; haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/05/2022 tarih, 2019/560 Esas – 2022/280 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava faturadan kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusu yapılmıştır.
İnceleme; 6100 sayılı HMK.’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) “İtirazın hükümden düşürülmesi” ana başlıklı “İtirazın iptali” alt başlıklı 67. maddesinde;
“(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
(Değişik: 9/11/1988-3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, ret veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir.
Uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasında, itirazın iptali davasının hukuki niteliği üzerinde de durulması gerekmektedir.
İtirazın iptali davası müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan bir eda davasıdır. Madde metninde de açıkça belirtildiği üzere takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı genel mahkemede açılır ve genel hükümlere göre görülür. Alacaklı bu davada genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava etmektedir.
İtirazın iptali davası, itirazın hükümden düşürülmesi ana başlığı altında düzenlenmekle takip hukuku içinde ve takip talebiyle sıkı sıkıya bağlantılı ele alınması gereken, sonucuyla takibin devamına etkili bir dava türü olarak karşımıza çıkmaktadır ve takip talepnamesinde dayanılan borç ve borcun sebebi ile bağlılık asıldır. Öyle ki, genel hükümlere göre harca tabi olan itirazın iptali davasında alacaklı taraf isterse takip talebinde bulunurken yatırmış olduğu binde beş harcı geri alabilir ve itirazın iptali davası harcına mahsubunu isteyebilir (492 sayılı Harçlar Kanunu m. 28/a, 29/I, III).
Bu davada, ispat yükü kural olarak davayı açan alacaklıda olup, alacaklı alacağını ispatla yükümlüdür. Genel hükümler dairesinde her türlü delille ispat edilecek alacak da yine takip talebine konu olan ve borçlu tarafça itiraza uğrayan alacaktır. Zira aynı maddede itirazın haksızlığı borçlu açısından, takibin haksız ve kötü niyetli yapılması da alacaklı açısından tazminat müeyyidesine bağlanmıştır.
Diğer taraftan, İİK’nın 67. maddesinin son fıkrasında alacaklının itirazın tebliği tarihinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davası açmamışsa umumi hükümler dairesinde alacağını dava etme hakkının saklı olduğu ifade edilmiştir. Bu da bir yıllık süre içinde açılan itirazın iptali davası ile süre geçirildikten sonra açılan alacak davaları arasında her ikisi de genel hükümlere tabi olmakla birlikte ispat yöntemleri ve hukuki sonuçları bakımından bir fark olduğunu ortaya koymaktadır. Zira süresi içinde açılan dava itirazın iptali davasıdır ve itirazın iptali davasının kazanılması hâlinde borçlunun itirazı iptal edilmiş olur. Bunun üzerine alacaklı itiraz üzerine durmuş olan icra takibine devam edilmesini isteyebilir. Süresinden sonra açılan davada ise itirazın iptali değil alacağa hükmedilmesi istenecektir ve verilen kararın takibe etkisi bulunmamaktadır. Şu durumda itirazın iptali davasında ispat edilecek olanın takibe ve borçlunun itirazına konu alacak olduğunda ve itirazın iptali davası için bu alacağın sebebinin değiştirilme olanağının bulunmadığında kuşku bulunmamaktadır.
Genel hükümlere göre her türlü ispat olanağının varlığı, takip talebinde yer alan borç sebebinden ve takip dayanağından uzaklaşmak anlamında düşünülmemelidir. Burada sadece icra mahkemesinin dar yetkisi nedeniyle inceleyemediği delillerin genel mahkemede serbestçe ancak borca bağlı olarak ileri sürülmesi olanağının varlığı söz konusu olmaktadır. (HGK 2017/(19)11-1309 e. 2021/377 k)
Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesinde “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır” hükmünü haizdir.
Bu hüküm çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve 25326 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır.
TTK’nın 23. maddesine göre fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağı mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi ispat etmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.
Tek başına fatura düzenlenmesi akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticari defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir. (HGK 2017/(19)11-944 e. 2021/197 k. )
Somut … yukarıdaki açıklamalar ile birlikte değerlendirilecek olursa; Davacı tarafından takibe ve davaya konu edilen 31.12.2018 tarihli A serili 294382 nolu 41.300,00 TL bedelli faturaya dayanarak icra takibine girişilmiş, davalının itirazı üzerine eldeki dava açılmıştır.
İtirazın iptali davaları, takibe sıkı sıkıya bağlı olup, uyuşmazlığın icra takibine dayanak yapılan belgelerle sınırlı olarak incelenip çözümlenmesi gerekir. (HGK 2017/(19)11-1309 e. 2021/377 k) Davacı tarafından davalıya takibe ve davaya konu edilen 31.12.2018 tarihli A serili 294382 nolu 41.300,00 TL bedelli faturanın düzenlenerek gönderildiği, davalı tarafından 04.01.2019 tarihinde teslim alına faturanın 6102 sayılı yasanın 21/2. maddesindeki 8. günlük süre içerisinde, yani 07.01.2019 tarihinde Kocaeli 6. Noterliğinin 00368 yevmiye sayılı ihtarıyla davacıya iade edildiği görülmüştür. Bu durumda davalı tarafından süresi içerisinde faturaya ve içeriğine itiraz edildiğinden, faturanın içeriğinin kesinleşmediği gibi faturaya esas hizmetin de davalıya verildiğinin ispat yükünün hala davacı üzerinde olduğu anlaşılmıştır.
Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir (HMK m 222/1, TTK m. 83/1). HMK’nın 222/2. maddesi uyarınca, ticari defterlerin ticari delil olarak kullanılabilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının bir birini doğrulamış olması gerekmektedir. Öte yandan aynı Kanunun 222/3. maddesi uyarınca da, ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kabul edilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekmektedir. Ayrıca Hukuk Muhakemeleri Kanunu, bazı belgelere senetle ispat kuralının aşılabilmesi ve hakimin delilleri değerlendirirken takdir yetkisini kullanabilmesi imkanını vermiştir. Ancak belgenin, kesin delille ispatlanması gereken bir vakıa karşısında bu kuralı aşıp değerlendirilmeye alınabilmesi için HMK m. 202’de belirtilen bütün unsurları karşılaması gerekmektedir. Hakimin bu konuda yani kurala istisna getiren “kanuni unsurlar” üzerinde ise herhangi bir takdir yetkisi yoktur; bu unsurların objektif olarak gerçekleşmesi gerekir. Bir belge ancak aleyhine kullanılacak kişiden kaynaklanmışsa ve hukuki işlemi muhtemel gösteriyorsa delil başlangıcı sayılabilir. Bu bağlamda elektronik veriler de delil başlangıcı teşkil edebilir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/5327 esas- 2021/5363 karar)
Bu bilgiler göz önüne alındığında; tarafların ticari defterlerinin incelenmesi sonucu hazırlanan 20.11.2020 tarihli raporda tarafların ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin olduğu, defterlerin usulüne uygun tutulduğu bildirilmiştir. Davaya konu faturanın davacının defterlerinde kayıtlı olmasına rağmen davalının defterlerinde kayıtlı olmadığı bildirilmiştir. Bu durumda tarafların defterlerinin birbirlerini doğrulamadığı, anlaşıldığından davacı fatura konusu hizmeti davalıya verdiğini defter kayıtları ile de ispat edememiştir.
Dosyaya sunulan 03.05.2021 tarihli kök rapor ve 17.09.2021 tarihli ek raporda bilirkişilerce davalının Sandwich Panel Üretim Bandının faal olduğundan dolayı davacının hizmeti eksiksiz verdiği görüşü bildirilmiş ise de, dosyaya gelen Kocaeli 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 2020/310 esas 2020/1024 karar sayılı dosyasındaki soruşturma evraklarından ve tarafların ticari defter kayıtlarından taraflar arasında bu fatura öncesinde de aynı hizmetin alındığı, yine dosyaya gelen SGK kayıtlarından davalının “otomasyon sistemleri teknisyeni” olarak ayrı bir çalışanının da olması nazara alındığında, mevcut çalışan sistemin davaya konu faturaya ilişkin olduğunun tespit edilemediği gibi, faturaya konu davacı tarafından kurulduğu iddia olunan sistemin ayırt edici bir unsurunun varlığının da tespit edilememesi karşısında davacının üzerine düşen ispat yükünü yerine getiremediği görülmüştür. Mahkemece davalının soruşturma aşamasındaki dilekçede taraflar arasındaki ilişkiyi kabul ettiğinden bahisle davanın kabulü yoluna gidilmiş ise de, dilekçe ekindeki faturaların incelenmesinde, davalının kabul ettiği ilişkinin tarafların kabulünde de olan ve defterlerde kayıtlı olan önceki döneme ilişkin olduğu nazara alındığında bu kabulünün yerinde olmadığı, dosya kapsamıyla ispat yükü üzerinde olan davacının alacağın varlığını ve hizmetin verildiğini dosya kapsamıyla ispat edemediği göz önüne alınarak ve davacının delilleri arasında yemin delili de olduğu anlaşıldığından davacıya yemin hakkı hatırlatılarak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi yerinde değildir.
Kabule göre de; Davacının dava dilekçesinde dava edilen kısmı açıkça 41.300,00 TL gösterip harcı da bu bedel üzerinden yatırdığı dikkate alınıp, takibe vaki itirazın 41.300,00 TL asıl alacak üzerinden kısmen iptaline karar verilmesi gerekirken (Benzer yönde Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/7702 esas 2022/683 karar) davacının talebi aşılarak 45.326,75 TL üzerinden hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Gerekçeli karar başlığında; davacının T.C.’sinin yazılmaması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı ise de, bu eksiklik mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden eleştirilmekle yetinilmiştir.
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulüne, diğer istinaf taleplerinin reddine, kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalının ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince; yukarıda açılanan hususlara ilişkin olmak üzere ESASTAN KABULÜNE,
2-Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/05/2022 tarih, 2019/560 Esas ve 2022/280 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-İİK’nın 36/5 maddesi gereğince talep eden vekilince Kocaeli 2.İcra Dairesinin 2022/275 D.İş Esas sayılı dosyasına sunulan teminatın talep edene iadesine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi.26/10/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*