Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/163 E. 2022/2294 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/163
KARAR NO : 2022/2294

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/03/2021
NUMARASI : 2019/583 Esas – 2021/219 Karar

DAVACI : … (T.C. NO: …) – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVA TÜRÜ : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 11/12/2019

KARAR TARİHİ : 29/12/2022
KR. YAZIM TARİHİ : 24/01/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davacının, davalı şirketin kurucu ortağı olduğunu, diğer yedi ortağın şirketi Dent Group isimli bir şirkete devretmeyi planladıklarını, 10/10/2019 tarihinde ana sözleşmenin şirket hisselerinin üçüncü şahıslara devrinin oy birliği şartına bağlı olmasına yönelik 15. maddesinin davacının yokluğunda diğer ortaklar tarafından tadil edildiğini ve hisselerin devrinde devir serbestisi düzenlenmesinin kabul edildiğini, 14/11/2019 tarihli genel kurul kararında ise Dent Group adına yapılan hisse devir işlemine ve bu şirket yetkilisinin yönetim kurulunda yer almasına yönelik karara muhalefet şerhi koydurduklarını, iptalini talep ettikleri genel kurulların ilkinde hisse devrinde aranan oy birliği şartının değiştirildiğini ve diğerinde ise hisse devir işlemlerinin yapılan değişikliğe bağlı olarak tamamlandığını, bu nedenle de her iki genel kurul kararlarının birbirini etkileyecek durumda olması nedeniyle iptal davasını tek dava olarak açtıklarını, 10/10/2019 tarihli genel kurul çağrısının usulüne uygun yapılmadığını ve davacının katılmasının engellendiğini, davalı şirketin tüm paydaşlar arasında yapılmış olan Sadakat Protokolü üzerinde uzlaşma sağlanarak kurulduğunu ve şirket kurulduktan sonra Ortaklık Protokolü olarak adlandırıldığını ve ortakların tamamının bu protokole sadık kalacaklarının imzaları ile deklare edildiğini, 10/10/2019 tarihli genel kurulda yapılan esas sözleşme değişikliğinin şirketin başka bir şirket tarafından devralınması, şirketin bağımsızlığını ve adeta varlığını yitirmesi sonucunu doğuran bir karar olduğunu, yapılan değişikliğin hissedarların menfaatine olmadığını, davacı haricindeki ortakların aynı zamanda hekim olup diş hekimi sıfatıyla da hizmet verdiklerini ve çalışmalarına göre ücret aldıklarını, ortaklık sıfatı ile de kar payı aldıklarını, şirketin Dent Group bünyesine katılması ile birlikte aylık cirodan %7 gibi yüksek bir meblağın franchise bedeli olarak ödenmek zorunda kalınacağını, bu haliyle ortaklık payları karşılığında alınacak kar payının da azalacağını, bu hali ile şirket ortaklarının yönetim kurulu başkanı ve ona eşlik eden bir ortağın yönlendirmesiyle kar paylarının azalacağı bir sürece sürüklendiklerini, 14/11/2019 tarihli genel kurul çağrısının da usulüne uygun yapılmadığını, 2 nolu karar ile hisse devrine ilişkin kararın oy çokluğuyla kabul edildiğini, 3 nolu karar ile de Dent Group yetkilisi …’nin yönetim kuruluna seçilmesinin oy çokluğuyla kabul edildiğini, şirkete dışarıdan yeni bir şirketin dahil olmasının ve doğrudan yönetim kuruluna seçilmesine dair alınan bu kararların müktesep hak yaratan ortaklık protokolü uyarınca oy birliği ile alınması gerektiğini, alınan kararların şirket ve hissedarlar menfaatine olmadığını ve kabul edilemez sonuçlar doğurduğunu beyan ederek; 10/10/2019 ve 14/11/2019 tarihli genel kurullarda alınan tüm kararların iptaline karar verilmesini ve TTK’nın 449. maddesi uyarınca hissedarlar ve şirket haklarının korunabilmesi amacıyla kanuna, ortaklık prosedürüne ve dürüstlük kuralına aykırı olarak yapılan genel kurullarda alınan kararların yürütülmesinin geri bırakılmasına dair ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; genel kurulların usulüne uygun bir şekilde yapıldığını, şirketin ekonomik olarak sıkıntılı bir sürece girmesi ve bu süreçte bazı ortakların şirketten ayrılmalarının gündeme gelmesi sonucunda kalan ortakların ayrılacak ortakların paylarını ödeyebilecek ekonomik durumlarının olmaması nedeniyle şirkete dışarıdan ortak alma sürecinin başlatıldığını, bu kapsamda öncelikle şirket esas sözleşmesinin hisse devrini düzenleyen maddesinin değiştirildiğini, 10.10.2019 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının ilanının Ticaret Sicili Gazetesinde yapıldığını, davacının bu toplantıya katılmadığını, bu genel kurulda esas sözleşmenin hisse devri başlıklı 15. maddesinin değiştirilerek şirkete dışarıdan ortak alınmasının önünün açıldığını, böylece hisselerini devredip şirketten ayrılmak isteyen ortakların hisselerinin Dent Grup tarafından devralındığını, devirler sonucunda yeni yönetim kurulunun belirlenmesi ve hisse devirlerinin görüşülmesi için genel kurulun tekrar 14.11.2019 tarihinde olağanüstü genel kurul toplantısına çağrıldığını, toplantı çağrısının usulüne uygun olarak yapıldığını ve davacı vekilinin toplantıya katılarak olumsuz oy kullandığını, davacının genel kurulların iptal edilmesi gerektiği yönündeki beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, şirketin 350.000,00 TL sermaye ile kurulduğunu kuruluş aşamasından sonra şirketin 1.000.000,00 TL kredi kullandığını, sermayenin tükenmesi üzerine sermayesini 850.000,00 TL’ye çıkardığını, bu sermayenin de tükenmesi üzerine ortaklardan 960.000,00 TL borç alındığını, şirketin devamı için çalışan ortakların hiçbir zaman hakedişlerini tam olarak alamadıklarını, şirketin kredilerini geri ödemek için kredi kullandığını, sarf malzemelerini aldığı diş depolarına ve diş protez laboratuvarlarına ödemelerini gecikmeli olarak yaptığını, şirketin davacının iddia ettiği gibi kar etmediğini zarar ettiğini, Dent Grup ile yapılan ortaklık sonrasında şirketin tasfiyeye girmesinin önlendiğini ve şirketin devamlılığının sağlandığını beyan ederek davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” … Davanın REDDİNE … ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda belirtilen kanaatin aksine; her iki genel kurulda alınan kararlar, taraflar arasında imzalanan ortaklık protokolüne açıkça aykırı olup, yapılan bu değişikliğin dürüstlük kuralıyla izah edilmesi mümkün olmadığını; iptalini talep ettikleri genel kurullarda alınan kararlar ile kanuna, ortaklık protokolüne ve dürüstlük kuralına aykırı olarak ADEN şirketinin adı, ticari kimliği, işletme ve yönetim modeli dâhil olmak üzere tüm geçmişi sıfırlanmak suretiyle DENT GROUP bünyesine aktarıldığı açıkken davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını beyan ile; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; toplantıda alınan kararlar kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına da aykırı olmadığını; davacının, davalı şirketin ekonomik anlamda zorlandığı dönemde söz konusu bu dava ile şirkete yeni ortağın alınmasını güçleştirerek ortaklık ilişkisine zarar verdiği hususları göz önünde bulundurulduğunda yerel mahkeme tarafından verilen karar usul ve yasaya uygun olduğunu beyan ile; davacı tarafın istinaf istemlerinin reddine, karar verilmesini, talep ederiz.
DELİLLER: Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/03/2021 Tarih – 2019/583 Esas – 2021/219 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
DAVA; genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davacının, davalı şirketin esas sözleşmesinin 15. maddesinin değiştirilmesine ilişkin 10/10/2019 tarihli genel kurul ile şirketin bir kısım paylarının dava dışı 3. kişiye devrinin onaylandığı 14/11/2019 tarihli genel kurul kararlarının, çağrının usulsüzlüğü ve ortaklık protokolü isimli sözleşmeye aykırılığı gerekçesiyle iptalini istediği, davalının davanın reddini istediği, ilk derece mahkemesince 10/10/2019 tarihli genel kurul kararının çağrısı usulsüz olsa bile 6102 sayılı TTK’nın 446-(2) maddesi uyarınca, etki kuralı gereği sonuca etkili olmaması, ana sözleşme değişikliğinin kanunda belirlenen nisaplara uygun olarak değiştirilmesi nedeniyle usulüne uygun olduğu, 14/11/2019 tarihli genel kurul kararında ana sözleşme ve kanuna aykırı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık, esas sermayenin değiştirilmesi ve pay devrinin geçerli olup olmadığı, genel kurulun iptali koşullarının oluşup oluşmadığı noktasındadır.
Genel Kurulun iptali sebepleri 6102 sayılı TTK’nın 445. maddesinde; “446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” şeklinde, butlan 447. maddesinde; ” Genel kurulun, özellikle;
a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran,
b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran,
c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan,
kararları batıldır.” şeklinde düzenlenmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 421. maddesine göre; “Kanunda veya esas sözleşmede aksine hüküm bulunmadığı takdirde, esas sözleşmeyi değiştiren kararlar, şirket sermayesinin temsil edildiği genel kurulda, toplantıda mevcut bulunan oyların çoğunluğu ile alınır.” Eldeki uyuşmazlıkta, 10/10/2019 tarihli olağanüstü genel kurulun 2. gündem maddesi ile şirket ana sözleşmesinin 15. Maddesinin değiştirildiği, hazirun cetveline göre toplantıya davacı dışımdaki tüm ortakların katıldığı ve 3400 paydan 3026’sının toplantıda temsil edildiği ve kararın toplantıya katılanların oybirliği, toplam sermayeye göre oy çokluğu ile alındığı anlaşılmıştır. Bu durumda nisaplar yönünden iptal sebebi bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Çağrının usulsüzlüğü yönünden yapılan incelemede; 6102 sayılı TTK’nın 446-(2) maddesine göre; “Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri”nin iptal davası açabileceği hüküm altına alınmış olmakla, çağrınız usulsüzlüğü ancak sonuca etkili olduğu taktirde iptal nedeni olarak kabul edilmelidir. Eldeki uyuşmazlıkta ise, çağrı usulüne uygun olsa idi, davacının olumsuz oyu nisaplara etki etmeyeceğinden davacının çağrının usulsüzlüğüne ilişkin istinaf sebebinin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır (Yargıtay 11. HD. 02/03/2020 tarih, 2019/3743 E., 2020/2226 K.).
14/11/2019 tarihli genel kuruluna yönelik istinaf isteminin incelenmesinde;
Bu genel kurulun 2. gündem maddesinde bir kısım şirket ortaklarının paylarının devrinin görüşülüp karara bağlandığı, 3. gündem maddesinde şirket yönetim kurulu üyelerinin seçildiği anlaşılmaktadır.
Davacının, çağrının usulsüzlüğüne ilişkin istinaf isteminin, çağrısız yapılan bu genel kurula hazirun cetveline göre davacı (vekili vasıtasıyla) dahil tüm ortakların katılması, toplantıya itiraz edenin bulunmaması suretiyle TTK’nın 416. maddesindeki koşulların sağlanmış olması ve 10/10/2019 tarihli genel kurul yönünden yukarıda yapılan açıklamalar uyarınca reddi gerekmiştir.
Anonim şirketlerde pay 6102 sayılı TTK’nın 476. vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, 484. Maddesine göre pay senetleri, hamiline ve nama yazılı olur. Hamiline yazılı pay senetleri zilyetliğin devri ile(489), nama yazılı pay senetleri kanunda ve esas sözleşmede aksi öngörülmedikçe bir sınırlamaya tabi olmaksızın devredilir(m.490). Eldeki uyuşmazlıkta, payların senede bağlanmadığı ve devirlerin noter sözleşmesi ile devredildiği görülmekte olup, payların devrinde şekle aykırı bir husus olmadığı anlaşılmıştır.
Davacı pay devirlerinin “Ortaklık Protokolü” isimli sözleşme uyarınca geçerli olmadığını ileri sürmektedir.
Davacının iddia ettiği sözleşme doktrinde ve uygulamada “pay sahipleri sözleşmesi” olarak adlandırılmaktadır. Bu sözleşme ana sözleşmeye eklenip ana sözleşme hükmü haline getirilmediği müddetçe şirket ortaklarına göre 3. kişi konumunda olan şirketi bağlamayacaktır. Şirket genel kurulu eliyle pay sahipleri sözleşmesinin aksine karar alabilir (Yargıtay 11 HD., 17/06/2020 tarih, 2019/4971 E., 2020/2971 K.; Yargıtay 11 HD., 11/10/2016 tarih, 2016/1275 E., 2016/8000 K.). Davacının sunduğu “Ortaklık Protokolü” isimli sözleşme ana sözleşmenin hükmü haline getirilmediği ancak bu protoklün 4. maddesinde belirtilen hisse devrine ilişkin hükmün ana sözleşmeden 15. Maddede düzenlendiği görülmektedir. Ancak ortaklardan aynı bir tüzel kişiliği olan şirketin ana sözleşmedeki bu hükmü ana sözleşme ve kanundaki nisaplarla her zaman değiştirebileceği, şirket genel kurulunun da 10/10/2019 tarihli genel kurul ile ana sözleşmenin 15. maddesinin değiştirilmesine karar verdiği, bu kararının ana sözleşmenin nisaplara ilişkin 10. ve 6102 sayılı TTK’nın 446/2. maddesinde belirtilen nisaplara uygun alındığı anlaşılmakla, gerek 10/10/2019 tarihli genel kurul ile ana sözleşmenin 15. maddesinin değiştirilmesine, gerekse 14/11/2019 tarihli genel kurulda pay devirlerinin onaylanmasına dair kararların ana sözleşmeye ve kanuna aykırı olmadığından davacının istinaf istemleri yerinde değildir. Kaldı ki davacının, 06/03/2019 tarihli genel kurulun 9. Maddesi ile davacının da şirket ortaklığından ayrılma talebini şirkete ilettiği gözetildiğinde, davalı şirketin ana sözleşmenin hisse devri hükmünün değiştirilmesine ilişkin 10/10/2019 tarihli genel kurul kararı ile pay devrinin onaylanmasına ve yeni yönetim kurulu seçimine ilişkin 14/11/2019 tarihli genel kurulun dürüstlük kuralına aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır.
Tüm bu açıklamalara göre; davacının ileri sürdüğü iddialar ile genel kurulların çağrı işlemleri, toplantı tutanağı ve karar nisapları dikkate alındığından genel kurulların butlanla malul olmadığı ve iptal nedeni bulunmadığı kanaatine varıldığından istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
Gerekçeli karar başlığında; taraf vekillerinin adresinin yazılmaması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı ise de, bu eksiklik mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden eleştirilmekle yetinilmiştir.
Açıklanan nedenlerle; dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde; usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak; davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden; istinaf başvurusunun esastan reddine, karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353-(1)-b)-1) maddesi uyarınca; Davacının İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-Bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
3-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcının hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların, istinaf eden davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf eden davacıya iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin kararın temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemiz tarafından yerine getirilmesine,
İlişkin; Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içerisinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne TEMYİZ yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.29/12/2022


Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Katip …
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*