Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1622 E. 2022/1706 K. 03.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1622 – 2022/1706
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :2022/1622
KARAR NO :2022/1706

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :….
ÜYE :….
ÜYE :….
KATİP :…
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :20/04/2022 (Tarihli ara karar)
NUMARASI :2018/610Esas (Derdest dosya)

İHTİYATİ TEDBİR
TALEP EDEN/DAVACI :….
VEKİLİ :Av. ….

İHTİYATİ TEDBİRE
İTİRAZ EDEN/
DAVALILAR :1- ….
:2- ….
:3- AKKAYA İNŞAAT GIDA NAKLİYAT SANAYİ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ –
VEKİLİ :Av. …

DAVA TÜRÜ :Şirket Hisse Devrinin İptali, Bedelinin Tahsili
TALEP :İhityati tedbire itiraz
DAVA TARİHİ :05/11/2018

KARAR TARİHİ :03/10/2022
KR. YAZIM TARİHİ :11/10/2022

İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, davalı şirkette hissedar olduğunu ve 02/04/2017 tarihinde işlediği suç nedeniyle hapse girdiğini, bu süreçte şirketin faaliyetlerine devam edebilmesi açısından diğer ortak …’e vekalet verdiğini, …’in 14/04/2017 tarihinde davacının hisselerini diğer davalı …’e devrettiğini, ayrıca şirketin değerinin 6.500.000,00-TL olup müvekkilinin hisselerinin 50.000,00-TL’ye devredildiğini ve bu bedelin de ödenmediğini beyan ederek; davacıya ait bulunan ve davalı …’e devredilen şirketin %50 hissesinin gerek inançlı işlem ve gerekse hileli ve muvazaalı devir nedeniyle iptali ile davacı adına kayıt ve tesciline, olmadığı takdirde davacı hissesinin gerçek değerinin dava tarihi itibariyle tespiti ile şimdilik 50.000,00-TL’nin en yüksek banka mevduat faizleri ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini, bu arada dava dilekçesinin kendilerine ulaşması ile birlikte davacının %50 hissesini başkalarına devretmeleri ile davayı konusuz bırakabileceğinden, hisselerin ve şirket aktiflerinin başkalarına devrinin önlenmesi açısından ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve şirkete ihtiyati tedbiren kayyum atanmasına, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesinin 08/03/2022 tarihli ara karar ile; “… Talebin kısmen kabulü ile;
Davalı Akkaya inşaat Gıda Nakliyat Sanayi Ticaret Limited Şirketi’ne denetim kayyumu olarak ihtiyati tedbiren …’ın atanmasına,
Kayyımın Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre ve TTK’nın hükümlerine göre şirketin mali bilançosu, şirketin bankalarla olan işlemlerinde, şirkete ait taşınmazların satılması, ipotek verilmesi ve taşınmazların aynına ilişkin diğer tasarruf işlemlerinde bulunmasına ilişkin yönetim organı kararlarının denetim kayyımı onayına tabi tutulması,
Kayyum göreve başladıktan sonra bir ay içerisinde ve gerek gördüğünde derhal ve ayrıca geçici vergi dönemleri itibariyle raporlarını dosyaya sunmasına,
Kayyımın denetim görevini yaparken ortakların hak ve menfaati ile şirket menfaatlerinin gözetilmesine,
Tedbirin niteliği gereği teminat alınmasına yer olmadığına …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Davalılar vekili tarafından 15/03/2022 tarihli dilekçe ile; mahkeme dosyasında 08/03/2022 tarihli ara kararı ile “Akkaya İnş. Gıda Nak. San. Tic. Ltd. Şti.’ne denetim kayyımı atanması”na yönelik ihtiyati tedbir kararı verildiğini, davacının kurulan hükümden farklı bir ihtiyati tedbir türü öne sürerek gerekçesini de buna dayandırmadığını, şirketin devamlı olarak değer kazandığını, davacının hisse devrini yaptığı tarihten sonra şirketin değerinin %238 arttığını, hal böyleyken şirkete denetim kayyımı atanmasında hukuki yarar bulunmadığını, davalı şirketin birden fazla taşınmazı ve mal varlığı bulunduğunu, bu mal varlıklarının bir çoğunun hisse devir tarihi 14.04.2017 tarihinden sonra edinildiğini ancak, mahkeme tarafından hiç bir ayrım yapılmaksızın, davalı şirketin tüm mal varlığı üzerinde denetim kayyımı atanmasına karar verildiğini, verilen bu tedbir kararı ile dava konusu olmayan şirket öz varlığı üzerinde de tasarrufun kısıtlandığını, Anayasal tasarruf hakkının kısıtlanmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkememiz tarafından ilk tedbir kararının değerlendirilmesinden sonra değişen hiçbir hukuki yada fiili durum olmadığı halde, daha evvel verilen red kararının aksine ara karar oluşturulduğunu, davacının sadece davalı şirketi külfete sokmak maksadı ile yaptığı ihtiyati tedbir talebinin tekrardan reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek, tedbir itirazlarının kabulü ile davalı şirkete denetim kayyımı atanması adına verilen tüm ihtiyati tedbir hükmündeki kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece 20/04/2022 tarihli ara karar ile; ” … İhityati tedbire itirazın reddine … ” karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesince verilen ara karara karşı ihtiyati tedbire itiraz eden davalılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İhtiyati tedbire itiraz eden davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Taleple Bağlılık İlkesi Uyarınca ve HMK’nın 390/2. maddesine uygun şekilde hüküm kurulmamış olduğunu, şirketin devamlı olarak değer kazanmakta olduğunu, denetim kayyımı atanmasında hukuki yarar bulunmamakta olduğunu, davalı şirket için verilen ihtiyati tedbir kararının, davanın esası ve konusu ile ilgili olmadığını, davacının önceki şirkete kayyım atanması talebi, yerel mahkeme tarafından reddedilmiş olduğunu, tedbirde orantılılık ilkesinin aşılmış olduğunu, tedbir kararı için teminatın öngörülmesi gerektiğini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.

İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili tarafından istinaf başvurusuna karşı cevap dilekçesi verilmemiştir.
DELİLLER: Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/610 Esas, 20/04/2022 tarihli, Ara Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, muvazaa nedeniyle şirket hisse devri işleminin iptali,olmadığı taktirde hisse bedelinin tahsili istemine yöneliktir.
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin %50 hissesinin 3. kişilere devredilmesi halinde dava konusuz kalabileceğinden, hisselerin ve şirket aktiflerinin başkalarına devrinin önlenmesi açısından ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve şirkete ihtiyati tedbiren kayyum atanmasını talep etmiştir.
Eldeki dosyada İlk derece mahkemesince, 06/11/2018 tarihli Ara Kararı ile, davacının ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulü ile; davacının, davalı şirkette %50 oranındaki sahip olduğu ve muvazaalı olarak davalı …’e devrinin yapıldığını iddia ettiği davalı …’in davalı şirketteki %50 oranında hisselerinin 3. kişilere devir ve temlikinin ihtiyati tedbiren önlenmesine bu konuda ticaret sicil müdürlüğüne yazı yazılmasına, davalı şirkete kayyım atanması ve aktiflerin devrinin önlenmesine ilişkin tedbir taleplerinin reddine karar verildiği, karara karşı davalı tarafça yapılan itirazın, 12/06/2019 tarihli Ara Kararı ile reddedildiği,itiraz değerlendirme kararına karşı davalı tarafça yapılan istinaf başvurusu Dairemizin 12/02/2020 tarihli ve 2019/2213 E. 2020/214 K. sayılı ilamı ile reddedilmiştir.
Davacı vekili; 25/02/2022 tarihli dilekçe ile; müvekkilinin şirketin %50 oranında ortağı olduğunun kesinleştiğini beyan ederek, TTK 235-631/1 ile MK madde 2 gereğince şirket yönetiminin tayin edilecek tarafsız bir kayyıma devrine karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel Mahkemece 08.03.2022 tarihli Ara Kararı ile bu kez; “…Somut uyuşmazlık, ihtiyati tedbir isteyen taraf ile davalılar arasında hisse devir sözleşmesi olduğu, davalılardan … ile davacı arasındaki ihtilafın ise davacı tarafından verilen vekaletnameye istinaden davacının hisselerinin diğer davalı …’e satması nedeniyle hisse devirlerinin geçerli olup olmadığı yönündedir. Tarafların iddia ve savunmaları ile dosya içerisindeki belgeler nazara alındığında taraflar arasında şirket içi bir ihtilaf bulunmaktadır. Bu halde talebin kapsamına göre mal varlığın korunmasına ilişkin gerekli tedbirler alınmalıdır. Bu kapsamda şirket yönetim organının bir kısım kararlarının kayyım onayına tabi tutulması ve denetim kayyımı sadece yönetim organına atanabileceğinden hükümde bu hususun ayrıntılı olarak yer alması gerekmektedir.
Bu nedenle dosya içerisindeki tüm belgeler ve talep dilekçesi değerlendirildiğinde, davacı tarafın tedbir talebinin kısmen kabulü ile yönetim kurulunun davalı şirkete ait taşınmazların satılması, ipotek verilmesi, taşınmazların aynına ilişkin diğer tasarruflarda bulunması, şirketin mali bilançoları ve banka kayıtları ile ilgili işlemlerinin denetim kayyımın iznine tabi tutulması yönünde ihtiyati tedbir kararı vermek gerekmiş, denetim kayyımı atanmasının şirketin işleyişine engel teşkil etmeyecek olması ve denetim kayyımın tüm pay sahiplerinin menfaatini düşünerek işlem tesis edecek olması sebebiyle denetim kayyımı atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararında teminat alınmasına yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. …” şeklindeki gerekçeyle,
“Talebin KISMEN KABULÜ ile; Davalı Akkaya inşaat Gıda Nakliyat Sanayi Ticaret Limited Şirketi’ne denetim kayyumu olarak ihtiyati tedbiren …’ın atanmasına,
Kayyımın Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre ve TTK hükümlerine göre şirketin mali bilançosu, şirketin bankalarla olan işlemlerinde, şirkete ait taşınmazların satılması, ipotek verilmesi ve taşınmazların aynına ilişkin diğer tasarruf işlemlerinde bulunmasına ilişkin yönetim organı kararlarının denetim kayyımı onayına tabi tutulması,
Kayyum göreve başladıktan sonra bir ay içerisinde ve gerek gördüğünde derhal ve ayrıca geçici vergi dönemleri itibariyle raporlarını dosyaya sunmasına,
Kayyımın denetim görevini yaparken ortakların hak ve menfaati ile şirket menfaatlerinin gözetilmesine,
Tedbirin niteliği gereği teminat alınmasına yer olmadığına,…” karar verilmiş, u karara karşı davalı tarafça yapılan itirazın, 20/04/2022 tarihli Ara Kararı ile reddi üzerine,davalılar vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Somut olayda, davacının, davalı şirketin %50 hisse ile ortağı iken, Sincan 2. Noterliği’nin 12/04/2017 tarih, 6977 yevmiye sayılı vekaletnamesi ile davalı …’i vekil tayin ettiği, davalı …’in bu vekaletname ile davacının şirket hisselerini Kocaeli 5. Noterliği’nin 14/04/2017 tarih, 06707 yevmiye nolu hisse devir sözleşmesi ile 50.000,00 TL bedeller diğer davalı …’e devrettiği, devrin şirket pay defterine işlenerek, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayınlandığı anlaşılmaktadır.
Davacı, şirketin yönetimi için davalı … ile inançlı işlem yaptıklarını, davalının aralarındaki inançlı işleme aykırı olarak muvazaalı bir şekilde şirket hisselerini değerinin çok altında bir bedel gösterilerek annesi olan diğer davalı …’e devrettiğini, davalı ise hisselerin gerçek değerinde iyiniyetli üçüncü kişi olan …’e devredildiğini, inançlı işlemin yazılı delille ispatlanması gerektiğini belirtmiştir.
İhtiyati tedbir, 6100 sayılı HMK.’nun 389. vd. maddelerinde düzenlenmiştir.
HMK’nun 389. maddesinde; ”Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.
6100 Sayılı HMK’nun 390-(3) maddesinde; “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek” zorunda olduğu hüküm altına alınmıştır.
Geçici hukuki koruma yargılamasını, asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. HMK’nun ihtiyati tedbirle ilgili 390. maddesinin gerekçesinde, geçici hukuki korumalarda ispat hususu üzerinde durulmuştur. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada, normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü, hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez.
Davalı … tarafından Ltd. Şti. pay devri işlemini davacının vekili sıfatı ile yapmıştır. Bu nedenle vekalet sözleşmesine değinmek gerekmektedir.
Vekalet sözleşmesi, 6098 sayılı TBK’nun 502. maddesinde; “Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır. Bu sözleşme kapsamında vekilin borçları, 6098 sayılı TBK’nun 506. maddesinde; vekilin üstlendiği iş ve hizmetleri; vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlü olduğu ve 6098 sayılı TBK’nun 508. maddesinde; vekilin, vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene vermekle yükümlü olduğu şeklinde düzenlenmiştir.
Bu hükümlerden anlaşılacağı üzere, vekâlet sözleşmesinde vekilin en önemli borçları, vekilin talimata uygun hareket etme borcu, özen borcu ve hesap verme borcudur. Vekalet sözleşmesinde, vekilin hesap verme borcu vekalet sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğup, işin vekil tarafından yürütülmesi sırasında ve sona ermesinde de devam etmektedir. Vekil üzerine aldığı işi doğruluk kurallarına uygun biçimde özenle yapmalıdır.
Vekalet sözleşmesinin hizmetle ilgili diğer sözleşmelere oranla, çok daha sıkı bir şekilde karşılıklı güvene dayalı olduğu öğreti ve uygulamada ittifakla benimsenmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/03/2013 tarih, 2013/13-1471 E., 2015/888 K. sayılı kararı).
Vekilin, üçüncü kişi ile muvazaalı işlem yapmasına ilişkin iddia, anılan hükümlere göre vekilin özen ve sadakat borcuna aykırı hareket ettiğinin söylenmesidir. Vekil, özen ve sadakat borcu nedeni ile vekil sıfatı ile yaptığı işlemlerde vekil edeninin hak ve menfaatlerini korumakla yükümlüdür. Bu yükümlülüğe aykırı davranıldığı iddiasını vekil eden her türlü delille ispat edebilir. Başka bir söyleyişle davacı, vekilin kendisini zarara sokmak amacı ile üçüncü kişi ile birleştiğini iddia ettiğine göre kendisi nâmına yapılmış olsa bile bu durumda akdin tarafı sayılmayacağından (doğru ifade: şimdiki iddia ve istemini o akdin tarafı olarak değil birleşen iki kişinin kendisine karşı yaptığı haksız fiil mağduru sıfatıyla öne sürdüğünden) iddiasını her türlü delille ispatlayabilir (Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Prof. Dr. Bilge Umar, Yetkin Yayınları 2011, s:595).
HMK’nın 389. maddesi, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” şeklindedir.

Davacı, şirketin %50 payını davalı ortaktan devir aldığını ileri sürerek payının adına devir ve tescilini eldeki davada talep etmiştir. Davalı şirkete yönetim kayyımı atanmamıştır. Denetim kayyımının görevinin şirket yönetiminin faaliyetlerinin ana sözleşmeye ve ortaklar ile hak sahiplerinin hakkını korumaya dönük olup olmadığını denetleme bakımından bir kontrol mekanizması olduğu,davacının geçici hukuki himaye talebinin karşılanabilmesi ve şirketin mal varlığının muhafazası ve yönetimin dava sürecinde mahkemenin belirlediği kayyım tarafından takibi anlamına gelebilecek denetim kayyımı atanmasının dosya içeriğine uygun olduğu,Şirketin karar tarihindeki aktif değerini kaybetmesinin önüne geçilebilmesi için şirketin faaliyetlerinin denetim kayyımının onayına tutulmasının HMK’nın 389 v.d maddelerine uygun olduğu mevcut delil durumunun de HMK’nın 390/3. Maddesi kapsamında yaklaşık ispat kuralını karşıladığı kabul edilmelidir.
Karar başlığında; tarafların T.C. ibaresinin yazılmaması ile davalı vekilinin adresinin yazılmaması İİK’nın 260. ve kıyasen uygulanması gereken HMK’nın 391-(2) maddesine aykırı ise de, bu eksiklik mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden eleştirilmekle yetinilmiştir.
Açıklanan nedenlerle; dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde; usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak; davalılar vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden; istinaf başvurusunun esastan reddine, karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca; Davalının İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken harç peşin alındığından, yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcının hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yolu için yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-İstinaf edenler tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf edenlere iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
8-Dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.03/10/2022

….
Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye…
¸e-imzalıdır.

Katip…
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*