Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1620 E. 2023/1768 K. 31.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1620
KARAR NO : 2023/1768

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/03/2022
NUMARASI : 2018/546 Esas – 2022/169 Karar

DAVACI : OTOKAR OTOMOTİV VE SAVUNMA SANAYİ A.Ş. – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … – … – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/09/2018

KARAR TARİHİ : 31/10/2023
KR. YAZIM TARİHİ : 07/11/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’nun müvekkili şirketin Sakarya’da kurulu işyerinde 05.02.1996 tarihinde imzalamış olduğu iş sözleşmesi ve ekleri uyarınca “Ar-Ge Proje Mühendisi” pozisyonunda işe başladığını, bilahare sırasıyla; 1996-1997 yıllarında ARGE mühendisi, 2003-2004 yıllarında Şasi Mühendisi, 2004 yılında Proje Mühendisi, 2004-2007 yıllarında ARGE proje sorumlusu, 2007-2008 yıllarında Askeri Araçlar Müdürü, 2008-2009 yıllarında Tank Mekanik Sistemler Müdürü, 2009-2016 yıllarında Tank Sistem Mühendisli, 2016-1018 yıllarında Zırhlı araçlar sistem mühendisliği direktörü, 2018 -işten ayrılışına kadar Askeri Araçlar Sistem Mühendisliği Direktörü olarak görev yaptığını; 09.11.2009 tarihindeki görev tanımında müvekkili şirket tarafından Altay projesi ve OTOKAR bünyesinde geliştirilmesi hedeflenen diğer paletli araçlara ilişkin teknik, taktik ve operasyonel işlerin tasarıma dönüştürülmesi ve tüm alt sistemlerin geliştirilmesi hedeflenmiş ana muharebe tankı, hafif tank ve hafif paletli araç sistemine uyum içinde tasarımının yöneltilmesi ile birlikte teknik performans parametrelerini ve sistem konfigürasyonunu belirlemek, bilimsel metodlar ve mühendislik araçları kullanarak teknik performans hedeflerine ulaşılması için tam analiz, tasarım, entegrasyon, test ve doğrulama süreçlerini yönetmek üzere görevlendirildiğini, 11.12.2017 tarihinde davalının görev tanımı güncellenmiş, davalı Askeri Araçlar Sistem Mühendisi Direktörü olduğu, Görev tanımında Davalı Altay Projesi dahil otokar bünyesindeki tüm askeri araçların teknik, taktik ve operasyonel isteklerinin sistem tasarımına dönüştürülmesi ve tüm alt sistemlerin geliştirilen ilgili askeri araç sistemine uyum içinde tasarımın yönetilmesi ile birlikte teknik performans parametrelerini ve sistem konfigürasyonunu belirlemek bilimsel metotlar ve mühendislik araçları kullanarak teknik performans hedeflerine ulaşılması için tüm analiz tasarım entegrasyon, test ve doğrulama süreçlerini yönetmek üzere görevlendirildiğini; davalının istifa mektubu ile kendi arzusu doğrultusunda 15 yıl 3600 gün koşulu ile kıdem tazminatı, alacaklarını alarak işyerinden ayrıldığını, davalı müvekkili şirketten ayrıldıktan hemen sonra BMC firmasında çalışmaya başladığını, SGK’ ya müzekkere yazılarak işe giriş bildirgesi celbedildiği takdirde çok kısa sürede BMC firmasında işe başladığının görüldüğünü, söz konusu şirketin müvekkili şirket ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirkete rakip kuruluş olduğunu; müvekkili şirket ile davalı tarafın çalışmaya başladığı BMC firmasının aynı iş kollarında faaliyet gösteren ve genellikle aynı proje ve ihaleler için yarışan, rakip iki firma olduğunu; davalının müvekkili şirkette Askeri Araçlar Sistem Mühendisliği Direktörü olması nedeniyle son görev tanımı dahilinde müvekkili şirketin mevcut askeri araç ürün gamına ve yeni araç gamına ait araçların ticari sır niteliğindeki teknik bilgilerine hakim olduğunu, bu kapsamda bu askeri araçların (COBRA, COBRA2, ARMA6X6, ARMASX8, ARMA WIDE, TULPAR, TULPAR-S), yapılıp-yapılmadığını kontrol ettiğini, ve görevi gereği araçlarla ilgili tüm detay bilgiye vakıf olduğunu, davalının ayrıca hem piyasada rakipler tarafından bilinen ve henüz kamuya mal olmamış müvekkili şirkete ait projelerin her türlü teknik bilgi, birikim ve ticari sırlarına hakim olduğunu, davalı müvekkili şirketin gerek yurt içerisinde gerekse de yurt dışında yer aldığı ihalelerdeki firma stratejilerine de sahip olduğunu; davalı tarafın şirket içinde üst düzey yönetici pozisyonunda olması, önemli projelerde görev alması ve müvekkili şirkete ait tüm sırları bilmesi sebebiyle rakip firmaya geçmesini müvekkili şirketin ticari sırlarını zedeleyeceği düşüncesinde olduklarını; Otokar Otomotiv ve Savunma Sanayi A.Ş. Personel Yönetmeliğinin “Gizlilik ve Güvenliğin Sağlanması Hakkında Taahhütname” söz konusu Taahhütnamenin 6. Maddesi, 10. Maddesi, 11. Maddesi, 13. Maddeleri olduğunu, 01.01.2005 tarihinde yürürlüğe giren personel yönetmeliği kitapçığını, Davalı imza karşılığı teslim alındığını, 24.09.2010 tarihli ek sayfa ile “Koç Topluluğu Etik Davranış Kuralları ve Uygulama Prensiplerinin” tüm maddelerini okuduğunu, anladığını, içeriğine uyacağını kabul ettiğini beyan ve taahhüt ettiğini ve bunu 07.12.2010 tarihli imzasıyla kabul ettiğini, davalının müvekkili şirkette uzun süre görev yapmış olması ve özellikle son görevi hasebiyle müvekkili şirketin teknik, ticari iş sırlarına, müşteri çevresine nüfuz etmesi nedeniyle müvekkil şirkete dair elde ettiği bilgi, ticari sır ve teknik verileri yeni işyeri ile paylaşmasının müvekkil şirketi zarara uğratacağının açık olduğunu, Borçlar Kanunu m.444 ilgili zararı ve düzenlemeyi şu şekilde ifade edildiğini, iş akdinin kurulması ile doğan sadakat borcu, işçi tarafından işverenin çıkarlarını koruma ve gözetme borcu olduğunu, rekabet etmeme borcu ise, iş akdinin sonuçlarından olan işçinin işverene sadakat borcunun olumsuz yönünü ifade et rekabet etmeme sözleşmesi eski işverenin korunmasını amaçladığından işverenin korunmaya değer bir menfaatinin bulunması gerektiğini, bu nedenle rekabet etmeme taahhüdü ancak işçinin işverenin müşteri çevresine veya iş ve üretim sırlarına ait bilgileri kullanarak işverene önemli bir zarar verebilme ihtimalinin bulunduğu hallerde geçerli olduğunu ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2008/9-517E, 2008/566 K, 22.09.2008 kararı), davalı tarafın müvekkil şirketin liderlik potansiyeli gerektiren, farklı yönetim rollerine gelebilecek potansiyele sahip olduğuna inandıklarını, müvekkili şirketin davalıyı Koç Üniversitesi Executive MBA programına kayıt yaptırmasını sağladığını, davalının tüm bunlara rağmen müvekkil şirketin rakibi olan bir şirket ile anlaştığını, müvekkil şirketten ayrılır ayrılmaz orada iş başı yaptığını belirterek; taraflar arasında düzenlenen rekabet yasağı sözleşmesinde iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren bir yıl süreyle benzer ve ilgili bir işyerinde çalışması halinde işçinin işverene 411.840,00 TL cezai şart ödeneceğinin öngörülmesi nedeniyle müvekkil şirketin davalıdan cezai şart olarak tazminini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin rekabet yasağına aykırılık iddialarının kabul edilemez nitelikte olduğunu, davacı şirket ile davalı müvekkilin çalıştığı şirketlerin aynı alanda faaliyet gösteren rakip firmalar olmadığını, davalı müvekkilinin davacı şirkete 05.02.1996 tarihinde “ARGE Mühendisi” olarak ile girdiğini, 2018 yılında işten ayrıldığı döneme kadar “Askeri Araçlar Sistem Mühendisliği Direktörü” görevlerinde bulunduğunu, kendi arzusu doğrultusunda kıdem tazminatını ve alacaklarını alarak işten ayrıldığını, taraflar arasında düzenlenen personel yönetmeliği kapsamında iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren bir yıl süre ile benzer bir işyerinde çalışması halinde işçinin işverene cezai şart ödeyeceğine dair hüküm bulunduğunu ancak davalı müvekkilinin davacı şirket ile aynı sektörde faaliyet gösteren BMC firmasında çalışmaya başladığının ifade edilerek bu durumun haksız rekabet oluşturduğunu ve rekabet yasağına aykırılık nedeniyle 411.840,00 TL cezai şart bedelinin davalı müvekkilinden tazmininin talep edildiğini, davacı şirketin bu iddialarının yersiz olduğunu, davalı müvekkilinin 09.08.2018 de davacı şirketten ayrılma talebini ilettiğini, bu talebe binaen davacı şirketteki çalışmalarının sona erdirildiğini, akabinde müvekkilinin 27.08.2018 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi ile dava dışı “BMC Otomotiv San. ve Tic. AŞ.” de işe başladığını, davacı şirketin ticari sicil kaydında yer alan faaliyet alanına dair kayıtlarda davacı şirketin “ minibüs, midibüs ve otobüs tipi araçlar ile savunma sanayi hizmetine yönelik arzı tipi araçlar, taktik tekerlekli- paletli araçlar, tank ve türevleri, farklı marka isimleri ile lojistik sektör treylerler ve hafif kamyonlar” imal ettiğinin görüldüğünü, dava dışı BMC firmasının ticaret sicil kaydına göre “ her türlü paletli, tekerlekli, ve benzeri araçlar ile kara, hava ve deniz savunma araçları, zırhlı güvenlik araçları, tüm bu araçlarda kullanılan yedek parça, gövde, karoser, motor, şasi gibi mekanik ve elektronik aksamlar v.s.” imalatı yaptığını, ticaret sicil kayıtlarında belirtilen iş kollarında her iki şirketin faaliyet alanlarının birbirinden farklı olup, rekabet edildiğini ve müvekkilinin iddia edilen rekabet yasağına aykırı nedeniyle talep edilen cezai şart bedelinin reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin çalışmalarının rekabet yasağı kapsamında olmadığını, davacı şirketteki çalışmaları içerisinde 01.08.2008 itibariyle görev tanımı “ALTAY Türk Ana Muhabere Tankı” nın geliştirilmesi, tankın prototiplerinin yapılması ve kalifiye edilmesi işleri olarak belirlendiğini, Altay tankının tüm tasarım ve doğrulama süreçlerinin Savunma Bakanlığının onayına tabi olduğunu, tüm haklarının Savunma Bakanlığına ait olduğunu; dava dilekçesinde dava dışı BMC firmasının ürün gamının davacı Otokar firmasının ürün gamı ile benzer nitelikte olduğu belirtilmiş ise de aynı sınıf nitelendirmesi yapılabilecek davacı Otokar firmasındaki tüm araçlar BMC firmasında halihazırda mevcut bulunduğunu, dolayısıyla davacı firmada elde edildiği iddia edilen hiçbir bilginin ticari sır mahiyetinde kabul edilerek dava dışı BMC firmasında kullanılmasının, bu bilgilerin BMC firmasının projelerinde değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, dava dışı BMC firmasının geçmiş dönemlerde davacı firma ile girdiği sınırlı sayıdaki ihalede pek çok kez kazanan ürünün sahibi olduğunu, bunlardan birinin de “ALTAY Türk Ana Muhabere Tankı” projesi olduğunu, bu askeri araçların (COBRA, COBRA2, ARMA6X6, ARMA8SX8, ARMA WIDE, TULPAR, TULPAR-S) Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı İDEF” te muhtelif tarihlerde sergilendiğini, COBRA’nın savaşlarda başka grup ve ülkelerin eline geçtiğini, ARMA WİDE Birleşik Arap Emirliklerine satışının yapıldığını ve bu ülkeden gelen taleplerin uygulanmasında müvekkilinin çalıştığı, TULPAR ise Altay tankı projesinde çalışırken geliştirildiğini, tek prototip üretildiğini, kalifiye edilmediğini, TULPAR-S’ ‘nin ALTAY tankı projesinde Savunma Sanayi Başkanlığı kaynakları ile elde edilen bilgi birikimi kullanılarak, başkanlığın ihale isteklerine uygun geliştirildiğini, davacı otokar firmasının ise ihaleyi kaybettiğini, bu nedenle tek prototip yapıldığını, kalifiye edilmediğini ve seri üretime geçilmediğini, ilk kez Uluslararası Savunma Sanayi ….” te 2015 silah taşıyıcı araç olarak sergilendiğini, müvekkilinin özellikle son görevi hasebiyle teknik, ticari iş sırlarına ve müşteri çevresine nüfuz ettiğinin davacı tarafça iddia edildiğini , halbuki müvekkilinin tüm araçların teknik bilgisine nüfuz etmesinin mümkün olmadığını, davacı şirketin ticari sırlarına , satış, pazarlama, hedeflenen ciro, müşteri ilişkileri gibi ticari sırlarını içeren konularda ve rakip firmalar hakkında uzmanlığı bulunmadığını, müvekkilinin bu konularda görev yapmadığını, müvekkilinin dava dışı BMC firmasında devlete ait proje olan Altay Tankı üretim projesinde görevlendirilmiş olduğunu, müvekkilinin görev konusunun kamu yararı amacı taşıdığını belirterek; davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın REDDİNE …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; “davalını müvekkil şirkette uzun yıllar boyunca çalışması sonucunda; müvekkil şirketin projelerine, ticari ve teknik birçok sırrına, müşterilerine hakim olduğu, bu bilgilerin, müvekkil şirketin direkt rakibi olan BMC şirketi bünyesinde kullanılması durumunda müvekkil şirketin zarara uğraması ihtimalinin bulunduğu dolayısıyla müvekkil şirketin rekabet yasağı akdi ile korunmaya değere hukuki menfaatinin olduğu anlaşılmakla; davacı şirketin davalı tarafla akdettiği rekabet yasağı sözleşmesi geçerli olup davalının pozisyonu gereği şirket iç yönetmeliği ve taahhütleri bilmemesi kabul edilemez,” beyanı ile ile davanın kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; “yerel mahkemece istinaf konusu davanın reddine ilişkin karar isabetli olmakla birlikte dava dosyası kapsamında davacı tarafça müvekkilin çalıştığı şirket ile davacı şirketin rakip firmalar olduğu, buna bağlı olarak rekabet ilişkisi iddia edilmiş olup, yerel mahkemece gerekçeli kararda işbu iddianın aydınlatılmasına ilişkin değerlendirme yapılmamış olması hatalıdır. Davacı tarafın iddialarının aksine, “rekabet yasağı kaydı” kanuni düzenlemelere ve usule aykırı olduğundan, hukuken geçersizdir. Tarafımızca da yer verilen hususlar bakımından Mahkemenin nihai karar ve gerekçesi isabetli olup, kararın onanması gerekmektedir. Ancak gerekçeli kararda aydınlatılmamış olan müvekkilin çalıştığı dava dışı BMC şirketi ile davacı şirketin rakip firmalar olduğu, buna bağlı olarak rekabet ilişkisinin olduğu iddiasının değerlendirilmesi bakımından firmaların rekabet ilişkisinin bulunmadığının ve müvekkilin mevcut işindeki çalışmanın rekabet yasağı anlamına gelmeyeceğinin tespiti gerekmektedir,” beyanı ile davacının istinaf taleplerinin reddi ile yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/03/2022 tarih, 2018/546 Esas – 2022/169 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; hukuki niteliği itibariyle işçi iş akdinin sona ermesinden sonra geçerli olmak üzere yapılan rekabet yasağına aykırılığa dayalı cezai şart-tazminat istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davalı …’nun davacı şirketin Sakarya’da kurulu işyerinde 05.02.1996 tarihinde imzalamış olduğu iş sözleşmesi ve ekleri uyarınca “Ar-Ge Proje Mühendisi” pozisyonunda işe başladığı, sonrasında sırasıyla; 1996-1997 yıllarında ARGE mühendisi, 2003-2004 yıllarında Şasi Mühendisi, 2004 yılında Proje Mühendisi, 2004-2007 yıllarında ARGE proje sorumlusu, 2007-2008 yıllarında Askeri Araçlar Müdürü, 2008-2009 yıllarında Tank Mekanik Sistemler Müdürü, 2009-2016 yıllarında Tank Sistem Mühendisi, 2016-1018 yıllarında Zırhlı araçlar sistem mühendisliği direktörü, 2018 -işten ayrılışına kadar Askeri Araçlar Sistem Mühendisliği Direktörü olarak görev yaptığı, 09.11.2009 tarihindeki görev tanımında davacı şirket tarafından Altay projesi ve OTOKAR bünyesinde geliştirilmesi hedeflenen diğer paletli araçlara ilişkin teknik, taktik ve operasyonel işlerin tasarıma dönüştürülmesi ve tüm alt sistemlerin geliştirilmesinin hedeflendiği, davalının, herhangi bir haklı neden olmadan, davacı iş yerinden ayrıldığı ve davacı şirketin rakibi olan bir şirket ile anlaştığı, davalının böylelikle taraflar arasında düzenlenen rekabet yasağı sözleşmesini ihlal ettiği belirtilerek,411.840,00 TL cezai şartın davalıdan tahsil edilmesi amacıyla eldeki davanın açıldığı, ilk derece mahkemesince açılan davanın reddine karar verildiği, verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya arasına alınan 02/04/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; rekabet yasağı anlaşması bağımsız bir sözleşme olmayıp, daima hizmet sözleşmesine bağlı bir anlaşma olduğu, rekabet yasağı anlaşması işçinin rekabet özgürlüğünü ve ekonomik geleceğini sınırlandırdığı için kanun ile bir takım geçerlilik koşulları getirildiği, rekabet yasağı anlaşmasının diğer yandan, hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonra, işçinin doğrudan veya rakip işletmeler üzerinden işverenle haksız rekabet etmesini engellemeyi amaçladığı, geçerli bir rekabet yasağı anlaşmasının dört temel şartı bulunduğu: Bunlardan rekabet yasağı anlaşmasının yazılı şekilde yapılması ve işçinin fiil ehliyetine sahip olması koşullarının sağlandığı yönünde bir tereddüt olmadığı, doktrinde ve Yargıtay kararlarında aranan diğer iki koşul ve rekabet yasağına getirilen kanuni sınırlandırmalar yönünden: Taraflar arasında doğrudan veya dolaylı bir rekabet ilişkisi var mıdır? Davacı Otokar ile davalının çalışmaya başladığı BMC firmalarının esas itibariyle aynı sektörde faaliyet gösterdikleri, aynı tip araçların prtotip veya seri üretimini hedefledikleri, aynı ihalelere girdikleri, bütün ürün gamında olmasa bile özellikle davalının davacı şirkette görev yaptığı birimlerde üretilen, üretilmesi hedeflenen araçların BMC firması tarafından da üretildiği veya üretiminin hedeflendiğinin anlaşıldığı, Otokar firması ve BMC firması tanık ifadelerinde de belirtildiği gibi piyasada otomotiv ve savunma sanayi konularında üretim yapan birbirine rakip iki firma olduğu, nitekim “ALTAY Türk Ana Muhabere Tankı” projesinde 2008 tarihinde Otokar firmasının önce işi aldığı, prototip Otokar tarafından geliştirilmiş ancak seri üretim ihalesinde yine davacı firma ile dava dışı BMC firması da birbirlerine rakip olarak ihaleye girdikleri, özellikle aynı tip askeri araçlar için iki firmanın ihalede rakip olmasının hiç tereddütsüz aralarında bir rekabet ilişkisi olduğunu gösterdiği, yine rekabet ilişkisinin varlığı için iki şirketin faaliyet alanlarının birebir örtüşmesi şart olmayıp, örtüşen rekabet alanlarının bulunması ve davacının her iki şirkette bu alanlar bakımından rekabet yasağı anlaşması koşullarını taşımasının yeterli olacağı, hizmet ilişkisinin, işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlaması ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılmasının, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olması koşulları var mıdır? Davalı … davacı Otokar’da son olarak Askeri Araçlar Sistem Mühendisliği Direktörü olarak çalıştığı, bu makama gelene kadar Davacı Otokar firmasında ARGE mühendisi, 2004 yılında Proje Mühendisi, 2004-2007 yıllarında ARGE proje sorumlusu, 2007-2008 yıllarında Askeri Araçlar Müdürü, 2008-2009 yıllarında Tank Mekanik Sistemler Müdürü, 2009-2016 yıllarında Tank Sistem Mühendisliği Müdürü, 2016-1018 yıllarında Zırhlı Araçlar Sistem Mühendisliği Direktörü 01.07.2018- ayrılana kadar Askeri Araçlar Sistem Mühendisliği Direktörü Pozisyonlarında çalıştığı, davalının, davacı şirkette çalıştığı pozisyonlar ile dosyada mevcut akış diyagramlarında açıklanan hiyerarşi bir arada değerlendirildiğinde, davalının son görevi itibariyle de direktör olarak görev tanımı olarak bütün projenin yaşam döngüsüne hakim olduğu, her çeşit askeri aracın elektrik-elektronik, mekanik sistemleri, bu sistemlerin entegrasyonu, prototipin oluşturulması, silah sistemleri, kule ve silah sistemleri entegrasyonu başta olmak üzere tüm sistemlerine, alt sistemlerine vakıf ve konsept geliştirme, ar ge, prototip oluşturmada ve bu ekipleri yönetmede uzman ve kalifiye bir kişi olduğu, davalının davacı Otokar’ da çalışma süresi içinde bu konularda zamanla yetiştirilerek ve gelişerek uzman bir profesyonel mühendis ve yönetici olduğu, dosya kapsamından ve tanık beyanlarından, davacı şirketin Altay Türk Ana Muharebe Tankı projesinin geliştirilmesi ve prototipinin üretilmesi için uzun süre çalıştığı, davacının da bu çalışmalarda aktif görev aldığı ve bu sayede önemli bilgi birikimine ve tecrübeye sahip olduğu, seri üretim ihalesinde Otokar ve BMC’nin yarıştıkları ve seri üretim ihalesinin BMC’de kalmasıyla, davacının söz konusu bilgi ve tecrübelerinden yararlanılmak üzere BMC’de işe alınmış olması kuvvetle muhtemel olduğu, davalının, davacı Otokor’da çalıştığı sürede işveren tarafından verilen eğitim destekleri ve üstlendiği görevler itibariyle davacı şirketin müşteri çevresine ve üretim sırlarına vakıf olabileceği ve bu bilgilerin rakipler için kullanılmasının işverenin önemli bir zararına sebep olabilecek nitelikte olduğunun değerlendirildiği, diğer Koşullar ve Sınırlandırmalar: Dava konusu rekabet yasağının, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesiyle veya iş ilişkisi devam ederken ayrı şekilde veya Taahhütname içinde düzenlenmesinin geçerliliğini etkilemeyeceğinin değerlendirildiği, rekabet yasağına dair sınırlandırmaları düzenleyen TBK.m.447 yönünden somut dava konusu rekabet yasağı incelendiğinde, Altay Türk Ana Muharebe Tankı projesi gibi savunma sanayi projelerinin mahiyeti ve bu alandaki rakip firmaların sınırlı sayıda olması dikkate alındığında, rekabet alanının Türkiye olarak belirlenmesinin işin niteliğine uygun olduğu, süre bakımından 2 yıllık sınırın aşılmadığı, kararlaştırılan cezai şartın işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürecek boyutta olmadığının değerlendirildiği, cezai şartın indirilmesi: Cezai şartın borçlusu olarak davalının tacir sıfatı taşımaması ve TTK.m.22’ye göre cezai şartın indirilmesini isteyemeyecek şahıslardan olmaması gözetilerek, TBK.m.1820/3 gereğince bir indirim yapılıp yapılmayacağının mahkemenin takdirinde olduğu yönünde görüş bildirildiği görülmüştür.
Eldeki davada; davalı ile davacı şirket arasında 05/02/1996 tarihinde iş akdi imzalandığı, sözleşme kapsamına göre davalının arge proje mühendisi olarak görevlendirildiği, daha sonra farklı tarihlerde aynı işyerinde başka bölümlerde yönetici olarak görev yaptığı, davalının11/12/2017 tarihindeki görev tanımının, askeri araçlar sistem mühendisi direktörü olduğu, 2018 yılında işten ayrılışına kadar bu görevine devam ettiği, 09/11/2009 tarihindeki görev tanımında Altay Projesi ve Otokar bünyesinde geliştirilmesi hedeflenen diğer paletli araçlara ilişkin teknik, taktik ve operasyonel işlerin tasarıma dönüştürülmesi gibi entegrasyon ve test ve doğrulama süreçlerini yönetmek üzere görevlendirildiği, 11/12/2012 tarihinde görev tanımının güncellendiği ve asgari araçlar sistem mühendisi direktörü olduğu, davalının kendi arzusu ile işyerinde istifa mektubu vermek suretiyle kıdem tazminatı ve diğer alacaklarını alarak işyerinden ayrıldığı, daha sonra dava dışı BMC firmasında çalışmaya başladığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalının işten ayrıldıktan sonra rekabet yasağına aykırı olarak aynı iş kolunda bir başka işyerinde çalışmaya başlaması nedeniyle rekabet yasağının ihlal edilip edilmediği hususlarında olduğu, ilk derece mahkemesince; davalının, istifa dilekçesi ile birlikte davacının 01/01/2005 tarihinde yürürlüğe giren personel yönetmeliği kitapçığını teslim aldığı, gizlilik ve güvenliğin sağlanmasına ilişkin taahhütnamenin 07/12/2010 tarihinde davalı tarafından imzalandığı, kitapçığın 6. maddesinde rekabet yasağı ile ilgili maddenin düzenlendiği, işçinin iş akdinin kendisi tarafından sonlandırılmasından itibaren 1 yıl süresince rakip bir şirkette ücretli ya da ücretsiz çalışmayacağı, bu kısıtlamanın Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları ile sınırlı olduğuna dair taahhüt belgesinin de kitapçık içerisinde yer aldığı; ancak 10/08/2018 tarihinde düzenlenen ve rekabet yasağının ihlali halinde Gizlilik ve Güvenliğin sağlanması hakkındaki taahhütnamenin 10. Maddesi uyarınca Otokar’ın uğrayacağı maddi ve manevi zararlardan sorumlu olacağına dair taahhütnamenin davalı tarafça imzalanmadığı, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 6. maddesinde rekabet yasağına ilişkin düzenlemede coğrafi alan bakımından sınırlama yapılmadığı, sınırlamanın Türkiye Cumhuriyeti sınırlarıyla sınırlı olarak gösterildiği, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının çalışma hürriyeti başlığı altında düzenlenen 48. maddesinde herkesin dilediği alanda çalışma hürriyetine sahip olduğu ve bunun anayasal hak olduğu, 818 sayılı TBK’nın 349. (6098 TBK madde 445) maddesi uyarınca rekabet yasağının işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve konu bakımından hakkaniyete uygun sınırlamalar içermemesi halinde rekabet yasağı hükmünün geçerli olmayacağı ve taraflar arasında davaya konu hizmet sözleşmesinin rekabet yasağına ilişkin maddesinde coğrafi alan sınırlamasının bulunmaması, işçinin ekonomik geleceğinin hakkaniyete aykırı bir şekilde tehlikeye düşürecek bir şekilde olduğundan rekabet yasağına ilişkin sözleşme hükmünün batıl sayılması gerektiği, hizmet sözleşmelerinde sadece işçi aleyhine konulan ceza hükmünün geçersiz olacağının, TBK 420/1 maddesinde düzenlendiği, hizmet sözleşmesinin eki olarak hazırlanan Gizlilik ve Güvenliğin Sağlanmasına İlişkin Taahhütnamede tek taraflı olarak edimin yüklenildiği, bu edim karşısında işverenin de davalı işçinin sosyal ve ekonomik durumunu düzenleyecek şekilde edim ifa etmesi gerektiği ve sözleşmede bu şekilde bir hükmün yer almadığı, bu nedenle hakkaniyete aykırı bir düzenleme yapıldığı, gerek anayasanın çalışma hürriyetine ilişkin hükümleri ve gerekse de borçlar kanunu ilgili hükümleri gereğince davacı tarafın rekabet yasağından kaynaklanan cezai şarta ilişkin davasının haksız olduğu gerekçesiyle davanın reddine şeklinde karar verilmişse de verilen kararın eksik inceleme ve araştırmaya dayalı yanılgılı kanaatle verildiği anlaşılmıştır.
Eldeki davada; yukarıda ayrıntılı olarak değinildiği üzere; taraflar arasında 05.02.1996 tarihinde iş sözleşmesi imzalandığı ve davalının davacı şirkette “Ar-Ge Proje Mühendisi” pozisyonunda işe başladığı, sonrasında davalının davacı şirket bünyesinde farklı tarihlerde farklı unvanlar altında farklı pozisyonlarında görev yaptığı, sonrasında ise davalının 01.07.2018 tarihinde tek taraflı istifa müessesiyle davacı iş yerinden ayrıldığı ve davacı şirketle hemen hemen aynı konularda faaliyet gösteren BMC A.Ş isimli şirkette göreve başladığı, davanın tarafları arasında gerek iş sözleşmesi gerekse de davacı şirketin çalışma esaslarını düzenleyen birtakım sözleşme niteliğinde belgelerin bulunduğu ve iş sözleşmesi ve diğer bu belgelerin davanın taraflarına bir takım hak ve yükümlülükler yüklediği hususu çekişmesizdir.
Eldeki davada; yapılan yargılamada dosya arasına alınan bilirkişi raporunda özetle; dava konusu rekabet yasağının, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesiyle veya iş ilişkisi devam ederken ayrı şekilde veya taahhütname içinde düzenlenmesinin geçerliliğini etkilemeyeceğinin değerlendirildiği, rekabet yasağına dair sınırlandırmaları düzenleyen TBK.m.447 yönünden somut dava konusu rekabet yasağı incelendiğinde, Altay Türk Ana Muharebe Tankı projesi gibi savunma sanayi projelerinin mahiyeti ve bu alandaki rakip firmaların sınırlı sayıda olması dikkate alındığında, rekabet alanının Türkiye olarak belirlenmesinin işin niteliğine uygun olduğu, süre bakımından 2 yıllık sınırın aşılmadığı, kararlaştırılan cezai şartın işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürecek boyutta olmadığının değerlendirildiği, cezai şartın indirilmesi : Cezai şartın borçlusu olarak davalının tacir sıfatı taşımaması ve TTK.m.22’ye göre cezai şartın indirilmesini isteyemeyecek şahıslardan olmaması gözetilerek, TBK.m.182/3 gereğince bir indirim yapılıp yapılmayacağının mahkemenin takdirinde olduğu yönünde görüş bildirildiği, mahkemece bilirkişi raporunun dikkate alınmadığı ve bu şekilde sonuca gidildiği anlaşılmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; 6100 sayılı HMK hükümlerine göre; mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir (266/1). Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılması; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler (281/1). Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir (281/2). Mahkeme gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla tekrar incelemede yaptırabilir (281/3). Hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.
Raporu serbestçe değerlendirme yetkisi hakimin, bilirkişinin yerine geçerek hakimlik mesleği dışında özel ve teknik bilgi gerektiren bir durumda şahsi bilgisiyle karar verebileceği anlamına gelmez. HGK’nın 04.02.2009 tarihli 2008/4-823 Esas, 2009/50 Karar sayılı kararında da hakimin kendisini bilirkişi veya bilirkişi kurulu yerine koyamayacağı, özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda şahsi bilgisiyle sonuca gidemeyeceği, o konuda bilirkişi incelemesi yaptırması gerektiği belirtilmiştir.
Eldeki davada, yapılan tüm bu açıklamalar neticesinde; ilk derece mahkemesince yapılması gereken iş; taraflar arasındaki sözleşmeler ve bu sözleşmelerdeki hükümler mucibince davalının davacı şirketten tek taraflı istifa beyanı ile ayrılması ve sonrasında aynı sektörde faaliyet gösteren bir başka şirkette göreve başlaması sonrasında, davacı şirketin, davalının rekabet yasağın ihlal etmesi nedeniyle, somut davada cezai şart talep etme koşullarının gerçekleştiği düşünülerek, dosya arasında bulunmayan davalı tarafın ekonomik ve sosyal durum araştırma raporunun dosyaya kazandırılması ve bu eksikliğin giderilmesi sonrasında tespit ve hükmedilecek cezai şartta bir indirim yapılıp yapılmayacağının tartışılması ve sonrasında bir karar vermekten ibaret olmalıdır.
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulüne, diğer istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince; yukarıda açılanan hususlara ilişkin olmak üzere ESASTAN KABULÜNE,
2-KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 09/03/2022 tarih, 2018/546 Esas ve 2022/169 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi. 31/10/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*