Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1619 E. 2023/1769 K. 31.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1619
KARAR NO : 2023/1769

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :08/12/2021
NUMARASI :2019/255 Esas – 2021/727 Karar

DAVACILAR :1-… – … – (Velayeten …-…) – …
VEKİLİ :Av. … – …
:2 -… – … – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALI :ES SİGORTA ARACILIK HİZMETLERİ LTD. ŞTİ. – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVANIN KONUSU :Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ :31/05/2019

KARAR TARİHİ :31/10/2023
KR. YAZIM TARİHİ :07/11/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davalı şirketin vefat eden ortağı …’ın mirasçısı olarak davalı şirkette pay sahibi olduklarını, müvekkillerinin aile şirketi olan davalı şirketten dışlandıklarını, kendilerine bilgi verilmediğini, daha önce yapılan genel kurul kararlarının iptaline yönelik davalar açtıklarını, şirketin kar eden bir şirket olup murisin vefatından bu yana müvekkillerine hiç kâr payı verilmediğini, 29/03/2019 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısının 4 nolu maddesi ile şirketin bilanço ve gelir tablolarının okunup müzakere edildiği ve oy çokluğuyla kabul edildiği, oysa ki bilançoların toplantı öncesinde kendilerine gönderilmediği gibi inceleme fırsatı da verilmediğini, toplantının 5. maddesi ile şirketin faaliyet raporunun okunduğu ve müzakere edilerek oy çokluğuyla kabul edildiğini, ancak faaliyet raporunun okunmadığını ve müzakere edilmediğini, 6 nolu madde ile oy çokluğuyla kâr dağıtımı yapılmamasına karar verildiğini, 7 nolu madde ile şirket müdürler kurulu ve yönetim kurulunun oy çokluğuyla ibra edildiğini, ancak kendileri tarafından ibra edilmediğini ve bu kararı da kabul etmediklerini, diğer ortakların amaçlarının müvekkillerinin mal varlığına el koyma ya da onlardan istifade edilmesini engelleme ve kendilerinin serbestçe tasarruf etmek olduğunu beyan ederek; 29/03/2019 tarihli olağan genel kurul toplantısının 4, 5, 6 ve 7 numaralı maddelerinin iptaline, belirtilen maddeler ile alınan kararların açık mağduriyete neden olacağı gözetilerek TTK 449 maddesi uyarınca dava konusu kararların yürütmesinin durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; sermaye artışının ortaklara mali yük getirmeksizin bedelsiz olarak ve sermayedeki hisse oranı aynen korunarak gerçekleştirildiği için davacıların hisselerinin azalma ihtimali olmadığını, azlık payının azalmadığını, ana sözleşmenin 13. Maddesine göre kar dağıtımının şirket sermayesinin %51’ini temsil eden ortaklara bağlı olduğunu, davacıların art niyetli olduklarını, davacıların iddialarının yerinde olmadığını beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile 29/03/2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 4 ve 5 numaralı kararların iptaline ilişkin talebin reddine, 29/03/2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 6 numaralı kararın iptaline, 29/03/2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 7 numaralı kararın yoklukla malul olduğunun tespitine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı taraflar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; “dava konusu 29.03.2019 tarihli olağan Genel Kurul’da alınan şirketin bilanço ve gelir tablolarının kabul edilmesine ilişkin 4 numaralı karar ile faaliyet raporunun kabul edilmesine ilişkin 5 numaralı karar mevzuata, iyiniyet ve dürüstlük kurallarına aykırıdır. Davalı şirketin 30.03.2020 tarihli Genel Kurulu’nda alınan ve işbu dava konusu 29.03.2019 tarihli genel kurul kararları ile aynı olan kararların iptaline yönelik açtığımız dava kabul edilmiştir. Davalı şirketin genel kurul toplantılarındaki genel amacın, müvekkilin şirketteki azlık hissesini etkisiz hâle getirerek hukuki haklarını elde etmesini önlemek olduğu gayet sarihtir. Bu kapsamda davalı şirketin haksızlığının karara bağlandığı Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/209 E. sayılı dosyası yerel mahkemece dikkate alınmamış ve hatalı karar ihdas edilmiştir” beyanı ile yerel mahkeme kararının kaldırılması, davanın tümden kabulüne karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı … Velayeten … vekili istinaf dilekçesinde özetle; “şirketin bilanço ve gelir tablolarının okunması, müzakere edilmesi ve kabul edilmesine ilişkin alınan 4 no’lu genel kurul kararı ile şirketin faaliyet raporunun okunması müzakere edilmesi ve kabul edilmesine ilişkin alınan 5 no’lu genel kurul kararı yönünden: dava dilekçemizde ve yargılama aşamasında dosyaya sunmuş olduğumuz sair beyanlarımızda da belirtmiş olduğumuzüzere; şirketin bilanço ve gelir tabloları tarafımıza hiçbir şekilde gönderilmemiş, dolayısıyla davacı müvekkilimizin bilanço ve gelir tablolarından herhangi bir şekilde bilgisi olamamıştır. Buna rağmen Yerel Mahkemece hüküm verilmiş ancak bu yönde yeterli ve somut bir araştırma yapılmamış, salt keşide edilen ihtarname içeriği ile yetinilerek faaliyet raporu ve bilançolardan gelir tablolarının şirket merkezinde toplantıdan 15 gün önce hazır bulunduğunun bildirilmiş olduğu iddiası iptal talebimizin reddi gerekçesi olarak gösterilmiş, eksik ve hatalı incelemeye dayalı usul ve yasaya aykırı hüküm tesis edilmiştir, taraflar arasında halihazırda görülen ve görülmüş olan dava dosyaları yönünden; yine; dosya kapsamından da anlaşılacağı üzere taraflar arasında görülmekte olan birçok genel kurul kararının iptali ve sair mirasa dayalı davalar bulunmaktadır. Huzurdaki dava yönünden alınan genel kurul kararlarının iptali gerekmekte iken Yerel Mahkemece taraflar arasında görülmekte olan davalar ve kötüniyet göz ardı edilerek eksik ve hatalı olarak hüküm tesis edilmiştir” beyanı ile yerel mahkeme kararının aleyhe olan yalnızca 4 ve 5 no’lu kararları ile ilgili olarak kaldırılması, davanın tümden kabulüne karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; “29/03/2019 tarihli Genel Kurulda alınan ve iptali istenen 4., 5., 7.maddeye ilişkin değerlendirme, haksız ve dayanaksız olup, 29/03/2019 tarihli Genel Kurul Toplantı Tutanağı incelendiğinde görüleceği üzere, bilanço ve gelir tabloları ile faaliyet raporu Genel Kurulda okunmuş ve müzakere edilmiş, kabulü yönünde karar alınmıştır. Müdürler Kurulunun ibra kararının geçersiz olduğu yönündeki tespite katılmak hukuken mümkün değildir, ibra kararları geçerlidir, iptali mümkün değildir…,” beyanı ile yerel mahkeme kararının kaldırılması, davanın reddine karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı … Velayeten … vekili cevap dilekçesinde özetle; “istinaf dilekçesini tekrar ile yine; her ne kadar davalı şirket tarafından davaya konu 29.03.2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan ibra kararının, Yerel Mahkemece yoklukla malul olduğunun tespitine dair kararın usul ve yasaya aykırı olduğu iddia edilmiş ise de; davacıların hisse oranı ile şirketin diğer ortaklarının hisse oranları göz önünde bulundurulduğunda, davalı şirketin istinaf başvurusunun bu yönüyle de reddine karar verilmesi gerektiği açıktır” beyanı ile davalı yanın istinaf taleplerinin reddi ile yerel mahkeme kararının tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/12/2021 tarih, 2019/255 Esas – 2021/727 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiş karara karşı taraflar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davacıların, davalı şirketin vefat eden ortağı …’ın mirasçısı olarak davalı şirkette pay sahibi oldukları, davalı şirketin kar eden bir şirket olup murisin vefatından bu yana davacılara kâr payı verilmediği, bunun yanı sıra davalı şirketin 29/03/2019 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısının 4 nolu maddesi ile şirketin bilanço ve gelir tablolarının okunup müzakere edildiği ve oy çokluğuyla kabul edildiği, oysa bilançoların toplantı öncesinde kendilerine gönderilmediği gibi inceleme fırsatı da verilmediği, toplantının 5. maddesi ile şirketin faaliyet raporunun okunduğu ve müzakere edilerek oy çokluğuyla kabul edildiği; ancak faaliyet raporunun okunmadığı ve müzakere edilmediği, 6 nolu madde ile oy çokluğuyla kâr dağıtımı yapılmamasına karar verildiği, 7 nolu madde ile şirket müdürler kurulu ve yönetim kurulunun oy çokluğuyla ibra edildiği, ancak kendileri tarafından ibra edilmediğini ve bu kararı da kabul etmedikleri iddiasıyla; davalı şirketin 29/03/2019 tarihli olağan genel kurul toplantısının 4, 5, 6 ve 7 numaralı maddelerinin iptaline karar verilmesi için eldeki davanın açıldığı, ilk derece mahkemesince açılan davanın kısmen kabulüne karar verildiği, verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya arasına alınan 05/06/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; TTK’ nun 622. Maddesi uyarınca; anonim şirket genel kurul kararlarının butlanına ve iptaline ilişkin hükümler, kıyas yoluyla limited şirket genel kurul kararlarına da uygulanır. Bu itibarla genel kurul kararlarının butlanını düzenleyen TK 447 ve iptalini düzenleyen TK 445 Limited Şirket genel kurul kararları hakkında da uygulanacaktır. TK 445’e göre, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı genel kurul kararları aleyhine iptal davası açılabilir. Yokluk ve butlan halleri dışındaki tüm sakatlıklar iptal nedenidir. Kanunda iptal nedenleri olarak kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırılık sayılmıştır.
BK 27’ye göre emredici hükümlere aykırılık butlan nedenidir. TK 445’de ise, kanuna aykırılık halinde iptal yaptırımı öngörülmüştür. Yargıtay, pay sahiplerinin çıkarlarını koruyan tamamlayıcı ve yorumlayıcı hükümlere aykırılık halinde iptalin, emredici kanun hükümlerine aykırılık halinde ise butlanın söz konusu olduğu görüşündedir. Şirket sözleşmesine ve dürüstlük kuralına aykırı kararlar da iptal edilebilir niteliktedir. Dürüstlük kuralına aykırılık MK. 2’de düzenlenen genel kuralın uygulanmasından ibarettir. Dürüstlük kuralına aykırılık hakkın kötüye kullanılması yasağını da içerir. Kararın geçerli olması için kanun ve şirket sözleşmesi hükümlerine uygun olması yeterli değildir: bunun yanında dürüstlük kuralına da uygun olması gerekir. Çoğunluk, azınlığın ezilmesi sonucunu doğuran haksız ve yersiz kararlar alırsa, bu kararların iptali istenebilir. Çoğunluğun aldığı karar, içeriği itibariyle kanuna ve şirket sözleşmesine uygun olsa bile, iptal davasında MK 2 çerçevesinde ayrıca denetime tabi tutulabilecektir. Buna göre, yaşı, sağlığı veya yeteneği müdürlük yapmasına engel bir kişinin müdürlüğe seçilmesi, şirketin iflasında kusuru bulunan müdürlerin ibrası, bütün iş ve işlemlerde birlikte imzası bulunan müdürler kurulu üyelerinden birinin ibra edilip diğerinin edilmemesi, şirketin çıkarı gerektirmediği halde azınlıktaki ortakların şirkete ulaşma, denetim imkanlarını kısıtlamak vs. amacıyla şirket merkezinin işletmenin bulunduğu yerden nakli, şirketin her türlü demirbaş donanımı ile sermaye yapısı yeterli olduğu ve yeni bir yatırım yapılması da gerekmediği halde sermaye artırımına gidilmesi vb. dürüstlük kuralına aykırıdır. İptal davasını ortaklar, müdürler kurulu ve müdürler açabilirler. Ortaklar iptal davası açabilme bakımından iki gruba ayrılırlar: Toplantıya katılanlar ve toplantıya katılsın/katılmasın tüm ortaklar. Toplantıya katılan Ortakların dava açabilmesi için, karara olumsuz oy vermeleri ve muhalefetlerini tutanağa geçirmiş olmaları gerekir. Toplantıya katılan ortağın iptal davası açabilmesinin ilk Şartı, bu kimsenin ilgili teklife olumsuz oy vermesidir. Olumsuz oydan anlaşılması gereken karar aleyhine oy vermektir. TK 446’da açıkça olumsuz oy verme Şartı arandığından, olumlu oy veren veya çekimser kalan ortağın iptal davası açma hakkı yoktur. Gerçi, çekimser oylar olumsuz oy gibi işlev gösterir. Ancak, kanun koyucu olumsuz oy vermeyi şart kıldığından, karara çekimser kalmak iptal davası için yeterli değildir. Bu ortaklar bir şekilde toplantı. tutanağına muhalefet şerhi düşmüş olsalar bile, iptal davası açamazlar. Olumsuz oy verme şartının aranmasının altında yatan hukuki sebep, ortağın çelişkili davranmasının önüne geçmektir. Belirli hallerde, toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy vermiş olsun ya da olmasın tüm ortaklar iptal davası açabilirler. TK 446/1 b hükmüne göre; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri de iptal davası açabilir.
Toplantıya çağrı, azlığın çağrı ve öneri hakkı, gündem, öneriler çağrısız genel kurul, hazırlık önlemleri, tutanak, yetkisiz katılma konularında anonim şirketlere ilişkin hükümler, Bakanlık temsilcisine ilişkin olanlar hariç, kıyas yoluyla limited şirketlere de uygulanır. Genel kurul hazırlık önlemlerinden birisi de TK 437/I’e göre, finansal tabloların, konsolide finansal tabloların, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunun, denetleme raporları ve yönetim kurulunun kar dağıtım önerisinin, genel kurul toplantısından en az onbeş gün önce, şirketin merkez ve şubelerinde, pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulmasıdır. TK 437/1’deki düzenleme ortaklara genel kurul toplantısına hazırlık yapabilmeleri için getirilmiştir ve bilgi alma hakkının pasif tarafını oluşturmaktadır.
TK 447/l-b uyarınca, pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen Ölçü dışında sınırlandıran kararlar batıldır. Öğretide TK 447/l-b bendi ile ilgili olarak iki görüş savunulmaktadır. İlk görüş ortakların bilgi alma hakları ile ilgili gerekleri tamamen kaldıran veya sınırlayan bir esas sözleşme hükmü veya genel kurul kararının batıl olduğunu, buna karşın ortağın sayılan haklarını kaldırmayan veya sınırlamayan ve somut bir olayda bir defalık ihlal eden genel kurul kararlarının iptal edilebilir. kararlar olduğunu savunmaktadır (Moroğlu, Erdoğan; Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, 8. Baskı, İstanbul 2017, s. 160; Karasu, Rauf; Anonim Şirketlerde Emredici Hükümler İlkesi, Ankara 2009, s. 73). Diğer görüş ise, TK 447. fıkranın bentleri arasında ayırım yapılmaksızın, bu bentlerden herhangi birinin ihlalinin, ister münferit, yani somut bir olayla sınırlı olacak biçimde bir defalık olsun, ister süreklilik arz edecek şekilde olsun, iptal değil butlan yaptırımına tabi olduğunu savunmaktadır. Davada, davacılar şirketin bilançosunun, gelir tablolarının. ve müdürler kurulunun faaliyet raporunun yasa gereğince toplantı öncesinde hissedarlara gönderilmediğini ve inceleme fırsatının da verilmediğini iddia etmişlerdir. Toplantı tutanağında talep üzerine bilanço ve gelir tablolarının tüm ortaklara madde görüşülürken verildiği hususu yer almaktadır. Bu belgelerin ortaklara gönderilmesi zorunluluğu yoktur, fakat şirket merkezinde ve şubelerinde toplantıdan en az 15 gün Önce İncelemeye hazır bulundurulmaları gerekir. Eğer bu zorunluluk yerine getirilmemişse, bilanço, gelir tabloları ve faaliyet raporunun tasdikinin iptali gerekir.
Kâr payı ortağın en önemli mali hakkıdır. Kar payının hukuki niteliğinin belirlenmesi, şirket açısından bu payın hesap dönemi sonunda dağıtılmasının bir zorunluluk olup olmadığını tespit etmek açısından önemlidir. ETK 385 hükmünde müktesep haklar arasında yer alan kar payı alma hakkına, Yeni Ticaret Kanununun 452. maddesinde yer verilmemiş, ilgili maddede müktesep ve vazgeçilmez haklar saklı tutulmuştur. Kanun koyucu, müktesep hak kavramını tanımakla birlikte, kapsamı ve türlerine ilişkin bir düzenleme yapmamıştır. Müktesep hak ve vazgeçilmez hak kavramlarının içine hangi hakların dahil olduğunu belirlemek öğreti ve yargı kararlarına bırakılmıştır. Öğretide Tekinalp, ortağın kar payı alma hakkının iki cephesi olduğunu, ilkinin şirketin kar elde etmek ve paylaşmak amacını izlemesi zorunluluğundan doğan vazgeçilmez hakkı olduğunu belirtmekte, bu hakkın ETK zamanında güçsüz ve müktesep bir hak olarak nitelendirildiğini, ancak TK’ya göre bu hakkın müktesep niteliğinin olmadığını belirtmektedir (Poroy, Reha/Tekinalp, Ünal/Çamoğlu, Ersin; Ortaklıklar Hukuku 1, Yeniden Yazılmış 13. Bası, İstanbul 2014, N. 898, 899). Pulaşlı, kar payı alma hakkını hem vazgeçilmez bir pay sahipliği hakkı olarak nitelendirmekte (Pulaşlı, Hasan; Şirketler Hukuku Şerhi, C. II, Tıpkı 2. Baskı, Ankara 2015, 39, N. 13), hem de kar payının nisbi müktesep bir hak olduğunu ifade etmektedir (Pulaşlı, 37, N. 35). Gürbüz Usluel’e göre, kar payı alma hakkı kanundan doğan müktesep bir hak değildir (Gürbüz Usluel, Aslı E., Anonim Şirketlerde Pay Sahibinin Kar Payı Alma Hakkı, Ankara 2016, s. 105). Kâr payı, sadece net dönem kârından ve bunun İçin ayrılmış yedek akçelerden veya serbest yedek akçelerden dağıtılabilir. Net dönem kârı, yıllık bilançoya göre belirlenen yıllık kârdan, geçmiş yıllara ait zararların ve şirketin ödemekle yükümlü olduğu matrahı yıllık olan vergilerle, mali yükümlülüklerin düşülmesinden sonra kalan tutardır. Kâr dağıtımı için ayrılmış yedek akçelerden kasıt da, önceki dönemlerin kârı aracılığıyla oluşturulan özel yedek akçelerdir. Bu tür yedek akçeler, yıllık kâr dalgalanmalarına karşı, ortaklara her yıl miktar olarak eşit bir kâr payı dağıtılmasını mümkün kılmak için ayrılırlar. Bu yedek akçeler yanında, Daşka amaçlar için ayrılmış yedek akçelerden veya serbest yedek akçelerden de kâr payı dağıtılabilir. Başka amaçlar için ayrılmış yedek akçelerden kâr payı dağıtılabilmesi için, öncelikle genel kurul tarafından bunların çözülerek serbest yedek akçe haline getirilmeleri gerekir. Kâr payı dağıtımına ancak, ayrılması gereken kanuni yedek akçelerle, şirket sözleşmesinde öngörülmüş yedek akçeler ayrıldığı takdirde karar verilebilir. Limited şirkette de anonim şirkette olduğu gibi, üç tür yedek akçe vardır (TK 610, 519). Bunlar, kanuni yedek akçe, şirket sözleşmesiyle ayrılan yedek akçe ve genel kurul kararıyla (olağanüstü) ayrılan yedek akçedir. Anonim ve limited şirketlerde ortaklara kar payı dağıtma yükümlülüğünü düzenleyen herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu konuda tartışma TK 519/2-c bendinde yapılan düzenleme ile gündeme gelmiştir. TK 519 yedek akçelere ilişkin bir maddedir ve TK 610 affı dolayısıyla limited şirketlere de uygulanır. 6102 sayılı Kanun ile TK 519/2-c hükmünde ikinci yedek akçe ayrılmasına ilişkin bir değişiklik yapılarak, “pay sahiplerine yüzde beş oranında kar payı ödendikten sonra, kardan pay alacak kişilere toplam tutarın yüzde onu”nun genel kanuni yedek akçe olarak ekleneceği düzenlenmiştir. ETK 466/II-3’de % 5 kar payının ayrılmasından bahsedilirken, yeni kanunda kar payının ödenmesinden bahsedilmektedir. Eski ve yeni kanun arasındaki bu farklılık, yeni TK çerçevesinde ortağa her sene şirket tarafından % 5’lik bir kar payı ödenmesinin zorunlu olup olmadığı meselesini ortaya çıkarmıştır.
6102 sayılı TK 519/2-c hükmünde geçen “kar payı ödendikten sonra” ifadesinden hareket ederek öğretide Tekinalp, pay sahiplerinin yıllarca kar payından yoksun bırakılamayacağını, % 5 kar dağıtımının zorunlu hale geldiğini, artık her AŞ’nin her yıl en az % 5 oranında kar dağıtmak zorunda olduğunu, böylece değil yıllarca, bir yıl bile kar dağıtmama yoluna gidilemeyeceğini belirtmektedir (Poroy/ Tekinalp/Çamoğlu, N. 898). Buna karşın diğer görüş, TK 519/2-c hükmünün, yedek akçe ayrılmasına ilişkin bir hüküm olduğunu, eğer ikinci yedek akçe ayrılmasını gerektiren bir durum söz konusuysa, 5’lik birinci kar dağıtımı yapılması gerektiğinin anlaşıldığını, ikinci yedek akçe ayrılması gerekli değilse, bu durumda her halükarda kar dağıtımı yapılacağı sonucuna varılamayacağını ileri sürmektedir (Yanlı, Veliye; Anonim Şirketlerde Kar Dağıtımı, Batider 2014, C. XXX, S.1, s. 20; Gürbüz Usluel, s. 94). Bu görüş, Şirketlerin Yıllık Faaliyet Raporunun Asgari Içeriğinin Belirlenmesi Hakkında Yönetmeliğin 12. maddesinde, yıllık faaliyet raporunda şirketin finansal durumuna ilişkin yer alması gereken unsurların düzenlendiğini, bu maddenin d bendinde, yıllık faaliyet raporunda kar payı dağıtım politikasına ilişkin bilgilerin ve kar dağıtımı yapılmayacaksa gerekçesi ile dağıtılmayan karın nasıl kullanılacağına ilişkin önerinin yer alacağım öngörüldüğünü, dolayısıyla yönetmelik hükmünde de kar dağıtımı yapmama ihtimalinin düzenlendiğini de belirtmektedir.
Yargıtay içtihatlarında kar payı hakkı lehine çeşitli ölçütler öngörülmüş ve bu ölçütler çerçevesinde karın dağıtılıp dağıtılmayacağına karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu ölçütler: 1. ETK 469/II’ye (TK 523/II) göre yedek akçe ayırabilmek için “duyarlı dengenin” zorunlu koşulu, kar dağıtmamaya yönelik genel kurul kararının yalnızca şirketin sürekli gelişimi hedefine ve paysahiplerine düzenli biçimde kar dağıtma amacına yönelik olmasıdır. 2. Kar payının gereken biçimde dağıtılmaması AO’lara karşı güven ve ilgiyi sarsabileceğinden kararın nesnel (objektif) ölçülere aykırı olmaması kuralının da özenle gözetilmesi icap eder. 3. Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılması Şarttır (11. HD. E. 1982/3556, K. 1982/2887, T. 14.10.1982; 11.HD.,E. 1982/487, K. 1982/479, T. 09.02.1982).Kanaatimizce de TK 519/2-c ve yönetmelik hükmü dikkate alındığında anonim ve limited şirketin her yıl kar dağıtma zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak, genel kurulun kar dağıtımı. konusunda keyfi karar vermemesi, ortakları haklı bir neden olmaksızın kar payından mahrum bırakmaması veya kar payı dağıtımını düşük oranda yapmaması gerekir (Bu yönde Gürbüz Üsluel, s. 95). Yargıtay’a göre de, Şirket ortaklar kurulu TTK.nın bu konudaki düzenlemeleri ile bağlı olup, tahakkuk eden kazanç üzerinde dilediği gibi tasarruf yetkisine sahip değildir. Ortaklar kurulu bilançoya göre ortaya çıkan kazancı dağıtmaktan keyfi bir şekilde sarfınazar edemez (11. HD. E. 2002/13209, K. 2003/5053, T. 16.05.2003; 11. HD.E. 2016/10594, K. 2018/4304, T. 9.6.2018; 11. HD. E. 2019/1317 K. 2019/8061, T.11.12.2019).
Genel kurul toplantısında alınan kararlardan 7. karar müdürlerin ibralarına ilişkindir. İbra hukuken menfi borç ikrarı niteliğindedir. İbra ile genel kurul, müdürlerin sözkonusu dönemdeki işlemlerinin hukuka ve şirket açısından işin gereğine uygun olduğunu beyan etmektedir. İbra kararı ile müdürlerin işlemlerinin kanuna ve şirket sözleşmesine uygun bulunduğu, sorumluluklarının olmadığı ve aleyhlerinde sorumluluk davası açılmayacağı kabul edilmektedir. İbranın kapsamına, genel kurulun bilgisine ulaşan işlem ve konular girer. Sunulan belge ve hesaplardan veya yapılan ek açıklamalardan, genel kurulda anlaşılan ve öğrenilen konu ve işlemler ibranın kapsamını belirler. Genel kurulun hiçbir şekilde bilmediği ve öğrenme imkanı da olmayan konu ve işlemler ibra dışıdır. Zira, görüşülmeyen, bilinmeyen bir konuda ibra verilmesi söz konusu değildir veya verilen ibra sakatlık tehlikesi ile karşılaşır. İbra, genel kurul tarafından bilinen konular yanında, bilinebilecek, anlaşılabilecek konuları da kapsar. Hesaplarda ve açıklamalarda açıkça yer alan hususların yanı sıra, bunlardan çıkarılabilecek veya anlaşılabilecek konularda da ibra verilmiş sayılır. Ayrıca, genel kurulun mutlaka o genel kurul toplantısında sunulan belge ve yapılan açıklamalardan bilgi edinmesi şart değildir. O iş yılı içinde herhangi bir şekilde ulaştırılan ve gönderilen bilgiler, ibra kapsamına dahil kabul edilmektedir. İbra kararına kaynak oluşturan belgeler, TK 424’de bilançonun yanı sıra tüm finansal raporlar, müdürlerin yıllık faaliyet raporu, bağımsız denetçi raporları ve özel denetçi raporlarıdır. İbra kararını alma yetkisi genel kuruldadır. Bu yetki genel kurulun devredilemez yetkilerindendir (TK 616/1 f). İbra kararı açık olabileceği gibi, örtülü de olabilir. TK 424’e göre, bilançonun onaylanmasına ilişkin genel kurul kararı, aksine açıklık bulunmadığı takdirde, müdürlerin ibrası sonucunu doğurur. Buna göre, bilanço genel kurulda onaylanmışsa ve kararda müdürlerin ibra edilmedikleri açıkça belirtilmemişse, onama kararı müdürlerin ibra edildikleri anlamına gelir. Ancak, bilançoda bazı hususlar hiç veya gereği gibi gösterilmemişse veya bilanço şirketin gerçek durumunun görülmesine engel olacak bazı hususlar içeriyorsa ve bu hususta bilinçli hareket edilmişse, onama ibra etkisini doğurmaz. İbra kararı kural olarak olağan genel kurulda alınır. Bununla birlikte olağanüstü genel kurulda alınması da mümkündür. Karar için kanunda özel bir yetersayı öngörülmediği için, salt çoğunlukla alınır. Yani, toplantıda temsil edilen oyların çoğunluğuyla müdürler ibra edilirler (TK 620). TK 619/l’e göre, herhangi bir şekilde şirket yönetimine katılmış olanlar müdürlerin ibralarına ilişkin kararlarda oy kullanamazlar. Yönetime herhangi bir şekilde katılmış olan kişiler bu yasağın kapsamına dahildir. Bu gruba müdürler, ticari temsilciler ve ticari vekiller girer. Bu kişiler temsilcileri aracılığıyla da oy kullanamazlar. Oydan yoksunluğa ilişkin TK 619 tek kişilik şirketlerde uygulanmaz. Zira, bu Şirketlerde ortakların ve şirketin korunmasını gerektiren bir durum bulunmamaktadır. İbraya ilişkin 7. kararda şirket müdürleri olan … ve …’ı temsilen TK 619/!’e aykırı şekilde Oy kullanıldığı görülmektedir. Bu kişilere ait paylar dikkate alınmadığı Zaman, temsilen olumlu oy kullanan …’ın 7740 paya sahip olduğu, temsilen olumsuz Oy kullanan … ve …’ın ise toplam 11611 Paya sahip olduğu tespit edilmektedir. Buna göre, karar lehinde salt çoğunluk sağlanmamıştır. Genel kurulda karar yeter sayısına uyulmaksızın alınan kararlar da yok hükmündedir şeklinde görüş ve kanaat bildirildiği görülmüştür.
Davalı şirketin 29/03/2019 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında; 4. karar ile şirketin bilanço ve gelir tabloları kabul edilmiş, 5. karar şirket faaliyet raporları kabul edilmiş, 6. karar ile kâr avansı ve kâr dağıtımı yapılmamasına karar verilmiş, 7. karar ile şirket müdürler kurulu ibra edilmiştir.
Eldeki davada; davacılardan …’ın davalı şirket müdürü ve aynı zamanda ortağı olan vefat eden …’ın oğlu ve mirasçısı olduğu, diğer davacı …’ın davalı şirket ortağı olan …’ın eşi ve mirasçısı olduğu, davacıların, davalı şirketin 29/03/2019 tarihli olağan genel kurul toplantısının 4. Maddesinde şirketin bilanço ve gelir tablolarının okunmadığı, müzakere edilmediği halde müzakere edilmiş ve kabul edilmiş gibi karar alındığı, 5. Maddesinde şirketin faaliyet raporunun okunup müzakere edilerek oy çokluğuyla kabul edilmesi yönündeki kararın iptalini talep ettiği, TTK 447/1-b maddesi uyarınca pay sahibinin bilgi alma, inceleme, denetleme haklarını kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran kararların batıl olduğu, TTK 617/3 maddesine göre toplantıya çağrı, azlığın çağrı ve öneri hakkı, gündem, öneriler gibi konularda anonim şirketlere ilişkin hükümlerin limited şirketlere de kıyasen uygulanacağının düzenlendiği, toplantı tutanaklarının talep üzerine bilanço ve gelir tabloları ile faaliyet raporlarının şirket merkezinde ve şubelerinde en az 15 gün önce incelemeye hazır bulundurulmalarının gerektiği ve bu zorunluluk yerine getirilmemişse bilanço, gelir tabloları, faaliyet raporunun tasdikinin iptalinin gerekeceği, dosya arasına alınan Gölcük 4. Noterliğinin 2201 yevmiye numaralı, 11/03/2019 tarihli genel kurula çağrı ihtarnamesinin keşide edildiği ve bu ihtarnamenin de davacılara tebliğ edildiği, bu haliyle davacıların faaliyet raporu, bilançolar ve gelir tablolarından 15 gün önce haberdar oldukları, bu durumda, mahkemece; davacıların 4 ve 5. Maddeye ilişkin kararların iptal talebinin yerinde görülmeyerek talebin bu kısmının reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, öte yandan, davalı şirketin olağan genel kurulunda alınan 6. Madde ile alınan kararda kar payının dağıtımına ilişkin kararın da davacılar tarafından iptalinin talep edildiği, yapılan yargılama sırasında dosya arasına alınan bilirkişi raporuna göre; şirketin 2018 yılında 132.390,41 TL kar elde ettiği, yasal mevzuata göre elde edilen kardan tüm ortakların kar payı alma hakkı bulunduğu, Yargıtay içtihatlarında kar payı hakkı lehine çeşitli ölçütlerin öngörüldüğü ve bu ölçütler çerçevesinde karın dağıtılıp dağıtılmayacağına karar verilmesi gerektiği ve şirket ortaklar kurulunun TTK’nın düzenlemeleri ile bağlı olup tahakkuk eden kazanç üzerinden dilediği gibi tasarruf yetkisine sahip olmadığı, bilançoya göre ortaya çıkan kazancı dağıtmak zorunda olduğu ve bundan kendiliğinden vazgeçemeyeceği emsal içtihatlarla da belirlendiğinden ve şirketin 2018 yılında da kar ettiği defter incelemesi ile anlaşılmakla 6. maddeye ilişkin kararın mahkemece iptaline karar verilmiş olması doğru görülmüştür.
7 nolu karara yönelik yapılan incelemede:
Davalı şirketin türü limited şirkettir.
Şirket paylarının 77.402 paya bölündüğü,
Şirket müdürü …’ın 46.441 ve şirket müdürü …’ın 11.610 paylarının bulunduğu,
Davacı ortaklardan …’ın 8.708 ve …’ın 2.903 paylarının , diğer ortak …’ın ise 7.740 paylarının bulunduğu anlaşılmaktadır.
6102 sayılı TTK’nın 622. maddesinde, “Bu Kanunun anonim şirket genel kurul kararlarının butlanına ve iptaline ilişkin hükümleri, kıyas yoluyla limited şirketlere de uygulanır.” hükmü, 617-(3) maddesinde ise; “Toplantıya çağrı, azlığın çağrı ve öneri hakkı, gündem, öneriler, çağrısız genel kurul, hazırlık önlemleri, tutanak, yetkisiz katılma konularında anonim şirketlere ilişkin hükümler, Bakanlık temsilcisine ilişkin olanlar hariç, kıyas yoluyla uygulanır. Her ortak kendisini genel kurulda ortak olan veya olmayan bir kişi aracılığıyla temsil ettirebilir.” hükmü bulunmaktadır.
Limited şirketlerde genel kurul kararı alınması için gerekli nisaplar 6102 sayılı TTK’nın 620. ve 621. maddesinde belirlenmiştir. Bu hükümlere göre; kanun ve şirket sözleşmesinde aksine hüküm yoksa olağan karar alma nisabı toplantıda temsil edilen payların salt çoğunluğudur (m. 620). Önemli kararlar için gerekli oy nisapları ise karar türlerine göre farklı farklı düzenlenmiştir (m.621).
Mahkemece; davalı şirketin ibraya ilişkin olağan genel kurulunda alınan 7. kararda şirket müdürleri olan … ve …’ı temsilen TTK 619/1 maddesine aykırı şekilde oy kullanıldığı, bu kişilere ait paylar dikkate alınmadığı zaman temsilen oy kullanan …’ın 7.740 payı temsilen olumsuz oy kullanan … ve …’ın ise 11.611 paya sahip olduğu, buna göre karar lehinde salt çoğunluk sağlanamadığı kanaatiyle ibraya ilişkin kararın yok hükmünde olduğunun tespitine şeklinde karar verilmiş ise de, ibraya ilişkin kararın gerekli çoğunlukla alınmadığı gözetilerek, 7 nolu genel kurul kararının iptaline karar verilmesi gerekirken yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmesinin doğru olmadığı, ibraya ilişkin kararın gerekli çoğunlukla alınmamasının müeyyidesinin iptal olduğu ve şirketin Olağan Genel Kurulunda alınan 7 nolu kararının iptalinin gerektiği anlaşılmakla mahkemece verilen kararın bu yönüyle kaldırılmasına karar vermek gerektiği anlaşılmıştır.
Gerekçeli karar başlığında; … vekili ile davalı vekilinin adresinin yazılmaması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı ise de, bu eksiklik mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden eleştirilmekle yetinilmiştir.
Bu nedenlerle; davacıların istinaf başvurularının reddine, davalının istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kısmen kabulüne, yerel mahkemenin kararının kaldırılmasına dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir hususta bulunmadığından; dairemizce davanın esası hakkında HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere ;
1-Davacıların ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle ESASTAN REDDİNE,
2-Davalının ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KISMEN KABULÜNE,
3- Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/12/2021 tarih, 2019/255 Esas – 2021/727 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince, KALDIRILMASINA,
YENİDEN YARGILAMA YAPILMASI GEREKMEDİĞİNDEN AŞAĞIDAKİ ŞEKİLDE HÜKÜM KURULMASINA,
a-Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile ;
a-1) 29/03/2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 4 ve 5 numaralı kararların iptaline ilişkin talebin reddine,
a-2) 29/03/2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 6 numaralı kararın iptaline,
a-3) 29/03/2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 7 numaralı kararın iptaline,
b-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 59,30-TL harçtan, peşin alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90-TL harcın davalıdan alınmasına,
c-Davacı … tarafından yapılan 35,90-TL harç, 1.172,95-TL bilirkişi ücreti ve posta gideri olmak üzere toplam 1.208,85‬-TL yargılama giderinden, davanın kabul ret oranına göre 906,63-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı …’a verilmesine,
ç-Davacılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden 5.100,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
d-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden 5.100,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
4-İstinaf incelemesi yönünden harç ve yargılama masrafları;
Davacı Yönünden;
a-Bakiye 189,15 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
b-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcının hazineye gelir kaydına,
c-İstinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların, istinaf eden davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
Davalı Yönünden;
a-İstinaf Kanun Yoluna Başvuru harcının hazineye irad kaydına,
b-İstinaf Karar Harcının talep halinde ilk derece mahkemesince davalıya iadesine,
c)Davalı tarafından yapılan 220,70-TL İstinaf Kanun Yoluna Başvurma harcı ile 100,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 320,70 TL’nin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Tarafların yatırdığı istinaf gider avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince yatıran taraflara iadesine,
7-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin kararın temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemiz tarafından yerine getirilmesine,
İlişkin; Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içerisinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne TEMYİZ yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 31/10/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır


Üye …
¸e-imzalıdır


Üye …
¸e-imzalıdır


Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*