Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1604 E. 2023/1660 K. 18.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1604
KARAR NO : 2023/1660

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :09/02/2022
NUMARASI :2019/493 Esas – 2022/87 Karar

DAVACI :… (T.C. NO: …) – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALI : … (T.C. NO: …) – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVANIN KONUSU :İstirdat
DAVA TARİHİ :22/10/2019

KARAR TARİHİ :18/10/2023
KR. YAZIM TARİHİ :20/10/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … ve …’ın müvekkilinden olan 1.000,00-TL’lik alacakları için müvekkiline bir hap içirerek 26/08/2017 tanzim, 30/10/2017 vade tarihli ve 1.000,000,00-TL bedelli lehdarı … olan bir senet imzalattıklarını, senedin Kocaeli 8. İcra Müdürlüğünün 2018/42728 esas sayılı dosyasına konu edildiğini, dolandırılan müvekkilinin davalı ile hiçbir ilişkisi olmadığını, icra tehdidi ile ödeme yapmak durumunda kaldığını, parayı temin etmek için Yalova Termal ilçesindeki … parsel sayılı taşınmazını değerinden düşük bedelle sattığını ve 900.000,00-TL’nin 09/10/2018 günü 43.823,78-TL harç ile ödendiğini ve senedi geri aldıklarını, şikayet üzerine yapılan soruşturmanın takipsizlikle sonuçlandığını beyan ederek; 942.823,00-TL’nin davalıdan istirdadına ve dava sonuçlanıncaya kadar davalının taşınır, taşınmaz ve üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle dava konusunun her ne kadar bir kambiyo senedinden kaynaklandığı iddia edilmiş olsa da görevli mahkemenin ticaret mahkemesi olmadığını, kambiyo senedi verilmesini gerektiren işin, ticari bir iş olmadığını, davacı tarafın alacaklı olduğunu iddia ettiği miktarın ticari satımdan kaynaklanmadığını, taraflardan birinin tacir olmadığını, dolayısıyla görevli mahkemenin ticaret mahkemesi değil, asliye hukuk mahkemeleri olduğunu, davacının dava açma hak ve talebinin zamanaşımına uğradığını, zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, davacı aleyhine icra takibi başlatan ve parayı tahsil eden … olduğunu, müvekkilinin bu senedi alacağına karşılık davacıdan aldığını, borcuna karşılık olarak ise …’e devrettiğini, bu davada müvekkilinin taraf ehliyeti bulunmadığını, davanın husumet yününden reddini talep ettiklerini, davacı ile müvekkilinin akraba olup eskiden beri birbirlerini tanıdıklarını, davacı ile davalı müvekkili arasındaki alacak verecek ilişkisinin sebebinin, davacının …’da yapacağı otel inşaatında davalı müvekkiline de ortak yapacağını söylemesinden kaynaklandığını, buna göre; davacının davalı müvekkile 2016 Mart ayında Yalova’da var olan bir arsa üzerinde bir otel inşa edeceğini, para verirse davalı müvekkilin de otele ortak olacağını söylediğini, o sırada Derince’de bulunan arsa ve binasını satan ve nakit parası bulunan müvekkilinin davacıya 1.000.000,00 TL’yi elden nakit olarak verdiğini, davacı davalı müvekkilinden parayı aldığını fakat ne otel inşaatına başladığını ne de bir ortaklık durumunun mevzu bahis olduğunu, otel inşaatı başlamayınca davalı müvekkilinin davacıdan parasını geri istediğini, uzun süre müvekkilini oyaladığını, bugün yarın diyerek sürekli zaman kazandığını, daha sonra 2017 yılında müvekkiline aldığı paranm karşılığı senet verdiğini, daha sonra senedi de bugün yarın ödeyeceğim diyerek yasal yolla alınmasını uzun süre engellediğini, davacı parayı geri vermeyince, davalı müvekkilinin de davacıdan aldığı senedi dava dışı …’e aldığı tapulara karşılık ciro ettiğini, dava dışı …’e ciro edilen senetteki imzanın davacının eli ürünü olduğunu, bu senedin davalı müvekkilinin verdiği paranın güvencesi ve karşılığı olarak davacı tarafından imzalanıp verildiğini, kaldı ki davacı tarafın bu hususu dava dilekçesinde de belirttiğini, davacının, davalı müvekkilini zarara uğratmışken bir de haksız olarak iş bu davayı açmasının kötü niyetli olduğunu, tüm bunlardan ayrı olarak Kocaeli 8. İcra Müdürlüğünün 2018/42728 esas sayılı dosyasının açıldığını, davacı aleyhine kambiyo senetlerine özgü ilamsız takip yoluyla icra takibi yapıldığını, davacı ne itiraz süreleri içinde ne de daha sonradan bir dava açtığını, davacının bu aşamadan sonra bu davadaki iddialarını süresi içerisinde dava açarak ispatlamak yerine, takip konusu alacağa ilişkin ödemeyi yaptığını fakat davacının iş bu davasını 22.10.2019 tarihinde açtığını, yalnızca davacının değil herhangi bir insanın 900,000,00 TL gibi birçok kimsenin gözünde büyük bir meblağ olan bu parayı bir sene sonra dava yoluyla talep etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı parayı ödemeden önce dava yoluna başvurmadığını, onun verine 3 ay sonra parayı ödediğini, davasında haklı olduğunu düşünen ve böyle yüklü miktar bir meblağı tek seferde ödeyen davacının davasında haksız olduğunun en büyük göstergesi olduğunu, aynı zamanda 2018/42728 esas sayılı icra dosyasının işlemden kaldırılması için davacı tarafından ödenen 423.823,78 TL tahsil harcının iadesinin talebi usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının eli ürünü olan ve takibin açılmasına sebebiyet veren davacının talısil harcını ödeme yükümlülüğü kendisine ait olduğunu, her türlü borç için kambiyo senedi verilebileceğini, davacının imzaladığı ve kendi el ürünü olan senedin, müvekkiline verildiğini, her ne kadar davacı bu senedi, davalı müvekkiline olan borcu sebebi ile vermişse de, kambiyo senedinde sebep göstermek zorunda olmadığını, davacının senedi imzalarken 1.000,00 TL meblağın kendisine 1.000.000.00 TL olarak imzalatıldığını, kafası karıştığında ise bu paranın eski parayla yazıldığını, yeni parayla ise bin liraya tekabül ettiğinin söylenerek kendisine imzalatıldığını iddia ettiğini, senet düzenleneme tarihinin 26.08.2017 olduğunu, (6) sıfırın paramızdan atılmasının ise resmi olarak 1 Ocak 2005 olduğunu, bu nedenle davacının iddiaları yersiz olduğunu belirterek; davanın reddini, davacı aleyhine %20′ den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “… Davanın REDDİNE …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; “Davacının senetteki imzasına bir itirazı yoktur. Ancak senet üzerinde şimdiye kadar bir inceleme yapılmadığı için yazı ve rakamların davacının veya davalı ile birlikte şikayet edilen dava dışı şüphelilerin eli ürünü olup olmadığı, meblağla ilgili kısımlarına yazı veya rakamla bir ilave yapılıp yapılmadığı açığa çıkarılmamıştır. Davanın niteliği itibariyle Mahkemenin resen senet üzerinde bilirkişi inceleme yaptırılmasına karar vermeliydi. Davacı müvekkilin iradesinin sakatlandığı yönündeki iddiaları tanıkların birbirlerini tamamlayan yeminli tanık beyanlarıyla sabit olmuştur ayrıca senette “bedeli malen ahzolunmuştur” denildiği, taraflar arasında herhangi bir mal alışverişinin bulunmadığı davalı tarafın ikrarıyla da sabit olduğu halde davanın kabulü yerine reddine karar verilmesi hukuka, adalete ve hakkaniyete aykırıdır ve dava ve olay konusu senedin ne nakden ne de malen bir karşılık için düzenlenmediği, iddia edildiği gibi davacının gerçek iradesine uygun olarak 1.000,00 TL (Bin TL) bedel için düzenlenip imzalanmış olabileceği, geriye kalan kısım için senedin karşılıksız olduğunu gösterdiğinden davamızın kabulü yerine reddine karar verilmesi doğru ve adil olmamıştır” beyanı ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile; Borçlusu davacı müvekkil …, lehtarı davalı … olan ve dava dışı cirantası … … … tarafından Kocaeli (8.) İcra Dairesinin 2018/42728 Es. Sayılı kambiyo senetlerine özgü yolla yapılan takibine dayanak kılınan, 26.08.2017 tanzim, 30.10.2017 vade tarihli, 1.000.000,00 TL. meblağlı bonodan dolayı, davacının 1.000,00 TL (BinTL) dışındaki kısım için borçlu olmadığının tespitiyle, cebri icra tehdidi altında kalınarak yapılan fazla ödeme ve masraf olan 942.823,00 TL.nin, 899.000,00 TL. fazla ödeme için ödeme tarihi olan 09.10.2018 tarihinden itibaren işlecek ticari (avans) faiziyle birlikte, 43.823,78 TL.sı masraf için ödeme tarihi olan 09.10.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan geri alınmasına (istirdadına) ve davacıya ödenmesine, mevcut delillerin karar vermeye yeterli olmadığı, yerel Mahkemenin eksik inceleme sonucunda karar verdiği sonucuna varırsa, eksik incelemenin bizzat tamamlanmasına veya eksikliklerin giderilmesi için dosyanın yerel Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
DELİLLER:Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/02/2022 tarih, 2019/493 Esas – 2022/87 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; bono nedeniyle davacı borçlunun cebri icra tehdidi altında ödenen paranın istirdadına ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosyanın yapılan incelemesinde; dava dışı … ve …’ın davacıdan olan 1.000,00-TL’lik alacakları için davacıya ilaç içirerek 26/08/2017 tanzim 30/10/2017 vade tarihli ve 1.000,000,00-TL bedelli lehdarı … olan senet imzalattıkları, sonrasında senedin Kocaeli 8. İcra Müdürlüğünün 2018/42728 esas sayılı dosyasına konu edildiği, davacının, davalı ile hiçbir ilişkisi olmadığı, buna rağmen icra tehdidi ile ödeme yapmak durumunda kaldığı belirtilerek toplamda 942.823,00-TL’nin davalıdan istirdadına karar verilmesi için eldeki davanın açıldığı, ilk derece mahkemesince açılan davanın reddine karar verildiği, verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya arasına alınan Kocaeli İcra Dairesinin 2018/42728 esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; takibe konu senedin 26/08/2017 tanzim 30/10/2017 vade tarihli 1.000.000,00-TL meblağlı bonoya istinaden alacaklı tarafından icra takibinin başlatıldığı, davacı borçlunun takibe süresi içerisinde itiraz etmediği, takibin kesinleşmesi nedeniyle takibe konu olan borcun davacı tarafından ödendiği anlaşılmıştır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun;
”İspat yükü” başlıklı 6 ncı maddesi ; ”Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” ,

”Resmî belgelerle ispat” başlıklı 7 nci maddesi; ”Resmî sicil ve senetler, belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturur.
Bunların içeriğinin doğru olmadığının ispatı, kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça, her hangi bir şekle bağlı değildir” şeklindedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun;
”İspat yükü” başlıklı 190 ıncı maddesinin birinci fıkrası; ”İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” ,
”Senetle ispat zorunluluğunun istisnaları” başlıklı 203 üncü maddesi; ”(1) Aşağıdaki hâllerde tanık dinlenebilir:…
ç) Hukuki işlemlerde irade bozukluğu ile aşırı yararlanma iddiaları.
…” şeklindedir….
İrade bozukluğu hâlleri mülga 818 sayılı BK’nda “Rızadaki fesat” başlığı altında “Hata”, “Hile” ve “İkrah” olarak 23 ilâ 31 inci maddeler arasında hükme bağlanmış iken, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın 30 ilâ 39 uncu maddeleri arasında bu defa “Yanılma”, “Aldatma” ve “Korkutma” başlıkları altında düzenlenmiştir.
Görüleceği üzere Türk Borçlar Hukuku sisteminde iradeyi bozan sebepler üç durum olarak hüküm altına alınmış olup, yanılma (hata), aldatma (hile) ve korkutma (ikrah) gerçekleşme biçimleri bakımından birbirinden farklıdırlar.
Kanunda aldatmanın tanımına doğrudan yer verilmemiş ise de aldatma (hile); genel olarak, bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı korumak yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Yanılma (hata) ise; irade ile beyan arasında istemeyerek meydana gelen bir uyumsuzluk hâlidir. Hatada yanılma, hilede ise kasıtlı olarak yanıltma söz konusudur.
Türk Hukukunda irade bozukluğuna bağlanan yaptırım ise bir kesin hükümsüzlük (butlan) hâli değildir. Mülga BK’nın 23 ve devamı maddelerinde “…ilzam olunamaz” (BK, md. 23), “…o akit ile ilzam olunmaz” (BK, md. 28), “…kendi hakkında lüzum ifade etmez” (BK, md. 29/1), TBK’nda ise “… bağlı olmaz” (TBK, md. 30), “…sözleşmeyle bağlı değildir” (TBK, md. 36/1 ve md. 37/1) ibareleri kullanılmak suretiyle irade bozukluğuyla yapılan sözleşmelerin, iradesi hata, hile veya ikrahla sakatlanan kimseyi bağlamayacağı öngörülerek, bu kişiye belli bir süre içerisinde kullanabileceği iptal hakkı tanımıştır.
Öte yandan, yukarıda yer verilen Kanun hükümleri uyarınca yanılmayı (hatayı) ispat yükü yanıldığını iddia eden tarafa aittir. 4721 sayılı Kanun’un 7 nci ve 6100 sayılı Kanun’un 203 üncü maddeleri uyarınca bir irade bozukluğu hâli olan yanılmanın her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Sözleşme resmî senetle yapılmış olsa bile yanılma olgusu tanık dahil olmak üzere her türlü delille ispatlanabilir. …” Yargıtay HGK, Esas No : 2021/1-814,Karar No : 2023/268).
Eldeki davada; davacı tarafından takibe ve davaya konu edilen senedin haberi olmadan kendisine düzenlettirildiği iddiasıyla Kocaeli CBS’na 06/11/2018 tarihinde şikayet dilekçesiyle başvurulduğu, buraca yetkisizlik kararı ile dosyanın Yalova CBS’na yetkisizlik ile gönderildiği, neticeten soruşturma dosyası sonucunda yapılan şikayet sonrasında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Eldeki davada; davacının dava dilekçesinde ve yargılama süresince senet altındaki imzayı inkar etmediği, bu imzanın kendisini karşı tarafın hilesi, aldatması ve kendisine vermiş oldukları ilacın etkisiyle imzaladığını iddia ettiği tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır. İstirdat davalarında ispat yükü İİK 72/son maddesi gereğince davacı borçlunun üzerinde olduğundan, ayrıca davaya konu edilen icra takibinin kambiyo senedine dayalı olarak yapılmış olduğundan, HMK’nun ilgili maddeleri gereğince senede karşı senetle ispat yükümlülüğü de gözetilerek, davacının ispat yükümlülüğünü yerine getirmediği, iddia ettiği maddi vakıaları ispat yükünün davacıda olduğu, davacının dosya kapsamındaki delillerle iddialarını ispatlayamadığı anlaşılmakla, tüm bu neden ve gerekçelerle ilk derece mahkemesince: davacının ilaç etkisi altında hile ya da korkutma ile senedi imzaladığına dair delil ibraz edilemediğinden, ayrıca davacının yemin deliline de dayanmaktan vazgeçmiş olduğunu beyan etmesi karşısında davanın reddine şeklinde karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, hukuki değerlendirme ve varılan sonucun yerleşik Yargıtay İçtihatlarına ve Daire’mizin uygulamalarına da uygun olduğu, yapılan tahkikatın yeterli ve ilk derece mahkemesi gerekçesinin davacının istinaf nedenlerini karşılar nitelikte bulunduğu anlaşıldığından, davacının istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Gerekçeli karar başlığında; davalı vekilinin adresinin yazılmaması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı ise de, bu eksiklik mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden eleştirilmekle yetinilmiştir.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, davacının istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1 Davacının İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından, istinafa gelirken peşin alınan 80,70-TL’nin mahsubu ile kalan 189,15-TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302/5 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
3-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcının hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların, istinaf eden davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf eden davacıya iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin kararın temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemiz tarafından yerine getirilmesine,
İlişkin; Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içerisinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne TEMYİZ yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 18/10/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*