Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1579 E. 2023/1595 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :2022/1579
KARAR NO :2023/1595

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :08/02/2022
NUMARASI :2019/221 Esas – 2022/84 Karar

DAVACI : … (T.C. NO: …) – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALI : … (T.C. NO: …) – …
VEKİLİ :Av. … – …

DAVA :İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :16/05/2019
KARAR TARİHİ :12/10/2023
KR. YAZIM TARİHİ :12/10/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı borçlu … arasında araç alım satım ilişkisine dayanan ticari ilişkinin bulunduğunu, davalı borçlunun ödeme yapmaması üzerine Körfez İcra Dairesinin 2018/1528 Esas Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak borçlu davalının davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını belirterek, söz konusu takibe ve ferilerine itiraz ettiğini ve takibin durdurulmasına karar verildiğini, arabuluculuğa başvurulduğunu, davalı borçlunun oturuma katılmadığını ve görüşme olmadan anlaşamama tutanağı düzenlendiğini, davalı borçlunun icra takibine yaptığı itirazın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ve kötü niyetli olarak tamamen takibi durdurmaya yönelik olduğunu, davalı borçlunun icra takibine yapılın itirazın reddini, icra takibinin devamını, davalı borçlunun haksız itirazdan ötürü %20 inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında araç alım satımına ilişkin bir ilişki olduğunu, ancak bu ilişkiden alacaklının davacı değil davalının olduğunu, davalının davacıya hiçbir borcunun olmadığını, davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, satıcının davalı olduğunu, alıcının ise davacının olduğunu, davalının araçlarını davacıya devir ve teslim ettiği halde bedellerini alamadığını, bu hususun noter satış sözleşmeleri ve faturalar ile sabit olduğunu, davalının davacıya hiçbir borcunun bulunmadığını bu nedenle davanın reddini, ayrıca davacının takip konusu ettiği miktarın %20 sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “…Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE; Körfez İcra Müdürlüğü’nün 2018/1528 Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 25.684,00-TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren %10,75 faiz uygulanmasına, 25.684,00-TL nin %20 si oranında hesap edilecek icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dosyalarında mevcut olan arabuluculuk son tutanakta görüleceği üzere karşı tarafın oturuma katılmadığını ve görüşme olmadan anlaşamama tutanağının düzenlendiğini, borçlunun itirazının ve bu itirazı dayandırdığı gerekçelerinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, kötü niyetli olarak tamamen takibi durdurmaya yönelik olduğunu, mahkemece sırf dava dışı şirket ile davacı arasında organik bağ kurarak, davacının ticari defterlerinin karışık tutulduğu sebepleriyle ilgili kısmın mahsup edilmesi ve davacının zarara uğramasının hukuka aykırı olduğunu taraflarınca kabul edilmeyeceğini, davalarının kısmen kabul edilecekse bile karşı vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini ve yargılama giderlerinin tamamından karşı tarafın sorumlu olacağını belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bahsi geçen faturaya konu aracın davacı tarafından satın alındığı kabul edildiği takdirde davalının, davacıya herhangi bir borcu olmadığı bilakis davacıdan alacaklı olduğunun uzman raporuyla sabit olduğunu, bunun aksi yönde bir karar vermenin hukuken mümkün olmadığını, anlaşıldığı kadarıyla İlk derece mahkemesinin kararında 18.11.2019 tarihli bu rapora itibar etmekle birlikte her nasılsa raporla mübayenet arz eder şekilde hüküm kurduğunu. bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının kısmen kabul yönünden kaldırılarak davanın tümden reddine karar verilmesini, ilk derece mahkemesinin icra-inkar tazminatına hükmetmesinin de usul ve esas yasalara aykırı olduğunu, davacının samimiyetsizliğinin ve haksız gayretinin tezahürü olan, iddianın genişletilmesi mahiyetindeki bu beyanlara muvafakatlerinin olmadığını, kötü niyetli davasının tümden reddi ile davalı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; 19/07/2017 tarih 314452 nolu 50.000,00 TL tutarlı fatura konusu aracın davacı tarafından satın alınmadığını, bu sebeple hesaba dahil edilmemesi gerekirken dahil edilerek yapılan hesaplamanın hukuka aykırı olduğunu, 16/12/2021 tarihli bilirkişi raporunda da 75.684,99-TL alacaklı olduklarının tespit edildiğini, bir mahsup işlemi yapılacaksa dahi 16/12/2021 tarihli rapora göre mahsup edilmiş olmasının hukuka uygun olduğunu, toplanan deliller neticesinde davalı tarafın davacıya borcu olduğunun açık olduğunu, bu sebeple davacı lehine icra- inkar tazminatına hükmedilmesi, davalı lehine kötü niyet tazminatı hükmedilmemesinin hukuka uygun olduğunu belirterek; haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın itirazın iptali davası olduğunu, itirazın iptali davasının icra takibine sıkı sıkıya bağlı bir dava olduğunu, itiraza konu Körfez İcra Müdürlüğü’nün 2018/1528 esas sayılı dosyası incelendiğinde; takip dayanağı olarak üzerinde ”CARİ HESAP EKSTRESİ CEYLİN İŞ GÜVENLİĞİ” yazan 01.01.2015 Başlangıç-19.09.2018 Bitiş ve 19.09.2018 Rapor Tarihli belgeye dayanılmış olduğunu, davacının kendi sunduğu iki kayıt arasındaki tutarsızlık ve uyumsusuzluğunun dahi defter ve kayıtlarının gerçeği yansıtmadığının, usul ve yasaya aykırı tutulduğunun en açık karinesi olduğunun, davacı tarafın bir kısım alacağa dayanak etmeye çalıştığı, araçlara ait motorlu taşıtlar vergilerinin ve cezalarının da, davacı tarafından ödendiğinin dosyada alınan 18.11.2019 tarihli bilirkişi raporuyla tespit edildiğini, dolayısıyla davacının iddia ettiği hiçbir alacağını ispatlayamadığını, gerek üzerinde ihtilaf olan faturaya konu aracın davacı tarafından satın alındığının, gerekse araçlara ait motorlu taşıtlar vergilerinin ve cezalarının da davacı tarafından ödendiğinin sabit olması karşısında davacının kısmen dahi olsa bir alacağından bahsetmenin hem ilmen hem hukuken mümkün olmadığını belirterek; haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/02/2022 tarih, 2019/221 Esas – 2022/84 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava açık hesap ilişkisinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, kararına karşı taraflarca istinaf başvurusu yapılmıştır.
İnceleme; 6100 sayılı HMK.’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17/09/2019 tarihli 2017/19-919 E. 2019/886 K. sayılı kararında”…6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89.maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.
Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz.
Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir (HMK m 222/1, TTK m. 83/1). HMK’nın 222/2. maddesi uyarınca, ticari defterlerin ticari delil olarak kullanılabilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının bir birini doğrulamış olması gerekmektedir. Öte yandan aynı Kanunun 222/3. maddesi uyarınca da, ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kabul edilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekmektedir. Ayrıca Hukuk Muhakemeleri Kanunu, bazı belgelere senetle ispat kuralının aşılabilmesi ve hakimin delilleri değerlendirirken takdir yetkisini kullanabilmesi imkanını vermiştir. Ancak belgenin, kesin delille ispatlanması gereken bir vakıa karşısında bu kuralı aşıp değerlendirilmeye alınabilmesi için HMK m. 202’de belirtilen bütün unsurları karşılaması gerekmektedir. Hakimin bu konuda yani kurala istisna getiren “kanuni unsurlar” üzerinde ise herhangi bir takdir yetkisi yoktur; bu unsurların objektif olarak gerçekleşmesi gerekir. Bir belge ancak aleyhine kullanılacak kişiden kaynaklanmışsa ve hukuki işlemi muhtemel gösteriyorsa delil başlangıcı sayılabilir. Bu bağlamda elektronik veriler de delil başlangıcı teşkil edebilir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/5327 esas- 2021/5363 karar)
Uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasında, itirazın iptali davasının hukuki niteliği üzerinde de durulması gerekmektedir.
İtirazın iptali davası müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan bir eda davasıdır. Madde metninde de açıkça belirtildiği üzere takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı genel mahkemede açılır ve genel hükümlere göre görülür. Alacaklı bu davada genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava etmektedir.
İtirazın iptali davası, itirazın hükümden düşürülmesi ana başlığı altında düzenlenmekle takip hukuku içinde ve takip talebiyle sıkı sıkıya bağlantılı ele alınması gereken, sonucuyla takibin devamına etkili bir dava türü olarak karşımıza çıkmaktadır ve takip talepnamesinde dayanılan borç ve borcun sebebi ile bağlılık asıldır. Öyle ki, genel hükümlere göre harca tabi olan itirazın iptali davasında alacaklı taraf isterse takip talebinde bulunurken yatırmış olduğu binde beş harcı geri alabilir ve itirazın iptali davası harcına mahsubunu isteyebilir (492 sayılı Harçlar Kanunu m. 28/a, 29/I, III).
Bu davada, ispat yükü kural olarak davayı açan alacaklıda olup, alacaklı alacağını ispatla yükümlüdür. Genel hükümler dairesinde her türlü delille ispat edilecek alacak da yine takip talebine konu olan ve borçlu tarafça itiraza uğrayan alacaktır. Zira aynı maddede itirazın haksızlığı borçlu açısından, takibin haksız ve kötü niyetli yapılması da alacaklı açısından tazminat müeyyidesine bağlanmıştır.
Diğer taraftan, İİK’nın 67. maddesinin son fıkrasında alacaklının itirazın tebliği tarihinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davası açmamışsa umumi hükümler dairesinde alacağını dava etme hakkının saklı olduğu ifade edilmiştir. Bu da bir yıllık süre içinde açılan itirazın iptali davası ile süre geçirildikten sonra açılan alacak davaları arasında her ikisi de genel hükümlere tabi olmakla birlikte ispat yöntemleri ve hukuki sonuçları bakımından bir fark olduğunu ortaya koymaktadır. Zira süresi içinde açılan dava itirazın iptali davasıdır ve itirazın iptali davasının kazanılması hâlinde borçlunun itirazı iptal edilmiş olur. Bunun üzerine alacaklı itiraz üzerine durmuş olan icra takibine devam edilmesini isteyebilir. Süresinden sonra açılan davada ise itirazın iptali değil alacağa hükmedilmesi istenecektir ve verilen kararın takibe etkisi bulunmamaktadır. Şu durumda itirazın iptali davasında ispat edilecek olanın takibe ve borçlunun itirazına konu alacak olduğunda ve itirazın iptali davası için bu alacağın sebebinin değiştirilme olanağının bulunmadığında kuşku bulunmamaktadır.
Genel hükümlere göre her türlü ispat olanağının varlığı, takip talebinde yer alan borç sebebinden ve takip dayanağından uzaklaşmak anlamında düşünülmemelidir. Burada sadece icra mahkemesinin dar yetkisi nedeniyle inceleyemediği delillerin genel mahkemede serbestçe ancak borca bağlı olarak ileri sürülmesi olanağının varlığı söz konusu olmaktadır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; Davacı tarafından davalı aleyhine Körfez İcra Müdürlüğünün 2018/1528 sayılı takip dosyası ile 24/09/2018 tarihli Cari Hesap Alacağı olarak 77.634,99 TL için ilamsız takip başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 05.10.2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalının ödeme emrine 10.10.2018 tarihinde itiraz etmesi üzerine eldeki davanın açıldığı görülmüştür.
Yukarıda detaylı olarak açıklandığı üzere; itirazın iptali davaları takibe sıkı sıkıya balı davalardandır. Bu davalarda takip talepnamesinde dayanılan borç ve borcun sebebi ile bağlılık asıldır. Taraflar arasındaki takip dosyasının UYAP sisteminden yapılan kontrolünde dosya içerisinde takip talebi ve takibin dayanağı gösterilen belgenin bulunmadığı görülmüştür. Davacı tarafından daha sonra dava dosyasına sunulan cari hesap başlıklı belgenin ise farklı tarihli olduğu görülmüştür. Bu durumda mahkemece takip dayanağı belge ve takip talebini de içeren takip dosyasının tamamı dosyaya getirtilmeden hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Dosyaya sunulan 18.11.2019 tarihli ve 16.12.2021 tarihli raporlarda davalının defterlerinin kapanış tasdiklerinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle davalının defter kayıtlarının 6100 sayılı yasanın 223/3.maddesi uyarınca davalı lehine delil olmadığı, aleyhine olarak değerlendirilebileceği anlaşılmaktadır. Yine 18.11.2019 tarihli raporda ise davacının defterlerinde davacının 75.684,99 TL alacak göründüğü tespit edilmiştir. Ancak defterlerde “mutabakat” kaydı bir ödeme gibi gösterilerek davalının borçlandırıldığı, bu kayıtların mahiyetlerinin belirli olmadığı tespit edilmiştir. Yine davacının dosyaya sunduğu cari hesap ekstresinin de davacının ortağı olduğu dava dışı Ceylin İş Güvenliği Ltd. Şti kayıtları ile karışık bir şekilde kaydedildiği, cari hesaptaki kayıtların defter kayıtları ile çeliştiği 16.12.2021 tarihli raporda tespit edilmiştir. Bu durumda davacının defterlerinin lehe delil kabul edilebilmesi için ödemelerin, cari hesaptaki ödemeler ile karşılaştırılması ve belgeli olarak teyit edilmesi gerekmektedir. (Benzer yönde Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/14382 esas 2018/323 karar sayılı ilamı) Ancak mahkemece bu yönde bir araştırma da yapılmamış, alacağı net bir şekilde tespit edemeyen raporlara dayanılarak hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
6325 sayılı Arabuluculuk Kanunun 18/A-11.maddesi gereği taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Burada bahsi geçen yargılama gideri aynı yasanın 18/A-13.maddesinde belirtildiği üzere arabuluculuk ücretidir. Eldeki olayda arabuluculuk faaliyetine davalının 30.04.2019 tarihinde davetiye gönderilmesine rağmen katılmadığı bu nedenle arabuluculuğun anlaşamama ile sonuçlandığı anlaşılmıştır. 6325 sayılı yasanın 18/A-11 ve 13. Maddeleri gereği arabuluculuk ücretinden davalının sorumlu tutulması gerekirken kabul red oranına göre paylaştırılması anılan yasal düzenlemelere aykırıdır.
O halde mahkemece yapılacak iş; taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığı, dolayısıyla taraflar arasındaki ilişkinin açık hesap ilişkisi olduğu nazara alınarak ve davanın niteliği gereği takibe sıkı sıkıya bağlı olduğu da göz önüne alınarak, Körfez İcra Müdürlüğünün 2018/1528 sayılı takip dosyasına dayanak 24/09/2018 tarihli Cari Hesap ekstresinin ve takip talebinin bulunduğu takip dosyasının tamamının dosyaya alınması, anılan belgeye dayanak davacı tarafından yapıldığı iddia olunan tüm ödeme belgelerinin davacıdan dosyaya sunulmasının istenmesi, bundan sonra dosyanın bilirkişiye tevdi edilerek, takibe dayanak belgedeki ödemelerin ve davacının ticari defterlerindeki ödemelerin teyit edilmesi, davacının davalıdan aldığı araç bedellerinin ödemelerden mahsup edilerek davacının alacaklı olup olmadığı varsa miktarının da tespit edilmesi, gerekirse bu hususta ispat yükü üzerinde olan davacının yemin delilinin de hatırlatılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi, her halükarda arabuluculuk görüşmelerine katılmayan davalının arabuluculuk ücretinden sorumlu tutulmasından ibarettir.
Gerekçeli karar başlığında; taraf vekillerinin adreslerinin yazılmaması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı ise de, bu eksiklik mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden eleştirilmekle yetinilmiştir
Belirtilen nedenlerle taraf vekillerinin istinaf istemlerinin kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının 6100 sayılı yasanın 353/1-a-6. maddesi gereği kaldırılmasına, gerekçe bölümünde belirtilen şekilde eksiklikler giderilerek yargılama yapıldıktan sonra yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Tarafların ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince; yukarıda açılanan hususlara ilişkin olmak üzere ESASTAN KABULÜNE,
2-Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/02/2022 tarih, 2019/221 Esas ve 2022/84 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edenlere iadesine,
5-İstinaf edenler tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi.12/10/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır


Üye …
¸e-imzalıdır


Üye …
¸e-imzalıdır


Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*