Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO :2022/1496
KARAR NO :2023/1478
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :25/02/2022
NUMARASI :2020/587 Esas – 2022/183 Karar
DAVACI :OM-AR TEKSTİL İNŞAAT ANONİM ŞİRKETİ – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALI :HAVI LOJİSTİK TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVA :İtirazın İptali
DAVA TARİHİ :30/09/2020
KARAR TARİHİ :28/09/2023
KR. YAZIM TARİHİ :28/09/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirkete, davalı şirket yetkilisi … tarafından 31/01/2018 tarihinde göndermiş olduğu sipariş mailinde 2018 yılında üretimini talep ettikleri kıyafetleri adet ve niteliklerini belirtir şekilde üretimini talep ettiğini, davacı şirketin de, gelen sipariş talebi doğrultusunda üretim yaptığını, davacının üretimini yapmış olduğu ürünleri gelen talep doğrultusunda sevk ettiğini, sevkiyat sonucunda siparişi verilen fakat teslim alınmayan ürünlerin olduğu 15/08/2018, 20/10/2018, 15/11/2018, 23/08/2019 tarihli mailler ile bildirildiğini ve davalı tarafından da bilgi sahibi olduklarına dair mail olarak dönüşler yapıldığını, davalı şirket çalışanının 08/10/2018 tarihli mailde sipariş verilen ve teslim alınmayan ürünlerden bir kısmının teslim edilmesi için talepte bulunduğunu, davacınında gelen talep doğrultusunda sevkiyatı yaptığını, davalıya geri kalan ürünleri de değişik tarihlerde alınması için talepte bulunmaya devam ettiğini, davacı tarafından mesaj ile davalı taraftan … 15/10/2018 tarihinde bildirimde bulunulduğunu, davalı tarafından ödeme yapılacağı ve stoktaki ürünlerin alınacağının bildirildiğini, davacının, davalının talebi doğrultusunda üretmiş olduğu ürünlerin alınması için yazılı ve sözlü taleplere rağmen ürünlerin teslim alınmaması sonucu 12/12/2019 tarihinde iadeli taahhütlü ihtarname ile ürünlerin alınması talep edilmiş olmasına rağmen davalı tarafından cevabi ihtarnamede sipariş verilen tüm ürünlerin teslim alınmış olduğunun bildirildiğini, davacının uhdesinde bulunan davalının siparişini vermiş olduğu ürünlerin alınmaması sonucu ürünlerin karşılığı olan bedelin ödenmesi amacıyla Gebze 4. İcra Müdürlüğü 2020/2999 Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, yapılan icra takibine haksız ve kötü niyetli bir şekilde itiraz edilmesi sonucu itirazın iptali davası açılması için zorunlu arabuluculuğa 2020/45891 numara ile başvurulduğunu, görüşmenin olumlu sonuçlanmadığını, tüm bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere; haksız ve kötü niyetli itirazın iptaline; en az %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının taleplerine karşı zamanaşımı def’inde bulunduklarını, dava dilekçesindeki iddialarının aksine davalı şirketin davacı şirketten talep edilen ve teslim alınmayan herhangi bir siparişi bulunmadığını, davalı şirket ile davacı şirket arasında herhangi bir sözleşme bulunmadığını, davalı şirketin bir dönem müşterisi bulunan Mc Donald’s çalışanları için davacı şirketten tekstil ürünleri satın aldığını ve restoranlara teslim ettiğini, ancak davacı şirket ile sürekli olarak tedarik problemi yaşandığından davalı şirket müşterisi bulunan Mc Donald’sın mağduriyet yaşadığını ve çoğu zaman tedarik edilmeyen ürünler olduğu için çalışanları işe başlatamadığını, söz konusu sorunlar sebebiyle, davacı şirket ile davalı şirket arasındaki ticari ilişkinin de devam etmediğini, davalı şirket tarafından talep edilen tüm siparişlerin ödemelerinin yapıldığını ve ürünlerin teslim alındığını, davalı şirketin davacı şirkete herhangi bir borcu bulunmadığını, bahsi geçen mailin içeriği incelendiğinde, sipariş taahhüdü oluşturulmadığı yalnızca planlama maili olduğunun görüldüğünü, dolayısıyla söz konusu e-mailin sipariş talebi olarak kabul edilmesinin söz konusu olmadığını, keza davacı şirket tarafından tedarik sürecinin zamanında gerçekleştirilmemesi ve yaşanan mağduriyet sebebiyle, bir önceki senelerde yaşanan mağduriyetin yaşanmaması adına davalı şirket çalışanlarından … tarafından 30.01.2018 tarihinde davacı şirketten … hanıma mail gönderildiğini, bu mail içeriğinde ise, “Ekte 2017 yılı Şubat-Haziran ve Temmuz-Aralık ayları arası restoran alımları mevcut. 2018 yılında McDonald’s ekteki ürünler için herhangi bir değişikliğe gitmeyecek ise rakamlar üzerine yine McDonald’s ın artış tahminini göz önünde bulundurarak üretim için planlamaya almanızı rica ederim. Benim düşüncem 6 aylık üretim için aksiyon alıp sizden parça parça ürün çekmektir, bu sebeple 5+6 ay olarak ayırdım tabloda. Eğer bu şekilde ilerlersek ürünsüz kalmayacağımızı düşünüyorum, son 3-4 ay restoranlar çok zor durumda kaldı açıkcası, hangi ürün ne kadar üretiliyor ne zaman teslim olur gibi bilgileri çok sağlıklı alamadık sizden, bu sebeple sorunsuz bir yıl için desteğinizi, konu hakkında yorumlarınızı rica ederim.” şeklinde belirtildiği ve bir planlama söz konusu olduğu, kesinlikle bir sipariş oluşturulmadığının görüldüğünü, bu maile davacı şirket tarafından herhangi bir cevap verilmediği gibi, herhangi bir aksiyon da alınmadığını, davalı şirketin bu maili üzerine herhangi bir cevap verilmediği için ve davacı şirketten kimseye ulaşılamadığı için sipariş oluşturmadığını ve sipariş formu da göndermediğini, dolayısıyla, bu planlama mailinin davacı şirket tarafından, herhangi bir sipariş talebi veya formu olmaksızın, herhangi bir bildirim yapılmaksızın sipariş gibi değerlendirilmesinin kabulü mümkün olmadığını, zira, davacı şirketin de bildiği üzere, tedarik sürecinde sıkıntılar yaşandığı için davalı şirketin sorun yaşamamak adına önceden planlama yaptığını akabinde ise sipariş talebi oluşturduğunu, planlamaya ilişkin gönderilen mailin kesin tahaahhüt içermediğini, buna rağmen, davacı şirket tarafından 2017 ve 2018 yılı siparişlerinin teslim alınmadığı iddiaları ile 17.12.2019 tarihinde davalı şirkete ihtarname gönderildiğini, davacı tarafın davalı şirkete mail yoluyla veya telefon ile ulaşmadığı halde iddia ettiği siparişlerin üzerinden 1 yıl geçtikten sonra gündeme getirilmiş olmasının da davacı şirketin kötü niyetli davrandığını ve iddialarının herhangi bir dayanağının bulunmadığını gösterdiğini, davalı şirket tarafından davacı şirkete verilen siparişlerin hepsinin teslim alındığını ve ödemelerin yapıldığını, davalı şirket tarafından 2018 yılında 8577 adet pantolon, 2408 adet gömlek, 10628 adet t-shirt, 750 adet kemer teslim alındığını, davacı şirket tarafından gönderilen ihtarname ekindeki stok listesi ile icra takibine konu stok listesi dahi farklı olup, davacının iddialarının dayanağı bulunmadığını, bunun yanı sıra, asla kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacı şirket tarafından davalı şirkete gönderilen ihtarname ekinde yer alan Mc Donald’s stok tablosu incelendiğinde, toplam gömlek stoklarının 956 adet, toplam pantolon stoklarının 626 adet, kemer stoğunun da 640 adet kaldığının bildirildiği, buna karşın davacı şirket tarafından 11.02.2020 tarihinde davalı şirket aleyhine Gebze 4.icra Müdürlüğü 2020/2999 Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibi incelendiğinde ise, toplam gömlek stoklarının 1.549 adet toplam pantolon stoklarının 1719 adet, kemer stoğunun 740 adet ve t-shirt stoğunun 762 adet olarak bildirildiği, davalı şirket tarafından oluşturulan sipariş taleplerinin istediği adet, model ve beden olarak farklılık içerdiğini, bu doğrultuda davacı şirket tarafından davalı şirketin talep ettiği siparişlerin dışında üretilen ürünlerin kabulünün mümkün olmadığını, davacı vekili tarafından icra takibine dayanak olarak sunulan proforma faturasında model ve miktar yazmaktaysa da ürünlerin hangi beden olduğunun belirtilmediğini, dolayısıyla, davacı vekilinin hangi model üründen hangi beden stok kaldığını belirtmesi gerektiğini, sipariş talebi dışında üretilen ürünlerin teslim alınması hususunda davalı şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, davacı şirket tarafından icra takibine konu fatura proforma fatura olup, söz konusu faturanın kanunen hiçbir geçerliliği bulunmadığını, proforma fatura, teklif faturası olup, mali açısından ve kanunen hiç bir geçerliliği olmadığını, söz konusu proforma faturanın, davacının davalı şirkete ihtarname gönderdiği tarihten sonraki bir tarih olan 26.12.2019 tarihinde düzenlediğini, bu durumun, davacının 2017-2018 yılında davalı şirket tarafından sipariş edilen ve teslim alınmayan ürünlerin olduğu iddiasının herhangi bir dayanağı olmadığının ispatı olduğunu, tüm bu nedenlerle, itirazın iptali davasının reddi ile % 20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “…Davanın REDDİNE, Davalı tarafın kötüniyet tazminat talebinin REDDİNE…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mailde üretim için planlama yapılmasının belirtildiğini, üretim için için planlama yapılması kumaşın alınması ve üretim sürecine geçilmesi olduğu apaçık ortada iken nasıl oluyor da kesin üretime geçilmesi için onay verilmemiştir denmektedir. Mahkemeye sunulan bilirkişi raporunda 30/01/2018 tarihli sipariş mailine kati onay değildir denmiş olmasının hukuken ve fiilen geçerliliğinin olmadığını, kati onay değildir denilen mailden sonra davalı tarafın davacıdan mailde belirtmiş olduğu ürünlerin teslimini istediğini, mailde belirtmiş olduğu 08/10/2018 tarihinde dahi kalan ürünlerden teslimi talep edildiğini, davalı tarafından 15/11/2018 tarihinde kalan ürünlerin sayısının davacıdan bilgi olarak istendiğini, davalı tarafından sipariş onayı gelmemiştir yönündeki görüş kabul edilirse davalı, davacıdan hangi siparişi aldığını, ortada gerçekleşmiş teslim edilen üretilmiş malların bulunduğunu, Mahkemenin yazılı sözleşme yapılmamış olması hayatın olağan akışına aykırı dediğini, fakat tarafların bu şekilde mail yazışmaları ile çalıştıklarını Sayın Mahkemenin kararının fiili gerçeklik ile uyuşmadığını, ortada olan ve gerçekleşen bir ticareti hayatın olağan akışına aykırı olarak nitelendirilmesinin hukuken yanlış olduğunu, Mahkemenin bahsetmiş olduğu ihtarnamede belirtilen proforma faturasında belirtilen ürünler ile ikinci proforma faturasındaki ürünlerin ebatların farklı olmasının ise davacının davalı taraf için üretmiş olduğu tüm ürünleri ilk proforma faturasında belirttiğini, tarafımız dan sipariş verilip te alınmayan ürünlerin dava konusu edileceğinin belirtilmesi sonucu ikinci proforma faturası düzenlendiğini, 2. Proforma faturasındaki ürünler davalının sipariş verip te teslim almamış olduğu ürünler olduğunu belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili tarafından istinaf başvurusuna karşı cevap dilekçesi verilmemiştir.
DELİLLER:Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/02/2022 tarih, 2020/587 Esas – 2022/183 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava faturadan kaynaklı başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali davasıdır.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasında, itirazın iptali davasının hukuki niteliği üzerinde de durulması gerekmektedir.
İtirazın iptali davası müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan bir eda davasıdır. Madde metninde de açıkça belirtildiği üzere takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı genel mahkemede açılır ve genel hükümlere göre görülür. Alacaklı bu davada genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava etmektedir.
İtirazın iptali davası, itirazın hükümden düşürülmesi ana başlığı altında düzenlenmekle takip hukuku içinde ve takip talebiyle sıkı sıkıya bağlantılı ele alınması gereken, sonucuyla takibin devamına etkili bir dava türü olarak karşımıza çıkmaktadır ve takip talepnamesinde dayanılan borç ve borcun sebebi ile bağlılık asıldır. Öyle ki, genel hükümlere göre harca tabi olan itirazın iptali davasında alacaklı taraf isterse takip talebinde bulunurken yatırmış olduğu binde beş harcı geri alabilir ve itirazın iptali davası harcına mahsubunu isteyebilir (492 sayılı Harçlar Kanunu m. 28/a, 29/I, III).
Bu davada, ispat yükü kural olarak davayı açan alacaklıda olup, alacaklı alacağını ispatla yükümlüdür. Genel hükümler dairesinde her türlü delille ispat edilecek alacak da yine takip talebine konu olan ve borçlu tarafça itiraza uğrayan alacaktır. Zira aynı maddede itirazın haksızlığı borçlu açısından, takibin haksız ve kötü niyetli yapılması da alacaklı açısından tazminat müeyyidesine bağlanmıştır.
Genel hükümlere göre her türlü ispat olanağının varlığı, takip talebinde yer alan borç sebebinden ve takip dayanağından uzaklaşmak anlamında düşünülmemelidir. Burada sadece icra mahkemesinin dar yetkisi nedeniyle inceleyemediği delillerin genel mahkemede serbestçe ancak borca bağlı olarak ileri sürülmesi olanağının varlığı söz konusu olmaktadır. (HGK 2017/(19)11-1309 e. 2021/377 k. Sayılı ilamı)
Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesinde “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır” hükmünü haizdir.
Bu hüküm çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve 25326 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E. 2003/l K. sayılı kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır.
TTK’nın 23. maddesine göre fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağı mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.
Tek başına fatura düzenlenmesi akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticari defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir. (HGK 2017/(19)11-944 e. 2021/197 k. Sayılı ilamı)
Uygulamada sıkça rastlanan ve sözleşmenin imzalanmasından önce malın fiyatını, özelliklerini vs. göstermek amacıyla düzenlenen proforma fatura icap niteliğindedir. Geçerli satış sözleşmesinin bulunmadığı hallerde, düzenlenen böyle bir belge fatura niteliği taşımaz, ancak icap mahiyetinde olabilir. (Yargıtay11. Hukuk Dairesi 2020/265 esas 2021/5392 karar)
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; Gebze 4. İcra Müdürlüğü’nün 2020/2999 E. sayılı takip dosyasında; davacı tarafından davalı borçlu aleyhine 28.01.2020 tarihli 1 adet faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibi başlatılmış, icra takibine dayanak fatura örneği takip talebine eklenmediği gibi takip talebi ve ödeme emrindeki fatura dışında 26.12.2019 tarihli proforma fatura takip talebine eklenmiştir. Ödeme emri davalıya 19.02.2020 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı borçlu vekilince 26.02.2020 tarihinde takibe itiraz edilmiş ve takibin durduğu anlaşılmıştır.
Detayları yukarıdaki Yargıtay HGK’nın 2017/(19)11-944 esas 2021/197 karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; İtirazın iptali davaları, takibe sıkı sıkıya bağlı olup, uyuşmazlığın icra takibine dayanak yapılan belgelerle sınırlı olarak incelenip çözümlenmesi gerekir. Davacı takip talebinde ve davalıya gönderilen ödeme emrinde açıkça sadece 28.01.2020 tarihli faturaya dayanmıştır. Yargılama sadece anılan belgelerle sınırlı yapılmalıdır. Tek başına fatura düzenlenmesi akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir.
Dosyaya celp edilen vergi kayıtlarına göre; davacının takibe dayanak yapılan 28.01.2020 tarihli fatura BS olarak davacı tarafından bağlı bulunduğu vergi dairesine bildirilmediği gibi davalı tarafından da bağlı bulunduğu vergi dairesine BA olarak bildirilmemiştir. Yine dosyaya alınan bilirkişi raporlarında da anılan faturaların taraf defterlerinde kayıtlı olmadığı belirtilmiş, taraflar arasındaki son faturanın 07.12.2018 tarihinde düzenlendiği anlaşılmıştır. Anılan hususlara göre davacı taraf takibe dayanak faturaya konu malları davalıya sattığını ve teslim ettiğini ispat edemediği gibi mahkemece verilen kesin sürede de fatura aslı veya onaylı örneğinin dosyaya ibraz edilemediği nazara alındığında mahkemece davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
Davacı tarafça takibe dayanak fatura dışındaki dönem yönünden de iddialarının bulunduğu, ancak detayları yukarıda açıklandığı üzere, davanın İİK’nın 67. maddesi gereğince açılan itirazın iptali davası olup takibe sıkı sıkıya bağlı olduğu, davaya konu icra takibinde davacı alacaklının 18.01.2020 tarihli 99.076,66 TL bedelli faturaya dayanması sebebiyle anılan fatura nedeniyle alacaklı olduğunu ispat etmesi gerektiği (Benzer yönde Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2021/113 esas 2022/1848 karar sayılı ilamı)nazara alındığında diğer istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, davacının istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun 6100 sayılı yasanın 353/b-1 maddesi gereği esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca; davacının istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından, istinafa gelirken peşin alınan 80,70-TL’nin mahsubu ile kalan 189,15-TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302/5 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
4-İstinaf eden tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
8-Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 362. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.28/09/2023
…
Başkan …
¸e-imzalıdır
…
Üye …
¸e-imzalıdır
…
Üye …
¸e-imzalıdır
…
Katip …
¸e-imzalıdır
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*