Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1492 E. 2023/1488 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :2022/1492
KARAR NO :2023/1488

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :31/03/2022
NUMARASI :2021/233 Esas – 2022/220 Karar

DAVACI :MDM GAYRİMENKUL GELİŞTİRME YATIRIM İNŞAAT VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVALI :KAVANLAR İNŞAAT BETON TURİZM OTOMOTİV PAZARLAMA SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. – …
VEKİLİ :Av. … – …

DAVA :İtirazın İptali
DAVA TARİHİ :27/04/2021
KARAR TARİHİ :28/09/2023
KR. YAZIM TARİHİ :28/09/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Türkiye’nin çeşitli bölgelerindeki alışveriş merkezlerindeki mağazaları kiralayarak mülk sahibi şirketlere kiralama ve yönetim danışmanlığı hizmeti verdiğini, davacı ile davalı arasında 01.05.2019 tarihinde 6 ay süreli alışveriş kiralama sözleşmesi imzalandığını, davacının davalı şirkete ait … adresindeki alışveriş merkezindeki mağazaların kiralanması hizmetini verdiğini, sözleşmenin 6 ay süreli olarak yapıldığını, sözleşme süresi dolduktan sonra AVM’de kiralanmayan yerler kaldığından taraflar karşılıklı olarak anlaşarak sözleşmenin devam etmesini sözlü olarak kararlaştırdıklarını, davacının bu nedenle kiralama hizmeti vermeye devam ettiğini, sözleşmenin 3. maddesi uyarınca kiralamalardan elde edilecek yıllık kira bedelinin %10 unun hizmet bedeli olarak ödeneceği, ayrıca KDV ilave edileceği ve ödemenin 5 iş günü içerisinde yapılması gerektiğinin kararlaştırıldığını, Ocak 2020 ayında davacının sözlü olarak devam etmesine karar verilen bu sözleşme uyarınca kiralama hizmeti vermeye devam ettiğini, kiraya verdiği iki mağaza için kiralama hizmet bedeli karşılığı olarak sözleşme uyarınca fatura düzenlediğini, ilgili fatura bedelinin davalı tarafından ödendiğini, bu kiralama işleminin de sözleşmenin devam ettiğini açıkça gösterdiğini, davacının daha sonra da kiralama hizmeti vermeye devam ettiğini, davaya konu olan AVM’ de boş bulunan bir mağazanın EVİDEA adlı şirkete kiraya verilmesi sürecinin Ocak 2020 ayı içerisinde başladığını ve daha sonraki aylarda tamamlandığını, Kasım 2020 ayı içerisinde de davacının davalıya ait AVM de kiraya verdiği bu mağaza için (EVİDEA) kiralama hizmet bedeli karşılığı olarak sözleşme uyarınca davalı şirkete 125.000,00 TL + KDV toplam 147.500,00 TL bedelli, 16.11.2020 tarihli fatura düzenlediğini ve ilgili faturayı davalıya elektronik posta yoluyla ileterek fatura bedelinin ödenmesini talep ettiğini, Symbol AVM içerisindeki mağazanın Evidea firmasına kiralanması ile ilgili olarak, davalı ile davacı arasındaki yazılı sözleşmenin Kasım 2019 tarihinde bitmesinden sonra Ocak 2020 ayı ve sonrasında yazılı anlaşmanın sözlü olarak uzatıldığını ve bu kapsamda hizmet verilmeye devam edildiğini ve davaya konu EVİDEA firmasına davacı tarafından kiraya verilen mağazasının kiralanması aşamasında da davalı şirket avukatı Av….’a her aşamada bilgi verildiğini gösteren davalı vekili Av. … ile yapılan yazışmaları ekte sunduklarını, davalının sözleşme uyarınca aldığı hizmet bedeli olarak kesilen bu faturaya herhangi bir itirazda bulunmadığını, yine daha sonra davalıya elektronik posta yoluyla BA BS formu da gönderilerek 147.500,00 TL lik fatura konusunda mutabık olup olmadıklarını bildirmelerinin istendiğini, ilgili formun davalı tarafından kaşe ile imzalanarak davacı şirkete geri gönderildiğini ve böylece mutabakat sağlandığını, ancak davalının fatura bedelini ödemediğini, alacağın tahsili için Kocaeli 8. İcra Dairesinin 2021/54391 E sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının takibe haksız ve hukuka aykırı olarak itiraz ettiğini beyanla itirazın iptali ile takibin devamına, asıl alacağın % 20’sinden az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile 01.05.2019 tarihinde 6 ay süreli alışveriş merkezi kiralama sözleşmesi imzalandığını ve bu sözleşmenin süresinin 01.11.2019 tarihinde dolduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin hukuki nitelik olarak simsarlık sözleşmesi olduğunu, sözleşmenin adının danışmanlık sözleşmesi olmasının hukuki ilişki olarak simsarlık sözleşmesi olmasını değiştirmeyeceğini, simsarlık sözleşmesinin yasal düzenleme gereği yazılı olarak yapılması gerektiğini, yazılı olan sözleşmenin süresi bittikten çok sonra taraflar arasındaki mailleşmeleri esas alarak yazılı şekilde süre uzatım yapılmadan sözleşme süresinin uzadığı iddiasının kabul edilemeyeceğini, taşınmaz simsarlığı sözleşmesinin süresinin uzatılmasının da yazılı olarak yağılması gerektiğini, taraflar arasında imzalanan 01.05.2019 tarihli sözleşmenin 6 ay süreyle imzalandığını, sözleşmenin niteliği gereği sözleşmenin 01.11.2019 tarihinde kendiliğinden sona erdiğini ve taraflar arasında yazılı herhangi bir uzatma anlaşması yapılmadığını, sözleşmenin sona ermesinden sonra taraflar arasında taşınmaz simsarlığı ilişkisi bulunmadığını, hukuken yazılı bir belge olmadan sözlü şekilde bu ilişkinin devam edeceğini söylemenin de mümkün olmadığını, davacı tarafça 2020 yılı ocak ayında davacıya fatura kesilmesinin veya maillerin taraflar arasındaki simsarlık sözleşmesinin devam ettiğine ilişkin karine teşkil etmeyeceğini, davacının kestiği 2020 yılı ocak ayına ait faturanın süresi biten 01.05.2019 tarihli sözleşmede belirlenen oranlarda olmadığını, faturanın davacı tarafından defterlere işlenmesinin davacının edimini ifa ettiği anlamına gelmeyeceğini, davacı tarafından kesilen 16.11.2020 tarih 147.500,00 TL bedelli faturanın dayandığı geçerli bir sözleşme olmadığını beyanla davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; “…Davanın kabulü ile; Davalının Kocaeli 8. İcra Müdürlüğü’ nün 2021/54391 Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, Alacak likit olduğundan asıl alacak üzerinden hesap edilecek %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirket ile davacı arasında 01/05/2019 tarihinde 6 (altı) ay süreli alışveriş merkezi kiralama sözleşmesi imzalandığını, ve bu sözleşmenin süresinin 01/11/2019 tarihinde dolduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin süresinin kanunun ön gördüğü şekilde yazılı olarak uzatılmadığını, sözleşmenin uzadığı iddiasının kabul edilmesinin hatalı olduğunu, zira TBK m. 520 F.3 hükmü uyarınca geçerliliği için yazılı şekil şartı öngörülen taşınmaz simsarlığı sözleşmesinde sürenin uzatılmasına dair anlaşmanın da yazılı şekilde yapılması gerektiğini, davacı tarafından dosyaya sunulan BA/BS mutabakatı incelendiğinde tarafların mutabık olup olmadıklarına ilişkin bir netliğin bulunmadığını, TTK. m. 21/2’deki karinenin uygulanabilmesi için, taraflar arasında faturanın dayandığı geçerli bir sözleşme ilişkinin bulunduğunu ispat yükü; dava konusu icra takibine konu faturayı gönderen davacı tarafın üzerinde (TMK. m. 6; HMK. m. 190/1) olduğu gibi iddia edilen sözleşmenin HMK. m. 200 uyarınca senetle/kesin delille ispatlanmak durumunda olduğunu, dosya içeriğinden de anlaşılacağı üzere davacının iddiasını kesin delille ispat edemediğini, dava konusu icra takibine konu faturanın geçerli olmayan bir hukuki ilişki üzerine kesilmiş olduğunu, taraflarına verilen bir hizmetin bulunmadığını, bu haliyle davacıya bu faturanın ödenmesinin de sebepsiz zenginleşme oluşturacağını belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının kiraya verdiği iki mağaza için kiralama hizmet bedeli karşılığı olarak sözleşme uyarınca fatura düzenlediği ve ilgili fatura bedelinin davalı şirket tarafından ödendiğini, ilgili fatura ve banka hesap dökümünün dosyaya sunulduğunu, bu kiralama işleminin de sözleşmenin devam ettiğini açıkça gösterdiğini, davalının, sözleşme uyarınca aldığı hizmet bedeli olarak kesilen bu faturaya herhangi bir itirazda bulunmadığını, ancak davalı şirketin aldığı kiralama hizmeti karşılığı bu fatura bedelini davacıya aylarca ödemediğini ve oyaladığını, hukukda haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirken herkesin “hüsnüniyet kaidelerine” uygun davranmak zorunda olduğunun vurgulandığını, “Hakkın kötüye kullanılması” MK.2/II’de; “Bir hakkın sırf gayri izrar eden sui istimalini kanun himaye etmez.” şeklinde belirtildiğini, TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca gönderilen faturaya sekiz gün içinde itiraz olunmaması halinde fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılacağını, bu durumun faturada belirtilen miktarların kesinleşmesi sonucunu doğurduğunu, davalının takip konusu faturayı ödememesinin TMK madde 2 de düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğunu, HMK 222 maddesine göre de davacının alacağını belgeleriyle ispatladığı ve faturaya konu hizmeti verdiği halde davalının ödeme yapmadığının ortaya çıktığını, bu nedenle istinaf dilekçesinde davalının faturaya konu hizmeti almadığı iddiasının da gerçeği yansıtmadığını belirterek; haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/03/2022 tarih, 2021/233 Esas – 2022/220 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava simsarlık sözleşmesinden kaynaklanan faturadan kaynaklı başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali davasıdır.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Uyuşmazlığın çözümü için simsarlık (tellallık) sözleşmesinin hukuki niteliği üzerinde durulmasında yarar vardır.
”…Simsarlık sözleşmesi mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 404-409. maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 520-525. maddeleri arasında düzenlenmiştir.
6098 sayılı TBK’nın 520/1. maddesinde simsarlık sözleşmesinin tanımı “…simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir” şeklinde yapılmıştır. Bu hüküm mehaza uygun olarak, “Simsarlık, simsarın bir ücret karşılığında, ya diğer tarafa bir sözleşmenin kurulması fırsatını göstermeyi ya da ona bir sözleşme görüşmesi için aracılık etmeyi borçlandığı bir sözleşmedir” şeklinde yapılmıştır. Bu tanımdan hareket edilerek simsarlığın unsurları şu şekilde tespit olunabilir:
a) Simsarlık ilişkisinin tarafları simsar ile iş sahibidir ve simsar, iş sahibi için, konusu özel olarak belirlenmiş bir vekâlet edimi üstlenmiştir. Simsar, iş sahibi için yerine getireceği faaliyetin karşılığında ücret alacaktır.
b) Simsarlık faaliyetinin konusu, çeşitli işlere ilişkin sözleşmelerin kurulması hususunda aracılık etmektir. Bu aracılık faaliyeti, bir sözleşme kurma fırsatı vermek şeklinde olabileceği gibi bir sözleşme görüşmesi için aracılık etmek şeklinde de olabilir. Simsarın kural olarak iş sahibini temsil yetkisi yoktur fakat sözleşme ile kendisine bu yetki verilebilir.
c) Simsarlık ilişkisi, simsar ile iş sahibi arasında yapılan bir sözleşme ile kurulur. Simsar ile iş sahibi arasında sürekli bir hukuki bağlantı yoktur. Simsarlık sözleşmesinin geçerliliği bir şekle bağlı değildir; ne var ki 6098 sayılı TBK’nın 520/3. maddesi taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi için bir geçerlilik şekli kabul etmiştir. Buna göre, taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli değildir.
Simsarlık sözleşmesi vekâlet sözleşmesinin, konusu belirli (akit yapma hususunda aracılık faaliyetinde bulunma) ve simsarın her zaman ücrete hak kazandığı özel bir çeşididir. Bu sebeple TBK’nın 520/2. maddesinde “simsarlık sözleşmesine, kural olarak vekâlete ilişkin hükümler uygulanır” denilmiştir.
Simsarlığın önem ve yararı şu şekilde açıklanmaktadır: Bir akdin yapılması için tarafların birbirleriyle buluşmaları lazımdır. Fakat bu buluşma her zaman kolay bir şekilde olmaz; hatta çoğu zaman bazı zorluklarla karşılaşılabilir. Mesela taraf olacakların birbirlerini tanımamaları, ayrı ayrı mahallerde bulunmaları, aynı dili konuşmamaları gibi sebepler onların birbirini bulmalarına ve sözleşmeyi yapmalarına mani olabilir. İşte çeşitli sebeplerden ötürü bir araya gelemeyen kimseleri birbirlerine yaklaştırmak hususunda aracılık yapmayı kendilerine meslek edinen şahıslardan müteşekkil bir sınıf olup, eski zamanlardan beri mevcuttur. Zamanımızda iş aleminin zaruri kıldığı ihtisaslaşma ve iş bölümü dolayısıyla tellallık mesleği ticaret hayatının vazgeçilmez bir unsuru hâline gelmiştir.
Simsarlık sözleşmesi, simsar ile iş sahibi arasında haklar ve borçlar meydana getirmektedir. Kanunun 521-525. maddeleri arasında sadece simsarın ücret alacağı düzenleme konusu yapılmıştır. Simsarlık sözleşmesi ile ilgili diğer hususlarda, 520/2. maddesinin yollaması gereği vekâlete ilişkin Türk Borçlar Kanunu’nun 502. ve devam hükümleri uygulama alanı bulacaktır.
Simsarın ücrete hak kazanma zamanı ve giderlere ilişkin alacağını düzenleyen TBK’nın 521. maddesine göre “simsar, ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak kazanır”. Böylece simsar, sözleşme konusu hizmetin bir akdin kurulmasıyla sonuçlanması durumunda ücrete hak kazanmaktadır. Simsar söz konusu hizmeti yerine getirmezse ücret alacağı elde edemeyecektir. Ancak sözleşmede aksi kararlaştırılabileceği gibi işin niteliğinden de aksi sonuca varılabilir.
Simsarın ücret alacağının doğumu için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekir:
a) Simsarın aracılık ettiği asıl sözleşmenin iş sahibi ile üçüncü kişi arasında kurulması gerekir. Bu şart, iş sahibinin, kendisine teklif olunan üçüncü kişilerle sözleşme yapmayı sebepsiz olarak reddetmesi hâlinde de gerçekleşmiş sayılmalıdır. Ücret alacağının doğumu için, bu sözleşmenin ifa edilmesi gerekli değildir. Taraflar, asıl akit kurulmamış olsa bile, ücret ödenmesini kararlaştırabilecekleri gibi ücretin, sözleşmenin ifa edilmesi halinde ödeneceğini de kararlaştırabilirler.
b) Asıl sözleşmenin kurulması ile simsarın faaliyeti arasında nedensellik ilişkisi bulunmalıdır. TBK’nın 521/1. maddesi bu şartı, “yaptığı faaliyet sonucunda” sözleriyle ifade etmiştir. Bu şartın aksi de kararlaştırılabilir.
c) TBK m. 523’de düzenlenen ve simsarın ücret ve giderlere ilişkin alacağının kaybı sonucunu doğuracak durumlardan birinin gerçekleşmemesi gerekir (Yavuz, C.: Borçlar Hukuku Dersleri Özel Hükümler, 9. Baskı, İstanbul 2011, s. 604 vd). Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.03.2016 tarihli ve 2014/859 E., 2016/428 K., 15.03.2017 tarihli ve 2017/644 E., 2017/460 K. ve 07.03.2018 tarihli ve 2017/555 E., 2018/442 K. sayılı kararlarında da aynı ilkelere işaret edilmiştir.
Anılan mevzuat hükümlerinde kanun koyucu simsarlık sözleşmesinin genel hatlarını çizmiş olup tarafların sözleşme serbestisi ilkesi gereği bu sınırlar dâhilinde hukuki ilişkilerini şekillendirebileceği açıktır…”(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.12.2018 tarih ve 2017/13-621 E., 2018/1929 K. sayılı kararı).
Burada, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) ’nın 2. maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının irdelenmesinde fayda bulunmaktadır.
TMK.’nın 2. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının amacı, hakime özel ve istisnai hallerde (adalete uygun düşecek şekilde) hüküm verme olanağını sağlamaktır.
Bir hakkın kullanılmasının açıkça adaletsizlik oluşturduğu, gerçek hakkın tanınması ve bireyin korunması için tüm hukuki yolların kapalı bulunduğu zorunluluk hallerinde, MK.2 uygulama alanı bulur ve olağan üstü bir imkan sağlar; haksızlığı düzeltici, yasadaki kuralları tamamlayıcı fonksiyonunu yerine getirir (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 25.1.1984 tarih ve 1983/3 E., 1984/1 K. sayılı Kararı).
Ancak, önemle belirtilmelidir ki, bu kuralın taliliği (ikinciliği) de gözetilerek her soruna öncelikle kendisine ait kanun hükümlerinin uygulanması asıl olmalıdır.
Gerçekten de, hukukun tüm alanlarında, uygulama niteliğine sahip olan hakkın kötüye kullanılması ve özellikle çelişkili davranış yasağı, şekle aykırılığı ileri sürme hakkı içinde, bir sınır teşkil ettiği, buyurucu olması nedeni ile hâkim tarafından doğrudan gözetileceği; öğreti ve uygulamada tartışmasız kabul edilmektedir (Hukuk Genel Kurulunun 2.10.1974 gün ve 2/810-1043; 7.2.1983 gün ve 4/24-1276; 7.2.2001 gün ve 2000/13-1729-32 sayılı kararları ile 5.4.1944 gün ve 12/26 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
Dahası, resmi biçimde yapılmayan sözleşmelerin “yok hükmünde” sayılacağı, “Borç doğurmayacağı” bundan dolayı, doğmayan bir borcun, yerine getirilmesinden de söz edilemeyeceği, o nedenle hakkın kötüye kullanılması yasağının uygulanamayacağı görüşü, öğretide ve uygulamada terk edilmektedir (Sungurbey, İsmet; Medeni Hukuk Sorunları c.6, İstanbul 1994 s.345).Nitekim, olayların kendine özgü koşullarının oluşması halinde, akit öncesi sorumluluk kurallarının kıyas yoluyla geçersiz sözleşmelerde de uygulanabileceği, TMK’nın 2. maddesi uyarınca olumlu zararın (ifa menfaatinin), kaçırılan fırsat karşılığının istenebileceğine ilişkin yargı kararları bunlara örnektir.
Öte yandan, yargı organları, çıkarlar dengesini ve adalet duygularını gözeterek toplumun gereksinmelerini karşılamakla yükümlüdür. Maddi hukuk, her zaman hayatın değişen sosyal akışı içinde, gelişen tüm olayları ve tüm ayrıntıları kurallaştırma gücüne de sahip değildir.
Yerleşik Yargıtay uygulamasında, özel şekilde düzenlenmesi gereken bir sözleşme, bu şekle uyulmadan düzenmiş olmasına karşılık, taraflarca sözleşme hükümleri yerine getirilmişse- sözleşme hayata geçirilmişse- artık o sözleşmeye geçerlilik tanımak gerekir. Aksinin düşünülmesi TMK’nın 2. maddesinde öngörülen dürüstlük kuralları ve hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı olacaktır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2010/19-559 esas 2010/546 karar sayılı ilamı)
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde: Taraflar arasında 01.05.2019 tarihli “Alışveriş Merkezi Kiralama Sözleşmesi” başlıklı simsarlık (tellallık) sözleşmesi imzalandığı, anılan sözleşmenin 6. maddesine göre sözleşme süresinin 6 ay olduğu, buna göre sözleşmenin 01.11.2019 tarihi itibariyle sona erdiği anlaşılmıştır.
Ancak taraflar arasındaki yazılı simsarlık sözleşmesinin sona ermesinden sonra davacı tarafından davalıya tellallık hizmeti verilmeye devam etmiştir. Gerçekten de tarafların ticari defterlerinin incelenmesi sonucu tanzim edilen 14.03.2022 tarihli raporda, icra takibine de konu olan 16.11.2020 tarihli fatura ile 16.01.2020 tarihli faturaların “Kiralama Hizmet Bedeli” olarak davacı tarafından tanzim edildiği ve faturaların davalı tarafından ticari defterlerine kaydedildiği, yine davalı tarafından bağlı bulunduğu vergi dairesine BA olarak bildirildiği görülmüştür.
Yukarıda açıklandığı üzere; 6098 sayılı TBK’nın 520/3. maddesi taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi için bir geçerlilik şekli kabul etmiştir. Buna göre, taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli değildir. Ancak davalı tarafından anılan sözleşmenin sona ermesinden sonra davacı tarafından gönderilen 2 adet faturayı defterlerine kaydettiği, hatta bu faturalardan dava dışı olan 16.01.2020 tarihli faturaya ilişkin bedel ödeme borcunu yerine getirdikten sonra dava ve takibe konu 16.11.2020 tarihli faturaya, taraflar arasındaki yazılı sözleşmenin sona erdiğinden bahisle itiraz etmesinin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2010/19-559 esas 2010/546 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; Yerleşik Yargıtay uygulamasında, özel şekilde düzenlenmesi gereken bir sözleşme, bu şekle uyulmadan düzenmiş olmasına karşılık, taraflarca sözleşme hükümleri yerine getirilmişse- sözleşme hayata geçirilmişse- artık o sözleşmeye geçerlilik tanımak gerekir. Aksinin düşünülmesi TMK’nın 2. maddesinde öngörülen dürüstlük kuralları ve hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı olacaktır. Anılan nedenlerle davalının yazılı sözleşmenin sona ermesinden sonra davacı tarafından verilen hizmetlere karşılık düzenlediği 16.01.2020 tarihli faturayı ödeyip, dava ve takibe konu 16.11.2020 tarihli faturaya sözleşmenin sona erdiğinden bahisle itiraz etmesi 4721 sayılı yasanın 2.maddesine aykırı olduğundan ve dosya kapsamındaki rapora göre takibe konu faturanın davalı tarafından alınıp defterlerine kaydedildiği ve ödemede bulunmadığı da göz önüne alınarak, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi yerindedir.
Gerekçeli karar başlığında; davalı ve taraf vekillerinin adresinin yazılmaması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı ise de, bu eksiklik mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden eleştirilmekle yetinilmiştir
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, davalının istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun 6100 sayılı yasanın 353/b-1 maddesi gereği esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir..
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca; davalının istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 10.075,72-TL İstinaf Karar Harcından, istinafa gelirken peşin alınan 2,518,93-TL’nin mahsubu ile bakiye 7.556,79-TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
4-İstinaf eden tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-6100 sayılı HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca; kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
8-Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 362. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.28/09/2023


Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*