Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1473 E. 2022/1214 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :2022/1473
KARAR NO :2022/1214

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :…
ÜYE :…
ÜYE :…
KATİP :…

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :07/04/2022
NUMARASI :2021/9 Esas – 2022/1086 Karar

DAVACILAR :1- …
2- …
3- …
VEKİLİ :Av. … –
DAVALI :…
VEKİLİ :Av. …

DAVA :Genel Kurul Kararının İptali (Kooperatif Genel Kurul Kararının İptali)
DAVA TARİHİ :22/07/2016
KARAR TARİHİ :09/06/2022
KR. YAZIM TARİHİ :14/06/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacılar vekilinin dava dilekçesinde özetle; davalı kooperatifin ortaklarından ve kooperatif nezdinde üç üyelik hakkı (üç hissesi) bulunan davacı … CAHER, 10.11.2015 tarifıki iki adet kooperatif hisse devir senedi ile kooperatif nezdinde sahip olduğu üç üyelikten birer tanesini diğer davacı … ve …’a devrettiğini, hisse devir senetlerinde devredilen hisselere ait tüm hak ve yükümlülüklerin devralana geçtiğini ve devir sözleşmesinin kooperatif yönetim kuruluna ibraz edilerek üyeliğe kabulünün sağlanacağının yazıldığını, yönetim kurulunca yapılacak ilk toplantıda üyelik durumunun gündeme alınacağını ve gerekli işlemlerin yapılacağının belirtildiğini, yönetim kurulunun toplandığını ancak üyelik kayıtlarının yapılmadığını, mahkemenin sonucu beklemeksizin ve yargılamayı da yok sayan bir karar olduğunu sırf bu nedenle bile mutlak butlanla batıl olduğunu, genel kurulda alınan kararların uygulanmasının ihtiyati tedbir yolu ile durdurulmasına, öncelikle davalı kooperatifin 23.06.2016 tarihli Genel Kurul Toplantısı’nın ve bu toplantıda alınan dilekçemiz içeriğinde belirtilen kararların mutlak butlanla batıl olduğunun (yok hükmünde olduğunun) tespitine, bu taleplerinin kabul edilmediği takdirde bu genel kurul toplantısının ve/veya bu genel kurul toplantısında alınan dilekçemiz içeriğinde belirtlen kararların geçersizliğinin tespiti ve iptaline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Kooperatif üyesi olmayan davacılar … ve …’ın, aktif husumet ehliyetleri bulunmadığından bu davacılar hakkında husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davacı … tarafından diğer davacılar … ve …’a yapılan hisse devirlerinin yasaya ve ana sözleşmeye aykırı olduğunu, muvazaaya davalı ve bütünü ile kötü niyetli olduğunu, yapılan hisse devirleri yasaya ve ana sözleşmeye aykırı olduğunu, tüm ortakların da ortaklık paylarının tasfiye edilmiş olduğunu, herhangi bir paya tekabül etmeyen salt ortaklıkların kaldığını, nitekim davacı …’den sözde ortaklık hissesi devraldığını iddia eden davacıların, gerçekte …’in Kooperatifte hiçbir sermayesi ve ortaklık payı olmadığını bildiklerini, 2.3- Hisselerini devrettiğini iddia ettiği davacılar … ve …’ın ortaklığa kabulü için Yönetim Kuruluna sürekli talepte bulunan davacı …, kendisinin de YK üyesi olduğu halde yapılan çağrılara rağmen toplantıların hiçbirine katılmadığını, bu konuda karar alınmasını engellediğini, genel kurul toplantı çağrısı tüm ortaklara, usulüne uygun olarak yapıldığını, davacılar … ile …’ın ortaklık sıfatları bulunmadığından, bu kişilere Genel Kurul çağrısı yapılma zorunluluğunun olmadığını, bu sebeple, bu davacılara Genel Kurul çağrısı yapılmadığı gerekçesi ile Genel Kurulun mutlak butlanla batıl olduğu ileri sürülemeyeceğini, 23.06.2016 tarihli Genel Kurul toplantısının yapılmasının durdurulmasına ilişkin bir ihtiyati tedbir kararının bulunmadığını, sadece tedbir kararının ortadan kalkması halinde tasfiye işlemlerini yürütecek tasfiye kurulunun seçiminin yapıldığını, YK üyelerinin görev aldığı döneme ilişkin iş ve işlemlerin usul ve hukuka uygun olduğunu, kooperatifin ve ortakların yararına bulunduğu ve hukuken sorumlu tutulmayacaklarını belirterek davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;”…Mahkememizin görevsizliği nedeni ile HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereği davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine, Karar kesinleştiğinde ve yasal süresi içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine… ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalarının yasaya göre belirlenen doğru görevli mahkemede açıldığını, görevsiz mahkemede açılan bir davanın bulunmadığını, ayrıca yine Yargıtay kararlarıyla sabit olduğu üzere yargılama devam ederken Ticaret Mahkemesinin kurulması halinde ortada teknik anlamda bir görev uyuşmazlığından söz edilemeyeceğini ve teknik anlamda bir görevsizlik kararı verilemeyeceğini ancak dosyaların devrine/aktarılmasına dair bir karar verileceğinin de sabit olduğunu, zira, uyuşmazlık iki Asliye Ticaret Mahkemesi arasında davaya hangi mahkemece devam edileceği yönünde olduğunu, davanın doğru görevli mahkeme olan Asliye Ticaret Mahkemesinde (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesinde )açılmış olmasına rağmen hatalı görevli mahkemede dava açılmış gibi görevin dava şartı olduğundan bahisle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine kakar verilmesi usul ,yasa ve içtihada açıkça aykırı olduğunu, emsal kararlar gereğince yargılama devam ederken ihtisas mahkemesinin kurulması/faaliyete geçmesi halinde Ticaret Mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan davaların Asliye Ticaret Mahkemesine re’sen devrine karar verilmesi ve yargılamanın Ticaret Mahkemesince yapılması gerektiğinin beyanı ile; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacı yanca son güncel kararların emsal alınması gerektiğini, yine dava şartlarının, davanın açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmesi gerektiğini, davanın açılması ile dava tarihindeki görev ve yetki kuralları artık sabit hale geldiğini ve görev ve yetkiye etki eden sonraki değişikliklerin, derdest olan dava bakımından etkili olmadığını, doğal hakim ilkesi ve Anayasamızın 37. maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz” şeklinde ifade edilen kanuni hakim güvencesi de nazara alındığında, davanın açıldığı tarihten sonra yargılamanın devam ettiği süreçte faaliyete geçen mahkemenin, uyuşmazlıkla ilgili görevli hale gelmesinin mümkün olmadığının beyanı ile; davacı tarafın istinaf istemlerinin reddine, karar verilmesini, talep ederiz.
DELİLLER: Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/04/2022 Tarih – 2021/9 Esas – 2022/1086 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, davanın usulden reddine, dosyanın görevli Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş karara karşı, davacılar vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Eldeki dava öncelikle Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Asliye Ticaret mahkemesi Sıfatıyla) açılmış, 03/09/2021 tarih ve 2016/822 Esas – 2021/327 Karar sayılı kararla, 01/09/2021 tarihi itibarıyla Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin faaliyete başladığı gerekçesiyle dosyanın görevli ve yetkili Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.
Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin istinaf incelemesine konu 07/04/2022 Tarih – 2021/9 Esas – 2022/1086 Karar sayılı kararı ile ise mahkemenin görevsizliği nedeniyle 6100 Sayılı HMK’nun 114/1-c, 115/2 gereği davanın usulden reddine, dosyanın görevli ve yetkili Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.
Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı çevresi Sakarya ilinin mülki sınırları olarak belirlenmiş ve iş bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiştir.
Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı öncesinde asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların Asliye Ticaret Mahkemesi’ne devredilip devredilmeyeceği (Görevsizlik kararı verilip verilmeyeceği) veya aynı mahkemede görülmeye devam edilip edilmeyeceği sorununun öncelikle çözümlenmesi gerekmektedir.
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulu’nun 23.12.2021 tarihli ve 2021/15 Esas sayılı başvurusunda; Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/1672 E. -2021/1483 K. sayılı dosyası ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 2021/1939 E. – 2021/1732 K. sayılı dosyasından verilen kesin nitelikteki kararlar arasında, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı sonrası asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilip, devredilmeyeceği hakkında görüş farklılıkları nedeniyle uyuşmazlık bulunduğu bildirilip, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un “Başkanlar Kurulunun Görevleri” başlıklı 35/1-3 maddesi kapsamında uyuşmazlıkların giderilmesinin talep edilmesi üzerine; Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21/02/2022 tarih, 2022/1073 Esas ve 2022/2686 Karar sayılı İçtihadında;
“Genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir. Bilindiği üzere, ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama yoktur. Genel mahkemelerin bakacakları davalar, belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer. Buna karşılık özel mahkemeler, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Diğer bir ifadeyle, özel mahkemeler özel kanunlarla kurulmuş olup özel kanunlarda belirtilen davaları yürütür.
Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup, HMK’nın 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır. HMK’nın 115. maddesine göre ise dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. Diğer taraftan görevsiz mahkeme davanın esası hakkında karar veremez. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukukî ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukukî niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir. Görev nedeniyle dava dilekçesinin reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “asliye hukuk mahkemelerinin görevi” başlıklı 2. maddesi; “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” hükümlerini içermektedir.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5. maddesinin 1. fıkrası; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” hükmünü, 5. maddesinin 3. fıkrası ise; “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” hükümlerini içermektedir.
Görüldüğü üzere, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanuni hakim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkanı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir.
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O halde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır. Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.04.2019 tarihli ve 2017/11-10 E., 2019/401 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir.
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile yeni kurulan (Alanya, Aydın, Balıkesir, Diyarbakır, Manisa, Muğla, Sakarya ve Tekirdağ) asliye ticaret mahkemeleri ile mevcut bulunan (Adana, Ankara, Ankara Batı, Antalya, Bakırköy, Bursa, Denizli, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Gebze, İskenderun, İstanbul, İstanbul Anadolu, İzmir, Karşıyaka, Kayseri, Kocaeli, Konya, Mersin, Samsun, Şanlıurfa ve Trabzon) asliye ticaret mahkemelerinin yargı çevreleri belirlenmiştir. Ancak halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O halde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmadığından, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı sonrası asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilerek, asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğine ilişkin kararı yerinde değildir…” denilmek suretiyle uyuşmazlık giderilmiştir.
Yukarıda anılan Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21/02/2022 tarih, 2022/1073 Esas ve 2022/2686 Karar sayılı İçtihadı da dikkate alınarak somut olayda; eldeki davanın ticari bir dava olduğu,Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı çevresinin Sakarya ilinin mülki sınırları olarak belirlendiği, aynı karara göre Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin 01/09/2021 tarihinden itibaren faaliyete geçtiği, eldeki davanın Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin faaliyete geçtiği 01/09/2021 tarihinden önce 22/07/2016 tarihinde Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Asliye Ticaret mahkemesi Sıfatıyla) açıldığı, dava ile ilgili yargılama yapma ve karar verme görevinin “Doğal Hakim” ilkesi gereğince davanın ilk açıldığı Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne (Asliye Ticaret mahkemesi Sıfatıyla) ait olduğu, dolayısıyla derdest dosya hakkında gönderme kararı veya görevsizlik kararı verilmesinin doğru olmadığı, Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yazılı olduğu şekilde karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı değerlendirilmiştir.
Mahkemece, gerekçeli karar başlığında; davacılar vekilinin adresinin yazılmamış olması, 6100 sayılı HMK’nın 297-(1)-b) maddesine aykırı olmakla birlikte sonuca etkili olmadığından, kaldırma nedeni yapılmamış ve bu hususa eleştiri getirilmekle yetinilmiştir.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, davacıların istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353-(1)-b)-1) maddesi uyarınca; Davacıların İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken harç peşin alındığından, yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harçlarının hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların, istinaf eden davacılar üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf eden davacılar tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf eden davacılara iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
8-Dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/06/2022


Başkan …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Üye …
¸e-imzalıdır.

Katip …
¸e-imzalıdır.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*